Etiket: sol

  • Sol kolu hızla büyüyor

    İngiltere’de yaşayan 14 yaşındaki bir genç kızın sol kolu hızla büyüyor.

    14 yaşındaki Leah Hardcastle isimli bir genç kızın sol kolu vücudunun diğer uzuvlarına oranla çok daha hızlı büyüyor. Şu ana kadar 30 ameliyat geçirmiş olan gencin hastalığı için henüz bir çare bulunabilmiş değil. “Ayrık aşırı büyüme” diye bilinen bu hastalıkla ilgili Cambridge Üniversitesinin bir çalışma yürüttüğü, kolun sürekli olarak büyümediği, büyüme gösterdiği zamanlar ise çok hızlı irileştiği ifade edildi. Araştırmayı yürüten Robert Semple, koldaki aşırı büyüme bozukluğunun sebebinin, embriyonik safhadayken genlerden birinin (PIK3CA) mutasyona uğraması olduğuna inandıklarını belirtti. Semple, bazı vücut hücrelerinin aşırı büyümesinden dolayı bunun kanser olabileceğini, bundan dolayı da ileri ki aşamalarda kanser tedavisinde kullanılan yöntemlerin aynısına başvuracaklarını ifade etti.

  • Sol Anahtarı filminin çekimleri Bandırma’da başladı

    Ulusal ve uluslararası film festivallerinde Bandırma’yı temsil edecek “Sol Anahtarı” isimli kısa film projesi hayata geçirildi.

    Yapımcılığını Pro-J Yapım’ın üstlendiği, yönetmenliğini Sinan Habiboğulları, Gökhan Kasapoğlu ve İsmail Semih Habiboğulları’nın yaptığı, senaristliğini İsmail Semih Habiboğulları ve Sinan Habiboğulları’nın üstlendiği Sol Anahtarı, gerek hikayesi, gerek çekim teknikleri ile engellilerin karşılaştığı zorluklara dikkat çekiyor.

    Pro-J Yapım Koordinatörü Hakan Güçkan, “İlk projemiz olan Göçlerin Gölü belgesel çekimimizden sonra, Sol Anahtarı kısa filmimizle daha büyük hedeflere ulaşmayı umuyoruz. Cannes Film Festivali, Berlin Film Festivali, Miami Film Festivali gibi uluslararası, Altın Koza, Altın Portakal yarışmalarında Balıkesir’i en güzel şekilde temsil edeceğiz. Müziklerimizi Emrah Öktem besteledi. ait Yönetmen Sinan Habiboğulları; birçok film, dizi ve reklam filmlerinde oynamış İsmail Semih Habiboğulları’nı ekibimize dahil ettik. Hep beraber hayalimizin gerçeğe dönüşmesi için mücadeleye başlamış durumdayız” dedi.

  • Aliağa İlçesinde yasa dışı sol örgüt üyeleri yakalandı

    İzmir’in Aliağa İlçesinde İstanbul ve Balıkesir Emniyet Müdürlüğü ekiplerinin yürüttüğü bir çalışma kapsamında, aranan yasa dışı sol örgüt üyeleri, İZBAN Aliağa İstasyonu’nun alt sokağında akşam saatlerinde gerçekleştirilen bir operasyonla yakalandı.

    Elde edilen bilgiye göre, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü ve Balıkesir İl Emniyet Müdürlüğü ekiplerinin uzun süredir takipte olduğu yasa dışı sol örgüt üyeleri bu akşam saatlerinde , İZBAN Aliağa İstasyonu altındaki Arif Balamair caddesi üzerinde yakalandı. 2 adet lüks yabancı plakalı aracın içerisinde bulunan ve görgü tanıklarının iddialarına göre 5-6 kişi oldukları öğrenilen örgüt üyeleri İstanbul ve Balıkesir İl Emniyet Müdürlüğü ekipleri tarafından İZBAN Aliağa istasyonun alt sokakta sıkıştırılarak abluka altına alındı. Aliağa İlçe Emniyet Müdürlüğü ekiplerinin de çevre güvenliği desteği sağladığı operasyonla yakalandı. Yasa dışı sol örgüt üyesi oldukları öğrenilen zanlılar Aliağa İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne götürülerek buradaki işlemlerinin ardından İstanbul’a sevk edildi.

  • FETÖ mağduru genç: “Sağ kulağım sol kulağımdan küçük diyerek askeri okula almadılar”

    Sivas’ta yaşayan 22 yaşındaki Anıl Dursun, 2012 yılında Kara Harp Okulu’na ’sağ kulağı sol kulağından küçük’ diye kabul edilmediğini belirterek, çocukluk hayalinin FETÖ’cüler tarafından çalındığını söyledi.

    Anıl Dursun, 2008 yılında girdiği askeri bando okulu sınavında cemaat mensubu tanıdığı olmadığı gerekçesiyle, 2012 yılında girdiği Kara Harp Okulu sınavında ise ’sağ kulağının sol kulağından küçük’ olduğu gerekçesiyle elendiğini söyledi. Dursun, 2008 yılında bando astsubaylığı bölümünü kazandığını, bütün sınavları geçmesine rağmen mülakatta cemaat ağabeyi olmadığı için elendiğini söyledi. Dursun, “2008 yılında askeri liseler bando astsubaylığı bölümünü kazandım, 2012 yılında da teğmenlik sınavına girmeye hak kazanmıştım. 2008 yılında askerli liseler kendi ayrı sınavını yapıyordu, deniz, hava ve bandoya başvurmuştum, bandoyu kazanmıştım. Mülakat başvurusuna gittiğimizde başvuruyu yaptık kabul edildi. İstanbul Kuleli Askeri Lisesi’ne gittim. Saat 17.30’da kaldığımız yerden oraya hareket ettik. Çok sıra vardı, içeriye girdik, bizi 50’şer kişilik gruplar halinde alıyorlardı. Başımızda bir tane erle birlikte muayeneye giriyorduk, yalnız normal sırada önce bize bir form doldurmamız isteniyordu ilgi alanlarımız, hobilerimiz şeklinde. Tabi biz onu doldururken bir komutan geldi, bunlar önce bandoya girecek dedi, diğer odaya geçtik. Dosyalarımızı bıraktık, piyanoda bir başçavuş vardı, arkasında da bir teğmen vardı. Bizim önce dişlerimize baktılar, arkasından ritim ve nota çalışması yaptık” dedi.

    “Benden önce mülakata girene 20 puan verdiler”

    Askeri bando mülakatında kendisinden bir önce girenin cemaat mensubu olduğunu ifade eden Dursun, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

    “Benden önce bir arkadaş çıktı çalışmasını yaptı, başçavuş 50 puan verdi, arkadaki teğmenle de ağabeylik ilişkin varmış o da sana 20 puan verecekmiş zaten dedi ve onun 50’yi 70 yaptılar. Ama ağabeylik öyle akrabalık ağabeyliği değil, ne tür bir ağabeylik olduğunu şimdi daha iyi anlıyoruz. Sıra bana geldiğinde ise dişlerimde herhangi bir problem olmamasına rağmen veya herhangi bir sağlık problemim olmamasına rağmen bana 100 üzerinden sıfır puan verip elediler ve bando okulunda 100 üzerinden 1 puan aldığında bir üst kategoriye geçiyorduk. Askeri liselerin başvuru kılavuzunu açıkladıklarında her ne sebepten olursa olsun mülakat haricinde elendiğimizde bir itiraz hakkımız vardı. Kuleli’nin bahçesi çok geniş bir yerdi, orada bir masa kurmuşlardı, iki tane de asker vardı, biri bayan subaydı. Oraya itiraz için gittiğimde itiraz edemezsiniz dediler ve orada bizden başka aileler de vardı. Hiçbir şekilde itirazımızı kabul etmediler, kimse de başvuru kılavuzunu çıkarıp gitmediğinden dolayı orada haksız yere elendim. Açıkçası ağabeylik mevzusunu buraya gelince anladık.”

    “Sağ kulağım daha küçükmüş”

    2012 yılında girdiği Kara Harp Okulu sınavında da çeşitli bahanelerle elendiğini anlatan Dursun, “Daha sonra lise son sınıfta YGS puanına göre çağırdılar ve herhangi bir başvuru puanının 260 olması gerekiyordu, ben 322 puanla başvuru yaptım. Kara, deniz ve havaya başvurdum, hatta o zaman başçavuşluğa değil teğmenliğe başvurmuştum. Oraya gittiğimizde sağlık muayenesine girdik. Ön sağlık, spor testlerini geçtim, sonra genel sağlık taraması oluyordu. Erkekler sadece şortla girer. Şortla girdik, dişlerimize baktılar, kilo, boy ölçümü yapıldı, sonra doktor bana sırtını dön dedi, sırtımı döndüğümde ciğerlerimi dinledi ve askeriyede elendiğinizde kırmızı kalemle elerler bizi. Kırmızı kalemle eledi, dışarıya çıktım. İtiraz etmek istiyorum dedim ama raporu okuduğumda sağ kulağımın sol kulağımdan daha küçük olduğunu ifade etmişlerdi raporda. Orada itiraz etmek istiyorum dedim ve hemen iki yan kapıya gidiyoruz ve o da subay bir doktordu, o kapıda bekliyordu, kağıda ret yazıp gönderiyorlardı. Ben hayır dedim, daha önceki elenmemden dolayı tecrübeliyim, ben içeri geçip muayene edilmek istiyorum dediğimde ’tamam gel içeri’ dedi. ’Kulağında herhangi bir duyma problemi yok’ dedi. ’Subay olmak için hiçbir engel yok’ dedi. ’Ama komutanımın yazdığı rapora benim aksini yazmam gibi bir yetkim yok’ dedi. ’O ne yazdıysa bende onu yazmak zorundayım’ dedi. Aynı şekilde o dönem terör üst seviyedeydi, beni Doğu’ya gönderin, ben vatanım için savaşırım dedim. Ama onlar hiçbir şekilde kabul etmediler ve o komutan da raporu aynı şekilde düzenledi ve hatta o zaman Ankara Kara Harp Okulu’nu o zamanın Genelkurmay Başkanı ziyarete geliyordu. Genelkurmay Başkanı ile görüşmek için çok bekledim ama izin vermediler” diye konuştu.

    “Kulağımda hiçbir sıkıntı yok”

    Kulağından dolayı elendikten sonra çeşitli doktorlara gittiğini ve hiçbir sıkıntısının olmadığını belirten Dursun, “Daha sonra orada Ankara Numune Hastanesi’ne geçtim ve orada kapıda bir doktor vardı, o doktor beni orada muayene etti. ’İstediğin doktorlardan da heyet raporu alırım’ dedi kulaklarımla ilgili. Ama askeriye kendi raporundan başka raporu kabul etmiyor. Buraya geldim, buradaki doktorlara da muayene oldum. Şuan elimde sağlık raporum da var, kulaklarımla ilgili hiçbir problemim yok, duymamda hiçbir sıkıntı yok” ifadelerini kullandı.

    “Çocukluk hayallerimi çaldılar”

    FETÖ mensubu askerlerin çocukluk hayallerini çaldığını ifade eden Dursun, “FETÖ mağduru olduğumu düşünüyorum açıkçası. Benim en büyük hayallerimden biri askeri okullarda okuyup asker olmaktı ama hayallerimi çaldılar. Çünkü ilk gittiğimde abiler de vardı, artı benim okuduğum lisede abilerde kalıp sınıfa gelen öğrenciler vardı. Bunların çoğu tıp fakültelerini kazandılar ama şimdi soruların çalındığı söylentileri var. Mağduruz ve bu mağduriyetimizin giderilmesini istiyoruz” dedi.

    Oğlunun elendikten sonra çok üzüldüğünü söyleyen anne Filiz Dursun, “Psikolojisi bozuldu. Çalışmaktan soğudu. ’Liseyi bitirir tekrar girersin’ dedim. Daha çok çalışmaya başladı. Liseyi bitirdi, tekrar girdi. Sağ kulak sol kulaktan büyük diye bir şey söylediler. İnsanlar şaşırıyordu bu yüzden elendik dediğimizde. Şok olmuştuk” diye konuştu.

    Baba Cemalettin Dursun ise, “Oğlum elendikten sonra Sivas’a gelmek istemedi. Hayata küstü. Çok seviyordu askerliği, burada bazı sorunlar yaşadı. Liseyi bitirdikten sonra Ankara’ya gitti, orada kulağından elediler. FETÖ’cü olmadığı için oğlumu elediler” şeklinde konuştu.

  • İkna Etmenin Yolu Sol Kulak

    Uludağ Üniversitesi Kadın Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin düzenlediği konferansta konuşan Davranışbilimci Psikolog Kunter Kurt, iletişim hakkında önemli tavsiyelerde bulundu.

    Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Ulcay’ın yanı sıra çok sayıda akademisyen ve öğrencinin takip ettiği konferansta, Davranışbilimci Psikolog Kunter Kurt, insan ilişkilerinde renklerin, beden dilinin ve bazı davranışların karşı tarafta nasıl algılandığını esprili bir şekilde anlattı. İlgi ile izlenen sunumunda Kunter Kurt, “Korku kültüründe vicdan değil bağımlılık, yaranma zekâsı gelişir. Korkutulan insan bağımlıdır, kendisini seçeneksizliğe mahkûm edilmiş hisseder. Suçu cezalandırılan insan cezalandırılmış olmanın gönül rahatlığı ile yeni bir suça yönelir. En sevdiği şeylerden mahrum ederek cezalandırmayı seçin. Cezaevlerindeki tutuklularla yaptığım çalışmalar sonucunda, suçun babadan kaynaklı olduğunu gördüm. Anneden kaynaklı suç yok. Baba ahlâk merkezidir, anne sevgi merkezi. Sevgi merkezi doğru davranışlar sergileyip temeli sağlam tutuyorsa bunun üzerine sağlam bina yapılabiliyor” diye konuştu.

    İKNA ETMENİN YOLU SOL KULAK

    İkna yollarını da anlatan Kurt, şunları söyledi:

    “Sol kulaktan söylenen cümleler sağ beyinde kabul görüyor. İkna etmenin yolu sol kulağa çalışmaktan geçiyor. İnsanda iki görünümlü tek bir akıl vardır. Erkek yönetici düşünceyi kullanır, kadın yapıcı düşünceyi kullanır. Takım olduklarında her şeyi yönetecek güce sahiplerdir. Kadınların önceliği psikolojik ihtiyaçlardır. Sevgi ve şefkat, ilgi ve destek, istendiğini hissetme, terk edilmeyeceğine inanma, güvenlik ve korunma, iletişim ve danışma, takdir edilip onurlandırılma, maddi güven ve çocukların büyütülme aşamalarında sorumluluk paylaşımı. Erkeklerin psikolojik ihtiyaçlarında ilk sırada bağımsızlık ihtiyacı var. Ardından kendine güven, cinsel mutluluk, saygı görme, mücadele, adalet ve maddi bağımsızlık. Her cins birbirine ihtiyacı olanları vermekten imtina etmesin”.

    KADIN DAHA ÇOK MU KONUŞUR?

    Kurt, “Kadınlar günde 20 bin, erkekler ise günde 7 bin kelime ile konuşuyorlar. Ama buna gevezelik denmez. Aklınızdan geçirilen şeyler bile konuşma sayılır. Kadın aklından daha fazla şeyler geçirir. Kadın detaycıdır, süreç odaklıdır. Erkekse sonuç odaklıdır.

    – Kaygı, korku ve endişe anında dilin durumu ilginç. İnsanın korkudan dili tutulur mesela. Böyle bir anda damağa uygulanan bir baskı ya da dili damağın üstüne yapıştırma beynin sağ ve sol lobunun her ikisini birden çalıştırır ve korkuyu atlatmaya yardımcı olur. Sinirli olduğunuz anda bir söz söylemeden önce yutkunun. İkinci kez yutkunduğunuzda dilinizin damağınıza yapışmış olduğunu göreceksiniz” dedi.

    TİMUS BEZİNİZİ DÖVÜN

    Bağışıklık sitemini ayakta tutan timus bezini Japonların günde dört defa dövdüğünü kaydeden Kurt, “Bizde ağıt yakan kadınlar ona keza. İçli şarkılar dinlerken sinemize vurduğumuz yumruklar ona keza… Timus bezi üç şekilde aktif oluyor: Vurduğunuzda, kahkaha attığınızda ve dilinizi üst damağa yapıştırdığınızda. İnsan 21 gün içinde öğrenir ya da unutur. 21 gün sabrederseniz hedeflediğiniz her ne ise ona ulaşabilirsiniz. Çünkü 21 günde hepsi davranışa ve alışkanlığa dönüşür” şeklinde konuştu.

    ORGAN DİLİYLE KONUŞMAYIN

    “Beni kanser edeceksin, kalbimi kırdın, sana gençliğimi verdim ve benzeri laflar organları biyolojik anlamda yorar” diyen Kurt, “Sizden olmayan bir şeyi bilinçaltınız fark ettiği anda direnciniz düşer. Doğru olmayan bilgileri organlarınız reddeder. Organ dilini kullanmaya başladığınız anda beyin o cümleyle ilgili organlarınıza kötü mesajlar gönderir.

    En çok organ dilini kullanan da kadınlardır. O yüzden ağrıları hiç bitmez. Bu dili terk eden insanlar sağlıklarına kavuşurlar” dedi.

    ÖN LOBUNUZU ÇALIŞTIRIN

    Ön lobun çalıştırılmasını tavsiye eden Kurt, “İşin içinden çıkamadığımızda elimizi alnımıza götürüp kaşırız ya, işte o ön lobu çalıştırma hareketidir. Ön lob konsantrasyon, plan yapma ve problem çözme merkezidir çünkü. Büyüklerin elini öptükten sonra da o eli ön loba koyarız, secdeye varınca da ön lobumuzu yere yapıştırırız. Ellerinizi kilitlediğinizde sağ baş parmak mı üstte, sol baş parmak mı? Sağ baş parmağı üstte olanlar biraz daha duygusaldırlar. Sol baş parmağı üstte olanlar ise daha detaycıdır. Tepeden tırnağa her ayrıntıya dikkat ederler” dedi.

    BAŞINIZ NE YANA EĞİK?

    İlginç bilgiler veren Kurt, “Serbest duruşunuz esnasında başınız sağda ise gelecek endişeniz vardır, solda ise geçmişle ilgili sıkıntılarınız devam ediyordur. Karşı tarafa “ezik” mesajı vermemek için dik durup çenenizi yere paralel tutmakta fayda var. Einstein’ın ölümünün ardından onu bu kadar zeki yapan şeyin ne olduğunu merak eden nörolog arkadaşı Dr. Harvey, iki yıl boyunca Einstein’ın beynini incelemiş ve bu incelemelerin sonunda yayınladığı raporda, Einstein’ın beyninin diğerlerinden farksız olduğunu belirtmiş. Einstein’ın farklı yaptığı tek şey, her iki elini de mükemmel derecede kullanması imiş. Kullanmadığımız elimizle her gün yapacağımız on dakikalık bir çalışma başarıya götürür. Sağ el kısa süreli bellek ve öğrenme, sol el uzun süreli bellek ve hatırlama, her iki elinizi sıktığınızda yapabilme ve edebilme gücünü yani beyninizdeki her iki lobu birden faal edersiniz. Beyin loblarınızı kontrol edebilmeniz için kaşlarınızı kontrol edebilmelisiniz. Sizi küçük düşürmeye yönelik kasti soruları net olarak reddedin ve soruya soru ile karşılık verin. Mesela; “Bu soruyu neden sorduğunu öğrenebilir miyim?” ya da “Tam olarak ne istediğini söyler misin?” cümlelerinin sihrini tecrübe edin.Kendini önemsetmek mi istiyorsun, korktun mu, yoksa ne yapacağını mı bilemiyorsun? İnsanlar bu üç sebepten ötürü bağırır. Karşınızdakinin neden bağırdığını anladığınız anda kontrol sizdedir. İnsanda ters etki yapan me’leri, -ma’ları hayatınızdan kaldırın ki herşey istediğiniz gibi olsun. Malum, dayatılan her şeyin tersini inadına yapar insanoğlu. Olumlu cümlenin sonuna kondurduğunuz ama ile tüm olumlu sözleri bir anda olumsuz hale getirebilirsiniz. Hatırlamak istediğinizde gözlerinizi düz bir çizgi üzerinde sağa ve sola kaydırın, tarama yapar gibi yani, hatırlarsınız. Karşınızda size olumsuz konuşan bir insanın alın bölgesine atacağınız şizofrenik bir bakış onu dağıtacaktır” şeklinde konuştu.

    BEDEN VE DİL AYNI KONUŞSUN

    Beden diliyle lisanın aynı olması gerektiğini savunan Kurt, “Beden diliniz ile konuşma diliniz müsemma olsun. Diliniz tamam derken, bedeniniz istemezükçülük etmesin. Önemli kararları sabah alın. Sabahın hayrını yadsımayın. Beyin sabah öğrenir, öğrendiklerini akşam yorumlar. Neden” sözü zihni kapatıcı, “Nasıl” sözü ise zihni açıcıdır. Ön lobunuzu aktif hale getirmek için sebep yapamıyorum yerine, nasıl yapabilirim sözünü kullanın. Bir bardak çay iki bardak suyu, bir bardak kahve dört bardak suyu vücudumuzdan dışarıya atar. Kaybettiğiniz suyu yerine koymayı unutmayın. Susuzluğun bedeninizde sebebiyet verdiği yıkımı bilin ve onu susuz bırakmayın. Hatalarınızı kendinize samimiyetle itiraf ederseniz eğer o hatayı bir daha tekrarlamazsınız. Bilinçaltı ikna olduğu zaman bunu size tekrarlatmıyor” dedi.

    RENKLERİN DİLİ

    Renklerin dilinden de bahseden Kurt, “Renklerin diliyle bilinçaltımıza neler gönderildiğini ya da bizim bilmeden de olsa çevremize ne mesajlar verdiğimizi durup şöyle bir düşünelim bakalım. Ameliyat önlüklerinin yeşil olması güveni işaret eder mesela. Sarı geçici demektir ve taksiler sarıdır. Siyah arabaların sırrı hırs ve tutkuda gizlidir. Bazı şirketler, bu yüzden siyah tercih edenleri işe alır. Ergenlikte mor erotik duyguları tetikler. Kahverengi vasıfsızdır” dedi.