Etiket: Sosyolog

  • Genç sosyolog, kansere yenik düştü

    Genç sosyolog, kansere yenik düştü

    Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler (AÇSH) İl Müdürlüğüne bağlı Palandöken Sosyal Hizmet Merkezinde görevli Aile Sosyal Destek Programı (ASDEP) personeli Sosyolog Hicran Aynalı, yakalandığı kanser hastalığına yenik düşerek, hayata veda etti.

    39 yaşında kanser hastalığına yakalanan Aynalı, Ankara’da ameliyat oldu, ameliyattan sonra fenalaşan genç sosyolog yoğun bakım ünitesinde tedavi altına alındı. Burada hayatını kaybeden Aynalı’nın cenazesi Erzurum’a getirildi.

    Aynalı için Abdurrahman Gazi Mezarlığında düzenlenen cenaze törenine AÇSH İl Müdürü Cemil İlbaş, Erzurum Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Zafer Aynalı, AÇSH İl Müdür Yardımcıları Celal Bilen, İsmet Erdal, Tamer Ekinci, Palandöken Sosyal Hizmetler Müdürü Arif Aras, Müdür Yardımcısı Vedat Gömleksiz, Nene Hatun Çocuk Evleri Müdürü Cevat Çimen ve Aynalı’nın ailesi ve mesai arkadaşları katıldı.

    AÇSH İl Müdürü Cemil İlbaş, hayat dolu ve mesleğinde başarılı bir personeli kaybetmenin üzüntüsünü yaşadıklarını belirterek, Aynalı’nın yakınlarına ve sosyal hizmet camiasına baş sağlığı diledi.

    İlbaş, Aynalı’nın ailesine taziyelerini ileterek, ‘’ Vefat eden personelimiz hayat dolu bir meslek elemanıydı. Sahada başarılı çalışmalara imza atıyordu. Personelimizi genç yaşta kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyoruz. Kendisine Allahtan rahmet, ailesi, yakınları ve camiamıza baş sağlığı dileklerimi iletiyorum’’ dedi.

  • Sosyolog Erol Erdoğan: “Cuntacıların isteği dindarları marjinalleştirmek ve komik göstermekti”

    Sosyolog Erol Erdoğan, 28 Şubat postmodern darbesinde cuntacıların isteğinin dindarları marjinalleştirmek ve komik göstermek olduğunu söyledi.

    Türkiye Gençlik Vakfı tarafından Kırıkkale Üniversitesi Mavi Salon’da düzenlenen panelde, 28 Şubat sürecinde ve sonrasında yaşananlar konuşuldu. 12 Eylül darbesini yapan zihniyetin Türkiye’deki bütün siyasi cepheler için farklı politikalar izlediğini söyleyen Sosyolog Erol Erdoğan, “İslamcılara, dindarlara, muhafazakarlara uyguladığı politikanın iki tane temel amacı vardı. Birincisi siyasetteki Müslümanları yer altına çekmek, marjinalleştirmek, mümkünse silaha sarılmalarını sağlamak, ötekileştirmek. İkincisi de Müslümanlığı komikleştirmek. O dönemleri yaşayanlar geriye doğru giderse ekranları, ekranlara çıkan tuhaf hocaları hatırlayacaklardır. İmam hatiplerle ilgili baskıları hatırlayacaktır. Zaten siyasete yasak gelmesinin temel nedenlerinden biri de buydu, çok sayıda derneğin kapatılmasının nedenlerinden bir tanesi de buydu. Müslümanlık komikleşsin, Müslümanlar da, siyasette olanlar da yerin altına çekilsin yani silaha başvursun, temel mantık buydu. Erbakan Hoca’dan Allah razı olsun. Sadece Erbakan Hoca’ya değil, o dönemdeki bütün ağabeylerimize, hocalarımıza, İslam’ı temsil noktasında yer alan bütün hocalarımıza teşekkür etmemiz gerekir. Bu oyuna düşmediler. O dönem 70 yaşındaki başörtülü bir kadını da, Kur’an kursuna giden çocuğu da aynı kefeye koyarak hepimizi düşman ilan ettiler. 28 Şubat’tan sonra ise cunta 2002 seçimlerine kadar elini yönetimden çekmemiştir. Üçlü koalisyonların dördüncü ortağı olmuştur” dedi.

    AK Parti Kırıkkale İl Başkanı Nuh Dağdelen ise, yaşanan dönemde ülkedeki ekonomik duruma dikkat çekerek, dönemin gazetelerinin manşetlerinden örnekler verdi. Dağdelen, “Bu dönem içerisinde ülkede irtica var, devlet gidiyor, devletin birliği bütünlü bozuluyor derken 21 tane bankanın içi boşaltıldı. 2001’de Türkiye Cumhuriyeti en ağır ekonomik krizini yaşadı. Yazarkasaların esnaf tarafından dönemin Başbakanına fırlatıldığı görüntüleri izlemişsinizdir. İşte o dönemde bankalarımızın içi boşaltılmış, 5 milyar 338 milyon dolar bir gecede uçmuş gitmiştir” dedi.

    28 Şubat sürecinde gazeteci Hasan Karakaya’nın kaleme aldığı bir köşe yazısından bahseden Dağdelen, yazının dönemin anlayışına verilmiş en iyi cevap olduğunu da dile getirdi.

    Panelin diğer konuşmacıları Prof. Dr. Cemal Fedai, Doç. Dr. Özgür Selvi ve Betül Biçkioğlu ise dönemin siyasi şartlarını ve yaşanan sıkıntıları anlattılar. Panele İl Genel Meclisi Başkanı Murat Çaykara, İl Milli Eğitim Müdürü İsmail Çetin, Kredi Yurtlar Kurumu İl Müdürü İsmail Haluk Karahan, Yahşihan Belediye Başkanı Ahmet Sungur ve çok sayıda kişi katıldı.

  • Sosyolog Öz: “Halep’te zafer olarak ilan etseler de, dünya tarihinde bir devletin alnına sürülmüş kara bir leke’’

    Halep’te rejimin yaptığı katliamları değerlendiren Sosyolog İsmail Öz, “21. yüzyıl dünyasında, insanlığın bu kadar hiçe sayıldığı, kendi insanına barbarca nasıl katliam yapıldığını herkes gördü. Dolayısıyla da bunun adı zafer falan değildir. Onlar ne kadar zafer olarak ilan etseler de, dünya tarihinde bir devletin alnına sürülmüş kara bir leke olarak anılacaktır” dedi.

    Akşam saatlerinde gelen haberle, Suriye rejimi uzun süredir muhaliflerin kontrolündeki Halep kentinde kontrolü ele geçirdiğini duyurdu. Bölgeden katliam haberleri art arda gelirken, konuyla ilgili açıklama yapan Sosyolog İsmail Öz, İhlas Haber Ajansı’na (İHA) önemli açıklamalarda bulundu.

    Suriye Rejim Ordusu’nun ilan etmiş olduğu zaferin kendilerine ait bir zafer olmadığının altını çizen Sosyolog İsmail Öz, “Bana göre bir devlet kendisini gerçekten güçlü hissediyorsa ve ordusuna da güveniyorsa, başkalarının sağlamış olduğu fırsatlarla zafer kazandığını iddia etmemeli. Onların zafer olarak adlandırdığı bu şey, Tıpkı İspanya İç Savaşı’nı kazanan Franco’nun Picasso’nun eserinde lanetlendiği gibi, tarihleri boyunca alınlarına sürülmüş kara bir leke olarak kalacak ve asla zafer olarak nitelendirilemeyecektir; tabi eğer bir tarih yazabileceklerse. Dünyanın gözüne baka baka aylardan beri onları kuşatma altında tutarak, katlederek, aç-susuz bırakan bu rejim, Rusya’nın da desteği ile insanları ölüme terk etmiştir. Binlerce çocuk, binlerce insan açlık ve susuzluktan ölmüştür. Hatta oradaki insanların yiyeceklerinin kalmadığı ve kedi eti yedikleri iddia edildi. 21. yüzyıl dünyasında, insanlığın bu kadar hiçe sayıldığı, kendi insanına barbarca nasıl katliam yapıldığını herkes gördü. Dolayısıyla da bunun adı zafer falan değildir. Onlar ne kadar zafer olarak ilan etseler de, dünya tarihinde bir devletin alnına sürülmüş kara bir leke olarak anılacaktır” diye konuştu.

    “Türkiye ile ittifak yapılmalı”

    “Şu net bir şekilde görülüyor ki, işbirlikçiler Esad’a destek verdiği sürece Suriye uzun bir dönem daha istikrara kavuşamayacaktır” diyerek sözlerine devam eden Sosyolog Öz, “İnsanlığın gözlerinin içine baka baka, zalimce, kendi çıkarları doğrultusunda ilerleyen uluslararası büyük güçlerin koz paylaşım alanına dönüşmüş, ölümler ve bölünmüşlüğün hat safhada olduğu bir yerde, kısa dönemde huzurlu bir ortam görebileceğimizi düşünmüyorum. Bir dönem Amerika’nın oradaki muhalifleri destekliyor gibi görünüp sonradan, bizim terör örgütü olarak ilan ettiğimiz PYD’ye doğru kayması onların müttefik olarak anılmasını sağladı. Bu, acı verici bir şeydir. Bu bölgede kendi durduğu yer ve tarihi misyonu itibariyle en çok iş birliği yapılması gereken ülke Türkiye’dir. Aynı zamanda NATO ülkesi konumundayız. Bundan dolayı bile Türkiye’ye yanında olunması gerekirken, bakıyorsunuz ki Amerika orada PYD ile ittifak içerisinde. Rusya da rejimi destekler pozisyonda. Ayrıca Çin, Rusya ve İran’ın çıkarlarının da çelişiyor gibi görünmesine rağmen, birbirlerine nasıl çok farklı noktalardan destek verdiğini de görüyoruz” dedi.

    “Umut noktası Fırat Kalkanı Harekatı”

    Orta Doğu coğrafyasının karmaşıklığından ve yaşanacak süreçte dünyayı ilgilendiren bu konuyla alakalı olabileceklerden de bahseden Sosyolog Öz, “Bütün bunların hepsi birlikte okunduğunda çok katmanlı bir sorun ortaya çıkıyor. Terör örgütleri de bu fırsat ortamını olabildiğince değerlendiriyor. Herkesin herkesi suçladığı bir pozisyonda, en büyük fırsat bugün terör örgütlerine verilmiştir. Ama bir umut noktası olarak Türkiye’nin yapmış olduğu Fırat Kalkanı Harekatı ile orada en azından belli bir bölgeyi kontrol altında tutarak ve güvenli bölge oluşturarak nefes alma alanı meydana getireceğiz. Bu parçalanmışlık, siyaset veya diplomasinin manevra alanını da oldukça kısıtlıyor. Ortada bir çaba var. Soğukkanlı olup, aklın ve sükunetin peşinden gidenler sadece düşüncelerini ifade edebiliyor. Bu coğrafya uzun vadede bir paradigmal kırılma yaşıyor ama bu, belli bir yere bağlanacaktır. Kısa vadede için söylediğimiz için söylediğimiz bu iyimser tabloyu ne yazık ki uzun vade için söyleyemiyoruz” ifadelerini kullandı.

    “Mazlum halkın ahını, manevi dünyada anlamlandırma yapanlar anlar”

    Halep’te yaşanan mevcut durumu değerlendirdikten sonra beklentilerini de paylaşan Sosyolog Öz, “Beklediğimizin ötesinde iyimser bir tablo ortaya çıkar inşallah. Ne olacağını tahmin edemediğimiz bir coğrafyada, negatif evrilme bu kadar çabuksa pozitif evrilme de o kadar çabuk olabilir ihtimali üzerinden konuşuyorum. Bunu ancak oradaki mazlum halkın ‘âh’ını işin içine katarak düşünen, manevi dünyada bir anlamlandırma yapabilen insanlar anlayabilir. Oradaki mazlumların ahının, bu zalimlerin önünü kesebilecek bir boyutta tecelli oluşturabileceğine de atıf yapmak arzusundayım” dedi.

  • Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü’ne sosyolog eli değdi

    Aile ve Sosyal Politikalar Erzurum İl Müdürlüğü’ne Cemil İlbaş bakanlık onayı ile vekâleten atandı. İlbaş, 2012 yılından beri Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdür Yardımcılığı görevini yürütmekteydi.

    İlbaş, Erzurum’a hizmet konusunda yoğun gayret içerisinde olacaklarını belirterek, kurumlar arası koordinasyonu önemseyeceklerini ifade etti.

    Erzurum’da uzun yıllar öğretmenlik ve yöneticilik yaptığını anımsatan İlbaş, kentin sosyolojik yapısı ile ilgili çeşitli araştırmalar yaptığını da ifade etti.

    Toplumun sosyo ekonomik risk gruplarına hitap eden Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın ülkemizde önemli bir görevi yerine getirdiğini belirten İlbaş, ‘’Bir Erzurumlu olarak, Erzurum’a uzun yıllar hizmet etmenin gururunu yaşıyorum. Bundan sonraki hizmetlerimizde kurumlar arası koordinasyonu önemseyerek yeni projelere imza atacağız. Kurumsal vizyonumuzun gelişmesi için elimizden geleni yapacağız. Amacımız Erzurum’a en iyi hizmeti sunabilmek. Akademik ve teorik birikimlerimizle sahadaki çalışmalarımızla, pratikte karşılaşılan problemlerin çözümlenmesi için çaba sarf edeceğiz. Bilgi ve pratiğin uyuşması başarı getirir. Amacımız, çalışma arkadaşlarımızla birlikte ekip ruhunu önemseyerek, şahit olduğumuz, birlikte duygulanıp birlikte çözüm üreteceğimiz hizmet modellerimizle devletin sıcak elini vatandaşlarımıza hissettirmektir. Bakıma muhtaç, engelli, çocuk, kadın şehit yakınlarımız ve gazilerimize önemli hizmetler sunuyoruz. Erzurum’un bütün ilçelerini tanıdığımız için yaşadığımız kentin kültürüne, değerlerine, sosyo ekonomik profiline uygun çalışmalar yürüteceğiz. Özverili çalışmalara imza atan kurum çalışanlarımızla hedeflerimizi her geçen gün büyüteceğiz ’’dedi.

    CEMİL İLBAŞ KİMDİR?

    1975 yılında Erzurum’un Pasinler ilçesinde doğan Cemil İlbaş, Erzurum İmam hatip Lisesini tamamladıktan sonra Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nden mezun oldu. İlbaş, Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümünde Yüksek Lisans eğitimine devam etmektedir.

    İlbaş, 1995- 1996 yılları arasında Kilis Lisesi’nde, 1996-2001 yılları arasında Nene Hatun Kız Lisesi’nde Felsefe grubu öğretmenliği yaptı. İlbaş 2001- 2008 yılları arasında çeşitli özel dershanelerde kurucu müdürlük, f elsefe grubu öğretmenliği, rehber öğretmenlik, KPSS eğitim bilimleri öğretmenliği görevlerinde bulundu.

    İlbaş, 2008-2010 yılları arasında Rıfkı Salim Burçak Kız Meslek lisesinde, 2010-2012 yılları arasında Anadolu İmam Hatip Lisesi Felsefe Grubu Öğretmenliği yaptı.

    2012 yılında Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdür Yardımcılığı görevine atanan İlbaş, 4 yıldır aynı görevi yürütmekteydi.

    İlbaş’ın Sınavların Büyüsü Bozuldu isimli kitabı ve ekip çalışmaları içerisinde yer aldığı Gelişim Psikolojisi, Ailece Evlilik Okulu Cep Kitapçığı, Erzurum Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü Sosyal Yapı Araştırması konularında eserleri bulunmaktadır.

    İlbaş, TÜBİTAK sosyoloji araştırma konusu ‘’Köy kızlarında modernleşme eğilimi’’2011’de Doğu Anadolu birinciliği alarak, Ankara’da sergilendi.

    Çeşitli gazete ve dergilerde köşe yazarlığı yaparak, TV ve radyo programları düzenleyen İlbaş’ın Türkiye’de Sosyal Yardımların Sosyal Politikalar Açısından Değerlendirilmesi, Doğum Yardımı Uygulama Örneği Yüksek Lisans Tez Araştıma Çalışması devam etmektedir.

    İlbaş, sınav kaygısı ve motivasyon, Aile İçi Eğitim Programı kapsamında aile içi iletişim alanında çok sayıda seminer düzenledi. İlbaş ayrıca Evlilik Okulu Projesi kapsamında yaklaşık 116 bin kişiye eğitim verilerek, kitapçık dağıtılmasını sağladı.

    Sosyo ekonomik destek, sosyal yapı risk haritasının oluşturulması ve boşanma danışmanlığı konusunda saha çalışmaları yapan İlbaş, kentin sosyo ekonomik profilini analiz eden çalışmalara imza attı.

    İlbaş, evli ve dört çocuk babasıdır.

  • Sosyolog İsmail Öz: “Büyüyen Bir Türkiye Var, Bunu Engellemek İçin Terörle Vurmaya Çalışıyorlar”

    Sosyolog İsmail Öz, “Terör örgütlerini kimlerin kışkırttığını anlamamak için tarih bilgisinden yoksun olmak gerekiyor. Bugün karşılarında dünya beşten büyüktür diyen, 1. Dünya Savaşı’nda kendisine biçilen role itiraz eden, büyüyen bir Türkiye var. Bunu engellemek için bizi terörle vurmaya çalışıyorlar” dedi.

    Vezneciler’de çevik kuvvet aracının hedef alındığı terör saldırısında 6 polis şehit düşmüş, 5 sivil hayatını kaybetmiş, 36 kişi de yaralanmıştı. Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Sosyolog İsmail Öz, patlama henüz bir örgüt tarafından üstlenilmemişken gelinen aşamada örgüt ismi vererek amaçlarına hizmet etmeye gerek olmadığını, asıl yapılması gerekenin resmin büyük parçasını görmek olduğunu söyledi. Türkiye üzerinde oynanan zayıflatma hareketlerinde terör örgütlerinin maşa olarak kullanıldığına ve benzer sahnelere tarihin tozlu sayfalarında da şahit olunduğuna dikkati çeken Öz, “Karşılarında ‘Dünya 5’ten büyüktür’ diyen bir Türkiye var. 1. Dünya Savaşı’nda biçilen rolüne itiraz eden bir Türkiye var. Bugün dünyada kendisine alan açmaya çalışan bir devletin faaliyetleri, dünyadaki ekonomik yönlendirmeleri ve büyük ölçekli yatırımları yapan hiçbir gücün çıkarına hizmet etmiyor. Doğal olarak bu güçler kendilerine yeni rakipler çıkacağını öngörerek daha büyümeden sindirme girişiminde bulunuyorlar. Bu amaçla bugün Türkiye’yi sıkıştırmak istedikleri bir köşe var. Zaten bu tip örgütler kendi bulundukları yapı içerisinde dünyanın en büyük ordularından bir tanesine sahip olan Türkiye Cumhuriyeti’ne tek başlarına zarar veremeyeceklerini kendileri de gayet iyi biliyorlar. Buna rağmen terör faaliyetlerine devam etmelerinin tek bir açıklaması kalıyor o da; başka yapılar adına vekâlet mücadelesi yürütüyor olmaları. Benzer sahneleri bizler Osmanlı’nın zayıflama döneminde çok açık şekilde gördük. O dönemde de Ermeni çetelerinin faaliyetlerini finanse ederek ve destekleyerek ülkenin zayıflatılması yoluna gidildi. Bu unsurları destekleyenler gerçek amaçlarını ortaya koyarak geldiler. 100-150 yıllık tarihte bu coğrafyada yaşananları görebiliriz. Bunları görmemek için, bu sosyolojiyi, bu siyaseti, bu tabloyu okuyamamak için herhalde tarihi bilmemek ve yaşananlardan ibret almamış olmak gerekir” dedi.

    “ALMANYA’NIN VE DİĞER AVRUPA ÜLKELERİNİN PKK ÜZERİNDEKİ TESİRİNİ BİLİYORUZ”

    Almanya Parlamentosu’nda onaylanan soykırım tasarısının da patlamayla ilişkili olabileceğini söyleyen Öz açıklamalarına şöyle devam etti:

    “Almanya’nın ve diğer Avrupa ülkelerinin terör örgütü PKK’yı nasıl kullandıklarını, nasıl kışkırtıcı faaliyetlerle Türkiye’nin üzerine saldıklarını biliyoruz. PKK’nın hangi yapılar ve Avrupa devletleri tarafından desteklendiği biliyoruz. Hareket alanlarını genişletmek için ne kadar yardım yapıldığı ortadır. Almanya bugün ortaya koyduğu tavırla bu tip durumları da bir şekilde değerlendirme noktasına taşımıştır. Bunun müsebbibi zaten Almanya’nın kendisidir bu sebeple patlamayı Almanya’nın teşvik etmiş olabilme ihtimali söz konusudur.”

    “Daha önce yapılan analizlere ve terör örgütünün hareket planlarına bakıldığında açık bir şekilde bugün Güneydoğu çevresinde verdikleri kayıpları ve neredeyse dağılma sürecine girmiş olmalarını saklamak ve yeniden yükselişe geçtikleri gibi bir algı operasyonu oluşturmak amacıyla bu eylemin gerçekleştirilmiş olduğu görülüyor” diyen Öz, “İstedikleri kadar hala ayakta oldukları mesajı vermeye çalışsalar da hareket alanlarının ne kadar daraldığı ve yok olma sürecine girdikleri bilinen bir gerçektir” diye konuştu.

    “Bir ibadet ve huzur ayı olan Ramazan ayında bile böylesi kanlı eylemleri gerçekleştirebilecek kadar gözleri kararmış ve canileşmişler ise bu insanların amaçları gayet açıktır” diye konuşan Öz, ancak ahlaki normu, kutsalı, sınırı olmayan odakların bu tip eylemleri gerçekleştirebileceğine vurgu yaptı.