Etiket: Sürece

  • Bakan Işık: “Mühür milletin elinde olduğu sürece Türkiye’ye diktatörlük getirilemez”

    Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, “Mühür milletin elinde olduğu sürece Türkiye’ye diktatörlük getirilemez” dedi.

    Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, Körfez Belediyesinin vizyon projelerinden birisi olan Kocaeli Üniversite Körfez Kampüsünün temel atma törenine katıldı. Törene Bakan Işık’ın yanı sıra Kocaeli Valisi Hasan Basri Güzeloğlu, Körfez Belediye Başkanı İsmail Baran, STK ve çok sayıda vatandaş katıldı. Temel atma töreninde konuşan Bakan Işık, “Yarın istikrarsızlık dönemlerine dönmeyeceğimizin garantisi var mı? Biz bu ülkede başbakan ve cumhurbaşkanının başına anayasa kitapçığı fırlatılmasından dolayı bir ekonomik kriz yaşadık mı? Bundan dolayı yüz binlerce insanımız işsiz kaldı mı? Ekonomi bir gecede tepetaklak oldu. Bunun tekrarlanmayacağının garantisi var mı? İşte gelin fırsat varken bu hükümetin Meclisten çıkmasını bırakalım, halk sandıkta hükümeti doğrudan seçsin. Bu değişikliği sizin takdirine sunuyoruz. İstiyoruz ki siz bu değişikliğe ‘evet’ diyin ve Türkiye istikrarının kalıcı olarak sandıkta belirlesin. Bir daha o koalisyon dönemlerine dönmeyelim. Bir daha Türkiye enerjisini kendi içerisinde yaşamasın. Bu karar demokrasinin de kökleşmesini sağlayacak” dedi.

    “Avrupa’da bazı siyasetçiler özellikle Türkiye karşıtı bir kampanya yürütüyorlar”

    Avrupa ülkelerinin Türkiye üzerinden kampanya yürüttüklerini dile getiren Bakan Işık, “Avrupa’da bazı siyasetçiler özellikle Türkiye karşıtı bir kampanya yürütüyorlar. Neredeyse Avrupa’daki bütün seçimlerde en önemli gündem maddelerinden biri Türkiye. Peki bunu bunlar ne için yapıyor derseniz aslında 2054 yılında dünyanın nereye gideceğini çok iyi bildikleri için yapıyorlar. Yapılan bir çalışmada 2050 yılında Türkiye’nin nüfusu 100 milyona geliyor. Almanya’nın nüfusu ise şu anda 82 milyon, 70 milyona düşüyor. Şu an 2017 senesindeyiz. Eğer biz bu anayasa teklifini kabul edersek ve hükümetler 5 yıl süreyle göreve gelirse tecrübelerimizin söylüyor ki istikrarlı hükümetler döneminde Türkiye yüzde 5 büyümüş. Her yıl ortalama yüzde 5 Türkiye büyürse, 2050 yılında Türkiye Almanya’yı da geçiyor, Avrupa’nın en büyük ve güçlü ülkesi haline geliyor” diye konuştu.

    “Mühür milletin elinde olduğu sürece Türkiye’ye diktatörlük getirilemez”

    Referandumla birlikte diktatörlüğün geleceğine dair eleştirilere yanıt veren Bakan Işık, “Referandumla birlikte diktatörlük gelirmiş. Mühür milletin elinde oldukça hiç kimse diktatörlüğü Türkiye’ye getiremez. Türkiye darbe dönemlerini yaşadı. Kenan Evren 1980’de darbe yaptı, 1983 seçimlerinde geldi, Milliyetçi Demokrasi Partisi için oy istedi. Millet ne yaptı, sen işine bak dedi ve Turgut Özal’ı yüzde 45 oyla seçti. Daha sonraki süreçlerde kim yanlış yaptıysa, millet sandıkta cezalandırmasını bildi. Bu sistemde hiç kimse tek adamlığa soyunamaz. Hiç kimse diktatörlüğe gidemez. Niye en geç 5 yılda bir seçim yapılacak. Bugüne kadar millet gösterdi ki Türkiye’de hiçbir zaman diktatörler prim yapmaz. Diktatörler yönetimi ele alamazlar. Kaç darbe yaşadık, darbeden sonraki ilk seçimde darbeciler mahkum oldu. Darbecileri sandıkta mahkum eden hükümet, diktatörlük heveslilerine prim vermez. Bazıları lider güçlüyse hemen diktatör yaftasını yapıştırır. Ama biz diktatörle lider arasındaki ayrımı çok iyi yapan bir milletiz” diye konuştu.

  • “Yarıyıl tatilinde entelektüel ve üretici bir sürece girilmeli”

    Öğrencilerin dört gözle bekledikleri yarıyıl tatili 20 Ocak Cuma günü başlıyor. 16 gün boyunca okul streslerinden uzakta kalan öğrencilerin tatilini en iyi şekilde değerlendirmeleri adına Uğur Okulları Rehberlik ve Ar-Ge’den Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Barış Sezgin önemli tavsiyelerde bulundu.

    Öncelikli olarak bütün öğrencileri tebrik eden ve güzel bir tatil geçirmelerini dileyen Barış Sezgin, “Her şeyden önce öğrenciler gerçekten bedenlerini ve ruhlarını çok iyi dinlendirmeliler ki aslında bu 2. döneme en iyi hazırlık aşamasıdır. Fakat bu dinlenmenin yanı sıra bazı entelektüel süreçlerin içine girmeliler ve bu tatil, gelişimi de içinde barındıran bir sürece dönüşmelidir. Çocukların 15 tatilini iyi değerlendirmeleri için birçok sanat, alışveriş ve bilim-sanat merkezlerinde çeşitli atölye çalışmaları yapılıyor. Bu atölye çalışmalarına katılmaları, sinemaya ve tiyatroya gidiyor olmaları onlar için çok değerli olacaktır. Hem keyifli vakit geçirecekler hem de daha mutlu olacaklar. Yani 15 gün boyunca hiçbir faaliyet yapmadan evde vakit geçirmek yerine bunları da yapıyor olmaları gerçekten önemli” dedi.

    “Oyun oynansın, ebeveynlerle vakit geçirilsin”

    Bu yıl özellikle yarıyıl tatili için çok ödev verilmeme kararının yerinde olduğunu çünkü çocukların da nefes almaya ve kendilerini yenilemeye ihtiyaçları olduğuna vurgu yapan Sezgin aynı zamanda, “Tıpkı yetişkinler gibi çocukların da dinlenmeye, nefes almaya, kendilerini yenilemeye ihtiyaçları var. Bu anlamda daha çok düşünsel ödevlerin, yapılabilecek proje çalışmalarının ve eğlenceli aktivitelerin çok daha yararlı olacağını düşünüyorum. Zaten küçük yaş gruplarının en önemli işleri ve meslekleri ‘oyun’dur. O yüzden onlarla yapılacak en güzel şey de bol bol oyun oynamaktır. Bunun yanı sıra anne-baba ile geçirecekleri zaman da onlar için çok önemli. Birçok okul artık tam gün ve çocuklarımız ebeveynlerini göremiyorlar. Bu tatil süreçlerinde birlikte kaliteli zaman geçirmeleri ciddi önem arz ediyor” şeklinde konuştu.

    “Karne ile birlikte çocuklarımız için bir yol haritası çizmeliyiz”

    Son olarak da karneler karşısında velilerin tutumlarına ve neler yapılması gerektiğine de değinen Sezgin, “Karne bir geri bildirim sürecidir. Öğrenciler eğitimde bir dönem yaşadılar ve bu dönemin sonucunda öğretmenleri onlara bir geri bildirim verdi. Evet, bu önemli bir geri bildirimdir. Çünkü öğrencilerin eksiklikleri ve güçlü yanlarını bu şekilde görüp nasıl değerlendireceğimize dair bir yol haritası çizebiliriz. Karnede gördüğümüz başarıları da asla es geçmemeli ve bu başarı için çocuğumuzu tebrik etmeliyiz. Bununla birlikte eksik yanları ile ilgili doğru geri bildirim çalışmaları yapılmalı. O eksikliklerini düzeltmek adına 2. dönem için belli süreçlere girilmeli ve planlamalar yapılmalı. Fakat bunu yaparken de asla öğrencinin benliğine yönelik eleştiriler yapmamalıyız. Çocuklarımızın biricik olduğunu asla unutmamalıyız. Onları başka öğrencilerle asla karşılaştırmamalıyız. Çünkü bu dünyada hiç kimse aynı değil. Her öğrencinin farklı ilgi alanları, farklı ihtiyaçları, farklı yetenekleri ve öğrenme stilleri var. O yüzden çözüm odaklı düşünmeli, çocuğumuzun güçlü yanlarını değerlenmeli ve gelişmesi gereken yanları için doğru bir yol haritası çizmeliyiz” diye konuştu.

  • Bakan Çelik: “Sınırlar dışındaki bataklık devam ettiği sürece terörist üremeye devam edecek”

    Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, “Sınırlar dışındaki bataklık devam ettiği sürece terörist üremeye devam edecek. Oradaki ülkelerin toprak bütünlüğünü dikkate alarak oralarda istikrarı sağlamak bu işin ilacıdır. Uzaktan konuşmak çok kolay. Ama bugün bizzat Gaziantep ve Van’da yaşanan olayları yaşamak daha farklı” dedi.

    Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, Expo 2016 Antalya’da Almanya Federal Cumhuriyeti Gıda ve Tarım Bakanı Christian Schmidt ile bir araya geldi. Bakan Çelik ve Schmidt VIP salonda karşılıklı bir görüşme gerçekleştirdi. Alman Bakan Schmidt’in yakasındaki Türk ve Alman bayraklarından oluşan rozet dikkat çekti.

    Alman Bakan: “Terörle ortak mücadele edilmeli”

    Gaziantep’te canlı bomba eyleminin ardından 3 polisin şehit olması ve Van Erciş Belediye Meclis Üyesi Mehmet Şerif Doğu’nun PKK’lar tarafından silahlı saldırı sonrası hayatını kaybetmesi üzerinden PKK’nın siyasileri de hedef almasını nasıl değerlendirdiği sorulan Alman Bakan Schmidt, ’korkunç’ olarak nitelediği olayları kınadıklarını belirterek şöyle konuştu:

    “Elbette bu tür korkunç olayları kınıyoruz ve büyük bir üzüntü duyuyoruz. Ailelerine baş sağlığı diliyorum. Gaziantep’i daha önce ziyaret ettim. Alman Başbakanı Angela Merkel’de daha önceleri Gaziantep’e gitti. Bu temaslarımız ışığında tekrar bu olaylar nedeniyle yaşanan acıları paylaşıyoruz. Terör, ortak mücadele etmemiz gereken bir husus. PKK Almanya’da bir terör örgütü olarak kabul edilmiştir. Bu tür olayları engellemek için elimizden geleni yapmak zorundayız. Meydana gelen saldırıları da açıklığa kavuşturmak için tüm çabaları harcamalıyız. Alman vatandaşları da bir saldırıda hayatını kaybetti Türkiye’de. Almanya’da geçen hafta içinde IŞİD tarafından hazırlanan bir saldırı önlenebildi. Bu sanırım uluslararası işbirliğinin ne kadar önemli olduğunu göstergesidir” dedi.

    “Sınırlar dışındaki bataklık devam ettiği sürece terörist üremeye devam edecek”

    Bakan Çelik ise dünya kamuoyunun ağırlıklı olarak Irak ve Suriye’deki yaşanan olaylarla ilgilendiğinden yakındı. Türkiye’de 30 yıldır devam eden bir terörle mücadelenin olduğunu belirten Bakan Çelik, “Dünya kamuoyu ağırlıklı olarak Irak ve Suriye’de yaşanan terör olayları ile ilgileniyor. Ama Türkiye 30 yılı aşkındır kendi içinde terörle bir mücadele veriyor. Terörden dolayı çok ciddi kayıplar verdi. Gaziantep ve Van’da meydana gelen olaylarda yeni şehitlerimiz ortaya çıktı. Allah’tan rahmet diliyorum. Sınırlarımızın dışındaki bu bataklığı sürdürdüğünüz sürece takdir edersiniz ki buradan terör ve terörist üremeye devam edecektir. Oradaki ülkelerin toprak bütünlüğünü dikkate alarak oralarda istikrarı sağlamak bu işin ilacıdır. Eğer dünya bu istikamette bir çalışma ortaya koymayacaksa 100 yıl önce gibi masa başında cetvel alıp taksimatların peşinde gidecekse bu sorunların daha da büyüyeceğini görmek için kahin olmaya gerek yok” dedi.

    “Uzaktan konuşmak kolay”

    Sınır dışında Suriye bölgesinde yaşayan insanların demografik özelliklerinin dikkate alınması gerektiğini belirten Bakan Çelik, Kobani’de yaşayanların büyük bölümünün Kürt, Tel Abyad’da yaşanların ise Arap olduğunu vurguladı. Bu yapıların dikkate alınmadan şerit oluşturmanın yeni sorunları ortaya çıkaracağını ifade eden Çelik sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Bu yapılar dikkate alınmadan bir şerit oluşturulmaya çalışılırsanız var olan sorunlara yeni sorunlar katıyorsunuz demektir. Bunda da en büyük zararı Türkiye görecektir, Türkiye görmektedir. Teröristin seni beni olmaz. Hep birlikte karşısında durmamız lazım. Oradaki operasyonların dikkatlice yapılması lazım. Oradaki insanların rahatsız olması demek daha büyük kaosların yaşanmasının nedenidir ki bundan Avrupa ve Amerika’dan çok Türkiye zarar görmektedir. Uzaktan konuşmak çok kolay. Ama bugün bizzat Gaziantep ve Van’da yaşanan olayları yaşamak daha farklı” dedi.

    Bakan Çelik ve Alman Bakan Schmidt, açıklamanın ardından karşılıklı olarak hediye takdim etti. Schmidt, Expo ziyaretiyle ilgi hatıra defterini de imzaladı.

  • Prof. Dr. Emre Alkin: ’’İngiltere Dünyayı Çok Kritik Bir Sürece Soktu’’

    İngiltere’de düzenlenen Brexit referandumunda sandıktan yüzde 51,9 ’hayır’ oyunun çıkması ve ardından Başbakan David Cameron’un istifası tüm dünyada büyük yankı uyandırdı. Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden ayrılma kararını yorumlayan İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Emre Alkin, alınan bu kararın tüm dünyayı kritik bir sürece soktuğunu ve bütün ülkelerin kendini buna göre kalibre etmesi gerektiğinin altını çizdi.

    Yaklaşık 70 milyon kişinin yaşadığı Birleşik Krallık’ın, Avrupa Birliği’nden çıkıp çıkmamasını belirleyen tarihi referandum sonuçları kesinleşti. Şu ana kadar yapılan sayımlara göre yaklaşık 33 milyon seçmen toplam 382 seçim bölgesinde sandık başına giderken, İngiliz basını Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılma yönünde karar alındığını açıkladı. İngiltere’de tarihi referandumu yüzde 52 oy oranıyla ayrılıkçıların kazanması ve Başbakan David Cameron’un da istifa ettiğini açıklaması ise akıllara tek bir soruyu getirdi. Şimdi ne olacak? Konuya açıklık getiren İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Emre Alkin, “İngiltere hem Avrupa’yı hem de dünyayı çok kritik bir sürece soktu. Onların bu kararı yaptıkları en kötü kampanyaları oldu” ifadelerini kullandı.

    İngiltere’nin ayrılık kararının altında yatan nedenleri açıklayan Prof. Dr. Emre Alkin, “Bu kararın alınmasında seçim öncesi iktidar ve muhalefet arasında gerçekleşen söz düellosunun etkili olduğunu söyleyebiliriz. İngiltere iş dünyası Avrupa Birliği normlarına göre hareket etmeyi, dar bir ceket olarak nitelendiriyordu. Avrupa Birliği Projesi’nin bir medeniyet projesi olduğunu ve bununla beraber yürümek gerektiğini, hatta Birleşik Krallık’ın ayrılmadan devam etmesinin tek yolunun da ayrılmaktan geçtiğini söyleyenler bile vardı. Ama İngiltere’nin yaş ortalaması yüksek nüfusu ayrılma yönünde oy verdi. Özellikle metropolitan yerlerde yaşayan genç nüfus ise oylarını AB’de kalmaktan yana kullandı fakat sonucu değiştirmeye yetmedi” dedi.

    “İngiltere’nin başlattığı oylamanın sonucunda AB’de kalma kararı çıkmış olsaydı bile yine de endişelenmemiz gerekirdi” diyen Prof. Dr. Alkin, “Diğer AB ülkelerinde de buna benzer inanç tazeleme diyebileceğimiz denemeler yapılacaktır. Mesela Portekiz, İspanya, Yunanistan vb. birçok ülke bunu denemek isteyecektir. Avrupa Birliği ülkesi olup euro’ya dahil olan bir ülkenin böyle bir referandum yapması daha da sakıncalı olurdu. Böyle bir durumda ise euro tamamen tarihin tozlu sayfalarında yer alır. Böyle bir durumda bütün piyasaların dengesi şaşar. Sonuçta 2000 yılından beri tedavüle çıkmış ve kabul edilen bir para birimi var” diye konuştu.

    “BU PROPAGANDADA TÜRKİYE KÖTÜ BİR KALDIRAÇ OLARAK KULLANILDI”

    Eski jenerasyonun geçmişte yaşadıkları savaşları ve zor dönemleri unuttuğunun altını çizen Prof. Dr. Alkin, “Avrupa Birliği’nin bugünkü jenerasyonu bence yaşlı jenerasyonundan çok daha akılcı davrandı. Çünkü yaşlı jenerasyon birinci ve ikinci dünya savaşının niye çıktığını az ya da çok hatırlıyordur. Avrupa Birliği ve Euro Projesi’nin, Avrupa’nın uzun zamandır büyük savaş görmeden yaşadığı periyodun kaldıracı olduğunu da anlamaları gerekiyordu. Avrupa’da savaşların neden çıktığını, bunun sonucunda AB Projesi’nin ve Euro Bölgesi’nin neden kurulduğunu da unutmuş durumdalar. Dolayısıyla İngiltere hem kendisi hem AB’nin hem de dünyanın geleceği için fevkalade yanlış bir adım attı. Bu propagandada Türkiye kötü bir kaldıraç olarak kullanıldı. Bir taraftan “Avrupa Birliği’nden kaçalım, Türkiye geliyor” diyen İngiltere, diğer taraftan, “Kaçmanıza gerek yok. Türkiye AB’ye hayatta giremez” diyen AB tuhaf bir propaganda yürüttü.

    BİRLEŞİK KRALLIK’TA DAĞILMALAR OLABİLİR

    Bundan sonra yaşanacak olan süreci siyasi açıdan ele alan Prof. Dr. Alkin, “Mesela İskoçyalılar bağımsızlık oylamasını bir kere daha deneyebilir. ’Birleşik Krallık’a bağlı kalmak zorunda değiliz. Ciddi kaynaklarımız da var’ diyerek bir seçime gidebilir. Ya da Kuzey İrlanda ’Biz uzun zamandır ayrı gidiyoruz. Acaba birleşsek mi?’ diyebilir. Hatta Galler, ’Biz kendi başımıza yola gidebiliyoruz. Ayrı bir ülke olsak acaba ne olur? Zaten bizim boyutumuzda birçok ülke var’ gibi düşünceler içine girebilir. Aslında İngiltere aldığı kararla kendi iç parçalanmasına da olanak sağladı. Çok yanlış bir karar alındı. Vatandaşların da bu konuda çok yanlış bilgilendirildiğini, İngiltere’de Thatcher’dan sonraki hükümetlerin -buna Blair’ı da dâhil edebiliriz- AB konusunda halkına doğru bilgiler ve mesajlar vermedikleri de ortaya çıkmış oldu” şeklinde açıklamalarda bulundu.

    “TÜRKİYE TİCARİ OLARAK FAZLA ETKİLENMEZ”

    “Bildiğimiz gibi İngiltere Euro Bölgesi’nde değil ve para birimi de sterlin. Bunun yanında sterlin 1986’dan beri dolara karşılık en düşük seviyelerinden birini yaşıyor” diyerek durumun ciddiyetine de değinen Prof. Dr. Alkin, Türkiye ve İngiltere arasında önemli bir ticaret bağı olduğunu söyleyerek, “Döviz kurları sert bir düşüş yaşadığı için Türkiye ile ihracatta ufak tefek sıkıntılar yaşanabilir. Çünkü Türk ürünleri bir anda pahalı hale gelmiş olacak. Ama bunun Türkiye’yi çok fazla etkileyeceğini düşünmüyorum. Bir de vize konumuz var. Örneğin 4 kişilik bir aile İngiltere’ye tatile gitmek istediğinde neredeyse ikinci el araba fiyatı kadar vize parası veriyordu. İngiltere’nin Türkiye ve diğer ülkelerle münasebetleri artık AB’den farklı bir şekilde gidecek. Karşılıklı sosyal ve ticari münasebetler konusunda bütün ülkeler kendini İngiltere’nin yeni durumuna karşı kalibre etmek durumunda kalacak. Bu da sancılı bir süreçtir” ifadelerini kullandı.

    İngiltere’nin kendisi için bile doğru bir karar vermediğinin altını çizen Prof. Dr. Alkin, “Avrupa Birliği süreci ve faydaları İngiltere vatandaşlarına yansıtılmadığı gibi anlatılmamış da. Mesela Fransa’da, Almanya’da böyle bir seçim yapılsa İngiltere’deki gibi bir sonuç çıkmayacağını tahmin ediyorum. İngilizler değişik bir siyaset yürütürler ve bunu da çok iyi yaparlar. Fakat İngilizler bu sefer sakıncalı bir iş yaptı. Siyasetçiler ve elit kesim, vatandaşlara bu konuda doğru bilgi verememiş, AB’nin nimetlerini doğru bir şekilde aktaramamış” dedi.

    “İNGİLTERE GERİ VİTES YAPABİLİR”

    Sözlerine “İngiltere’nin Avrupa Birliği ile imzalamış olduğu bir anlaşması var. Bu anlaşmaya göre İngiltere AB’den nasıl çıkacak, bundan sonraki süreç nasıl işleyecek soruları akıllara gelebilir. Bu karışık bir süreç ve İngiltere tek taraflı olarak AB’den çıkamaz” diyerek devam eden Prof. Dr. Alkin, “Birliğin bunu oylaması gerekecek. Bu süreçte belki bir mucize olur ve İngiltere ’Biz bu referandumu halkın nabzını yoklamak için yaptık. AB ile imzaladığımız anlaşmanın bir maddesine göre çıkma imkânımız yokmuş. Biz anladık ki AB’nin nimetlerini vatandaşa yansıtamamışız” gibi şeyler diyerek geri vites de yapabilirler” şeklinde konuştu. Bunu yapacak kişi Başbakan Cameron olamayacak çünkü istifasını açıkladı’’ diyerek sözlerini tamamladı.

  • Ali Ravcı: “Önemli Bir Sürece Girdik”

    Alima Yeni Malatyaspor Sportif Direktörü Ali Ravcı, “Önemli bir sürece girdik. Çünkü son oynadığımız Denizli maçında hem iyi oynamadık, hem de iyi bir sonuç almadık” dedi.

    Orduzu Pınarbaşı Nurettin Soykan Tesisleri’nde basın mensuplarına açıklamalarda bulunan Alima Yeni Malatyaspor Sportif Direktörü Ali Ravcı, geçtiğimiz hafta sonu yaşanan Malatya- Elazığ taraftar buluşmasının her iki kent ve futbol adına güzel bir gelişme olduğunu söyledi.

    Rekabetin sadece sahada kalması gerektiğini vurgulayan Ravcı, “İki ilin taraftar gruplarının buluşması güzel bir olay. Biz hep söylüyoruz. Rekabet sahada olmalı. Elazığ’da çok güzel dostlarımız var. Futbol sadece sahadaki rekabetle kalırsa güzel olur. Hafta sonu yaşanan güzel gelişmeler de ilerisi adına umut verici. Özellikle taraftarlarımızın bu konuda duyarlı davranması, keza Elazığsporlu taraftarların duyarlı davranması güzel bir gelişme” diye konuştu.

    “ANTRENMAN SAHALARINA KAVUŞTUĞUMUZ İÇİN MUTLUYUZ”

    Nurettin Soykan Tesisleri zemininin iyileştirilerek tekrar takımın kullanımına sunulması ile ilgili de açıklamalarda bulunanan Ravcı, “Malatya Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ahmet Çakır, bugüne kadar maddi, manevi her türlü desteğini bize verdi. Bu destek halende devam ediyor. İdman sahalarına kavuşmamızda başkanımızın da çok desteği oldu. Antrenman sahalarına kavuştuğumuz için mutluyuz. Çünkü tesisleşme bir kulübün her şeyidir, vazgeçilmezidir. Tesisiniz, antrenman sahalarınız olmadan bir kulüp ayakta duramaz” ifadelerini kullandı.

    “MİLLİ TAKIM ARASINI İYİ DEĞERLENDİRDİK”

    Milli takım arasını iyi değerlendirdiklerini ve Balıkesir maçına 3 puan parolasıyla hazırlandıklarını söyleyen Ravcı, “Milli takım arasını iyi değerlendirdik. Önümüzde bulunan Balıkesir maçını sahamızda oynayacağız. Önemli bir sürece girdik. Çünkü son oynadığımız Denizli maçında hem iyi oynamadık, hem de iyi bir sonuç almadık. Taraftarımızı da bu anlamda üzdük. İçeride oynayacağımız maçta yine her zaman olduğu gibi taraftarımızın büyük desteğini alacağımıza inanıyorum” şeklinde konuştu.