Etiket: sessiz

  • Yemen hükümeti BM’yi sessiz kalmakla suçladı

    Yemen Yüksek Komite Başkanı Abdul Raqib Fatah, Husi militanlarının gerçekleştirdiği saldırılara karşı Birleşmiş Milletleri (BM) sessiz kalmakla suçladı.

    Yemen Yüksek Komite Başkanı Abdul Raqib Fatah, insani yardım işlevlerinin yerine getirilmesi sırasında Husi militanlarının gerçekleştirdiği saldırılara karşı BM İnsani Yardım Koordinatörü Jimmy McGoldrick’i sessiz kalmakla suçladı. Fatah, yaptığı açıklamada Husi militanlarının saldırılarının uluslararası barış ve güvenlik için gerçek bir tehdit oluşturduğuna dikkat çekti.

    BM, Yemen’de 8 milyon 400 bin kişinin açlığa bir adım mesafede olduğuna vurgu yaparak, savaşan tarafların ülkeye yardım ulaşmasına izin vermeleri gerektiğini açıklamıştı.

  • Sessiz gelen tehlike: “Böbrek kanseri”

    Son yıllarda böbrek kanserlerinin görülme sıklığının arttığını belirten Ondokuz Mayıs Ünivrsitesi(OMÜ) Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Berkan Reşorlu, sıklıkla belirti vermeden sinsice ilerlemesi nedeniyle böbrek kanserlerinin teşhis edilmesinin zor bir hastalık olduğunu söyledi.

    Böbrek kanserlerinin, tüm yetişkin kanser vakalarının yaklaşık yüzde 3’lük kısmını oluşturduğunu ifade eden Doç. Dr. Berkan Reşorlu, sıklıkla 40-70 yaş arası ortaya çıktığını ve erkeklerde kadınlara oranla iki kat daha sık izlendiğini kaydetti. Türkiye’de her yıl yaklaşık 2 bin kişiye böbrek kanseri tanısı konulduğunu belirten Reşorlu, “Dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de böbrek kanseri görülme sıklığı artmaktadır. Bu artışın nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte böbrek kanseri gelişimi ile ilişkili bazı risk faktörleri tanımlanmıştır. Bunlar; hastalığa yakalanma riskini ikiye katlayan sigara kullanımı, şişmanlık, yüksek tansiyon, toksik kimyasal ajanlara maruziyet ve genetik nedenlerdir” dedi.

    “Çoğu zaman belirti vermeden sinsi bir şekilde ilerlemekte”

    Belirtileri hakkında açıklamalarda bulunan Reşorlu, “Böbrek kanserinin klasik belirtileri idrardan kan gelmesi, yan ağrısı ve ele gelen kitle olarak bilinse de, bu belirtiler hastaların ancak yüzde 10-15’lik küçük bir kısmında izlenmektedir. Hastalık çoğu zaman belirti vermeden sinsi bir şekilde ilerlemekte, ancak son evrelere ulaşıp çeşitli organlara sıçradığında kemik ağrısı, öksürük, sarılık, kilo kaybı gibi şikayetlere neden olmaktadır. Erken evrede tanı konulan hastaların büyük kısmı ise başka bir nedenle yapılan görüntülemeler sırasında rastlantısal olarak saptanmaktadır. Erken tanı ile yüzde 85’in üzerinde sağkalım sağlanması nedeniyle, özellikle aile öyküsü olan ve risk faktörü taşıyanların rutin ürolojik kontrollerini aksatmaması oldukça önemlidir” diye konuştu.

    “Böbrek kanseri hastaları her zaman iyimser olmalarıdır”

    Böbrek tümörlerinin tedavisinde temel yöntemin cerrahi olduğunu söyleyen Reşorlu, “Tümörün boyutu ve yerleşimine göre tümörlü böbreğin tamamen çıkarılması (radikal nefrektomi) ya da sadece tümörlü kısmın çıkarılması (parsiyel nefrektomi) ameliyatları uygulanmaktadır. Günümüzde bu ameliyatlar uygun vakalarda laparoskopik olarak da gerçekleştirilebilmektedir. Uygun hastalarda sadece izlem veya ablatif tedaviler dediğimiz tümörlü kısmın yakılması işlemi uygulanabilmektedir. Eğer hastalık diğer organlara sıçramış ise ameliyatın yanısıra son yıllarda kullanıma giren ve oldukça iyi yanıtlar alınan hedefe yönelik tedaviler ve bağışıklık sistemini uyaran ilaçların kullanılması tavsiye edilmektedir. Böbrek kanseri hastaları için tavsiyem ise hastalıkları hangi aşamada olursa olsun her zaman iyimser olmalarıdır. Çünkü erken evrede saptanmış böbrek içine sınırlı kitlelerde cerrahi tedaviyle zaten büyük oranda kür sağlanmaktadır. İleri evre hastalıkta ise cerrahiye ek olarak uygulanan hedefe yönelik tedaviler ve immünoterapi sayesinde son yıllarda bu hastalığın tedavisinde önemli gelişmeler sağlanmış ve etkili yanıtlar elde edilmeye başlanmıştır” şeklinde konuştu.

  • Yaşlı çiftin yürek sızlatan dramına vali sessiz kalmadı

    Adana’da beyin rahatsızlığı nedeniyle felç olduktan sonra çalışamaz hale gelip evin kirasını, elektrik ve su faturasını ödeyemeyen 62 yaşındaki Burhan Lekesiz’e Adana Valisi Mahmut Demirtaş sahip çıktı.

    Daha önce konfeksiyon işi yapan Burhan Lekesiz (62) bundan 42 yıl önce Selma Lekesiz (64) ile İstanbul’da evlendi. Çift evlendikten kısa bir süre sonra iş için Adana’ya gelip buraya yerleşti. Bu evlilikten çiftin 3 erkek, 2 kız çocuğu oldu. Çocuklar büyüyüp evlendikten sonra çift bir başına kaldı. Konfeksiyon işi yaparak evini geçindiren Lekesiz, 5 ay önce beyin rahatsızlığı nedeniyle felç olup yatalak kaldı. Lekesiz, çalışamaz duruma gelince eşi ne ev kirasını, ne elektrik ne de su faturasını ödeyebildi. Yaşlı çifte şimdi ise komşuları bakıyor. Selma Lekesiz kocasından dolayı evde bakım ücreti almak için başvuru yaptı. Ancak hastane yüzde 63 engelli raporu verdiğinden ağır engelli sayılmadığı için evde bakım ücreti alamadı. Lekesiz, engelli maaşı almak için de başvuru yaptı. Yapılan başvuru kabul edildi ancak henüz maaş bağlanmadı. Lekesiz çifti bundan sonra 3 ayda bir bin 50 lira maaş alacak. Ev kiraları aylık 250 lira olan çifte bu maaş da çare olmadı. Yaşlı çiftin çektiği bu çile haber yapılınca Adana Valisi Mahmut Demirtaş, duruma kayıtsız kalmayarak Adana Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıf Fonuna talimat verdi. Talimat üzerine eve giden görevliler yapılan tespitlerin ardından ailenin kira, elektrik ve su borcunu ödeyip para yardımı yaptı.

    Ayrıca görevliler aileye gıda ve eşya yardımı da yaptı. Selma Lekesiz, Vali Demirtaş ve görevlilere teşekkür ederek, “Allah devletimize zeval vermesin, onların sayesinde yüzümüz güldü” dedi.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Suriye’deki devlet terörü karşısında dünya sessiz kaldı”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye’de 1 milyona yakın vatandaşın öldürüldüğünü, burada yapılanlara dünyanın sessiz kaldığını ifade etti.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, New York’taki Plaza Otel’de “Bloomberg Küresel İş Forumu”nda konuşma yaptı. Esad’ın Suriye’de 1 milyona yakın vatandaşı öldürdüğünü ifade eden Erdoğan, “Bu bir devlet terörüydü. Bu devlet terörü karşısında dünya sessiz kaldı. Türkiye olarak biz sessiz kalamazdık. Esad’a uyarılarımız olduğu halde dostluğumuzu fırsat bilerek bu uyarıları yaptığımız halde değişen bir şey olmadı. İnsanlar ölüyor ama ses yok. Buna karşı tavrımızı koymak zorundaydık. Gerek dost ülkelerle gerekse uluslararası kuruluşlarla bunu gündeme getirmek ve buna çözüm bulmak durumundaydık. Sonunda Türkiye olarak Müdahil olmak durumunda kaldık” dedi.

    Obama döneminde Amerika’da bu konulara ilişkin görüşme gerçekleştirdiklerini belirten Erdoğan, istenilen sonucun alınmadığını, şu anda Rusya’yla Suriye’ye ilişkin yapılan görüşmelerde ise sonuç alınmak üzere olduğunu söyledi.

    “AB verdiği sözü tutmadı”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, “En azından biz Cerablus, Rai, Dabık, Bap orada 2 bin kilometrekarelik alanda şu an sükuneti sağladık. Yaklaşık orada yaşayan 100 bin halk Türkiye’den tekrar topraklarına dönme ihtimali buldu. Orada güvenlik, okullar ve sağlık kuruluşlarında bazı adımlar attık. Suriye’nin orada yaşayan halkı huzur bulmuş oldu. Onların tabi bütün gıda ilaç eğitim ve öğretim noktasındaki bütün desteklerini sağlıyoruz. Şuana kadar bizim Suriye’ye verdiğimiz destek 30 milyar doları buldu. Peki bize Avrupa Birliği verdiği sözü tutu mu hayır tutmadı. Şu ana kadar Avrupa Birliği’nin bize vermiş olduğu söz 3+3 6 milyar Euro idi. Fakat bize gelen destek yaklaşık 820 milyon Euro. BM Mülteciler Komiserliğinden gelen ciddi bir şey var mı. Maalesef buradan da gelen 520 milyon dolar civarında destek. Biz buna rağmen Suriye’ye yardım elimizi uzattık. Şu an 3 milyon mülteciye ülkemizde 260 bin konteynır kamplarda bakıyoruz. Bakmaya da devam edeceğiz. Çok farklı bazı çıkış yollarını da arıyoruz, aramaya devam edeceğiz” dedi.

    “Suriye’ye gelen bu ağır silahların yarın bana karşı kullanılmayacağını kim garanti edebilir”

    Suriye’de bir DEAŞ terör örgütü olduğunu ifade eden Erdoğan, “Fakat Suriye’nin kuzeyinde de bir başka terör örgütü var. Bu terör örgütü de Türkiye’deki PKK terör örgütünün bir yan kuruluşu. PYD terör örgütü şu anda ABD’nin Rakka operasyonunda DEAŞ terör örgütüne karşı birlikte mücadele verdiği bir terör örgütü. Demokrasiye inanmış bir ülkenin bir terör örgütüyle işbirliği yaparak bir başka terör örgütünü yok etmesini ben anlayamıyorum. Çünkü biz bir demokratik hukuk devleti olarak Amerika’yla şunu konmuştuk ‘gelin bu işi beraber yapalım’. Biz iki tugayımızı bu iş için tahsis etmeye hazır olduğumuzu söylediğimiz gibi. Özgür Suriye ordusuyla beraber biz Rakka operasyonunu yapar DEAŞ’ı temizleriz. Ben Türkiye olarak düşünüyorum Kuzey Suriye’ye gelen bu ağır silahlar, yarın bana karşı kullanılmayacağını kim garanti edebilir. Bu mücadeleler esnasında biz şu andaki Kuzey Irak Yerel Yönetiminin elinde Amerika ve Koalisyon güçlerinin silahlarını bulduk. Almanlarında, Fransızlarında, Amerikalılarında silahları vardı. Aynı yanlış burada işleniyor. Dolaysıyla bunu gidermek lazım” diye konuştu.

    Türkiye’nin Amerika’yla stratejik ittifakı olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “NATO’da ABD, İngiltere, Fransa bütün hepsiyle beraberiz. Bizim dayanışmamamızın ötesine bu terör örgütleriyle yapılacak dayanışmalar geçemez. Irak’taki bu mücadele bittiği günden itibaren Türkiye olarak bizim tavrımız hep şu olmuştur. Irak’ın toprak bütünlüğü tezini savunduk. Irak asla parçalanmamalı dedik” şeklinde konuştu.

    “Irak’ta böyle bağımsız devlet ilanına taraf değiliz”

    Cuma günü gerçekleştirilecek Milli Güvenlik Kurulu toplantısında yaptırımlara ilişkin kararlar alınacağını belirten Erdoğan, “Hedef şudur, kesinlikle Irak’ta böyle bir bağımsız devlet ilanına biz taraf değiliz. Asla olamayız. Orada sadece Kürtler yaşamıyor. Türkmenler, Araplar var. Bütün bunların birlikteliğini bozmaya kimsenin hakkı yok. Şu an itibariyle İsrail’den başka yanında kimse yok. Bütün dünya ülkeleri şuan bu teze karşı durumda. Temenni ederim ki ayın 25’ine kadar Sayın Barzani ve ekibi hemen bu yanlış karardan vazgeçerler. Kuzey Irak Yönetimi sürdürdüğü çalışmasına devam eder” dedi.

  • Nobel Ödüllü Myanmar Devlet Başkanı Aung, katliama sessiz kalıyor

    Nobel Barış Ödülü sahibi Myanmar Devlet Başkanı Aung San Suu Kyi, Myanmar ordusunun katliamlarına ilişkin çıkan haberleri yalanlayarak katliama sessiz kalıyor. İslami Eğitim, Bilim ve Kültürel Organizasyonu ise Aung’un Nobel Ödülü’nün geri alınmasını talep etti.

    Myanmar’da binlerce Arakanlı maruz kaldıkları zulmü bütün dünyaya haykırmaya çalışıyor. Birçok ülke bu zulme sadece sessiz kalınmaması çağrısı yaparken, yaşanan zulme en başta Myanmar hükümeti göz yumuyor. Hükümet yetkilileri, ordunun evleri basarak binlerce kişinin öldürülmesine ses çıkarmıyor. Arakanlı sivil toplum kuruluşları zulme maruz kalan yaklaşık bin sivilin hayatını kaybettiğini ifade ederken, ses çıkarmayan yetkililerin başında ise Nobel Barış Ödülüne layık görülen Myanmar Devlet Başkanı Aung San Suu Kyi geliyor.

    Myanmar’da insan hakları için mücadele ederken 15 yıl hapis yatan ve “en ünlü siyasi mahkum” olarak anılan Nobel Barış Ödüllü Aung San Suu Kyi, Myanmar ordusu tarafından Arakan Müslümanlarına karşı yapılan zulmü yalanlayarak katliama sessiz kalıyor. Aung, evlerini terk etmek zorunda kalan 101 Rohingya kadınının Myanmar ordusunun tecavüz ve cinsel tacizine uğradıklarına ilişkin Birleşmiş Milletler’in şubatta yayınladığı raporu yalanlayarak kadınları suçluyor. Aung’un makamından yapılan açıklamada kadınlar yalan söylemekle suçlandı, yaşanan olaylar “sahte tecavüz” olarak nitelendirildi.

    “Nobel Ödülü geri alınsın”

    Katliama sessiz kalması nedeniyle dünya basının en ünlü gazetelerinden tepki alan Aung’un Nobel Ödülü’nün geri alınması gerektiğine ilişkin tartışmalar başladı. İslami Eğitim, Bilim ve Kültürel Organizasyonu (ISESCO) bu yönde bir adım atarak Aung’un Nobel Ödülü’nün geri alınmasını talep etti. ISESCO tarafından yapılan yazılı açıklamada, Nobel Barış Ödülü komitesinden 1991 yılında barış ödülü kazanan Myanmar Devlet Başkanı Kyi’nin ülkesinde yaşanan insanlık suçuna karşı gösterdiği tutumdan ötürü ödülünün geri alınmasını talep ettikleri belirtildi.

    73 bin Arakanlı Müslüman Bangladeş’e geçti

    Öte yandan yanlarında temel gıda malzemeleri, su ve ilaç bulunmayan en az 30 bin Arakanlı Müslüman, Bangladeş sınırı yakınlarındaki tepelik arazide mahsur kaldı. Birleşmiş Milletler de, 25 Ağustos’tan bu yana en az 73 bin Arakanlı Müslümanın sınırı geçtiğini duyurdu.