Etiket: sık

  • Sık Kilo Alıp Vermek Cildi Bozuyor

    Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Belma Şahin, sık kilo alıp vermenin cildi bozduğunu söyledi.

    Op. Dr. Belma Şahin, “Sık kilo alıp vermek cilt kalitesi için iyi değildir. Deri kilo aldığında gerilir kilo verdiğinde gevşer, zamanla esnekliğini kaybetmeye başlar. Kilo alıp verme süreklilik arzederse deri kalitesi bozulur ve esnekliğini kaybeden deri çöker ve hızlı bir yaşlanma başlar. Sabit kiloda kalmak önemli. Bu yüzden hızlı kilo vermekten kaçınıp sağlıklı diyetlerle kilo verme yolu seçilmeli. Stabil kiloya sahip olanların cilt yapısının, sık kilo alıp verenlerden daha esnek ve genç olduğu görülmüştür. Tek yönlü beslenme ve ağır diyetler cildin vitaminsiz kalmasına neden olur. Cildimizin sağlıklı ve genç görünebilmesi için A, C, E vitamini başta olmak üzere birçok vitamine ihtiyacı vardır. Mümkün olduğu kadar bol taze meyve, sebze, baklagiller ve balık yemeliyiz yemeklerimizde ve salatalarda has zeytinyağı kullanmaya özen göstermeliyiz” dedi.

    Stres ve öfkenin yüz kasları dahil vücut kaslarında kasılmaya yol açtığını anlatan Op. Dr. Belma Şahin, daha sonra şunları kaydetti:

    “Kasılma arttıkça ve tekrarlandıkça cilt üzerinde çizgilenmeler oluşturur. Bunlar zamanla endişe ve kızgınlıkla beraber kaş çatma kırışıklıklarına dönüşür. Kronik gerginlik ve stres sırasında cilt oksijen ve beslenme sıkıntısı çeker ve bu da hücrelerde hasar ve yaşlanma belirtilerine davetiye çıkarır. Öyle ise gülümseyin ve bulutlar gitsin, kırışıklıklar gitsin. Gerekirse stresten kurtulmak ve daha çok gülümsemek için çaba harcayın. Sizi rahatlatan sporlar, egzersizler ve yoga dersleri alın. Gerekirse terapiste gitmekten çekinmeyin, stres ile baş edin ve ona karşı en güçlü silahınız olan gülümseme ve kahkahanızı hayatınızdan eksik etmeyin. Stresin sizi esir almasına izin vermeyin. Hayatta her zaman dertler olacaktır duygularınızı kontrol etmeyi öğrenin.”

  • Reflü bebeklerde daha sık görülüyor

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Osman Ayataç,yetişkin hastalığı ve ‘mide yanması’ olarak bilinen reflünün, aslında bebeklerde daha çok görüldüğünü söyledi

     

    Dr. Osman Ayataç, ”Son yıllarda bebeklerin tüm kusmalarının reflü şeklinde tanımlanması, hastaların fizyolojik (doğal) kusmaları iyi öykü alınmadan ve gerekli fiziki muayene yapılmadan aileleri endişelendiren ağır ve zahmetli reflü tetkiklerine yönlendirilmesi gereksizdir” dedi.

    Avusturya Sen Jorj Hastanesi Dr. Osman Ayataç, aylık kontrollerde normal fiziki bulgu saptanan ve gelişimi (kilo, boy, baş çevresi, nörolojik) iyi olan bebeklerde oluşan kusmalarda ilk olasılığın reflü olmadığını dile getirerek, “Anne sütü ile beslenemeyen bebeklerde, prematüre bebeklerde, hatalı beslenen bebeklerde, viral, bakteriyel enfeksiyonu olan bebeklerde, doğumsal metabolik bozukluğu olan bebeklerde yalnızca (reflü) düşünmek aldatıcıdır. Reflü bir belirtidir, reflü hastalığı ise ciddi bir tanıdır, ciddi tıbbi tedavi ve gerekirse cerrahi uygulama yapılır. Bu iki durumu birbirinden ayırmak gerekir. Basit bir Gastro-enteritte bebek oluşan toksini vücuttan atmak için öncelikle kusar, bu vücudun ve bağışıklık sisteminin olumlu bir refleksidir, bazen aileler bunu reflü gibi tanımlayabilir. Otuz, kırk sene önce ısrarlı, sık kusan bebeklerde mide ile özofagus (yemek borusu) arasındaki kapıda yetersizlik sonucu (akalazya) diye isimlendirilen ve bebek büyüdükçe azalan kusmalara sıkça rastlanırdı. Daha ciddi, doğumdan iki ile üç hafta sonra görülen ilaç ile durdurulamayan, cerrahi tedavi uygulanarak düzelen (pilor stenozu, mide ile barsak arasında oluşan doğumsal darlık) vakaları o günkü tıbbi imkanlarla teşhis etmek çok zordu” diye konuştu.

    Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Osman Ayataç, günümüzde ileri tıbbi ve teknolojik imkanlarla reflü ve reflü hastalığı tanısı koymanın kolaylaştığını ifade ederek, “Bebek ve çocuk ölüm oranlarının binde ikiyüzlerden binde beşlere kadar indiği ülkemizde, ciddi pre ve perinatal, postnatal takipli anne ve bebekler, 0-1 yaş arası peryodik tıbbi kontrolü yapılan bebekler, doğum salonları ve sezaryen doğumda çocuk hekimlerinin ameliyathaneye girerek doğum sonrası bebekte oluşan tıbbi olumsuzluklara anında müdehale etmesi, doğumsal metabolik ve genetik hastalıkların erken tanı testlerinin uygulanması, anne sütünün yaygın kullanımı, bebek ve çocuk aşılama oranlarının yüzde doksanlara çıkarılması, etkin enfeksiyon önlemleri bebeklerde reflü ve reflü hastalığının tanı ve tedavisinin kolaylaşmasını sağlamıştır, ancak radyasyon ve nükleer tehlikenin büyük boyutlara ulaşarak çevre kirliliğinin artması, genetik değişimli ve katkı maddeli gıdaların bolca tüketildiği, endokrin bozucu maddelerin yaygınlaştığı, kişilerin aşırı stres ve depresyonları, az hareketli yaşam tarzı, obezite, yaygın alerji, yaygın sigara kullanımı, adolesan (ergenlik) problemleri, sonucu bebeklerde reflü ve reflü hastalığının giderek arttığını gözlemlemekteyiz” dedi.
    Dr. Osman Ayataç, daha sonra şunları kaydetti: “(GİS) dediğimiz mide barsak sisteminin üst (özofagus yemek borusu), orta (mide, pilor duodenum) ve alt (barsaklar) doğumsal ciddi bozukluk ve darlıklar, reflü hastalığı ile karışa bilecek hastalıklardan bazılarıdır.

    ÖZOFAGUSUN DOĞUMSAL DARLIKLARI
    Trakeo – Özofagol (Soluk borusu ile yemek borusu arasındaki kanal)fistülleri.
    Özofagus ile mide arasındaki kapının yetersiz kapanması (disfonksiyonu)
    Midenin doğumsal, enfeksiyöz ve değişik sebeplerle disfoksiyonu.
    Kongenite hipertrofik pilor (mide ile barsak arasındaki bölgenin stenozu (darlığı)
    Duodenum (oniki parmak barsağı) atrezisi (darlık)
    Bu hastalıklarda ayırıcı tanılarının (öykü, klinik muayene ve tetkikler) dikkatli yapılarak (GÖRH – gastro-özofagal reflü) hastalığından ayırt edilmesi çok önemlidir, çünkü bu hastalıkların tümünde bebek ve çocuklarda ciddi gelişme gerilikleri ile metabolik sendromlar gelişmekte ve tedavileri ciddi ameliyatlarla yapılır, reflü hastalığında tıbbi (ilaç tedavisi) etkindir, ancak bazı vakalarda cerrahi tedavi uygulanır. Kusmaların ön planda olduğu bu hastalıkta mide içeriği yemek borusuna geri kaçar, bebek ve çocuklarda özellikle yenidoğan bebeklerin (1-4 ay arası) \%40 – 60’ında fizyolojik (doğal) reflü vardır, oysa patalojik (hastalık) GÖRH daha nadir (yüzde 10) civarındadır.
    Reflü hastalığında belirttiğimiz etkenler dışında genetik yapıda etkili olmaktadır. Belirtiler genellikle, Regürjitasyon (Mide sıvısının ağza gelmesi ve geviş getirme)
    Kusma, Ağız kokusu, Tekrarlayan üst ve alt solunum yolu hastalığı (üsye, otit, sinüzit, bronşit, astma belirtileri, pnömoni (zatüre) Öksürük, Ses kısıklığı, Apne (Solunum durması) ve siyanoz (morarma) atakları, Ani bebek ölümleri Konvülsiyon (havale) , İştahsızlık, Uyku bozuklukları, Huzursuzluk, Büyüme ve gelişme geriliği, Karın ağrısıHematemez (mide kanaması) Öykü ve fiziki muayene en önemli tanı yöntemidir.

    Reflü hastalığında şu hastalıklar ile ayrıca tanı yapılmalıdır. Kusmaya yol açan (pilor stenozu, üriner (idrar) enfeksiyonları, metabolik hastalıklar vb. Alerjik ve enfeksiyöz nedenli solunum yolu hastalıkları Besin alerjisi, Karın ağrısı ve kanama, kusma yapan (gastrit, özofagus varisi, ülser vb.) hastalıklar. Davranış bozukluğu yapan hastalıklar

    Reflü hastalığının tanısında ileri görüntüleme (Endoskopi Ve Biyopsi, Radyoloji, Sintigrafi, Manometre, Ultrasonografi, Elektro Gastrografi ve özellikle PH metre gibi) yöntemler kullanılır. Bu yöntemler pahalı ve invazifdir (riskli). Tanıda halen öykü ve klinik muayene ön plandadır.”
    Dr. Osman Ayataç, tedavi yöntemlerini ise Pozisyon, Diyet, İlaç Tedavisi ve Cerrahi Tedavi olarak sıralanabileceğini kaydetti.

    Dr. Ayataç, “Bebeğin en az otuz derece yükseltilmiş bir pozisyonda beslenmesi ve sol yan pozisyonda yatırılması ideal yatış şeklidir. Bebeğin midesinin hızla boşalmasını, besinin solunum yollarına kaçmasını azaltır. Mamaların koyulaştırılması, sık ve az az besleme, şişman bebeklerin zayıflatılması, çikolata, aşırı yağlı gıdalar, soğan, sarımsak, hazır meyve suları, acılı, baharatlı, ketçap, turşu gibi gıdalardan kola, gazoz ve gazlı içeceklerden kaçınılmalıdır. Mide asidini dengeleyen ve diğer ilaçlardan fayda görmeyen, tekrarlayan solunum yolu hastalıkları, büyüme ve gelişme geriliği olan, dindirilemeyen kusma ve öksürükler, apne ve siyanozu olan vakalarda cerrahi tedavi (ameliyat) uygulanır. Özet olarak;Her kusma reflü değildir, reflü hastalık değil belirtidir. Reflü hastalığı (GÖRH) ciddi ve önemli bir hastalıktır, tanıda öykü ve klinik muayene çok önemlidir, öncelikle bebek ve ailenin huzursuz olmaması için riskli, invazif ve pahalı ileri tanı yöntemlerini seçici olarak kullanmak akılcı olur” diye konuştu.