Etiket: Söyleşisi

  • Sanko okullarında online veli söyleşisi yapıldı

    Sanko okullarında online veli söyleşisi yapıldı

    SANKO Okulları Uzman Psikolojik Danışmanı Sezil Sağlamer, birinci sınıf velisi olmanın her zaman büyük ve kritik bir öneme sahip olduğunu söyledi.

    Birinci sınıf velilerine yönelik online düzenlenen ve okul yöneticileri ile öğretmenlerin de katıldığı seminerde “Birinci Sınıfta Velileri Neler Bekler” konulu sunum yapan Sağlamer, “Birinci sınıf velilerini nelerin beklediğini bilerek, doğru bir şekilde hazırlanmalarına yardımcı olmayı amaçladık” dedi.

    Sunumda “İlkokul Atmosferi, Ebeveynin Endişeleri, Çocuğun Endişeleri, Ödev, Okuma- Yazma ve Akran İlişkileri” gibi birçok başlığa değinen Sağlamer, “İlkokul nasıl bir yer, istediklerimi yapabilecek miyim”, “Teneffüste neler yapılır”, “Yeni arkadaşlarım kimler olacak”, “Öğretmenim nasıl biri, bana nasıl davranacak”, “Okul ne zaman bitecek” ve “Okuma yazmayı ne zaman öğreneceğim” konularının çocuğun en büyük endişeleri olduğunun altını çizdi.

    Sağlamer, velilerin “Çocuğum okuma yazmayı öğrenebilecek mi”, “Çocuğum okulunu, öğretmenini sevebilecek mi” ve “Çocuğum kendi başına tüm ihtiyaçlarını giderebilecek mi” konularındaki endişeleri gidermek için neler yapmaları gerektiği hakkında önemli bilgiler paylaştı.

    SANKO Okullarının 20 yıllık uzman öğretmenlik ve rehberlik sistemi ile biriktirdikleri, tecrübelerin paylaşıldığı seminer, velilerin sorularının yanıtlanmasıyla sona erdi.

  • “Covid-19 Pandemisinde Çalışan Gazeteci Olmak” söyleşisi

    “Covid-19 Pandemisinde Çalışan Gazeteci Olmak” söyleşisi

    Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) İletişim Fakültesinin ulusal basında çalışan mezunları, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü için öğrencilerle buluştu.

    İletişim Fakültesi Genç İfade Uygulama Gazetesi ekibinin düzenlediği “Pandemide Çalışan Gazeteci Olmak” başlıklı söyleşide, İhlas Haber Ajansı (İHA) Eğitim ve Sağlık Muhabiri Utku Şimşek, spor muhabiri Uğur Çem ve video editörü Sedat Elbasan, öğrencilerle pandemi sürecinde sahadan deneyimlerini paylaştı. Akademisyenlerin, öğrencilerin ve mezunların katıldığı söyleşi, OMÜ İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Araştırma Görevlisi ve Genç İfade Uygulama Gazetesi Editörü A. Ceren Başal Yıldız’ın moderatörlüğünde çevrimiçi olarak gerçekleştirildi.

    Pandemi döneminde basın çalışanları da riskli ve zorlu şartlar altında kamuoyunu bilgilendirmek için ara vermeden çalışan meslek gruplarından biri. Bu dönemde muhabir olarak çalışmanın yorucu olduğunu belirten İhlas Haber Ajansı Eğitim ve Sağlık Muhabiri Utku Şimşek, “Pandemi döneminde çalışan gazeteciler olarak, özellikle sağlık muhabiri olarak bu dönem bizim için çok yoğun ve yorucu geçti. Gerektiğinde yoğun bakım ünitelerine ve kovidli hastaların olduğu bölümlere girdik. Bu dönemde özellikle sağlık muhabiri olmak ayrıca çok riskli. Lakin sektörde kendinizi göstermeniz için de iyi bir fırsat” dedi. Doğru bilginin üretilmesi ve dolaşıma girmesinin önemli olduğu pandemi günlerinde, basın çalışanlarının bu konuda hem etik açıdan hem de kamuoyunu doğru bilgilendirmek açısından son derece titiz olması gerek. Pandemi döneminde haber üretim sürecinde tüm muhabirlerin özen göstermesi gerekir. Bazen farklı kurumlardaki haberleri görüyorsunuz, buruna gargara yapmak koronaya iyi gelir veya kolonya sürmek oradaki virüsleri öldürür gibi. Bu tür kullanılan ifadeler tamamen yanlış olduğu gibi aynı zamanda sizi koronaya yakalanmaya daha açık bir hale getiriyor. Böyle bir dönemde bu tür haberleri yapan muhabirler nedeniyle yetkililer sizinle konuşmaya çekiniyorlar, tabii bunda genç gözükmenizin de etkisi var. Kısaca doğru bilgiye, doğru kişilerden, doğru zamanda ulaşma noktasında zorluk yaşadığımız dönemler oldu” dedi.

    Video Editörü Sedat Elbasan da sağlık çalışanlarının bir tam gününü ve yoğun bakım ünitesinde yaşananları aktardıkları “Yaşam ve ölüm arasında: Haseki’de bir gün” başlıklı haber için, “Biz bu haberi yapabilmek için bakanlığa haberin yayınlandığı tarihten tam 3 ay önce başvurmuştuk. Aslında filmlerde gördüğümüz ve bize ütopya gibi gelen bir ortamdı. Sizin o görüntülerde yarısını gördüğünüz hastalar, gerçekte birer anne, baba veya çocuk. Her gün yayınlanan tablolardaki rakamların her biri birer can, her biri birer insan. Onları birebir, aranızda temas olmadan da olsa görmek sizi ruhsal olarak çok fazla etkiliyor. Aynı şey sağlık çalışanları için de geçerli. Orada yaşadıkları zorlukları görüyorsunuz, üstlerinden tulumları çıkardıklarında kıyafetlerinden akan suları görüyorsunuz ve aynı zamanda sokakta bazı insanların duyarsızlıklarını da gördükçe çok etkileniyor ve üzülüyorsunuz. Sonrasında haberin kurgusunu yapmak için görüntüleri tekrardan izlediğimizde gözlerimiz doldu. Lakin böyle bir tecrübeyi kişisel olarak deneyimlediğim için de çok memnunum. Bizim üniversitedeki staj dönemimiz 15 temmuza denk gelmişti. O zamanki mesleki heyecanımız, hevesimiz bambaşkaydı ve bir daha belki tekrarı olmayacak bir olaya tanıklık ettik. Pandemide Haseki’ye girerken de yine aynı heyecan vardı. 200-300 yılda bir denk gelen bir salgınla karşı karşıyaydık. Bu anı çekmiş olmak, birebir yaşamış olmak inanılmaz bir tecrübeydi. Çünkü geleceği büyük ölçüde yönlendirecek olan tarihe tanıklık ediyoruz. Bu nedenle bu olayların tanığı olduğum için mutluyum” diye konuştu.

    İHA muhabiri Utku Şimşek ise 2021 yılının ilk nakil haberini yapmak için gittiği hastanede yaşadıklarını şu şekilde anlattı:

    “8 yaşında yaklaşık iki yıldır diyaliz alan bir kız çocuğu vardı. 2020 yılının son saatlerinde Kahramanmaraş’ta 17 yaşında bir genç vefat edince bağışçı oluyorlar ve onun böbreği 8 yaşındaki kıza naklediliyor. Ben oraya gittiğimde bilmiyordum ama çocuk diyaliz hastalarına çok sıkı diyetler uygulanıyormuş. Çeşitli meyve sebzeleri yiyemiyorlarmış. Ameliyatı yapan doktor kız çocuğuna ‘Buse, Artık istediğin şeyi yiyip, içebilirsin, özgürsün. Ne yemek istiyorsun?’ diye sorunca Buse kuru fasulye yemek istediğini söyledi. 8 yaşındaki bir kız çocuğunun dünyadaki tek isteğinin kuru fasulye olması bizi bitirdi. Birçok kişi için çok sıradan olan bir yemeğin bir çocuk için bu kadar ulaşılmaz ve arzulanır olması sizi çok etkiliyor. Bu nedenle duygusallık bu meslekte bence önemli bir düzeyde var ama pandemi döneminde çok çok daha yoğun bir şekilde artıyor.”

    “Spor camiasının da eski tadı yok”

    Pandemide çalışan bir gazeteci olmanın yanı sıra Kovid-19’a yakalanan bir gazeteci olarak yaşadıklarını dile getiren spor muhabiri Uğur Çem, “Nisan ayının başında yan dalda çalışan bir muhabir arkadaşımız Almanya’ya gidip geldi. Bu nedenle virüs taşıdı. Lakin onun da hasta olduğundan haberi yoktu ama istemsizce bizlere bulaştırmış bulundu. Ben de tedavime başlamama rağmen aileme de bulaştırdım. 20 günlük bir tedavi sürecim oldu. 50 günün sonunda ofise dönebildim. Hastalık sizi hem fiziksel olarak hem de mental olarak çok fazla yıpratıyor. Önünüzü, yarınınızı göremiyorsunuz. Bu dönemde haberleri ve televizyonu özellikle izlemedim ama bir süre sonra dayanamayıp istemsizce bakma gereği duyuyorsunuz. Yakalanmamak için elimden geleni yaptım ama yine de yakalanmaktan kurtulamadım. Pandemi öncesinde bütün ulusal basın mensupları maçlara ve federasyon toplantılarına çok rahat katılabilirken pandemiyle beraber federasyonun aldığı karar doğrultusunda toplantılara sadece ajans muhabirleri katılabilir oldu. Biz dışarıdan ajans muhabirleri aracılığıyla sorularımızı ileterek cevaplarımızı alabildik. Bir kalabalık oluşmaması ve bulaş riskinin önlenmesi için bu tedbirler alındı. Bu dönemde futbolcular hakkında kovide yakalandı haberlerini yaparken özellikle dikkat ediyorsunuz. Çünkü kimse yalan haberinin gazetelerde dolaşılmasını istemez. Biz de mesleki etik açısından bu noktalara ayrıca hassas yaklaşıyoruz. Kısaca özetleyecek olursam maçlar da dahil olmak üzere spor camiasının eski tadı yok şu anda. Ama el mahkûm bu dönemi bu şekilde atlatmak zorundayız” ifadelerini kullandı.

  • ETÜ’de “Savunma Sanayi ve Askeri Kara Araçları” konferans ve söyleşisi gerçekleştirildi

    ETÜ’de “Savunma Sanayi ve Askeri Kara Araçları” konferans ve söyleşisi gerçekleştirildi

    ETÜ Bilim ve Fikir Topluluğu’nun düzenlediği Mucitparkın sponsor olduğu “Savunma Sanayi ve Askeri Kara Araçları” konulu konferans ve söyleşi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi konferans salonunda düzenlendi.

    ETÜ Rektörü Prof. Dr. Bülent Çakmak’ın açılış konuşmasının ardından davetli olarak katılan savunma sanayi mühendisi Hüseyin Said Nursoy, “Savunma Sanayi ve Askeri Kara Araçları” hakkında bilgiler verdi. Askeri araçların temel yapılarından, hava sistemlerinden ve deniz sistemlerinden bahsedildi.

    Sunumun sonunda öğrencilere kariyer ve savunma sanayi hakkında bilgiler verildi. Soru ve cevap bölümün ardından program Rektör Prof. Dr. Bülent Çakmak’ın savunma sanayi mühendisi Hüseyin Said Nursoy’a plaket takdimiyle son buldu.

  • ‘Oysa Rüyaydı’ kitabının söyleşisi ve imza günü gerçekleşti

    Sakarya Büyükşehir Belediyesi Ocak Kültür Sanat Etkinlikleri Merve Koçak Kurt’un yazdığı ‘Oysa Rüyaydı’ kitabının söyleşisi ve imza günüyle devam etti.

    Ocak Kültür Etkinlikleri Yazar Merve Koçak Kurt’un kaleme aldığı ‘Oysa Rüyaydı’ kitabının söyleşi ve imza günü etkinliğiyle devam etti. Kurt, “Yazmak benim en büyük rüyamdı. Hayatımda benim için as olan hep yazmak oldu” dedi.

    Yazmanın kendisi için yaşam biçimi olduğunu belirten Merve Koçak Kurt, “Yazmak benim en büyük rüyamdı. Belki çok klişe gelecek ama eskiden beri kendimi yazarak ifade ediyorum. Daha sonra yazmaya ara vermek zorunda kaldım. Çünkü lisede gazetecilik eğitimi alırken tercihlerimin çoğu edebiyat öğretmenliğiydi. Ama yazmak benim için bir yaşam biçimi olduğu için yazarlığa geri döndüm ve öykü yazmaya başladım. O zamanlar şiir çok okuduğum için ilk öykü kitabımı daha çok şiirsel yazdım. Zamanla yazma dilim evrildi ve öyküye daha yakın durmaya başladı. Hayatımda benim için as olan hep yazmak oldu. Öykü de karar kılma sebebim de modern çağın çok hızlı olması ve öykünün bir zaman diliminde yazılabilecek bir tür olmasıydı” diye konuştu.

    Konuşmasına devam eden Merve Koçak Kurt, “Kitabımın isminin ‘Oysa Rüyaydı’ olmasının sebebi sistematik bir şekilde olmadı. Yani ben rüyayla ilgili öyküler yazmalıyım diye düşünüp yazmadım. Sadece o sıralar rüyayla ilgili çok fazla şey okuyup izliyordum. Öyküleri yazarken rüya kavramı ruhuma sindi ve uzun bir süre kitabın ismi ne olmalı diye düşündüm. Daha sonra öykülerimin hepsini okuyunca rüya kavramının geçtiğini gördüm. Hepsinde bir şekilde rüyadan bahsetmişim ve öykülerimi karıştırırken ‘Oysa Rüyaydı’ diye bir cümlemi gördüm ve kitabın ismine karar verdim. Tesadüflere çok inanmıyorum ve kitap resmini de görür görmez evet kapak bu olmalı dedim” şeklinde konuştu.

  • GAÜN’de “Bu bir Mühendislik Konferansı değildir” söyleşisi

    Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Endüstri 4.0 Mühendislik Topluluğu tarafından düzenlenen Ufer Media Ajansı CEO’su ve Girişimci ve Yatırım Rehberi Ufuk Ayker’in konuşmacı olarak katıldığı “Bu Bir Mühendislik Konferansı Değildir” konulu söyleşi GAÜN Mühendislik Fakültesi Konferans Salonunda gerçekleştirildi.

    Söyleşide, öğrencilere tavsiyelerde bulunan Ufuk Ayker, öğrencilerin hayata birkaç sıfır önde başlamaları gerektiğini belirterek “Öğrencinin iş hayatına daha iyi hazırlanabilmesi için bir takım eğitimler alması gerekiyor. İşinizde daha kararlı olun. Üniversite yıllarında kendinizi geliştirin. Mühendislik sadece hesap yapmak ve beynin sol tarafını kullanmak değildir. Mühendis, hızlı çözümler üretebilen, asla pes etmeyen bir yapısı olması gerekiyor. Bir takım maddi ve manevi sıkıntılarla karşılaşacaksınız fakat bazı altın kurallar var. Bir mühendisin, ne zaman ve nerede ve nasıl arayacağını bilmesi ve iletişimi çok düzgün olması gerekiyor. AR- GE sürecinde zaman kavramı çok önemli. Bir mühendisin projesini tamamladığında pazarlayabilmesi için projesinin mentorü olması yani kendi işini pazarlayabilecek kadar pazarlamacı olması ve özelikle de sosyal medyayı çok iyi kullanması gerekiyor” diye konuştu.