Etiket: Şimşirgil:

  • Prof. Dr. Şimşirgil, Sarıkamış şehitlerini anlattı

    Prof. Dr. Şimşirgil, Sarıkamış şehitlerini anlattı

    Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, Allahuekber dağlarını ve Sarıkamış şehitlerini anlattı.

    Allahuekber dağları şehitlerini anmak için İzcilik Federasyonu’nun 3 gün boyunca yürüyeceği etkinliğin açılışı, Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil’in konferansıyla yapıldı.

    İzci liderlerinden Ramazan Kotartan’ın yönetiminde okunan istiklal marşını daha sonrasında ise Kur-an’ı Kerim tilaveti ile başlayan ‘Allahuekber Dağları Şehitlerini Anma Konferansı’na Erzurum Vali Yardımcısı Yıldız Büyüker, Türkiye İzcilik Federasyonu Başkanı Hasan Dinçer Subaşı, Federasyonda Teşkilat Kurulu Üyesi Ve Kamp Müdürü Nuri Karslı katıldı.

    Program’da konuşan Erzurum Vali Yardımcısı Yıldız Büyüker, “105 yıl önce bu topraklarda şehit olmuş dedelerimiz için buraya gelmeniz beni çok duygulandı. Marşlarınızı dinlerken de, videolarınızı izlerken de o anı iliklerime kadar hissettim 3 günlük programınızda Allahuekber dağına yürüyüşünüzü sağ salim tamamlamanızı temenni ediyorum” dedi.

    Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, Nenehatunlar şehrinde, Erzurum’da olmaktan mutluluk duyduğunu ve Erzurum’da ilk defa fener alayının düzenlenmesinin de son derece önemli olduğunu söyleyerek, “Biz şehitlerimizi anmada biraz zayıf kalıyoruz. Bir insan şehitlerini unutursa tarihini de unutur. Tarihini unutanı, tarih çöp sepetine atar” dedi.

    Şimşirgil, “Sarıkamış’ın 105’inci yıl dönümü münasebetiyle Allahuekber dağında, 25 bine yakın şehidimizi yad etmek için buradayız. İlk açılan cephe, Kafkas cephesini ben felaket olarak yorumluyorum. Daha savaşa girmeden yaklaşık 80 bin kişiyi karlara gömdük, adeta melekler uçuştu Sarıkamış’ta, İzcilik federasyonu şehitleri yad etmek için bu etkinliği düzenledi. Şehadet ruhunu izcilerimizle yaşayacağız, tarihi yeniden yaşamış ve yaşatmış olacağız. Bu milletin en önemli değeri şehadet duygusudur, yedi düvel değil yedi yüz düvel olsa bu millete galip gelemez.

    Bizi bir kişi Çanakkale’ye götürmedi, gazetelerde ‘Bu Anzaklar’ın burada ne işi var’ yazılarını görürdük sadece, bu yazıları göre göre biz Çanakkale’yi hatırladık. Çanakkale’de anıtı olan bir komutanımız var Nuri Yamult Paşa, İstanbul’da bulunan iki dairesini satarak elde ettiği parayla, toprağın üzerinde gözüken ceddimizin kemiklerini, hayvanlar yemesin diye toplayıp mezar yaptırmış bir paşa ama kıymetini bilemedik. Resmi belgelerle şehitlerin net bir sayısını ve bulabilmek çok sıkıntılı harekata katılan 30 bin kişi, ulaşan 3 bin kişi, hastalıktan ölenler var, dayanamayanlar var” şeklinde konuştu.

    Ahmet Şimşirgil konferansının ikinci bölümüne soru cevap şeklinde devam etti. Derslerin seçmeli olarak okutulmasını ve Gençlik ve Spor Bakanlığının vermiş olduğu ‘İlham veren gençler ödülü’ nü değerlendiren Şimşirgil, şöyle konuştu;

    ‘Tarih seçmeli olmaz’

    “Tarih, Coğrafya ve Tasavvuf Edebiyatının seçmeli olması demek, yarın Mevlanaların, Yunus Emrelerin, tarihimizden, edebiyatımızdan çıkarılması demek. Bu durumu tasvip etmiyorum, yapmayın diyorum”

    “Gençliğe ilham demek ‘Genç, Bundan ilham al’ demek”

    “Gençliğe ilham veren çok değerli insanlar var, gençliğe ilham veren demek ‘genç bundan ilham al’ demektir. Gençlere ilham veren her izcinin gençliğe namzet olarak gösterilmesi gerekir. Gençlere ecdadını hatırlatacak, batının bizlere sattığı ahlaksızlıklardan uzak şekilde ilham olunması gerekir. Bakanlık, Aleyna Tilki’ye değil, izcilerin her birine teker teker ödül vermeli. Asıl önemli olan şu programları yapmak, ecdadı hatırlatmak” dedi.

    İzcilik Federasyon Başkanı Hasan Dinçer Subaşı ise “Allahuekber dağına 15 yıldır yürüyoruz, bu yıl Erzurum’da fener alayı ile yürüyüşü başlattık. Allahuekber dağı ve Soğanlı dağı arasındaki geçitten 3 gün boyunca yürüyeceğiz. Manevi duyguları hissedebilmek için dağda konaklayacağız. Bu etkinliğin gerçekleşmesi için emeği olan ne kadar insan varsa İnşallah şehitlerimiz onlara teşekkür etsin, çünkü bizim teşekkürlerimiz az kalır. Allah, millî ve manevi değerlerimizi dava edip dertlenmeyi nasip etsin ki kendi derdimize düşmeyelim. Abdullah geçen yıl Türkiye’ye Filipinlerden geldi. Abdullah, Allahuekber dağlarında o manevi ruhu yaşamış ve islam ile şereflenen bir arkadaşımız. Filipinlerden gelen burada, ama Erzurum’da olan haberi olup da gelemeyenler var” sözlerini kaydetti.

    Sarıkamış’ta Müslüman oldu

    Filipinli öğretmen Abdullah Ramosa (37), 4’üncü sınıfta okurken izci olduğunu söyledi. İzci arkadaşlarıyla Müslümanlığı konuştuktan sonra İslamiyet’i öğrendiğini belirten Ramosa, “Geçen yıl Allahuekber dağlarında şehadet getirdim. İslamiyet’in diğer dinlere göre daha iyi bir din olduğunu gördüm” dedi.

    Programın, Subaşı’nın yönetiminde okunan ‘Bu bayrak’ marşının ardından gerçekleşen ödül takdimleriyle son buldu.

  • Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil: “Kudüs, 12 asır bizim olan bir şehir”

    KASTAMONU (İHA) – Kastamonu’da düzenlenen “Çınaraltı Söyleşileri”nin konuğu olan Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, “Gül ve Ateş” adlı programda Kudüs’ün önemine dikkat çekti.

    KYK Kastamonu İl Müdürlüğünün düzenlediği Çınaraltı Söyleşileri kapsamında Kudüs, “Gül ve Ateş” programında ele alındı. Programa katılarak gençlere seslenen Prof. Dr. Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, Kudüs’ün önemini belirtti. Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, “12 asır bizim olan bir şehir. Bunu düşündüğümüz zaman ne kolay. Bu işin acı bir tarafıdır. Ayrı bir üzüntü verici tarafıdır. Ama 12 asır bin 200 sene bizim olan bir belde. Peygamber Efendimizin olduğu bir belde. Burası namazda kıblesi olmuş. Peygamberlere namaz kıldırmış olduğu bir belde. Böylede bizim açımızdan mübarek bir yerdir. Diğer 3 din içinde büyük anlam ifade ediyor Kudüs. Davud A.S.‘dan itibaren dini bakımdan önem kazanmıştır. Davud A.S.’ın aynı zamanda payitahtı idi” dedi.

    “Cenab-ı Hak ilmi isteyene verir. Zenginliği istediğine verir”

    Prof. Dr. Şimşirgil, “Tarihimiz tamamen böyle tarihlere, kronolojiye, şurada şu oldu, burada bu oldu. Yani tarihi bize bir teknik bilgi yığını haline getirdiler. Ve tarih şuurunu öldürdüler. Lazım değil bana bunlar. Bana ne ders verdiği lazım. Cenab-ı Hak ilmi isteyene verir. Zenginliği istediğine verir. Zenginliği aramakla bulamazsın. Parayı istediğine veriyor. İlmi isteyene veriyor. İlim kıymetli para kıymetli değil. Biz ilmi isteyen olalım. İlme talip olalım. İlim kıymetlidir. İlim seni korur. Parayı sen korursun. Paranın hesabı var. Helal malın hesabı haram malın azabı var derler. İlmin hesabı yok. İlim anladıkça, öğrendikçe artar. Harcadıkça artar, para harcadıkça azalır. İlim kıymetlidir. Onun için ilim sahibi bütün güzelliklerin sahibidir. Parayı nasıl kullanacağını ilim sahibi bilir. Para sahibi bilmez” şeklinde konuştu.

    “Selahaddin Eyyubi İslam’ı temsil ediyor”

    Prof. Dr. Şimşirgil, “Selahaddin Eyyubi’nin adı onun için adil hükümdar diye dünyanın her yerinde anılıyor. Selahaddin Eyyubi İslam’ı temsil ediyor. Ve adil hükümdar diye o gün Kudüs’e girenlerin yaptıklarını Kudüs ve Hıristiyan tarihçiler hala lanetlemeye devam ediyorlar birde bu var. Birde böyle bir hususiyet var. Bu bizim gözümüzü açmalı nasıl Kudüs bin 200 sene elimizde kalmış. Benim elimde Kastamonu kalacak diye ferman yok, İstanbul kalacak diye ferman yok. Kudüs’ün etrafında bulunan o meşhur surları çok büyük hala Kanuni Sultan Süleyman’ın yaptırmış olduğu eserlerdendir. Kanuni Devrini en adi bir devir olarak gösteren Muhteşem Yüzyıldır. En üzüldüğüm şahsiyetlerden biri de Hürrem Sultan’dır” şeklinde ifadelerini kullandı.

    KYK Kastamonu İl Müdürü Reşat Asrak, Çınaraltı Sohbetlerinin bu yıl ilkini yaptıklarını ifade etti. Müdür Asrak, “Genel Müdürlüğümüz bünyesinde Çınaraltı Gençlik Söyleşilerinin bu yıl ki ilk programını burada tertip ediyoruz. Eğitim Faaliyetlerimiz var. Bu noktada yurtlarımızda barınan gençlerimizin ders dışı zamanlarını verimli değerlendirmek için destek olmak aralarında birlik ve beraberlik, kardeşlik duygularını geliştirmek, bağımlılık ve kötü alışkanlıklardan korumak amacıyla eğitim, sosyal, kültürel ve sportif faaliyetler düzenlenmektedir” diye konuştu.

  • Prof. Dr. Şimşirgil: “15 Temmuz’un benzeri Sultan Abdulhamit Han döneminde yaşandı”

    Tokat’ta kitap fuarına katılan Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, “15 Temmuz’un tarihte en büyük benzeri nedir diye konuşacak olsak bunun en iyi benzerini Osmanlı Devleti’nin 34. padişahı ve 113. İslam halifesi olan Abdülhamit Han zamanında yaşandı. 622 yıllık imparatorluğumuzu kaybettik” dedi.

    Tokat Belediyesi tarafından 2.’si düzenlenen kitap fuarında Tarih Profesörü Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, kitaplarını imzaladı. Kitap fuarında yoğun ilgi gören Şimşirgil, ayrıca Atatürk Anadolu Lisesinde öğrencilerle ‘okullu okulsuz okuyoruz’ projesi kapsamında bir araya geldi. Öğrencilere nasihatlerde bulunan Şimşirgil, dizilerin değerlerimizi körelttiğini ileri sürdü.

    Bazı değerlerden yoksun olanları yaşayan ölü diye tanımlayan Şimşirgil, “2016 yılında ölü adamlar Türkiye’yi işgal ettirmeye kalkıştırdı. Mankurt ediyorlar üniversitelerde. ’Üniversite bitirdim’ diyen adamı ölü değil zannetme. Üniversitende de çıkıyor adam yine ölü. Dinini, dilini, tarihini doğru bilmediği zaman o adam ölü. Bu adam musalla taşında acıyın. Ya öteki yürüyen ölü, yaşıyor buna acı buna yan. Asıl sıkıntı burada yaşıyor ama ölü. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın, insan ilimle yaşar ilimsiz değil” dedi.

    Öğrencilerle öz çekim yaparak salondan ayrılan Şimşirgil, Tokat Belediyesi kitap fuarında hayranlarına kitaplarını imzaladı.

    “622 yıllık imparatorluğumuzu kaybettik”

    Türkiye üzerinde oynanan oyunlara dikkat çeken Prof. Dr. Şimşirgil, “15 Temmuz’un tarihte en büyük benzeri nedir diye konuşacak olsak bunun en iyi benzeri Sultan Abdülhamit Han zamanında yaşanmıştır. Sultan Abdülhamit Han, mektepler açtı, okullar açtı. Talebeleri yurt dışlarına gönderdi ancak Tanzimat’la birlikte başlayan okullarımızdaki mason ve dönme bir takım hocalar maalesef gençlerimizi bizim değerlerimizden uzak tutuyorlardı. Başka noktalara götürüyorlardı. Nitekim ’Abdülhamit Han’ın açtığı okullarda yetişen talebeleri yıktı’ diye meşhurdur. Biz onları 80 sene boyunca kahraman diye okuduk, İttihat ve Terakkiyi. Darbecileri, Osmanlı Devleti’ni yıkanları kahraman diye okursak gün gelir Cumhuriyeti de yıkarlar. Tarihi doğru anlatmak lazım. 15 Temmuz başarılı olsa idi bugün T.C. diye bir devlette yoktu, Cumhuriyetimiz’de yoktu. Kiminle yıkıyorlardı 40 yıldır benim mekteplerimde okuyan Mankurt ettiler ve benim üzerinden onlar tankla tüfekle, topla yürür hale getirdiler. Ama milletin sağ duyusu milletin birlikteliği Cumhurbaşkanımızın yerinde duruşu onların bu planlarını oyunlarını bertaraf etti. Ama bunun aynısını ve başarılı olanını Abdülhamit Han döneminde biz yaşadık. 622 yıllık imparatorluğumuzu kaybettik. Bunu asla unutmayalım ve gençlerimize sahip çıkalım. Bugün Tokat kitap fuarını bu noktada önemsiyorum. Kitap fuarlarının mutlaka her yıl az satıldı, çok satıldı mutlaka düzenlenmesi lazım. Buraya gelen yazarların okullara götürerek gençlerle buluşturulması lazım. Belediyelerimizin birinci asli işinin kültür faaliyeti olması lazım diye düşünüyorum. Ancak o zaman devletimiz ayakta kalır. Yoksa Türkiye’yi okulları, yolları, sanayisi ile büyütebilirsiniz ama gençliği kaybettiyseniz yarın devlet diye bir şey kalmaz. Hemde sizin gençliğinizle sizin devletinizi yok ederler. İnşallah bunlardan ibret alırız, daha güzel günlere birlik beraberlik ve ilimle gençlerimizle beraber yürürüz diyorum” dedi.

  • Türkiye Gazetesi yazarı ve Tarih Profesörü Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil: “Osmanlı Devleti Bilecik’te kuruldu”

    Türkiye Gazetesi yazarı ve Tarih Profesörü Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, Bilecik’te katıldığı sempozyumda rahmetli Prof. Dr. Halil İnalcık’ın “Osmanlı’nın Söğüt’te değil Yalova’da kurulduğu” iddiasını eleştirerek, “Osmanlı Devleti Kayı Boyu’ndan gelmiştir. Osmanlı Devleti’nin kurulduğu topraklar Bilecik’tir, Söğüt’tür” dedi.

    Uluslararası Marka Değerleriyle Bilecik Sempozyumu’nun ikinci gününde Bilecik Şeyh Edebali Kültür ve Kongre Merkezi’nde “Osmanlı’nın Doğuşu ve Kayı Boyu” adlı tarih oturumuna, Araştırmacı Yazar Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, Araştırmacı Yazar Prof. Dr. Yavuz Bahadıroğlu, eski Milli Saraylar ve Müzecilik Tanıtım Başkanı Prof. Dr. Bülent Arı ve moderatör Serdar Tuncer konuk oldu. Açılış sonrası ilk sözü alan Türkiye Gazetesi yazarı ve Tarih Profesörü Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, Kayı Boyu’nun tam manasıyla nereden hareketlendiğini bilmediklerini söyledi. Net bir bilginin de kaynaklarda yer almadığını aktaran Şimşirgil, “Ancak Gazneliler ve Oğuzların çarpışmaları Selçukluların ve o zaman Oğuz boylarının Anadolu’ya doğru hareketlenmesi var Selçukluyla beraber. Kayıların da bu hareketlenmede beraber geldiklerini biliyoruz. Moğol baskını esnasında Moğolların yeniden Ahlat’a ve Anadolu’ya doğru hareketlenmeleri esnasında hareketlendi. Ertuğrul ile beraber ki babası tabii Süleyman veya Gündüz bu konuda bazı şeyleri söyleyebiliriz. Ama şunu bilelim. Süleyman diyen de doğrudur, Gündüz diyen de doğrudur. Her ikisi de kaynaklarda vardır. İkisi de kaynaklarda, hatta kaynaklar dürülmüştür. Biz Ertuğrul’un üç evladından birine Gündüz denildiği için Gündüz’ü günümüz tarihçileri biraz daha öne alıyorlar, öne çıkarıyorlar. Babasının ismini oğluna vermek gelenek olduğu için muhtemelen bu diye ifade ediyorlar. Hatta ben ona başka bir yoldan daha bakıyorum. Belki birisi bir ismini, diğerleri diğer ismini kullanır ama ikisi de aynı şayeste. Süleyman Gündüz Alp dahi olabilir. Süleyman veya Gündüz Alp’in veya Süleyman Gündüz Alp’in liderliğinde işte hareketlenen Kayılar, Ankara’ya doğru, Anadolu’da o muazzam imparatorluğu kuracak olan bir ailedir” dedi.

    “Söğüt ve Domaniç Alaaddin’in, Selçuklunun Osmanlı’ya vermesiyle toprak olmadı”

    Kayıların Ankara’nın Karacadağ mıntıkasında uzun süreli kaldıklarını anlatan Şimşirgil, “Ama burada kendilerini yeterli bulmuyorlar ve Alaaddin’den, Selçuklulardan yer istiyorlar. Söğüt ve Domaniç’i Selçuklu verdi diye ifade edilir. Aslında vermedi. Yani Söğüt ve Domaniç Alaaddin’in, Selçuklunun Osmanlı’ya vermesiyle toprak olmadı. Osmanlı’ya buraları cihat alanı olarak gösterdi ve Osmanlı geldi bu toprağı kendi kılıcıyla açtı. Kendi aldı, kendi yurt tuttu, kendi yerleşti. Onun için Osmanlının hiçbir yerden aldığı bir toprak yoktur. Bazen son derece yanlış bilinen bir şeydir. Buraları verdi. Hayır bu bölgeye doğru gönderdi. Buraları yurt açmaya gönderdi ve Osmanlı geldi. Buralarda tamamen Bizanslılar, tekfurlar, araziler ve topraklar var. Zaten Osmanlı burada bir yurt ediniyor Söğüt’te, Domaniç’te, kendine bir yurt ediniyor. Uzun süre o tekfurlar ile muhabbet içerisinde, yani karşılıklı saygı ve sevgi esasına dayalı bir muhabbeti var. Yayla, kışla buraları kullanıyorlar. Bu şekilde devam ediyor” dedi.

    “Türkiye’de diziler aslında sadece tarihi daha fazla merak ettiriyor”

    Türkiye Gazetesi yazarı ve Tarih Profesörü Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, Türkiye’de dizilerin aslında sadece tarihi daha fazla merak ettirdiğini ifade ederek, “Gerçekten böyle mi diye ifade ediyoruz. Şimdi ben gerçekten muzdaripim. Çünkü bu muzdariplik bizim Muhteşem Süleyman ile başladı. Hatta ben televizyonlarda da şunu söylemiştim, ’Doğru tek bir karesi olmayan dizi’ demiştim. Bana tek bir doğru kare gösteremezsiniz. Ben her karede 3, 5, 7 hata gösterebilirim her karede. Ama bana doğru tek bir kare gösteremezler. Bunlar kendi giysilerini, kendi elbiselerini kanun diye Hürrem Sultan’a giydirdiler ve böyle gösterdiler. Şimdi Ertuğrul şahsiyetle oynamıyor. Yani Diriliş dizisi Ertuğrul’un şahsiyetiyle oynamıyor. Bu yönüyle eyvallah. Yani güzel, hoş. Şimdi diğer bir şahsiyetle oynuyor. Fakat burada Ertuğrul mu sorusuna Ertuğrul bu diyemiyoruz. Sıkıntı burada. Ben isterim ki 1 yıl çekilsin. Ama izleyici benim evladım, milletim, gencim bu Ertuğrul desin ve onu gerçekten hakkıyla bilsin, hakkıyla öğrensin. Ona sen olmadık şeyleri kattığında bu da bir yanlış. Bunu dedirtme ya. Baycu Noyan karşısına elhamdülillah diyecek adam Ertuğrul’u çıkarmadı. Yoksa hayatta kalmayabilirdi. Ama Baycu Noyan’ı Ertuğrul’la karşılaştırıyorsun ve öldürttürüyorsun. Kayı Boyu sığıntı değildir. Kayı Boyu’nu Dodurga Boyu’na sığıntı yapma. Bunu yaptığın zaman Kayı Boyu’nu sığıntı gibi gösteriyorsun ve gencin kafasında Kayı Boyu Dodurga Boyu’na sığındı. Yok böyle bir şey. O zaman başka senaryolar yapabilirsin. Bunları çok daha güzelleştirebilirsin. Çok daha hoş ama 3 yıl olmasın da 2 yıl olsun. Benim tarihim bitmez, benim tarihim tükenmez. 3 bin yıllık tarih. Ben Amerikalı mıyım, iki tane işte bilmem Rambo filmi ile 30 sene idare edeceğim. Ben her yıl da bin tane tarihim var, bin yıllık tarihim var” dedi.

    “Osmanlı Devleti Kayı Boyu’ndan kurulmuştur”

    Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, Bilecik’te katıldığı sempozyumda rahmetli Prof. Dr. Halil İnalcık’ın “Osmanlının Söğüt’te değil Yalova’da kurulduğu” iddiasına eleştirerek, “Halil Bey gezdi, anlatıyor gerçekten duayen ama bir şeye katılmıyorum. Halil Bey FETÖ’cüleri az gezdirmedi. Az gezdirmediler ve Kayı Boyu’nu Kayı Boyu’ndan değil dedirttiler. Bu da yine birilerinin oyunuydu. Halil Bey, Türkiye’de bütün Türkiye’nin tanımış olduğu, kabul etmiş olduğu bütün ilim adamlarının tartıştığı, net bir şekilde ortaya koyduğu Osmanlı Kayı Boyu’dur. Bunu cümle tarihçiler son yüz yıl içerisinde tartıştılar. Büyük tartışmalara sebep oldu bu. Fuat Köprülü, Şahabettin Tekindağ, nice nice tarihçilerimiz bunları tartıştı. Bir kısım Avrupalı tarihçiler, ’Osmanlı işte Osmanlı Rum mudur? Osmanlı Moğol mudur? Osmanlı şu mudur?’ söyleyince bizim tarihçilerimiz bunlara yerinde ve hakkıyla cevap verdiler. Bu artık bitmişti. Ama bir gün geldi, Halil İnalcık Bey çıktı. Yüzde yüz tarihçilerin duayenidir. İyi bir tarihçimizdir. Bütün tarihçilerin kabul ettiği bir tarihçidir. Ama her sözü doğru değildir ve en tepede bir adam da olsanız kullanılmaya müsait olabiliyorsunuz. Bir gün çıktı acaba neydi bunun maksadı belki çok çok düşünmek lazım. Bundan 12 sene önce, 8 sene önce, tabii 10 sene oldu benim tahminim. Dedi ki Osmanlı Kayı Boyu’ndan değildir dedi” dedi.

    “Hakikate yönelirsek filmin büyüsü bozulur”

    Bu sözler sonrası Prof. Dr. Halil İnalcık’a 18 yıl asistanlık yapan eski Milli Saraylar ve Müzecilik Tanıtım Başkanı Prof. Dr. Bülent Arı araya girerek, “Dizi ve filmlerden yola çıkacak olursak yapımcılar şöyle der; hakikatin filmin büyüsünü bozmasına izin verme. Hakikate yönelirsek filmin büyüsü bozulur. Büyü bozulmasın yine de. Ama bu Kayı Boyu meselesi çok enteresan bir mevzu fakat ne zamanımız buna müsait ne ortam müsait. Bu ayrı bir tartışma konusu. Bununla ilgili yeni okumalar yapmak gerekiyor” dedi.

    “Osmanlı Devleti Bilecik’te kuruldu”

    Ardından tekrar söz alan Prof. Dr. Şimşirgil, Prof. Dr. Halil İnalcık’ı eleştirmeye devam ederek, “Osmanlının ilk camisinde Kayı Boyu’nun damgası var. Osmanlının ilk parasında Kayı Boyu damgası var. Osmanlının ilk dönem ilk tarihçileri ’Osmanlı Oğuz Boyu’ndan’ der ve bu tartışmasızdır. Osmanlının yine ikinci dönem yani ikinci dönem dediğim onlar da çağdaş tarihlerdir hemen hemen. Tamam yani Aşık Paşazade olsun, Necbi olsun, İdris-i Bekir olsun, Kemal Paşazade olsun Osmanlının bütün kaynakları Osmanlı Kayı Boyu’ndandır der. Bakın net bir şekilde bunu ifade ederler. Bunun tartışılacak zerre kadar bir yönü yok. Ve ben Halil Bey’e şunu ifade ettim. Halil Bey yaşıyordu 6 sene önce. Ben 40 senedir bunu söylüyorum dediği zaman televizyonlarda şunu söyledim. Bu sözü söyleyen bir kişiye tek bir soru sorarlar. Hangi boydan? Yani Kayı değilse hangi boydan? Halil Bey’in buna verilecek cevabı yok işte. Osmanlı Kayı’dır bunu böyle bilelim, net. Başka bir boy söyleyemezsin. Hocam şimdi farklı söylüyor tartışılabilir ama neyi tartışacağız. Moğol mu diyeceğiz? Bugün hocamın söylediği 15 Temmuz sokağa çıkmakla sadece önlenecek bir şey değil. 15 Temmuz’un fikir dünyası var. 15 Temmuz bu milletin 40 yıldır diniyle, tarihiyle oynuyor. Bunları çözmezsek hiçbir şeyi çözemeyiz. Halil Bey Osmanlı Kayı’dan değildir dediği zaman Osmanlı Rum’dur, Osmanlı Pontus’tur, Anadolu Pontus’tur, Anadolu Rum’du diye altını döşemeye başladılar. Bugün Türk milleti o hale getirilecekti ki 15 Temmuz olsa dinen Peygamber Efendimizin yok sayıldığı, tarihin Osmanlı Rum ve Pontus olduğu bugün konuşuluyor olacaktı. Onun için bunları bu milletin gençlerinin, fertlerinin öğrenmesi lazım. Bunu bilmemiz lazım. Yalova’da ben 10 sene Osmanlının bu topraklarda kurulduğunu biliyor musunuz diye Yalova’da görmedik mi biz askılarda Osmanlının bu topraklarda kurulduğunu biliyor musunuz? Bunu kim söyledi Türkiye’ye. Halil Bey değil mi? Yalova 1326’da fethedildi. 1326’da fethedilen bir yerde 1302’de nasıl devlet kurarsınız? Sadece şu soruyu söyleyeceksin. Osmanlı bu topraklarda kuruldu Bilecik’te, net” dedi.

    “Osmanlı Devleti’nin adı Osmanlı Devleti olmasaydı gaziler devleti olurdu”

    Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, son olarak Osmanlı Devleti’ni farklı kılan çok unsurun olduğunu belirterek, “Osmanlıları farklı kılan gerçekten çok unsurlar var. Bana Osmanlı Devleti’nin adı Osmanlı Devleti olmasaydı ne olurdu diye sorsanız tek bir söz var. Gaziler devleti olurdu. Bütün kaynaklarda tek bir ifade geçiyor. Bunlar gazilerdir. Yani bunları ilahi kelimetullah aşkına savaş yapan insanlar. Bunlar hak yoluna gidicilerdir. Bunları yetimleri, garipleri sevicilerdir. Bunlar kafirleri, azileri ezicilerdir. Hep böyle güzel ifadelerle Osmanlıyı hoş anlatırlar. Ama bu şu demek değil. Birinin elindeki toprağı gasp etmek, birinin malını almak, çarpmak manasında asla alamamalı. Gündüz Alp Osmangazi’ye diyor ki; ’Bilecik’i alalım.’ Osmangazi’de ’Biz bu ile garip geldik. Bunlar bizimle hoş komşuluk yaptılar. Biz malımızı, mülkümüzü buraya döktük yaylaya çıkarken. Neden saldıralım’ der. Bakın aradan zaman geçiyor Bilecik’te Osmangazi’yi ortadan kaldırmak istiyor. Osmangazi o gün Bilecik’i alıyor. Çok gerçekten bu kadar önemli. Bazıları sanki Osmanlı onun bunun toprağını almak için Kanuni der ki; ’Üzerimize yağmur bulutları gibi tehdit bulutları yağdırmasalardı Allah şahidimdir ben hiçbir yere sefere çıkmazdım. Benim üzerime yağmur bulutları gibi tehdit bulutları yağdırdılar.’ Nicea’nın (İznik) Osmanlı’ya, tekfurunun saldırışı, İkizce Savaşı’nın sebebi bizim şu Bilecik’i Osmanlının fethetmesi hep tehdit sebebiyledir. Buda yine gözden kaçırılmaması lazım olan çok önemli olan hususlardan birisidir” dedi.

    “Var olan tarih bilgileri Bursa’nın fethinde Timur tarafından maalesef yakılmış, yıkılmış yerle bir edilmiş”

    Araştırmacı Yazar Prof. Dr. Yavuz Bahadıroğlu ise, “Kayıların ve Osmanlı’nın kurulma tarihi hakkında çok az belgenin bulunduğu var olan belgelerle Bursa’nın işgalinde Timur tarafından maalesef yakılmış, yıkılmış yerle bir edilmiş. O bakımdan biraz el yordamıyla yürüyor kesinlik yok. Kesin olan şey 8-9 sene önce Ahlat’ta kaldıkları. Ben devletin demleme süreci olduğu olarak düşünüyorum. Devlet tefekkürü olarak düşünüyorum. Kafalarında bir şey var kayıp yurdu arıyor bu insanlar. İkinci istila döneminde yani Anadolu’ya geldiği zaman önlerinde iki şık var ya burada kalıp savaşacaklar veya Anadolu’nun daha başka kesimlerinde, başka kesim dediğimizde ne? Bizanslıların tercih ettikleri bir muammadır bunun çözülmesi lazım. İşte şimdi yeğenim noktası bu işin. Benim yorumum oradan kaçmıyorlar, onlar devlet adamıyla gelmişler. Yani Malazgirt zaferinden sonra Anadolu bir deniz olarak düşünülürse o akan ırmaklar hep Anadolu’da küreleniyor ve Kayılardan çok büyük aşiretler de var. Gene Türk boyları var. Onların hiçbirisine imparatorluk nasip olmuyor. Bunları da iki şey olarak düşüneceksiniz kafalarında taşıdıkları bir devlet var. Yüreklerinde kurdukları bir yürek devleti var. Hatta bazı unsurları böyle ülke göç ederken hocaların, mürşitlerin, müritlerin, o tarikatlar efendim hep beraber göç ediyorlar, sadece koyun sürüleriyle insan olarak değil” dedi.

    “Karacahisar’ın fethi Osmanlı Beyliği’nin kuruluşu için çok önemli”

    Son olarak söz alan eski Milli Saraylar ve Müzecilik Tanıtım Başkanı Prof. Dr. Bülent Arı, “Şimdi bu dönemle ile ilgili çok bilinmeyen var. Bununla ilgili 70-80 senedir üst adlar çalışıyor. Benim çalışma alanımdan biri değil bu fakat rahmetli hocamız Halil İnalcık çok uzun süre buna emek saffetti. Pek çok yeri biz birlikte gezdik. Osmanlı Beyliği’nin 1. Murat’a kadar olan dönemleri biliyorsunuz tarihler karmakarışıktır. Yani kronojide çok hatalar vardır. Çünkü pek çok menakıp name var, diğer tarihler var, terkip tarihçiler var ve rivayetler var. Bunların hepsi bir arada örtüşmüyor aslında belli bir noktaya varmıyor. İhtilaflar çok fazla, fakat bizim rahmetli Halil İnalcık hocamız şuna çalışmıştı, Osmangazi’nin izindeyim dedi. Onu bulacağım, en son bunu tarih kurumu yayınladı Belleten Dergisi’nde Osman Bey adlı makalesiydi. Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey olarak tarih sahnesine çıkardı. Osman Bey dikkat ederseniz bu dizi falan olmadan önce Ertuğrul dizisi falan olmadan önce bundan 15-20 sene kadar önce hep bir aşiret reisi, koyun çobanı olarak tarihler yazardı. Bilhassa Batı’dan gelen tarihler. Yani nasıl oluyor da bu bir devlet kurabiliyor aşiret reisi, bir çoban sürüleri var, nasıl oluyor da bir devlet kurabilir. Evet ilk başlarda devlet çok küçüktü belki fakat bir strateji olan bir bey, Osman Bey bu safhaya gelene kadar pek çok merallerden geçti. Halil İnalcık hocamız bunların üzerinde çalıştı. Bu merallere nasıl geldi. Bununla ilgili olay mahallelerine keşifler yaptık. Bundan birkaç yıl önce Karacahisar Eskişehir’e 7 kilometre mesafede biliyorsunuz. Osmanlının ilk başkenti. Karacahisar’ın fethi çok önemli Osmanlı Beyliği’nin kuruluşu için çok önemli” ifadelerine yer verdi.

    Sempozyumu sonunda Bilecik Belediye Başkanı Selim Yağcı, katılımcılara plaket, üzerinde Kayı Kamgası, Osmanlı Devlet Arması ve Türk bayrağının bulunduğu flama hediye etti. Program sonunda Türkiye Gazetesi yazarı ve Tarih Profesörü Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil ve Belediye Başkanı Selim Yağcı dolu salonu arkalarına alarak selfie çekti. Ardından Prof. Dr. Şimşirgil sevenlerine kitaplarını imzalarken, uzun kuyruklar oluştu.

  • Şimşirgil gençlere Osmanlı’yı anlattı

    Gemlik Belediyesi, tarihçi Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil’i vatandaşlarla buluşturdu.

    Belediye ve Millî Eğitim Müdürlüğü iş birliğiyle UÜ Gemlik Yerleşkesi Asım Kocabıyık Kültür Merkezi ve Celal Bayar Anadolu Lisesi’nde öğrencilerle buluşan Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, gençlere Osmanlı’nın temel değerlerini anlattı. Osmanlı İmparatorluğunun ruhu ile yaşayan en büyük devletlerden biri olduğunu vurgulayan Ahmet Şimşirgil, “Belki fiziken kendi yoktur, ama ruhu bile düşmanları titretmeye yeter. Osmanlı Devleti, 622 sene boyunca hanedan devleti olarak hüküm sürmüştür. Bunun 570 yılı uluslararası güç, ilk 50 yılı ulus güç, 250 yılı da süper güç olarak devam etmiştir. Osmanlı’nın dünyaya ne bıraktığına, mirasına ve eserlerine iyi bakmak gerekir” dedi.

    Türkiye’nin 90 yıl boyunca ulus güç olduğunu, son birkaç yıldır uluslararası güç olma yolunda hızla ilerlediğini ifade eden Şimşirgil, tarihî hadiseleri kıyasladı. Osmanlı Devleti’ne hasta adam diyen Prusya’nın, çarlık Rusya’sının, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun Osmanlı’nın bitişini bile göremeden yok olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil, “Osmanlı süper güç olduğu dönemde 12 milyon kilometre kare toprağa sahipti. Darbelerle indirilen Abdülhamid Han döneminde bu toprak 7 milyon kilometrekarenin üzerindeydi. Osmanlı’yı yıkan en büyük unsur darbelerdir. Türkiye’de de bunu yaptılar ve denemelerini de sürdürüyorlar. 15 Temmuz FETÖ hain darbe girişimi olsaydı Türkiye yoktu. Darbe başarılı olsaydı, Türkiye 20 yıl 30 yıl geriye gider diyorlardı. Ben bunlara gülüyorum. Eğer darbe başarılı olsaydı Türkiye yok olurdu. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizi zaten hemen PKK’ya teslim edeceklerdi. O hain terörist başı Fethullah Gülen, ABD’den halife olarak İstanbul’a gelecekti. Ama İslam halifesi olarak değil, kaftanının içinde haç olan, papanın halifesi olarak gelecekti. Türkiye’nin süper güç olmasını istemiyorlar” diye konuştu.

    Öğrencilerin sorularını da cevaplayan Şimşirgil’e İlçe Milli Eğitim Şube Müdürü Necat Gül tarafından çiçek takdim edildi.