Etiket: Sonbahar’ın

  • Erzurum’da sonbaharın eşsiz manzarası büyülüyor

    Erzurum’da sonbaharın eşsiz manzarası büyülüyor

    Dünyada deniz seviyesinden 2 bin metre yükseklikte 7. park olan Erzurum’daki Ata Botanik Parkı, sonbaharın gelmesiyle birlikte renk cümbüşüne büründü.

    Erzurum-Erzincan karayolunun başlangıç noktasındaki Atatürk Üniversitesi kampüsü kavşağından başlayan yaklaşık 350 dönüm arazide kurulu olan, Doğu Anadolu’daki ağaç, çiçek ve bitkilerden örneklerin toplandığı Atatürk Üniversitesine ait Ata Botanik Park’ının ünü giderek artıyor. Sonbaharın gelmesiyle birlikte doğal güzelliğiyle bilinen Ata Botanik Park adeta bir renk cümbüşü sunarken, dökülen yaprakların oluşturduğu tablo gibi manzaraları görmek isteyen vatandaşlar Ata Botanik Park’a akın ediyor.

    Sonbahar mevsimiyle birlikte renk cümbüşü yaşanan Ata Botanik Park’ı ziyaret eden vatandaşlar, “Ekim ayının gelmesiyle birlikte ağaçlarımız sarardı. Bizde bu güzel manzarayı değerlendirmek istedik, fotoğraf çekimi yaptık. Çok güzel manzara var anın tadını çıkarıyoruz” dedi.

    Ata Botanik Park bugünlerde ise hazan mevsiminin sarısıyla fotoğraf çektirmek isteyenlerin akınına uğruyor. Evlenen, nişanlanan, sonbahar fotoğrafları çekmek isteyen öğrenciler için doğal stüdyo haline gelen Ata Botanik Park’ta en güzel kareler objektiflere yansıyor. Ayrıca akasya türleri, köknar, ladin, çam, ardıç, mazi türleri, ıhlamur, meşe türleri, üvez, sumak, huş türleri, süs meyveleri, erik, vişne, armut, kiraz, dut, elma, kızılcık, kuşburnu gibi onlarca bitki türünü barındıran Ata Botanik Park’ta, dünyanın yüksek rakımlı bölgelerinden getirilen nadir türler de yer alıyor.

  • (Özel) Sonbaharın renklerine bürünen Atatürk Arboretumu havadan görüntülendi

    Şehrin yoğunluğundan ve stresinden uzaklaşmak isteyen İstanbulluların kaçış noktası haline gelen Atatürk Arboretumu sonbaharın tüm renkleriyle doğanın keyfini çıkarmak isteyenlerin akınına uğruyor. Kırmızı, yeşil ve sarı renklere bürünen doğanın eşsiz manzarası havadan çekilen görüntülerle kendine hayran bıraktı.

    İstanbul Sarıyer’de bulunan, 2 binden fazla yerli ve yabancı ağaç ve bitki türüne ev sahipliği yapan Atatürk Arboretumu, sonbaharın eşsiz güzelliği ile havadan görüntülendi. Beton yığını, yoğun trafik ve stresten kaçmak isteyen İstanbullular bilimsel çalışmalara ev sahipliği yapan Atatürk Arboretumu’na akın etti. Kırmızı, yeşil ve sarı renklere bürünen Atatürk Arboretum’u doğanın güzelliğini görüntülemek isteyen amatör fotoğrafçılar, düğün fotoğrafçıları ve reklam çekimlerinin de vazgeçilmez mekanları arasında yer alıyor.

    Ağaçların içinde yapay göllerin manzarası kartpostallık görüntüler oluştururken gölün üstüne yavaşça hareket eden kuğular ise fotoğrafçıların ilgi odağı oluyor.

    Arboretum’da “Dikkat bazı bitkiler zehirlidir” tabelası ile ziyaretçiler uyarılıyor. Yılın her mevsimi farklı manzarasıyla ziyaretçilerine kapılarını açan Atatürk Arboretumuna hafta içi öğrenciler 2 buçuk TL, yetişkinler 7 buçuk TL. Hafta sonu öğrenciler 7 buçuk TL, yetişkinler ise 20 TL’ye girebiliyor. Yetkililerin en büyük isteği ise ziyaretçilerin bir piknik alanına değil canlı ağaç müzesine geldiklerini bilmeleri ve yanlarında yiyecek içecek getirmemeleri. İçeriden hatıra için yaprak veya ağaç dalları dışarı çıkarmak yasak.

    “Huzur İstanbul’da varmış dedirten bir yer”

    Atatürk Arboretumu’nun kendisine turuncu, kırmızı renklerinin ve ağaçları ifade ettiğini söyleyen Üniversite öğrencisi Sultan Işık, “Atatürk Arboretumu en güzel manzarasını görmek için bence bundan 1 ay sonra gelinmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü o zaman ağaçların yaprakları tam manasıyla kızarmaya başlıyor ve bir çoğu dökülüyor. Muhteşem bir yer mükemmel huzur buluyorum. Ara sıra gelinip kafa dinlenebilecek bir yer. Şehrin trafiğinden gürültüsünden uzaklaştıran bir yer burası. Gerçekten huzur İstanbul’da varmış dedirten bir yer” şeklinde konuştu.

    “Memleketine gitmiş gibi hissedebiliyorsun”

    İstanbul’da yeşil alan bulmanın zor olduğunu dile getiren Furkan Ardıç, “Atatürk Arboretumu gayet güzel ve gezilmeye değer bir yerdir. İstanbul’dan bir an uzaklaşmış hissediyorsunuz buraya geldiğiniz zaman. İnsan burada memleketine gitmiş gibi hissedebiliyor. Bir an olsun İstanbul’un trafiğinden o insan yoğunluğundan uzaklaşmış başka bir yerdeymişsiniz gibi hissedebiliyorsunuz. Kuş sesleri, gölde yüzen balıklar kaplumbağalar insanın içini açıyor ferahlatıcı oluyor gerçekten” diyerek sözlerini tamamladı.

    “Biz buraya Yozgat’tan geldik”

    Gelin ve damat dış çekim için Yozgat’tan İstanbul’daki Atatürk Arboretumu’na gelen Furkan Kocaşahan, “ Gelin hanım sayesinde bu mekanı öğrenmiş olduk, sosyal medyadan bir fotoğrafçı ile tanışıp çekimlerimizi burada yaptırmaya karar verdik. Biz buraya Yozgat’tan geldik. Yozgat’ta böyle bir manzara yok bozkırın içerisinde bir yer olduğu için İstanbul’da tanıdıklarımız da vardı buraya gelmişken hem onları görelim hem de düğün fotoğrafımızı çektirelim diye düşündük” ifadelerini kullandı.

    “Huzurlu mekanda fotoğraf çektirdik”

    Yozgat’tan İstanbul’a Gelin ve damat çekimi için gelen Aysun Kocaşahan ise , “Tam olarak burayı seçmemin nedeni Arboretum’da bulunan göl ve üzerinde bulunan iskele manzarası içindi. Fotoğrafçı Veysel ağabeyin burada çekmiş olduğu fotoğrafları gördüm, istediğim mekanı seçebileceğimi söylemişti bana bende mekan olarak burayı çok sevdiğim için burada fotoğraf çektirmeyi seçtim. Huzurlu bir evlilik istiyoruz bu yüzden bu huzurlu mekanda fotoğraf çektirdik” diye konuştu.

  • Giresun’da sonbaharın büyüsü

    Giresun’un Dereli ilçesinde Kuzalan Tabiat Parkı sonbaharın gelmesiyle doğa fotoğrafçılarının ilgi odağı oldu. Giresun’da sonbaharın gelmesiyle birlikte doğal güzelliğiyle bilinen Kuzalan Tabiat Parkı bir renk cümbüşü sunarken, dökülen yaprakların oluşturduğu tablo gibi manzaralar doğa fotoğrafçılarını kendisine çekiyor.

    Mevsimin hazana dönmesiyle kartpostallık görüntüler ortaya çıkan doğal güzellikleriyle bölgenin gezilmesi gereken bir yer olduğunu ifade eden Doğa Fotoğrafçısı Mesut Aydın “Giresun yaylaları, her mevsim doğal güzellikleriyle görülmeye değer. Şehrin merkezine 30-40 kilometre mesafedeki Kuzalan Tabiat Parkı’nın her açıdan kartpostallık görüntülere sahip. Biz de bu görüntüleri tanıtım amaçlı çekerek turizme katkı sağlamaya çalışıyoruz” dedi.

  • Eskişehir’de sonbaharın renkleri büyüledi

    Sonbahar mevsimi ile birlikte ağaçların yapraklarında oluşan renkler, Eskişehir’de kartpostallık görüntüler oluşturdu.

    Sonbaharın gelmesiyle Eskişehir’in birçok bölgesinde oluşan renk cümbüşleri tablo gibi görüntüler ortaya çıkardı. Doğadaki yeşil örtü, sonbahar mevsiminin kendisini iyiden iyiye göstermesi ile birlikte sarı, kırmızı, kızıl, kahverengi gibi eşsiz renklere büründü. Doğanın dönüşümünün başlamasının ardından yerlere dökülen yapraklar muhteşem manzaralar sunarken yapraklar da kış öncesinde adeta toprağa örtü oluyor. Eskişehir kent merkezinde bulunan Porsuk Çayı, Kanlıkavak Parkı, Odunpazarı Bölgesi, Anadolu Üniversitesi Yunus Emre Yerleşkesi ve Osmangazi Üniversitesi Meşelik Kampüsünde bulunan ağaçlık alanlar da renk cümbüşünün yaşandığı bugünlerde fotoğrafçıların uğrak mekanı haline geldi. Eşsiz renklerin oluştuğu zamanı iyi değerlendirmek isteyen fotoğrafçılar, en iyi rengi ve en güzel kareyi yakalamak için uğraştı. Bir bölümü sararırken bir bölümü de güzel giden havalardan dolayı hala yeşilliğini koruyan ağaçlar, doğaya doyumsuz bir seyir zevki katıyor.

  • “Sonbaharın tadını Kapadokya’da çıkarın”

    Elika Cave Suites Hotel sahipleri Cevahir Demir ve Tuğba İlgü, Kapadokya bölgesinde Nisan, Mayıs, Haziran, Eylül, Ekim ve Kasım aylarının ziyaretçi yoğunluğunun en çok yaşandığı dönem olduğunu söyledi.

    Ziyaretçilerine farklı bir dünyanın kapılarını açan Peribacaları ile ünlü Kapadokya Bölgesi’nin bu sonbaharda eşsiz ve muhteşem bir güzelliğe büründüğünü söyleyen Elika Cave Suites Hotel sahipleri Cevahir Demir ve Tuğba İlgü, Kapadokya bölgesinde Nisan, Mayıs, Haziran, Eylül, Ekim ve Kasım aylarının ziyaretçi yoğunluğunun en çok yaşandığı dönem olduğunu söylediler. Otelin yöneticiliğini de üstlenen Cevahir Demir, “Bu sonbaharda sevdiğiniz insanlarla her sabah semayı dolduran ve görsel bir şölen sunan onlarca sıcak hava balonunu izlemek, bir otelin terasında oturarak lav, rüzgar ve yağmurun eseri çarpıcı yer şekillerini birlikte seyretmek, el ustalığını devam ettiren seramik atölyelerinden alışveriş yapmak ve yerel lezzetlerin tadına bakmak için Persler’in ’Güzel Atlar Ülkesi’ olarak adlandırdığı Kapadokya’ya doğru yola koyulabilirsiniz” ifadeleri kullandı.

    Elika Cave Suites Hotel’in iki Kayserili kadın girişimci olarak Tuğba İlgü ile birlikte Kapadokya’dan hobi evi olarak bir ev satın alınarak başladığını belirten Demir, sonrasında satın alınan ilk evin çevresindeki evlerin toplanmasıyla bu evlerin Elika Cave Suites Otele dönüştürüldüğünü, Ürgüp Ortahisar’daki Elika Cave Suites’te odaların her biri doğal yapısı korunarak, yapım ve restorasyon süresinde eşi Yavuz Demir ve ekibinin yoğun emekleri ve desteği ile inşa edildiğini söyledi. Bütün çalışmalar sonrasında işlerine verdiği emek sonucunda Luxury Travel Guide Global Awards tarafından ’Dünya’nın En Lüks Otantik Oteli 2016 Ödülü’ aldıklarını vurgulayan Demir, Haute Grandeur Global Hotel Awards tarafından da ’Avrupa’nın En İyi Balayı Oteli’ ve ’Türkiye’nin En İyi Tasarım Oteli’ ödüllerini kazandıklarını bildirdi. Kapadokya bölgesinin en önemli merkezlerinden biri sayılan Ürgüp’ün, Bizans döneminde önemli bir dini merkezi olduğunu kaydeden Elika Cave Suites Hotel yöneticisi Cevahir Demir, “Köy, kasaba ve vadilerdeki kaya kiliselerinin ve manastırların piskoposluk merkezi olarak bilinen bölge, 11’inci yüzyılda Selçuklu kentleri Konya ve Niğde’ye açılan önemli bir kale konumundaymış. Ürgüp’e 6 km uzaklıkta yer alan Ortahisar doğal güzelliklerinin yanı sıra tarihsel özellikleriyle de ilgi çekiyor. Dünya’nın en yüksek doğal gökdeleni ve Kapadokya’nın en büyük peribacası olan, ünlü Ortahisar Kalesi geçmişte stratejik öneme sahipmiş. Üzengi Vadisi, Balkan Deresi, Kiliseleri ve Hastane Manastırı, Kapadokya’da gün batımının en iyi izlendiği Kızılçukur Vadisi panoramik seyir noktası görülmesi gereken başlıca yerler olarak ilgi görüyor. Bölgede yer alan vadilerin yamaçlarında oyulmuş soğuk hava depolarında yöre halkının yetiştirdiği patates, elma ve Akdeniz bölgesinden getirilen limon ve portakal saklanıyor. Kapadokya’nın en yüksek yerleşimi olan bölgede yer alan Uçhisar Kalesi’nin zirvesi aynı zamanda bölgenin panoramik seyir noktası. Uçhisar kalesinin içerisinde bulunan odalar birbirlerine merdivenler ve koridolarla bağlanmış. Çok katlı olan kalenin bazı bölümleri yıkıldığından dolayı tüm odalara ulaşılamıyor” dediler.

    İrili ufaklı ovalar, orta büyüklükte ve küçük dağ bitkileri, yüksek tepeler, alüvyonla dolmuş dere ve ırmaklardan oluşan alan, Kapadokya’da görülmesi gereken yerlerin başında geldiğinin altını çizen Cevahir Demir, “Hasan Dağı-Erciyes Dağı volkanik bölgesinde yer alan Göreme Milli Parkı’nda Erciyes ve Hasan Dağının büyük volkanik konileri, bazıları bazaltla kaplanmış tüf yatakları araziye bilinen peri bacaları formunu kazandırmış. Volkanik tüflerin oluşturduğu dikkat çekici manzarasıyla bir açıkhava müzesi olan alan, Bizans Kilise mimarisi ve dinsel sanat tarihinden önemli bir dönemin izlerini taşıyor. Ulaşım olanaklarının kısıtlı olması engebeli yapısı, bölgenin dini inzivaya çekilmek isteyenler için sığınma merkezi olmasını sağlamış. Vaftizci Yahya adına yapılan kilise Çavuşin’deki en önemli yapı. 5 yüzyılda yapıldığı düşünülen yapı bölgenin en eski kilisesi. Avlusu kayaların kopması sonucu yıkılan kilise Hristiyan keşişler tarafından oldukça ilgi görüyor.

    Avanosluların başlıca geçim kaynağı Hititlerden beri süregelen geleneksel seramik yapımı. Çok sayıda çanak çömlek atölyesi ile karşılaşabileceğiniz bölgede Kızılırmak’ın kırmızı toprak ve kilinden oluşan seramik çamuru kullanılıyor. Bu karışım seramik sanatçılarının elinde hayat buluyor. Kızılırmak’ın hemen kenarında yer alan Roma mezarlığında bulunan lahit ise Kapadokya bölgesinde bugüne kadar ele geçen tek lahit olması açısından önem taşıyor” şeklinde konuştu.

    Peri bacalarının en yoğun olduğu Zelve Ören Yeri’nin 3 vadiden meydana geldiğini belirten Cevahir Demir, “İlk Hristyanların en önemli yerleşim alanlarından biri olan Zelve 9 ve 13’üncü yüzyıllarda önemli bir merkez haline gelmiş. Manastır hayatının ilk yıllarına ait ’direkli kilise’ yamaçların dibinde yer alıyor. Balıklı, Üzümlü ve Geyikli kiliseleri vadinin en önemli kiliselerinden. Göreme- Avanos yolunun sağ tarafında yer alan yapı önceleri “Rahipler Vadisi” olarak bilinirken “Paşabağı” olarak adlandırılmaya başlanmış. Kendine özgü peri bacalarıyla dolu hücrelerde, çok gövdeli, çok başlı olan bazı peri bacalarının içlerine şapel ve oturma mekanları oyulmuş. Aziz Simeon adına yapılmış bir şapel ve inziva hücresi de bulunan peri bacalarının bir kısmı haclarla süslenmiş. Ocak oturma ve yatma mekanları ile ışık girmesini sağlayan pencere aralıkları bulunan hücrelerde yarattığı mucizelerle ünlü Aziz Simeon yaşamış” ifadelerini kullandı.

    Cevahir Demir, sözlerini şöyle tamamladı: “20 yüzyılın başlarına kadar Ortodoks Rumların yaşadığı bir köy olan Mustafapaşa eski Rum evleriyle dikkat çekiyor. Taş işçiliğinin en güzel mimarisini taşıyan bu evler 19 yüzyılda ve 20 yüzyılda inşa edilmiş. Gizemleri günümüzde dahi çözülemeyen yeraltı şehirleri Kapadokya’nın keşfedilmesi gereken en keyifli bölgeleri. Bu şehirlerin inşa edilme nedeni hala çözülebilmiş değil. Yaklaşık 25 bin km2’lik bir alana yayılan Kapadokya’nın hemen her yerinde rastlanan bu kentlerle ilgili olarak savunma amaçlı inşa edildikleri söyleniyor. Sayıları yüzlerce olan bu şehirlerden en önemlileri Kaymaklı Yeraltı Şehri, Derinkuyu Yeraltı Şehri, Tatlarin Yeraltı şehri”.