Etiket: Sözler

  • Çiftçiden tepki gören TZOB Başkanından hükümete tehdit gibi sözler

    Çiftçilerden yoğun tepki alan Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “Bu ülkeyi doyuran, reel sektör olan tarımın ve çiftçimizin kıymeti anlaşılmıyor dedik. Görüyoruz ki mesajlarımız yeterince anlaşılmamış. Çiftçimiz, sorunların bir an önce çözülmesini istiyor. Uyarıyoruz Kimse bizi tekrar meydanlara çıkmak zorunda bırakmasın” dedi.

    Çiftçilerden tepki gören TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Birlik Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında, hükümete tehdit niteliğinde sözler sarf etti. Temmuz ayı üretici ve market fiyatlarındaki değişim ile başta buğdayda yaşanan sorunlar olmak üzere tarımdaki gelişmeleri değerlendiren Bayraktar, “Bu ülkeyi doyuran insanların kıymetini herkes bilmek zorundadır. Bu anlaşılıncaya kadar mücadelemiz devam edecek. Meydanlara çıkarız, herkesi uyarıyorum. Meydanlara bir çıkmaya başlarsak arkası gelir. Kimse bizi durduramaz. Herkes aklını başına alsın” şeklinde konuştu.

    “Buğdayda çiftçimiz üst üste darbeler yemiştir”-

    Konuşmasına buğdayda yaşanan sıkıntıları değerlendirerek başlayan Bayraktar, “Dün de açıklama yaptım. Bu sene buğday üreticimiz artan üretime rağmen mağdur olmuştur. Çiftçimiz üst üste darbeler yemiştir” dedi.

    Hasat zamanında çıkarılan gümrük vergilerini düşüren yanlış kararnamenin, hatalar zincirinin ilk halkası olduğunu dile getiren Bayraktar, şunları söyledi:

    “Bu kararname, buğday fiyatlarını düşürmüştür. 27 Haziran 2017’de yayınlanan kararnameden önce buğdayda tonu ekmeklikte 1000-1050 lira, makarnalıkta 1050-1150 lira olan fiyat, bazı bölgelerimizde ekmeklikte 800, makarnalıkta 900 liraya kadar gerilemiştir. Hatta Trakya bölgemizde 750 liraya kadar inmiştir. Fiyatlar inmeye başladığında acilen Toprak Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) devreye girmesi ve fiyat istikrarını sağlaması gerekiyordu. TMO, devreye girmedi, 12 Temmuz 2017’ye kadar bekledi, müdahale fiyatını açıklamadı. Ofisin müdahale alım fiyatını açıklamada gecikmesi ve ton başına ekmeklikte 940 lira gibi üreticinin talebini karşılamaktan uzak bir fiyat vermesi hatalar zincirinin ikinci halkası olmuştur. TMO, geçen yıl 910 lira olan fiyatı yüzde 3,3 artışla 940 liraya çıkarmış, makarnalıkta 1000 lira olan fiyatı da değiştirmemiştir. Bütün bunların üzerine İç Anadolu ve Doğu Anadolu’nun Kayseri, Kırşehir, Çorum, Kars, Yozgat, Ağrı, Ardahan, Çankırı, Erzurum gibi bazı illerinde yüzde 10’dan, yüzde 80’lere varan oranlarda verim kaybına neden olan kuraklık da üreticimize ayrıca darbe vurmuştur. Buğdayda halen üretici fiyatı vasfına göre 830 liraya kadar düşmüş durumdadır.

    Bu ortamda yapılması gereken, hasatta çıkardığı yanlış kararnameyle buğdayda fiyatların düşmesine neden olan hükümetimiz, kilogramda 5 kuruş olarak uygulanan primi artırarak hatasını telafi etmeli, üreticinin zararını gidermelidir. TMO da hızlı bir şekilde alım yapmalıdır. Çiftçimizi mağdur etmemelidir.”

    TMO ve ESK’ya ithalat yetkisi

    Cumartesi günü Resmi Gazete’de yayınlanan Bakanlar Kurulu kararıyla, sıfır gümrükle, TMO’ya 750 bin ton buğday ve mahlut, 700 bin ton arpa, 700 bin ton mısır, 100 bin ton pirinç, Et ve Süt Kurumu’na, 500 bin canlı büyükbaş hayvan, 475 bin canlı küçükbaş hayvan, 75 bin ton lop et, 20 bin ton da karkas et ithalatı için yetki verildiğini belirten Bayraktar, “TMO, bu yetkiyi, buğday, mahlut, arpada 31 Mayıs 2018, mısırda 31 Temmuz 2018, pirinçte 31 Ağustos 2018, ESK ise, karkas ette 31 Aralık 2017, lop et ve canlı büyükbaş, küçükbaş hayvan ithalatında 31 Aralık 2018 tarihine kadar bu yetkilerini kullanabilecekler. Et ve Süt Kurumu’na (ESK), 2017 yılı sonuna kadar da, 20 bin ton karkas et ithalatı için yetki verilmiştir. Öncelikle hasadın devam ettiği, üreticinin fiyattan aşırı derecede mağduriyet yaşadığı, üretimin de geçen yılın 1,2 milyon ton üzerinde çıkacağının tahmin edildiği bu ortamda, böyle bir kararname çıkarılması, ithalat yapılmasa bile piyasayı yine psikolojik olarak etkileyecek ve fiyatları daha da düşürecektir” şeklinde konuştu.

    “Kararnamenin zamanlaması da yanlıştır”

    Bayraktar, açıklamalarını şu şekilde sürdürdü:

    “Kararnamenin zamanlaması da yanlıştır. TMO’ya 2015 ve 2016 yıllarında böyle bir buğday ithalatı yetkisi verilmemiştir. Ofis, 2012 yılında 1 milyon tonluk yetki almış ancak ihtiyaç görülmediği için kullanmamıştır. 2014 yılında verilen buğday ithalatı yetkisinin tarihi de 19 Nisan 2014’tür ve kararname hasattan yaklaşık bir ay önce çıkarılmıştır. TMO, 2014 yılında verilen 4,2 milyon tonluk ithalat yetkisinin yarısı kullanılmıştır. Kararın üretici mağduriyetine yol açmamasını talep ediyoruz.”

    Mısır hasadı

    Sıcakların mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi nedeniyle Çukurova’da mısır hasadının başladığını bildiren Bayraktar, “Üreticilerimize bol ve bereketli bir hasat diliyorum. Yine bu ortamda TMO’ya 700 bin ton mısır ithalat yetkisi tanınmıştır. Buğdayda yaşananlar mısırda yaşanmasın. TMO, hızlı hareket etsin. Çiftçimizi mağdur etmeyecek bir müdahale alım fiyatını bir an önce açıklasın” dedi.

    “Fındık üreticisi mağdur edilmemeli”

    Karadeniz için çok önemli bir ürün olan fındıkta önümüzdeki günlerde hasada başlanacağını vurgulayan Bayraktar, “Fındık ülkemize 2 milyar dolardan fazla döviz sağlamaktadır. TMO, Nisan ayında başladığı alımlara yeni sezonda da etkin olarak devam etmeli, fındık üreticisini mağdur etmemelidir” diye konuştu.

    “İthalata verilen 5 milyar dolar unutulmuş gibi görünüyor”

    Bayraktar, ESK’ya verilen yetkiyi de doğru bulmadıklarını vurgulayarak şunları kaydetti:

    “2010-2016 yılları arasında ithalata 5 milyar dolardan fazla döviz ödediğimiz unutulmuş gibi görünüyor. 2008 yılında yaşanan süt krizinin ardından süt hayvanlarının kesime gitmesiyle oluşan et açığı, 2010 yılında başlayan canlı hayvan ve et ithalatıyla çözülememiştir. Üzücü bir şekilde yine aynı noktaya doğru gidilmektedir. Dünyanın hiçbir ülkesi ithalatla hayvancılıkta büyüme göstermemiştir. Etteki sorunun, düşük süt fiyatlarından, besilik ve yem maliyetlerinden kaynakladığı bilinmektedir. Bu sorunlar çözülmeden, çiğ süt fiyatları makul seviyelere getirilmeden, besilik ve yem maliyetleri düşürülmeden ithalat önlenemez. Et fiyatlarını düşürmenin yolu ithalat değil, daha fazla destek vererek üretimi artırmaktan, buna yönelik politikalar izlemekten geçer.”

    “Enflasyonda günah keçisi biz miyiz?”

    Bütün bu politikaların Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi’nin kararları olduğunun söylendiğine dikkati çeken Bayraktar, konuşmasına şöyle devam etti:

    “Gerekçe enflasyonla mücadele deniyor. Sanki, enflasyonun sorumlusu çiftçimizmiş gibi tüketicide Haziran ayı itibarıyla yıllık enflasyon yüzde 10,90’ı buluyor. Gıdanın enflasyondaki payı ne? Yüzde 3 civarında. Enflasyon denince hemen akla gıda geliyor. Gıdada enflasyonu sıfırladın diyelim, enflasyon sorunu ortadan mı kalkacak? Gıda dışında yüzde 8’e yakın bir enflasyon var. Enflasyonu oluşturan diğer unsurlara neden bakılmıyor? Çiftçiye cesaretiniz yetiyor da onlara yetmiyor mu? Neden sadece bizim üzerimize geliniyor? Günah keçisi biz miyiz? Bunu da herkesin görmesi gerekir. 14 Mayıs 2017’de Ankara Tandoğan’da düzenlediğimiz mitingde, bütün mesajlarımızı verdik, sorunları dile getirdik, çözüm yollarını gösterdik. Bu ülkeyi doyuran, reel sektör olan tarımın ve çiftçimizin kıymeti anlaşılmıyor dedik. Görüyoruz ki mesajlarımız yeterince anlaşılmamış. Çiftçimiz, sorunların bir an önce çözülmesini istiyor. Uyarıyoruz. Kimse bizi tekrar meydanlara çıkmak zorunda bırakmasın”

    Bayraktar’dan tehdit gibi açıklamalar

    Bayraktar, basın toplantısında, basın mensuplarının sorularını da yanıtladı. Bir basın mensubunun “Gümrüksüz hayvan ithalatı olacağı için bu fiyatları düşürür mü, artırır mı ya da net bir fiyat söyleyebilir misiniz? Bu yönde bir tahmininiz var mı?” şeklindeki soru üzerine şu yanıtı verdi:

    “(TMO’ya ithalat yetkisi verilmesiyle ilgili) Bazı yıllarda bu kararname çıkmış ithalat yapılmamış, 2014 yılında kararname çıkmış, ithalatın yarısı yapılmış. 2015 ve 2016 yılında bir kararname çıkmadı. 2017 yılında bir kararname çıktı. Biz ithalat yapılmasını arzu etmiyoruz. Bir de yapılan yanlış şu; hasat devam ederken kararname çıkarılmaz. Bu bir algı oluşturuyor. Eyvah ucuz mal gelecek ithal mal gelecek deniyor, tüccar çiftçiden mal almıyor. Sanayici de tüccardan mal almıyor. O zaman piyasa buğdayda olduğu gibi kilitleniyor. Mısır hasadı başladı. İthalat kararnamesi açıklanıyor. Zamanlama manidar. İnşallah bu mısır hasadını olumsuz etkilemez. TMO’nun mısırda müdahale alım fiyatını da bir an evvel açıklayıp, piyasaya hızlı bir şekilde girmesini de arzu ediyoruz. Piyasanın olumsuz etkilenmemesi açısından bu zorunludur.

    ‘Enflasyonla mücadele edeceğiz’ diyorlar çiftçi umurlarında değil. ‘Enflasyonu biz aşağıya düşüreceğiz’ diyorlar. Tarım eski Bakanı da bir açıklama yaptı; ‘Gıdanın enflasyona etkisi yüzde 2’ dedi. Şimdi hesapladık yüzde 3. Başka tarafta yüzde 8 var. Yani başka tarafın üzerine niçin gidilmiyor? O sektörlerden çekiniyorlar da tarım sektöründe çalışan insanlardan mı çekinmiyorlar? Günah keçisi biz değiliz onu açıkladık. Enflasyon etkileyen ulaştırma var. Diğer sektörlerin üzerine gidilsin. Yani tarım sektörünün enflasyona etkisi yüzde 3. Fazla değil. Ama bizi mağdur etmeye kimsenin hakkı yok. Biz mağdur ediliyoruz. Sektör mağdur ediliyor. Biz çiftçileri tarımda zor tutuyoruz. Bakın gençler gidiyor. Tarımda yaşlılar kadınlar kaldı. Kadın çiftçilerimizle üretim yapmaya çalışıyoruz. Bu sektör bir reel sektör. Sanayi gibi üretim yapan bir reel sektör. Kimse bunun farkında değil. Bu ülkede reel sektör olarak kabul edilen sanayiciye verilen kıymet reel sektör olan tarım sektörüne de tarım sektöründe çalışan çiftçilerimize de verilmiyor. Ben bunu Dünya Çiftçiler Günü’nde yaptığım mitingde ifade ettim. Bu ülkeyi doyuranlar maalesef kıymet görmüyor. Bunu üzülerek söylüyorum. Tekrar meydanlara çıkarız. Herkesi uyarıyorum. Bu ülkeyi doyuran insanların kıymetini herkes bilmek zorunda. Bu anlaşılıncaya kadar mücadelemiz devam edecek. Bu ülkenin gıda güvencesi tehdit altında. İthalatla bu ülkeyi doyurmak mümkün değil. Bir taraftan 80 milyonluk nüfusu, bir taraftan 40 milyon turisti doyuracaksınız. 5 milyon sığınmacı ve yabancı var. Bunları doyuracaksınız. Bunları bu ülke çiftçisi doyuruyor günah değil mi bu insanlara?

    Bu ülkede ekilen topraklarının yüzde 70’inde tahıl, yarısında buğday ekiliyor. Buğday bu kadar önemli bir ürün. Bu ürünü üreten çiftçiyi, üretim yapan insanları mağdur etmeye kimsenin hakkı yok. Böyle yanlış kararnameleri çıkarıyorlar insanları mağdur ediyorlar. Tepki koyunca da ‘niye tepki konuldu’ deniyor. Koyacağız benim görevim bu. Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin görevi bu gibi şeylere tepki koymak. Meydanlara çıkarız, herkesi uyarıyorum. Meydanlara bir çıkmaya başlarsak arka arkaya gelir. Kimse bizi durduramaz. Herkes aklını başına alsın. Ekonomi Bakanı enflasyonu düşüreceğim diye her alana dalıyor. Onun yönlendirmesiyle de oldu bunlar. Bunu da biliyorum. Yeni Tarım Bakanımızın da çok dikkatli olması lazım. Ekonomi Bakanı’nın tarım, tarım sektöründeki üretim umurunda değil. Burada dikkatli olması gereken Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı’dır. Bu gibi kararnamelere imza koymasın. Hiç umurunda değil adamın. Buğday üreticisi ne üretiyormuş, hangi koşullarda üretim yapıyormuş. Büyükşehirler yaşanmaz hale geldi. Güvenlik sorunu var. Kırsalda müthiş göç var. Bunu görmüyor musunuz? Gözünüz kör mü sizin?”

    Bir basın mensubunun, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı ile görüşme yapıp yapmadıklarını, prim artışı ve diğer konuları dile getirip getirmediklerini sorması üzerine Bayraktar, “Bu hafta bir görüşmemiz olacak. Bunları tabii kendilerine anlatacağız. Kendisine bir rapor sunacağım. Tarım sektörüyle alakalı tarım bakanımıza geniş kapsamlı bir rapor sunacağım.”

    Bayraktar, bir soru üzerine, ithalat yetkisi verilse bile ithalat yapılmasını istemediklerini bildirerek, şunları söyledi:

    “İthalat yapılmayabilir ama kararın çıkması yetiyor. Öyle bir algı oluşuyor ki ithalat yapılacakmış, mal hemen içeriye girecekmiş gibi bir algı oluşuyor. Yani bu algıyı oluşturmama adına hasat zamanlarında kararname yayınlanmaz. Fevkalade yanlış. Üreticiye darbe vuran bir kararname bunlar. Zaten ithal mal girerse fiyatları olumsuz etkiliyor zaten. Mal girmediği halde siz böyle bir kararname çıkarırsanız gümrükleri düşürüyorum derseniz o zaman piyasadaki algı şu olur: Her an dışarıdan ucuz mal gelebilir. Bu algı yetiyor zaten. Malın gelmesine gerek yok. O zaman tüccar kardeşim dışarıdan ucuz mal gelecek diyor piyasaya girmiyor. Sanayici de tüccardan mal almıyor. Dolayısıyla piyasa kitleniyor. Olan kime oluyor? Üreticiye oluyor. Üretime oluyor. Çiftçi buğday üretiminden kaçarsa ne yapacağız biz. Bu fiyatları takviye edemezsek buğday üretiminden kaçacak. Türkiye’nin her sene 20-22 milyon ton buğday üretmesi lazım kimle nasıl üreteceğiz buğdayı. Rusya’nın, Ukrayna’nın kapısına gideceğiz. Ondan sonra dünya fiyatları da şişiyor. İşte et ithalatı. Dünya fiyatları bir an şişiyoruz et ithalatı yaparak. Kendi üreticisini besleyemeyen hükümetler başka ülkelerin çiftçisini besler. Onları finanse eder. Üretimi artırmanın yolu bellidir. Desteklersiniz üreticiyi üretimi artırırsınız. Et ithalatı da yapmazsınız buğday ithalatı da yapmazsınız. Bunun yolu gayet net.”

  • 6 yaşındaki Umut’un cinayeti ile yargılanan sanıktan şok sözler

    İzmir’in Karabağlar ilçesinde, 5 yıl önce parkta oynadığı sırada vücuduna isabet eden kurşun nedeniyle ölen 6 yaşındaki Umut Ceylan’ın davasında, müebbet hapis cezası alan sanık Can Kayı Yargıtay’ın tahliye kararının ardından tekrar hakim karşısına çıkarken, sanık Kayı, “Vicdanım rahat, ben Umut’u öldürmedim. Umut’in katilinin bulunmasını en çok ben istiyorum. Benimle alakası olmayan bir cinayetle ben yargılanıyorum” dedi.

    Yargıtay 1. Ceza Dairesi, Karabağlar ilçesinde, 5 yıl önce parkta oynadığı sırada vücuduna isabet eden kurşun nedeniyle ölen 6 yaşındaki Umut Ceylan’ın davasında müebbet hapis cezası alan sanık Can Kayı’nın tahliyesine karar vermişti. Kararın ardından İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen ikinci duruşmaya, tutuksuz yargılanan Can Kayı, sanığın avukatı Seyit Ahmet Akyüz, ölen Umut Ceylan ailesinin avukatı Özge Eşsizhan Yavuz katıldı. Mahkeme başkanı hakim Mehmet Öztaş, Yargıtay’ın bozma kararında belirtiği üzere Bilgi Teknolojileri Kurumu (BTK)’ndan gelen cep telefonu sinyal kayıtlarının bulunduğu CD’nin iletişimle ilgili rapor düzenlemesi için bilirkişiye verilmesine karar verip, duruşmayı haziran ayına erteledi.

    “Hasımlarımı vurdum. Silah ile birlikte polise gidip teslim oldum”

    Duruşma sonrası gazetecilere konuşan sanık Can Kayı, “2012 yılında öldürülen Umut Ceylan davasında sanık olarak yargılandım; ama benim cinayet ile ilgili hiç bir alakam yok. Ben sadece o silahı satın aldım. Mahkemede silahı kimden satın aldığım kişileri ve aracı olanları söyledim. Silahı bana verenlerin mahkemede verdikleri ifadelerde ortada. Bu silahı almama aracı olan kişi mahkemede gelip aracı olan kişi benim dedi. Zaten silah bana cinayetten bir ay sonra geldi. Silahı aldıktan 18 gün sonra, adam yaraladım. Hasımlarımı vurdum. Silah ile birlikte polise gidip teslim oldum. Çocuk cinayetinden haberim olmadığı için ifademde, silahın babamdan kalma olduğunu söylemiştim. Daha sonra benim kullandığım silahtan çocuk cinayeti işlendiğini öğrenince mahkemede silahı kimlerden aldığım, nereden aldığımı, kaç paraya aldığımı, aracı olan kişiler kim bunların hepsini tek tek söyledim. Silahı bana satan Bülent B.’de mahkemede, ’Ben Can Kayı’yı hiç tanımıyorum’ diyor. İlk ifadesinde ’Bir sefer görüştüm diyor’ daha sonra hiç görüşmedim diyor; ama HTS kayıtlarında 27 sefer görüşme çıkıyor. Bülent B.’nin karısı ’Ben Can Kayı ile 2 sefer görüştüm’ diyor; ama HTS kayıtlarından 17 sefer görüştüğü ortaya çıkıyor. Bülent B. ’Biz Can Kayı’yı silah satmadık, bal sattık’ diyor. İfadesinde ’5 kilo sattık’ diyor, karısı ise ’Bir buçuk kilo sattık’ diyor, daha sonra ’3 kilo sattık’ diyor. Adıma gönderdikleri kargo 9 kilo. Bu çelişkiler sorulduğunda ise kargo firmasının balın kabının kırılmaması için iyi bir ambalaj yaptı bu yüzden ağırlığı artmış olabilir diyor. Oysa emniyet araştırmalarında ise B.B.’nin babasının bal ticareti ile uğraşmadığı ortaya çıktı. Ben Bülent B.’nin hesabına banka havalesiyle bin 250 lira para yatırdım. Parayı yatırdığıma dair elimde her şey mevcut. Umut Ceylan cinayetinden 4 dakika önce benim cep telefonumun sinyali Karşıyaka Soğukkuyu mahallesinden alıyor. Soğukkuyu’dan Karabağlara’a 4 dakika da gitmek mümkün değil” dedi.

    “Ben vicdanen rahatım”

    “Cumhuriyet Savcısı hakkımda beraat talep ediyor. Üye hakim hakkımda beraat talep ediyor son duruşmada değişen mahkeme başkanı ise müebbet hapis cezası veriyor” diye konuşan Can Kayı, “Yargıtay bu dosyayı bozdu ve tekrar yargılanmaya başladım. Dosyada olan HTS raporlarını tekrar istedi. Benim olayla alakalı bir ilgim yok. Umut Ceylan’ın katilinin bulunmasının en çok ben istiyorum. Benimle alakası olmayan bir cinayetle ben yargılanıyorum. Bir tek günah keçisi ben miyim? Ben vicdanen rahatım. Umut’u bu vurmuş, şu vurmuş diye kimsenin günahını da alamam. Ben silahı aldıklarım kişileri söyledim. Bunun üzerine bir araştırma yapılmıyor. Yapılsa cinayet çözülecek” dedi.

    Olayın geçmişi

    Rastgele açılan ateş sonucu 27 Ağustos 2012 tarihinde, Karabağlar ilçesinde bir parkta beline kurşun isabet etmesiyle ağır yaralanan 6 yaşındaki Umut Ceylan, tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetmişti. Yapılan balistik incelemede çocuğun ölümüne neden olan kurşunun, olayın ardından başka bir suç kapsamında tutuklanarak ceza evine konulan, ’Uyuşturucu kullanma, yaralama, hırsızlık’ gibi çeşitli suçlardan kaydı bulunan Can Kayı’dan ele geçirilen silahtan atıldığı belirlendi. Sanık Can Kayı, yargılama sürecinde bu suçtan tahliye edilmiş; ancak başka bir suçtan cezası olduğu için ceza evinden çıkamamıştı. 4 yıl önce son görülen duruşmada, ’Çocuğu ya da beden ve ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiyi öldürmek’ suçlamasıyla mahkeme heyeti, sanık Can Kayı’yı ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasına mahkum etti. Ardından ceza, olası kasıt sebebiyle ömür boyu hapse çevrildi. Karar, mahkeme heyeti tarafından oy çokluğuyla alındı. Cumhuriyet Savcısı Fatih Genç ile sanığın avukatı Ersin Gülsoy, Seyit Ahmet Akyüz, kararın temyizi için Yargıtay’a başvurdu. Yargıtay 1. Ceza Dairesi, Can Kayı’yı Umut Ceylan’ı öldürme davasında tahliye etti. Ancak Kayı, başka suçtan hükümlü olduğu için tahliye edilmedi. Kayı, hükümlü olduğu Aydın E Tipi Cezaevinden de geçtiğimiz günlerde yattığı cezasını tamamlayıp tahliye oldu.

  • Yaşlı kadından intihar etmek isteyen kadına pes dedirtecek sözler

    İzmir’in Konak ilçesinde köprüye çıkan bir kadın köprüden atlamak istedi. O esnada kadını izleyen vatandaşlar arasında bulunan yaşlı bir kadın pes dedirtecek bir tepkide bulundu. Yaşlı kadın, “Aman atlarsa atlasın” diyerek kadına atlaması yönünde tepki gösterdi.

    Olay bugün öğle saatlerinde Konak yaya üst geçidinde meydana geldi. Edinilen bilgilere göre ailevi sorunları olduğu iddia edilen Yasemin G. yaklaşık 4 metre yüksekliğinde olan üst geçitten atlamak istedi. Durumu fark eden vatandaşlar durumu polis ve itfaiye ekiplerine bildirdi. Olay yerine gelen polis ekipleri trafiği kontrol altına aldıktan sonra genç kadını çıktığı yerden indirmek için ikna etmeye çalıştı. Genç kadını izleyen onlarca vatandaşta olayı cep telefonlarıyla kayıt altına alırken bazı vatandaşlarda kadına tepki gösterdi. Genç kadınının ikna çalışmalarını izleyen yaşlı bir kadın ise pes dedirterek, genç kadına atlaması yönünde sözler sarf etti. Yaşlı kadın, atlamak isteyen kadına; “Atsın tabi, atlarsa atlasın. Toplumun yüzkarası bunlar. Gençlere herkese örnek oluyor bunlar. İyi bir şey mi?” diyerek tepki gösterdi. Genç kadın yaklaşık bir saat süren ikna çabalarının ardından olay yerine gelen itfaiye ekipleri tarafından çıktığı yerden indirildi.

  • Papa’ya suikast girişiminde bulunan Mehmet Ali Ağca’dan Hollanda ve Avrupa’ya sert sözler

    1981 yılında Papa II. Jean Paul’e suikast girişimiyle tüm dünyanın tanıdığı, gazeteci Abdi İpekçi suikastının faili ve 33 yıl hapis cezası yattıktan sonra serbest kalan Mehmet Ali Ağca, “Hollanda hükümetine, batı emperyalizmine şunu söylüyorum. Akıllı olun, ayağınızı denk alın. Türk milletine dokunan pişman olur, Türk milletinin öfkesi dünyayı yıkar” dedi.

    Bolu F Tipi Cezaevi’nde yatan ve geçtiğimiz hafta İzzet Baysal Devlet Hastanesi Köroğlu Ünitesi’nde bağırsak yırtılması nedeniyle ameliyat olan ve tedavisi hastanede devam eden Alaattin Çakıcı’yı ziyaret etmek isteyen Mehmet Ali Ağca’ya Bolu Cumhuriyet Başsavcılığından izin çıkmadı. Ağca, İzzet Baysal Devlet Hastanesi’nin önüne gelerek Alaattin Çakıçı’nın avukatı Can Sevinç ile bir süre görüştü. Avukat Sevinç, Mehmet Ali Ağca’nın selamını Alaattin Çakıçı’ya ileteceklerini söyledi. Ağca 31 Ocak tarihinde Bolu F T ipi Cezaevinde Çakıcı’yı ziyaret etmişti.

    Hastanenin önünde bekleyen gazetecilerin sorularını yanıtlayan Mehmet Ali Ağca, “Bu kez savcılık izin vermedi. Olsun yine avukat Can Sevinç vasıtasıyla Alaattin kardeşime geçmiş olsun dileklerimi ilettim Allah şifa versin” dedi.

    “Türk milletine dokunan yanar, Türk’ün öfkesi dünyayı yıkar”

    Mehmet Ali Ağca, Hollanda hükümetinin bakanlara ve Türk vatandaşlarına uyguladığı politikayla ilgili, “Bu arada Hollanda hükümeti denilen aşağılık çakal sürüsünün Hollanda caddelerinde Türk milletinin evlatlarını yere atıp köpeklere parçalatmaları, bayraklarımızı çiğnemeleri bu aşağılık hareketleri lanetliyorum. Hollanda hükümetine, batı emperyalizmine şunu söylüyorum. Akıllı olun, ayağınızı denk alın. Türk milletine dokunan pişman olur, Türk milletinin öfkesi dünyayı yıkar” ifadelerinin kullandı.

    “Geert Wilders bu aşağılık hareketlerini terk etmezse ayaklarını kıracağız”

    Mehmet Ali Ağca, Türkiye karşıtı söylemleriyle tepki çeken Hollandalı siyasetçi Geert Wilders’e sert tepki göstererek sözlerine şöyle devam etti:

    “Hollandalı siy Hollanda’yı uyarıyorum, Kraliyet Sarayı’nı başınıza yıkarız, adam olun. Türk milletinin sabrını test etmeyin. Türk milleti öfkelenirse dünyayı yıkar. Türk milletinin onuru gururu dokunulmazdır. Şunu da söylüyorum. Geert Wilders bu aşağılık hareketlerini terk etmezse ayaklarını kıracağız. Bunu da açık açık bütün dünyaya ilan ediyorum. Yaptıklarımız da yapacaklarımızın teminatıdır. Geert Wilders ve diğer Nazi faşist teröristleri buradan açıkça tehdit ediyorum. Ayağınızı denk alın, yoksa ayağınızı kırarız. Bunu Türk milleti adına da söylüyorum.”

    “Avrupa Türkiye’den korkuyor”

    Avrupa’nın Türkiye’nden korktuğunu söyleyen Ağca, “Bu vesileyle şunu söylemek istiyorum. Hastanedeyiz bir hasta Avrupa var. Hasta Avrupa’yı tedavi etmemiz lazım. Türkiye gelişiyor, Türkiye yükseliyor, Türkiye büyük bir dünya gücü olmaya aday. Tabi Avrupa bugün hasta adam, Avrupa bir çöküş sürecinde, siyasi ekonomik sosyal bir çöküş sürecindeki Avrupa Türkiye’yi kıskanıyor. Türkiye’den korkuyor. Dünyayı tekrar Türklerin yönetmesinden korkuyorlar. Bu olayın bir tarafı” dedi.

    “Geert Wilders denilen aşağılık adam”

    Ağca, “Bu olayların görünmeyen bir tarafı var. Şimdiye kadar kimsenin temas etmediği, Avrupa’da yükselen Türk İslam düşmanlığı dünyayı yöneten satanist siyonist çetenin bir projesidir. Samuel Huntington’a bir kitap yazdırdılar ‘medeniyetler çatışması’ diye. Bu olaylar bu medeniyetler çatışmasına benzin döken alçakların, provokatörlerin kışkırttığı olaylar maalesef. Bunların ardındaki casuslardan bir tanesi de Hollandalı siyasetçi Geert Wilders’dir. Geert Wilders, satanist siyonist, Hristiyan değil, dinsiz bir adam. Medeniyetler çatışmasını kışkırtmak istiyorlar. Biz bu tuzağa düşmeyiz. Biz büyük Türkiye olarak Avrupa halkını da bu bataklıktan kurtarmak istiyoruz. Bu Geert Wilders denilen aşağılık adam diyor ki, Kuran’ı Kerim yasaklansın. Kuran’ı Kerim’de merhamet var, vicdan var, insanlık var. Kuran’ı Kerim insanlığın ışığıdır. Yasaklanması gereken kitap sizin kitabınız. Talmut şeytanın kitabı Talmut yasaklansın” diye konuştu.

  • Lindsay Lohan’dan Cumhurbaşkanına övgü dolu sözler: “Erdoğan büyük bir kalbe sahip”

    Hollywood’un ünlü ismi Lindsay Lohan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın büyük kalbi olduğunu söyledi.

    Ünlü film yıldızı Lindsay Lohan, Daily Mail gazetesine yaptığı açıklamada, Trump’ın yurt dışı ziyaretini Türkiye’ye yaparak Türkiye’ye destek vermesini istedi. Lohan, Donald Trump’ın Türkiye’deki mültecilerin durumunu ve mülteciler konusundaki yaptıklarını yerinde görmesinin Amerikan halkı için de önemli olacağını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın halkı tarafından sevilen biri olduğunu belirten Lindsay Lohan, mülteciler konusunda yaptıklarını gördüğünü ve Erdoğan’ın büyük bir merhamet sahibi ve kalbi olduğunu kaydetti. Lohan, mülteciler konusunda bir belgesel çalışması yaparak, mülteci sorununu dünyaya duyurmaya çalışacağını açıkladı.