Etiket: Şiddete

  • Kadına Şiddete TEK Kişilik Protesto

    Samsun’da eşinden şiddet gördüğünü iddia eden 55 yaşındaki kadın, tek başına “kadına şiddete tepki” eylemi yaptı.

    Samsun’da geçen hafta hastanede görevi başında bıçaklanarak öldürülen Opr. Dr. Aynur Dağdemir’in ardından bir kadın, eşinden şiddet gördüğü gerekçesiyle Cumhuriyet Meydanı’nda kadına şiddeti protesto etti. Eşinden her gün şiddet gördüğünü iddia eden 55 yaşındaki 2 çocuk annesi Ayşe Ş., “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü”nde 31 yıllık eşinden her gün şiddet gördüğünü iddia etti. Cumhuriyet Meydanı’nda tek başına protesto eylemi yapan Ayşe Ş., çevreden geçen kadınların kendisine destek vermemesinden yakındı.

    “BİR ARABA DAYAK YEDİM”

    Evde gördüğü şiddete artık dayanamadığını belirten Ayşe Ş., “Bize neden kimse sahip çıkmıyor? Bu erkeklerin üstünlüğü nedir? Kadınlar birbirine sahip çıkmadığı için bunları çekiyoruz ve çekmeye de devam edeceğiz. Her gün kadınlar ölecek. Bu nasıl adalettir. Her gün kadınlar ölüyor. Ben bir araba dayak yedim de geldim buraya. Kadınlar dayak yiyor ama yavrularının yüzünden sineye çekiyor. Şimdi dayak yedim de buraya geldim. Yeter artık. Ben de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıysam hakkımı arıyorum. Bir köpek ölüyor, o zaman adalet oluyor. Kadınlar ölünce nerede bu adalet? Tek başıma eylem yapıyorum, çünkü bittim artık” şeklinde tepki gösterdi.

    Ayşe Ş., daha sonra olay yerine gelen polis ekipleriyle birlikte eşinden şikayetçi olmak için karakola gitti.

  • Demir’den Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü Mesajı

    AK Parti Erzurum Kadın Kolları İl Başkanı Hilal Demir, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla bir mesaj yayınladı.

    Demir yaptığı yazılı açıklamada şunları kaydetti; “25 Kasım,kadına karşı toplumda fedakarlık oluşturmak amacıyla Birleşmiş Milletler genel kurulu kararıyla “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” kabul edilmiştir.

    Şiddetin türleri arasında yer alan kadına yönelik şiddetin,cinsiyete dayanan kadını inciten ona zarar veren, fiziksel ruhsal hasarla sonuçlanan toplum içerisinde ya da özel yaşamında baskı uygulanması ve özgürlüklerinin keyfi olarak kısıtlanmasına neden olan her türlü davranışın adı olduğunu biliyoruz.

    Kadınlar bir toplumun en temel yapı taşları arasında olduğundan, o toplumda kadına ne şekilde davranıldığını, kadının sahip olduğu haklar, kadına verilen değer, kadına şiddete maruz kalması durumunda uygulanacak yaptırımlar ve kadının nasıl korunduğu o toplumun gelişmişlik seviyesinin çözümüne önem kazandıracaktır. Ulusların uygarlık düzeni öğrenilmesi için toplumdaki kadının durumuna bakılması gerekir. Ne güzeldir ki;Birleşmiş Milletler kadına karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesinde,devletlerin politik, sosyal, ekonomik ve kültürel sahalar başta olmak üzere bütün alanlarda kadınla erkeklerle, insan hakları ve temel özgürlüklerinde eşit olarak yararlanmalarında ve bu hakları,garanti etmelerini, ilaveten kadınların tam gelişmesini ve ilerlemesini sağlamak için bütün uygun önlemleri almaları gerektiğini hükme bağlamıştır.

    Bizde çıktığımız bu yolda, kadına yönelik her türlü şiddet alanında, kadınlarımızın her daim yanında olacağımızı, onların her türlü hak ve hürriyetlerini koruyacağımızın teminatını veririz.”

  • Can: “Kadına Karşı Şiddete Dur Demek İstiyoruz.”

    Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Yrd. Doç. Dr. Ayten Can, “Kadına karşı şiddete dur demek istiyoruz” dedi.

    ADÜ Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Yrd. Doç. Dr. Ayten Can, “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü” nedeniyle bir açıklama yayımladı. Açıklamasında kadının emeğine, bedenine ve kimliğine yönelik her türlü şiddeti reddeden Yrd. Doç. Dr. Ayten Can, şöyle devam etti: “Ülkelerinde kadının siyasal özgürlüğü için mücadele eden Mirabel Kardeşler, 25 Kasım 1960 yılında arabalarından zorla indirilerek tecavüz ve işkenceye maruz kalarak katledilmişlerdir. Kadına yönelik şiddetle mücadelenin bir simgesi haline gelen Mirabel Kardeşler anısına, ilk kez 1981 yılında, Dominik Cumhuriyeti’nde toplanan Latin Amerika Kadın Kurultayı, ‘25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü’ olarak kabul edilir. 1985 yılında Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ni (CEDAW) imzaladı. Türkiye tarafından da imzalanan bu sözleşme, taraf ülkelere, kadına yönelik şiddet ve ayrımcılığa karşı, gerekli yasal düzenlemeleri yapma ve şiddeti ortadan kaldıracak uzun ve kısa vadeli çözümler getirme sorumluluğu getirmektedir. 1999 yılında Birleşmiş Milletler tarafından da ‘25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetin Yok Edilmesi İçin Uluslararası Mücadele Günü’ olarak kabul edilir. Türkiye’de 25 Kasım günü çeşitli etkinliklerle kadına karşı şiddete dikkat çekilmeye çalışılmaktadır. İnsan hakları bağlamında kadına karşı her türlü ayrımcılıkla mücadelede, kadının emeğine, bedenine ve kadın kimliğine yönelik şiddeti reddetmek, demokrasi ve eşit yurttaşlık bağlamında omuz omuza mücadele etmek gerekmektedir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, ayrımcılığa, ataerkil toplumsal şiddete, aile içi şiddete ve savaşa karşı kadın dayanışmasını hedefleyen bir toplum yapısını sağlanmak yönünde erkeklere rağmen değil, erkeklerle birlikte kadına yönelik şiddete dur demek için hep birlikte el ele mücadele etmek için hep birlikte “kadına karşı şiddete dur demek istiyoruz”

  • 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Gününde Acil Önlem Vurgusu

    25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Gününde, kadınlar, fiziksel şiddetin çok ciddi boyuta ulaştığını ve şiddetin görünür olan ve olmayan bütün biçimlerine karşı mücadele edilmesi gerektiğini söyledi.

    Birleşmiş Milletler tarafından 1999 yılında ilan edilen 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Gününe ilişkin konuşan Kadir Has Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Çağla Diner, kadına yönelik şiddetle mücadelede 25 Kasım’ın önemini vurguladı.

    Türkiye’de bu yıl 255 kadının öldürüldüğünü belirten Diner, “Çok ciddi bir rakam. Türkiye tüm dünya gibi bu hastalıktan kurtulabilmiş bir yer değil. 25 Kasım kadın örgütlerinin seslerini daha yüksek sesle duyurduğu, bu anlamda da önem arz eden bir gündür” dedi.

    2010-2015 YILLARI ARASINDA 1134 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ

    Türkiye’de 2010-2015 yılları arasında kadın örgütlerinin derlediği bilgilere göre 1134 kadın cinayeti olduğunu söyleyen Diner, çok acil olarak bir şeyler yapılması gerektiğini kaydetti.

    Türkiye’de imzaya açılmış olması nedeniyle kısaca İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesinin önemini vurgulayan Çağla Diner, İstanbul Sözleşmesinin sadece kadınlara karşı ayrımcılıkla değil bizzat şiddetle mücadeleyi amaçladığına ve CEDAW’dan farklı olarak taraf ülkelere yaptırım uygulanmasını gündeme getirdiğine dikkat çekti.

    İstanbul Sözleşmesini imzalayan ülkelerin şiddeti önleme konusunda yükümlülüklerine vurgu yapan Çağla Diner, bu yükümlülüklerin GREVİO (Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Eylem Uzmanlar Grubu) isimli komite tarafından izleneceğini belirtti.

    ‘GÖRÜNMEYEN’ ŞİDDET BİÇİMLERİ

    Kadına yönelik şiddetin kamuoyunda en çok kadın ölümleri olarak duyulduğunu söyleyen Yrd. Doç. Dr. Çağla Diner, şiddetin görünür olmayan biçimlerine de şöyle değindi:

    “Kadınların çok ciddi boyutta fiziksel şiddetin yanında cinsel şiddet, psikolojik şiddet, ekonomik şiddet de gördüklerini biliyoruz. Kadına yönelik şiddete karşı mücadelede tüm bu şiddetlerin önlenmesi önemli, olaya bütünlüklü bakmak durumundayız. Üç kadından birine şiddet deneyimi olduğunu biliyoruz ancak bunu söylerken sadece fiziksel şiddetten söz ediyoruz, buna ekonomik şiddet, psikolojik şiddet dâhil değil. Bu bile rakamların ciddiyetini gösteriyor.”

    Türkiye’de kadına bakışın değiştiğini vurgulayan Diner, “Türkiye’de bildiğim kadarıyla kadınların yüzde 30’u fiziksel ve cinsel şiddete maruz kalıyor. Kadınların hepsinin aslında bu şiddetin önlenmesi için resmi bir kuruma başvurmadıklarını biliyoruz. Ne yazık ki ülkemizde ‘kol kırılır yen içinde kalır’ düşüncesi hâlâ hâkim. Bu düşüncenin değiştiğini de görüyoruz, daha çok değişeceğini de görüyoruz. İstanbul Sözleşmesi ve CEDAW gibi, 25 Kasım gibi Birleşmiş Milletler’in veya Avrupa Birliği gibi uluslararası örgütlerin başını çektiği bugünlerin, eylemlerin yaklaşımları değiştirmede etkili olacağını umut ediyoruz” diye konuştu.

    ‘KADINA BAKIŞ AÇISI DEĞİŞMELİ’

    Türkiye’de ve dünyada hâlâ kadınların toplumsal konumlarının erkeklerden farklı görüldüğünü söyleyen Çağla Diner, şunları söyledi:

    “Kadınlar daha düşük statülü, daha düşük maaşlı işlerde çalışıyor, erkeklerle aynı iş kolunda çalışsalar bile erkekler kadar yüksek ücret almıyorlar. Ev emeği, çocuk bakımı gibi işler kadınların omuzunda, dolayısıyla toplumda kadının erkekten farklı bir konumu var. Kadınların erkekler kadar haklara sahip olmadığı, erkeklerden farklı olduklarının altını çizdiğimiz sürece büyük ihtimalle kadına yönelik şiddeti istediğimiz oranda engelleyemeyeceğiz.”

    Şiddetin önlenmesi için yapılan yasalar ve bunların uygulanmasının önemi kadar kadına bakış açısının değişmesi gerektiğine vurgu yapan Diner, kadınların erkeklerden daha düşük konumda olduğu düşüncesinin kabul edilemeyeceğini kaydetti.

    Diner, İstanbul Sözleşmesi gibi önemli bir sözleşmenin Türkiye tarafından kabul edilmesinde bağımsız kadın örgütlerinin önemli bir etkisi olduğunu belirtirken, sözleşmenin uygulama aşamasında da bağımsız kadın örgütlerinin aktif olarak yer almasının çok önem arz ettiğini ifade etti.

  • Şiddete Hayır Demeyi Sanatla Yaptılar

    İzmir’de geleceğin sağlıkçıları “Şiddete hayır” diyerek tepkilerini sanat ile dile getirdi. Sağlıkçı adayı öğrenciler yazdıkları ve hazırladıkları şarkı, şiir, resim ve fotoğraflarla hastanelerdeki şiddete dikkat çekti.

    Sağlık sektöründe yaşanan şiddete dikkat çekmek isteyen Özel İzmir Anadolu Sağlık Meslek Lisesi öğrencileri, sanat aracılığıyla ’Şiddete Hayır’ dedi. Okulun dokuzuncu ve 12 sınıflarında okuyan öğrencilerin kimisi video kliple, kimisi ise şarkı besteleyerek şiddetin soğuk yüzünün anlatmaya çalıştı.

    Öğrenciler, şiddeti anlatırken manken de oldular. Çalışmaları için kamera karşısına geçen öğrenciler ise, ’darp edilmiş sağlıkçı’ figürleriyle şiddeti anlatmaya çalıştı. Bazı öğrenciler ise, “Can veren ellerden can alma”, “Sağlık sorununuz şiddetle çözülmez” ve “Sağlık çalışanlarına şiddet sona ersin” sloganlarıyla mesaj verdi.