Etiket: sorun

  • Bakan Çelik Telefonla Sorun Dinledi

    Bakan Çelik, telefonla küçük ve büyükbaş hayvan yetiştiricilerinin sorunlarını dinledi.

    Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, sosyal paylaşım sitesi twitter’dan büyükbaş ve küçükbaş hayvan üreticilerine yaptığı çağrı üzerine, kendisini arayanlarla telefonla görüştü. Çelik, bir saati aşkın bir sürede 45 kişinin sorunlarını dinledi. Gölcük’ten arayan bir çiftçi, 2013 yılında çiftliğindeki 103 buzağıyı hastalık nedeniyle kaybettiğini anlattı. Olayın ardından kısa bir süre sonra 141 hayvanının daha hastalık nedeniyle öldüğünü belirten çiftçi, yetkililerden yeterli ilgili görmediğini söyledi.

    Çiftçinin şikayetini dinleyen Bakan Çelik, söz konusu olayda yöneticilerin ihmalinin tespit edilmesi durumunda gereğinin yapılması ve hesap verilmesi gerektiğini ifade etti. Çelik, il ve ilçedeki komu görevlilerinin sorunlar karşısında seri hareket etmesi gerektiğine dikkati çekerek, “Türkiye sathında hayvan sayımı 15-20 gün içerisinde yeniden hızlı bir şekilde gerçekleştirilecek. Çalışmalar yapacağız inşallah” diye konuştu.

    Bakan Çelik, telefon görüşmelerinin ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Çiftçilerin yem maliyetleri, hayvan kesimhanelerinin sayısının aşırı artması gibi sorunları kendisine ilettiğini, bunun yanı sıra yurt dışından özellikle İtalya’dan daha iyi bir ırk manda çeşidini getirmek istediklerini dile getirdiklerini bildirdi.

    Meraların verimli kullanılması ile ilgili talepler geldiğini belirten Çelik, koyun keçi birlikleri ile ilgili ’demokratik bir seçim ortamı oluşturulmadığına’ yönelik bir şikayet aldıklarını söyledi.

    Çelik, süt fiyatlarının düştüğünü ancak verilen teşvikten duyulan memnuniyetin kendilerine iletildiğini kaydetti. Süt alımlarında sanayicilerin tekelci bir yaklaşımda bulunmasının önlenmesine ilişkin isteğin dile getirildiğinin altını çizen Çelik, süt ve kırmızı et sanayicileri ile bir araya geleceklerini ve üreticilerin sıkıntı yaşamaması için görüşmeler yapacaklarını ifade etti.

    “YUMURTA TEBLİĞİNİN AMACI TÜKETİCİNİN SAĞLIĞINI KORUMAK”

    Çelik, yumurtadaki ’tarih’ tartışmalarının sorulması üzerine de yumurta ile ilgili düzenlemelerin 2014 yılının aralık ayında hayata geçtiğini anımsatarak, ilgili üreticilerin gerekli önlemleri alması için bir sene verildiğini, dün itibarıyla bu sürenin dolduğunu kaydetti. Bu tebliğin amacının tüketicinin sağlığını korumak olduğunu vurgulayan Çelik, “Küçük üreticiler için de 12 Eylül 2015’te yayınlanan bir yönetmelikle ’En fazla 250 kanatlıya sahip olan işletmelerin tarih yazma zorunluluğu olmayacak’ diye bir düzenleme yapılmış durumda. Amaç onların da gelecekte bu sürece adapte olmalarını sağlamak ama belli bir büyüklükteki işletmelerin artık bu sürece geçmesi gerekiyor. Küçük işletmecileri korumaya dönük böyle bir adım atmış bulunuyor. İnşallah yakın bir süreçte tüketici sağlığını korumaya dönük bu ve benzer kurallara bütün üreticilerin uyması gerekiyor” diye konuştu.

    Bakan Çelik, şap hastalığından dolayı et fiyatlarının artıp atmayacağına ilişkin bir soruyu da şöyle yanıtladı: “Henüz çocuk doğmamış. Şimdi bunu konuşarak piyasada gereksiz bir algı oluşturmayı doğru bulmuyorum. Böyle bir sorun söz konusu değil. Gerek hayvan sayısı, gerek geneli itibarıyla hayvan sağlığı açısından bir sorun yok, karantina bölgeleri de belli. Orada da bütün teşkilatımız çok yoğun bir şekilde çalışmalarını sürdürüyorlar. Şu anda etle ilgili bahsettiğiniz sıkıntı söz konusu değil”.

    Küçükbaş ve büyükbaş hayvancılık ile ilgili verdikleri destekler olduğunu hatırlatan Çelik, “Bu uygulama, ’Söz konusu destekleri acaba daha verimli hale dönüştürebilir miyiz’ sorusuna katkı sağlıyor. Dolayısıyla bu görüşmeler boş bir telefon trafiği değil, bu trafiğin yaptırımlara dönüştüğünü önümüzdeki süreç içerisinde göreceğiz” dedi.

  • (Özel Haber) Türkiye’de Değil Kendi Ülkelerinden Çıkarken Sorun Yaşıyorlar

    Rusya’dan Türkiye’ye eğitim için gelen Rus uyruklu öğrenciler, kendi ülkelerinden çıkarken çeşitli sorunlar yaşadıklarını ancak Türkiye’ye girişte, çıkışta ve burada herhangi bir sorunla karşılaşmadıklarını söylediler.

    Aileleri Rusya’da yaşayan Ibrakhim Anvarov, Shamil Askarov ve Ruslan Liutfiev, çeşitli eğitim programlarıyla Anadolu Üniversitesi’nde eğitim görüyorlar. Kimisi 1 yıl, kimisi 5 yıl önce eğitim için Eskişehir’e gelen Rus uyruklu öğrencilerin, Türkiye-Rusya krizinin yaşanmasının ardından tatları birazcık da olsa kaçtı. İki ülke arasında “barış” isteyen öğrenciler, Anadolu Üniversitesi’nde ve Türkiye’de şuana kadar herhangi bir sorunla karşı karşıya gelmediklerini ancak Türkiye’ye gelişleri sırasında Rusya’da sıkıntılar yaşadıklarını söylediler. Rus uyruklu öğrenciler, Türkiye gelecekleri zaman Rus yetkililer tarafından kendilerine, “Neden Türkiye’ye gidiyorsunuz?”, “Neden burada değil de Türkiye’de eğitim alıyorsunuz?” şeklinde sorular yöneltildiğini anlattılar.

    “ÜNİVERSİTE VE REKTÖR BEY HER ZAMAN BİZİM YANIMIZDA”

    Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Sinema ve Televizyon Bölümü 3’üncü sınıf öğrencisi Ibrakhim Anvarov, Türkiye’ye geldiğinden beri herhangi bir sorunlar karşılaşmadığını kaydetti.

    Türkiye ve Anadolu Üniversitesi’nin kendilerine çok iyi sahip çıktığını belirten Anvarıv, “Sadece Türkiye’ye gelirken gümrükte sorular soruyorlar. ‘Niye Türkiye’de eğitim, niye Türkiye, hangi bölüm?’ gibi sorularla karşı karşıya kalıyoruz. İki ülkenin arasının bozulması bizim için iyi değil. Yani her türlü tepkilerle karşı karşıya geliyoruz ve bundan rahatsızlık duyuyoruz. Özellikle Rusya’nın Türkiye’ye karşı olan tavırları… Türkiye açısından bir şey yok ama yinede huzursuz oluyoruz. Ancak Türkiye özellikle de Anadolu Üniversitesi, sadece Rus uyruklu öğrencilere karşı değil, bütün yabancı uyruklu öğrencilere çok iyi bakıyor. Geçenlerde zaten rektör beyle bile görüşmelerimiz oldu. Üniversite ve rektör bey her zaman bizim yanımızda” dedi.

    “ORDA OKUMAYIN GİBİ SÖYLEMLERLE KARŞILAŞIYORUZ”

    Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi İşletme Bölümü 2’nci sınıf öğrencisi Shamil Askarov, krizin iki ülke arasındaki ilişkileri çok etkilediğinin görüldüğünü ifade ederek, kendileri için sadece Rusya’dan Türkiye’ye gelişlerde gümrükte bir takım sorunlar teşkil ettiğini aktardı. Askarov, “Gidişte ve gelişte birazcık bekletiyorlar. ‘Niye Türkiye’ye gidiyorsunuz, orada okumayın’ gibi soru ve söylemlerle karşılaşıyoruz. Bugüne kadar Türkiye’de bir sorunla karşılaşmadık” diye konuştu.

    “KRİZİN BİTMESİ İKİ ÜLKE İÇİN DE DAHA İYİ OLUR”

    Krizi değerlendiren Askarov, şöyle devam etti:

    “Krizle ilgili gelişmeleri haberlerden takip ediyoruz ama haberler de iki taraflı yapılıyor. O tarafta tam zıddını konuşuyorlar, Türkiye’de tam tersi. İkisi birbirini tutmuyor. O açıdan bir ortak karara gelemiyorlar. Ama bu krizin bitmesini arzu ediyoruz. Krizin bitmesi bizim için daha iyi olur. İki ülke için de daha iyi olur.”

    “BARIŞA İHTİYAÇ VAR”

    Anadolu Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Spor Yöneticiliği Bölümü 1’inci sınıf öğrencisi Ruslan Liutfiev, barışa ihtiyaç olduğunu söyledi.

    “Krizin Türkiye’de bizi bir etkisi olmadı” diyen Liutfiev, “Sağ olsunlar Türk vatandaşları çok saygılılar. Hiçbir ırkçılıkları yok, insan gibi davranıyorlar. Rusya tarafında sınırı geçerken sıkıntı oluyor. ‘Niye Türkiye’yi seçtin, niye o üniversiteyi seçtin, neden Rusya’da okumuyorsun’ gibi şeylerle karşılaşıyoruz, maalesef” ifadelerini kullandı.

    “PROTOKOL HAZIRLIĞINDA BULUNDUĞUMUZ İKİ ÜNİVERSİTE PROTOKOL YAPMAYACAKLARINI BİLDİRDİLER”

    Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Naci Gündoğan ise, üniversitelerinin Rusya’yla çeşitli düzeylerde ilişkileri olduğunu kaydetti. Gündoğan, “Rusya’daki üniversitelerle protokollerimiz, değişim programlarımız var. Bu çerçevede Rusya’dan gelen ve Rusya’ya gönderdiğimiz öğrencilerimiz var. Şuana kadar çok ciddi bir problemle karşılaşmadık. Protokol hazırlığında bulunduğumuz iki üniversite protokol yapmayacaklarını bildirdiler. Bir iki üniversite de var olan protokollerimizin süresini uzatmadı. Ama ağırlıklı olarak çok ciddi iptaller yaşamadık” diyerek sözlerini sürdürdü.

    “RUSYA’DA BULUNAN ÖĞRENCİLERİMİZ SIKINTILI”

    Prof. Dr. Gündoğan, Rusya’da bulunan Türk öğrencilerin bir takım sorunlar yaşadığını ancak Türkiye’de bulunan Rus uyruklu öğrencilerin krizden etkilenmediğini anlatarak, “Rusya’da bulunan öğrencilerimiz bize bir takım sıkıntılarını ilettiler. Hatta bir öğrencimize, biletini alarak derhal ülkeyi terk etmesi söylenmiş. Diğer öğrencilerimiz de Rusya’da gerçekten sıkıntılı. Ama Türkiye’de bulunan Rus uyruklu öğrenciler açısından hiçbir sıkıntımız yok. Biz kendilerini hep misafirimiz olarak gördük, bundan sonra da görmeye devam edeceğiz. Anadolu Üniversitesi bünyesinde şuanda yaklaşık 5 bin yabancı uyruklu öğrenci var. Bunların bin tanesi kampüslerimizde örgün eğitim gören öğrenciler, bunların içerisinde de 17 tane Rus uyruklu öğrencimiz var. Öğrencilerimizle hiçbir sıkıntımız yok, eğitimlerine devam ediyorlar. Biz de tabi önümüzdeki dönemde de devam etmelerini istiyoruz” şeklinde konuştu.

    “RUS UYRUKLU ÖĞRENCİLERİMİZ AÇISINDAN HİÇBİR PROBLEM YAŞAMIYORUZ”

    “Buradaki Rus uyruklu öğrencilerimiz açısından hiçbir problem yaşamıyoruz” diyen Gündoğan, şöyle konuştu:

    “Biz tabi hem ülke hem de üniversite olarak bu tür gerginliklerin eğitim alanına yansımaması gerektiğini düşünüyoruz. Bu tür gerginlikler ülkeler arasında zaman zaman olur ama diplomatik yolla çözülür ki diplomasi de bu tür sorunları çözmenin en iyi yoludur. Eğitimi de biz ülkeler arasındaki dostlukların köprüsü olarak görüyoruz. İnşallah önümüzdeki dönemde özellikle üniversiteler aracılığıyla, eğitim aracılığıyla var olan sorunlar yumuşatılır ve diplomasiyle de çözülür. Neticede oradaki öğrencilerimiz sıkıntılı, biz bunun farkındayız. Ama biz buradaki Rus uyruklu öğrencilerimiz açısından hiçbir problem yaşamıyoruz. Onlar eğitimlerine devam edecekler.”

  • Iğdır’da Toprak Reformu Sorun Oldu

    Iğdır’ın Aralık ilçesinde yapılan toprak reformunda hak iddia eden köylüler isyan etti.

    Aralık ilçesine bağlı Hasanhan köyünde yapılan toprak reformu, hak talep eden bazı köylülerin tepkisine neden oldu. 2005 yılında çalışma başlatılan toprak reformu ile ilgili Hasanhan köyünde 450 başvuru yapıldı. O günkü dosyalar esas alınarak toprak reformunda yararlanan bazı aileler, haklarının eksik verildiğini savunarak bu reformla evlerinin bahçelerinin ellerinden gideceğini iddia etti. Arazi ölçümlerine gelen yetkililere tepki gösteren ve evinin damına çıkan İbrahim Altay (65) isimli yaşlı adam, üzerine benzin dökerek kendini yakacağını söyledi. Köye gelen jandarma, olay çıkmaması için güvenlik önlemi aldı. Uzun süre evin damında bekleyen Altay, sinir krizi geçirerek bayıldı. O arada jandarma ekipleri, yaşlı adama ilk müdahaleyi yaptı. Kendine gelmeyen adam, olay yerine çağrılan ambulansla Iğdır Devlet Hastanesine kaldırıldı.

    Arazi dağıtımında kendilerine haksızlık yapıldığını savunan Hacer Engeç isimli kadın, haklarının verilmemesi halinde kendilerini ve çocuklarını yakacaklarını söyledi. Engeç, 23 yıldır tarlada çalıştığını anlatarak şöyle konuştu:

    “Boynumdaki altınları satarak tarlama yatırdım. Sırtımda toprak taşıdım. Şimdi hakkımın olmadığını söylüyorlar. Ben bu köylü değil miyim? Babam, dedem bu köylü değil mi? 4 çocuğum ve sakat kocamın tek geçim kaynağı bu topraktır. Şimdi bunu elimden alıyorlar. Benim iki askerim var, bir kaynım askerliğini yaparken gazi oldu. Peki, ben gazi veriyorum bu vatan için nasıl olur benim bu toprakta hakkım olmaz. Bu köyde yaşayan kayınpederimin 12 çocuğu var, hiçbirine toprak verilmiyor. Babamın 6 çocuğu var, onlarında hiçbirine hak verilmiyor.”

    2005 yılında yetkililerin kendilerine 60 dönüm yer verileceğini söyleyerek imza alındığını anlatan Engeç, “Yani tapulu 20 dönüm yeriniz varsa 60 dönüme tamamlanacak. Her aileye 60 dönüm yer verilecekti, bizde bunu böyle kabul ettik. Öylesi var 100 dönüm yer almış, öylesi de var bizim gibi hiç yer verilmemiş. Şimdi toprak dağılsa birçok aile göç etmek zorunda kalacak. Nereye gidelim, Rusya’ya mı Ermenistan’a mı gidelim, nereye gidelim?” diye konuştu.

  • Cinsellikte Sorun Yaşayan Çiftler, Uzmandan Yardım Almalı

    Psikiyatrist Psikoterapist Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Üney, cinsel ilişki sıklığı sorun haline gelen çiftlerin, bir cinsel terapistten yardım almalarının uygun olacağını söyledi.

    Yrd. Doç. Üney, “Hatta bu konu çiftler arasında çatışma konusu bile olabilir. Araştırmalarda çiftlerin genel ortalama cinsellik sıklığı haftada 2-3 kez olduğu görülmüştür. Evliliklerde cinsellik sıklığı eşler için yaşamları boyunca tartışma konusu olarak devam eder ve asla çözülmez. Esasen çiftin cinsellik sıklığı her ikisinin ortak kararı olmalıdır. Bazı çiftler hemen her gün cinsellik yaşarken bazıları çok daha seyrek olarak yaşamaktadır. Çiftlerin birçoğu cinsellik konusunda birbirleriyle konuşmamaktadır. Cinsellik alnındaki isteklerini dile getirmemekte, karşı tarafın tahminlerine hatta yalan yanlış, arkadaşlarından öğrendikleri kadar cinsel bilgilerle hareket etmektedirler. Eğer çiftin cinsel ilişki sıklığı sorun haline gelmişse bir cinsel terapistten yardım almaları uygun olacaktır” dedi.

    Yrd.Doç.Dr.Rıdvan Üney, ilişkinin ilk dönemlerinde çoğunlukla her gün cinsellik yaşandığını, sonrasında yavaş yavaş sıklığın düştüğünü, bazı çiftlerde ise her gün cinsellik devam edebildiğini belirtti.

    Yrd.Doç.Dr.Rıdvan Üney, her gün cinselliğin yararlarını şöyle aktardı: “Her gün cinsellik, erkeklerde erken boşalma sorununu zaman içinde azaltmaktadır. Kadınlarda her gün cinsellik orgazm olma ihtimalini artırır ve orgazm olmaya kadar geçen zamanı kısaltır. Çiftin birbirine olan duygusal ilgisini artırır. Cinsellik kalp hastalıklarına karşı koruyucudur. Cinsellik bağışıklık sistemini güçlendirir. Düzenli cinsellik migren sorunun oluşmasını engeller. Cinsellik oldukça enerji harcatır. Bu sayede formunuzu korumanıza yardımcı olabilir. Cinsellik sonrası salgılanan hormon olan prolaktin ve cinsellik esansında salgılanan oksitosin vücudun gevşemesini ve mutluluk düzeyini artırır. Kişinin strese karşı dayanıklılığını artırır. Sorunlarla daha iyi başa çıkabilir. Kadınlarda adet sancılarının azalmasını sağlar. Güven duygusunu artırır. Prostat kanseri riskini azaltır. Sık cinsellik cinsellikle ilgili kaygıları azaltır. Özgüveni artırır. Partnerinizin sizi daha çekici algılamasına neden olur. Partnerinizle cinselliği daha rahat konuşmanızı sağlar. Uykunuzun daha kaliteli olmasını sağlar. Şefkat duygusunu artırır. Eğer sorun yoksa, gebelikte yaşanan cinsellik kadının hamilelikte eşinin kendisini beğenmesiyle ilgili kaygılarını azaltır. Evliliğin genel sorunları üzerinde olumlu etkileri vardır.”

    Yrd.Doç.Dr.Rıdvan Üney, her gün cinselliğin sakıncalarını ise şöyle anlattı: “Eşlerden birinin bu konuda isteksiz olması, aralarındaki çatışmayı artırır. Aşırı cinsellik çiftin sosyal yaşamını sınırlandırabilir. Aşırı cinsel istek durumlarında uygunsuz partner ilişkileri artabilir. Bu da çeşitli cinsellikle bulaşan hastalıklara yakalanma riskini artırır. Eşlerden birinin aşırı cinsel isteği, diğerinde cinsel isteksizlik riskini oluşturabilir. Bazı çiftler için bir sorun çözme yöntemi şekline dönüşebilir. Bu durum sorunun çözümünün ertelenmesine neden olabilir. Kadının adet dönemlerinde tartışmalara neden olabilir. Cinselliğin olamadığı günlerde kişiler sıkıntı yaşayabilirler. Bazı kişilerde yorgunluğa neden olabilir. Cinselliğin sıklıkla gece yaşanmasından dolayı, zaman zaman uyku sorunu yaşanmasına neden olabilir. Doğal olarak, zaman zaman cinsel sorun yaşayabilirler. Bu durum çiftte ciddi hayal kırıklığı yaratabilir. Cinsellikte önemli olan çiftin sorunları konuşabilmesidir. Bu sayede sorun olan ve çözülemeyen durumlarda yardım almaları ve mutlu bir cinsellik yaşamaları daha kolaylaşabilecektir.”

  • Doktor Esin Yalınbaş: “Prematüre Bebekler Artık Sorun Değil”

    Kütahya’da, Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) Evliya Çelebi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin Neonatoloji Uzmanı Dr. Esin Yalınbaş, prematüre doğan bebeklerin artık sorun olmadığını ifade etti.

    Son yıllarda Türkiye’de prematüre doğum oranlarının arttığını söyleyen Neonatoloji Uzmanı Dr. Esin Yalınbaş, bütün doğumların yüzde 12’sini ise prematüre bebeklerin oluşturduğunu dile getirdi. Yalınbaş, “Gebeliğin 37. haftasını tamamlamadan önce doğan bebeklerin prematüre olarak kabul edildiğini belirtti. Bin gram altındaki bebeklerin yüzde 70’inde, bin 500 gram altı bebeklerin yüzde 25-35’inde görülen göz sorunu prematürelik retinopatisi nedeniyle tüm prematüre bebeklerde doğum sonrası 4 ile 6. hafta arasında göz muayenesi gerekmektedir. Geldiğimden bu yana doğan küçük prematüre bebekler gayet sağlıklı. Prematüre doğum artık sorun değil. Biz bu bebeklerimizin yaşaması için her türlü desteği elimizden geldiğince yapıyoruz. Erken doğan bebeklerin mutlaka yenidoğan ünitesinde kontrol altına alınması gerekmektedir. Erken doğan bebekler yenidoğan hekiminin ellerindeyse kazanır. Aileler, erken doğan bebeklerinin bakılabileceği merkezlerde doğum yapmalıdırlar.Kütahya’da göreve başladığımdan bu yana doğan küçük prematüre bebekler gayet sağlıklı. Prematüre doğum artık sorun değil. Biz bu bebeklerimizin yaşaması için elimizden geldiğince gayret ediyoruz. Erken doğan bebeklerin mutlaka yenidoğan ünitesinde kontrol altına alınması gerekmektedir. Erken doğan bebekler yenidoğan hekiminin ellerindeyse kazanır. Aileler, erken doğan bebeklerinin bakılabileceği merkezlerde doğum yapmalıdırlar” diye konuştu.

    DPÜ Evliya Çelebi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yeni doğan yoğun bakım ünitesinin üçüncü düzeye ulaştığını ve 30’a yakın kuvözün bulunduğunu belirten Yalınbaş, “Her türlü ivedi işlemler burada yapılıyor. Bizim istediğimiz bu tür bebeklerin güvenilir merkezlerde doğum yapması. Bunun için imkanlarımız yeterli” dedi.

    Esin Yalınbaş, prematüre bebekler ve aileleriyle pasta keserek Dünya Prematüre Günü’nü kutladı.