Etiket: sık

  • Çocuklarda Sık Hastalanma

    Çocuk Alerjisi ve İmmünolojisi Uzmanı Dr. Mehtap Kılıç, sık hasta olan çocuklarda bağışıklık sisteminin gözden geçirilmesi gerektiğini söyledi.

    Medical Park Samsun Hastanesi, Çocuk Alerjisi ve İmmünolojisi Kliniğinden Uzm. Dr. Mehtap Kılıç “çocukluk çağı bağışıklık sistemi hastalıkları” hakkında bilgi verdi. Dr. Kılıç “Günümüzde anne ve babaları en sık endişelendiren sorulardan biri ‘çocuğum neden sık hasta oluyor, neden bu kadar sık antibiyotik kullanmamız gerekiyor?’ sorusudur. Bu soruların ardında birçok cevap olabilir. Ancak dikkat edilmesi gereken durumlardan biri çocuğun bağışıklık sistemi ile ilgili bir sorununun olup olmadığıdır. Aileler bu anlamda ne zaman hekime başvurmalıdır sorusuna Jeffrey Modell Vakfı standart bir yaklaşım belirlemiştir” diye konuştu.

    Çocukların bağışıklık sisteminin gözden geçirilmesinin gerektiği durumlar hakkında da bilgi veren Dr. Mehtap Kılıç “Çocuğunuz bir yılda 8’den fazla enfeksiyon veya bir yılda 2’den fazla ciddi sinüs enfeksiyonu geçiriyorsa, iki aydan uzun süren etkisiz antibiyotik kullanımı varsa, bir yılda 2’den fazla pnömoni (zatüre) geçirmişse, büyüme ve gelişme geriliği varsa, yineleyen cilt, derin doku veya organ apseleri oluyorsa, bir yaşından sonra ağızda veya ciltte süregen mantar enfeksiyonu geçiriyorsa, enfeksiyonu iyileştirmek için damar içi antibiyotik kullanımı gereksinimi olmuşsa, 2’den fazla derin doku yerleşimli enfeksiyon geçirmişse, ailede bağışıklık siteminde yetersizlik olan kişi veya kişiler varsa, bu durumlardan birisi olduğu takdirde mutlaka bağışıklık sisteminin değerlendirilmesi için bir doktora götürmeniz gerekmektedir” şeklinde konuştu.

    Çocuk Alerjisi ve İmmünolojisi Uzmanı Dr. Mehtap Kılıç “Bağışıklık sistemi hastalıkları, koruyucu tedavi yaklaşımlarından kemik iliği nakli gerektiren durumlara kadar uzanan geniş bir yelpaze sergiler. Bu hastalıkların tanılarının erken konulması ve erken korunma ve tedavi yaklaşımlarına gidilmesi gerekmektedir. Ailelere, çocuklarında yukarıdaki yakınmalardan en az birinin varlığında bağışıklık sistemi değerlendirilmesi için hekimlerine başvurmaları önerilir” açıklamasında bulundu.

  • Rahim Ağzı Kanseri 60-65 Yaş Aralığında Daha Sık Görülüyor

    Mersin Halk Sağlığı Müdürü Dr. Aytekin Kemik, rahim ağzı kanserinin 60-65 yaş aralığında daha sık görüldüğünü belirterek, kadınları 30 yaşından itibaren düzenli olarak 5 yılda bir HPV taraması ve smear testi yaptırmaları konusunda uyardı.

    Halk Sağlığı Müdürü Dr. Kemik, yaptığı yazılı açıklamada, rahim ağzı (serviks) kanseri ve Mersin’deki kanser taramalarına ilişkin bilgi verdi. Kadınlarda, rahim ağzı kanserine Human Papilloma (HPV) virüsünün neden olduğunu ifade eden Kemik, bu virüsün cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyon olduğunun altını çizdi. Rahim ağzındaki normal hücrelerin anormal hale gelip kontrolsüz bir şekilde çoğalmasıyla tümör oluştuğuna dikkat çeken Dr. Kemik, rahim ağzı kanserinin dünyada kadınlarda en sık görülen 4’üncü kanser türü olduğunu kaydetti.

    “30’UNDAN SONRA HPV TARAMASI VE SMEAR TESTİ YAPTIRIN”

    Kadınları rahim ağzı kanseri konusunda uyarak Dr. Kemik, bu kanser türünün kadınlarda her yaşta görülmekle birlikte 60-65 yaş aralığında daha sık görüldüğünün altını çizdi. HPV ve smear tarama testlerinin düzenli yaptırılması ile rahim ağzı kanserinin erken teşhis edilebildiğine işaret eden Kemik, kadınların 30 yaşından itibaren düzenli olarak HPV taraması ve smear testi yaptırmaları gerektiğini dile getirdi.

    Rahim ağzı kanserinin en sık rastlanan belirtilerini, adet dönemleri dışında ve cinsel temas sonrası görülen kanamalar, menopoz sonrası olan kanamalar, kötü kokulu akıntılar ve cinsel temas sonrasında meydana gelen ağrılar olarak sıralayan Dr. Kemik, rahim ağzı kanserinden korunmak için alınması gereken önlemler hakkında da bilgi verdi. Kadınlardan, düzenli HPV taraması ve smear testi yaptırmalarını isteyen Dr. Kemik, diğer önlemleri de şöyle sıraladı:

    “Sigara ve alkol kullanmamak, tek eşlilik ya da bariyer yöntem (condom) kullanmak, düzenli beslenmek, ayaküstü ve hızlı beslenme tarzından uzak durmak, bitkisel gıdalara ağırlık vermek, düzenli fiziksel aktivite yapmak, anne karnındaki bebeği ilaç, kimyasal maddeler, toksinler ve radyasyondan korumak, çalışma ortamındaki zararlı maddelerden ve gereksiz radyolojik tetkiklerden sakınmak.”

    Kanserde erken teşhisin tedavi başarısını artırdığını vurgulayan Kemik, Mersin’de Mersin Halk Sağlığı Müdürlüğü’ne bağlı KETEM (Kanser Erken Teşhis ve Tarama Merkezi) ve Toplum Sağlığı ve Aile Sağlığı Merkezlerinde 30-65 yaş arasındaki kadınlara rahim ağzı kanseri yönünden ücretsiz taramalar yapıldığı bilgisini verdi. Dr. Kemik, “30-65 yaş aralığındaki kadınlarımızın 5 yılda bir test yaptırmaları önerilmektedir. Kadınlarımızın rahim ağzı kanserine yönelik taramalarını sevdikleriyle geçirecekleri güzel, huzurlu ve sağlıklı günler adına aile hekimlerinden talep etmelerini öneriyoruz” ifadelerini kullandı.

  • Burun Kanamasının En Sık Görülen Nedenleri

    Kulak Burun Boğaz Uzmanı Opr. Dr. Yusuf Şentürk, “Burun kanamaları önemsenmesi gereken bir hastalıktır. Bu olayın nedeni mutlaka araştırılmalı ve varsa altta yatabilecek daha ciddi hastalıklar ortaya çıkartılarak tedavi edilmelidir” dedi.

    Samsun Büyük Anadolu Hastanesi Kulak Burun Boğaz Bölümü’nden Opr. Dr. Yusuf Şentürk “burun kanamasının nedenleri” hakkında önemli bilgiler verdi. Burun kanaması kişileri endişelendiren, sık karşılaşılan ve genellikle iki şekilde görülen bir olduğunu belirten Dr. Yusuf Şentürk, “Gençlerde ve çocuklarda sık tekrarlayan ve az miktarda olan kanamalar: Bu kanamalar çoğunlukla burnun 1 cm. gerisinde oluşmaktadır. Bu bölge kan damarlarının çok yoğun olduğu bir bölgedir. Çocuklarda burun kanamalarının en sık sebebi burun karıştırmadır. Çocuklar burunlarını karıştırarak bu kılcal damarlardan çok yoğun olan bölgeyi zedelemekte ve tekrarlayan burun kanamalarına neden olmaktadır. Kuru havalarda ve üst solunum yolu enfeksiyonu geçirenlerde de burun kanamaları sık görülmektedir. İleri yaştaki hastalarda görülen kanamalar: Şiddetli, kendiliğinden durmayan, çoğunlukla da burnun arka bölgelerinden kaynaklanan ve sıklıkla hastaneye yatırma zorunluluğu duyulan ciddi kanamalardır. Bu kanamalar daha çok tansiyon hastalarında ve kan sulandırıcı ilaç kullanımlarında ortaya çıkmakta, ciddi seyirli olmaktadır” diye konuştu.

    BURUN KANAMALARININ BÖLGESEL NEDENLERİ

    Kulak Burun Boğaz Uzmanı Opr. Dr. Yusuf Şentürk sözlerine şöyle devam etti: “Burna darbe alınması, burun kırıkları, yüz ve kafatası kırıkları, burun karıştırma, burna sıkılan kortizonlu ilaçlar, kokain kullanımı burun kanamasına neden olabilir. Ayrıca burundaki kıkırdak ve kemik eğriliklerinden dolayı da dar alandan hava hızlı akarak burnu kurutur, kabuklanmalar olur ve burun kanaması izlenebilir. Üst solunum yolu enfeksiyonları, nezle, grip, sinüzit gibi enfeksiyonlarla da sıklıkla burun kanamaları olabilmektedir. Burun, burun boşlukları ve genzin iyi ve kötü huylu tümörleri de yoğun burun kanamalarına neden olmaktadır. Ergenlik çağında erkek çocuklarda görülen damar tümörleri de şiddetli kanama yapabilmektedir.”

    Doktor tavsiyesi olmadan alınan aspirin ve kan sulandırıcıların burun kanamasına neden olduğunu belirten Şentürk, “Pıhtılaşma sorunları, hemofili, von willebrand gibi pıhtılaşma hastalıkları, K vitamini eksikliği, ilaç veya hastalıklara bağlı kanda pıhtılaşmayı sağlayan hücrelerin (trombositler) azalmasına neden olan durumlar, karaciğer hastalıkları ve alkol alımı burun kanamalarına yol açmaktadır. Toplumumuzda yanlış öğretiler sonucu birçok kişi gelişigüzel aspirin kullanmaktadır. Aspirin ve benzeri kan sulandırıcı ilaçların doktor tavsiyesi olmadan kullanılması sonucu sadece burunda değil birçok alanda durdurulamayan kanamalar olmakta ve hastalarımız bundan zarar görmektedir. Aspirin kanama zamanını 1 hafta uzatmakta ve bu sürede tedavide pıhtılaşma problemleri yaşanmaktadır. Önerimiz kan sulandırıcı ilaçların bir teşhise dayanması, tedavi süresinin ilgili hekim tarafından belirlenmesi ve kanama-pıhtılaşma parametrelerinin düzenli kontrol edilmesidir” şeklinde konuştu.

    “YÜKSEK TANSİYON DA BURUN KANAMASINA NEDEN OLUYOR”

    Yüksek tansiyonun da burun kanamasına neden olduğu bilgisini veren Opr. Dr. Yusuf Şentürk şunları söyledi: “İleri yaşlarda yine sıklıkla kanamaya neden olarak tansiyon yüksekliği (hipertansiyon) ve damar sertliği olarak kaydedilmektedir. Bu arada bir anekdot olarak tansiyonu yüksek hastanın burun kanaması olmasının iyi bir durum olduğu böylece beyin kanaması olmadığı doğru olmayan bir inanıştır. Burun kanaması olmadan da hipertansif hastalarda beyin kanaması izlenmektedir. Hastalarımızı çok korkutan kanamalarda bile miktarlar bir su bardağından daha azdır. Vücudumuzda toplam 5 litre dolaşan kanın varlığı hatırlandığında durum daha iyi kavranacaktır.”

    BURUN KANAMASINDA NE YAPILMALI?

    Burun kanaması durumunda yapılması gerekenleri anlatan Dr. Şentürk şu bilgileri verdi: “İlk olarak yapılmaması gerekenler sıralanacak olursa; baş geriye atılmamalı ve buruna pamuk, bez gibi evde ilk akla gelen ne varsa sokuşturulmamalıdır. Bu hareket, sadece burun kanamasının önden değil genizden gelmesini sağlar, kanamayı durdurmaz. Kafayı ıslatmak, boyuna buz koymak pek de işe yarayacak önlemlerden değildir. Doğrusu ise önce soğuk bir suyla burunu fazla sümkürmeden temizlemek ve bir elin 2 parmağı ile burun kanatlarından şiddetlice bastırmaktır. 5 dakika bastırdıktan sonra eğer hala kanıyorsa tekrar burun içini soğuk suyla temizlemek, pıhtıları uzaklaştırmak ve tekrar 2 parmakla burun kanatlarını bastırarak kanamayı durdurmak gerekir. Bu işlem birkaç kez tekrarlanabilir. Bu yolla burun kanamalarının yüzde 90’ı durmaktadır. Durmayan kanamalar içinse KBB uzmanına başvurulmalıdır. Burnun arka kısmında kanaması olan, kan sulandırıcı ilaç kullanan, hipertansiyonu olan, burnunda nefes almayı engelleyici balon, tampon vs. gibi materyal bulunan yaşlı kalp, akciğer ve solunum problemli hastalarla, kanamaları tekrarlayanlar mutlaka hastaneye yatırılarak yakın izlemde tutulmalı ve gerekli testler yapılarak uygun ilaçlar verilmelidir. Tabi bu anlatılanlara rağmen kanaması devam eden hastalar da olmaktadır. Bu çok küçük yüzdeyi oluşturan hastalarımızda ameliyathanede gerekli müdahaleler yapılarak kanayan damar bağlanmakta veya o damarı tıkayıcı işlemlere gereksinim duyulmaktadır. Hastanın kanaması burun eğriliğinden kaynaklanıyorsa bu eğrilik ameliyatla mutlaka düzeltilmelidir. Sonuç olarak, burun kanamaları önemsenmesi gereken bir hastalıktır. Bu olayın nedeni mutlaka araştırılmalı ve varsa altta yatabilecek daha ciddi hastalıklar ortaya çıkartılarak tedavi edilmelidir.”

  • Sık Sık Kazaların Yaşandığı Yolu Trafiğe Kapattılar

    Muğla’nın Köyceğiz ilçesinde sık sık yaşanan trafik kazalarından şikayetçi olan Beyobası Mahallesi sakinleri karayolunu araç trafiğine kapattı.

    Beyobası Mahallesi Sancıbeli mevkiinde yolun karşı tarafına geçmek isteyen 86 yaşındaki Mehmet Güner’in trafik kazası sonucu hayatını kaybetmesinin ardından mahalle sakinleri alt geçidin kullanılamaz olduğunu belirterek, Fethiye-Muğla karayolunu trafiğe kapattı. Çöp konteyneri ile yolu kapatan grup, yolun ortasında lastik yaktı. Yol yaklaşık 2 saat trafiğe kapalı kalırken, Fethiye-Muğla karayolunda uzun kuyruklar oluştu. Karayolunun her iki yönünü trafiğe kapatan grup, Kaymakam ve Valinin gelmesini talep etti.

    Yolun 2 saat trafiğe kapalı kalmasının ardından Köyceğiz Kaymakamı Gürkan Demirkale, olay yerine gelerek öfkeli kalabalığı sakinleştirdi. Kaymakam Demirkale, ulaşımı kapatan ve alt geçidin özellikle yağmurlu havalarda içine su dolduğu için kullanılamaz hale geldiğini ifade eden mahalle sakinlerine, yol için ne gerekiyorsa yapılacağını söyledi.

    Bölgede bulunan alt geçidin durumundan şikayetçi olan mahalle sakinlerinden Adil Şimşek, alt geçidin yağmur suları nedeni ile çamur olduğunu, bu yüzden vatandaşların karayolundan geçmek zorunda kaldıklarını ifade etti. Alt geçidin düzenlenmesi gerektiğini belirten Şimşek, “Burası kullanılamadığı için üstten geçiliyor ve kaza oluyor. İnsanlara yazık oluyor. Kaymakam ile görüştük ve söz aldık. Bir hafta içerisinde burası düzenlenmezse yolu tekrar kapatacağız. Bizim sorunumuz bu. Bir de çocuklarımızın dolmuşa binmesi için yolun kenarına durak istiyoruz” diye konuştu.

    Bir diğer mahalle sakini Tayyar Kabaoğlu ise alt geçidin kullanılamaz halde olması nedeniyle insanların yol kenarından gittiğini söyledi. Olay yerinde yaşanan kazada 85 yaşında bir kişinin hayatını kaybettiğini belirten Kabaoğlu, “Ölen kişinin 6 ay önce aynı yerde yaşanan kazada torunu ölmüştü. Burada bu ilk kez olmuyor. Bu yolda yaklaşık 30 kişi öldü” dedi.

  • Gözünüzü Sık Kaşıyorsanız Dikkat

    Kaşkaloğlu Göz Hastanesi Başhekimi Op. Dr. Bilgehan Sezgin Asena, gözleri çok kaşınan kişilerin görme bozukluğuna neden olan keratokonus hastalığı açısından risk grubunda yer aldığını söyledi.

    Erken dönemde fark edilmesi güç bir rahatsızlık olan keratokonus hastalığı hakkında bilgi veren Op. Dr. Bilgehan Sezgin Asena, hastalığın 15-25 yaş arasında başladığını belirtti. Bulgu vermemesi nedeniyle hastalığı erken dönemde yakalamanın zor olduğunun altını çizen Dr. Asena, “Hastalığın başladığı kişiler ya gözlük kullanıyor ya da gözlük takma ihtiyacı ortaya çıkıyor. Hastalık alerjik göz yapısına sahip kişilerde görülebiliyor. Çok iyi görmeyen ve gözleri çok kaşınan kişilerin ‘acaba bende bu hastalık var mı diye düşünmesi gerekiyor. Öte yandan gözü alerjik yapıdaki kişilerin, gözünü sürekli kaşıması, ovuşturması mevcut olan hastalığın gelişimini hızlandırır. Tabi ki göz alerjisi olan herkesin bu hastalığa yakalanacağı anlamını da çıkarmamalıyız” diye konuştu.

    GÖZLÜĞE RAĞMEN GÖZ BOZUKLUĞU VARSA DİKKAT

    Göz bozukluğu olanların gözlük taktığı halde görmeleri yüzde 100 değilse, gözleri çok alerjik yapıdaysa bu hastalıktan şüphenilmesi gerektiğini ifade eden Dr. Asena, “Fakat gençlik çağında numaraların artması doğal kabul ediliyor. Ne için? Gözlük ihtiyacı dışında başka bir sorun olabileceği genelde akla gelmiyor. Tanı genelde en erken 20’li yaşlarda bazen 30’larda oluyor. 20’li yaşlar numaranın durduğu yaşlar oluyor. Herkes için değişir ama genellikle numaraların durduğu yaşa geldiği halde numarası artıyorsa giderek bundan şüphelenmek gerekiyor. Bu kişiler genellikle astimatı olan kişiler. Lasik astigmatı olan bireylerde numara giderek artıyorsa ve görme gözlük taktığı halde yüzde 100 değilse ve göz çok alerjik yapıdaysa bu hastalık akla gelmesi gerekiyor” dedi.

    ERKEN TANI KONMAZSA HASTALIK İLERLİYOR

    Hastalığın bir göz muayenesi ile anlaşılamayabileceğini kaydeden Kaşkaloğlu Başhekimi Op.Dr. Asena, şu bilgileri verdi:

    “Hastalıktan şüphelenmek için bulguların olması gerekiyor. Bu durumda topografi filmi çekerek teşhis konabiliyor. Hastalık 40’lı yaşlara kadar ilerleyebiliyor. İlerlediğinde gözlük numarası giderek büyüyor, görme seviyesi azalıyor ve artık hastalar gözlüklerden ya da lenslerden yarar görmeyecek hale geliyorlar. Görme çok azalabiliyor. Çok düşük değerlere kadar inebiliyor ilerleyen bulgularda. Gözümüzün kornea dokusunda incelme ve sivrilme gerçekleşiyor. Çok araştırılmış bu hastalığın nedeni ama tam olarak bilinemiyor. Hastaların yüzde 10’unda sadece genetik olduğu saptanmış, genetikte diyemeyiz. 2000’li yılların başına kadar bu hastalıkta tam bir çözüm yoktu. Hala tam bir çözüm yok. Şu anda ilerleyişini durduruyoruz. Çapraz bağlama tedavisi ile hastalığın ilerleyişi durdurulabilir bir hale geldi. 2006dan beri bu tedaviyi uygulamaya başlayan 3 klinikten biri burası. Çapraz bağlama tekniği ile özel bir damla kullanılarak ultraviyole ışınları uygulanarak kornea dediğimiz dokunun sağlamlaştırılması gerçekleştirilebiliyor. Bu sağlamlaştırma sayesinde korneadaki ilerleyici incelme ve sivrilmeyi durdurabiliyoruz. Yüzde 90ların üzerinde başarı oranı var tedavinin. Bunun için hastalığın çok ilerlememesi gerekiyor erken teşhis önemli.”

    Işın tedavisi ile mevcut durumun korunduğunu, hastalığın ilerlemesinin durdurulduğunu anlatan Dr. Asena, şöyle devam etti:

    “Mevcut durum korunduktan sonra görmeyi arttırmak için neler yapabiliriz bunun derdine düşüyoruz. Bunun için sert kontak lensler görme seviyesini artırabiliyor. Hastalık ilerleyince, hastalık alerjik olduğu için bir süre sonra hastalar lens takamayabiliyor. Bu hastalarda da kornea halka yöntemi denilen ameliyat ile yine lensin oluşturduğu etkiye benzeyen bir etki yaratarak, görmeyi artırmaya gayret ediyoruz.”