Etiket: Sorunlara

  • Bölgesel sorunlara Türkiye ve ABD’den ortak tavır

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump arasındaki görüşmede bölgesel işbirliğinin artırılması ve terörle mücadelede kararlılık vurgusu yapıldı.

    Görüşmenin akabinde Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamada, görüşmede bölgesel meselelerin çözümü için iş birliğinin geliştirilmesi ve tüm terör örgütleriyle mücadelenin kararlılıkla sürdürülmesi hususlarında mutabık kalındığı bildirildi.

    Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Trump’ın New York’ta bir araya geldiği belirtilen açıklamada, şunlar kaydedildi: “Görüşmede, bölgesel meselelerin çözümü için iş birliğinin geliştirilmesi ve tüm terör örgütleriyle mücadelenin kararlılıkla sürdürülmesi hususlarında mutabık kalınmıştır.”

    İki liderin 25 Eylül 2017 tarihinde Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin gerçekleştirmeyi planladığı referanduma karşı oldukları ifade edilen açıklamada, bu tür bir adımın ciddi sonuçları olacağı vurgulandı.

    Görüşmenin basına açık bölümünde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Donald Trump görüşmeleri öncesi basın mensuplarına kısa birer açıklama yaptı.

    ABD Başkanı Trump: “İlişkilerimiz anlamında en iyi noktadayız”

    ABD Başkanı Trump açıklamasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünyanın çok zorlu bir bölgesinde çalıştığını belirterek, “Çok iyi işler çıkarıyor. Aynı zamanda ABD ile tabii ki ülke olarak çok iyi ilişkileri var. Geçmişe baktığımızda ilişkilerimiz anlamında en iyi noktadayız. Sayın Cumhurbaşkanı, burada olmanız bizim için bir büyük mutluluk” ifadelerini kullandı.

    “Amerika-Türkiye ilişkileri ve bölgesel gelişmeleri ele alacağız”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan ise şunları söyledi: “Birleşmiş Milletler Genel Kurulu vesilesiyle bulunduğumuz Amerika’da değerli dostum Donald Trump ile bugün bu heyetler arası ve ikili görüşmeyi gerçekleştirmek suretiyle, inanıyorum ki gerek Amerika-Türkiye ilişkileri, gerekse bölgesel gelişmeler ve dünyadaki diğer konuları ele alma fırsatını bulacağız. Ben de bu fırsatı yakaladığımız için kendilerine özellikle çok çok teşekkür ediyorum.”

  • Bel ağrıları insanların yaşam kalitesinde ciddi sorunlara yol açıyor

    Trakya Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Sevgi Özdinç, bel ağrılarının insanların yaşam kalitesinde ciddi sorunlara yol açtığını belirterek, sigara kullanımının bel ağrılarını üç kat arttırdığını söyledi.

    Trakya Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü tarafından Trakya Fizyoterapi Günleri adı altında ‘Bel Okulu’ konulu seminer gerçekleştirdi. Edirne Halk Eğitim Merkezinde düzenlenen etkinliğe konuşmacı olarak katılan Yrd. Doç. Dr. Özdinç, insanların yaklaşık yüzde 80’inin hayatlarında bir kez bel ağrısını deneyimlediğini söyledi.

    “Bel ağrısı önlenebilir bir şikayet”

    Yrd. Doç. Dr. Özdinç, “Bel ağrısı, kronikleşme dediğimiz uzun süre devam ederek tüm hayata yayılabiliyor. Aynı zamanda çalışanlarda iş gücü kaybına yol açarak, toplumlar üzerinde ciddi mali yükler oluşturuyor. Bel ağrılarından yüzde yüz kaçınamazsak bile önlenebilir bir şikayettir” dedi.

    “Sigara içenlerde bel ağrısı olması daha yüksek”

    Sigara kullanımının da bel ağrısını tetiklediğini belirten Yrd. Doç. Dr. Özdinç, “Sigara içmenin bel ağrılarını üç kat arttırdığı gözlendi. Çünkü dolaşımı bozduğu için vücudun her noktasındaki sonuçta omurların arasında bulunan disklerin beslenmesini bozduğu için buna sebep oluyor. İlerleyen yaşlarla birlikte ister istemez diskin beslenmesi bozulduğu için bir miktar esnekliğini kaybettiğinden dolayı bir yatkınlık oluyor ama sigara içimi bunu biraz daha arttırmış oluyor” ifadelerini kullandı.

    “Fiziksel olarak aktif bir yaşam sürmeliyiz”

    Vatandaşların tedbirlerle ve hareketli bir yaşam ile bel ağrılarından kaçınabileceğini belirten Yrd. Doç. Dr. Özdinç, “Ciddi ölüm riski taşımıyor ama yaşam kalitesinde ciddi olumsuzluklar yaratıyor. Bunu önlemek için tüm hayatımızda yaptığımız işlerde nasıl davranmamız gerektiğinin farkında olmamız gerekiyor. Bunun dışında tabi ki fiziksel olarak daha aktif bir yaşam sürmemiz gerekiyor. Bunun dışında bel ağrısından korunmak için bel çevresindeki kasların güçlü ve dinamik olması gerekiyor. Buna yönelik basit egzersizler yapılmalı. Kişilerde bir bel yakınması varsa bunun tanısının hekim tarafından konulmuş olması gerekiyor. Fizyoterapist tarafından da kişiye özelleştirilmiş egzersizlerin yapılması gerekiyor. Günlük hayatında kendisini koruması gerekiyor. İlaçların etkileri geçici. Çok ciddi dönemlerde ilaçlar bu etkileri azaltıyor ama hayatı boyunca bu sorunun tekrar etme riski var. Fiziksel olarak aktif olmalı ve kilo kontrolünü yapmalıyız. Fiziksel olarak aktif olduğumuz sürece aynı zamanda kilo kontrolü konusunda bir adım atmış oluyoruz” diye konuştu.

  • Duruş bozuklukları ciddi sorunlara yol açıyor

    Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Selçuk Dündar, duruş bozukluklarının ciddi sağlık sorunlarına yol açtığını söyledi.

    Medicana Samsun Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümünden Uzm. Dr. Selçuk Dündar, duruş bozukluklarının nedenleri ve tedavisi konusunda bilgi verdi. Dündar, “Postür(duruş), kişinin fiziksel ve ruhsal durumunu yaşantısı boyunca etkileyen önemli etkenlerden biridir. İnsanlarda duruş çeşitli faktörlerin etkisi altındadır. Bunlardan ailesel faktörler, yapısal bozukluklar ve alışkanlıklar duruş üzerinde belirleyici olmaktadır. Normal bir duruşta yandan baktığımızda sırtımızda hafif bir kamburluk (kifoz) ve belimizde hafif bir çukurluk (lordoz) bulunmaktadır. Bu eğriliklerin artması veya azalması duruş bozukluğuna ve ağrıya yol açabilmektedir. Ayrıca omurgada önden ve arkadan bakıldığında olan eğriliğe ise ‘skolyoz’ denilmektedir” dedi.

    “Skolyoz ciddi hastalıklara neden olabilir”

    İleri skolyozlarda, göğüs kafesinin daralması nedeniyle kalp ve akciğer sorunlarının da ortaya çıkabildiğini belirten Dündar, “Kötü duruş hayatın ileri dönemlerinde karşılaşılabilecek birçok romatizmal hastalığın, organ bozukluklarının ve ruhsal bozuklukların sebebi olabilir. Uzun süre masa başında çalışma, bilgisayar ve daktilo gibi klavyeli cihazların uzun süre kullanımı, çok fazla miktarda el işi yapanlar, çocukların okulda kendi boylarına uygun olmayan okul sıralarında oturması, çok küçük yaşlardan itibaren ağır sırt çantası taşımak, hatalı oturma, ayakta durma ve uyuma (uygunsuz yatak seçimi), aşırı kilolu olmak, duruş bozuklukları sonucu omuz ağrıları, boyun ağrıları, kürek kemikleri arasında ağrı, kol ve el bileği ağrıları en çok görülen şikayetlerdir” diye konuştu.

    “Oturmayı ve ayakta durmayı bilmiyor olabilirsiniz”

    Uzm. Dr. Selçuk Dündar, şu bilgileri verdi: “Tüm dünyada standart kabul edilen duruşun; ellerin yanlarda sallandığı önde veya arkada birleştirildiği ayakta durma postürüdür. İdeal ayakta durma pozisyonunda baş dik, ileri ve geri eğiklik yapmaksızın yanlardan bakıldığında kulaklar tam omuzlar hizasında olmalıdır. Göğüs dik durmalı, bel ve boyundaki çukurluklar normalden fazla veya az olmamalıdır. Karın düz olmalı, omuzlar dik olmalıdır. İdeal oturma pozisyonun da ise yük her iki kalça üzerine eşit olarak dağılmalı, bel ve sırt dik olmalıdır. Oturulan yer yeterli yükseklikte olmalı, her iki ayak yere eşit olarak temas etmelidir. Duruş bozuklukları fizik muayene ve çeşitli duruş analiz yöntemleriyle tespit edilir. Duruş bozuklukları belirli periyotlarda takip edilmeli hastalara uygun oturma, yatma ve ayakta durma teknikleri öğretilmeli, uygun korseler planlanmalı, fizik tedavi ve düzenli egzersiz programı düzenlenmelidir.”

  • Tedavi edilmeyen sinüzit önemli sorunlara yol açıyor

    Kulak Burun Boğaz Uzmanı Doç. Dr. Eren Taştan, burun çevresindeki sinüslerin iltihaplanması olan sinüzit hastalığının önemsenmesi gerektiğini söyledi.

    Taştan, tedavi edilmeyen sinüzitin şiddetli ağrılara yol açarak yaşam kalitesini azalttığını ve önemli komplikasyonlara da neden olabileceğini belirtti.

    Soğuk havaların sinüzit için risk oluşturduğu vurgulayan Taştan, “Herkes sinüzite yakalanabilir ama, alerjisi olan kişiler, burun yapısındaki bozukluk sebebiyle iyi nefes alamayanlar, sık enfeksiyon geçiren bağışıklık sistemi zayıf kişiler, astım hastaları, sigara içen kişiler risk grubunda yer alıyor” dedi.

    Taştan, akut sinüzitin belirtileri arasında; baş ve yüzde ağrı, koyu ve rengi değişmiş geniş akıntısı, burun tıkanıklığı, koku alamama, bitkinlik, kötü ağız kokusu ve ateşin sayılabileceğine dikkat çekerek, “Bu belirtilerin uzun sürmesi halinde kronik sinüzit olabileceği düşünülebilir. Bu şikayetleri taşıyan kişilerin vakit kaybetmeden doktora başvurmaları gerekiyor. Sinüzit tedavisini ertelemek, doktor tavsiyesi olmadan antibiyotik kullanmak sorunları çözmez ve hastanın gereksiz ağrı ve huzursuzluk çekmesine yol açar, yaşam kalitesini azaltır. Tedavi edilmeyen sinüzit önemli bir çok soruna da yol açar’ diye konuştu.

    Akut sinüzit tedavisinde, doktorun önereceği burun spreyi ve antibiyotik gibi ilaçların kullanıldığını ifade eden Taştan, sinüzitin kronik hale gelmesi ve ilaç tedavisine yanıt vermemesi durumunda ameliyat gerekebileceğini belirterek, şunları söyledi:

    “Sinüzit ameliyatı, enfeksiyon ve diğer sebeplere bağlı olarak tıkanan sinüs boşluklarını temizleyerek, doğal sinüs kanallarının genişletilmesi ve hastalıklı sinüs dokusunun iyileşmesini sağlayan cerrahi bir uygulamadır. Çoğu zaman, cerrahi müdahaleye gerek kalmadan doğru tedaviyle sorun çözülebilir veya hassas tekniklerle ve endoskopik müdahaleyle hastalar sağlığına kavuşurlar.”

  • Psikolog Levent Erdem: “Çocuk merkezli aile sorunlara yol açıyor”

    Psikolog Levent Erdem çocuk merkezli ailenin sorunlara yol açtığını belirterek, “Ailenin merkezine oturan, her istediği yapılan, istediği her şey anında eline verilen çocuk hedef koyamıyor, kendi başına iş yapamıyor, sorumluluk alamıyor ya da gereksiz özgüvenle yanlış kararlar alıyor, yoruluyor, üzülüyor” dedi.

    Psikolog Levent Erdem çocuk merkezli ailelerin çocuk ve toplum için uygun olmadığı, bunun kısa ve uzun vadede zararları olduğunu söyledi.

    Psikolog Levent Erdem, “Aileler çocuklarının eğitiminden ve yaşayışından başlayıp hemen hemen tüm konularda çocuğu merkeze alan bir yaşam şekli sürmeye başladı. Bazen de kendi çocukluklarında yaşayamadıkları şeyleri çocuklarına fazlasıyla yaşatmaya gayret gösteriyorlar. Ailenin yaşam şekli sosyal hayatı, ekonomik açıdan davranışları hep çocuğa göre şekillenmeye başladı. Komşu ziyaretleri “çocuğun yarın okulu var” diye hafta sonlarına ertelenmeye veya iptal ediliyor artık. İlk bakışta çok olumlu gibi görünen bu yaşam şekli beraberinde başka sorunları da getirmeye başladı. Çocuk merkezli davranan anne babalar ilk önce birbirlerini unutmaya başlarken, eşlerin birbirine olan iletişimi azaldı. ‘her şey çocuk için’ gibi bir ‘seferberlik’ havasına girildi” diyerek anne babaların kendilerini, tercihleri ve hatta birbirlerini unuttuğunun altını çizdi.

    “Çocuk merkezli aile sorunlara yol açıyor”

    Çocukların sevildiği ve önemsendiği aile gibi gösterilmeye çalışılan çocuk merkezli ailelerde ciddi sorunlar ortaya çıktı” diyen Psikolog Levent Erdem, “Evde el üstünde tutulan ve küçük prenses/prens muamelesi gören çocuk, arkadaşları ile bir araya geldiğinde, okul hayatına başladığında şok yaşıyor. Çünkü okulda kimse ona prenses / prens muamelesi yapmıyor. Diğer öğrencilerin gördüğü davranış şekli ona da gösteriliyor. Doğal olarak da çocukta bir travmaya neden oluyor. Bu özellikle okula yönelik olumsuz duygular gelişmesine sebep oluyor” ifadelerini kullandı.

    “Çocuklarla ilgili kararlar ailenin sorumluluğudur”

    Bunun yanında, çocuk merkezli aile yaşamı, çocuğa aile tarafından verilmesi gereken özgüvenin yeterince verilememesine de neden oluyor. Psikolog Erdem, “Ailede aşırı ilgi gören ve pohpohlanan fakat sorumluluk verilmeyen çocuk başarmanın, bir ‘işe yaramanın’ tadını alamıyor. Kendine yönelik değer algısını yeterince geliştirme fırsatı bulamıyor. Dış dünya ile iletişim kurmayı sağlıklı derecede öğrenemiyor. Anne babalar,

    çocuklar arkadaş olmadan, anne baba olduğunu, onun yerine doğru kararlar vermenin sorumluluğunu unutmadan, çocuğa saygı duyarak ama her istediğine evet demeden büyütmeli çocuklarını. Ailenin merkezine oturan, her istediğine evet denilen, istediği her şey anınla eline verilen çocuk hedef koyamıyor, kendi başına iş yapamıyor, sorumluluk alamıyor ya da gereksiz özgüvenle yanlış kararlar alıyor, yoruluyor, üzülüyor” şeklinde konuşarak anne babaları ailenin merkezine geçmeye davet etti.

    “Çocuk büyüyünce anne baba depresyona giriyor”

    Ailenin, hayatın merkezine çocuklarını koyan anne babalar çocuk büyüyüp bağımsızlığını kazanınca, evde tek başına kalıyor. Bu da depresyona yol açıyor” diyen Psikolog Levent Erdem, “Eşler çocuğa odaklanmaktan, birbirleriyle kaliteli zaman geçirmeyi unutuyorlar. Gidilecek yere, ne zaman gidileceğine, ne kadar kalınacağına çocuk karar verirken anne babaya düşünecek bir şey kalmıyor. Çocuk büyüyüp kendi hayatını kurmaya başladığında anne baba boşluğa düşüyor. Aslında çocuklarını büyütmüş, tam mutlu olunacak zamanda eşler mutsuz olup depresyona giriyor” ifadelerini kullandı.

    Psikolog Levent Erdem ailenin merkezinde kişiden çok kavramların olması gerektiğini söyledi. Erdem, “Aile anne, baba ve çocuklardan oluşan bir topluluktur. Her bir ögenin ayrı bir önemi ve değeri vardır. Tüm aile bireylerinin bireysel çaba ve gayretleri aile yaşamını oluşturur. Bu durumda da ailenin odak noktasına çocuğu koymak ve diğer noktaları göz ardı etmek, ikinci plana itmek sağlıklı bir davranış olmayacaktır. Çocuğa sosyal ve kişilik gelişimi yönünden zarar verecektir. Anne babaya, aralarında ilişki ve iletişim yönünden zarar verecektir. Ve ailenin yaşam biçimini olağanın dışına çıkarıp, doğal olmayan bir yöne doğru götürecektir. Burada çözüm, çocuk merkezli bir aile yapısı yerine, mutluluk ve başarı merkezli bir aile ve davranış yapısına dönmektir” şeklinde konuştu.