Etiket: sorunlar

  • Karataş: “Okullar açılıyor, sorunlar çözüm bekliyor”

    Karataş: “Okullar açılıyor, sorunlar çözüm bekliyor”

    Eğitim-Bir-Sen 2 nolu Şube Başkanı Mustafa Karataş, okulların açılmasıyla birlikte eğitim çalışmaları hakkında değerlendirmelerde bulundu.

    Eğitim-Bir-Sen 2 nolu Şube Başkanı Mustafa Karataş yayımladığı açıklamada şu ifadelere yer verildi:

    “2019-2020 eğitim-öğretim yılı, bir yanda geleceğe yönelik hedeflerin çizildiği diğer yanda ise bu hedefleri gerçekleştirmesi istenilen eğitim çalışanlarının sorunlarının çözümünün ötelendiği bir ortamda başlıyor. Yeni eğitim-öğretim yılında, yaklaşık 18 milyon öğrencimize ve bir milyonu aşkın eğitim çalışanımıza başarılar diliyoruz. Eğitim çalışanları, eğitim-öğretim yılını, sona eren toplu sözleşme sürecinde haklı, gerekli ve yerinde beklentilerinin ve taleplerinin kamu işverenince karşılanması bir yana üzerinde durulmadan geçiştirilmesinin, sorunlarına duyarsız, çözüm önerilerine kayıtsız kalınmasının burukluğuyla karşılamaktadır.

    Toplu sözleşme masasının eğitim hizmet kolunda tek yetkili sendikası olarak, öğretmenlerden, akademisyenlerden, eğitim kurumu yöneticilerinden, üniversite idari personelinden, Millî Eğitim Bakanlığı merkez ve taşra idari personelinden gelen, her biri eğitimin ayrı ve birden fazla sorununa çözüm olacak taleplerimizi masaya taşıdık. Bu taleplerimize kamu işvereni duyarsız kalmış, eğitim çalışanlarının sorunlarını çözme iradesini ortaya koyamamış, toplu pazarlık masası aracılığıyla sorunları çözme, eğitimin niteliğine katkı sunma imkânını heba etmiştir. Millî Eğitim Bakanlığı’nın 2023 Eğitim Vizyonu çerçevesinde eğitimde değişim ve dönüşümü hedeflediğini sürekli olarak ifade ettiği bir dönemdeyiz. Söz konusu hedeflerin gerçekleştirilebilmesi, köklü sorunlara kalıcı çözümler getirilebilmesi Bakanlığın sürdürülebilir politikalar benimsemesine bağlıdır. Değişim ve dönüşüm adımları sahadaki tecrübelerle, paydaşların görüşleriyle olgunlaştırılmadıkça meşruiyet tartışmasına maruz kalacak, isabet oranı yara alacaktır. Anayasal ve yasal hakları kısıtlanmış sözleşmeli öğretmen istihdamı, öğretmen açığının kadrolu istihdam yerine ücretli öğretmenlik gibi insan haklarına ve çalışma ahlakına aykırı yöntemlerle giderilmeye çalışılması, kamu maliyesini denkleştirme aracı olarak eğitim bütçesinin kısılması, okullara yeterli ödenek verilmemesi nedeniyle aksayan eğitim hizmetlerinin yanında kaynak bulma baskısı altında okul yöneticisi ve öğretmenlerin velilerle bağış üzerinden karşı karşıya getirilmesi, atama ve yer değiştirme takviminin sorun çözmek kadar sorun üretmeye neden olması, ek ders esaslarındaki adaletsizlikler, eğitim çalışanlarına yönelik giderek artan yaygın şiddet, okullar açılırken çözüm bekleyen başlıca sorunlardır. 2019-2020 eğitim-öğretim yılı içerisinde bu sorunların çözülmesinin eğitimin geleceği, verimliliği ve niteliği açısından çok önemli olduğunun altını çiziyoruz. Öğretmenlere 3600 ek gösterge verilmesi konusunda siyasi irade tarafından verilen söz halen ortada durmaktadır. Yine gerek Cumhurbaşkanlığı ikinci 100 Günlük Eylem Planı’nda gerekse Millî Eğitim Bakanlığı 2023 Eğitim Vizyonu Belgesi’nde “öğretmenlere 3600 ek gösterge verilmesi” somut hedefler olarak ortaya konulmuştur. 11. Kalkınma Planı’nda ve 2023 Eğitim Vizyonu Belgesi’nde öğretmenliğin bir kariyer mesleği olarak tanımlandığı/planlandığı dikkate alındığında, bir kariyer mesleği tanımlamasının gereği olarak da ek gösterge artışı gereklidir. Verilen sözlerin gereği artık yerine getirilmeli; eğitim çalışanları arasında meslek, görev, unvan ve yetki paralelinde bütün eğitim çalışanlarını kapsayacak, adil ve hakkaniyete uygun bir ek gösterge artışı konusunda somut adımlar atılmalıdır. Sözleşmeli öğretmenlik, uygulama gayesine ve gereceklerine hizmet etmediği gibi, başlı başına bir mağduriyet kaynağına dönüştüğü artık alenen ortaya çıkmış durumdadır. Kadroya geçiş ve yer değişikliği talebinde bulunabilme süresini 3+1 yıla indiren yasal düzenleme, eskisine nazaran sözleşmeli öğretmenlerin lehine olsa da soruna çözüm getirmediği aşikârdır. Sorunun nihai çözümü, eğitim-öğretim hizmetlerinin kadrolu öğretmenler eliyle gerçekleştirilmesi gerekliliğinin kabulüyle bütün sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirilmesidir. Bu köklü çözümün hayata geçirilmesine kadar geçecek zaman zarfında ise sözleşmeli öğretmenlere herhangi bir süre sınırlaması konulmaksızın, özellikle yer değişikliği süreçlerinde kadrolu öğretmenlerin sahip olduğu hakların tanınması gereklidir.

    Öğretmenin emeğini ucuzlatarak personel masraflarından kısıntı yapmaya çalışan ve mesleğin standartlarını düşüren ücretli öğretmenlik uygulaması, eğitimin kalitesine ve öğretmenliğin statüsüne ciddi bir darbe vurmaktadır. Emek sömürüsünün devlet eliyle tescillenmiş hâlini teşkil eden, ucuz işçilikten farksız ücretli öğretmenlik ayıbına bir an evvel son verilmelidir. Başta Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri olmak üzere, istihdamda güçlük çekilen yerlerde en büyük eğitim sorunu istikrarlı istihdamın sağlanamamasıdır. Eğitim çalışanlarına, zorunlu hizmet bölgelerinde görev yapmaları hâlinde illerin mahrumiyet durumlarına göre ilave özel hizmet tazminatı ödenmelidir. İstihdamda zorluk çekilen bölgelerde kadro istikrarı sağlamanın yolu cebri uygulamalar değil, teşviki yöntemlerdir. Devletin eğitim ve öğretim alanındaki görev ve sorumluluğunu, eğitim sisteminin ağır yükünü omuzlamış olan Millî Eğitim Bakanlığı’nın çalışma zamanını eğitimden ziyade personel iş ve işlemlerine hasretmek zorunda kalmasının sebebi, sürdürülebilir bir atama ve yer değiştirme politikası geliştirilememiş olmasıdır. Öğretmenlerin il içi ve iller arası yer değişikliği taleplerinin yerine getirilememesi, motivasyon kaybının yanında mesleki yabancılaşma, psikolojik rahatsızlık, eğitimin niteliğinin artırılamaması, çalışma barışının bozulması gibi sorunlara yol açmaktadır. “Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Süreci: Tespitler ve Bir Model Önerisi” odak analizimizde ortaya koyduğumuz gerçekler ışığında, talepleri azami ölçüde karşılayacak, mağduriyetleri önleyecek, adil, hakkaniyete uygun yeni bir atama ve yer değiştirme sistemine ihtiyaç vardır. Ek ders esaslarında ücret dengesizliğine ve mağduriyete neden olan hükümler, uzun bir zaman geçmesine rağmen değiştirilmemiştir. 2006 yılında köklü bir değişikliğe uğrayan ek ders esaslarında, değiştiği günden beri bazı adaletsizlikler devam etmektedir. Öğretmenlerin branşlarına göre ek ders ücretlerindeki adaletsizlik, okul türlerine göre yöneticilere verilen ve izahı mümkün olmayan ek ders ücreti farklılıkları ivedilikle giderilmeli, ek ders birim ücreti artırılmalıdır. Eğitim kurumu yöneticiliği profesyonel bir meslek olarak tanımlanıp, münhasır kadrolar üzerinden kazanılmış hakların korunduğu bir düzlemde liyakat ve mesleki ilerleme ekseninde yeniden kurgulanmalıdır. Öğretmenlik mesleğinin bütün boyutlarını ele alacak, bütünsel bir yasal düzenlemeye dayalı bir Öğretmenlik Meslek Kanunu’na ihtiyaç vardır. Öğretmenlik mesleğinin bütün veçhelerini kapsayan sistematik bir düzenleme olmaksızın, çok parçalı yapı altında mesleğin statüsünün artırılarak niteliğinin geliştirilmesinin sağlanmasının mümkün olmadığı, meslek mensuplarının mesleği ifa süreçlerinin sürdürülebilir olmadığı görülmektedir. Öğretmenliğin profesyonel bir meslek olarak değerlendirilmesi ve mesleki standartlara kavuşması isteniyorsa, öğretmene destek niteliğinde, mesleki gelişimini ve özerkliğini sağlayacak bir meslek kanunu ivedilikle çıkarılmalıdır. Eğitim çalışanlarına yönelik şiddet olayları münferit eylemler olmaktan çıkmış, yaygın bir toplumsal sorun hâline gelmiş ve toplumun geleceği açısından vazgeçilmez olan eğitim öğretim hizmetinin yürütülmesini sekteye uğratacak dereceye varmıştır. Bu şiddet sarmalına karşı eğitim çalışanlarını koruyacak, şiddete karşı caydırıcı yasal düzenlemeler yapılmalı, Bakanlık bu konuda sorumluluk üstlenmelidir. İlköğretim kurumlarının Bakanlıktan ya da mahalli idarelerden doğrudan ödenek alamamaları; okul yönetimlerini kamu kaynaklarının ve bu kaynakları harekete geçirme mekanizmalarının yetersiz kalmasıyla velilerle karşı karşıya getirmektedir. Buna ilaveten okul yönetimlerinin bir yandan okullara bağış konusunda kamuoyu ve idare baskısı altında ve soruşturma tehdidi karşısında bırakılması, diğer yandan zorunlu cari harcamalar için kaynak bulma yükümlülüğüne sokulması, hem eğitim-öğretime zarar verip bu sorunu okullar arası başarı farklılığının bir unsuru hâline dönüştürmekte hem okul yöneticilerine yönelik hukuksuz, haksız ve adaletsiz uygulamalara ve mağduriyetlere kapı aralamakta hem de yönetici/öğretmen ile öğrenci velilerini karşı karşıya getirerek okul iklimini ve okul-veli iş birliğini zedelemektedir. Okulların kendi kullanımlarına sunulmuş herhangi bir ödenekleri olmadığı dikkate alındığında, zorunluluk arz eden mal ve hizmet alımlarının ne şekilde karşılanacağı sorunu halen izaha muhtaç olup çözüm beklemektedir. Bu nedenle, okul bazlı ödenek tahsisi yapılarak personel dışı cari harcamaların yönetilmesi için ödeneklerin doğrudan okul idareleri tarafından kullanılması sağlanmalıdır. Darbe ürünü, demokrasiye ve insan haklarına aykırı kılık ve kıyafet yönetmeliğinin değiştirilmesi için ilk adımı atmak Millî Eğitim Bakanlığı’na düşmektedir. Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatı ile bağlı tüm kurum ve kuruluşlarda görev yapanlar, mesai saatleri içinde ve resmî görevlerinin ifasında, mevcut yönetmelik hükümlerine bağlı kalmaksızın, toplumca genel kabul görmüş esaslara göre kılık ve kıyafetlerini serbestçe seçebilmelidir. Bu konuda başlattığımız sivil itaatsizlik eylemi, talebimiz karşılanıncaya kadar devam edecektir. Eğitim-Bir-Sen olarak, Türkiye’nin daha müreffeh bir ülke olma yolundaki uzun vadeli hedeflerine ancak sorunlarını aşmış bir eğitim sistemiyle erişebileceğini vurguluyor; eğitimcilere verilen sözlerin yerine getirilmesinin önemini ifade ediyor, sorunların çözüme kavuşturulacağı bir eğitim-öğretim yılı temenni ediyor, bütün eğitim çalışanlarımıza ve öğrencilerimize başarı dolu bir yıl diliyoruz.”

  • İslam coğrafyasında yaşanan sorunlar anlatıldı

    Kayseri Büyükşehir Belediyesi KAYMEK ve Kayseri TÜGVA tarafından ortaklaşa olarak ‘Diriliş medeniyetlerinin Kuran ve Sünnetteki Temelleri’ konulu konferans düzenlendi.

    Dini Yüksek İhtisas Merkezi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen konferansın açılışında konuşan Merkez Müdürü Dr. Abdulkadir Kabdan, katılımcılara teşekkürlerini ileterek programın hayırlara vesile olmasını diledi. Daha sonra Bilal Kabdan’ın moderatörlüğünü yaptığı programda Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Yasin Pişkin, ‘Diriliş Medeniyetlerinin Kuran ve Sünnetteki Temelleri’ konulu konferans verdi. İslam coğrafyasında yaşanılan sıkıntılar hakkında konuşan Pişkin; “Bir önceki Kurban Bayramı’nda sadece 5 günde Mynamar’da 5 bin Müslüman aklınıza gelebilecek en vahşi şekilde katledildi. Sonrasında sadece Suriye’de 1 milyon Müslüman gözlerimizin önünde katledildi. Akdeniz ve Ege’de yaklaşık 20 bin insan soğuk sularda kayboldu. Akdeniz ve Ege’nin kıyılarında balıkların yerine çocukların vurduğu bir ortamda her Müslüman’ın yeniden düşünmesi gerekiyor” diye konuştu.

    Konferansta Pişkin kendisine yöneltilen soruları da yanıtladı.

  • Sorunlar en yetkili kişiye aktarılıyor

    Düzce Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nigar Demircan Çakar tarafından hayata geçirilen ve katılımcı yönetim modelinin en güzel örneklerinden olan Açık Kapı Günü, Düzce Üniversitesi’nde gerçekleştirilmeye devam ediyor.

    Açık Kampüs, Temiz Kampüs, Rektörümüz Öğrencilerle Buluşuyor ve Kantin Buluşmaları gibi birçok uygulamayla sosyal üniversite anlayışında öncü olan Düzce Üniversitesi, Açık Kapı Günü ile de çalışanlarının; memnuniyetinin arttırılmasını, görüş, öneri ve tespitlerini dinleyerek yönetimde söz sahibi olmalarını amaçlıyor.

    27. Açık Kapı Gününde üniversite mensuplarını makamında kabul eden Rektör Prof. Dr. Nigar Demircan Çakar, eğitim-öğretim, akademik çalışma, bilimsel proje ve sosyal sorumluluk gibi kendisine iletilen birçok konu hakkında değerlendirmelerde bulundu.

    Açık Kapı Günlerinde şu ana kadar 3 binden fazla paydaşı dinlediklerini dile getiren Rektör Çakar, geniş bir yelpazede faydalı paylaşımlar edindiklerini sözlerine ekledi. Uygulama ile bilgi yumağı biriktirdiklerini söyleyen Prof. Dr. Çakar, şehirden vatandaşların da kendilerini ziyaret ettiğini belirterek Açık Kapı Gününün kurumsallaşma, aidiyet ve güçlü iletişim gibi çok sayıda faydası olduğunu vurguladı.

  • Günübirlik daire ve apartlarla ilgili sorunlar görüşüldü

    Eskişehir’de günübirlik daire ve apart gibi işletmeleriyle ilgili yaşanan sorunların görüşülmesi için düzenlenen toplantıda pek çok önemli isim bir araya geldi.

    Eskişehir’de bir otelde düzenlenen toplantıya Tepebaşı Belediye Başkan Yardımcısı Erdoğan Aydoğmuş, Odunpazarı Belediye Başkan Yardımcısı Hüsnü Kaptan, Asayiş Şube Müdürü Ahmet Zihni Manap, Eskişehir Vergi Dairesi Başkanlığı Grup Müdürü Ziya Çizioğlu, Eskişehir Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürü Şennur Azade, Eskişehir İl Kültür Şube Müdürü Mustafa Serttaş, Büyükşehir Belediyesi Koordinasyon Kurulu üyeleri, Emniyet Müdürlüğü Kimlik Bildirim Müdürü Ercan Özaşık, turizm derneklerinin temsilcileri ve otellerin genel müdürleri katıldı.

    Vergi kaybı, haksız rekabet ve güvenlik sorunları

    Son dönemde sayıları giderek artan ve internet satış kanallarında sürekli karşılaşılan günübirlik daire, günübirlik apart yapılarının şehir turizmine etkilerinin değerlendirildiği toplantıda; bu konuda neler yapılabileceği tartışıldı. Yapılan ortak açıklamada ise bu problemin sadece Eskişehir değil tüm Türkiye’nin problemi olduğu ifade edildi. Bu durumun vergi ve kazanç kaybı oluşturduğu, turizm standartlarını düşürüp haksız rekabete fırsat verdiği ve güvenlik açısından son dönemlerde ülkemizde meydana gelen terör olayları incelendiğinde teröristlerin günübirlik apart ve daireleri tercih ettiğine dikkat çekildi. Daha geniş kapsamlı bir toplantı ile bu konunun Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine taşınması ve kanunlaşması gerektiği, ancak bu sürecin uzun zaman alabileceği bu nedenle bu yapıların ihbar edilmesi neticesinde cezai yaptırımlar gerektiği ifade edildi. Kayıt dışı ekonominin önüne geçilmesi ve toplum güvenliği açısından bu konunun çok önemli olduğuna değinilirken, bir an önce önüne geçilmesi gerektiğinde görüş birliğine varıldı.

  • Sağlıkta yaşanan sorunlar masaya yatırıldı

    Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası (Sağlık-Sen) Diyarbakır Şube Başkanı Nurhak Ensarioğlu, sağlık alanında Diyarbakır’da yaşanan sıkıntıların Türkiye’nin hiçbir yerinde olmadığını belirterek, bunun temelinde tamamen egoist yapının olduğunu savundu.

    Sağlık-Sen Diyarbakır Şubesince, sağlık alanında yaşanan sorunlar ve çözümlerine ilişkin toplantı düzenlendi. Bir restoranda düzenlenen toplantıya, Şube Başkanı Nurhak Ensarioğlu’nun yarı sıra şube yöneticileri ve 250 üye katıldı. Toplantıda konuşan Ensarioğlu, toplantının asıl amacının çalışanların sahadaki sorun ve sıkıntılarını paylaşabilecekleri bir ortam oluşturup, çözüm önerisi hazırlamak olduğunu ifade etti. Diyarbakır’da sağlık sorunlarının gün geçtikçe arttığını savunan Ensarioğlu, “Burada bir araya geldiğimizde sahadaki sorun ve sıkıntıların ne kadar büyük olduğunu bir kez daha gördük. İlimizin dört bir yanında gerek merkez ve ilçelerinde gelen temsilci kardeşlerimiz var. Bu kardeşlerimizin hastanelerde karşılaştıkları sorunlar ve sıkıntıları burada paylaşıp çözüm bulmak içinde elimizden geleni de yapacağız. Diyarbakır’da büyüyen sorunlarını Sağlık-Sen olarak elimizden geldiğince bunları dile getireceğiz. Amacımız vatandaşların burada iyi hizmet alabilmeleri ve çalışanlarımızın da mağdur edilmemeleridir. Sorunlarımızın bazıları kendi merkezlerimizde bazıları ise bakanlığa taşıyarak çözüm sağlıyoruz” dedi.

    Diyarbakır’ın sağlıkta sıkıntılı dönemler geçirdiğini ifade eden Ensarioğlu, “Birçok şehre giderek idarecilerle görüştüm Diyarbakır’da olan sıkıntılar Türkiye’nin hiçbir yerinde yok. Bu sıkıntıların temelinde tamamen egoist yapı var. Diyarbakır’da vatandaşlarla görüşmelerde, hastane yetersizliği, çalışma ortamlarının sıkıntıları ne zaman biteceğini soruyorlar. Biz de toplantımızda bu tür sorunları çözeceğiz ama bazı konular bizleri aşıyor” diye konuştu.

    “Yöneticiler, çalışanlarla barış içerisinde değil”

    Şehir Hastanesi projesinin bir an önce hayata geçmesini beklediklerini dile getiren Ensarioğlu, “Türkiye’nin birçok illinde var burada da olması iyi olur. Çünkü Diyarbakır hastaneleri bir tek buralı vatandaşlara değil çevre illerden gelen vatandaşlara da hizmet ediyor. Aslında Diyarbakır’ın bir sağlık üslubu olmalıdır. Bu şekilde aksayarak ve olumsuzluklarla gidecekse Şehir Hastanesinin bir katkıda bulunacağını düşünmüyorum. Eğitim Araştırma Hastanesi, bölgenin en büyük ve devasa hastane ama orada sağlıklı bir hizmet yok. İdare, çalışanlara mobbing uygulayarak, ego tatmin etme çabası içerisinde ve çalışanlarla barış halinde değiller. Sürekli çalışanları ötekileştirip, azarlayıp ve mobbing uygulayarak bir şeyler katacaklarını düşünüyorlar ama yapamıyorlar. Bütün olumsuzluklara rağmen sağlık çalışanları gece gündüz demeden ellerinden geleni fazlasıyla yapıyorlar. Çalışanlarımız aslında pek bir şey istemiyor. İstedikleri tek şey emeklerine saygı ve mobbingden uzak kalmak. Bunlarla ilgili bir çalışanlardan bilgileri toplayarak klasör haline getirip, genel merkez üzerinden Sağlık Bakanlığına ileteceğiz. Sağlık Bakanlığının bu konudaki hassasiyetini de ilimize pozitif baktıklarını da biliyoruz. Diyarbakır’da birçok hastanelerimizin işlevinin durduğunu ve çalışanlarında hastane bünyesinde hizmet vermeyeceği durumda olduklarını görüyoruz” ifadelerinde bulundu.