Etiket: Soru

  • Hırsızı şapkasındaki soru işareti ele verdi

    Bursa’da dizüstü bilgisayar çalarken güvenlik kamerasına yakalanan hırsız, şapkasındaki soru işaretinden yakalanarak gözaltına alındı.

    Edinilen bilgiye göre, hırsızlık suçundan girdiği cezaevinden bir süre önce çıkan İbrahim Ö., Osmangazi ilçesinde iki ayrı iş yerinden çaldığı dizüstü bilgisayar ve cep telefonlarını aynı bölgedeki iki farklı yere sattı. Satış sırasında kimliği belirlenen zanlı, Bursa Asayiş Şube Müdürlüğü Yankesicilik ve Dolandırıcılık Büro Amirliği ekipleri tarafından aranmaya başlandı. Güvenlik kamerası görüntülerini inceleyen ekipler, hırsızın bir dükkanın önünde uzun süre dolaştığını, daha sonra dizüstü bilgisayarı alarak kaçtığını belirledi. Son hırsızlık olayında taktığı şapkasındaki soru işareti sayesinde fark edilen İbrahim Ö., Kamberler Parkı’nda polis tarafından gözaltına alındı. Sorgusunda suçunu kabul eden İbrahim Ö., polis ekiplerini çalıntı malları sattığı iki iş yerine götürdü. Dizüstü bilgisayar sahibine iade edilirken, 4 farklı hırsızlık olayının şüphelisi İbrahim Ö. emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi.

  • Bekir Bozdağ’dan Kılıçdaroğlu’na zor soru

    Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Adil Öksüz ile ilgili Amerika’dan gelen maili kimin gönderdiğini açıklamasını istedi.

    TGRT Haber televizyonunda “Gündem Özel” programında İhlas haber Ajansı ve TGRT Haber Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’ın sorularına cevap veren Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Kemal Kılıçdaroğlu’nun 15 Temmuz darbe girişimi için kontrollü bir darbe girişimi olduğu yönündeki iddiasına cevap verdi. Bunun bir iddia değil iftira olduğunu söyleyen Bekir Bozdağ, Kılıçdaroğlu’nun elindeki bilgi ve belgeleri televizyonlara, gazetelere ve savcılara vermesini istedi. Kılıçdaroğlu’na Adil Öksüz ile ilgili Amerika’dan bir mail geldiğini ifade eden Bakan Bozdağ, “Benim bildiğim Amerika’dan gelen mailler var. Başka bir yerlerden gelen bir şeyler varsa açıklasın. Ama açıklamıyor. O zaman çıkacaksın, namuslu, dürüst, ahlaklı bir siyasetçiysen, bu elindeki verileri, bilgileri Türkiye kamuoyuna açıklayacaksın” dedi.

    “Sayın Kılıçdaroğlu size Amerika’dan bir mail geldi mi gelmedi mi?”

    Kılıçdaroğlu’nun “15 Temmuz darbe girişimi kontrollü bir darbe girişimidir” ifadesini değerlendiren Bozdağ, “Bu ağır bir iddia değil, çok büyük bir iftira. Türk milletinin aklıyla alay etmektir. O gün Türkiye’de yaşananları herkes yaşadı. Büyük bir vahşeti, tehlikeyi, tehdidini, büyük bir kanlı darbe teşebbüsünü hep beraber atlattık. O gece Kılıçdaroğlu da yaşadı. Havaalanına indiğinde saklanacak yer arayacağına olayların seyrini takip etseydi eminim ki böyle bir iftirayı dillendirmekten icap duyardı. Bu iddia bizzat FETÖ’nün kendisi tarafından, darbenin başarısız olduğunu anladıktan sonra FETÖ’nün yaptığı ilk açıklamadır bu. FETÖ‘nün yaptığı o ilk açıklamanın altı değişik çevreler tarafından doldurulmaya çalışılıyor. Bazı istihbarat örgütleri bu minval açıklama yapıyor ve Kılıçdaroğlu da eski tarihte bu iftirayı yaptı. Nedir? Adil Öksüz’ün MİT ajanı olduğunu söyledi. O zaman da biz dedik ki, Adil Öksüz MİT ajanı değildir, elinde bilgi varsa, lütfen bunu açıkla. Daha sonra FETÖ’nün teröristlerinden bazıları bu MİT ajanı olduğuna dair bir takım şeyler yayınladılar. Onun sahte olduğu ortaya kondu ama Kılıçdaroğlu bundan vazgeçmedi. Aradan bir zaman geçti hem Kılıçdaroğlu hem bir milletvekili bu iddiayı dile getirdiler ve onlara Amerika’dan bir mail geldi. Ben yine TGRT’de bu konu geldiği zaman, bu darbe teşebbüsü, Adil Öksüz ile ilgili iddialar var bunun içinde, Adil Öksüz’ün MİT ajanı olduğuna ilişkin iftiraları dile getiren bir mail geliyor. Bu mail Kılıçdaroğlu’na nereden geldi. Türk milleti önünde Sayın Kılıçdaroğlu’na soruyorum, Sayın Kılıçdaroğlu size Adil Öksüz ile ilgili, adresi de söylüyorum, Amerika’dan bir mail geldi mi gelmedi mi? Veya partisinden bir milletvekiline bir mail geldi mi, gelmedi mi? Siz gelen bu mail ile ilgili ne yaptınız. Bu açıklamaları bu mail üzerine mi yaptınız? Bu maili gönderenleri siz tanıyor musunuz, tanımıyor musunuz? Aranızdaki bağ, irtibat nedir, bunu açıklarsanız Türkiye kamuoyu bunu sizden rahat bir şekilde öğrenmiş olur. Bunları açıklamıyor” diye konuştu.

    “Bir gizem yaratarak ortalığı bulandırmak istiyor”

    FETÖ’nün 15 Temmuz ile ilgili “tiyatro” iftirasını yaptığını hatırlatan Bakan Bozdağ, bu iftiranın darbenin başarısızlığının ortaya çıkmasının ardından yapıldığını, o günden bu güne FETÖ’cülerin bu iftirayı sosyal medyada kullanarak yaymaya çalıştıklarını belirtti. Kılıçdaroğlu’na seslenen Bakan Bozdağ, “Madem Kılıçdaroğlu böyle olduğuna inanıyordu, neden Yenikapı’ya geldin o birliktelik mesajı içinde yer aldın, darbelere karşı tavır takındın. ‘Benim o zaman kanaatim o değil, sonradan ben bu kanaate ulaştım’ diyorsan, o zaman seni bu kanaate ulaştıran bilgiler, belgeler, veriler, deliller, bizim bilmediğimiz bir şeyler varsa onlar nedir, onu erkekçe çıkıp milletin önüne koşman lazım. Televizyonlara, savcılara, gazetelere koyman lazım. Bunu ortaya koymuyor, oradan bir gizem yaratarak ortalığı bulandırmak istiyor” şeklinde konuştu.

    “Elinizde ne bilgi varsa bu bilgileri televizyonlara vermeyen namussuzdur”

    Kılıçdaroğlu’nun söylediği “Adil Öksüz’deki GPS cihazının sim kartı kime ait?” sorusuna da cevap veren Bakan Bozdağ, “Bir yeri işaret etmesine gerek yok, söyleyecek, ‘şurası‘ diyecek. Bir ana muhalefet partisine bu yakışır. Bu darbe teşebbüsü sırasında FETÖ’cüler ‘Tayyip Erdoğan FETÖ’cüleri temizlemek için devletten böyle bir darbe girişimi yapıldı’ diye iftiraları var. Madem böyle bir tiyatro, sizin dediğiniz iftira, madem böyle kabul ediyorsunuz, o zaman askeriyedeki bütün FETÖ’cü generaller, askerler, diğer rütbedekiler, bütün bu televizyonlarda konuşan Kerim Balcılar, Osman Özsoylar, ne kadar FETÖ’cü alçak varsa FETÖ’nün kökünün kazınması için, FETÖ’nün aleyhine olan bu senaryoda niye rol aldılar. O zaman şöyle mi dedi bu FETÖ, ‘Bu Tayyip Erdoğan bizim kökümüzü kazımakta zorlanıyor, biraz yardımcı olalım da, bir kısmımızı meslekten ihraç etsin, bir kısmımızı ölene kadar hapse atsın, bir kısmımızda memleketin dışına kaçalım, adamın eli rahatlasın’ diye mi hepsi bu tiyatroda yer aldılar. Bu açık bir iftiradır, Türk milletin aklıyla alay edilmektedir. Bu alay etme işini FETÖ yapıyor. CHP 17-25 Aralık’tan sonra FETÖ terör örgütünün sözcülüğüne adeta soyundu. 17-25 Aralık sürecinde iftiraların, kumpasların televizyonlarda, gazetelerde, TBMM’de yegane müdafi oldu, dillendiricisi oldu. Hukuka aykırı olan dinlemelerin tapelerini getirdi, TBMM çatısı altında millete dinletti. Milletvekilleri daha sonra Genel Kurulda kürsü dokunulmazlığından istifade ederek bunu yaptılar. 17-25 Aralık’ın siyasi taşeronluğunu CHP yapmıştır. Bir yandan yargı içinde, polis içinde, istihbaratta FETÖ’nün örgüt mensupları bunu yaparken, öte yandan siyasi alanda CHP FETÖ’nün argümanlarının müdafiliğini yapmıştır ve orada ortaya atılan iftiraların, kumpasların hem parlamentoda hem başka yerde aynı şeyi yapıyor. Darbe teşebbüsü yaşadık, 248 şehit, 2 bin 194 kişi gazi oldu, pek çok insan sokaklardaydı. Bütün milletin gözünün içine baka baka bunları yok sayıp yalan söylüyor. Hep beraber yaşadık. Bütün bunlara baktığımızda görüyoruz ki 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsünün bir tiyatro olduğuna ilişkin FETÖ iftirasının Türkiye’deki taşeronluğuna CHP soyunmuştur. O zaman CHP sürekli AK Parti ile ilgili, Başbakanımızın, bizlerin, başkalarının FETÖ ile ilgili geçmişte söylediklerini alıp alıp getiriyor. Terör örgütünün güneş gibi terör örgütü olduğu ortaya çıktıktan sonra, bu millete uçaktan, tanktan, helikopterden ölüm yağdırdıktan sonra hala FETÖ’nün müdafiliğini yapıyorsunuz ve onun dediklerini dillendiriyorsunuz ve onları milletin gözünün içine baka baka söylüyorsunuz. Bende buradan söylüyorum, Sayın Kılıçdaroğlu milletin gözünün içine baka baka yalan söylemekten vazgeçin. Elinizde ne bilgi varsa bu bilgileri televizyonlara vermeyen namussuzdur. Türk milletinin gözüne baka baka yalan söylemeyin. Bu bilgileri Cumhuriyet Savcılarına verin, televizyonlara açıklayın, meydanlarda açıkla” ifadelerini kullandı.

    “Açıklamayan namerttir, açıklamayan yalancının şahıdır”

    Kılıçdaroğlu’ndan kendisine bilgi getirenleri, Amerika’dan gelen maili kimin gönderdiğini açıklamasını isteyen Bakan Bozdağ, “Sayın Kılıçdaroğlu’na kim bu bilgileri getiriyorsa, o bilgileri getireni açıklasın, o mailleri kim gönderiyorsa, o maili gönderenlerin isimlerini açıklasın, o belgeleri kim gönderiyorsa onu açıklasın. Benim bildiğim Amerika’dan gelen mailler var. Başka bir yerlerden gelen bir şeyler varsa açıklasın. Ama açıklamıyor. İftiracıların ortak özelliğidir, lekeyi sür, ondan sonra geri çekil. Ana muhalefet partisinin lideri böyle bir şeyi yapabilir mi? O zaman çıkacaksın, namuslu, dürüst, ahlaklı bir siyasetçiysen, bu elindeki verileri, bilgileri Türkiye kamuoyuna açıklayacaksın. Bunu yayınlayacak, manşete çekecek yandaş, candaş medyası var, televizyonlar var, internet medyası var, savcılıklar var. Bunlarla niye paylaşmıyor. ‘Ben açıklayacağım’ diyor, ben de diyorum ki açıklamayan namerttir, açıklamayan yalancının şahıdır, açıklamayan müfterilerin en zirvesindeki müfteridir. Bunların hepsini adres gösterme, açıkla, ‘elimdeki bilgiler bu’ de açıkla. Savcılıklara ver, medyaya ver. Hiçbir şey yapmadan gizemli gizemli konuşma yapıp insanları lekelemekten vaz geçmesi lazım. Şunda yaptığı şey FETÖ terör örgütünün iftiralarının Türkiye’de avukatlığını yapmak ve bu iftiralara doğru yerine ikame etmek için çalışmaktan başka yaptığı bir şey yok. Tıpkı 17-25 Aralık’tan sonra FETÖ’nün iftiralarının, kumpaslarının sözcülüğünü, avukatlığını nasıl yaptıysa 15 Temmuz’dan sonra da FETÖ terör örgütünün faili olduğu darbe teşebbüsünü FETÖ ile elbirliği içinde başka bir noktaya evirmek için uğraşıyor ve onun taşeronluğunu yapıyor. ‘Taşeronluğunu yapmıyorum’ diyorsan o zaman söylediklerini ispat edeceksin, ispat edemeyeceğin şeyleri söylemeyeceksin, iftira atmayacaksın, doğru, dürüst, acık ve net olacaksın” açıklamasında bulundu.

  • Kataraktla ilgili cevapları merak edilen 7 soru

    Acıbadem Eskişehir Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Bülent Raşit Tuncel, her yaşta hatta bebeklikte bile görülebilen kataraktla ilgili bilinmesi gerekenleri anlattı.

    Gözlerde bulanık görmeye neden olan katarakt, göz merceğinin saydamlığını ve şeffaflığını kaybetmesiyle oluşan bir sağlık sorunu. Halk dilinde ‘perde’ ya da ‘aksu’ adı verilen katarakt, göz bebeğinin hemen arkasında yer alan lensin şeffaflığını yitirmesi sonucu ortaya çıkıyor. Sisli puslu, bulanık, bazen çift görme şikayetlerine yol açan göz probleminin sadece yaşlılıkta değil, bebeklik döneminde dahi görülebileceğini söyleyen Dr. Bülent Raşit Tuncel, bebeklerde görülme sıklığını 10 bin’de1.5 olarak belirtirken, bebeklerde fotoğraf çekiminde bir göz bebeğinin beyaz olması ile kataraktın fark edilebileceğini ifade ediyor. Dr. Bülent Raşit Tuncel, rahatsızlıkla ilgili en çok merak edilen soruları ise, şöyle yanıtlıyor:

    Gözlük kullanımı yeterli mi?

    Katarakt rahatsızlığında, gözlük camlarını sık sık değiştirme ihtiyacı doğuyor. Ancak katarakt belli bir noktayı aştıktan sonra cam değiştirilse de görüşü iyileştirmiyor.

    Ne zaman ameliyat olmalı?

    Görme bozukluğu kişinin günlük yaşamını aksatacak seviyeye ulaşmışsa, kataraktın ameliyatla alınması gerekiyor. Acil tedavi gerektiren diğer bir durum ise; kataraktın tamamen olgunlaşıp buzlu cam görünümüne gelmesi. Katarakt ameliyatı gerekliliği için tek kriterin‘görme keskinliği’ olmadığını belirten Dr. Bülent Raşit Tuncel, ışığa karşı aşırı duyarlılığın da kişilerin hayatını kabusa çevirebileceğini anlatarak, “Bir kişinin muayene odasında gösterilen harf ya da şekilleri görmesi yeterli değil. Aynı kişinin güneşli günlerde sokakta daha az gördüğünü, geceleri otomobil farları, sokak lambalarının aşırı parlama ve yansımasından aşırı derecede rahatsız olduklarını duyabiliriz. Bu durumlarda da kişilerin ameliyat olması gerekiyor” diye belirtti.

    Katarakt ameliyatı ile gözlükten kurtulmak mümkün mü?

    Eğer kataraktı olan kişi; diyabet (şeker) hastalığı, göz tansiyonu (glokom) ve sarı nokta hastalığı gibi ek bir göz problemine sahip değilse,ameliyat sonrasında premiummultifokal ya da trifokal (çok odaklı) göz içi merceklerle hem uzağı hem yakını hem de ara mesafeyi gözlüksüz olarak görebiliyor.

    Katarakt ameliyatı zor bir ameliyat mı?

    Damla ile göz uyuşturularak yapılan ve ortalama 10 dakika süren operasyonun ardından tamamen bulanık görme sorunundan kurtulmak mümkün. Ancak böyle oluşu,‘çok basit bir ameliyat’ anlamına gelmiyor. Dr. Bülent Raşit Tuncel, ameliyatın deneyimli göz cerrahları tarafından titizlik gösterilerek, en hijyenik koşullarda ve tek kullanımlık malzemeler ile yapılması gerektiğinin altını çizerek, kullanılacak göz içi merceklerinin de FDA onaylı olmasına dikkat çekiyor.

    Ameliyatın ardından nelere dikkat edilmeli?

    Ameliyat sonrası 5 gün banyo yapılmaması ve göze su değdirilmemesi önemli. Yine bir hafta boyunca kirli, pis işlerden ve buhardan uzak durulmalı. Bir hafta sonra her türlü işe dönüş sağlanabiliyor ve kişi normal hayatına dönebiliyor.

    Tekrarlama riski var mı?

    Katarakt tekrarlayan bir hastalık değil. Katarak operasyonu, kişinin hayatında eğer her şey yolunda giderse bir kez geçireceği bir operasyon. Sonrasında bir daha aynı sorunla karşılaşmadan, sağlıklı bir şekilde hayatını sürdürüyor.

    Neler kataraktı tetikleyebilir?

    Kortizon içeren ilaç kullanımı, diyabet, bazı göz tansiyonu türleri ya da yüksek seviyede radyasyon ve elektrik akımına maruz kalmak kataraktın oluşumunu etkileyebiliyor.

  • Eşinin geçirdiği kazadaki soru işaretlerini arıyor

    Gelibolu’ya bağlı Evreşe Beldesi yakınlarında geçtiğimiz yıl mart ayında motosikletiyle geçirdiği trafik kazasında yaşamını yitiren Levent Yanar’in eşi Ekin Gülşen Yanar, kazadaki soru işaretlerini arıyor. Kocasının düşme sonucu değil, düştükten sonra üzerinden başka bir aracın geçmesi sonucu hayatını kaybettiğini öne süren Yanar, savcılığın soruşturmasına rağmen yeterli delil bulunamadığını öne sürerek, başka görgü tanıklarının olması halinde, kendilerine, polise veya jandarmaya başvurmalarını istedi.

    Olay, 6 Mart 2016 tarihinde Keşan-Gelibolu kara yolu üzerindeki Evreşe Beldesi yakınlarında meydana geldi. Gelibolu’dan Keşan yönüne giden 49 yaşındaki Levent Yanar yönetimindeki 06 GTJ 79 plakalı motosiklet, Evreşe Beldesi yol ayrımında sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu devrildi. Devrilen motosikletten düşen diş hekimi Yanar, koruyucu kıyafetleri ve kaskı olmasına rağmen olay yerinde hayatını kaybetti.

    Levent Yanar’ın Edirne’nin Keşan ilçesinde yaşayan eşi 38 yaşındaki Ekin Gülşen Yanar, kazanın tedbirsizlik sonucu yaşanmadığını, kazaya başka araç veya araçların da karışmış olabileceğini iddia etti.

    “Başka bir araç olduğuna inanıyorum”

    Gelibolu Cumhuriyet Savcılığınca olayın soruşturma aşamasının devam ettiğini belirten Ekin Gülşen Yanar, “Ben bunun bir kaza olmadığı düşüncesindeyim. Bu nereye varır bilmiyorum. Olay yerinde motosikletle 90 metre kesintisiz fren yapılmış. Lastikler birkaç santim incelmiş. Ancak motorda bir hasar yok. Bazı yayın organlarında düşüp başını asfalta çarptığı, önünden geçen hayvanın kazaya neden olduğu şeklinde bilgiler paylaşıldı. Ama bununla ilgili hiçbir delil yok. Ben eşimle motora bindiğim için iyi kullandığını ve manevralarının iyi olduğunu biliyorum. Eşimin babası da aynı zamanda motor tamircisidir. Kendisi 90 metre fren yapmasına rağmen düşmemiş. Son 3 metrede düşüyor. Hayvan çıksaydı da geniş bir yol, manevra yapması zor olmayacaktı. Ayrıca 90 metre frenin ardından hızı 30’lara düşecektir. Bu kadar fren yapıp düşmemesine rağmen son 3 metrede düşerek hayatını kaybedecek kadar başına hasar alıyor. Bu hızla da hiç kimse bu denli bedenen hasar görmez. Kask firmasıyla da konuştum. Önce kaskın parçalanması daha sonra kafatasının parçalanması gerektiğini söylediler. Eşimin kaide kemiği bile kırılmış. Şu demek oluyor ki, bir aracın altında sıkışmış olabilir” dedi.

    “En önemli delil olan kask çöpe atılmış”

    Kocasına ait kaskın çöpe atıldığını öne süren Gülşen Yanar, “Ben kaskı 4 saatlik arama sonucu Evreşe çöplüğünde buldum. Bunu incelemeye götürdüğümde, bana bununla ne bulabileceğimiz soruldu. Ben de bunun bir delil olduğu konusunda ısrar ettim. Ayrıca kaskın klipsinden açılmadığı yanından koptuğunu gördüm. Çünkü eşimin çenesinde bir kesik oluşmuştu. Kask kafasında takılıyken uygulanan basınçla dönmeye çalışmış. Bu da bana bir aracın altında bunun olabileceği düşüncesini çağrıştırıyor” iddiasında bulundu.

    “Olay anında kuvvetli ışık patlamaları oluyor”

    Ekin Gülşen Yanar, olay yerine yakın bir dinlenme tesisinde güvenlik kamerası görüntülerinin de incelendiğini dile getirerek, “Görüntüler uzaktan çekilmiş. Uzak da olsa savcı tarafından da söylenen 4 dakika boyunca bir aracın durduğu yönünde. Olay anında kuvvetli ışık patlamaları oluyor. Savcıya bununla ilgili yorum yapmasını söylediğimde, motosikletin ışıkları olabileceği söyledi. Ama benim düşüncem buna başka bir aracın sebep olduğu ve o ışık patlamalarının da kaskın üzerinden geçmeye çalışırken hareketten kaynaklandığıdır” şeklinde konuştu.

    Toplantıya katılan Levent Yanar’ın arkadaşı Cüneyt Özdişli ise, slayt sunumu eşliğinde kazayla ilgili görsellere dayanarak bilgi verdi. Ekin Gülşen Yanar, kazayla ilgili yürütülen soruşturmanın yanı sıra kendilerinin de bilgi toplamaya çalıştıklarını, bu konuda kendilerine yardımcı olmak isteyenlerin veya başka görgü tanıklarının polis ya da jandarmaya başvurabileceğini söyledi.

  • Darbe Komisyonu Arınç, Topbaş ve Gökçek’e soru soracak

    TBMM Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu Başkanvekili Selçuk Özdağ, Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve eski Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç’a soru sormak için çalışma yaptıklarını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a soru sormanın gündemde olmadığını açıkladı.

    TBMM 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu Başkanvekili ve Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ, komisyonda son yapılan çalışmalarla ilgili açıklamalarda bulundu. Fethullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 50 yıllık bir yapı olduğunu kaydeden Özdağ, yaptığı açıklamada Türk siyasetinin önemli isimlerinden başta eski Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç olmak üzere, Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a soracakları sorular neticesinde raporu tamamlayacaklarını, 4 Ocak’ta ise Komisyonun tam anlamıyla çalışmalarını bitireceğini söyledi. FETÖ’nün sömürgeci- emperyalist güçler tarafından desteklenen bir terör örgütü olduğunu ifade eden Özdağ, “Eğer bu yapı Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan istediklerini alsaydı yoluna devam edip belki de 2020’de rejimi değiştiren bir darbe yapacaktı. Bu hareket kadro harekatı, siyaseti ve kritik yerleri ele geçirerek, Gülen bir gün Türkiye’ye ABD’den Washington D.C.’den bir uçakla İstanbul’a inecekti. Ankara’ya değil Ankara Cumhuriyet’in başkenti, güya Osmanlı’nın başkenti payitahtına konmak istiyordu. Zaten Yavuz Sultan Selim’in de kaftanını çalmak istediler biliyorsunuz. Buraya bir halife gelecekti güya, biz o kaftanı bulup tamir ettirdik. Yavuz Sultan Selim Han’ın kaftanı kabrinin üzerine koyuldu. O kaftan Yavuz Sultan Selim’in kaftanı başka biri giyemez onu” dedi.

    FETÖ Darbe Girişimi Meclis Araştırma Komisyonunda çok değişik kesimlerden kişileri dinlediklerini kaydeden Özdağ, “Bir general ve bir Emniyet Genel Müdürü Komisyona geldiklerinde ‘Eğer Recep Tayyip Erdoğan’a toslamasaydılar, devleti çoktan ele geçirmişlerdi. Çünkü 2007 yılında Hrant Dink öldürüldükten sonra, Sayın Recep Tayyip Erdoğan Başbakanlık Devlet Denetleme Kurulu’nu hayata geçirdi. Buradan biri bayan biri erkek iki müfettiş gönderiyor’ diye konuştular. O Müfettişler Ali Fuat Yılmazer’e gittikleri zaman ‘Biz buraya bürokratları incelemeye geldik burada ihmal var mı yok mu?’ diyorlar. O da ‘Gidin Başbakan’a söyleyin, Hrant Dink’in cinayetiyle uğraşacağına gitsin Ergenekon ve Balyoz davalarıyla uğraşsın’ diyor. 2007 yılında bu olayla birlikte Sayın Erdoğan bunların niyetini iyice anlıyor” dedi.

    “Cemaatler siyasallaşmayacaklar, tarikatlar da cemaatleşmeyecekler”

    FETÖ’nün daha sonra MİT Müsteşarı Hakan Fidan yönelik kriz çıkarmak istediğini ve MİT TIR’ları ile iktidarın uluslararası mahkemelerde yargılanması çabası içine girdiğini daha sonra da bunu başaramayınca 17-25 Aralık, 15 Temmuz gibi kritik eylemler gerçekleştirdiğini sözlerine ekleyen Özdağ, “Cemaatlerin Türkiye’yi yönetme gibi bir meselelerinin olmaması gerektiğini hatırlatmamız icap ediyor. Cemaatler siyasallaşmayacaklar, tarikatlar da cemaatleşmeyecekler. Bunun panzehri de Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanlığını da çok güçlü hale getirebilmektir, asıl mesele bunu yapabilmektir” diye konuştu.

    Özdağ açıklamalarına şöyle devam etti:

    “1 Eylül 1997 yılında Fethullah Gülen Zaman Gazetesi’ne verdiği demeçte ‘Amerika’da bana referans olan kişi Kasım Gülek’ diyor. ‘ABD’de görüştüğüm ilk insanlardan biri Morton Abramoviç’ diyor. O bir zamanlar Türkiye’de elçi olarak kalmıştır. Gülek’in Abramoviç’i Gülen ile tanıştırdığı biliniyor. Kasım Gülek öldüğünde bir tek kanal canlı yayın yapmıştır o da STV’dir. Gülek’in cenaze namazını ise Fethullah Gülen kıldırmıştır. Kasım Gülek, 1950 ve 1960 yılları arasında CHP’nin Genel Sekreteri olarak görev yapıyor. Uzun yıllar bakanlık ve milletvekilliği yapmıştır. Moon tarikatının Türkiye temsilcisidir. 1999 yılında Fethullah Gülen ABD’ye gitti. Yerine de Abdullah Öcalan’ı verdiler, hatırlarsanız, ABD’ye giderken Graham Füller ve Norton Abramoviç Gülen’e referans oluyor. Gülek’in baldızı ABD’de o sıralar Pentagon ile irtibatları var. Kendisine Beyaz Saray’dan soruyorlar, ‘Bunlar nedir’ diyerek referans oluyor. O da ‘endişelenecek bir şey yoktur’ diye cevap veriyor. Kasım Gülek’in kendisini tanıştırdığı ‘Abramoviçi de hiç unutamam’ diyor. Bunları Fethullah Gülen’in kendisi söylüyor. Bura da çok ciddi bir oyun var. Bunlar 15 Temmuz’a bir günde gelmediler, 50 yılda geldiler. 5 yeri ele geçirdiler, askeriye, emniyet, medya, yargı ve sermayeyi en aşağı 150 milyar dolar paraları vardı. Siyasi partileri okul, yurt ve demokrasi maskesi takarak ele geçirmeye çalıştılar. Devleti ele geçirmek istiyorlardı. Bu nedenle AK Parti ile kavgaya tutuşmasının ardından yönünü CHP ve HDP’ye çevirdiler. Örgüt, 7 Haziran seçimlerinde Doğu ve Güneydoğu’da HDP’yi, Batı’da ise CHP’yi destekledi. Bu yapı yürüyen arabaya biner. Durakta beklemez. Türlü kumpaslarla AK Parti’yi durdurup, başka araçlarla yola devam etmek istediler ” dedi.

    Komisyondaki çalışmalara tam olarak katılmayan CHP’li vekillerle ilgili görevlerini layıkıyla yapmadıklarını iddia eden Özdağ, “Eski cumhurbaşkanları ve başbakanlara sorularımızı yazılı olarak göndermek konusunda aldığımız bir prensip kararı vardı. Fakat CHP’li vekiller buna uymadı. Ahmet Necdet Sezer, Yıldırım Akbulut, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, Ahmet Davutoğlu, Abdullah Gül gibi isimlere yazılı soru göndermeyi kararlaştırmıştık” dedi.