Etiket: Şiddete

  • Kadına yönelik şiddete dikkat çektiler

    Kadına yönelik şiddete dikkat çektiler

    Atatürk Üniversitesi Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi, kadına yönelik şiddete dikkat çekmek için iş merkezlerinde turuncu balon ve broşür dağıttı.

    Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü sebebiyle bir dizi etkinlik düzenledi. Doç. Dr. Elif Küçükdurur’un İletişim Fakültesi öğrencileriyle birlikte hazırladığı şiddetin sıradan yüzleri sergisinin yanı sıra şiir dinletisi yapılan etkinlikte ’şiddetin toplumsal yüzü’ konulu panel gerçekleştirildi. Nenehatun Kültür ve Gösteri Merkezi’nde üniversiteli gençlerin de destek verdiği etkinlikler kapsamında kadına yönelik şiddet konusunda kısa oyunlar sahnelendi.

    Etkinlikler kapsamında Atatürk Üniversitesi öğrenci yemekhanesinin önü ile kent merkezindeki alışveriş merkezinde vatandaşlara turuncu balon ve broşürler dağıtıldı.

    Günboyu devam eden programlar Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı sanatçısı Derya Eroğlu’nun kapanış şarkısıyla sona erdi.

  • Erzurum ‘Kadına Şiddete Hayır’ dedi

    Erzurum ‘Kadına Şiddete Hayır’ dedi

    Sınır, milliyet, din ve sınıf farkı gözetmeksizin, dünyanın her yerinde yaşanan kadına yönelik şiddetin son bulması için ilan edilen ‘25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne Erzurum halkı destek verdi.

    Erzurum halkı genç, yaşlı, kadın, erkek demeden 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gününe destek vermek için Erzurum Yakutiye ilçesinde bulunan Lalapaşa Meydanında, Havuzbaşı Kent Meydanına kadar‘ Kadına Şiddet İnsanlığa İhanettir’ pankartlarıyla yürüdü.

    Şiddet mağdurlarının Başvurabileceği kurumların yazılı olduğu broşürler dağıtılarak, kadınlara bilgiler verildi. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Erzurum Valiliğinin ortak hazırlamış olduğu broşürlerde, şiddete uğrayanlara, Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM), ALO 183 Sosyal Destek Hattı, Cumhuriyet Başsavcılığı, Aile Mahkemeleri, Polis 155, Jandarma 156, Sağlık Bakanlığı Aile Hekimlerine başvurabilecekleri bilgisi verildi.

    Yürüyüşe, Gençlik ve Spor İl Müdürü Fuat Taşkesenligil, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Cemil İlbaş, öğrenciler ve çok sayıda vatandaş katıldı.

    Yürüyüş sonrası basın açıklaması yapan İlbaş, “Dünyanın her yerinde kadına şiddet, üzerinde önemle durulması gereken bir sorun olduğundan dolayı bizlerinde bu konuda üzerimize düşen görevi hassasiyetle yerine getirmemiz gerekmektedir. Kadınlarına sahip çıkmayan, onlara değer vermeyip şiddete maruz bırakan kişiler en değerli varlıklarımız olan annelerimizin manevi değerlerini yok saymış olmaktadırlar. Dünya kadınları için kabul edilen bu günde kadınlarımıza sahip çıkmamız gerektiğini bir kez daha hatırlamamız ve unutmamamız temennisiyle, ‘Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü’nün farkındalık oluşturmasını temenni ediyorum” dedi.

  • Başkan Sekmen’den Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü mesajı

    Başkan Sekmen’den Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü mesajı

    Erzurum Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, “İnsanlık, kadının her şeyden önce bir insan olduğunun unutulmadığı yerde başlar” dedi.

    Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla yazılı bir mesaj yayımladı. Mesajında, kadına yönelik şiddetin olduğu bir toplumda ya da ortamda medenilikten kesinlikle bahsedilemeyeceğinin altını çizen Başkan Sekmen, “Kadına yönelik şiddet; insanlık onurunun ayaklar altına alınması, erdemin, faziletin, hoşgörünün ve insanlığın insafsızca katledilmesi demektir. Kadına yönelik şiddet; karakter yoksunluğudur, akıl, beyin ve de zihin noksanlığıdır. Kadın, her şeyden önce bir insandır ve ona hak ettiği değeri gösterene de, insanoğlu denir” ifadelerini kullandı.

    25 Kasım’ın tarihçesine dair hatırlatmada da bulunan Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Sekmen, Dominik Cumhuriyeti’nde 3 kız kardeşin 25 Kasım 1960’ta vahşi bir cinayete kurban gitmesinin ardından bu günün; 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak kabul edildiğini dile getirdi. Sekmen, “Dini, dili, ırkı ve milliyeti ne olursa olsun; kadına karşı şiddet, illetin en büyüğü, vahşetin ve melanetin ta kendisidir” diye konuştu.

    Başkan Mehmet Sekmen, mesajında şunları kaydetti: “Maalesef bizim ülkemizde de kadına yönelik şiddet olaylarına rastlıyor, baskıları ve hatta kadın cinayetlerini bile konuşmak zorunda kalabiliyoruz. Şiddet olaylarının önüne geçilmesi noktasında her türlü tedbir alınıyor olsa bile, bilinç ve idrak eksikliğinden kaynaklanan olayların önüne ne yazık ki geçemiyoruz. Bunun için kadına yönelik şiddete karşı mücadelede en temel adımın, dini, vicdani, insani ve ahlaki eksende atılması gerekiyor. Çünkü kadını ezmek, ona zulmetmek ve hatta canına kıymak, ancak dini ve vicdani yoksunluk emaresidir. Bu bakımdan işe önce çocuklarımızdan ve gençlerimizden başlamalı, onlara kadına hürmet ve saygının evvela dinimizin ve de insanlığın bir gereği olduğunu öğretmeliyiz. Kim ne derse desin, kadına şiddet meselesi, bir bilinç meselesidir, sorumluluk meselesidir, şuur meselesidir. Ahlaklı, bilinçli ve şuurlu bir nesil yetiştirmekse, toplum olarak hepimizin meselesidir. Bu duygu ve düşüncelerle 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nü kutluyor, tüm kadınlara sağlık, sıhhat, huzur, mutluluk ve esenlikler diliyorum.”

  • Erzurum Eğitim Bir Sen 2 Nolu Şubesi Başkan Yardımcısı Araz, “Öğretmenlik mesleği daha fazla örselenmesin, şiddete çözüm ötelenmesin”

    Erzurum Eğitim Bir Sen 2 Nolu Şubesi Başkan Yardımcısı Araz, “Öğretmenlik mesleği daha fazla örselenmesin, şiddete çözüm ötelenmesin”

    Erzurum Eğitim Bir Sen 2 Nolu Şubesi Başkan Yardımcısı Ayetullah Araz, yarın kutlanacak olan Öğretmenler Günü öncesi öğretmenlik mesleğine yönelik şiddet ve örselenen öğretmenlik mesleği ile ilgili sendika binasında basın açıklaması yaptı.

    Araz, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

    “Eğitimciye şiddete dur demek, sesimizi yetkililere duyurmak, çözüm bulma iradesini harekete geçirmek için bir araya gelmiş bulunmaktayız. Gündemimiz net, hedefimiz tektir. Eğitimciler olarak sesimizin duyulmasını, mesajlarımızın alınmasını, şiddete çözümün artık ertelenmemesini, mesleğimizin daha fazla örselenmemesini istiyoruz. Şiddet, her geçen gün sayı olarak da yoğunluk olarak da artıyor, farklı faillerle yeni kulvarlar buluyor, en uzağında olması gereken yerlere bile giriyor; toplumsal bağlarımızı çözüyor, geleceğimizi karartıyor. Toplumsal değerlerimiz erozyona uğruyor, insana saygı azalıyor, hürmet yerini şiddete bırakıyor. Karakter eğiticisi, ruh işçisi, geleceğimizin mimarı öğretmenlerimiz, ince bir sanatı icra ederken kaba bir muameleye maruz kalıyor. Yusuf Elitaş, 15 Temmuz darbe ve işgal girişiminde hainlerin kurşunlarıyla şehit oldu. Şenay Aybüke Yalçın, ömrünün baharında, meslek hayatının başında teröristlerin kurşunuyla aramızdan ayrıldı. Necmeddin Yılmaz öğretmenimiz teröristler tarafından yolu kesilerek katledildi. Ayhan Kökmen öğretmenimizi, kendini bilmez birinin saldırısı sonucu, görevinin başındayken şiddete kurban verdik. Gülhan öğretmenimiz, okul çıkışında sokak ortasında sırtından bıçaklandı. Yücel Düzci öğretmenimiz, okul bahçesinde saldırıya uğrayan öğrencilerini korurken, gözü dönmüş saldırganların şiddetine maruz kaldı. Adına kütüphane yaptırdığımız Necmeddin Kuyucu öğretmenimiz, öğrenci kılıklı birinin bıçaklı saldırısı neticesinde hayatını kaybetti. Aslında kaybettiğimiz, sevgimiz, saygımız, merhametimiz, şefkatimiz, vicdanımız, izanımızdır. Eğitim-Bir-Sen olarak yaptığımız araştırmada, son iki yılın fotoğrafı bile şiddet olaylarının nasıl giderek tırmandığını ve yaşananların ne kadar vahim olduğunu göstermektedir. Eylül 2017’den bugüne resmî eğitim kurumlarında 94 öğretmen ve eğitim çalışanı değişen tür ve düzeyde şiddet içerikli eyleme maruz kalmıştır. Şiddet eylemlerinin yüzde 78’i adli soruşturmaya konu edilmiştir. Bu eylemlerin yüzde 58’inin adli soruşturma ve kovuşturma süreci devam etmektedir. Sadece üç vakada tutuklama kararı verilerek sanık/sanıklar tutuklu yargılanmıştır. Sonuçlanan kamu davalarında sadece 5 vakada mahkûmiyet kararı verilmiş, tamamında adli para cezasına hükmedilmiştir. Araştırma bulguları, eğitim çalışanlarına yönelik şiddetin, bireysel eylemler olmaktan çıkıp yaygın bir sorun hâline geldiğini ortaya koymaktadır. Eğitim çalışanlarına yönelen şiddetin genel ve yaygın bir görünüm arz etmesi, psikolojik ve sosyolojik kökenleri olan toplumsal bir sorun hâline geldiğini göstermektedir.

    Şiddeti önleyecek önemli bir aktör olması gereken eğitimciler bugün maalesef şiddetin mağduru durumuna gelmiştir. Eğitimcinin itibarını daha da artıracak, konumunu güçlendirecek, onu tehlikelere karşı koruyacak tedbirleri artık almak zorundayız. İşte tam da burada meslek kanununa ne kadar büyük bir ihtiyaç olduğu açığa çıkmaktadır. Eğitimci, şiddete karşı yasal güvenceyle korunan, kendisi bizzat şiddeti önleyen; eğitim ise şiddeti ortadan kaldıran bir enstrüman olmalıdır. Bunun için, yetkili kişi ve kurumlardan sivil toplum örgütlerine kadar toplumun tüm katmanlarına sorumluluk düşmektedir. Başta Millî Eğitim Bakanlığı olmak üzere, bütün eğitim camiası, siyasiler, mülki idareler, aydınlar, gazeteciler, aileler bu konuda büyük bir aile olduğumuz şuuru ve duyarlılığı ile sorumlu davranmalıdır. Herkesi ilgilendiren, herkesin ilgili olduğu bir meselede, toplumsal duyarlılık bilinci ve farkındalık oluşturmak için herkesin yapacağı bir şey mutlaka vardır, olmalıdır. Sendika olarak, şiddet sorununun kaynaklarını kurutacak çözümlerin mutlaka üretilmesi gerekliliğini her fırsatta dile getirdik, getiriyoruz. 2018 Mart ayında şiddete karşı etkili caydırıcılık sağlayacak yasal bir düzenleme yapılması talebiyle Türkiye genelinde eğitim çalışanlarıyla birlikte imza kampanyası başlattık ve 520 bin imza topladık. Toplu sözleşme masasına, Kamu Personeli Danışma Kurulu ve Kurum İdari Kurulu gündemine de taşıdığımız talebimizin özü; eğitim ve öğretim hizmeti sunumu esnasında veya verilen eğitim ve öğretim hizmetinden kaynaklanan nedenlerle eğitim çalışanlarına karşı cebir, şiddet veya tehdit kullanan kişilere hapis cezası verilmesi; eğitim kurumlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçunun tutuklama nedeni varsayılan suçlardan sayılması ve şiddet mağduru personele karşı işlenen suçlar sebebiyle ceza hukuku kapsamında yürütülmekte olan işlemlerde ve davalarda personelin talebi üzerine bakanlığın hukukî yardımda bulunması noktasında düzenleme yapılmasıdır. Mevcut düzenlemelerin caydırıcı olmadığı, bilakis şiddeti beslediği artık görülmelidir. Sorun üreten bir sistem çare olamaz. Yapılması gereken, medeniyet değerlerimizi merkeze alan bir kültür seferberliğine ve eğitim programına geçmektir. Şu da bilinmelidir ki bir tek sebebi ve kaynağı olmayan şiddet, ancak topyekûn bir duyarlılık ve bilinçle önlenebilir. Varlık ve medeniyet iddiamızı sürdürmek istiyorsak, bu seferberliği başlatmaya ve başarmaya mecburuz, yoksa pırıl pırıl olması gereken kalplerine attığımız karanlık kördüğümlerle hem çocuklarımıza şiddet uygulamış hem de onları şiddete yönlendirmiş olacağız. Eğitim merkezli düzenlemeler ciddi bir duyarlılık ve sorumlulukla yeniden tanzim edilmelidir. Öğretmenlik mesleğine itibar kazandırılmalı, eğitim çalışanlarımız saldırılara açık, korumasız, korunaksız, güvensiz bırakılmamalıdır. Öğretmenlik Meslek Kanunu, bu husus da göz önünde bulundurularak hazırlanmalı ve bir an önce hayata geçirilmelidir. Çocuklarımızı, umudumuzu, geleceğimizi emanet ettiğimiz öğretmenlerimiz her bakımdan korunmalı, etkinleştirilmelidir. Bu kapsamda, değerler eğitimi, aileyi de içine alacak şekilde ve sosyal çevrenin öğrenci üzerindeki muhtemel negatif etkilerinden arındıracak kapsamda yeniden ele alınmalıdır. Çünkü eğer kalıcı önlemler alınmazsa yarın çok geç olabilir. Bugün burada en önemli gündemimiz şiddet fakat tek sorunumuz şiddet değil. Devasa ve dinamik bir yapı olan eğitim camiasının pek çok sorunu bulunmaktadır. Yaptığımız açıklamalar ve çağrılar neticesinde Millî Eğitim Bakanlığı’nın ‘Şiddet Sıfır, Öğretmenler Pekiyi’ sloganıyla atmış olduğu adımı başlangıç açısından yerinde; eğitim çalışanlarına karşı, her türlü şiddete veya tehdide başvuran kişilere yönelik Türk Ceza Kanunu’nda ve ilgili mevzuatta yeni yasal düzenleme yapılması için bakanlıklar arasında iş birliği başlatmasını önemli ve gerekli buluyoruz. Buradan hükûmete, TBMM’ye, siyasi partilere çağrıda bulunuyorum. Eğitimin, eğitim çalışanlarının sorunları çözüme kavuşturulmadan geleceğe umutla bakmamız, başarıyı yakalamamız mümkün değildir. Onun için diyoruz ki 2023 Eğitim Vizyonu lafta da rafta da kalmamalı, icraat için bir an önce adım atılmalıdır. Öğretmen istihdamında farklı modellerden vazgeçilmeli, atamalar kadrolu yapılmalıdır. Sözleşmeli öğretmenlerimizin acil çözüm bekleyen parçalanmış aile görüntüsüne son verilmeli, aileler kavuşturulmalıdır. İstihdamda güçlük çekilen yerlerde teşvik sistemi hayata geçirilmelidir. Mülakatla atama yönteminden vazgeçilmelidir. Devlet, kaşıkla verdiğini vergi dilimi kepçesiyle geri almaktan vazgeçmelidir. Finans ve sermaye kesimine bol keseden destek, kamu görevlilerine ise gelir vergisiyle köstek olan yaklaşım terk edilmeli, memurun maaşını küçülten, yükünü büyüten düşük matrah oyununa son verilmeli, vergi dilimi en fazla yüzde 15’te sabitlenmelidir. 24 Haziran seçimleri öncesinde vadedilen, Cumhurbaşkanlığı ikinci 100 Günlük Eylem Planı’nda ve 2023 Eğitim Vizyonu Belgesi’nde yer verilen 3600 ek gösterge, tüm eğitim çalışanlarını kapsayacak şekilde bir an önce hayata geçirilmelidir. Eğitim kurumu yöneticilerinin hizmetlerine rağbet edilmesi gereken yerde onların töhmet altında bırakılmasını kabul etmiyoruz. Okulların temizlik, güvenlik, kırtasiye, bakım-onarım, hizmetli gibi en temel ihtiyaçlarını karşılayacak, eğitimcileri velilerle karşı karşıya gelmekten kurtaracak, yöneticilerin okulun esas işlerine yoğunlaşmalarına imkân sağlayacak okul bütçesi uygulamasına bir an önce geçilmelidir. Kurum yöneticiliği ikincil görev kapsamından çıkarılmalı, münhasır kadro verme fikri hayata geçirilmelidir. Atama ve yer değiştirme takviminin ürettiği sorunlara çözüm bulunmalıdır. Bakanlık, eğitimin esas meselelerine odaklanmalı; eğitim çalışanlarının taleplerini azami ölçüde karşılayan, mağduriyetleri önleyen, adil ve sürdürülebilir bir atama ve yer değiştirme politikası izlemelidir. Ek ders esaslarındaki adaletsizlikler giderilerek ek ders ücretleri artırılmalıdır. Başta hizmetli, memur, şefler olmak üzere, genel idare hizmetleri ve yardımcı hizmetler sınıfı personelinin mali ve özlük haklarında iyileştirmeler yapılmalıdır. Öğretmene haftada birden fazla nöbet görevi verme ve mesai dışı zorunlu mesleki çalışmalara katılma gibi angaryalara son verilmelidir. Darbe ürünü, antidemokratik kılık ve kıyafet yönetmeliğinin kaldırılması talebiyle 6 yıl önce serbest kıyafet eylem kararı aldık. Eğitim çalışanlarının serbest kıyafet konusundaki taleplerine duyarsız kalınmamalı, gereği yapılmalıdır. Bu duygu ve düşüncelerle, görevinin başında canice öldürülen eğitim çalışanlarının acısının yeni isimlerle katmerlenmemesi temennisiyle, şimdiye kadar hayatını kaybeden bütün eğitim çalışanlarına Allah’tan rahmet diliyor, şiddet olaylarını sona erdirecek tedbirlerin bir an evvel alınması, yasal düzenlemelerin ivedi bir şekilde yapılması talebimizi bir defa daha haykırıyoruz: Mesleğimiz daha fazla örselenmesin, şiddete çözüm ötelenmesin.”

  • Karataş’tan eğitimcilere yönelik şiddete sert tepki

    Karataş’tan eğitimcilere yönelik şiddete sert tepki

    Eğitim Bir Sen Erzurum 2 nolu Şube Başkanı Mustafa Karataş, “Eğitimcilerin dövülmesine, darp edilmesine ve öldürülmesine tepkimizi haykırıyoruz” dedi.

    Dün İzmir Ödemiş’te, Gebze’de, Ağrı’da, Kocaeli’de bugün Çankırı da yarın bir başka ilde öğrenci ve veliler tarafından eğitim çalışanlarının ve öğretmenlerin dövülmesine, darp edilmesine ve öldürülmesine yönelik şiddeti protesto ettiklerini ifade eden Başkan Karataş, “İnsani değerlerimiz ve insana saygımız özellikle de öğretmene saygımız gün gittikçe yok oluyor. Yarın sınıfta can güvenliğimiz yok diyerek derslere giremeyeceğimiz günlere sürükleniyoruz. Yetiştiğimiz Medeniyet coğrafyası ve bu coğrafyada hayat bulmuş değerlerimiz bir bir yok ediliyor. Dün’ Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum’ diyen ecdadın torunları bugün her türlü hürmetsizliğe, şiddete ve ölüme maruz kalıyor. Bu hale nasıl geldik.” diye konuştu.

    Palandöken Şehit Hasan Yılmaz Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi bahçesinde öğretmenler birlikte basın açıklaması yapan Eğitim Bir Sen Erzurum 2 nolu Şube Başkanı Mustafa Karataş, “Asıl amaçlarından biri, insana, varlığa sevgiyi aşılamak olan eğitimin ve eğitimcilerin, öldürücü saldırıların hedefi olması, şiddetin delilik sınırını aştığını göstermektedir. Öğretmene karşı işlenen bu cürümler, insan, hayat ve toplum yapımızın aşınmasına işaret eden elim ve ibretlik olaylardır.

    Üzüntümüz, kaygımız, korkumuz odur ki, gerekli tedbirler alınmazsa son da olmayacaktır.” “Öldürmeyi ve darp etmeyi çare olarak gören bir ruh hâlinin, insanlık duygularını zehirleyerek esir alması vahimdir. Duygusuzluğa, öfkeye, nefrete, yok etmeye ayarlı bir anlayış, bizim değerlerimizin bir sonucu olamaz ve bu topraklarda zemin bulmamalıdır. Geçici çözümler, sorunu daha da büyütüp ağırlaştırmaktan, ötelemekten başka işe yaramamıştır. Bugün yüzleşmek zorunda kaldığımız sorunlar, dün köklü çözümlerle ortadan kaldıramadığımız için yakıcı, yıkıcı etkileriyle daha da derinleşmiş, yaygınlaşmıştır. Eğer bugün çözüm bulunmazsa çok geç kalınacak, yarınlarda toplumu, varlığımızı üzerine bina ettiğimiz ahlaki, manevi, vicdani ve bütün insani temelleri tahrip edecektir. Durum vahimdir, tehlike büyük ve ciddidir” diye konuştu.

    Kendilerini çocukların ve gençlerin hayalleri, rüyaları, aklı, dimağı, bilgi dünyası üzerinden Türkiye’nin ufkunu genişletmeye adamış öğretmenlerin ne yazık ki kâh bireysel saldırganlığın kâh terör ve darbeci şiddetin hedefi olmakta ve olmaya devam ettiğini dile getiren Eğitim Bir Sen Erzurum 2 nolu Şube Başkanı Mustafa Karataş, “Çankırı da Muhammet Sivridağ hocamıza ve şiddete maruz kalmış tüm öğretmenlerimize buradan haykırarak destek veriyoruz. Yetkilileri gerekli önlemleri almaya davet ediyoruz. Daha önce Meclise ve Bakanlığa verdiğimiz imza dilekçelerimizin gereğinin yapılmasını istiyoruz. Nereye kadar bekleyeceğiz, ne kadar daha seyirci kalacağız. Kaç Muhammet hocanın daha darp edilmesi gerekiyor ki harekete geçilsin. Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır.

    “Üzüntülüyüz, kederliyiz. Bu olayı kınıyor, evvela şiddeti cesaretlendirici tutumların terk edilmesini istiyoruz. Bir an önce, vakit geçirilmeden önleyici, ıslah edici, hukuki, adli, idari tedbirlerin alınması ısrarımızı yineliyoruz.

    “Bu konuda, yetkili kişi ve kurumlardan sivil toplum örgütlerine kadar toplumun tüm katmanlarına sorumluluk düşmektedir. Başta Millî Eğitim Bakanlığı olmak üzere, bütün eğitim camiası, siyasiler, mülki idareler, aydınlar, gazeteciler, aileler bu konuda büyük bir aile olduğumuz şuuru ve duyarlılığı ile sorumlu davranmalıdır. Herkesi ilgilendiren, herkesin ilgili olduğu bir meselede, toplumsal duyarlılık bilinci ve farkındalık oluşturmak için herkesin yapacağı bir şey mutlaka vardır, olmalıdır.” şeklinde konuştu.