Etiket: siyasilere

  • Macron’dan Lübnanlı siyasilere

    Macron’dan Lübnanlı siyasilere

    Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, söz verdiği hükümeti kuramayan Lübnanlı siyasiler için “Toplu ihanetlerini not alıyorum” dedi.

    Fransa’nın başkenti Paris’te bulunan Elysee Sarayı’nda basın toplantısı düzenleyen Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Lübnan’daki son gelişmeleri değerlendirdi. Lübnanlı siyasilerin Fransa ve uluslararası topluma verdiği sözü yerine getirmediğini ve hükümeti kurmakta başarısız olduklarını belirten Macron, “Toplu ihanetlerini not alıyorum” dedi.

    Ülkedeki hükümet kurmadaki başarısızlığı toplu bir başarısızlık olarak değerlendiren Macron “Fransa ilk andan beri kardeşçe yanlarındaydı ve yanlarında olmaya devam edecek. Bu dostluk terör ve yolsuzluğun ölümcül oyununa tâbi olan siyasi bir sınıf tarafından rehin alındı” ifadeleri kullandı. Lübnan’da 15 gün içerisinde yeni hükümeti kurma ve reformları gerçekleştirme sözü veren Lübnanlı siyasetçiler için Fransa Cumhurbaşkanı “Şahsi çıkar ve grup çıkarlarını ülke çıkarlarının önünde tuttular. Ülkeyi dış güçlerin oyununa bıraktılar” dedi.

    Siyasilerin Lübnan’ın uluslararası yardımlara ulaşmasını sağlamak yerine ülkeyi kaosa sürüklediklerini ifade eden Fransız Cumhurbaşkanı, “Yardımı almak için 1 ay kaybedildi” ifadelerini kullandı. Macron, siyasilerin bölgede dengesizliğe sebep olduğunu ve “Lübnan gibi bir hazinenin kaybolmasına” yol açtıkları dile getirdi. “Bu tarihi sorumluluk döneminde ülkenin siyasilerinin başarısızlığın gözlemciliğini yapmaları üzücü” ifadelerini kullanan Macron, kimsenin sorumluluğunun hakkını vermediğini belirtti. Fransa Cumhurbaşkanı, tüm siyasilerin şahsi ve grup çıkarı için çalıştığını fakat hiçbirinin başarılı olamayacağını dile getirdi.

    Hizbullah’ın hükümet kurulumunda dini kriter getirmesini başarısızlığın sebebi olarak nitelendiren Macron, “Hizbullah Lübnan’ın ihtiyacı ve verdiği sözlere tamamen karşı seçimler yapıyor. Üstelik taviz vermiyorlar. Hizbullah hem İsrail’e karşı bir ordu hem Suriye’deki sivillere saldıran bir milis, hem de Lübnan’da saygıdeğer bir siyasi parti olamaz” dedi.

    Cumhurbaşkanı Macron, “Sorumluluğun tamamı onlarda ve hesabını Lübnan halkına verecekler. Lübnan halkını yalnız bırakmayacağız. Hala yeniden hükümet kurma şansı var, bu şansı değerlendirmeleri lazım” ifadelerini kullandı. Uluslararası yardımı alabilmek için reformların gerçekleştirilmesi gerektiğini ve bu reformların “olmazsa olmaz” bir şart olduğunu dile getiren Macron, “Ekim ayı sonuna kadar Birleşmiş Milletler ile yeni bir konferans düzenleyip Lübnan halkının yardımını konuşacağız” dedi.

    Fransa Cumhurbaşkanı, ayrıca 20 gün içerisinde uluslararası toplum ile birlikte bir toplantı yapılacağını ifade ederek, Lübnanlı yöneticilere patlamanın nedeni ve ülkedeki siyasi durum ile ilgili hesap sorulacağını açıkladı.

    Öte yandan dün Lübnan’da Beyrut Limanı’ndaki facia sonrası yaşanan siyasi krizin ardından Cumhurbaşkanı Michel Aoun tarafından yeni hükümeti kurmakla görevlendirilen Mustafa Edib 1 ay süren hükümet kurma çalışmaları sonrası istifa etmişti.

  • “Hayvanların Yaşam Hakkını Tanımayan Siyasilere Oy Yok” kampanyası

    Mersin’de, Anamur Hayvanları Koruma Derneği, 24 Haziran Genel Seçimleri öncesinde “Doğayı ve Hayvanların Yaşam Hakkını Tanımayan Siyasilere Oy Yok” kampanyası başlattı.

    Dernek üyeleri, 24 Haziran Genel Seçimleri öncesinde siyasi parti liderlerine ve adaylarına taleplerini açıklamak için toplandı. Dernek binasında toplanan üyeler, hayvanların gördüğü eziyet, tecavüzler ve doğayı koşulsuz koruyacak uygulamalar için yasa tasarısı hazırlanması için tüm partilere çağrıda bulundu.

    Anamur Hayvanları Koruma Derneği Sözcüsü Füsun Bayraktaroğlu, burada yaptığı açıklamada, “Türkiye’de 7 milyon can yoldaşı olarak hayvana yapılan vahşet, işkence, tecavüz ve her türlü kötü muameleye karşı olan mücadelemizin bir parçası olarak, doğayı ve hayvanların yaşam hakkını tanımayan tecavüz, şiddet ve işkenceyi kınamayan siyasilere oy yok kampanyasını, bugünden itibaren başlatmış bulunuyoruz. Hayvana tecavüz ve vahşetin son örneği, Konya’da yavru bir köpeğe tecavüz edip, organlarını parçalayan ve bu görüntüleri sosyal medyada paylaşan şahıs, 671 TL idari para cezasına çarptırılmıştır. Bu sonuç, milyonlarca insanın tepkisine neden olmuş, toplumda infiala neden olmuştur. Bir çocuğa tecavüz etmekle, bir hayvana tecavüz etmek aynı çarpık zihniyetin ve patolojinin sonucudur. İnancımız budur. Her iki durumda, çaresiz ve masum bir canı katletmek olgusunu içinde barındırmaktadır. Bu nedenle, hayvanları koruma kanununun resmi ve sivil ayrımı yapılmadan TCK kapsamına alınmasını, bu çağrılara sessiz kalan siyasi partilere ve adaylarına oy yok diyoruz.”

    “Oylarımız, doğa ve hayvan haklarını savunacağına söz veren aday ve partilere olacaktır” diyen Bayraktaroğlu, “Oylarımız, hayvana şiddet ve tecavüzün TCK kapsamına alınması için çalışma başlatan ve çalışmalarına seçim sonrasında da devam edeceğine söz veren, aday ve partilere olacaktır” diye konuştu.

  • “İş güvenliği yasasının ertelenmesinin sakıncalarını siyasilere sunduk”

    OSGBDER Cengiz İmeci, olası iş güvenliği yasası ertelenmesinin sakıncalarını Ak Parti, CHP ve MHP’li vekillere rapor olarak sunduklarını söyledi.

    Ortak Sağlık Ve Güvenlik Birimleri İşletmecileri Derneği (OSGBDER) Başkanı Cengiz İmeci yaptığı açıklamada, iş güvenliği yasasının ertelenmesinin gündemde olduğunu, ertelemenin oluşturabileceği olumsuz durumları 30’un üzerinde sivil toplum örgütü ile hazırlanan bir raporla Ak Parti, CHP ve MHP’li vekillere rapor olarak sunduklarını söyledi. İmeci yaptığı açıklamalarda, “Çalışmalarımız sonucunda kamu işyerlerinde tehlike sınıflarına göre yeni bir düzenleme yapılmasının gerektiği konusunda fikir birliğine vardık” dedi.

    İmeci şunları kaydetti: “Son zamanlarda çalışma hayatını ve işverenleri ilgilendiren bir yasa kamuoyunda çok konuşulur oldu. İşin uzmanı olmayanlar işin uzmanı olanlardan daha çok İş Güvenliğini köşelerinde malzeme yapar oldular. İş Güvenliğine zırva kanun diyerek önemsiz bir yasa olduğunu ima edenler oldu. 1 milyon işyerine 1 milyon iş güvenliği uzmanı ve bir milyon işyeri hekimini nereden bulacağımızı söyleyenler çıkmıştır. Bu kadar önemli bir yasada araştırma yapmadan gayrı ciddi açıklama yapıp kamuoyunun yanlış yönlendirilmesi çok üzücü ve talihsizliktir.Kamuoyunda Üretim Reform yasa tasarısı olarak bilinen ve TBMM’de 18 Haziran 2017 tarihinden kabul edilen 7033 Sayılı sanayinin geliştirilmesi ve üretimin desteklenmesi amacıyla bazı kanun ve kanun hükmünde kararnamelerde değişiklik yapılmasına dair kanunun 86 ncı maddesi ile 50’den az çalışanı olan az tehlikeli İşyerleri ile kamu işyerlerinin tamamında İş Güvenliği Uzmanı ve İşyeri Hekimi görevlendirilmesi yükümlülüğünü 1 Temmuz 2020 tarihine ötelemektedir. 6331 sayılı yasa 39 madde iken sadece 38 nci maddenin bir bölümü ertelenmektedir. Yasanın diğer 38 maddesi yürürlükte olup işverenlere çok büyük sorumluluklar yüklemektedir”.

    İmeci, işverenlerin uymak ile sorumlu olduğu ve ertelenmeyen yükümleri de şöyle sıraladı: “Risk değerlendirmesi analizi yapılması ve güncelliğinin sağlanması, acil Eylem Planı Hazırlanması ve Acil müdahale ekiplerinin güncel olmasının sağlanması, mevcut çalışanlara ve her yeni giren çalışana İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitiminin verilmesi, çalışan temsilcisi atanması, çalışan temsilcisine özel eğitim verilmesi ve belgelendirilmesi, çalışanlara Sağlık Gözetimi (İş Giriş Raporu ve ilgili tahlillerin düzenli yapılması), işyerindeki elektrik pano kontrolü ve topraklama ölçümlerinin düzenli aralıklarda yapılaması, acil Durum Planı dahilinde yangın eğitimi ve tahliye tatbikatı, çalışan sayısına göre yeterli sayıda zorunlu ilk yardımcı personel bulundurulması”.

    “İş Güvenliğinde 325 bin liraya kadar ciddi para cezaları vardır”

    İş Güvenliğinde 325 bin liraya kadar ciddi para cezaları bulunduğunu dile getiren İmeci, ”Görüldüğü üzere 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği yasası işverenlere ciddi yükümlülükler getirmiştir. Her hangi bir ceza ile karşılaşmamak için mevzuatın gerekliliklerini yerine getirmek üzere profesyonel destek almakta fayda olacaktır. İş Güvenliği mevzuatından kaynaklanan sorumlulukların yerine getirilmemesi halinde çalışan sayısına ve işyerini tehlike sınıfına göre bin 350 Türk Lirasından 325 bin Türk Lirasına kadar ciddi para cezaları verilmektedir” şeklinde konuştu.

    İmeci, 30’un üzerinde sivil toplum örgütü ile çalışma başlattıklarını belirterek, “50’den az çalışanları olan az tehlikeli işyerlerinde ve kamu işyerlerinde iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi çalıştırma zorunluluğunun ertelenmesi gündeme geldiğinde Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri İşletmecileri Derneği (OSGBDER) in içinde bulunduğu 30’un üzerinde sivil toplum örgütü ile TİSGFED (Tüm İş Sağlığı ve Güvenliği Dernekleri Federasyonu), Ege İş Sağlığı ve Güvenliği Platformu, Marmara İş Sağlığı ve Güvenliği Platformu Marmara İş Sağlığı ve Güvenliği Platformu, Anadolu İş Sağlığı ve Güvenliği Platformu olarak ertelemenin sakıncalarını yasa yapıcılara anlatmak üzere TBMM adeta akın ettik. Görüşmelerimiz esnasında Partilerin Grup Başkanvekillerine, Komisyon Başkanlarına, Ak Parti, CHP ve MHP’li milletvekillerine tüm detayları ile ertelemenin sakıncalarını anlatarak görüş ve önerilerimizi içeren rapor sunduk.

    Ardından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Müsteşarı Sayın Ahmet Erdem ile kaygılarımızı anlatmak üzere görüşme gerçekleştirdik. Ayrıca ertelemenin kamu ayağında yaşanacak sıkıntılarını değerlendirmek üzere Ankara temaslarımız kapsamında Türkiye KAMU-SEN Genel Başkan Sayın İsmail Koncuk ve Türkiye SAĞLIK-SEN Genel Başkanı Sayın Önder Kahveci ile görüşerek çalışmalarımız hakkında bilgi verdik, son gelişmeleri değerlendirdik” dedi.

    “Kamu işyerleri tehlike sınıfları düzenlemesi yapılmalıdır”

    Görüşmeler neticesinde kamu işyerlerinde tehlike sınıflarına göre yeni bir düzenleme yapılmasının gerektiği konusunda fikir birliğine varıldığını söyleyen İmeci, “Şöyle ki çok tehlikeli sınıfta yer alan bir özel hastane İş Güvenliği uzmanı ve İşyeri hekimi çalıştırma zorunluluğu varken kamu hastanesinde bu zorunluluğun olmaması güvenliksiz ortamlar oluşturmaktadır. Özel mesleki ve teknik liseler tehlikeli sınıfta oldukları için İş Güvenliği Uzmanı ve İşyeri hekimi bulundururlarken kamuda yer alan mesleki ve teknik liseler hizmet almamaktadırlar. Buna benzer örnekleri çoğaltabiliriz. Bu nedenle inanıyoruz ki en kısa sürede yeni bir düzenleme ile benzer farklılıkların önüne geçilecektir. Kamuoyunda yanlış bir algı oluşmuştur. Az tehlikeli işletmelerin bakkal, manav ve eczane gibi işyerlerinden oluştuğu düşünülmektedir. Halbuki tehlike sınıfları tebliği incelendiğinde az tehlikeli işyerlerinin bakkal, manav ve eczane gibi işyerlerinin dışında üretim, imalat, yanıcı parlayıcı madde depolaması yapan işyerlerinden, nüfusu yoğun şekilde olan ve her an iş kazası yaşanma riski taşıyan yurt, okul, otel gibi işyerlerinden oluştuğu unutulmamalıdır. Bu nedenle tehlike sınıfları tebliğinin yeniden ele alınmasında fayda olacaktır” diye konuştu.

    “OSGB’ler istihdam bürosu haline gelmiştir”

    “Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimleri (OSGB) istihdam bürosu haline dönüşmüş durumdadır” diyen İmeci, şöyle konuştu: ”Hiçbir sektörde olmayan bir çalışma modeli OSGB’lere dayatılmak istenmektedir. Yetki belgesi başvurusu yapılırken en az bir tam zamanlı iş güvenliği uzmanı, tam zamanlı işyeri hekimi ve tam zamanlı diğer sağlık personeli istihdamı zorunluluğu vardır. Üstelik 10 çalışandan fazla ve çok tehlikeli işyerlerinde diğer sağlık personeli görevlendirmesi zorunlu iken OSGB ler ruhsat aşamasında bu personeli bulundurma zorunluluğu olması anlaşılır gibi değildir. Sorumlu Müdür haricinde diğer personelin iş yoğunluğuna göre part time veya tam zamanlı çalışmasının önü açılmalıdır. Bunun yanında OSGB’ler bulundukları ile ve komşu illere hizmet verebilmektedirler. Bu uygulama nedeniyle şu anda maalesef ülkemizde OSGB enflasyonu yaşanmaktadır. İl sınırı düzenlemesi kaldırılmalıdır. OSGB bünyesinde içerisinde oluşturulan revirler birer sağlık ocağı şekline getirilmiş olup, OSGB’lerin büyük çoğunluğunda ambalajından dahi açılmamış revir malzemeleri çürümeye yüz tutmaktadır. Plaza katlarında kurulan OSGB’lerde tekerlekli sandalyeler ve sedyeler aksesuar olarak durmaktadır. Dolayısıyla OSGB’lerin kuruluş amaçları yeniden gözden geçirilmeli, daha işler bir hale getirilmelidir”.

  • Turan’dan siyasilere davet

    AK Parti Grup Başkanvekili ve Çanakkale Milletvekili Bülent Turan, bu sene Çanakkale Zaferi’ni anma törenlerinin her zamankinden farklı bir anlam taşıdığını hatırlatarak, bütün siyasileri Çanakkale’ye davet etti. Turan, Hollanda’ya karşı birlik ruhunun da ancak Çanakkale’de bulunabileceğini söyledi.

    Turan, “Çanakkale Zaferi, istiklal tarihimizin her anında izi olan eşsiz bir destandır. Milletimiz, kendisine diz çöktürmek isteyen düşmanlara karşı yokluklar içerisinde bir mücadele verdi. Türkiye Cumhuriyeti’nin önsözü olan bu zafer, üzerinde yaşadığımız toprakların bize yeniden vatan olmasını sağladı. 102 yıl önce kazanılan bu tarihi zafer, hâlâ bir rehber işlevi görüyor. Bu sene kutlayacağımız yıldönümü, öncekilerden farklı bir nitelik arz ediyor. Sadece Çanakkale’nin değil, Türkiye’nin de sembolü olmaya aday 1915 Köprüsü’nün temel atma töreni gerçekleşecek. Köprü, dünyanın en uzun asma köprüsü olmasının dışında Ege Bölgesi’ni Trakya’ya ve Avrupa’ya bağlamasıyla da bölgenin ticaret hacmini artıracak, ulaşımı rahatlatacaktır” ifadelerini kullandı.

    Hollanda’ya karşı birlik ruhunun da ancak Çanakkale’nin tarihinde bulunabileceğini söyleyen Turan, “Temel atma törenine, Cumhurbaşkanımızla Başbakanımız da katılacak. Bütün milletimize ait olan bu tarihi gururu beraber yaşamamız gerektiğine inanıyorum. Bundan dolayı bütün siyasi parti genel başkanlarımızı, bütün bakanlarımızı, bütün milletvekillerimizi 18 Mart’ta Çanakkale’ye davet ediyorum. Küresel operasyonlarla üzerimize gelinen böylesi zorlu bir süreçte Çanakkale gibi tarihi bir değerde buluşmak, birlik ve beraberlik ruhunun pekişmesini sağlayacaktır. Siyasi görüş farkımız ne olursa olsun, söz konusu milletimizin istiklali olduğunda hepimizin bir arada durması gerekiyor. Bu konuda Çanakkale en doğru istikamettir. Çanakkale’den verilecek birlik görüntüsü, aynı zamanda Hollanda’ya verilecek en iyi cevap olacaktır” dedi.

  • DÜ Rektörü Prof. Dr. Talip Gül’den siyasilere veryansın

    Dicle Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Talip Gül, göreve geldikleri günden bu yana içinde siyasilerin de bulunduğu bazı kesimlerin kendilerinden iş, istihdam ve ihale istediklerini belirterek, “Bunları yerine getirmeyince de bizim aleyhimize bir algı oluşturmaya çalışıyorlar” dedi.

    Prof. Dr. Gül, Güvenli Geleceğe Kayıtlı Kadınlar projesinin tanıtımı için basın mensuplarının karşısına geçti. Proje ile ilgili kısa bir bilgi veren Prof. Dr. Talip Gül, daha sonra yaptığı açıklamada, üniversitelerinin hak ettiği yerde olmadığını söyledi. Çok yeni bir yönetim olduklarını belirten Prof. Dr. Gül, “15 Ağustos 2016’de görevi devraldık. 5 aylık sürede çok fazla projeye imza attık. Üniversitelerin asli görevi eğitimdir. Bilimsel aktiviterle imza atmaktır. Bizim STK’lardan isteğimiz veya diğer kuruluşlardan isteğimiz bizlere projelerle gelmeleridir” diye konuştu.

    “Bizden gayemiz dışında çok şey isteniyor”

    Diyarbakır’da ve bölgede çok farklı bir algının olduğunu ifade eden Prof. Dr. Gül, konuşmasını şöyle sürdürdü:

    “Bizim bölgemizde ve şehrimizde farklı bir algı var, sanki üniversitelerin misyonu eğitim bilimsel çalışmalar değil de iş istihdamı ihale gibi işlerle meşgul olması gereken bir kurum gibi görünüyor. Bizden çok misyonumuz dışında, gayemiz dışında görevimiz dışında çok şey isteniyor. Siyasilerden tutun da tabi herkesi kastetmiyorum, iş adamlarından kurumlardan çok şey isteniyor. İstedikleri şeylerin çoğu da bilimle ilgili olmayan şeyler, üniversitelerin eğitimi ile ilgili olmayan şeyler. İş istiyorlar, istihdam istiyorlar, ihale istiyorlar. Bunları yerine getirmeyince de bizim aleyhimize bir algı oluşturmaya çalışıyorlar. İşlerden biz sorumlu değiliz. Bizlerden eleman istihdam etmemizi istiyorlar, bizim böyle bir görevimiz yok, yerimiz de yok zaten. İhale istiyorlar, biz bütün ihaleleri şeffaf bir şekilde yaptırıyoruz. Birisi gelip bir ihalenin herhangi birine peşkeş çekildiğini ispat ederse ben bu görevi bırakırım.”

    Gazetecilerin ‘Siyasiler baskı mı yapıyor’ sorusu üzerine Prof. Dr. Gül, şunları söyledi:

    “Siyasilerin baskı yaptığını söylemedim, söylemiyorum da. Benim Diyarbakır’daki siyasilerle diyaloğum çok iyi. Siyasi derken milletvekili veya başka bir şey düşünmeyin, herhangi bir partinin birçok insanı var. On binlerce üyeleri var, bunların hepsi kendilerini bir rol biçiyorlar. Bir baskı değil, iş istiyorlar. Mesela herhangi birisi gelip şu adamımı işe alın diyor. Biz göreve geldiğimizdendir herkes iş istiyor. Ama takdir edersiniz ki biz ’İş ve İşçi Bulma Kurumu’ değiliz”.