Etiket: statüsü

  • Erdoğan: “Akkuyu Nükleer Santrali’ne stratejik yatırım statüsü vereceğiz”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le düzenlediği ortak basın toplantısında, “Özellikle Akkuyu Nükleer Santrali’ne stratejik yatırım statüsü vereceğiz, bu noktada adımı atıyoruz” dedi.

    Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, St. Petersburg kentindeki Konstantin Sarayı’nda gerçekleştirdikleri ikili görüşme ve heyetler arası çalışma yemeğinin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısında konuşan Erdoğan, Putin’e “Değerli dostum” diye hitap etti ve nazik daveti ve misafirperverliği için Putin’e teşekkür etti. Putin’le kapsamlı ve yararlı görüşmeler gerçekleştirdiklerini ifade eden Erdoğan, “Bu görüşmenin uzun bir aradan ve malum hadiseden sonra ilk yüz yüze görüşmemizdi. Aynı zamanda 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ilk yurt dışı ziyaretimi de Rusya Federasyonu’na gerçekleştirmiş oldum. İlişkilerimizin yeniden eski seviyelere ve hatta ötesine taşınması hususunda iki taraf son derece kararlıdır ve gerekli iradeye sahiptir. Kanaatim odur ki iki ülke kamuoylarının bizlerden beklentisi de bu yöndedir” dedi.

    Vizesiz rejimin tam teşekküllü şekilde tekrar yürürlüğe konulması için adımlar atılacak

    Cumhurbaşkanı Erdoğan atılacak adımlar konusunda, “Bu itibarla bugün yaptığımız görüşmeler neticesinde siyasi, iktisadi ve kültürel ve beşeri alanlarda Türkiye-Rusya ilişkilerini olması gereken seviyelere tekrar taşıyacak kararları almış bulunuyoruz. Bu kapsamda Üst Düzey İşbirliği Konseyinin yeniden canlandırılması, charter uçuşların tekrar hayata geçirilmesi, tarım ürünleri dahil ikili ticareti kısıtlayan tedbirlerin ortadan kaldırılması, Türk müteşebbislerinin Rusya’daki faaliyetlerinin önünün açılması, vizesiz rejimin tam teşekküllü şekilde tekrar yürürlüğe konulması gibi başlıklarda gerekli adımları inşallah peyderpey ve müştereken atacağız.” dedi.

    Akkuyu Nükleer Santrali’ne stratejik yatırım statüsü vereceğiz

    Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerine şu şekilde devam etti: “Özellikle Akkuyu Nükleer Santrali’ne stratejik yatırım statüsü vereceğiz, bu noktada adımı atıyoruz. Türk-Rus Ortak Yatırım Fonu kurulması konusunda mutabık kaldık. Savunma sanayi alanında işbirliğimizi artıracağız. Bölgesel konuların ele alması noktasında Türkiye-Rusya-Azerbaycan üçlü zirvesi mekanizması kurulmasına da olumlu bakıyoruz. Akkuyu Santrali gibi dev işbirliği projelerimizi süratlendirmek suretiyle burada alacağımız mesafe önem arz ediyor. İnşallah bu adımlar sayesinde Ankara-Moskova hattını yeniden bir güven ve dostluk hattı haline getireceğiz”

    Türk Akımı Projesi hızlı bir şekilde hayata geçirilecek

    Darbe girişimlerine rağmen çalışmaların dostlarla el birliğiyle devam edeceğini belirten Erdoğan, “Dostluk ve güven noktasında şu hususu ifade etmeden geçemeyeceğim. Malumunuz 15 Temmuz gecesi Türkiye ülke tarihimizin en alçak, en kanlı girişimlerinden birini yaşadı. Fetullahçı Terör Örgütüne mensup bir grup, meşru hükümeti, seçilmiş cumhurbaşkanını ve demokrasimizi hedef alan bir darbe teşebbüsünde bulundu. Tabii bütün bunlara rağmen bizler çalışmalarımıza el birliğiyle, dostlarımızla dayanışma halinde devam edeceğiz. Bu arada Türk Akımı Projesi hızlı bir şekilde hayata geçirilecektir. Bu girişim, çağrımız üzerine özellikle daha da etraflıca ele alınacak ve böylece Türk Akımı Projesi’nin Avrupa’ya geçmesi noktasındaki adımları da ilgili bakanlarımız dayanışma halinde sürdürecektir. Özellikle bu darbe girişiminin ertesi günü sayın başkanın bizi araması gerçekten dayanışma noktasında, psikoloji noktasında büyük bir önem ifade etmiştir” dedi.

    Bu noktaya tesadüfen gelmedik

    Türk-Rus ilişkilerinin sadece ikili planda önem taşımadığını söyleyen Erdoğan, “İşbirliğimiz aynı zamanda bölgesel ve küresel barışın, istikrarın, huzur ve refahın tesisi bakımından da çok önemlidir. Nitekim biraz sonra çok dar kapsamlı bir ikili görüşmemiz olacak. İkili görüşmemizde de bunları ele alıp değerlendirme fırsatı bulacağız. Türkiye-Rusya ilişkileri son yıllarda hem bizlerin sergilediği ortak irade hem de kamuoylarımızın desteğiyle örnek bir seviyeye ulaştı. Bizler bu noktaya tesadüfen değil, ortak bir vizyon ve muazzam işbirliği potansiyelimiz sayesinde geldik. Kıymetli dostum sayın Putin’le birlikte ikili ve çok taraflı işbirliğimizi güçlendirmek hususunda bugün ortak bir tavrı koyduk. Temaslarımızı her seviyede yoğun şekilde sürdüreceğiz. Sahip olduğumuz potansiyeli bölgemizin huzuru ve istikrarı için daha etkin şekilde kullanacağız. Biz Türkiye-Rusya ilişkilerinin geçmişe göre çok daha güçlendiğini, krizlere karşı çok daha dirençli hale geldiğini düşünüyoruz” dedi.

  • Doç. Dr. Banu Kavaklı Birdal: ‘’Suriyeli sığınmacılara vatandaşlıktan önce mülteci statüsü verilmeli’’

    Türkiye’de yaşayan Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık verilmesi tartışması günlerdir gündemin ilk sıralarında yer alıyor. Suriyelilere vatandaşlık verilmesi konusunu yorumlayan ve sığınmacılarla ilgili iki ayrı araştırmada yer alan İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Banu Kavaklı Birdal, öncelikli olarak çözülmesi gereken konunun Suriyeli sığınmacılara ‘mülteci’ statüsünün verilmesi olduğuna dikkat çekti.

    Türkiye’de yaşayan Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık verilebileceği konusu son günlerin en fazla tartışılan konuları arasında yer alıyor. Türkiye’ye ilk giriş yaptıklarında ‘misafir’ olarak kabul edilen 3 milyona yakın Suriyeli, daha sonra ‘geçici koruma statüsündeki sığınmacılar’ olarak nitelendirildi. Ancak bu iki tanımlamanın da uluslararası hukukta karşılığı yok. ‘Mülteci’ statüsü ise Türkiye’nin koyduğu coğrafi sınırlama nedeniyle şu an için Suriyelileri kapsamıyor.

    Suriyeli sığınmacılarla ilgili yaşanan sorunların en önemli sebeplerinden birini ‘mülteci statüsü almamış olmaları’ olarak yorumlayan ve Suriyeli sığınmacılarla ilgili yürütülen 2 ayrı projede yer alan İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Banu Kavaklı Birdal konuyla ilgili görüşlerini İhlas Haber Ajansı’na anlattı. Suriyelilere, vatandaşlıktan önce pek çok sorunun çözülmesini sağlayacak olan ‘mülteci statüsü’ verilmesinin gerektiğini dile getiren Birdal, ‘’Böyle olduğu zaman çalışmaya, oturma iznine, hizmetlere erişime dair pek çok sorun, uluslararası hukuk dahilinde rahatça çözülebilir. Şu anda resmi rakamlara göre Türkiye’de 3 milyona yakın Suriyeli var ve bir anda bir ülkeye bu sayıda bir topluluğun giriş yapması önemli bir durum’’ dedi.

    ‘’Sığınmacıların çoğu kadın, çocuk ve yaşlı”

    Şu anda Suriyeli sığınmacılara karşı bir önyargı olduğunun altını çizen Birdal, ‘’Türkiye’de bu kadar fakir insan varken ve onların tüm hakları henüz sağlanmamışken Suriyelilere yapılacak yardımlar adalet hissinin zedelenmesi sonucunu doğuruyor. Vergi ödeyen kişiler üzerinden Suriyelilere yardım yapılacağı ve bunun adil olmadığı düşüncesi de var. Ama elimizde yer alan verilere göre şu anda Türkiye’de bulunan Suriyelilerin sadece yüzde 20’si 18-59 yaş arası erkek. Yani geriye kalan kısım kadın, çocuk ve yaşlı. Bu açıdan bakıldığı zaman hizmetlere erişimin sağlanmasının ne kadar önemli olduğunu anlamak mümkün’’ diyerek sözlerini sürdürdü.

    ‘’Vatandaşlık hakkı uzun bir süreç”

    Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık hakkı verilmesinin bir anda olacak bir durum olmadığını, bunun uzun ve meşakkatli bir süreç olduğunu belirten Birdal, ‘’Bu konu iyi bir planlama gerektiriyor. Ancak benim bir kez daha dikkat çekmek istediğim nokta Suriyelilere uluslararası hukuk dahilinde hak ettikleri mültecilik statüsünün verilmesi ve buna bağlı olarak özellikle eğitim, sağlık gibi hizmetlere erişimin sağlanması, ikamet ve çalışma izninin de buna göre düzenlenmesi’’ ifadelerinde bulundu.

    ‘’Yaklaşık 5 yıldır birlikte yaşadığımız 3 milyon insandan bahsediyoruz ve konuştuğumuz konular onların hiçbir iradesi, inisiyatifi olmadan değerlendiriliyor’’ diyen Birdal bunun bir hata olduğunu söyledi ve ekledi: ‘’Yaşanan süreçte sığınmacılara ne düşündükleri sorulmadan, onlar hakkında planlar yapılması haksızlık.’’

    Suriyeli sığınmacılarla ilgili yürüttükleri projelerden de söz eden Birdal, ‘’İlk projemizi İngiltere’den University Of Kent ile birlikte yürütüyoruz. Bu proje kapsamında Türkiye’de yaşayan insanların Suriyelilere karşı bakışlarını, herhangi bir önyargıya sahip olup olmadıklarını, ayrımcılık yapılıp yapılmadığını inceliyoruz. Sonuçlar henüz net olmasa da bugüne kadar elde ettiğimiz verilere bakarak havanın olumsuz olduğunu söylemek mümkün’’ dedi.

    İkinci projeleri hakkında da bilgi veren Birdal, ‘’Diğer projemiz ise Suriyeli sığınmacıların Türkiye’deki hayatlarına yönelik. Burada ne zamandan beri yaşadıklarını, hayatlarını nasıl sürdürdüklerini, sosyal hizmetlere ulaşıp ulaşamadıklarını, Avrupa’ya gitme konusunda ne düşündüklerini ve buna benzer soruları kendilerine yöneltiyoruz. Bu projenin de henüz sonuna gelmedik ancak her iki projeye de genel olarak baktığımızda karşımıza çıkan sonuç savaşın izlerinin yoğun bir şekilde görüldüğü’’ diye konuştu.