Etiket: Sistemini

  • Anayasa Komisyonu Eski Başkanı Kuzu, Başkanlık Sistemini Anlattı

    Anayasa Komisyonu Eski Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu, Türkiye’de uygulanan sistemin, İngiltere’deki parlamenter sistem olduğunu söyledi.

    İzmit Belediyesi tarafından gençlere yönelik olarak düzenlenen “Başkanlık Sistemi ve Yeni Anayasa” konulu panele, konuşmacı olarak Anayasa Komisyonu eski Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu katıldı. Gençlere yönelik olarak düzenlenen panelde konuşan Kuzu, dünyada kabul edilen demokratik yönetim sistemleri ve Türkiye’nin bu sistemlere uyumluluğu konularında gençlerle sohbet etti.

    “YÖNETİLEN DEĞİL, YÖNETEN BİR MİLLET OLMUŞUZ”

    Programın açılış konuşmasını yapan İzmit Belediye Başkanı Dr. Nevzat Doğan, “Bu ülkesini seven her kişi, ülkenin bir milim daha ileriye gitmesi için her türlü desteği yapmalıdır. Biz yüzyıllar boyu atalarımızdan yönetilen değil, yöneten bir millet olmuşuz. Söz dinleyen değil, söz dinleten bir millet olmuşuz. İnsanlık dersi veren bir millet olmuşuz. Biz medeniyetler kurup, medeniyetler açan bir milletin çocuklarıyız. Dileğimiz son 15 yıldır Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, Sayın Başbakanımız ve hükümetimizin yaptığı çalışmalara yerel yönetimler olarak katkı sağlamak. O yüzden biz de gece gündüz çalışıyoruz. Kalkınma yerelden başlar, Büyük Türkiye yerelden başlar mantığına destek vermeye çalışıyoruz” dedi.

    “ÜÇ MODEL DE DEMOKRATİK VE SAVUNULABİLİR”

    Dünyada kabul edilen yönetim modellerinden bahseden Burhan Kuzu, “Gelişmiş dünyada üç model var. Üçü de demokratik ve savunulabilir. Bizim tercihimiz en iyi randıman hangisinde alınır. Bugün Türkiye’nin uyguladığı sistem, İngiltere’deki parlamenter sistem. Bu model birçok ülkede ve Avrupa’da hala var. Amerika’ya giden İngilizlerin vergi ve din baskısından kaçarak kendilerine bir model yaptılar. İkisinde parlamenter sistem tamamen tesadüfler üzerinden, aklın bulduğu bir sistem değil. Amerikan modeli aklın bulduğu bir sistem. ‘En iyi nasıl yönetiriz?’ sorusuna cevap olarak çıkmıştır. Başkanlık sisteminin ülkelerin kendine has kendine öz bir model olarak düşünülebilir. Fransa’da ikisi arasında orta yolu buldu. Yarı başkanlık sistemini buldular” dedi.

    AK Parti İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu, konuşmasının ardından katılımcıların sorularını cevapladı.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Eğitim Sistemini Yeniden Ele Almalıyız”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan eğitim sisteminin çocuklara özgüven kazandıracak şekilde yeniden ele alınması gerektiğini vurgulayarak, “Sistemin kadim değerlerimizin merkeze alan bir anlayışla, ilim, irfan, hikmet esasları üzerine yeniden inşa edilmesi şarttır. İçimizde bulunduğumuz dönem, bu tür radikal adımları atabileceğimiz bir dönemdir. Türkiye böyle bir sistemi inşa edecek imkana, kaynağa sahiptir” dedi.

    Geleceğin Eğitim Derneği tarafından düzenlenen Global Eğitim Zirvesi (GES), The Marmara Otel’de başladı. Zirveye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık ve Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Geleceğin Eğitim Derneği Başkanı ve eski Milli Eğitim Bakanı Nimet Baş ve davetliler katıldı.

    “BİR ŞEYİN YENİ OLMASI, SÜZGEÇTEN GEÇİRMEDEN UYGULAMANIZ ANLAMINA GELMEZ”

    Zirvede konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyanın hızla geliştiğini vurgulayarak, “Teknolojik gelişmeler hayatın her alanını etkiliyor ve değişime zorluyor. Şüphesiz bu değişim baskısının hissedildiği en önemli alanlardan biri eğitim. Bizim bu değişim dalgası önünde durma gibi bir düşüncemiz olamaz. Bizim değişimi yönlendirmek, onu toplumumuz faydasına kanalize etmek gibi bir sorumluluğumuzun olduğuna inanıyorum. Kendi değerleri ile barışık bir değişim sürecini idare etmek durumundayız. Bu aynı zamanda üniversitelerin de görevidir. Devlet değişimin bir gereği olarak yeni eğitim modellerini ve teknolojiyi çocuklara sunmak zorundadır. Çocuklarımızın kendilerine, ailelerine, en önemlisi bizi biz yapan değerlere karşı yabancılaşmalarına da mani olmamız gerekiyor. Burada hassas bir denge vardır. Bir şeyin yeni olması, onu sorgulamadan herhangi bir süzgeçten geçirmeden alıp uygulamamız anlamına gelmez. ‘Yeni olan her şey iyi ve faydalıdır. Eski olan her şey kötü ve zararlıdır’ yaklaşımını kabul etmemiz mümkün değil” diye konuştu.

    “ÇANAKKALE’DE DESTANLAŞAN BİR ASIM VARKEN, HALUK’U NE ÇANAKKALE’DE, NE KURTULUŞ SAVAŞINDA GÖRÜRSÜNÜZ”

    Yabancılaşma konusunun Türkiye’nin son 200 yılına damga vurduğunu belirten Erdoğan, “Bu sorun eğitim öğretim sisteminin de etkisiyle ülkemizin kanayan yarasıdır. Edebiyat tarihimiz bu meseleyi ele alan onlarca eserle doludur. Bundan 118 yıl önce ‘adaba sevdası’ kitabında Recaizade Mahmud Ekrem’in resmettiği

    karakter sadece lümpen, batılılaşmayı değil aynı zamanda yeni ile kurulan çarpık ilişkiyi de anlatır. Tevfik Fikret’in Haluk’un Serencamı da ibretlik bir hikayedir. Halukun karşısında ise rahmetli Mehmet Akif’in hayalini kurduğu Asım’ın nesli vardır. Çatışan, birbirine zıt olan bu iki karakter bizim son 200 yılımızı anlamak için bize fırsat sunar. Bedrin aslanları gibi Çanakkale’de destanlaşan bir Asım varken, Haluk’u ne Çanakkale’de, ne Kurtuluş savaşında görürsünüz. Bir yandan doğuya sırtına dönmede batıyı anlamaya çalışan, bu uğurda fikir çilesi çeken bir Asım vardır. Diğer tarafta önce İskoçya, ardından Amerika’ya giden ve son nefesini kilisede rahip olarak veren bir Haluk vardır. Bunlar hayali kişiler değildir. Biz bugün de Araba Sevdası’nda hicvedilen Bihruz Bey örneklerini görüyoruz. Bugün de Asım ve Haluk’un canlı sembolleri ile günlük hayatımızda karşılaşıyoruz. Bu karakterler aynı zamanda iki farklı eğitim modelinin ürünleridir. Haluk ve Asım değişmek zorunda olan toplumun, bu süreci nasıl faydasına ya da zararına yöneteceğinin işaretini verir” şeklinde konuştu.

    “EĞİTİMDE ATTIĞIMIZ HER ADIM, ANLAMSIZ BİR İNATLA, DİRENÇLE KARŞILAŞTI”

    Türkiye’nin hiçbir dönemde sömürge haline getirilemediğine dikkat çeken Erdoğan, “Ancak her dönemde bu ülkede batıya karşı duyulan aşağılık kompleksi sebebiyle, orada olanı sorgusuz sualsiz almaya teşne bir kesim var olmuştur. Sömürge kafalı, jakoben, kolaycı, kopyacı eser veremeyen bu kesim uzun süre devlet ve toplum hayatını kontrolünü ne yazık ki elinde tutmuştur. Toplumun can damarına kesmeye çalışan bu yaklaşımı rahmeti Ahmet Hamdi Tanpınar bir tür kültürel inkar olarak tanımlıyor. Ben de bu hem inkar hem de intihardır diyorum. Bunlar için milletimizin değerlerinin hiçbir kıymeti yoktur. Bu anlayışa göre terakkinin tek yolu tamamen batıya benzemek, ne bulursak alıp uygulamaktır. Akif ne diyor. ‘Alınız ilmini garbın, alınız sanatını, veriniz hem de mesainize son süratinizi’. Biz son 13 yılda eğitim sistemimizi bu tek tipçi kompleksi zihniyetin tahakkümünden kurtarmak için çaba harcadık. Altyapı ve içerik konusunda hayata geçirdiğimiz politikalar belli kesimlerce sürekli engellenmek istendi. Göreve geldiğimizde milli bütçemizin ilk sırasında savunma vardı. Biz gerilere attık. Birinci sıraya eğitimi çıkardık. Personel konusunda ilk sıraya öğretmeni çıkardık. Eğitim ve öğretimde başarılı olamazsanız hiçbir şeyde başarıl olmanız mümkün değil. Fatih projesinden, seçmeli derslere attığımız her adım anlamsız bir inatla, dirençle karşılaştı. Bu direnç kesinlikle milletimizden değil, Haluk modelinde nesil yetiştirmeyi maharet sayan, başka fikirleri projeleri olmayan o dayatmacı azınlıktan geldi. Tüm engellemelere rağmen önemli başarılara imza attık” ifadelerini kullandı.

    “EĞİTİM SİSTEMİNİ ÇOCUKLARIMIZA ÖZGÜVEN KAZANDIRACAK ŞEKİLDE YENİDEN ELE ALMALIYIZ”

    Türkiye’nin eğitimde zor dönemleri geride bıraktığını belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Genç kızlarımız üniversiteye gittiklerinde ikna odaları kapılarında kendilerini bekleyen mürebbiyelerle değil, kendilerini güler yüzle karşılayan üniversite hocaları ile karşılaşıyor. Ancak bunları da yeterli görmüyoruz. Yeni Türkiye’yi inşa etmek için özgüveni yüksek, potansiyelinin farkında bir nesil yetiştirmek zorundayız. Eğitim sistemini çocuklarımıza özgüven kazandıracak, pergelin bir ayağını değerlerimize sabit kılacak, diğer ayağı ile tüm dünyanın Mevlana’nın dediği gibi dolaşacak şekilde yeniden ele almalıyız. Bu çerçevede başlatılan çalışmalar olduğun biliyorum. Bunları süratle hayata geçirip yeni ufuklara yol almalıyız. Ne batıyı bilen, ne de doğuyu özümsemiş parçalanmış karakterler değil, yerinin, yurdunun, kültürünün fakında nesiller yetiştirmeyi hedeflemeliyiz. Bizim tarihimiz bir yönüyle Mevlana, Mimar Sinan, Itri gibi abide şahsiyetler tarihidir. Nizamül Mülk sadece kendi dönemine ışık tutan bir medrese kurmamıştır, ilmek ilmek dokuduğu eğitim ve yönetim yapısı Selçukluyu da Osmanlıyı da yaşatan, onlara yüzyıllar boyunca güç katan bir kaynak olmuştur. Bugün istisnalar hariç dünyada çığır açan çalışmalara imza atan bilim insanları ve sanatçılar konusunda eksiklik hissediyorsak, başta gelen sebebi eğitim sistemidir”

    “TÜRKİYE BÖYLE BİR SİSTEMİ İNŞA EDECEK İMKANA SAHİPTİR”

    2004 yılından bu yana eğitimde ciddi adımlar atıldığını ancak bunların yeterli olmadığını savunan Erdoğan, “Zengin öğrenme imkanlarının gündeme geldiği, sıra dışı eğitim modellerinin tartışıldığı günümüzde farklı projeleri hayata geçirmemiz gerekiyor. İnsanı eşrefi mahlukat olarak gören ve fıtratı merkeze alan eğitim müfredatı üzerinde daha fazla durmalıyız. Bugün öğretmenlerimizle konuştuğumuzda en büyük sorunumuzun bedenen sınıfta ama zihnen başka yerlerde olan çocuklar olduğunu görüyoruz. Bu durumu değiştirecek, öğrencilerimizin sınıfa, derse, okuldaki aktivitelere ilgisini en üst düzeye çıkaracak yenilikleri süratle hayata geçirmeliyiz. Eğitimin hedefi sadece kariyer yapmaya odaklı bireyler yerine aklı selim, kalbi selim sahibi bir nesli yetiştirmek olmalıdır. Bunun için sistemin kadim değerlerimizin merkeze alan bir anlayışla, ilim, irfan, hikmet esasları üzerine yeniden inşa edilmesi şarttır. İçimizde bulunduğumuz dönem, bu tür radikal adımları atabileceğimiz bir dönemdir. Türkiye böyle bir sistemi inşa edecek imkana, kaynağa sahiptir. Bunu devletin tek başına yerine getirmesi mümkün değildir. Artık ertelenemez noktaya gelen bu ihtiyacın tüm toplum kesimlerince sahiplenilmesi gerekiyor. STK’lar üniversiteler, hocalarımız, kanaat önderlerimiz elini taşın altına koymalı” dedi.

  • Gaü Tıp Fakültesi Dekanı Aytaçoğlu, KKTC Sağlık Sistemini Anlattı

    Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Barlas Aytaçoğlu, KKTC’nin sağlık yapılanmasında merkezi bir anlayışın hakim olduğunu söyledi.

    Aytaçoğlu, katıldığı TV programında, GAÜ’nün sağlık alanında gerçekleştirmiş olduğu yatırımlar ve KKTC sağlık sistemi hakkında önemli açıklamalarda bulundu.

    Aytaçoğlu, Türkiye’nin tıp alanında uluslar arası bir arenada yer aldığını ve şuanda ciddi bir sağlık turizminin başladığını belirtti. Tıp fakültelerinin bu duruma katkısının çok büyük olduğunu belirten Aytaçoğlu, Türkiye’deki yapılanmanın eğitim araştırma hastanelerinde de bir takım olanakların açılmasının bu yolun hızlanmasını sağladığını ve gerçekten iyi bir noktaya gelindiğini söyledi. Kıbrıs’ta sağlık alanında eksikliklerin olduğunu, denetimli ve bu denetimler sonucunda kriterlere uyan tıp fakültelerine ihtiyaç olunduğunu söyleyen Aytaçoğlu, “KKTC’de bulunan Tıp fakülteleri özellikle ülkemize kazandırdığı öğrenci potansiyeli yönünde büyük önem arz etmektedir. Bu gözle baktığımız zaman denetimli fakültelerin kurulması mutlaka gerekmektedir. KKTC’deki sağlık yapılanmamızda merkezi bir anlayış var. Bu merkezi anlayış günümüz tıp kriterlerine çok uymuyor. Her şeyi Lefkoşa’ya toplamak gibi. Şimdi öyle hastalıklar var ki dakikalar değil saniyelerin önemi vardır. Diğer taraftan bazı verilere baktığımızda, kişi başına düşen doktor sayısına, hemşire sayısına; ülkemizde bin kişiye 3 hemşire düşüyor. Bölge bölge ayırdığımızda Lefkoşa’da bin kişiye düşen hemşire sayısının 1,2 diğer bölgelerde 1 ya da 0,9 olduğunu görüyorsunuz. Doktor sayısında da tamamen benzer rakamlar görüyoruz. Bizim Girne’de böyle bir üniversite hastanesi kurmak istememizin sebebi de bundan dolayıdır” açıklamalarında bulundu.

    Girne bölgesinde ki sağlık sektörünün durumuna değinen Aytaçoğlu, “Gündemde Genel Sağlık Sigortası diye bir kavram var. Genel Sağlık Sigortası sosyal bir devletin olmazsa olmazıdır. Genel Sağlık Sigortasından bütün vatandaşlar yararlanacaktır. Sosyal bir devlet olmanın getirdiği yükümlülüktür budur. Hepimiz bir gün işsiz kalabiliriz ama en doğal hakkımız sağlık ve yaşama hakkıdır. Zaman kaybetmeden hastaneye ulaşmanız gerekebilir. Alerjik bir reaksiyon gösteren bir kişinin Girne’den Lefkoşa’ya ulaşması için gereken sürede hayatını kaybetmesi çok mümkündür. Bundan dolayı Girne bu konuda biraz uzak kalmıştır. Girne’de tek sağlık merkezi Girne Akçiçek Hastanesi’dir” dedi.

    “Bir araştırma ortaya koymuş ki, bize gelen turistin yüzde 70 civarı 50 yaşının üstünde. 50 yaşın üzeri takdir edersiniz ki bir takım hastalıkların kendini göstermeye başladığı yaşlardır. Bu yüzden Girne’de donanımlı düzgün hizmet verecek bir devlet hastanesi yapısı da olmadığından dolayı bu işe GAÜ el atmıştır” diyen Aytaçoğlu, açıklamalarına şöyle devam etti: “GAÜ Eğitim ve Araştırma Hastanesi, gerçekten çok donanımlı modern teknoloji ile altyapısı güçlendirilmiş, ciddi bir hastane olacaktır. Hedef 2017’nin Şubat ayında bu inşaatın bitirilmesidir. Her inşaatta olduğu gibi ufak tefek gecikmeler olabilir. Ama 2017 Şubat’ında bu hastanenin açılışını yapmayı arzu ediyoruz. Sağlıkta aslında en önemli konu tedavi ünitelerinin kurulması değil, önleyici ünitelerin kurulmasıdır. Sağlıkta koruyucu hekimlik birinci aşamadır. Bundan dolayı koruyucu hekimlik mutlaka Sağlık Bakanlığımızın en önemli gündemi olmalıdır. Tabii ki bunu gerçekleştirdikten sonra sizin toplumunuza sunacağınız ve hedefleyeceğiniz bir politikanız olması lazımdır. Bütün ülkelerde bu politika aslında sağlıklı toplum politikasıdır.”

  • Milletvekili Metin Külünk, Üniversitelilere ’Yeni Anayasa Ve Başkanlık Sistemi’ni Anlattı

    AK Parti İstanbul Milletvekili Metin Külünk, Gazi Mustafa Kemal’in başkanlık sistemini destekleyeceğine inandığını söyledi.

    AK Parti İstanbul Milletvekili Metin Külünk, ‘Yeni anayasa ve Başkanlık Sistemi’ adlı söyleşide İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi (İZÜ) öğrencileriyle bir araya geldi. Üniversitenin Siyaset Kulübü tarafından düzenlenen etkinlikte Külünk, başkanlık sistemi tartışmalarını değerlendirdi.

    Başkanlık sistemi ve yeni anayasa tartışmalarının sadece hukuki değil aynı zamanda siyasi bir mesele olduğunu ifade eden Metin Külünk, geçtiğimiz günlerde Kandil’de yapılan söyleşinin çok dikkatli okunması gerektiğini ifade etti. “Bundan 100 yıl önce küresel sistemin inşasında Araplara önemli rol oynatmışlardı. Bugün, İslamsız Kürt kimliği üzerinden üretilen bir siyasi proje ile bizi kontrol altına almayı hedefliyorlar” diyen Külünk, “Kandil’den yapılan açıklamada herkes belli ifadelere takıldı. Hâlbuki orada çok daha kritik bir cümle vardı. ‘Özgür önderlik, özerk Kürdistan ve demokratik Türkiye’ diyorlar. Bunun anlamı, mesele bağımsız bir Kürdistan meselesi değildir. Mesele Türkleri kontrol altına almak istemektir” diye konuştu.

    “GAZİ MUSTAFA KEMAL BAŞKANLIK SİSTEMİNİ İSTERDİ”

    Başkanlık sistemi ve yeni anayasa tartışmalarının siyasi bir proje olarak düşünülmesi gerektiğini söyleyen Metin Külünk, Türkiye’nin ileri gidebilmesi için bu sisteme geçişin şart olduğunu ifade etti. Gazi Mustafa Kemal’in başkanlık sistemini destekleyeceğine inandığını ifade eden Metin Külünk, “Eğer Gazi 1938’de dünyasını değiştirmemiş olsaydı ve çok partili sisteme Gazi ile geçilmiş olsaydı, onun başkanlık sistemini seçeceğini düşünüyorum” dedi.

    “YASAMA VE YÜRÜTME İÇ İÇE OLDUĞU SÜRECE TÜRKİYE İLERLEYEMEZ”

    Türkiye’de mevcut sistemin çok ciddi siyasi tıkanıklıklara sebep olduğunu söyleyen Külünk, “Yasama ve yürütme bu kadar iç içe olduğu sürece Türkiye’nin gideceği bir yer yok. Hatta bu sistemde yasamanın yürütme üzerinde baskısı olduğunu bile söyleyebiliriz. Bununla birlikte, bürokrasinin hem yasamayı hem de yürütmeyi domine etmesi Türkiye’nin temel problemidir. Bizde sistem bürokrasinin egemenliğinde. Bürokrasi sistemi tıkayarak siyaseti kendine borçlandırıyor. Buna çözüm olarak, Ankara küçülmelidir ve bazı görevler yerinden yönetim ilkesi gereği yerellere devredilmelidir. 2023’te ilk on ülke arasında olmak istiyorsak, güçlü ve yenilenmiş bir sisteme geçmemiz gerekiyor. Bunun da yolu anayasadan geçiyor” dedi.

  • Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Burhan Kuzu Başkanlık Sistemini Anlattı

    İzmir’de bir konferans veren Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Burhan Kuzu, parlamenter sistemin yol açtığı sıkıntılara değinerek, sistemi montofon ineğine benzetti. Kuzu, başkanlık sisteminin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la ilişkilendirilmemesi gerektiğini de söyledi.

    Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu, AK Ocaklar İzmir İl Başkanlığı tarafından düzenlenen “Her Yönüyle Başkanlık Sistemi” isimli konferansta İzmirlilere başkanlık sistemini anlattı. Konferansa eski AK Parti İzmir Milletvekili Ali Aşlık, AK Ocaklar İzmir İl Başkanı Ömer Çakmak, AK Ocaklar üyeleri, partililer ve vatandaşlar katıldı. 63 ilde başkanlık sistemini anlattığını söyleyen Kuzu, geriye kalan illeri de bu sene tamamlayacağını belirtti. Parlamenter sistemin sıkıntılarını anlatan Kuzu, “Parlamenter sistem montofon ineği gibi. Sağarsın sağarsın elli kilo süt verir, vurur tekmeyi döker. 7 Haziran ile 1 Kasım arasında AK Parti ne yaptı da oylarını 9 puan artırdı? Adaylarını yeniledi, emekliye, dul ve yetime vaatlerde bulundu. Millet baktı ateş çemberi. Millet her zaman bunu yapamaz, yapmayabilir. Sandığa gittiğinizde hükümetin mutlak çıktığından emin misiniz bu sistemde. Ancak bir parti gümbür gümbür olursa belki. Sandıktan sandık çıkıyor. Biz geldiğimizde 40 bakan vardı, 25’e düşürdük, yine çok. 300 milyonluk ABD’de 12 bakan var. Bakanlık israftır” ifadelerini kullandı.

    “BARAJ KALKIYOR”

    Parlamenter sistemde yasayı Meclis’in yapmadığını savunan Kuzu, “Kanunun yüzde 92’si hükümetten gelir, parlamentodan geçer. Denetim bu modelde çalışamaz. İki gün önce muhalefet gensoru veriyor bu bakanı düşürün diyor. Bakan kim benim kankam, dünürüm, arkadaşım, dostum. Neden düşüreyim? Neticede parlamentonun adı var, kendi yok. Kuvvetler ayrılığı yok. Dünyaya ABD’den yayılan başkanlık modelinde hem parlamento var hem başkan var ama başbakan yok. Başkan, bakanlar ve milletvekilleri var. Parlamentoyu ve başkanı halk ayrı seçiyor. İkimiz de halk tarafından seçiliyoruz. Anayasa diyor ki milletvekillerine, ‘sen sadece milletvekili olacaksın bakan olamazsın. Kararını ona göre ver’. Bakanlar dışarıdan atanacak. Yasa yapma yetkisi, bütçe parlamentoya ait. Başkan ve bakanlar parlamentoya giremez” dedi.

    Yüzde 10’luk barajın da kalkacağını söyleyen Kuzu, “Baraj sıfır olacak. Küçük partiler rahat etsin. Belki yüzde 1-2 olabilir” ifadelerini kullandı.

    “ZAVALLI OBAMA, GÜÇLÜ ERDOĞAN”

    Başbakanlık sistemine yönelik eleştirilere de değinen Kuzu, “Eleştirilerden biri ‘federal yapı olacak mı?’ Kesinlikle federal yapı bizde olmayacak. Ne eyalet yapılanması, ne özerk yapılanma, ne özyönetim olmayacak. Bugünkü yapılanmamızı koruyarak sistemi getireceğiz. Federal yapı olsa başta ben savunmam. Parlamento yok sanılıyor. En güçlü parlamento başkanlık modelinde var. Başkanlık sisteminin parlamentosu hükümete kök söktürür. ‘Zavallı Obama, güçlü Erdoğan’ sözü bana aittir. Adamın bütçesi onaylanmadı, düşünün. Diktatörlüğün olması asla söz konusu olamaz. Parlamenter modellerde diktatörlük türedi. Cumhuriyet elden gidiyor gibi sözler olacak şey değil. ABD’de de, İngiltere’de de, Fransa’da da cumhuriyet var. Başkanlık modeline üç kesim karşı çıkar. Küçük partiler, 75 parti var, ben 10’unun adını sayamam. Başkanlıkta hükümet olmak için yarıdan bir fazla oy almak lazım. Medya patronları karşı çıkarlar. Devlet ihalesinden pay alma dertleri vardır. Bu modelin çıkmasını sol kesim istemez. İnanışa göre yüzde 65 sağ, yüzde 35 sol var. Bu hesap 1960 ve 70’li yıllarda doğruydu. Bu hesap bugün tutmaz” diye konuştu.

    “TAYYİP BEY MESELESİ HALİNE GETİRMEYİN”

    Sistemin Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ilişkilendirilmemesini isteyen Kuzu, başkanlık sisteminde sürenin 8 yılla sınırlı olduğunu ifade etti. Metinlerinin hazır olduğunu dile getiren Kuzu, “Muhalefet de umarım vicdana gelir de imzalar, sonra referanduma gideriz. Ne zaman olur bilemiyorum, keşke kısa bir zamanda olsa da Türkiye rahata kavuşsa. AK Parti bu kadar güçlü olduğu zamanda başkanlığı getiremezse başka hiçbir zaman getiremez. Çamaşır makinesi alacaksınız, 12 yıl garanti veriyor seviniyorsunuz, ben size ömür boyu garanti veriyorum. Bunu Tayyip Bey meselesi haline getirmeyin. Bunun onunla ilgisi yok. İnsanlar fanidir, Allah geçinden versin. Başkanlıkta süre de kısıtlı. Bu modelde sevmediğin adamdan kurtulmak için sekiz yıl bekleyeceksin. Ne olacak yani 15 yıldan daha çabuk geçer” şeklinde konuştu.

    ERDOĞAN’A DOĞUM GÜNÜ HEDİYESİ

    Konferansta AK Ocaklar İzmir İl Başkanı Ömer Çakmak, doğum günü vesilesiyle Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ulaştırması için Burhan Kuzu’ya Şeyh Edabali’nin Osman Gazi’ye nasihatlerinin yazılı olduğu bir tablo takdim etti.