Etiket: Sözde

  • Türkiye karşıtı derin bir proje: ‘Sözde Batı Ermenistan Cumhuriyeti’

    Türkiye karşıtı derin bir proje: ‘Sözde Batı Ermenistan Cumhuriyeti’

    Asılsız Soykırım İddialarıyla Mücadele Derneği (ASİMED) Başkanı Savaş Eğilmez, Türkiye karşıtı derin bir proje olarak ifade ettiği ’sözde Batı Ermenistan Cumhuriyeti’nin yayın yaptığı televizyonda Erzurum’u başkent olarak tanıttığını söyledi.

    ASİMED Başkanı Savaş Eğilmez, sözde Batı Ermenistan Cumhuriyeti’nin 2011 yılında kuruluşunu ilan ettiğini ifade ederek, Avrupa’dan ve Amerika’dan 60 binden fazla insanın katılımıyla sanal ortamda bir seçim yaptıklarını, 50’den fazla üyeli bir meclis oluşturduklarını ve cumhurbaşkanı seçtiklerini söyledi. Türkiye karşıtı olan bu projeye tepki gösterdiklerini belirten Eğilmez, sivil toplum kuruluşlarının da Türk düşmanı faaliyet gösteren bu kuruluşları yakından takip etmelerini ve hemen tepki vermelerini ifade etti.

    Türkiye toprakları üzerinde harita çizme alışkanlığının, sıkça görülen ve şimdilik tedavisi bulunamamış bir hastalık olduğunu kaydeden Eğilmez, “Bu konu hakkında o kadar çok örnek vardır ki sırf bu haritaların bir araya getirilmesiyle kalın bir kitap oluşturulup yayınlanabilir. Türklerin Anadolu’yu yurt edinmelerinden bu güne kadar yani yaklaşık 1000 yıldır devam eden bu harita hastalığının, önemli örneklerinden biri de 10 Ağustos 1920 tarihinde imzalanan Sevr Antlaşması ile ortaya çıkan haritadır. Bu anlaşmanın üzerinden bir asırdan fazla bir süre geçmiş olmasına rağmen, Türk toprakları üzerinde hayalleri olanların başlıca dayanak noktası Sevr’dir. İşte bu ölü doğmuş ve hayata geçememiş anlaşma üzerinden hayal kuran devletlerin başında da Ermenistan gelmektedir” dedi.

    “60 binden fazla üyesi olan bu projede sanal ortamda cumhurbaşkanlarını bile seçtiler”

    Ermenilerin, sözde soykırım iddialarıyla Türk Devletini işlemediği bir suçtan dolayı özellikle uluslararası arenada mahkum ettirmek çabası içerisinde olduklarını ifade eden Eğilmez, “Bunu yaparken de dış güçlerden çok ciddi bir destek alıyorlar. Küresel güçlerin Ermenilerle birlikte hayata geçirmek istediği en son projelerden biriside Batı Ermenistan Cumhuriyeti adı altında oluşum. Bu şimdiye kadar yaptıkları faaliyetlerin en derini, en kapsamlısı diyebiliriz ve Türk karşıtı dünya çapında yürütülen bir siyasetinde devamı. Sözde Batı Ermenistan Cumhuriyeti 2011 yılında kuruluşunu ilan etmiştir. 1915-1918 yılları arasında Anadolu’nun doğusundaki, masum insanlarımızı katleden Ermeni çetelerinin devamı olarak kendini görüyor ve 1919 yılında yapılan Paris Barış Konferansında Ermeniler ile ilgili alınan karara dayandırıyor. Çünkü o konferansta Türkiye’nin doğusunda bir Ermenistan Devleti kurulmalı diye bir karar alınmıştı. Ocak 2014 tarihinde Avrupa’dan ve Amerika’dan 60 binden fazla insanın katılımıyla sanal ortamda bir seçim yaptılar, 50’den fazla bir meclis oluşturdular ve cumhurbaşkanı bile seçtiler” diye konuştu.

    “Televizyonlarında Türkçe yayın yapıyorlar, Erzurum’u başkentleri olarak tanıtıyorlar”

    Bu projede Avrupa’nın diğer ülkelerinden de destek aldıklarını vurgulayan Eğilmez, “2018 ve 2020 yılları arasında Birleşmiş Milletlere üyelik başvurusunun yanında Türkiye’nin doğusunun askersizleştirilmesi ve Kars, Ardahan, başkenti Erzurum, Sivas, Muş, Diyarbakır, bunun yanında yine Azerbaycan’dan toprak parçası alıyorlar. Buraların boşaltılması ve Ermenilerin yerleştirilmesi şeklinde müracaatta bulunmuşlardır. Şu andaki merkezi Paris, Fransa’nın zaten Türk İslam karşıtı politikalarını biliyoruz. 60 binden fazla üyesi olan bu grubu çıkarları için kullandığını biliyoruz. Avrupa’nın diğer ülkelerinden de destek alıyorlar. Rusya da bu duruma sempati ile bakıyor. Herkes kendi çıkarları için bu oluşama sempati ile bakarken, günden güne bu oluşumun güçlendiğini, yayıldığını görüyoruz. İnternet ve medya gibi farklı platformlardaki yayın ve faaliyetleriyle, kendilerini daha tanıtır hale geliyorlar. Televizyonlarında Türkçe yayın yapıyorlar. Erzurum’dan, Kars’tan haberler veriyorlar ama bu coğrafyayı Türkiye değil de Batı Ermenistan’ın bir başkenti olarak gösteriyorlar” ifadelerini kullandı.

    “Ermenistan’ın şimdiye kadar yaptıkları projeler gibi bu projede de başarıya ulaşamayacak”

    Eğilmez, “İddiaları Türkiye’ye soykırım iddialarını kabul ettirmek, tazminat ödettirmek ve Ermenistan’a toprak devşirebilmektir. Ne tazminat ne de toprak alabilecekler. Bu böyle olacak diye bunları görmezden gelemeyiz. Biz bunları görmezsek daha çok cesaretlenecekler, daha güçlenecekler ve daha kalabalık hale gelecekler. Türkiye’de sivil toplum örgütleri mutlaka Türk düşmanı faaliyet gösteren bu kuruluşları yakından takip etmeli, hemen tepki vermelidir. Devletimizin büyük uğraşlar verdiği terör örgütleri olsun, Ermeni diasporası olsun bu dönemde devletimizin yanında olmamız lazım. Biz de dernek olarak bunun faaliyeti içerisindeyiz. Türk düşmanı olan bütün platformları yakından takip ediyoruz. Gerçek niyetlerini afişe, protesto ediyoruz. Kendileri ile yazışıyoruz, ne yapmak istediklerini anlatıyoruz. Devletimizin dış politikasına destek olmaya çalışıyoruz” açıklamalarında bulundu.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Sözde genel başkanı milletimizin irfanına havale ediyoruz”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Sözde genel başkanı milletimizin irfanına havale ediyoruz”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Artık bu ülkede cumhurbaşkanı milletin yarısından fazlasının doğrudan iradesiyle belirleniyor. Böylesine büyük bir devrimi hala içlerine sindiremeyenler sancılarını farklı görüntüler ve bahaneler altında dışa vuruyor. Bizzat kendisi bir kaset komplosuyla işbaşına gelen, partisi içindeki taciz, tecavüz, hırsızlık hadiselerini görmezden gelerek orada kalmayı başaran bir siyasi partinin sözde genel başkanının sancısının sebebi de budur” dedi.

    2021 yılının ilk Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı sonrasında kameraların karşısına geçen Cumhurbaşkanı Erdoğan, isim vermeden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştirerek “sözde Cumhurbaşkanı” ifadesine cevap verdi. İnsanlığın 2020 yılını iyi hatıralarla kapatmadığını, Türkiye’nin de dünyayı etkileyen sıkıntılar ve yaşanan afetler nedeniyle geçen yılı oldukça büyük bedeller ödeyerek geride bıraktığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2020 yılının güzel bir başlangıçla karşılandığını, 18 yılda kurulan güçlü altyapının üzerinde hedeflere kararlılıkla yüründüğünü, korona virüs salgınının Türkiye’ye sıçramasıyla birlikte hızla yeni duruma geçildiğini söyledi. Ekonomide alınan tedbirlerle salgının Türkiye’ye gelişini geciktirerek yılın ilk çeyreğinde yüzde 4,5’luk bir büyüme oranına ulaşıldığını söyleyen Erdoğan, “Eğer salgın Mart ayını hiç etkilememiş olsaydı bu oranın 1 veya 1,5 puan daha üzerine çıkmış olacaktık. Yılın ikinci çeyreğinde ise korona virüs salgını tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de derinden hissedildi. Bu dönemde Türkiye, diğer ülkelere nazaran oldukça düşük bir seviye olan yüzde 9,9 oranında daraldı. Salgının etkilerini azaltmak için hayata geçirdiğimiz önlem ve teşvikler sayesinde bu zor dönemde ekonomimizin direncini korumayı başardık. Haziran ayında başlayan normalleşme adımlarıyla hızlı bir toparlanma sürecine girdik. Üçüncü çeyrekte bir önceki çeyreğe göre sanayi üretimimiz yüzde 30, perakende satış hacmimiz yüzde 25 oranında arttı. Aynı dönemde imalat sanayi kapasite kullanım oranı 10 puan artarak yüzde 63’ten, yüzde 73’e yükseldi. Sanayi, inşaat, ticaret ve hizmet sektörleri toplamında üçüncü çeyrekteki ciro endeksi artışı ise bir önceki çeyreğe göre yüzde 36 oldu. Otomobil ve konut piyasalarında haziran ayı ile birlikte ciddi bir hareketlilik görüldü. Hatta satışlar geçen senenin bile üzerinde gerçekleşti. 2020’de otomotiv piyasası bir önceki yıla göre yüzde 61 büyüyerek, 773 bine yaklaştı. Yılın ilk 11 ayındaki konut satışları da bir önceki yıla göre yüzde 21,5 artarak 1 milyon 400 bine ulaştı. Ekonomimizdeki bu olumlu hava güven endekslerimize de yansıdı. Üçüncü çeyrekte elde ettiğimiz yüzde 6,7’lik büyüme oranı ile dünyada en hızlı büyüyen ekonomi olduk. Dördüncü çeyreğe de güzel başladık. Hatta Ekim ayında sanayicilerimiz tarihimizin en yüksek aylık sanayi üretimini gerçekleştirdi. Kapasite kullanım oranımız yüzde 76 seviyesine ulaştı. İmalat sanayi satın alma yöneticileri endeksi büyümeye ilişkin eşit değer olan 50’nin üzerinde gerçekleşti. Ülkemize duyulan güvenin artmasıyla risk birimimiz 300’ün altına geriledi. Henüz rakamlar açıklanmadı ama aynı şekilde 2020 yılında yüzde 0,3 olan büyüme hedefimizi aştığımıza inanıyorum” diye konuştu.

    “Sözde genel başkanın sancısının sebebi de budur”

    Türkiye’nin uğradığı tüm saldırılara ve küresel sorunların yol açtığı sıkıntılara rağmen kararlılıkla yolunda devam ettikçe önüne yeni tuzaklar kurulmaya çalışıldığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunlardan biri de bir süredir hiçbir rasyonel temeli olmadan başlatılan siyasi ve sosyal kaos çıkartma denemeleridir. Türkiye’nin huzurunu kaçırmak isteyenlerin aslında neye cevap verdiklerini gayet iyi biliyoruz. Bu gayretler vesayetin etkisinin kırılıp, milli iradenin güçlendirilmesi konusunda kat ettiğimiz mesafeye verilen cevaptır. Türkiye, bu ülkede kimin cumhurbaşkanı seçileceği konusunda milletin temsilcileri yerine vesayetin dayatmasının belirleyici olduğu günleri geride bırakmıştır. Artık bu ülkede cumhurbaşkanı milletin yarısından fazlasının doğrudan iradesiyle belirleniyor. Böylesine büyük bir devrimi hala içlerine sindiremeyenler sancılarını farklı görüntüler ve bahaneler altında dışa vuruyor. Bizzat kendisi bir kaset komplosuyla işbaşına gelen, partisi içindeki taciz, tecavüz, hırsızlık hadiselerini görmezden gelerek orada kalmayı başaran bir siyasi partinin sözde genel başkanının sancısının sebebi de budur. Bunların derdi milletledir, milli iradeyledir, milletin tercihleriyledir. Bunlara oy vermeyen öğretmen sözde öğretmen, muhtar sözde muhtar, çiftçi sözde çiftçi, hakim sözde hakimdir. Her hafta toplumumuzun bir kesimini hedefe koyarak kendi çapsızlıklarını parti içi skandallarını örtmeye çalışıyorlar. Türk demokrasisi millete ve onun temsilcilerine hakareti siyaset zanneden bu çukur zihniyeti hak etmiyor. Teröriste ‘terörist’ demekten bile aciz bu sözde genel başkanı öncelikle CHP seçmeninin sağduyusuna, sonra da aziz milletimizin irfanına havale ediyoruz. Siyasi ve sosyal kaos denemelerinin cevap verdiği konulardan biri de Türk milletinin Kurtuluş Savaşı’ndan bu yana en güçlü şekilde gösterdiği istiklaline ve istikbaline sahip çıkma iradesidir. Terör örgütlerinin ülkemiz içinde ve sınırlarımız boyunca yaptığı eylemleri gizli veya açık şekilde destekleyenler büyük ve güçlü Türkiye’nin inşasını engellemek için çırpınıyorlar. Ülkemizin kendi güvenliğini ve kardeşlerinin haklarını korumak için gerçekleştirdiği harekatların ruh dünyalarında yol açtığı sarsıntıyı bu şekilde dışa vuruyorlar. Bir dönem kendi topraklarına dahi sahip çıkmakta zorlanan bir ülkeden bölgesel ve küresel düzeyde saha ve masa hakimiyeti sağlayan konuma gelmiş bir ülke fotoğrafına geçmiş olmamızı kabul edemiyorlar. Siyasi ve sosyal kaos denemeleri salgının iyice ortaya çıkardığı küresel düzendeki çarpıklıkların rol modellerinde yol açtığı derin sarsıntı karşısında paniğe kapılanların çırpınışlarının ifadesidir. Varlık sebepleri olan sivil toplum görünümlü beşinci kol organizasyonlarının da, medya görünümlü operasyon aygıtlarının da maskeleri birer birer düşenler, paniğe kapıldılar. Uzunca bir süre demokrasi kılıfı altında en ilkel faşizmi, özgürlük kılıfı altında en vahşi diktatörlüğü mazlumlara dayatanların sırça köşkleri başlarına yıkılıyor. İnsanlığın ortak değerleri haline gelen kavramların içlerini kendi çıkarları uğruna boşaltanların artık hiç kimseye diyecek bir sözü, örnek gösterecek bir düzeni kalmadı. Dünün zalimlerinin bugün mazlum kisvesiyle karşımıza çıkarak sergiledikleri sinsiliği yüzlerine vurduğumuz için bize saldırıyorlar. İdeolojik saplantılarını, marjinal eğilimlerini, fıtrata aykırı sapkınlıklarını, terör öğütlerine payandalıklarını cilalı kavramlarla topluma dayatanlar için yolun sonu görünmüştür. Siyasi ve sosyal kaos denemeleriyle 83 milyonun huzurunu kaçırmaya çalışanlar karşılarında hukuku bulmaya devam edecekler. Cumhurbaşkanı olarak yasama, yürütme ve yargı gücünü milletimizi bu tehditlere karşı korumak için seferber etmek anayasal vazifemizdir. Türkiye’yi son 10 yıldır bölgemizdeki neredeyse tüm ülkeleri etkisi altına alan kargaşa iklimine sürükleyerek iç çatışmalar ve dış müdahalelerle hedeflerinden uzaklaştırmak isteyenleri hep hüsrana uğrattık. Ülkemizi yeniden kendi güdümlerine sokmak için kimi zaman vesayet güçlerini, kimi zaman darbecileri, kimi zaman terör örgütlerini, kimi zaman ekonomik tetikçileri kullandılar. Buna rağmen Türkiye’yi dize getiremeyenler açıkça söylemekten de çekinmedikleri şekilde şimdi yeniden siyaset ve toplum mühendisliğine sarıldılar. Bir kez daha inanç ve kararlılıkla diyorum ki, başaramayacaksınız. Milletimiz geçmişte defalarca maruz kaldığı felaketlerin müsebbiplerini deşifre etti, yöntemlerini çözdü, niyetlerini anladı. Bu mücadele döneminde milletimiz birlik ve beraberlik içinde hareket ettiğinde, milli iradenin üstünlüğünü hakim kıldığında, gerektiğinde canı pahasına istiklaline ve istikbaline sahip çıktığında önünde hiçbir gücün duramayacağını gördü. Yasakçılıktan vandallığa kadar eski Türkiye’de bolca sahnelenen hiçbir senaryonun bugünün Türkiye’sinde milletimiz nezdinde karşılığı yoktur. Nitekim bu gerçeği fark eten bazı eski Türkiye artıklarını umutlarını ülkenin başına gelecek felaketlere bağlayacak kadar zavallı hale geldiklerine şahit oluyoruz. Türkiye’nin demokraside ve kalkınmada 2023 hedeflerine ulaşmasını engelleyemeyecekler. Ne kadar çırpınırlarsa çırpınsınlar, İstiklal Marşı’nda en güzel ifadeleriyle dile getirilen milletimizin o yüreğindeki hürriyet ateşinin yeniden yükselmesinin önüne geçemeyecekler. Ne kadar azgınlaşırlarsa azgınlaşsınlar, ülkemizin yeniden yapılanan küresel, siyasi ve ekonomik düzende hak ettiği yeri almasına mani olamayacaklar. Büyük ve güçlü Türkiye’nin silueti belirgin hale geldikçe bu tür hazımsızlıkların, bu tür kaos çıkarma denemelerinin, bu tür tuzakların artacağını biliyoruz, hepsine de hazırlıklıyız. Sadece son 7 yılda sokakları karıştırmaktan hukuki ve askeri darbe girişimlerine, terörü azdırmaktan sınırlarımızı tacize kadar nice saldırıyı göğüsleyen milletimiz Allah’ın izni ile bunları da tepeleyecek iradeye sahiptir” şeklinde konuştu.

  • Cinsel istismar suçundan yargılanan sözde tarikat liderinin davası ertelendi

    Cinsel istismar suçundan yargılanan sözde tarikat liderinin davası ertelendi

    Sakarya’nın Akyazı ilçesinde dergahında 12 yaşındaki kız çocuğuna cinsel istismardan tutuklanan Uşşaki Tarikatının sözde lideri Fatih Nurullah takma adlı Eyüp Fatih Şağban’ın davasının ilk celsesi Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Yaklaşık 10 saat süren dava 2021 yılı 26 Şubat’a ertelendi.

    12 yaşındaki kız çocuğuna istismar ettiği gerekçesiyle tutuklanan Uşşaki Tarikatı Lideri Eyüp Fatih Şağban’ın davasının ilk celsesi sabah saatlerinde Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesinde başladı. Eyüp Fatih Şağban hakkında hazırlanan ve 1. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilen iddianamede, ’Zincirleme şekilde çocukların cinsel istismarı’ suçundan 15 yıldan 40 yıl 1 ay 15 güne kadar, ’Çocuğa karşı kişiyi cinsel amaçlı hürriyetinden yoksun kılma’ suçundan ise 3 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası talep edilen davanın ilk duruşması başladı. Davaya, Fatih Şağban tutuklu bulunduğu cezaevinden, mağdur ve ailesi ise bulundukları ilden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) yönetimiyle katıldı. Taraf avukatları duruşmada hazır bulunurken sivil toplum kuruluşlarının avukatları ise celseyi izledi. Sanık avukatının; müştekilerin yasal avukatlarının dışında bulunan diğer avukatların ve başka illerden gelen baroları temsil eden avukatların salondan çıkartılma talebi oy birliği ile reddedildi. Mütalaanın okunmasının ardından sanık Fatih Şağban’ın savunması alınmaya başlanıldı. Zincirleme şekilde çocukların cinsel istismarı’ suçundan 15 yıldan 40 yıl 1 ay 15 güne kadar, ’Çocuğa karşı kişiyi cinsel amaçlı hürriyetinden yoksun kılma’ suçundan ise 3 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası talebiyle hakim karşısına çıkan Fatih Şağban yaklaşık olarak 4 saat boyunca savunma yaptı. Savunması alınan sanık Şağban, suçlamaları kabul etmediğini belirterek, kendisine kumpas kurulduğunu öne sürdü.

    “Olay yerinde keşif yapılmasını talep ediyorum”

    Sözde tarikat lideri Eyüp Fatih Şağban verdiği savunmasında, “Zenginleşme azmiyle şantaj ve iftirayla kızını bize teklif ederek ‘efendim bunu sana verelim’ demiştir. Bu husus kıza da sorulabilir. Yaşı ufak, olmaz desem de ısrarlar devam etmiştir. Bir seferinde ‘Y.A. kendisini mehdinin hanımı olarak görüyor, bu ne anlama geliyor’ diye sormuşlardır. Pandemi yasakları bitince iş akdimiz de bitince aile ile ayrıldık, hizmetler için başka bir aileyle anlaştık. Bu kötü niyetli kişiler tehdit, şantaj ve kumpaslar karşımıza çıkmıştır. Beni ve cemaatime karşı şahsi çıkarları için bu olayı planlamışlardır. Komplo, şantaj ve iftiraları, mağdurun ifadelerini kabul etmiyorum. Tahliyemi, olay yerinde keşif yapılmasını ve tanıkların dinlenilmesini talep ediyorum” dedi.

    “Sanık 70 bin lira teklif etti”

    Mağdur kızın babası F.A. ise taciz iddialarını sanığın kendisini arayarak öğrendiğini, sanığın ortada bir sıkıntı olmadığını söylediğini ve kendisine 70 bin lira teklif ettiğini savundu. Kızının olduğu gibi diğer aile üyelerinin de mağdur olduğunu belirten baba F.A. verdiği ifadelerin arkasında durduğunu, şikayetçi olduklarını belirtti.

    Tacizi öğrenince durumu anlamak için sanığı aradı

    Mağdur kızın annesi E.A. ise mağdur kızının tacizi daha sonraki günlerde söylediğini durumu anlamak için sanığı aradığını belirtti. Daha sonrasında sanığın baba F.A.’yı arayarak durumu anlattığını fakat bir sıkıntı olmadığını söyleyerek para teklif ettiğini belirten anne E.A. şikayetçi olduğunu kaydetti.

    Dava 26 Şubat 2021 tarihine ertelendi

    Psikolog gözetiminde SEGBİS yöntemiyle davaya katılan mağdur kız Y.A. ise yaşadığı tacizi doğruladığını ve bu taciz olayını söylemesi durumunda ailesine zarar verileceği konusunda kendisinin tehdit aldığını beyan etti. Sanık, mağdur ve taraf avukatlarını dinleyen mahkeme heyeti verdikleri karar sonrasında sanığın tutukluluk halinin devamına karar verirken davayı ise 26 Şubat 2021 tarihine erteledi.

    Dava sonrası UCİM’den açıklama

    Öte yandan, dava sonrası adliye girişinde basın açıklamasında bulunan UCİM Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği, çocuklara yapılan tacizlerin sonuna kadar karşısında olduklarını ve ellerinden geleni yapacaklarını belirtti.

    Çocukları hiçbir istismarcının eline bırakmayacağız

    UCİM Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği Başkanı Saadet Özkan, “10 yaşından itibaren istismara uğrayan çocuğumuzun davasındaydık. Bugün ki saatler süren davada şunu gördük; bu davayı istismarcı, siyasi, politik her türlü kurum ve partiyi işin içine katmaya çalıştı ama bu dava hiçbir şekilde ne siyasi ne de politik. Bir istismarcı eylemlerini çocuğa karşı gerçekleştirdi, çocuk mahkeme heyetinin o sakin tavrı, avukatların çocuğun üstün yararını ilkesini gütmesi sonucunda kendisini güvende hissetti. Ve istismarın diğer ayrıntılarını anlattı. İstismarcı çocuğu hemen hemen odasına aldı, çocuğa müstehcen davrandı. Çocuklar, vatandır diye çıktığımız yolda çocukları hiçbir istismarcının eline bırakmayacağız. Kaybetmekten korkanlar değil, mücadele edenler kazanırlar. Bu istismarcı, bu durumu hiçbir şekilde siyasallaştıramayacak ve yaptığı istismarın bedelini adalet önünde ödeyecek. Bizde çocuğumuz için mücadeleye devam edeceğiz. Konuşun çocuklar, bu konuşan çocuk birçok çocuğun ve kendinin de hayatını kurtarmıştır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının müdahilliği davaya kabul edildi, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı çocuk için hem eğitim hem danışmanlık hem de sağlık tedbiri istedi o yüzden de bu tedbirler çok kıymetli. UCİM de vekalet ile davada bulunacak, müdahilliğimiz kabul edilmedi ama bakanlık özellikle çocuğun koruma tedbirini bugün belirtti, bunun altını çizelim. O yüzden de çocuklara hep birlikte sahip çıkacağız” dedi.

    Çocuğumuz gayet cesur şekilde yaşananları anlattı

    UCİM Avukatı Mine Rana Kahramanoğlu ise, “Bugün ki yargılama 10 saat sürdü. Çocuğumuz gayet cesur şekilde yaşananları anlattı, sonra savcı ‘nitelikli istismar’ suçundan mütalaa verdi ve aynı zamanda tutukluluk halinin devamını istedi. Mahkemede kişinin tutukluluk halinin devamına ve mahkemenin 26 Şubat 2021 saat 10:00’a duruşmayı erteledi. Biz yine burada olacağız. Çocuğumuz kahraman çocuktur; tüm çocuklar adına tüm dergahların, tüm tarikatların içerisinde dönen her şeyi ifade etmiştir. Sonuna kadar yanındayız” diye konuştu.

  • DEAŞ’ın sözde istihbaratçısı tahliye edildi

    DEAŞ’ın sözde istihbaratçısı tahliye edildi

    Mersin’de MİT ve İl Emniyet Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen DEAŞ operasyonunda gözaltına alınan ve tutuklanan Kuteybe Hammet tahliye edildi.

    22 Kasım 2019 tarihinde Mersin Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde, İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele (TEM) Şube Müdürlüğü ile Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) ortaklaşa operasyonunda, kentte DEAŞ adına bilgiler paylaşan 13 kişi, eş zamanlı yapılan operasyonla gözaltına alınmıştı. Şahısların ülkeye kaçak yollardan giriş yaptığı ve Suriye’de örgüt içerisinde faaliyette bulunduğu belirlenmişti.

    Öte yandan, devam eden çalışmalarda Tarsus ilçesinde bir şahsın, örgütün sözde istihbaratçısı olduğuna yönelik de bilgiye ulaşıldı. Yapılan operasyonda şahıs gözaltına alınırken, şüphelinin dijital malzemelerinde yapılan incelemede ülke ülke klasörlere ayrılmış dünyanın birçok ülkesinden DEAŞ’a katılım yapanların listesinin olduğu, ayrıca örgüte ait binlerce klasör verinin bulunduğu tespit edildi. Dijital malzemelerden çıkarılan listeye göre örgüte 3 bin 846 kişinin katıldığı belirlenirken, bilgisayarda 103 kişinin öldüğü Ankara Garı saldırısının sanığı Hacı Ali Durmaz’a ait bir form da ele geçirildi.

    Tarsus Kapalı Cezaevinde yatan Hammet, bugün 6. kez hakim karşısına çıktı. Mersin 8. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya, tutuklu sanık Kuteybe Hammet ile avukatı katıldı. Çevirmen aracığıyla savunmasını veren Hammet, önceki ifadelerini tekrar ettiğini söyleyerek, tahliyesini talep etti.

    Mahkeme heyeti de sanığın, yurt dışına çıkış yasağı ve adli kontrol şartıyla tutuksuz yargılanmasına karar vererek, dosyadaki eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı erteledi.

  • Netflix’den sözde Ermeni soykırımı hamlesi

    Netflix’den sözde Ermeni soykırımı hamlesi

    Asılsız Soykırım İddialarıyla Mücadele Derneği (ASİMED) Başkanı Savaş Eğilmez, sözde Ermeni soykırımını anlatan The Promise filminin 8 Ağustos tarihinde Netflix’de yayınlanacak olmasını protesto ettiklerini söyledi. Başkan Eğilmez, “Türkler hakkında kara propaganda yapan The Promise filmini Netflix’in milyonlarca abonesine ulaştırması Ermeni diasporasına açıkça hizmet etmekten başka bir şey değildir” dedi.

    The Promise filminin tamamen Türk tarihini baştan aşağı iftiralarla yalanlayan bir yapım olduğunu ifade eden Başkan Eğilmez, “Kısa adı ANCA olan Amerika Ermeni Ulusal Komitesi büyük bir coşku ve heyecanla, ilk defa 2017’de gösterime giren The Promise (Söz) isimli filmin 8 Ağustos’ta Netflix dediğimiz dijital platformda yayınlanacağını ilan etti. Bu film tamamen sözde Ermeni soykırımı propagandası yapan, Türk tarihini baştan aşağı iftiralarla yalanlayan ve yanlışlıklarla dolu bir yapım. Şimdiye kadar Ermenilerin yapmış olduğu filmlerden farklı olarak çok ciddi bir bütçeyle hazırlanmış. Terry George gibi önemli bir isim yönetiyor, Christian Bale ve Oscar Isaac gibi önemli aktörlerin rol aldığı bir filmden bahsediyoruz. Bu film ilk vizyona girdiğinde hem amacına ulaşamıyor hem de gişe anlamında zarar ediyor. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tepkisinden korkan devletler çok fazla destek veremiyor. Sinema, tiyatro gibi yapıtlar, kurgular üzerine yapılıyor. Ama eğer filmin başlangıcına ’tarihi olaylardan esinlenilmiştir’ diye bir ibare koyuyorsanız, tarihsel içeriğe sahip sahne ve diyaloglarda mutlaka gerçeği temel almak zorundasınız. 24 Nisan 1915 yılında 235 Ermeni çete liderinin tutuklanmasını, 27 Mayıs 1915 tarihinde yürürlüğe giren sevk ve iskân kararını, sözde Ermeni soykırımı gibi gösteren bu filmde, bu tutuklamalar ve sevk kararının sebebi ile ilgili tek kelime diyaloğa yer verilmemiştir. Türklerin, Ermenilere karşı olan kızgınlığının, Ermenilerin katlettiği yüz binlerce Türk’e yer verilmeyen soykırım propagandası yapan, sanatın evrensel ilkelerine tamamen aykırı olan bir yapım karşımızda. Ermeni bir milyarderin milyonlarıyla yapılmış bir film” diye konuştu.

    “Netflix’in bu filmi yayınlayacak olması Türk devletine ve milletine karşı bir meydan okuma cüretidir”

    Bu filmin Netflix’de yayınlanacak olmasının ciddi anlamda ses getireceğini kaydeden Başkan Eğilmez, “Eğer Ermeni diasporasının iddiası doğruysa, Netflix gibi dünyada 200 milyona yakın abonesi olan, Türkiye’de de 1 milyon 700 binden fazla kişiye hizmet veren dijital platformda yayınlandığında çok ciddi anlamda ses getireceğini düşünüyoruz. Netflix’in bu kararı hem sözde soykırıma hizmet edecek, hem sanata ihanet edecek, hem de Türk milletini töhmet altında bırakacak bir yapımdır. Netflix’in bu filmi yayınlayacak olması Türk devletine ve milletine karşı bir meydan okuma cüretidir. Bu oyuna alet olmaması için dernek olarak Netflix’i sosyal medya hesapları üzerinden uyarmaya ve protesto etmeye başladık. Vatandaşlarımızın da bu konuda bizi yalnız bırakmayacağına inanıyoruz. Vatandaşlarımızdan isteğimiz bu film yayınlanırsa aboneliklerini iptal edeceklerine dair ilan etmelerini istiyoruz. Türk tarihini bir sinema, bir tiyatro, bir diziyle karalayamazsınız ama bunlara da tepki vermek lazım” ifadelerini kullandı.

    “Filmde Türk asıllı oyuncu yer alıyor, bu seçimi neden yaptığını açıklamalı”

    Bir sinema sanatçısının hangi rolü oynayacağını tartışmanın kimsenin haddi olmadığını belirten Başkan Eğilmez, “Bir sanatçı hırsızdan polise, vatan haininden vatansevere, katilden mazluma her rolü oynayabilir. Ama tarihi bir filmde üstelik Türk asıllı bir oyuncunun rol almış noktasında da bir açıklama bekliyoruz. Türk asıllı oyuncu Osman Soykut’un niye bu seçim hakkını kullandığını net bir şekilde açıklamalı. Çünkü film tamamen kara propagandaya hizmet eden, Türk milletini kötü göstermeye çalışan, yalanlarla dolu bir yapım. Kendisinden bir açıklama bekliyoruz. Vatandaşlarımızı mutlaka Netflix’i protesto etmeye, uyarmaya ve film yayınlandığı takdirde de aboneliklerini son vermeyi ilan etmelerini bekliyoruz” açıklamalarında bulundu.