Etiket: sık

  • (Özel Haber) Sık Sık Yangın Çıkan Boş Binada Polisten Madde Bağımlısı Avı

    Kocaeli’nin Gebze ilçesinde yaklaşık 15 yıldır boş duran binada sık sık çıkan yangınlar vatandaşı korkutuyor. Polis ekipleri ise bina içinde madde bağımlısı avına çıktı.

    Edinilen bilgiye göre, Gebze ilçesi Hacı Halil Mahallesi 1202/1 sokak üzerinde bulunan boş binadan dumanlar yükseldiğini gören vatandaşlar itfaiyeyi aradı. İhbar üzerine olay yerine itfaiye ve polis ekipleri sevk edildi. Olay yerine gelen itfaiye ekipleri, binanın çatısında bulunan çöplerin yandığını tespit etti.

    POLİS İNŞAATTA MADDE BAĞIMLISI ARADI

    Yangının çıktığı sokağa gelen polis ekipleri de boş bina içinde madde bağımlısı aradı. İnşaat içinde bulunan ve uyuşturucu içiminde kullanılan malzemeler dikkat çekti. Gebze İlçe Emniyet Müdürlüğüne bağlı ekipler, bina içinde gezen bir genci inceledi. Yapılan sorgulamada gencin asker olduğu ve alkol almak için bina içine girdiği tespit edildi. Yapılan incelemenin ardından genç serbest bırakıldı.

    Mahalle sakinleri ise binanın yaklaşık 15 yıldır atıl vaziyette olduğunu söyledi. Her ay binada yangın çıktığını ifade eden mahalle sakinlerinden Turhan Özel, “Hiçbir şekilde buraya müdahale edilmiyor. İtfaiye, polis buraya gelmekten sıktı. İçinde tinerci, madde bağımlısı ne ararsan var. Yetkililere defalarca bildirdik. Kimse buraya müdahil olmuyor” dedi.

  • “Sık Dişini Helası” Restore Ediliyor

    Tokat’ta halk arasında “Sık Dişini Helası” diye bilinen Osmanlı döneminden kalma yapıda restorasyon çalışmaları başlatıldı.

    Sulusokak Çarşısı’nda Osmanlı döneminde 1600’lü yıllarda yaptırılan, son yıllarda ise depo olarak kullanılan tarihi mekanda Tokat Belediyesi tarafından restorasyon çalışması başlatıldı. Yapılan çalışmaları Tokat Belediye Başkanı Eyüp Eroğlu, Başkan Yardımcısı Mustafa Bandırmalı ve Yerel Tarihçi Hasan Erdem ile birlikte yerinde inceledi. Osmanlı zamanında esnafın kullandığı tek tuvalet olan, halk arasında “Sık Dişini Helası” olarak bilinen tarihi mekanı gezen Başkan Eroğlu, basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Kadim bir şehir olan Tokat’ın 900 adımda 900 yıl diye ifade edilen bölgede tarihi canlandırmak için gayretle çalıştıklarını ifade eden Başkan Eroğlu, Tokat Kalesi ve Sulu Sokak Çarşı’ndaki tarihi eserlerin bütünleştirilerek Taşhan ve Meydan Bölgesine kadar olan alanda kültür yolu oluşturacaklarını kaydetti.

    13. yüzyılda tarihi mekanın yapıldığını ön gördüklerini ifade eden Başkan Eroğlu, “Burası hamam, umumi ihtiyaçlarını giderdiği bir mekan olarak kullanılmış. O dönemlerde Tokat’ta 12 tane han varmış. Birçok insan hanlarda kalır ihtiyaçlarını bu bölgede giderirmiş. O zaman ecdat o kadar teferruatlı olarak düşünmüş ki insanların ihtiyaçlarını bile giderebileceği, yıkanabileceği böyle yerler mekanlar oluşturmuş. Umumi anlamda insanların ihtiyacına cevap veren mekana Türkiye’nin başka yerinde tarih kitaplarında rastlamadık. Onun için buranın kendi yüzyılı içerisinde ilk olma özelliği var. Buranın tapusu belediyemizde. Biz de belediye olarak burayı bir müze haline dönüştürelim, bu mekanın hem iç cephesini hem dış cephesini tarihi anlamda dokusuna uygun bir mekan haline getirelim, insanlarında ziyaretine buraları açalım istiyoruz. Bu anlamda çalışmalarımızı başlattık. 7-8 ay içerisinde restorasyonu bitirmeyi planlıyoruz” dedi.

    “ECDADIMIZIN TEMİZLEĞE VERDİĞİ ÖNEM”

    Yerel tarihçi Hasan Erdem ise halk arasında “Sık Dişini Helası” diye bilinen yapının 1960 yılında Tokat’ı ziyaret eden Dr. Suheyl Ünver’in Tokat defterinde “Ali Tusi Helası” olarak adlandırılmış olduğunu kaydetti. Topuklu ayakkabının kaldırımlardan sokaklardan taşan kanalizasyon şebekelerine basmamak adına icat edildiği bir medeniyete karşı ecdadın 700 yıl önce temizliğe verdiği önemi ve bu ihtiyacında doğal bir ihtiyaç karşılığında böyle bir anıtsal yapı ile taçlandırmış olduğunu ifade eden Erdem, “Buranın bir eşi yok. Yapılacak kazı neticesinde çıkan kodlarla birlikte projelendirilmesi yapılacak. O projelendirme doğrultusunda Anıtlar Yüksek Kurulu ile Kültür Bakanlığı ile istişare doğrultusunda buraya bir işlevsellik kazandırılacak” diye konuştu.

  • Bileğini Sık Kullananlar Dikkat

    Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof.Dr.Cengiz Bahadır, bileğini sık kullananları tenisçi dirseği konusunda uyardı.

    Tenisçi dirseğinin tıptaki adıyla lateral epikondilit bir tür yumuşak doku romatizması olduğunu dile getiren Prof.Dr.Cengiz Bahadır, “El bileğini yukarı kaldıran kasların dirsek seviyesinde yapıştıkları kemik bölgede zorlanmaya bağlı ortaya çıkan ve çok ağrılı olabilen bir durumdur” dedi.

    Her ne kadar tenisçilerde daha sık görüldüğünden adı tenisçi dirseği de olsa bileğini sık ve yoğun kullanan herkes de ortaya çıkabileceğini anlatan Prof.Dr.Cengiz Bahadır, “Ev hanımları, aşçılar, şoförler, motorsiklet kullananlar, aşırı bilgisayar kullananlarda sık görülür.

    Tenisçi dirseği çoğunlukla yavaş başlangıçlıdır. Bununla barebar bazen akut şekilde başlayabilir. Akut başlangıç genelde ani bir zorlanma ile ortaya çıkar. Tenisçi dirseği ister akut ister kronik başlangıçlı olsun genelde ağrılı bir durumdur. Ağrı bazen o kadar şiddetli olur ki hasta bir bardağı tutamaz, bir kapı kulpunu çeviremez hale gelebilir. Hasta el bilek hareketlerinde dirsek dış yanından ön kola doğru yayılan şiddetli bir ağrı duyar. Elini yumruk yapmak, bir şeyleri kavramak özellikle dirence karşı el bileğini yukarı zorlamk şiddetli ağrı yapar” diye konuştu.

    Prof.Dr.Cengiz Bahadır, tenisçi dirseğinde klinik muayene ile rahatlıkla tanı konulabileceğini ifade ederek, “Dirseğin dış yanında basmakla şiddetli ağrılı bir bölge varsa ve el bileği dirence karşı yukarı zorlandığında yada kavrama hareketi sırasında aynı bölgede ağrı varsa tenisçi dirseği tanısı konur. Nadiren görüntüleme teknikleri kullanılır.

    El bileğinin istirahati önemlidir. Epikondil bandı dediğimiz dirseğin hemen altına takılan özel bantlar işe yarayabilir. İlaçlar ve buz uygulam kısmen etkildir. Tedavide en etkili ajanlardan bir lokal kortizon enjeksiyonudur. Genelde tek anjeksiyon yeterli olsada tekrar riski, özellikle el isitirahat ettirilemezse %50’lere kadar çıkar. Genelde yılda ikiden fazla yapılmaması önerilir. Kortizon yapıldığı bölgede ten renginde açılma yapabilir . Diyabet ve tansiyon hastalarnda dikkatli kullanılmalıdır. Kinezyoteyp bantlama da yardımıc tedavi olarak kullanılmaktadır” dedi.

    Son yıllarda dirençli olgularda dahi başarılı sonuçlar veren PRP yönteminin tenisçi dirseği tedavisinde giderek daha çok kullanılmaya başlandığını kaydeden Prof.Dr.Cengiz Bahadır, “PRP (platelet Rich Plasma: Trombositten Zengin Plazma) yönteminde hastanın kanı alınarak özel bir sistemden geçirilir ve kanın trombosit hücreleri izole olarak ayrılır. Yaklaşık 10-20 cc kandan 1-2 cc kadar PRP elde edilir. PRP tenisçi dirseğinde genelde bir ay arayla iki kez yapılır. Etkisi kortizon gibi hızlı değildir ama başarı şansı kortizon ile aynı, hastalığın tekrarlama riski ise korizondan 5 kez daha düşüktür. Yapıldıktan sonra bir kaç gün ağrı yapabilir. O yüzden şiddetli ağrısı olan vakalarda kortizon yapıp bir ay sonra PRP tedavisine başlamak en akılcı yoldur. Basit bir hastalık olmasına rağmen bazen tedaviye son derece dirençli tenisçi dirseği vakaları PRP ile son derece etkin bir şekilde tedavi edilebilmektedir. Yöntemin yan etkisinin olmayışı da kullanımını kolaylaştırmaktadır” şeklinde konuştu.

  • Çocuklarda En Sık Rastlanan KBB Hastalıkları

    Kulak Burun Boğaz Uzmanı Op. Dr. Cevdet Murat Akagün, çocuklarda en fazla görülen Kulak Burun Boğaz (KBB) hastalıklarının soğuk algınlığı, boğazda Beta Hemolitik Streptokok iltihabı, orta kulak iltihabı ve sinüzit olduğunu söyledi.

    Op. Dr. Cevdet Murat Akagün, sık uygulanan çocuk KBB ameliyatlarının bademcikler ve bademcik ameliyatı, geniz eti ve geniz eti ameliyatı, orta kulak iltihabı, orta kulakta sıvı toplanması ve kulak tüpü ameliyatı olduğunu belirterek, “Çocuklar daha doğumdan birkaç gün sonra burun tıkanıklığı ve nefes alma zorluğu şikayetleri ile karşılaşırlar ve aileler KBB doktoru ile tanışmak zorunda kalırlar” dedi.

    Özellikle kreşe-anaokuluna başlama döneminde çocuklarda kulak burun boğaz hastalıkları ile sıkıntı dolu günler ve haftaların çok sık yaşandığını dile getiren Op. Dr. Akagün, “Bağışıklık sisteminin en zayıf olduğu dönemde geçirilen ve sık tekrarlayan hastalıklar genelde viral nedenlerle oluşan üst solunum yolu enfeksiyonlarıdır. Bunlara bağlı olarak genellikle adenoid vejetasyon-genizeti olarak adlandırılan ve burun arkasında yer alan dokuda büyümeler olmakta ve burun tıkanıklığı, uyurken ağız açık olması, zaman zaman olup geçen kulak ağrıları ve bu belirtiler birkaç ay devam ettiğinde oluşan işitme kayıpları ortaya çıkamaktadır. Eğer burun tıkanıklığı yıllarca devam ederse yüz şeklinde üst çene-damak yapısında bozulmalar ortaya çıkmaktadır. Çocuk doktorları tarafından takip edilen anaokulu çağı çocuklarında bu şikayetler olduğunda mutlaka bir KBB uzmanın da değerlendirmesine gereklilik vardır” diye konuştu.

  • Kalp Damarlarında Oluşan Darlık Kalp Hastalığının En Sık Sebeplerinden

    Özel Koru Ankara Hastanesi Radyoloji Uzmanı Dr. Ömer Koçak, kalp damarlarında oluşan darlıkların kalp hastalığının en sık sebeplerinden olduğunu belirterek, bu darlıkların direkt olarak görülerek değerlendirilmesi için kullanılan iki tetkik olduğunu, bunların da klasik koroner anjiyografisi ile koroner BT anjiyografi olduğunu söyledi.

    Klasik koroner anjiyografinin kalp damarlarının görüntülenmesinde uzun süredir kullanılan bir tetkik olduğunun altını çizen Dr. Ömer Koçak, “Bu incelemede kasık damarından bir kateter teli ile girilir. Bu tel damar içerisinden kalbe kadar ilerletilir ve kalp damarlarına ulaşılır. Damar içerisine x-ışını cihazı ile dışarıdan görülebilir bir boya maddesi verilerek damarın iç yapısı ile darlık gösteren kesimleri değerlendirilir” diye konuştu.

    Tetkikin ortalama 30 dakika sürdüğünü fakat hazırlık ile tetkik sonrası iyileşme süreci de eklendiğinde saatler alabildiğini ifade eden Dr. Koçak, birçok hastanın bu test için tüm gününü hastanede geçirdiğini belirtti.

    Koroner BT anjiyografi tetkikinin ise bilgisayarlı tomografi teknolojisinin gelişmesi ile mümkün hale gelen yeni bir teknik olduğunu söyleyen Dr. Koçak, “Klasik anjiyografide olduğu gibi kasık damarından girilerek kateter teli ile kalbe kadar ilerlenmesine bu tetkikte ihtiyaç yoktur. Ağrısız ve oldukça konforlu bir işlemdir. Kısa bir hazırlık ardından çekim saniyeler içerisinde tamamlanır. Bir saatlik bir öğle molası dahi çoğunlukla bu tetkikin tamamlanması için yeterlidir ve tetkik sonrasında günlük işlerinize hemen geri dönebilirsiniz” dedi.

    Koroner BT anjiyografi çekiminin gerekli olup olmadığının cevabının kardiyoloji uzmanı tarafından verileceğini ifade eden Dr. Koçak, bu tetkikin özellikle ailede korner kalp hastalığı hikayesi, yüksek kolesterol, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, obezite, sigara kullanımı, egzersiz azlığı, sağlıksız beslenme, stres gibi kalp hastalığı açısından risk oluşturan özelliklere sahip kişilerde tercih edildiğini söyledi. Dr. Ömer Koçak sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Temel olarak şu şartlarda koroner BT anjiyografi tetkiki uygun bir seçim olabilir; koroner arter hastalığı açısından risk sahibi olan kimselerde kalp hastalığı açısından şüphe uyandıran belirtiler olması, koşu bandı testinde güvenilir olmayan veya yetersiz sonuç alınması, kalp damarlarında doğumsal anomali şüphesi olması, koroner by-pass cerrahisi geçiren hastalarda değişen damarların değerlendirilmesi.”

    Koroner BT anjiyografi tetkiki için 2 saatlik açlığın yeterli olduğunun altını çizen Dr. Koçak, bu süre içerisinde su içilebileceğini veya kullanılan ilaçların alınabileceğini ifade etti. Dr. Koçak, kahve ve kafein içeren diğer içeceklerinse tetkik esnasında kalp hızını arttırarak görüntülere olumsuz katkı yapacağından tavsiye edilmediğini belirtti. Tetkikin hemen öncesinde hastanın kalp hızına bakılarak gerekli görülürse kalp hızını düşürecek bir ilaç verilebileceğini söyleyen Dr. Ömer Koçak, “İnceleme öncesinde, işlem esnasında verilecek ve damarların görüntülenmesini sağlayacak ilaç için koldan damar yolu açılır. Hasta tomografi cihazının masasına yatırılır ve EKG incelemelerinde olduğu gibi göğüse kalp atımlarının kaydedilmesi için yuvarlak bant şeklindeki yapışkan elektrodlar yerleştirilir” dedi.

    Çekim başlamadan önce teknisyenin hastanın nefesini tutmasını istediğini belirten Dr. Ömer Koçak, “Yaklaşık 10-15 saniye süren bir nefes tutma süresi içerisinde işlem tamamlanır. İşlem sonrasında kolda bulunan damar yolu çıkarılır ve tüm çekim prosedürü tamamlanmış olur. Bu aşamadan sonra yemek yiyebilir, araba kullanabilir ve günlük aktivitelerinize normal şekilde devam edebilirsiniz” diye konuştu.

    Tetkik esnasında alınan görüntülerin bu inceleme için özel yazılımlarla donatılmış bilgisayarlara aktarıldığını anlatan Radyoloji Uzmanı Dr. Koçak, “Radyoloji uzman doktorları bu bilgisayarlardaki görüntüler üzerinden kalbinizin ve kalp damarlarınızın iki boyutlu haritalarını ve üç boyutlu görüntülerini oluşturur. Kalp damarlarının çizimleri yapılarak damar duvarlarındaki plaklar ve darlıklar kaydedilir. Oluşturulan üç boyutlu kalp çizimlerinden kalbin ve damarların anatomileri ve varsa anatomik anormallikleri değerlendirilir. Ek olarak kalbin hareketli videoları oluşturularak kasılma esnasındaki kalp kası hareketleri yorumlanır ve kalbin pompalama fonksiyonlarına ait değerler hesaplanarak kaydedilir” diyerek sürecin önemli noktalarından bahsetti.

    Dr. Ömer Koçak, radyoloji uzman doktoru tarafından oluşturulan detaylı raporun iki ve üç boyutlu görüntüler ile birlikte dosyalanarak hastaya teslim edildiğini ifade etti. Özel Koru Ankara Hastanesi’nde rutin olarak çekilen ve değerlendirilen bu tetkik için radyoloji kliniğinde mevcut bilgisayarlı tomografi cihazının kullanıldığını ifade eden Dr. Koçak, hastaların tetkik öncesinde ve tetkik esnasında sakin olmasının kalp hızını etkilediğini ve tetkik kalitesine direkt olarak etki ettiğini belirtti. Bu sebeple de klinikte tetkik öncesi dinlenmek için özel hazırlık odalarının bulunduğunun altını çizen Dr. Ömer Koçak, “Standartların üzerinde bir genişliğe sahip BT çekim odamız, aydınlatması da dahil olmak üzere bu tarz tetkikler için özel olarak tasarlanmıştır” dedi.