Etiket: Stresini

  • Kurum müdürleri vali eşliğinde günün stresini akşam sporu ile attı

    Karabük Valisi Kemal Çeber, kentte görev yapan kamu kurum müdürlerini mesai sonrası toplayarak, günün stresini kent ormanında yaklaşık 5.5 kilometrelik yürüyüş yaparak atmalarını sağladı.

    Kentte bulunan tüm kamu kurum müdürlerini eşofmanları ile Karabük Kent Ormanı’nda toplayan Karabük Valisi Kemal Çeber, 5.5 kilometrelik yürüyüş parkurunda spor yaparak müdürlere günün stresini attırıyor. Vali Çeber, yürüyüş sırasında esprili bir şekilde “göbeksiz müdür” kampanyası başlattıklarını söyleyerek, “O işin esprisi. Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur sözünden yola çıktığımızı kabul edelim. Sporu önemsiyoruz ve herkesin de önemsemesini istiyoruz. Geldiğimiz günden beri arkadaşlarımızla bunu hep planlıyorduk ve bugün de toplu olarak başladık. Bu işe sadece yürüyüş ve spor olarak bakmamak lazım. Buradaki 1 saatlik aktivitede kurum müdürlerimiz birbiri ile ikili olarak yapması gereken görüşmesini de yaptılar. Ben de bazı arkadaşlarla birçok konuyu konuştum. Bir taşla birkaç kuş vurmuş olduk. Spor sağlık. Ne kadar sağlıklı olursak günün yorgunluğunu, stresini böyle sporla ne kadar çok atabilirsek işimizde o kadar verimli olacağımızı düşünüyorum. Şimdi arkadaşlarımızın hepsi gülücükler atıyor ve bu durumdan pişman değil. Hatta yol boyunca hemen yarın tekrarlayalım mı diye söylediler. Espri bir tarafa yürümek isteyen, spor yapmak isteyen herkesi bekliyoruz. İnşallah böyle devam edeceğiz. Evimize iki dakikalık mesafede ormanın içerisinde mesai bitiminde günün tüm yorgunluğunu atabileceğimiz bir faaliyet yaptık. Öbür türlü herkes evine gitmiş, yağlı yağlı yemekleri yemiş, televizyonun karşısında çayını kahvesine başlamıştı. Ya da kahvede okey oynuyor olacaktı. Biz çok sağlıklı, keyifli, güzel bir şey yaptığımızı düşünüyoruz. Bu böyle devam edecek. Zaman zaman spor salonlarında, zaman zaman ise açık havada devam edecek. Bu anlamda bizler teşvik ederek herkesi bekliyoruz” dedi.

  • Şehrin stresini Dağılcak’ta atıyorlar

    Adana’nın Kozan ilçesindeki Dağılcak mesire alanı, bitki örtüsü, irili ufaklı şelaleleri, akan çayı ve oyun alanlarıyla şehir stresini atmak isteyenlerin uğrak yeri oldu.

    Adana’ya 83 kilometre uzaklıkta Dağılcak mesire alanı yazın sıcağından ve şehrin stresinden kaçmak isteyenlerin en fazla uğradığı mesire alanlarının başında geliyor. Dağılcak, Toros Dağlarından çıkıp gelen buz gibi içme suyu yazın bunaltıcı sıcağında vatandaşları serinletirken, irili ufaklı oluşan şelaleler de görenleri büyülüyor.

    Dağılcak’a gelen vatandaşlar dağlardan çıkıp gelen buz gibi suyun içine masa sandalye atıp hamaklarını kurarak stres atıyor. Mesire alanında bulunan asırlık çınar ağaçları da büyük ilgi görüyor. Çınar ağaçlarına kurulan çardaklar ise vatandaşlar beğeni topluyor. Hemen mesire alınan alt tarafından geçen çay ise vatandaşların ayağını sokup stres attığı bir mekan haline geldi. Çay yanında oluşan irili ufaklı mağaralar da insanları cezbediyor. Ağaç içinden akan buz gibi içme suyundan içmek için vatandaşlar kuyruğa giriyor. Pikniğe gelen vatandaşlar, karpuz, kavun ve içeceklerini buz gibi suyun içine koyarak soğutuyor.

    Gelin ve damatlar için doğal stüdyo

    Doğası ile herkesi büyüleyen Dağılcak, yeni evlenen çiftler için de doğal bir stüdyo. Gelin ve damat ağaçların, akar suyun ve şelalelerin eşliğinde fotoğraf çektirerek hem güzel bir anıya sahip oluyor hem de düğün stresini atıyor.

    Dağılcak eşsiz doğa güzelliğinin yanı sıra sunulan oyun alanlarıyla da dikkat çekiyor. Vatandaşlar piknik alanında hem voleybol, hem basketbol oynama imkanı buluyor. Ayrıca sergilenen kümes hayvanları da vatandaşların ilgisini çekiyor. Vatandaşlar Dağılcak’ın hem Adana’ya çok yakın olduğunu, hem de bunaltan sıcakta insanı serinleten bir yer olduğunu belirterek, “Hafta içi iş stresini burada atıyoruz. Buz gibi su, şaleler ve insanı büyüleyen ağaçlar bütün stresimizi alıyor” dediler.

  • (Özel Haber) Adanalılar günün stresini ve sıcağını lunaparkta atıyor

    Adana’da vatandaşlar günün stresini ve sıcağı yeni açılan bir alışveriş merkezinin lunaparkında atıyor. Bölgenin en büyük ve en fazla oyuncak kapasitesine sahip lunapark hakkında bilgiler veren AVM Genel Müdürü Murat Sönmez, “Açıldığı günden itibaren lunaparka ilgi artarak devam ediyor. 20-25 bin kişiye gün içerisinde hizmet verdiğimiz günler oluyor” diye konuştu.

    MT Gayrimenkul tarafından 130 milyon liraya mal olan ve 2 bin kişiye istihdam sağlayan Park Adana AVM Nisan ayında kapılarını ziyaretçilerine açtı. AVM’nin kiracılarından Happyland ise 8 bin 300 metrekarelik alanda Çukurova Bölgesi’nin en büyük ve en fazla oyuncağının bulunduğu lunaparkını kurdu. Adana’da ve çevre illerdeki lunaparklarda olmayan oyuncakların bulunduğu Happland’a ise vatandaşlar adeta akın etti.

    Günün stresini ve yorgunluğunu lunaparktaki ‘roller coaster’ da eğlenerek atan Adanalılar, sıcak havada ise su kaydırağı olarak bilinen ‘flume ride’ oyuncağında vakit geçirebiliyor.

    “1 günde 25 bin konuk”

    Lunaparkta yer alan tüm oyun sistemlerinin her türlü bakım ve kontrollerinin yapıldığını anlatan AVM Genel Müdürü Murat Sönmez, “Ramazan Bayramı ile birlikte lunaparkımız açıldı ve yoğun bir ilgiyle karşılaştık. Lunaparkımız Çukurova Bölgesi’nin en büyük lunaparkı konumunda. Lunapark içerisinde birbirinden keyifli oyuncaklarımız var. Özellikle Roller Coaster, Twister Coaster, Flume ve Thriller Coaster Çukurova Bölgesi’nde ilk olarak bizim lunaparkımızda var. Açıldığı günden itibaren ilgi artarak devam ediyor. Roller Coaster’ımız Türkiye’nin de en büyük üçüncü Roller Coasterı olarak hizmet veriyor. 20-25 bin kişiye hizmet verdiğimiz günler oluyor” diye konuştu.

    Lunaparka eğlenmeye gelen çocuklardan Tarık Yılmaz, “Çok güzel beğendim. Birincide çok korkuyorsun ama ikincide kalbin yerinden çıkıyor” ifadelerini kullandı.

    Yeğeniyle birlikte lunaparka gelip vakit geçiren Ayla Mutlu ise, “Adana’nın en büyük lunaparkındayız şuanda. Çocukların eğlenebileceği birçok aktivite var. Çok güzel” yorumunda bulundu.

    Hülya Karabulut isimli başka bir vatandaşta, “Açıldığından beri her haftasonu ailemle ve arkadaşlarımla birlikte geliyorum. Zevk alıyorum. Değişik aletler var. Eskiden televizyonlarda görüyorduk hep. Artık Adana’da var” şeklinde konuştu.

  • (Özel Haber) Meclis stresini köyde atıyor

    AK Parti Aydın Milletvekili Abdurrahman Öz, Meclis çalışmalarından artakalan zamanda, Afyonkarahisar-Denizli sınırındaki çiftliğinde dostlarıyla birlikte stres atıyor. Amcasının oğlu ile ortak kurdukları çiftlikte et üretimi için koyun yetiştiren Milletvekili Öz, avukatlığın yanında çobanlıkta ve yemek yapmada oldukça maharetli olduğunu gösterdi.

    İhlas Haber Ajansı (İHA) Muhabiri Ali Soydemir’i çiftliğinde misafir eden Anayasa Komisyonu Sözcüsü ve AK Parti Aydın Milletvekili Abdurrahman Öz, Meclis ve seçim bölgesindeki yoğun tempoda kaybettiği enerjiyi koyun yetiştirdiği çiftliğinde yeniden kazandığını anlattı. Öz, “Meclis çalışmalarının stres ve yorgunluğunu çiftlikte atıyorum” dedi.

    “Peygamberlik mesleği” dediği çobanlığı çok seviyor

    1971 yılı Aydın-Kuyucak doğumlu, evli ve üç çocuk babası olan Abdurrahman Öz, 2010 yılında Denizli Çardak yakınlarında Afyonkarahisar-Denizli Karayoluna 5 kilometre mesafedeki Sarıkavak köyünde amcasının oğlu Nezif Öz ile birlikte kurdukları çiftlikte koyun yetiştiriyor. Etinden yararlanmak amacıyla ürettikleri kıvırcık cinsi koyunların yanı sıra çiftlikte güvercinden tavuklara kadar çeşitli türlerde hayvanlar da bulunuyor. Hayvanları ve çiftlik yaşamını çok sevdiğini ifade eden Milletvekili Öz, “Meclis ve bölgemdeki çalışmalardan fırsat buldukça çiftliğimde vakit geçirerek yorgunluğumu atıyorum. Genellikle de başta milletvekili dostlarım olmak üzere çok sayıda ziyaretçimi de çiftlikte ağırlayarak hoşça vakit geçiriyoruz. Peygamberlik mesleği olan çobanlık yapmak ise en büyük zevkim. Sık sık koyunların başında araziye çıkarak hem onları otlatıyor hem de doğada yürüyerek stres atıyorum” diye konuştu.

    Kıvırcık cinsi koyun yetiştiriyor

    En pratik ve en az maliyetle koyun yetiştirmeye çalıştıklarını ifade eden Milletvekili Öz, “Amcaoğlum Nezif Öz ile birlikte 2010 yılında kurduğumuz çiftliğimizde kıvırcık cinsi etinden yararlanılan koyun yetiştiriciliğine başladık. En pratik ve en az maliyetle üretim yapmaya gayret ediyoruz. Aydın-Bozdoğan’dan getirdiğimiz kıvırcık cins damızlık koç ve dişilerden elde ettiğimiz koyunların üretimi yapıyoruz. Kilosu uygun hale gelen erkek koyunları et için kasaplara satıyor, dişileri de yeniden çoğaltmak üzere kullanıyoruz. Her geçen gün edindiğimiz tecrübeler sayesinde oldukça başarılı olduğumuza inanıyorum” diye konuştu.

    Yoğun tempo sonrası dinlenme molası

    Milletvekili olmadan önce de bir Kuyucaklı olarak Aydın’a her hafta sonu geldiğini ifade eden Öz, “Şu anda ancak 2-3 ayda bir çiftliğime gelebiliyorum. Burası dinlenmek için güzel bir yer, hem bir işletme hem de memlekete bir katma değer. Siyasetin yoğun gündeminin içerisinde arada bir dinlenme şansı yakalıyoruz. Geçtiğimiz bir haftadır Anayasa Komisyonu’nda hem iç tüzükle ilgili hem de karma komisyonda milletvekilleri ile ilgili kararlar aldık. Bir haftadır sabah 10.00-11.00’de başlayan ve gece 01.00-03.00 saatlerine kadar ulaşan yoğun bir tempo ile çalıştık. Konya Milletvekilimiz Abdullah Ağralı ve İsveç’ten Avrupalı Türk Demokratlar Birliği Başkanı Özer Eken misafirimiz oldu. Onları çiftliğimizde ağırladık. Dinlenmek için iyi bir vesile oldu. Güne uygun olarak misafirperverliğimizi de göstermiş olduk. Gezdik, dinlendik ve kendi yetiştirdiğimiz hayvanların etinden, sütünden de faydalanmış olduk” diyerek çiftliğin kendisi için iyi bir dinlenme yeri olduğunu söyledi.

    “Vekillik daha zor”

    ‘Vekillik mi yoksa çiftlik yönetmek mi zor’ sorusuna vekilliğin zor olduğu cevabını veren Öz, “İşletmede temiz havadasınız. Doğayla baş başasınız. Ama Mecliste ve seçim bölgenizde çok yoğun bir tempo yaşıyorsunuz. Doğal olarak stres ve yoğun tempo sizi çok yoruyor. Yoğun ve ağır tempoya hiçbir bünye dayanmaz. Biz de dostlarımızla birlikte zaman zaman buraya kaçarak yorgunluğumuzu atma şansı yakalıyoruz” ifadelerini kullandı.

    “Şap hastalığının çözümü; sirke”

    Koyun yetiştiriciliğinin çok zevkli olduğunu ve özellikle yeni doğan kuzuları çok sevdiğini söyleyen Milletvekili Öz, geçen yıl koyunlarının şap hastalığına yakalandığını ancak pratik ve yaşanmış tecrübelerle koyunların içme sularına karıştırdıkları sirke sayesinde bu hastalığı yendiklerini belirterek üreticilere tavsiyelerde bulundu. Öz, “Hemen hemen her üreticinin başına dert olan şap hastalığının çözümünü içme sularına sirke koymakla bulduk. Yani şap hastalığının bir numaralı ilacı sirke. Her gün sularına 2-3 bardak sirke koyuyoruz. Bu yöntem sayesinde hayvanların bağışıklık sistemleri de güçleniyor ve şap hastalığına yakalanmaları önlenmiş oluyor. Zaten İlçe Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünün kontrolünde aşılarını da ihmal etmiyoruz” dedi.

    İşsiz gençlere tavsiye

    Milletvekili Öz, partisinin ve hükümetinin tarıma verdiği çok sayıda destek olduğunu ve önemsediğini ifade ederek, “Bilhassa işsizlik sorunu yaşayan gençlerimizin memleketlerindeki, köylerindeki arazileri mutlaka değerlendirmelerini istiyorum. Benim amcaoğlum ile birlikte yaptığım gibi bu tür işletmeler açmalarını istiyorum. Gençlerimiz memleketlerindeki arazilerine ve hayvancılığa sahip çıkmış olsalar bu işsizliği yaşamazlar. Şehirdekilere oranla da daha yüksek gelire sahip olurlar. Artık Türkiye’deki tüm köylerde bütün imkanlar var. Gençlerimiz hükümetimizin verdiği desteklerle birlikte tarımımıza sahip çıksınlar. Üreten Türkiye için çok çalışmamız gerekiyor ve çalışacağız. Milletvekili olmam, mesleğimin avukatlık olması benim köyde koyun işletmesi çalıştırmama ve buraya gelerek koyunlarla ilgilenmeme engel değil. Ayrıca ailem, çocuklarım ve dostlarımla buraya gelerek vakit geçirmekten büyük keyif alıyorum” şeklinde konuştu.

    “Meclisin etkin ve verimli çalışabilmesi için iç tüzük yeniden düzenleniyor”

    Geçtiğimiz hafta AK Parti Aydın Milletvekili ve Komisyon Sözcüsü olarak TBMM Anayasa Komisyonu’nun şahsının başkanlığında toplandığını ifade eden Abdurrahman Öz, “TBMM İçtüzüğünün değişmesi amacıyla 5 gün süren yoğun bir mesai harcadık. Pazartesi günü itibariyle Meclis genel kuruluna sevk ettiğimiz iç tüzük değişikliği görüşülmeye başlanacak. Amacımız, Meclisin daha etkin ve verimli çalışmasını sağlamaktır. Daha önce de milletvekili olarak Meclis’te yaptığım ilk konuşmada muhalefetin Meclisin iktidar partisinin çalışmalarını engellemeye yönelik iç tüzüğün kendisine verdiği yetkileri kötüye kullanmasından dolayı serzenişte bulunarak bu iç tüzüğün değişmesi gerektiği yönünde kanaatim olduğunu belirtmiştim. Bu çerçevede Milliyetçi Hareket Partisi ve partimizden milletvekili arkadaşlarımızın sunmuş olduğu iç tüzük değişikliğini görüştük ve önümüzdeki haftada inşallah bu iç tüzük değişikliği geçer diye düşünüyorum. Çünkü muhalefet yüzünden meclis sabah saat 10.00 sıralarında görüşmelere başlamış olması gerekirken gece 21.00 sıralarında ancak başlayabiliyor. Bu da görüşmelerin gece yarılarına hatta sabaha kadar devam etmesine neden oluyor. Bu durum da milletvekillerinin performansını olumsuz şekilde etkiliyor. Meclisin etkin ve verimli çalışabilmesi için çalışma saatlerinin düzenli olması gerekiyor. Amacımız, Meclisin daha etkin ve verimli çalışmasını, muhalefetin de yasa çalışmalarına daha çok iştirak etmesini sağlamak” dedi.

  • Günün stresini nostalji odasında atıyor

    Hatay’ın İskenderun ilçesinde yaşayan Abdullah Cıla, aile büyüklerinin kullandığı eşyaları ve küçük yaşlarda merak sardığı eski müzik aletlerine gözü gibi bakıyor. Evinin bir köşesini bu tarihi eşyalar ile donatan Cıla, iş çıkışında rahatlamak ve günün stresini atmak için soluğu nostalji kokan odasında alıyor.

    6 yaşında babasından saz çalmasını da öğrenen Abdullah Cıla (32), sazından ve tarihi eşyalarından asla vazgeçemeyeceğini belirtirken, başı ağrısa ağrısını saz çalarak geçirdiğini söyledi. Şair olan ve 1999 yılında 80 yaşında vefat eden büyükbabası Mehmet Cıla’dan kalan eşyalara bile gözü gibi bakan Abdullah Cıla, babaannesinin 70 yıllık çeyiz sandığını bile saklıyor.

    Müzeyyen Senar, Zeki Müren, Hamiyet Yüceses, Safiye Ayla, Perihan Altındağ gibi birçok ünlü sanatçının günümüzde nadir bulunan taş plaklarına da gözü gibi baktığını söyleyen Cıla, 1926 yılına ait gramofonu ile bu plakları dinlemeyi çok sevdiğini ifade etti. Cıla, “Bende Ferdi Tayfur, Orhan Gencebay, Neşet Ertaş, Müslüm Gürses, İbrahim Tatlıses gibi dönemin birçok sanatçısının plakları da mevcut. Eski gramofonum, radyom olsun hepsini saklıyorum. Bu odamda yaklaşık 70 yıllık dedem ile nenemin çeyiz sandıkları, 1926 yılına ait gramofon, 1957 – 1960 model radyolarım var” dedi.

    Büyükbabasının geçmişte kullandığı eşyaları 1999 yılında vefatından sonra atılmasına, kırılıp dökülmesine gönlünün razı gelmediğini onları nasıl kullanmışlar, nasıl yapmışlar diye merak ederek toparlayıp burada muhafaza ettiğini ifade eden Cıla, “Geçmişte büyükbabamın kullandığı asırlık eski ütü, terazi, testere, orak, balta, tahra, sepet, gaz ocağı gibi birçok eşyasını hala saklarım. Bu eşyalar nasıl kullanılmış işte bundan 70-100 yıl önce şu alet kullanılmış oğlum diyebileyim. Çocuklarıma veya torunlarıma gösterebilmek adına burada topladım. Bazen arkadaşlarım serzenişte bulunuyor. Bu eskileri ne yapacaksın. Yenileri var diye. Ama ben şöyle düşünürüm. Eskisini bilmeyen, yenisine, geleceğine adım atamaz böyle bilirim” diye konuştu.

    İlkokul birinci sınıfa giderken saz çalmasını babasından öğrenen Cıla, şöyle devam etti:

    “Bu tarihi odama geçiyorum. Burada saz çalıyorum. Günün stresini atıyorum. Sazımdan asla vazgeçemem. Hatta başım ağrısa bile sazımı çalarak başımın ağrısını geçirebiliyorum. O kadar çok seviyorum saz çalmayı. Buradaki hiçbir eşyadan vazgeçemem ki, hatta birçok ilden arkadaşlarımdan beğendiğim bir plak oluyor. Onları getirtiyorum ve burada onları çalıyor dinliyorum o plakları. Buraya daha eski tarihi eşyaları dizmeye hala devam ediyorum.”

    Oluşturduğu odasında kimi zaman yarım asırlık ve hala çalışmakta olan radyosunu da dinleyen Cıla, “Bu odaya girdiğimde tüm yorgunluğum gidiyor. Taş plaklar olsun, plaklar olsun hepsini can kulağıyla dinliyorum. Bunları bu tarihi eser odamda, çocuklarıma torunlarıma kadar saklamayı düşünüyorum. Babamın hediye ettiği sazımla Neşet Ertaş, Musa Eroğlu, Orhan Gencebay gibi çok sevdiğim sanatçıların türkülerini, şarkılarını söylüyorum. Burası benim için farklı bir dünya” dedi.

    Dünyaya gözünü açtığında Neşet Ertaş’ın, Musa Eroğlu’nun türküleri ile büyüdüğünü ifade eden Abdullah Cıla, odasındaki tarihi eşyalarıyla adeta nostalji yaşıyor.

    Kendine has oluşturduğu şark köşesinde sazını eline alan Abdullah Cıla söylediği birbirinden güzel türküler ile günün stresini atıyor.