Etiket: Siroz

  • Gümürdülü: “Hepatit C tedavi edilmezse siroz ve karaciğer kanserine yol açabilir”

    İç Hastalıkları, Gastroenteroloji ve Hepatoloji Uzmanı Prof. Dr. Yüksel Gümürdülü, kronik Hepatit C hastalığı bulunan kişilerin yüzde 60’ında karaciğer hastalığının başladığını ve tedavi edilmezse siroz ve karaciğer kanserine yol açabileceğini söyledi. Gümürdülü, “Hepatit C için aşı bulunmamaktadır. Hepatit C, genellikle belirtiye sahip değildir ve bu nedenle sinsi ilerleyerek ölümcül olabilir” dedi.

    Hepatit C’nin, Hepatit C Virüs (HCV) enfeksiyonu sonucunda meydana gelen bir karaciğer hastalığı olduğunu belirten Gümürdülü, “HCV genellikle kan yoluyla bulaşır. Hepatit C akut veya kronik olabilir. Akut Hepatit C’de mikroorganizma vücuda girdikten sonraki 2- 6 ay içinde olan kısa süreli bir hastalıktır. Kişilerin çoğunda yani oransal olarak yüzde 75-85’inde akut Hepatit C enfeksiyonu kronik Hepatit C enfeksiyonuna dönüşür. Kronik Hepatit C hayat boyu devam edebilen; siroz, karaciğer kanseri gibi ciddi sağlık sorunlarına dönüşür ve hatta ölüme yol açabilen bir hastalıktır” diye konuştu.

    “Kan yoluyla bulaşıyor”

    Hepatit C’nin genellikle kan yoluyla bulaştığını ifade eden Prof. Dr. Yüksel Gümürdülü, kan yoluyla bulaşma riski yüksek olan bu virüs için gerekli önlemlerin alınmasını isteyerek, şöyle devam etti: “Özellikle sık kan nakline ihtiyaç duyan hemofili ve diyaliz hastaları ile uyuşturucu bağımlıları, gayri meşru cinsel ilişkiye girenler ve yeterli taramalardan geçmemiş kan alıcıları bir risk altındadır. Hastalık, aynı kaptan yemek yemekle, ortak gıda veya su tüketilmesiyle, emzirmeyle, sarılmakla, öpüşmek ve tokalaşmakla; öksürmek, aksırmak, aynı tuvaleti kullanmak, havuza girmek, aynı araçta seyahat etmek gibi yollar ile bulaşır.”

    HCV’nin genellikle enfekte kişinin kanının sağlıklı kişinin vücuduna girmesi ile bulaştığını vurgulayan Gümürdülü, sağlık çalışanlarının kullandıkları iğnelerin vücutlarına batmasıyla ya da anneden bebeğe geçebileceğini kaydetti.

    “100 kişiden 1’i sirozdan veya kanserden ölüyor”

    Kronik hepatit C hastalığı bulunan kişilerin yüzde 60’ında karaciğer hastalığı başladığını hatırlatan Gümürdülü, yüzde 20’sinde de 20 yıl içerisinde siroz geliştiğini anlattı. Hastaların yüzde 1’nin siroz veya karaciğer kanserinden öldüğünü bildiren Gümürdülü, bu süreçte özellikle alkol ve doktorun önermediği bitkisel her türlü ilaçtan uzak durulması gerektiğini aktardı.

    Hepatit C’nin de Hepatit B gibi belli başlı belirtileri olduğunu açıklayan Yüksel Gümürdülü, akut hepatit C hastalarının yaklaşık yüzde 70-80’ninde hiç bir belirti olmasa da genel olarak hastalığın; ateş, halsizlik, iştahsızlık, bulantı-kusma, ciltte sarılık, idrar renginde koyulaşma ve eklem ağrısıyla ortaya çıkabileceğini söyledi.

    “İlaç ile tedavi mümkün”

    Hepatit C’nin teşhisi ve tedavisi hakkında bilgiler veren Prof. Dr. Gümürdülü, şunları söyledi: “Öncelikle tarama testi olarak kanda HCV’ye karşı oluşmuş antikoru saptayan bir tarama testi (Anti-HCV) istenmektedir. Sonuç pozitif çıkarsa ikinci bir test ile doğrulama yapılmaktadır. Anti-HCV testinin pozitif çıkması kişinin HCV ile karşılaştığını gösterir, ancak enfeksiyonun devam edip etmediğini göstermez. Eğer bu test Hepatit C, RNA testi ile doğrulanırsa korkmaya gerek yok. 10 yıl önce tedavi mümkün değildi belki; ama şimdi mümkün. Özellikle günümüzde tedavisi mevcuttur ve ağızdan alınan haplarla hastalık yüzde yüze yakın oranda iyileşme gösteriyor.”

  • Tedavi edilmeyen hepatit siroz ya da karaciğer kanserine dönüşebilir

    Medicana Konya Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Doğaç Uğurcan, kronikleşen ya da taşıyışı haline gelen hepatitin tedavi edilmemesi durumunda siroz ya da karaciğer kanseri gibi ciddi hastalıklara yol açabileceğini söyledi.

    Halk arasında sarılık olarak bilinen hepatit hastalığının Türkiye için çok önemli bir hastalık türü olduğuna işaret eden Medicana Konya Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Doğaç Uğurcan, coğrafya itibariyle hepatitin yüksek görüldüğü bir bölgede bulunduğumuzu kaydetti. Hepatit hastalığının basitçe karaciğerin iltihabı olarak bilindiğini aktaran Uğurcan, mikrobik bir enfeksiyon olan hepatitin bulaşıcı bir hastalık olduğunu bu yüzden de bu konuda dikkatli olunması konusunda uyardı.

    “En etkin korunma yolu aşılanma”

    Dr. Uğurcan, A-B-C türlerinin en çok görülen hepatit türleri olduğunu ifade ederek, hastalığın tanısı ve tedavisi hakkında şunları söyledi:

    “Bunlar mikrobik hepatit türleridir. Onun dışında nadir görülen hepatit türleri de var ama bizim için en büyük tehlike hepatit A-B ve C türleridir. Genellikle herhangi bir bulgu vermeden de rastlantısal olarak hastalara tanı koyabiliyoruz. Onun dışında herkesin bildiği kadarıyla gözlerde ve ciltte sararma gibi bulgular olabiliyor. Bulantı, kusma, ateş yükselmesi gibi bulgularla da kişiler bize müracaat edebiliyor. Ancak bunun tanısını koymamız için mutlaka kan tahlili yapmamız gerekiyor. Sadece hastayla görüşerek tanısını koymamız mümkün değil. Yapacağımız tahlillerle hastaya hepatit var ya da yok diyebiliyoruz. Hastaya yeni bulaştıysa sadece takip ederek tedavi ediyoruz. Özel bir ilaç tedavisi uygulamıyoruz çünkü vücut bunu kendisi de atabiliyor ancak daha sonra atamaz ve karaciğere yerleşirse bu mikrop kronikleşme ya da taşıyıcı adını verdiğimiz duruma dönebiliyor. Esas bunların tedavisi gerekiyor çünkü bunlar tedavi edilmezse vücuda yerleşirse ileride siroz, karaciğer kanseri gibi riskleri var. Biz bu hastaları kandaki mikrobun miktarına göre tedaviler uyguluyoruz. İğne veya hap tedavisi uygulayarak kanı temizleyebiliyoruz. Halk arasında geçmiyor gibi biliniyor ama tedavisi mümkün bir hastalık. Hepatitlerin bulaşma yolları da birbirinden farklıdır. Hepatit A yediğimiz içtiğimiz gıdalarla bulaşırken, hepatit B ve C daha çok kan yoluyla ya da cinsel temasla bulaşabiliyor. Hepatit A ve B’nin aşısı mümkün. En etkin korunma yolu aşılanmadır. Hepatit A’dan korunmak için mümkünse dışarıda açık satılan gıdalardan kaçınılmasını ve hijyene çok önem verilmesi gerekiyor. Onun dışında hepatit C için çok önemli bir korunma yolu yok, kan yoluyla ve cinsel yolla bulaştığı için bu konularda dikkatli olunması gerekiyor.”

  • 10 Günlük Ömrü Kalan Siroz Hastası Aytuna’ya Organ Nakli

    Doktorların 9 ay önce siroz teşhisi koyduğu Aytuna Kaynak, umutların tükendiği bir anda yeniden doğdu. 39 yaşındaki Kaynak, ikizi Sevenay Naşap’tan alınan karaciğerin nakledilmesi ile yaşam savaşını kazandı.

    Özel Ankara Güven Hastanesi, sıradışı bir organ nakli hikayesine tanıklık etti. Karnındaki şişlik ve ayağındaki ödem şikayetiyle geçen mart ayında Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne başvuran Aytuna Kaynak’a hekimler siroz teşhisi koydu. 9 ay boyunca ödem söktürücü, kaşıntı ve özel karaciğer ilaçları kullanan Aytuna Kaynak, hastalığı ilerleyince geçtiğimiz ay Özel Ankara Güven Hastanesi’ne yatırıldı. Tahlil sonuçlarını eşi, annesi ve tek yumurta ikiziyle birlikte bekleyen Kaynak’a doktorlar, 10 gün içinde acilen karaciğer nakli yapılması gerektiğini söyledi.

    Aytuna Kaynak’ın 10 günlük ömrü kaldığını öğrenen yakınları bu haberle sarsılırken, genç kadını yeniden hayata bağlayacak haber dünyaya birlikte gözlerini açtığı tek yumurta ikizi Sevenay Naşap’tan geldi. Naşap, “Canımı bile veririm” dediği kardeşine ciğerini vermek istediğini dile getirdi. Prof. Dr. Sedat Karademir’in naklin acilen yapılması gerektiğini belirtmesi üzerine ikiz kardeşler, birer saat arayla ameliyata alındı. 9 saatlik operasyonla Sevenay’ın ciğerinin bir kısmı ikizi Aytuna’ya nakledildi.

    SEDYEYLE GİRDİLER, KOL KOLA ÇIKTILAR

    Operasyonun ardından yoğun bakıma alınan ve 3 gün boyunca hastanede gözetim altında tutulan ikiz kardeşler, sedyeyle girdikleri hastaneden sağlıklı bir şekilde kol kola çıktılar. Genetik yapıları aynı olduğu için hastaların organ naklinin ardından kullanması zorunlu olan bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlara gerek duymadan sağlığına kavuşan Kaynak, 9 aylık yaşam mücadelesini şöyle anlattı:

    “Çok zor bir süreçti, felaketti. Eşim, annem, kardeşim bana çok destek oldular. Her zaman yanımdaydılar. Septik şoklar yüzünden kaç kez şuurumu kaybettim. Artık yediğim yemeğin tadına varabiliyorum. Nefes almamı, ikiz kardeşime borçluyum. Eşimle beraber uyuyabiliyoruz. Her şey çok güzel ve daha da güzel olacak. Doktorlarıma çok teşekkür ederim.”

    “O HABERİ ALINCA ŞOK OLDUM”

    Ciğerinden alınan dokuyla ikizine can veren Sevenay Naşap da, “10 günlük ömrü olduğunu duyunca şok oldum. Şükür ki iyileşti. En önemlisi de kardeşimin iyi olduğunu biliyorum ve artık rahatım” dedi.

    Kızlarını yeniden sağlıklı gören 63 yaşındaki anne Selma Naşap ise, “Elbirliği ile bu zorluğu atlattık. Yavrularım sağlıklarına kavuştular, mutluluğumu tarif edemem” diye konuştu.

    “ORGAN BAĞIŞI HERKESİN SORUMLULUĞU”

    Nakil operasyonunu gerçekleştiren ekibin başında bulunan Güven Hastanesi Cerrahi Bölümü’nden Prof. Dr. Sedat Karademir, şöyle konuştu:

    “Tek yumurta ikizlerinin genetikleri aynı olduğu için organları birbiriyle uyumludur. Mucize diye nitelediğimiz bu durumun diğer bir yanı da bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlara gereksinim olmamasıdır. Bu anlamda Aytuna Kaynak’ın yakaladığı şans enderdir ve çok değerlidir. Oysa bu şansı elde edemeyen ve yaşamlarını sürdürebilmek için kadavra organlara ihtiyaç duyan, kabarık bekleme listelerinde hayatlarını kaybetme korkusu ile yaşayan binlerce hastamız var. Bu hastalara, organ bağışını artırarak umut verebiliriz. Organ bağışı Türkiye sınırları içinde yaşayan her ferdin sorumluluğudur.”

  • Yeni İlaçlarla Hepatit Csi Yok Oldu, Siroz Olmaktan Kurtuldu

    10 yıldır hepatit ile mücadele eden 61 yaşındaki kadın, yeni üretilen ilaçlarla sağlığına kavuştu.

    61 yaşındaki Nehriman Balcı Uzuntuna, 10 yıl önce ateş ve kaşıntı şikayeti ile hastaneye kaldırıldı. Uzun süre rahatsızlığına teşhis konulamadı. Yapılan tetkikler sonrasında hastalığının hepatit C olduğu söylendi. Nehriman Balcı Uzuntuna, 10 yılın ardından yeni üretilen ilaçlarla sağlığına kavuştu.

    Yaşadıklarını anlatan Uzuntuna, “Bana dediler ki hepatit C olmuşsun. Hepatitin ne olduğunu bile bilmiyordum. Nereden bulaştığını da bilmiyorum. Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne geldik. Tedaviye başlandı. Sonuç vermedi. İkinci defa aynı ilaçlarla tekrar tedaviye başlandı. Onun da çok ağır yan etkileri oldu. Vücudumda döküntüler oluştu. Daha sonra yeni ilaçlardan bahsettiler. 6 ay kullandım. Hiçbir yan etki yaşamadım. Allah’a şükürler olsun şu anda hepatit ortadan kalkmış. Tamamen silinmiş. 3 ayda bir tahlil oluyorum, hep negatif çıkıyor. Benim ilaçlarım ücretsizdi, inşallah devletimiz verir de başkaları da tedavi olur da düzelirler” dedi.

    Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği’nce (KLİMİK) İstanbul’da düzenlenen ‘Olgular Eşliğinde Yeni İlaçlarla HCV Tedavisi Deneyimi Sempozyumu’nda sadece Nehriman Balcı Uzuntuna değil, daha önce mevcut tedavilere cevap vermemiş ama yeni nesil hepatit C ilaçları ile tedavi olmuş hastalar masaya yatırıldı. KLİMİK Derneği Hepatit Çalışma Grubu üyesi ve Sempozyum Başkanı Prof. Dr. Sıla Akhan; Nehriman Balcı Uzuntuna’nın 2006 yılından bu yana hastası olduğunu belirterek, “Birkaç kez tedavi denendi başarısız oldu. Arada geçen zaman içinde sürekli takipteyiz. Yaptığımız ikinci biyopside hastalığın ilerlediğini gördük. Bu hastada yeni ilaçları deneyelim diye erken erişim programına başvurduk. Şartları uydu. İlaçları ücretsiz alabildik. Hepatit C için büyük avantaj yeni geliştirilen ilaçlardır. Bu ilaçlar henüz SGK tarafından geri ödemeye girmediği için henüz ülkemizde ancak ücretini vererek alan hastalar kullanabilmektedir. Maliyeti çok yüksek olduğu için sınırlı sayıda hasta alabilmektedir. Bizim toplantımızda üç yeni ilaç grubu ile tedavi edilmiş hasta deneyimleri paylaşıldı. Bu hastalara ya erken erişim programı ya da klinik araştırmalar doğrultusunda elde edilmiş ilaçlar verilmiştir. Bu şekilde elde edilen deneyim paylaşıldı” diye konuştu.

    HEPATİT C’Yİ TARİHE GÖMEN İLAÇLARIN MALİYETİ 100 BİN LİRA

    Prof. Dr. Sıla Akhan bu hasta şanslı olsa da, yeni ilaçları bekleyen çok sayıda hasta olduğunu kaydederek, “Hastamız 6 aylık bir tedavi gördü. İleri olduğu için, şimdi tam kür içinde. Yani tamamen iyileşti. Siroz başlangıcındaydı artık iyileştiği için siroz ilerlemez zaten. Onun hayatını kısıtlayacak bir şey olmaz. Son derece rahat geçirebilir bu dönemi. Bu şekilde tedaviye cevap vermeyen hasta grubu birikmiş durumda. Onlara yapabileceğimiz başka bir tedavi yok, bu ilaçları bekliyoruz. Bunlar hayatla ölüm arasında kalan hastalar. İlacın maliyeti 100 bin TL ve devletin geri ödeme kapsamına alması için bekliyoruz. Aslında hepatit C için heyecanlı bir dönemdeyiz. Yeni ilaçlarla tedavi yüzde 90’ları geçmiştir. Ama henüz geri ödemeye girmediği için ancak parası olan hastalar kendileri alarak tedavi oluyorlar. Bu ilaçlarla tedavi 3 aya da kısaldı. 1 yıl değil, 3 ay. Üstelik ilaçların hiçbir yan etkisi yok. İnanılmaz yan etkisi olan ilaçlardı bunlar. Zor kullanıyordu hastalar” ifadesini kullandı.

    Prof. Dr. Akhan, kronik hepatit C infeksiyonu olan, özellikle de sirotik olan ilerlemiş ve karaciğer nakline ihtiyaç duyan hastaların biran önce bu tedavi olanağından yararlanması gerektiğini vurgulayarak sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Nakil gibi son derece maddi manevi zor işlemler yapılmadan hastanın bu infeksiyondan kurtulması çok önemlidir. Çünkü eğer tedavi edilmeden nakil gerçekleşmek zorunda kalırsa hastada yine karaciğerinde enfeksiyon tekrar edecektir. Bütün maliyeti çok daha artıracaktır. Hastaların hiçbir şikayetlerinin olmaması en çok yanıltan konulardan biridir. Karaciğer siroz aşamasına kadar ki bu süreç 20-30 yıllık bir süreçtir, hastada bir şikayete yol açmaz. Hastaların defalarca başka sebeplerle kan vermiş olması hepatit ile ilgili testler istenmediyse kronik hepatitin olduğu anlaşılamaz. Ailesinde hepatit olanlar mutlaka yaptırmalıdır. Sağlık personeli, laboratuvar, diyaliz gibi kan ve ürünleri ile sık temasta olanlar, şüpheli cinsel ilişkisi olanlar mutlaka yaptırmalıdır.’’