Etiket: şiddet

  • “Cinsel şiddet haberlerinde çocuk fotoğrafı kullanılmamalı”

    Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği Eğitmeni Şehlem Kaçar, cinsel şiddet haberlerinde kullanılan çocuk görselleriyle ilgili, “Bu görsellerin yetişkin algısına hizmet edecek bir yerden kullanılması hak ihlali, hatta çocuk istismarıdır. Medya da çocuk fotoğrafı kullanmakla çocuk istismarı yapmış oluyor” dedi.

    15 Ekim’de akademik yıl açılışını gerçekleştiren Kavram Meslek Yüksek Okulu, 12. etkinliğinde Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği Eğitmeni Şehlem Kaçar’ı öğrencilerle buluşturdu. Öğretim görevlileri Sosyal Hizmetler Programı Öğretim Görevlisi Hülya Karakartal ve Radyo Televizyon ve Televizyon Programcılığı Öğretim Görevlisi Ahmet Buğra Kalender tarafından düzenlenen ‘Dilimizi Dönüştürüyoruz: Cinsel Şiddet Alanında Hak Temelli Habercilik Atölyesi’nde medyada cinsel şiddet haberlerinin nasıl yapılması gerektiği üzerine öğrencilerle çalışma gerçekleştirildi.

    Cinsel istismar haberlerinde çocuk fotoğraflarının fazlasıyla kullanıldığını dile getiren Kaçar, “Blurlanmış ve efekt verilmiş fotoğraflar, kınalı çocuk eli görselleri veya kirli bir el çocuğun üstüne gelmiş ve iz bırakmış şekilde çocuk görselleri çok kullanıyor. Önce bunların verdiği mesajı sorgulamak gerekiyor. Bu görsellerin yetişkin algısına hizmet edecek bir yerden kullanılması hak ihlali, hatta çocuk istismarıdır. Medya da çocuk fotoğrafı kullanmakla çocuk istismarı yapmış oluyor” diye konuştu.

    Cinsel şiddete maruz kalanın fotoğraflarının kullanımı

    Atölye çalışması hakkında bilgi veren Şehlem Kaçar, “Cinsel şiddet, bir şiddet türüdür, cinsellik demek değildir. Cinsel şiddete maruz bırakılmış bireylerin sosyal medyadan alınan görüntüleri, galeri yapmak suretiyle ana medyada sıkça kullanıyor. Faili koruyup kollayan bir yerden bir haber dili oluşturulabiliyor ya da cinsel şiddet, maruz bırakılanın suçuymuş gibi bir dil kullanılabiliyor. Özellikle bu haberlerdeki görsellerin kullanımına baktığımızda, maruz bırakılanın kurbanlaştırılması, çaresiz ve aciz olarak gösterilmesi de fazlasıyla söz konusu. Örneğin eğer cinsel şiddet durumu bir kurumda geçtiyse kurumsal sorumluluğu vurgulamak için bir bina fotoğrafı kullanılabilir ancak kurumun kendi sorumluluğu üzerinden mesaj verecek görseller kullanılmıyor” ifadelerini kullandı.

    Doğru bilinen yanlışlar

    Cinsel şiddet haberlerinde failin de haklarının unutulmaması gerektiğini kaydeden Kaçar sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Örneğin haberde ’iddia’ yazmak yerine ’…. suçuyla yargılanan kişi’ denilebilir. Burada failin de haklarını düşünmek lazım. Ayrıca bir faili canavarlaştırıp sapık haline getirip pedofili olarak nitelendirmek onu ussallaştırmak anlamına gelir. Bu da cinsel şiddet alanında doğru bilinen yanlışlara referans veriyor. Faillerin hemen hepsi ne yazık ki tanıdığımız, bildiğimiz insanlardır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği nedeniyle toplumsal cinsiyet temelli şiddet dediğimiz şiddet biçimlerinden kaynaklanan bir güç dengesizliği ve asimetrik ilişki nedeniyle fail bu gücünü cinsellik kullanarak şiddet uyguluyor.”

    Kaçar, cinsel şiddet haberlerinde maruz bırakılan şiddetin detaylarının medyada yer almaması gerektiğini belirtti. Cinsel şiddet haberlerinde dava tutanakları ve polis raporlarının kullanılabildiğini hatırlatan Kaçar, şöyle konuştu:

    “Bunları süzgeçten geçirmeliyiz. Öncelikle çocuğun üstün yararını düşünmemiz gerekiyor. Çocuğa hayatın devam ettiği, cinsel şiddet sonrası şifa bulmanın mümkün olduğu üzerinden bir mesaj vermek lazım. Yetişkinlerin sorumluluğunu vurgulamak lazım. Çocuğa sorumluluk vermemek lazım. Örneğin ‘çocuk neden çığlık atmamış’ diyen bir siyasetçinin söylemi asla haberin manşetine taşınmamalı. Orada devletin sorumlulukları hatırlatılmalı. Bu konu siyaset üstü bir mesele.”

    “Basın emekçileri ile ortaklaşmak istiyoruz”

    Medyada yer alan cinsel şiddet haberlerinin tek bir elden çıkmadığını vurgulayan Kaçar, “Medya ekosistemi diye bir şey var. Haber sadece muhabirin elinden çıkmıyor. Editörler var, yayın yönetmenleri var. Haberi gönderdiğinizde görselleri ayrı kişiler koyuyor. Yani hepsinin sorumluluğu var. Cinsel şiddet haberlerinin nasıl yapılacağını bilmek kendi sorumluluğumuz. Örneğin biz ‘Doğru Kelimeleri Kullanmak’ diye bir kitap çıkardık. Bu kitaba bakabilirler, atölyelerimizi talep edebilirler. Basın emekçileri ile ortaklaşmak istiyoruz. Dilin, şiddetin pornografisini üretmeyen bir yerden kullanılması gerektiğini söylüyoruz” dedi.

  • MEÜ’de ’Namus Adına Şiddet’ konferansı

    Mersin Üniversitesi (MEÜ) Kadın Sorunlarını Araştırma ve Uygulama Merkezi (MERKAM) Müdürü Prof. Dr. Ayda Çelebioğlu, “Bizim ülkemizde ’ya benimsin ya toprağın’ kavramı var ve bunun temelini de namus kavramı oluşturuyor” dedi.

    MEÜ Kadın Sorunlarını Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından ’Namus Adına Şiddet’ konulu konferans gerçekleştirildi. Prof. Dr. Uğur Oral Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen konferansa, MERKAM Müdürü Prof. Dr. Ayda Çelebioğlu, üyeler ile çok sayıda akademisyen ve öğrenci katıldı.

    Üniversite ve MERKAM olarak kadına şiddetin önlenmesi için ellerinden gelen her şeyi yaptıklarını belirten Çelebioğlu, “Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın kadına yönelik şiddeti önleme projesinde yer alıyoruz. Derslerimizde öğretim üyesi arkadaşlarımıza müfredatlarını güncellemeleri konusunda önerilerde bulunuyoruz, bilimsel toplantılar ve kongrelere katılım sağlayarak, bilimsel çalışmalarımızı sunuyoruz. Ancak bizi en mutlu eden gelişme, toplumsal cinsiyet dersinin bütün bölümlerimizdeki öğrencilerimizin seçebilecek olmasıdır. Bu Türkiye’de bir ilk” diye konuştu.

    Şiddeti meşrulaştıran bir kavram olarak namus kavramının değerlendirileceği etkinliği düzenlemekten duyduğu memnuniyeti dile getiren Çelebioğlu, “Bizim ülkemizde ’ya benimsin ya toprağın kavramı’ var ve bunun temelinde de namus kavramı var. Bu konuda bizlere önemli bilgiler verecek olan bu konferansı düzenlemekten memnuniyet duyuyoruz” ifadelerini kullandı.

    MERKAM Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Duygu Vefikuluçay Yılmaz ise ’Namus Kavramı ve Namus Anlayışını Etkileyen Faktörler’ başlıklı sunumunda, namus kavramından ve Türkiye ve dünyada namus kavramının nasıl algılandığı hakkında katılımcılara bilgi verdi. Uzm. Burcu Şanlı da ’Üniversite Öğrencilerinin Kadına İlişkin Namus Anlayışı İle İlgili Tutumları Mersin Üniversitesi Örneği’ başlıklı sunumunda, üniversite öğrencilerinin namus hakkındaki düşüncelerini ve görüşlerini katılımcılara aktardı.

  • Kuşadası Belediyesinden ‘Kadına Yönelik Şiddet’ paneli

    25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma Günü nedeniyle Kuşadası Belediyesi ile Kuşadası Caferli Güzelleştirme ve Dayanışma Derneği tarafından “Kadına Yönelik Şiddet ve İnsan Hakları” başlıklı bir panel düzenlendi.

    Kuşadası Belediyesi Erkan Yücel Sahnesi’nde gerçekleşen ve konuşmacı olarak CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, Aydın Kadın Efeler Derneği Başkanı Gülsevil Ergünoğlu ve oyuncu Yüksel Ünal’ın yer aldığı panelin oturum başkanlığını Mehlike Hepdemir yaptı. Panele Kuşadası Kaymakamı Sadettin Yücel, Kuşadası Belediye Başkanı Özer Kayalı ile eşi Nil Kayalı, Kuşadası Belediye Başkan Yardımcısı Ayşe Şerifoğlu, Kuşadası Belediye Meclis Üyesi Fevziye Tekeroğlu ve çok sayıda Kuşadalı katıldı.

    Panel öncesinde sergilenen tek kişilik iki oyun, katılımcılar tarafından büyük bir ilgiyle izlendi. Panelin açılışında konuşan Hepdemir, Türkiye’de kadına yönelik şiddet oranlarının yükselişte olduğunu belirterek “Kadınlar, hem fiziksel hem psikolojik hem de cinsel şiddete maruz kalıyor. Bütün dünyada kadına yönelik şiddet oranı azalırken ülkemizde bu oran neden yükseliyor diye oturup düşünmemiz lazım. Başta bu paneli düzenleyen Caferli Güzelleştirme ve Dayanışma Derneği’ne ve bizleri kırmayarak Kuşadası’na gelen çok değerli konuşmacılarımıza çok teşekkür ediyorum” dedi.

    Panelde konuşan CHP Milletvekili Nazlıaka, kadın-erkek eşitsizliğini aşmanın en önemli yolunun kız çocukları için iyi bir eğitim ve çalışma hayatı sağlamak olduğunu belirterek kadınların karar mekanizmalarında daha etkin rol almasının önemine dikkat çekti. Türkiye’de sadece 2 kadın vali ve 11 kadın kaymakam bulunduğunu, kadınların en eşit göründüğü yerin yüzde 48 oranla akademi olduğunu, burada bile kadın rektör oranının yüzde 2, kadın dekan oranının ise yüzde 6 olduğunu kaydeden Nazlıaka, kadınların tüm kurumlarda geleneksel roller tarafından baskılandığını söyledi. Çalışan her iki kadından birsinin sosyal güvencesi olmadığını, kadınların bile kadınlara karşı cinsiyet ayrımcılığı yaptığını ve öğrenilmiş bir çaresizlikle hareket ettiğini ifade eden Nazlıaka, “Biz Atatürk’ün kızları olarak bunlarla mücadele etmeliyiz. Kadının her alandaki temsiliyetinin artırılması gerekiyor. Kadının ikinci cinsiyet değil 2 cinsten birisi olduğunu anlatmak gerekiyor. Kadının medyadaki tanımlamasını da ele almak gerekiyor” dedi. 2018’in ilk 10 ayında 363 kadının öldürüldüğünü belirten Nazlıaka, artık bu tablonun değişmesi gerektiğini ifade etti.

    Nazlıaka’nın ardından konuşan Aydın Kadın Efeler Dernekleri başkanı Gülsevil Ergünoğlu, kadınların en büyük sorununun örgütlenme olduğunu, kadın hakları, çocuk hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği alanında çalışmak için öncelikle aynı çatı altında toplanabilmek gerektiğini ifade etti.

    Panelin ardından oyuncu Yüksel Ünal tarafından kadınların yaşadığı sorunlara dikkat çeken tek kişilik bir oyun ve Procne Kadın Korosu tarafından sergilenen performans büyük bir beğeniyle karşılandı.

    Kapanışta konuşan Mehlike Hepdemir, “Kuşadası Belediyesi’ne ve Başkanımız Özer Kayalı’ya, yıllardır verdiğimiz bu mücadelede her zaman arkamızda olduğu ve bizden desteğini esirgemediği için gönülden teşekkür ediyor ve başarılarının devamını diliyoruz” dedi.

    Panelin sonunda Kuşadası Belediye Başkanı Özer Kayalı ve Caferliyi Güzelleştirme Derneği Başkanı Nazlı Deniz Kuruoğlu tarafından katılımcılara teşekkür belgesi verildi.

  • İstiklal Caddesi’nde kadına şiddet protestosunda gerginlik

    İstiklal Caddesi’nde 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü nedeniyle bir araya gelen kadınlar ile polis arasında gergin anlar yaşandı.

    25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü nedeniyle çok sayıda vatandaş Beyoğlu’ndaki İstiklal Caddesi’nin girişindeki Tünel’de bir araya geldi. Ellerinde pankartlarla yürümek isteyen kadınlara polis müsaade etmedi. Galatasaray Meydanı’na girmek isteyen grupla polis ekipleri arasında gergin anlar yaşandı. Polis, biber gazı kullanarak grubu dağıtmaya çalıştı.

  • 1300 Metre de kadına şiddet kınadı

    Düzce protokolü 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü’nde 1300 rakıma sahip Topuk Yaylasında kadına şiddeti kınayan afişle yürüyerek farkındalık oluşturdu. Kadına şiddetin hergün ekranlara taşındığı bu özel günde protokol üyelerine eşleri de eşlik etti.

    25 Kasım Kadına Şiddeti Kınama ve Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla Düzce’de farkındalık etkinlikleri düzenlenerek bu sorun gündeme getiriliyor. Birleşmiş Milletler’in 17 Aralık 1999 tarihinde “Uluslararası Mücadele Günü” olarak kabul ettiği ve kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması için bütün ülkelerin benimsediği bu günde yapılan etkinliklerle “kadınlara uygulanan şiddetin son bulması çağrıları da yapılıyor. Düzce şehir merkezi,nde ve ilçelerinde yapılan etkinliklerden bir tanesine de Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü imza attı. Müdürlük düzenlediği etkinlikte 1300rakıma sahip Kaynaşlı’nın Topuk Yaylası’nda protokol üyelerinin ve eşlerinin katıldığı 4 kilometrelik yürüyüş düzenledi. Yürüyüşe, Düzce Valisi Dr. Zülkif Dağlı, Eşi Nurgül Dağlı, Düzce Belediye Başkanı Dursun Ay, eşi Nursel ay ile İl Jandarma Alay Komutanı Mustafa Çetinkaya, İl Emniyet Müdürlü Hüseyin Deniz, Kaynaşlı Belediye Başkanı Erol Bayraktar, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdür Vekili Zeki Yıldırım, protokol üyeleri ve eşleri ile vatandaşlar katıldı.

    “Kadına Yönelik Şiddete Biz de Dur Diyoruz” yazılı afişle göl etrafında eşleri ile birlikte yürüyen protokol üyeleri ve vatandaşlar ellerinde de “Kadın Şiddete Karşı Buradayım De”, “Kadın Şiddet İnsanlığa İhanettir” yazılı pankartlar taşıdı. 4 Kilometrelik parkurda yürüyen katılımcılar, yürüyüşün sonunda ise ormana atılan çöpleri temizlemeyi de ihmal etmediler.