Etiket: son dakika

  • Oltu’da asırların geleneği

    DURSUN MURAT AYDIN
    ERZURUM (İHA) –

     

    Kış aylarının vazgeçilmezlerinden fırın ketesi ve katmer fırınlarda boy göstermeye başladı. Köylerin yanı sıra Oltu ilçe merkezindeki hemen her mahalle arasında bulunan fırınların dumanı tütmeye başladı.

     
    Özellikle kış aylarında mahalle aralarındaki fırınlarda ev hanımlarının bir araya gelerek yaptıkları kete ve katmerler, eski bir geleneğin sürdürülmesinin adeta en önemli göstergelerinden de birisi.

     
    Kendi elleriyle kete ve katmer pişiren ev hanımları dışarıda satılanlarla kendi yaptıklarının kıyaslanamayacağını öne sürerek, bu geleneği sürdürmeye kararlı olduklarını dile getirdiler.

     
    Kete ve katmer yapma konusunda bir hayli usta olan ev hanımları “Kahvaltıda sıcak bir kete veyahut katmerin yerini hiçbir şey tutmaz. Kete ve katmer, yöremize özgü oldukça meşhur bir lezzettir. Özellikle kışın evde oturmak yerine mahalle aralarında bulunan fırınlarda birkaç kişi bir araya gelerek soframıza farklı bir lezzet katmaya çalışıyoruz. Bunu da keyifle yapıyoruz.” diye konuştular.
    Bayanlardan Nadime Bülbül ise “Biz Erzurumluyuz Erzurum’un kışı ve ketesiz duramayız” dedi.

  • Ekmekte büyük israf

    Türkiye Fırıncılar Federasyonu Başkanı Balcı, ‘Günlük ekmek israfıyla yılda 60 hastane 120 okul yapılabilir’ dedi…

     

    Türkiye Fırıncılar Federasyonu BaşkanıHalil İbrahim Balcı, Türkiye’de ekmekisrafının önlenmesine yönelik olarak başlatılacak kampanyaya ilişkin, ”Bu kampanyanın amacı israfı önlemek, çocuklarımıza okul çağındaekmek israfının önemini anlatmak, ekmeğin israfedilmemesi gerektiğini ifade etmek” dedi.

     

    Balcı,  yaptığı açıklamada, Türkiyede, 300 gram üzerinden 82 milyon ekmek üretildiğini, 77 milyon 340 bin ekmeğin tüketilirken kalan yaklaşık 5 milyon adet ekmeğin ise israf edildiğini söyledi.

     

    Balcı, 250 gramlık ekmek baz alındığında ise 98 milyon 400 milyon ekmek üretildiğini, 92 milyon 800 bin ekmeğin tüketildiğini kalan yaklaşık 6 milyon ekmeğinisraf edildiğin aktardı.

     

    Günlük israfın korkunç rakamlara ulaştığını anlatan Balcı, şöyle konuştu:

    ”Bu israfı azaltmak adına gerek Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığımız, Toprak Mahsulleri Ofisi gerekse Türkiye Fırıncılar Federasyonu olarak bugüne kadar israfın önlenmesi yönünde çeşitli kampanyalar yaptık. Bu yıl ki kampanya daha geniş kapsamda olacak. Yıl içesinde herkesime ulaşmayı hedefliyor bu kampanya. Bu kampanyayı Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da başlatacak olması bizi ayrıca memnun etmiştir. Kampanyanın amacı israfı önlemek yetişecek olan çocuklarımıza okul çağında ekmek israfının önemini anlatmak, ekmeğin israfedilmemesi gerektiğini ifade etmek. Toplumun dikkatini çekmek. Bu israfın daha da yükselmesini önleyip, aşağıya çekilmesi için gerekli tedbirlerin alınması konusunda bu çalışma yapılıyor.”
    ”Günlük yapılan ekmek israfıyla yılda 60 hastane 120 tane okul yapılabilirsiniz” diyen Balcı, fırıncıları satacakları kadar ekmek üretmeleri konusunda uyardıklarını kaydetti.

     

    Balcı, gerekli tedbirlerin alınması konusunda çalışma yapacaklarını belirterek, ”Yani esnaf satabileceği kadar üretecek. Satmak düşüncesiyle ürettiği ve satamadığı ekmekte israf olmuş oluyor. Geçmişte yaptığımız toplantılarda hocalarımız fırınlardaki ekmek israfının boyutu konusunda fırıncıların yapmaları gerekenleri anlattı. Satabilecekleri kadar ekmek üretmeleri gerektiği anlatıldı. Bununla ilgili yasal düzenlemeyi de yapmamız lazım. Bir fırının ortalama üretmesi gerektiği kadar ekmeği üretip onu rahatlıkla satması gerekir” diye konuştu.

     

    ”Bir günlük ekmek bayat ekmek değildir”

    Balcı, bakanlığın son düzenlemeyle 300 gram ekmeğin gramını 250 grama çekmesiyle israfa olumlu katkı sağladığına dikkati çekti.

    Vatandaşın tüketebileceği kadar ekmek alması konusunda uyarılarda bulunan Balcı, konuşmasını şöyle tamamladı:

    ”Vatandaşlarda tüketebilecekleri kadar ekmek alsınlar. Ekmeği israf etmesinler. Ekmek nimettir. ‘Bir ekmekfazla alayım ne olur ne olmaz akşam misafir gelebilir’ düşüncesiyle hareket etmemeliyiz. Aldığı ekmek fazla geliyorsa onu kesinlikle değerlendirecek, israf etmeyecek. Bir günlük ekmek kesinlikle bayat ekmekdeğildir. Bir gün önce aldığımız ekmek fazla geliyorsa onu bir gün sonra çok rahat bir şekilde her türlü tüketebiliriz. Bakanlığımız kampanyayı Sayın Başbakanımızın da katılımıyla Perşembe günü başlatmış olacak, yıl boyunca devam edeceğini düşünüyorum.”

  • Üç silah, üç infaz

    Derin suikastta yeni detay… Olay yerinde toplanan boş kovanların kriminal incelemesi tamamlandı. Buna göre, saldırıda üç ayrı silah kullanıldı. Her şey 60 saniye içerisinde gerçekleşti. Tetikçiler, olay yerinden hızla kaçtı.

     

    Paris’te üç PKK’lı kadına yönelik suikast soruşturmasında yeni ayrıntılar ortaya çıktı. Yapılan kriminal incelemede, saldırı sırasında 3 ayrı silah kullanıldığı belirlendi. Fransız polisinin değerlendirmesine göre, cinayetler 60 saniye gibi kısa bir sürede işlendi. Şüpheliler hızla olay yerinden kaçtı.

     

     

    PKK’nın kurucularından Sakine Cansız ile Fidan Doğan ve Leyla Söylemez adlı 3 kadın, 10 Ocak tarihinde Paris’teki Kürt Enformasyon Merkezi’nde öldürülmüştü.
    OLAYIN ardından Anti Terör Timi kuran Fransız polisi, tetikçileri bulmak için çok yönlü çalışmalarını sürdürüyor. Bu kapsamda, polis olay yerinde topladığı boş kovanları, kriminal incelemeye gönderilmişti. Gelen sonuçlar, cinayetin nasıl işlendiğine dair ipuçları veriyor.
    BUNA göre, 3 farklı menşeli kovana ulaşıldı. Saldırıda üç ayrı silah kullanıldı. Silahlar 7.65 milimetre. Kriminalden gelen sonuçlar ışığında 3 PKK’lının infazını 3 kişinin gerçekleştirdiği değerlendiriliyor.
    FRANSIZ polisine göre, Kürt Enformasyon Merkezi’nde  işlenen cinayetler 1 dakika gibi kısa bir sürede işlendi. 3 kişiyi öldüren şüpheliler, hemen olay yerinden kaçtı.

     

  • Tarihi yalan

    AHMET AKBUĞA
    ERZURUM (İHA) –

     

    Ermeni diasporasının sözde soykırım kampanyasında kullandığı Alman asıllı Armin T. Wegner tarafından 1915-1916 yıllarında çekildiği iddia edilen resim arşivi montaj ve yalan çıktı.

     
    Atatürk Üniversitesi Asılsız Soykırım İddialarıyla Mücadele Derneği (ASİMED) Başkanı Yrd. Doç. Dr. Savaş Eğilmez, uzun bir süreli araştırma sonrasında Ermeni diasporasının sözde soykırım kampanyasında sürekli olarak kullandığı yalan yanlış resimlerin sözde soykırım kanıtı olarak dünyaya sunan diasporaya karşılık, kendilerinin de bütün dünyaya bu resimlerin hiçbir şekilde kanıt olamayacağını anlatacaklarını ifade etti.

     
    Resimlerin Alman asıllı ArminT.Wegner tarafından 1915-1916 yıllarında çekildiğinin iddia edildiğini belirten Eğilmez, “Alman ordusunda asteğmen olarak görev yapan Wegner, Nisan 1915 yılında Alman Sağlık Birlikleri’ne bağlı bir subay olarak Ortadoğu’ya gönderilir. İddia edildiği üzere, Temmuz ve Ağustos 1915’te aldığı izin dönemini sözde Ermeni katliamlarını araştırmak için kullanır. Aynı yılın sonbaharında da Anadolu’nun çeşitli yerlerini gezer. Bu dönemde Wegner yazılar, mektuplar ve belgeler toplayarak, Ermeni tehcir kamplarında yüzlerce fotoğraf çeker. Sonra da bunları Almanya ve ABD’ye gönderir. Kendisi Kasım 1916 tarihinde Bağdat’tan İstanbul’a gönderilir. 1919 yılında da ABD Başkanı Wilson’a bağımsız bir Ermenistan devleti kurulmasını isteyen bir mektup gönderir. Öncelikle Alman ordusunda subay olan bu kişinin hem asker olup hem de görev sınırları dışında olan bir bölgede bu kadar serbest bir şekilde seyahat etmiş olması başlı başına bir soru işaretidir. Wegner 18 ay içerisinde hem subaylık yapıyor hem Suriye ve Anadolu’yu geziyor hem tehcir edilen Ermeni kamplarını dolaşıyor ve oralarda resimler çekiyor, insanların anlattıkları hikâyeleri dinliyor hem gözaltına alınıyor hem de kolera hastalığına yakalanıyor ve son olarak da İstanbul’a geliyor” dedi.

     
    Wegner’in 1915 ve 1916 yıllarında yaşadığı 18 aylık süreye değinen Eğilmez, “Bu süre içerisinde gezdim dediği yerler hariç, direkt olarak yaklaşık 10 bin km yol kat etmiş. Günümüz yol ve araç donanımıyla bile yorucu ve zor bir yolculuk. Bu süre içerisinde bazen Anadolu’nun çeşitli yerlerinde gözlem yapmış, sonra birden Suriye’de dolaşmaya başlamış, bir ara Bağdat’a gitmiş orada bir süre zaman geçirdikten sonra İstanbul’a uğramış. Unutmadan bazen de gözaltına alınmış, bir arada kolera hastalığına yakalanmış. Bütün olağanüstü durumları sözde ermeni soykırımını belgelemek için yaşamış. Sonuçta diasporanın iddiasına göre yüzlerce resim çekmiş, yüzlerce belge ele geçirmiş ve bunları gizli yollarla Amerika ve Almanya’ya göndermiş. Ama şu anda diasporanın da büyük bir çabayla yayınladığı sadece 15-20 tane resim ve belge denilen 20-25 tane hikâye var. Wegner’in Anadolu’dan kaçırdığı belgeler denilen hikâyelere hiç değinmeyeceğiz. Çünkü isteyen herkes oturduğu yerden o masallardan onlarca uydurabilir. Biz resimler üzerinde durmak istiyoruz. Resimlerin en dikkat çekici yanı, hemen hemen bütün resimlerin altlarına konulmuş aynı yazı; ‘Tarih: 1915 yılı, Yer: Osmanlı İmparatorluğu, Suriye bölgesi’. Yani ne tam tarih belli ne de tam bir mevki bildirilmiş. Wegner tam olarak hangi tarihte ve nerede resim çektiğini bilmiyormuş. Resimlerle ilgili bir başka konu da resimlerde görülen insanların hangi ırka mensup olduğunu anlayabilmek mümkün değil. Yani Ermenilere ait iddiasıyla servis edilen resimlerdeki kişiler Türk de olabilir. Daha ilginç olan da diasporanın mevcut bütün iletişim hatlarıyla yayınladığı resimlerin bir kısmı Yahudi soykırımı başlığı altında da yayınlanıyor. Yine resimlerden iki tanesi de Rus arşivlerinden çıkan ve Rus işgali nedeniyle Trabzon’dan ayrılmak zorunda kalan Türklere ait olan görüntülerle tamamen benzer bir durumda. Yani ya Yahudiler ya Rus arşivleri ya da Wegner yalan söylüyor. Tahminlerimize göre salgın hastalıkların kol gezdiği 1915-1916 tarihlerinde Wegner ateşli bir hastalığa yakalandı ki bunu kendisi de dile getiriyor. Bu hastalıktan dolayı zihin dünyası bozulan Wegner, kimin resmini ve bu resimleri nerede çektiğinin farkında değildi. Her zamanki gibi, meydanı boş bulan diaspora da bu resimleri kullanmaktan çekinmemiş. Üç beş tane hiçbir şekilde tanımlanamayan resimlerle, bir milleti karalama ahlaksızlığını ancak diaspora gibi zihniyetler sergileyebilir” diye konuştu.
    Eğilmez, “Bu yalan yanlış resimleri sözde soykırım kanıtı olarak dünyaya sunan diasporaya karşılık, biz de bütün dünyaya bu resimlerin hiçbir şekilde kanıt olamayacağını anlatacağız” dedi.

  • Başbakan harçları kaldırdı, YÖK geri getirdi

    BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’ın geçen yıl kaldırıldığını açıkladığı üniversite harçları, YÖK Yasa Taslağı’nda “katkı payı” adı altında geri geldi.

     

    YÖK’ün Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) sunduğu taslak metninde, üniversitelerin gelir kaynakları başlıklı bölümde, devlet üniversitelerinin gelir kaynakları tek tek sıralanırken, öğrencilerden alınacak katkı payı ve öğrenim ücretleri de yer aldı. Erdoğan, üniversitelerde harçların kaldırıldığını açıkladığında üniversite yönetimleri bu kararın üniversiteleri mali açıdan zora sokacağını savunarak, YÖK’e itiraz etmişlerdi.

     

     

    ÖĞRENCİDEN KATKI PAYI

    MEB’e sunulan taslak metninde, üniversitelerin gelir kaynağı şöyle sıralandı:
    “Devlet katkı payı, Hazine yardımı, öğrenci katkı payları ve öğrenim ücretleri, Basıl ya da görsel ders malzemeleri, kitap ve yayın satış gelirleri, taşınır ve taşınmaz mal gelirleri, döner sermaye işletmelerinden aktarılacak tutarlar, bağış yardım ve diğer gelirler. Devlet yükseköğretim kurumlarının giderlerinin karşılanması devlet katkı payı, öğrenci katkı payı ve öğrenim ücreti.”

     

     

    Taslakta, devlet üniversitelerinin giderlerinin finansmanında, öz gelirler, cari giderlerin karşılanması amacıyla devletçe yapılacak katkı ile hazine yardımlarının kullanılması da öngörülüyor. Cari giderlerin finansmanı da devlet ve öğrenci tarafından katkı payı olarak belirtiliyor.

     

     

    YABANCIYA SINIRSIZ ÖZGÜRLÜK

    YÖK Yasa Taslağı’nda tartışma yaratacak bir başka düzenleme de Türkiye’de açılacak yabancı üniversitelere ilişkin oldu. Yabancı üniversitelerin kendi eğitim programları ve hizmetleri YÖK’ün belirlediği koşullara tabi olmayacak. Taslakta,  “Yabancı yükseköğretim kurumlarının Türkiye’de fakülte, enstitü, konservatuvar ve meslek yüksekokulu açabilmesine, Kurulun teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararı ile izin verilebilir. Yabancı yükseköğretim kurumları, kendi ülkelerinin mevzuatına tabidir” önerisi getirildi. Bu maddenin yasalaşması halinde, Mısır El Ezher Üniversitesi başta olmak üzere dünyadaki birçok ülkeden üniversite Türkiye’ye gelip, istediği şekilde eğitim verme imkanını elde edecek.