Etiket: SÜRECİ

  • Grip Olan Hastanın İyileşme Süreci 1-2 Haftayı Bulabiliyor

    Eskişehir Halk Sağlığı Müdürü Dr. Kadir Demirel, griple soğuk algınlığının karıştırılmaması gerektiğini belirterek, grip olan hastaların iyileşme sürelerinin 1-2 haftayı bulabileceğine dikkat çekti.

    Gribin oluşma sebeplerine değinen Dr. Demirel, influenza virüsünün hastalığa neden olduğunu ifade etti. Gribin, kasım-aralık ve nisan-mayıs ayları arasında görülen yaygın ve bulaşık bir hastalık olduğunu kaydeden Dr. Demirel, “Soğuk algınlığı ile karıştırılmamalıdır. Soğuk algınlığı, influenza virüsü dışında; 200’e yakın virüsün sebep olduğu, çok daha hafif seyirli, burun akıntısı, boğaz ağrısı ve halsizlik ile seyreden üst solunum yolu enfeksiyonuna verilen isimdir. Soğuk algınlığında şikayetler, daha çok burun akıntısı ve burun tıkanıklığı şeklindedir. Gripte görülen yüksek ateş, kas ağrısı gibi daha şiddetli tüm vücudu etkileyen şikayetler görülmez ve genel olarak ciddi sağlık sorunları oluşturmaz. Grip, koltuk altından ölçülen 38 derece ve üzeri yüksek ateş, öksürük, boğaz ağrısı, eklem ve kas ağrıları, baş ağrısı ve ciddi halsizlik gibi belirtilerle kendisini gösterir. Gripte; genellikle şikayetler 7 gün sürer, ilk 2-3 gün içerisinde semptomlar şiddetlenir ve sonrasında düzelme başlar, ancak iyileşme süresi 1-2 haftaya kadar da uzayabilir” açıklamasında bulundu.

    Hastalığın bulaşma evrelerine de değinen Dr. Demirel, şöyle devam etti:

    “Konuşma, öksürme, hapşırma esnasında etrafa yayılan damlacıklarla; hasta olmuş kişiyle temas yani tokalaşma, yakın konuşma, öpüşme veya bu kişinin dokunduğu eşyalara yakın süre içerisinde temas etmekle bulaşabilir. Özellikle risk gruplarında yani 65 yaşının üstünde olanlar, 2 yaşın altında bulunanlar, hamileler, diyabet, kalp, akciğer ve böbrek hastalıkları bulunanlar, kan hastalığı olanlar, bağışıklık sistemi düşkün olanlar daha ağır seyredebilir ya da zatürre, bronşit ve kulak enfeksiyonları gibi ikincil bakteriyel enfeksiyonlar meydana gelebilir. Grip vakalarının yoğun olduğu dönemlerde kişisel ve çevresel koruyucu önlemler alınmalıdır. Bu önlemler kapsamında; eller sabun ve su ile sık sık yıkanmalı, kirli yüzeyler sık sık temizlenmeli, yeterli ve dengeli beslenerek sebze ve meyve tüketimi artırılmalı, istirahat edilmeli, bol sıvı tüketilmeli, hasta kişiler ile yakın temastan kaçınılmalı, kapalı ve kalabalık ortamlar sık sık havalandırılmalı, hasta olunduğunda hastalığı bulaştırmamak için mümkün olduğunca diğer insanlarla temas sınırlandırılmalı, aksırma ve öksürme esnasında burun ve ağız kağıt mendille kapatılmalı ve kullanılan kağıt mendil çöp kutusuna atılmalı, kağıt mendil yoksa kol içi ile ağız ve burun kapatılmalıdır. Grip aşısı, 65 yaş üzerindeki kişilere ve risk gruplarına önerilmekte olup bu kişiler hekime başvurarak reçete ile eczaneden grip aşılarını alabilirler. Grip aşısı, vücutta 1-2 hafta içinde koruyucu düzeye erişmekte ve yaklaşık 6 ay koruyuculuk sağlamaktadır. Gribin genellikle belirtilerine yönelik, hastanın konforunu sağlayıcı tedavi verilmektedir. Hekim tavsiyesi dışında ilaç kullanılmamalıdır. Antibiyotikler; gribi tedavi etmezler. Belirtilen risk grubundaki kişiler ve belirtilerin ağır seyrettiği hastalar kesinlikle hekime başvurmalıdır. Gerek yurt çapında gerek ilimizde grip vakaları gibi birçok bulaşıcı hastalık erken uyarı ve saha epidemiyolojisi bildirim sistemi çerçevesinde yakından takip edilmektedir. İlimizde gerçekleşen vakalar mevsimsel griptir ve normal seyrinde devam etmektedir.”

  • Bel Fıtığında Ameliyat Süreci

    Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Cengiz Bahadır, bel fıtığı tedavisi ve ameliyat süreci hakkında değerlendirmede bulundu.

    Bel ağrısının doktora en sık başvuru nedenlerinden biri olduğunu ve yapılan araştırmaların hemen hemen her erkek ve kadının yaşamının bir bölümünde bel ağrısına yakalandığını gösterdiğini anlatan Prof. Dr. Cengiz Bahadır, “Bel ağrılarının en sık karşılaşılan sebeplerinden biri bel fıtığıdır. Bel fıtığı kabaca omurların arasında yer alan ve bir tür süspansiyon tedavisi gören kıkırdak diskin iç kısmının sert dış kapsülünü yırtarak dışarı çıkması ve sinirlere bastırarak ağrıya yol açmasıdır. Bel fıtığı değişik şekillerde ortaya çıkabilir. Kimi hastada bel fıtığı aniden, kimi hastalarda ise yavaş yavaş başlar. Ani başlangıçlı fıtıklarda genellikle ağır kaldırma, travma yada ona benzer bir sebep vardır. Bir grup hastada ise birkaç ayda bir olan kısa sürede kendiliğinden geçen ağrılı bel tutulması atakları vardır. Hastalar her defasında düzeldiklerinden bunu önemsemezler ama en sonunda bu hastalarda şiddetli bel tutulması ve ağrı başlar. Hafif dereceli bel fıtıklarında hasta ağrıyı genelde belinde hisseder. Şiddetli fıtıklarda ise ağrı genelde belden başlar ve bir bacağa yayılır. Ağrı ile beraber bacakta uyuşma, güç kaybı, refleks kayıpları ortaya çıkabilir. Öksürmekle ıkınmakla ağrı şiddetlenebilir. Hafif vakalarda bel fıtığı kendiliğinden ya da ilaç ve istirahatle çabucak iyileşir” dedi.

    Doktora başvuran hastaların büyük kısmının daha önce bir çok kez beli tutulup düzelmiş hastalar olduğunu son bel ağrısı atağı düzelmediği için başvuran hastalardan oluştuğunu kaydeden Prof. Dr. Cengiz Bahadır, bel fıtığında ameliyat dışı hangi tedavilerin uygulanacağı konusunda şunları söyledi:

    “Hekimin yaklaşımı aslında hastanın daha önceki hikayesine göre biraz değişebilir. Yavaş yavaş gelişen hafif bir ağrı ve bel tutulması ile aniden şiddetli ağrı ile başlayan bir bel fıtığının tedavi girişimleri bir miktar değişiklik arzeder. Ama genellikle istirahat, ilaç tedavisi ilk seçilecek tedavidir. Burada istirahatten kasdedilen aktif istirahattir. Kesinlikle yatak istirahati değildir. Eskiden ve halen bazı doktorlar tarafından hastaya önerlien “10 gün- 20 gün sırt üstü sert zeminde yatacaksın hiç kalkmayacaksın” tarzındaki yaklaşımların modern tıpta yeri yoktur. Bu hastaya yarar değil zarar verir. Eğer hasta kalkıp dolaşabilyorsa, oturabiliyorsa bu aktiviteleri yapabilir. Ama uzun oturma, uzun süreli yürümekten kaçınması söylenir. İlaç ve aktif istirahat tedavisi ile düzelmeyen hastalarda fizik tedavi ilk seçilecek tedavi olmalıdır. Genelde 15 seanslık fizik tedavi programı hastaların çoğunluğunda başarı sağlamaktadır. Bizim kendi kliniğimizde ise fizik tedavi ve ozon enjeksiyonu beraber uygulanmaktır. Fizik tedaviye eklenen haftada 2-3 seasn ozon enjeksiyonu ile tedavideki başarı oranımız yüzde 80-90’lara çıkmaktadır. Bu tedavilerle iyileşmeyen hastalara belden kortizon enjeksiyonu uygulanabilir. Belden bir iki farklı şekilde uygulanabilen kortizon enjeksiyonundan da fayda gören hastalar olmaktadır.

    BEL FITIĞINDA AMELİYAT, ÖZEL DURUMLAR HARİÇ HER ZAMAN EN SON SEÇENEK OLMALIDIR

    Bel fıtığında ameliyatın en son seçenek olması gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Cengiz Bahadır, daha sonra şunları kaydetti; “Altın kuralımız; “Bel fıtığında ameliyat özel durumlar hariç her zaman en son seçenek olmalıdır”. Bel fıtığı olan hastalarda yapılan araştırmalarda bu olguların yüzde 50-60’ının tam düzeldiği gösterilmiştir. Ama ülkemizde durum bu bilimsel gerçeğe pek uygun değildir. Çünkü ani ve şiddetli bir bel ağrısı gelişen hastaya çekilen MR ile bel fıtığı tanısı konup hemen ameliyat önerilmektedir. Hastanın gözü ”fıtığın patlamış ameliyat olmazsan felç olursun” gibi sözlerle korkutulmakta ve çaresiz hasta ameliyata razı olmaktadır. Ülkemizde bel fıtığından ameliyat olanların oranının diğer batı ülkelerine göre oldukça yüksek olduğu düşünülmektedir. Bilimsel olarak bel fıtığında ameliyat gerektiren durumlardan ilki ilerleyen kas gücü kaybıdır. Yani hastada bel fıtığının siyatik sinir köklerine baskısı sonucu sinir zedelenir ve bunun sonucu olarak ayak-bacak kaslarında güçsüzlük oluşur. Ama burada dikkat edilmesi gereken bu güç kaybının ardı sıra yapılan kontrollerde kötüye gitmesidir. Yani sadece güç kaybının olması operasyon gerektirmez. Maalesef hafif bir güç kaybı olan hastalara bile “felç tehlikesi var hemen ameliyat olmanız gerekiyor” denebilmektedir. Bu vakalarda kas güçsüzlüğünün ehemmiyet derecesini anlamda bizimde kendi kliniğimizde uyguladığımız elektromyografi (EMG) testi çok yardımcıdır. EMG testi özel bir cihaz ile doktor tarafından minik elektrik akımları ve bacak kaslarına ince iğneler batırılarak yapılan özel bir değerlendirme yöntemidir. Hastadaki kas güçsüzlüğünün operasyon gerektirip gerektirmediği hakkında değerli bilgiler verir. Unutulmaması gereken, bel fıtıklarında ayakta bazı kaslarda güçsüzlük olabileceği ama yürümeyi engelleyecek şekilde bir felcin çok nadir bir durum olan kauda ekina sendromu dışında olamayacağıdır ki bu da bel fıtıklarında ameliyat gerektiren ikinci durumdur. Bu sendrom çok büyük fıtıklarda nadiren ortaya çıkan tüm bacak kaslarında kaslarında güçsüzlük ve idrar yapamama gibi bulgularla ortaya çıkan ciddi bir durumdur. Bu hastalar zaten acil servis hastalarıdır ve hemen ameliyat edilmelidirler. Operasyon gerektiren üçüncü durum ise tüm tedavilere rağmen geçmeyen ağrıdır. Burada tüm tedavilerden kasıt ilaç, istirahat, fizik tedavi, ozon enjeksiynu, kortizon enejeksiyonu gibi tedavilerin denenmiş olmasıdır. Bütün bu tedavilere rağmen ağrı geçmezse hasta ameliyat olabilir. Ama burada karar verici doktor değil hastadır. Eğer ağrı kişinin normal hayatını etkilemiyorsa, hasta işini gücünü yapabiliyorsa ameliyat önerilmez. Çünkü operasyonun o ağrıyı geçireceğinin garantisi yoktur. Ama ağrı hastanın günlük yaşamını olumsuz etkiliyorsa o zaman operasyon önerilir. Burada hasta operasyonun riskini almak zorundadır aksi takdirde normal bir şekilde hayatını yaşayamayacaktır.

    BEL FITIĞI OPERASYONLARININDA BAŞARI-BAŞARISIZLIK ORANI NEDİR? NE GİBİ OLUMSUZLUKLAR OLABİLİR? NE GİBİ RİSKLER GÖZE ALINMALIDIR ?

    Bel fıtığı operasyonu genel anestezi ile yapılan ciddi bir ameliyat olup genel ameliyat risklerini taşır. Araştırmalarda bel fıtığı operasyonlardaki başarısızlık oranı yüzde 10 ile 40 arasında bildirilmektedir. Kullanılan ameliyat teknikleri arasında başarısızlık oranı bakımından fark yoktur. Peki bu yüksek başarısızlık oranı ne anlama gelmektedir. Başarısız bir operasyon ağrıların aynen devam etmesi anlamına gelebileceği gibi ömür boyu sürecek tedavisi imkansız ve eskisinden daha şiddetli ağrılar anlamına da gelebilir. Bu son durum tıpta “başarısız bel cerrahisi sendromu“ olarak anılmaktadır. Başarısız bel cerrahisi sendromu cerrahi tekniğin iyi olmamasından kaynaklanabileceği gibi cerrahi müdahaleye bağlı olarak ameliyat bölgesinde aşırı tamir dokusu yapılmasına bağlı olarak da ortaya çıkabilir. Bu oluşan tamir dokusu sinirlerin etrafını sararak tedaviyi imkansız hale getirebilir. Bu durumu önceden öngörmek mümkün olmayıp çok tecrübeli cerrahların ameliyatlarından sonra da ortaya çıkabilir. Başarısız bel cerrahi sendromu ortaya çıktığında ise ikinci bir müdahale ile bunu düzeltmek daha da riskli olmaktadır. Araştırmalar uzun vadede ameliyat olanlarla olmayanlar arasında klinik iyilik anlamında bir fark olmadığını göstermektedir. Bu nedenle bel fıtığında ameliyat kararı çok dikkatli alınmalıdır. Hastalarımıza tavsiyemiz ameliyat kararını sadece cerrahın görüşü ile değil mutlaka bir fizik tedavi uzmanının da görüşüne göre almalarıdır.”

  • CHP Yalova İl Teşkilatında Kongre Süreci

    CHP Yalova İl Başkanı Özcan Özel, tekrar aday olduğunu açıkladı.

    CHP Yalova il teşkilatı kongreye gidiyor. 27 Aralık Pazar günü Halk Eğitim Merkezi’nde yapılacak olan il kongresi öncesinde adaylığını açıklayan CHP İl Başkanı Özcan Özel, 192 delegenin kongrede oy kullanacağını açıkladı. Özel, 2012 Haziran kongresiyle görevi teslim aldıklarını, görevi teslim alırken hedeflerinin yerel seçimler ve milletvekili seçimleri olduğunu belirterek, “Kavgasız gürültüsüz bir biçimde parti içi demokrasiyi çalıştırıp adaylarımızı belirleyip yola çıktık İyi bir organizasyon kaliteli ve coşkulu bir çalışmayla yerel seçimlere girdik. Yalova’nın daha önce görmediği kadar milletvekilini, il başkanını, konuşmacıları getirip doldurulamaz denilen salonları tıka basa doldurduk. Her türlü ayırımcılığı reddedip, insana öncelik veren bir anlayış için adayım. Yoksullukla mücadele, yenilikçi bir CHP için adayım” diye konuştu.

  • Zkhb Genel Sekreteri Mustafa Özkan Gün, 10 Aylık Süreci Değerlendirdi

    Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Dr. Mustafa Özkan Gün, cinsel istismara maruz kalan çocuklar için Zonguldak’ta Çocuk İzlem Merkezi kurulacağını açıkladı.

    Zonguldak Kamu Hastaneleri Birliği (ZHKB) Genel Sekreteri Dr. Mustafa Özkan Gün, birliğin Zonguldak genelindeki faaliyet alanı, eğitimler, hizmetler ve projeleri hakkında basın toplantısı düzenledi. Gazetecilere birliğe bağlı hastanelerdeki gelişmeleri aktaran Gün, “’Sağlık en temel insan hakkıdır’ gerçeğinden yola çıkarak bu hakkın gereği neyse onu yapmak için tüm sağlık personelimiz birlik içerisinde yeni misyonlar edindi. Gereklerine uygun, daha etkili ve verimli, istenilen seviyede, kaliteli sağlık hizmeti sunumu için çalıştık ve çalışmayı sürdürüyoruz” dedi.

    Genel sekreterliğin Zonguldak’ta daha ileri teknoloji ve ekipmanlara sahip yoğun bakım üniteleri açtığını hatırlatan Mustafa Özkan Gün, palyatif bakım merkezinin de hizmete girdiğini aktardı. Gün, Toplum Sağlığı Merkezi’nin 220 hastaya hizmet verdiğini aktardı.

    ZONGULDAK’A ÇOCUK İZLEM MERKEZİ KURULACAK

    Türkiye’de 20 ilde 26 merkezin bulunduğunu hatırlatan Genel Sekreter Özkan Gün, bakanlıkların ortak çalışmasıyla bu projenin hayata geçeceğinin altını çizdi. Çocuk İzlem Merkezi’nin detaylarını aktaran Gün, şöyle dedi:

    “Çocuk İzlem Merkezlerinin amacı şudur. İstismara uğramış, tacize uğramış çocuklarla ilgili bölümdür. Bu tek taraflı, Sağlık Bakanlığı ya da genel sekreterliğin yürüttüğü bir şey değildir. Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı’nın birlikte yürütmeye çalıştığı ve Sağlık Bakanlığı’nın sekretaryasının yaptığı bir uygulamadır. Basında da çok çıkıyor. Bu tür olaylardan sonra emniyette, hastanede, mahkemede ayrı ifade verdi. Aynı olayı tekrar tekrar yaşadı, psikolojisi tekrar bozuldu. Bu tür şeylerin yaşanmaması için Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi’nde bununla ilgili planlamayı yaptık. Plan aşamasındayız. Zonguldak bunun içinde yoktu. Türkiye’de 20 ilde 26 merkez şeklinde böyle bir oluşuma gidildi. Yavaş yavaş aktif oluyorlar. Biz bu konuyu da çok gündeme getirdik. Bu konuyu kurum başkanlığı ile paylaştık. Bunun önemli olduğunu düşündük. Onayı geçen geldi. Düzenleyeceğimiz bu alanda; tacize, cinsel istismara uğramış çocuk o merkeze getirilecek. Emniyetten, savcılıktan görevliler başka bir aynalı odada ifadeyi görevli psikolog eşliğinde almış olacaklar.”

    DOKTORUN HASTANEDE KÖPEĞİ AMELİYAT ETMESİ

    Mustafa Özkan Gün, Atatürk Devlet Hastanesi inşaatının durması ile ilgili de gazetecilerin sorularını yanıtladı. Gün, geçtiğimiz günlerde Kdz. Ereğli ilçesinde bir doktorun devlet hastanesinde köpeği ameliyat etmesiyle ilgili de gazetecilere açıklamada bulundu. Gün, “O konuyu incelemeye verdik. Temel olarak tabii ki hayvanlar için yapılmış yer değildir. Onlar için yapılmış veteriner klinikleri orada belediyenin var mıdır yok mudur onu bilmiyorum. Ama arkadaşımız ne niyetle yapmıştır. Onu da bilmiyorum. Ayrıntılı olarak inceliyoruz. Orada çalışan 22 kişiden ifade alındı. Ne yapıldığına dair niye ameliyat olmuş ayrıntılı bir şekilde incelemesinin sonuçlarından sizlerin de zaten haberi olacaktır” diye konuştu.

    PROJELER VE EĞİTİMLER

    Gün, 2015 yılı içerisinde sağlık tesislerince 144 kalem tıbbi cihaz alımı talebi yapıldığını, genel sekreterlik tarafından 2 milyon 817 bin 601 lira tutarında tıbbi cihaz alımı yapıldığını ifade etti. Evde Bakım İmecesi, ZKHB Gezgin, EDES ve Çağrı Merkezi Projelerini de anlatan Gün, hizmet içi eğitimler hakkında da bilgi verdi.

  • Osmanlı Devleti’nin Kuruluş Süreci Ele Alındı

    Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi tarafından her hafta düzenlenen Tarih ve Kültür Sohbetleri’nin bu haftaki konusunda “Osmanlı Devleti’nin Kuruluş Süreci” ele alındı.

    Düzenlenen sohbetin konukları Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Altan Çetin ve aynı fakültenin öğretim üyesi Doç. Dr. Galip Çağ oldu. Her iki akademisyen de Osmanlı Devleti’nin kuruluş sürecini ünlü düşünür ve tarihçi İbn Haldun’un bakış açısıyla değerlendirdi.

    Doç. Dr. Galip Çağ, konuşmasında, Türkiye’de Osmanlı Tarihçiliğinin bayrağını taşıyan çok değerli hocaların olduğunu ancak Osmanlı kuruluş devri vakalarının kaynak yetersizliği ve o devrin terminolojisinin bugüne aktarılamaması nedeniyle yeteri kadar araştırılmadığı gerçeğine dikkat çekti. Doç. Dr. Çağ, “Osmanlı tarihinde 180 yıllık bir devre dair eser olmadığı gibi bir kavram problemi de ortaya çıkıyor” dedi.

    “İBN HALDUN’UN TEORİLERİ 1’inci MURAT DÖNEMİNDE DOĞRULANMIŞTIR”

    Prof. Dr. Altan Çetin ise, ünlü düşünür İbn Haldun’un felsefesinin Osmanlı Devleti’nin kuruluş süreciyle birebir örtüştüğünü söyledi. Çetin, “İbn Haldun devletin ilk önce akraba yani kan bağıyla kurulduğunu ancak daha sonra hanedanın yakınındaki akrabalarını uzaklaştırmaya başladığını söylüyor. Yani kan asabiyyesinden başka bir asabiyyeye geçmeye başladığını, devşirmeler edinmeye başladığını söylüyor. 1’inci Murat döneminde de birdenbire devşirme, kapıkulu, tımar sisteminin ortaya çıkması tesadüf olamaz” şeklinde konuştu.

    “ÜRKLER ÖNCE İSLAMİYETİ KABUL EDEREK ARDINDAN DA CUMHURİYETİ KURARAK MODERNLEŞTİLER”

    Prof. Dr. Çetin ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti modernleşme tarihine yönelik tespitlerde de bulundu. Türk halkının modern dönemde bir tercihte bulunarak saltanatı kaldırdığını ve Cumhuriyeti kurduğunu belirten Çetin, bu zamana ulaşan bin yıllık bir medeniyetin var olduğunu söyledi. Çetin, “Türkistan’dan buraya doğru akan bir insan, tarih, medeniyet var ve bu inanılmaz bir uyum gücü taşıyan Türklerin başarısıdır. Türkler Ortadoğu’da iki kez modernleştiler. Birincisi İslamiyet’i kabul ederek ikincisi de Cumhuriyeti kurarak. Günümüzde yaşanan terör olayları ve IŞİD sorununa da değinen Çetin, İŞİD’in çağa ayak uydurmuş bir suç örgütü olduğunu söyledi. Çetin, “İŞİD küreselleşmiş bir terör fenomenidir. İnternet kullanan, emirler veren ve eylemler yaptıran bir terör örgütü. Yani, postmodern çağda küreselleşen çağda küreselleşen suçtur” ifadelerini kullandı.

    Tarih ve Kültür Sohbetleri’nin bu hafta, Bilecik Valisi Ahmet Hamdi Nayir, 2. Jandarma Eğitim Tugay Komutanı Tuğgeneral Halis Zafer Koç, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Azmi Özcan, vali yardımcıları, dekanlar ve öğrenciler katıldı.

    Konferansın sonunda katılımcılara hediyelerini Bilecik Valisi Ahmet Hamdi Nayir sundu.