Etiket: Serim:

  • Ali Serim, popüler para birimi ’bitcoin’in bilinmeyenlerini açıkladı

    Fin-As Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Ali Serim, son dönemde küresel piyasalarda rekorlar kıran bitcoin ile ilgili merak edilenleri açıkladı.

    Fin-As Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı, Strateji ve Finans Uzmanı Ali Serim’in özellikle son ayda kırdığı rekorlar ile konuşulmaya başlayan bitcoin (BTC) sanal para birimi ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.

    “İlk Bitcoin yatırımcılarının milyoner olma hikayeleri ülkemizde de etkisi görülen global bir çılgınlığa dönüştü. Yüzbinlerce kişi BTC almanın yollarını araştırıyor. Çeşitli kurumlarda işlem yapabilmek için hesap açma başvuruları yapıyor” diyen strateji ve finans uzmanı Ali Serim, “Türkiye’nin önde gelen ve milyonlarca ziyaretçisi olan web sitelerinde BTC ile mal satış ilanları karşımıza çıkmaya başlıyor. Öyle ki Aksaray adresli traktör ilanında fiyat 1 BTC, Yeni Erenköy adresli Motoryat ilanında fiyat 14 BTC, Antalya adresli başka bir ilanda 250 bin euro fiyat belirlenmiş olsa da başlık “Bitcoin karşılığında Müstakil 4+1 yüzme havuzlu villa” şeklinde verilmiş” dedi.

    Ali Serim’in sözlerine şöyle devam etti: “Bu ve benzeri örneklerin gelişmiş ülkelerde daha da görünür hale gelmesi “bildiğimiz paranın sonu mu geldi?” sorusunu tartışmaya açmış gibi görülüyor. Bugün kullandığımız şekliyle ilk madeni paralar Türkiye’nin batısında kurulmuş olan Lidyalılar tarafından Lidya kralı Alyattes emriyle basıldı. M.Ö. 7. yüzyıldan kalma bu paralar yanları yassıca oval şekilde neredeyse birbirine eşit altın ve gümüş madenlerinde sikkeler olarak basılmıştır. Paraların bir tarafında kralın simgesi olan aslan ve boğa figürü, diğer tarafında ise paranın değerini gösteren işaretler vardı. Esasen tarihi hikayeyi milattan önce 318’de Çin imparatorluğunun para politikası ilan olunmuştu.

    Frankların Kralı Kısa Pepin yani Pepin Le Bref yani Karolenj Hanedanından ilk hükümdarı para ağırlık ve şekillerine standart getirdiğinde yıl milattan sonra 755’dir. 12. yy’da kira ve emek para birimine bağlanmıştı. 14. yy’da çek kullanıma girdi. 16. yy’da Avrupa’da borçlanma piyasaları ortaya çıktı. Takip eden bir sürü gelişmeden sonra 1819’da altın standardı ile tanışıldı. 1879’da ABD altın standardını kanunlaştırdı. 1913’de FED kuruldu. 1925’de İngiltere 1933’de ABD altın standardı sistemini gevşetti. 1946’da Bretton Woods uluslararası para idare sistemi, dünyanın önde gelen devletleri arasındaki ticari ve finansal işlemlerde uyulması gereken kuralları belirledi. Bu sistem, dünya tarihinde ilk kez, bağımsız ulus-devletlerin kendi aralarında ortak bir parasal düzen üzerinde anlaşmaları sonucunda uygulamaya konulmuştur. 1971’de altın standardı sistemi dünya merkez bankalarında bolca dolar birikince, ülkeler ABD’den bu paranın karşılığı olan altını isterler korkusu ve başkaca birçok sebepten sonlandı. 2008 yılında bugün en yaygın olarak bilinen sanal para birimi BTC icat edildi.

    “Kim, ne icat etti?”

    Bitcoini kimin icat ettiği sorusunun cevabını vermenin daha zor olduğunu belirten Ali Serim, “BTC’nin konuşuluyor olmasının tek sebebi icad edilen teknoloji olan Blockchain’i kısaca şifrelenmiş işlem takibi sağlayan dağınık bir veri tabanı olarak tanımlayabiliriz. Adından da anlaşılacağı gibi zincirleme bir modelle inşa edilen, takip edilebilen ama kırılamayan Blockchain teknolojisi, bir merkeze bağlı olmaksızın işlem yapmaya izin veriyor. Böylece işlemler direkt olarak alıcı ile satıcı arasında ve güvenli bir şekilde gerçekleştirebiliyor. Tıpkı bir zamanlar Napster üzerinde kişiler arası müzik paylaşımının yapılması gibi. Aracıları ortadan kaldırdığı için mevcut sistemlere muhalif olduğu doğru. Ancak günümüzde bankaların da dahil olduğu farklı oyuncular e-ticaret, dosya paylaşımı ve haberleşme gibi sistemler için Blockchain’i keşfetmeye ve kullanmaya başlıyor. Daha basit anlatımla sahtekarlığa oldukça kapalı bir kayıt sistemi üzerinde alan ve satanın kaydını tutabilen bir sistemden bahsediyoruz. Biri BTC satacağı zaman dijital dünyanın bu yeni defteri kebiri önce kayıtlarındaki satıcıda gerçekten satacağı kadar BTC var mı kontrol ediyor. Satışı kayda geçip kitliyor. Alışı da yeni BTC sahibi adına kaydedip kitliyor. Çok teknik konulara girmek istemiyorum, zira serverların hacklenmesi veya enerji kesintisi gibi konular olsa da hepsi yedekleme farklı noktadan kontrol ve kayıt alan bilgisayarların çokça olması ve birbirini sağlaması vb. gibi açıklamalarla şimdilik çürütülebiliyor. Bu teknolojinin ve BTC’nin babası da sözde adı Satoshi Nakamoto isimli zat” ifadelerini kullandı.

    Nakamoto’nun kim olduğunun belli olmadığını söyleyen Serim, “Yüzünü gören yok. Kim olduğuna dair spekülasyon çok zira kendisi dünyanın gözünde milenyum yeni Lidya Kralı. 2011 yılında bilgisayar teknolojileri gürusu Michael Clear’ın gerçek Nakamoto olabileceği iddia edildi. Bunun sebebi kendisinin kriptolama konusundaki lider konumuydu ama bu iddiayi şiddetle reddetti. Reddini takip eden günlerde New Yorker Dergisi 3 isim ortaya attı; Neal King, Vladimir Oksman ve Charles Bry. Fakat bu isimlerde Nakamoto olmadıklarını açıkladılar. Online BTC islemleri yapan Mt. Gox’un kurucusu Jed McCaleb’den şüphelenenler oldu. İsim listesine Ross Ulbrich ve Hal Finney gibi uzmanlar da katıldıysa da herhangi bir kanıt bulunamadı. Dünya teknoloji basını işin peşinde. 2015’de yazılan Digital Gold isimli kitapta gerçek Nakamoto’nun Nick Szabo olduğu iddia edildi ve tabiki kendisi şiddetle reddetti. Son zamanlarda Avustralyalı Dave Kleiman’ın adı ön plana çıksa da kesin bir bilgimiz yok” şeklinde konuştu.

    “Sanal para birimi gelişmeye açık bir alan”

    Uzmanların yayınlarından takip edildiği üzere BTC sanal parabirimlerinin lideri olduğunun altını çizen Ali Serim, “Ancak hiçbiri BTC kadar değerli olmasa da alternatifsiz değil.Ethereum’un BTC’den en büyük farkı kullandığı Blockchain teknolojisinin sadece bir sanal para birimi olarak değil yazılım geliştiriciler için farklı amaçlar ile kullanılabilecek bir platform şeklinde tasarlanmış olması. Ripple ilk kez 2012 yılında popüler bir ödeme sistemi ve sanal para birimi olarak ortaya çıktı. Litecoin 2011 yılında piyasaya giren en eski sanal para birimlerinden birisi. Yapısal olarak Bitcoin’e göre farklılıklar gösteren bir yapıya sahip. Steem, Dash ve Dogecoin diğerleri” dedi.

    “Görüşler olumsuz, dikkatli olmak gerekli”

    Serim, diyanet işlerine vatandaş BTC hakkındaki görüşleri sorulduğunda, “Diyanet sanal paraların merkezi bir otoriteye sahip olmadığına ve bu yüzden devlet teminatı altında olmadığına dikkat çekerken; değer kazanıp kaybetme konusunda spekülasyonlara açık olması ve kara para aklamak için kullanıldığı gerekçesiyle şu aşamada dinen uygun olmadığı yönünde soruyu cevaplıyor. JP Morgan CEO’su Jamie Dimon, “Herhangi bir çalışanım bitcoin ile işlem yaparsa işten çıkarırım”derken benzer kaygılar taşıyordur şüphesiz” ifadelerini kullandı.

    “Ya yasaklanır ya da devletlerin kontrolüne geçmesi zorlanır”

    Terörün finansmanının en önemli sorun olduğu günümüz dünyasınca BTC’nin sistemin düşmanı konumunda olduğunun kaydeden Serim, “Hatta biliyoruz ki2018 başı itibariyle AB ve İsviçre karşılıklı olarak vergi mükelleflerinin bankalarda bulunan finansal kayıtlarını, Otomatik Bilgi Değişim Sistemi (OBD) aracılığıyla paylaşmak mecburiyetinde kalacak. Otomatik Bilgi Değişim Sistemi (Automatic Exchange Of Information), vergi mükelleflerinin kazanç ve finansal bilgilerinin, gelir sağlanan kaynak ülkeden ikamet edilen ülkeye düzenli ve sistematik bir şekilde paylaşılmasını hedefleyen bir sistemdir. Sanal para birimleri tamamen şeffaflaşmasının önünde bir engel olduğundan eminim ki ya bir şekilde yasaklanacak ya da devletlerin kontrolü altına alınacaktır. Başka bir opsiyonu gerçekçi bulmuyorum. İlk sinyal Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Devlet ve Hükümet Başkanları Konseyi’nde geçen Cuma günü tartışılan yönerge ile geldi bile. BTC dahil olmak üzere sanal para birimlerinin çevrimiçi döviz platformlarına yeni kurallar getireceği açıklandı” dedi.

    “Bitcoini bilmem ama Blockchain teknolojisi dünyayı değiştirecek gibi”

    Blockchain teknolojisi geleneksel finansal işlemler için aracılık yapacak her türlü kurumu elimine ederken, her yerden ulaşılması mümkün olan ve dijital kimliklerin güvenli ve tahrip edilmesi neredeyse imkansız bir şekilde kayıt altına alınabilmesinin yolunu açtığı için birçok kurum ve devletin ilgisini çektiğini belirten Serim sözlerini şöyle tamamladı: “Güzel bir örnek Finlandiya’da önemli bir sorunun çözülmesi için kullanıma girdi. Finlandiya’daki mültecilere devlet tarafından yapılan yardımların kayıtlarının tutulmasında Blockchain teknolojisi devrede. Mültecilerin banka hesabı yol ve açmaları da neredeyse imkansız. Kimlikleri olmayanlar dahi var. Helsinki’de kurulu Mopi isimli şirket Blockchain teknolojisi ile bu sorunu çözmüş. Mültecilere nakit para vermek yerine devlet birer MasterCad tanımlamış. Bu kartlar Blockchain teknolojisi ile kaydı tutulan hesaplara bağlı çalışıyor. Emin olduğum konu finansal sistemi bu yeni teknoloji bugün tamamen yabancı olduğumuz, hayallerimizin ötesinde ve bugün ancak Hollywood filmlerine senaryo olabilecek bir şekilde geliştirecektir. Yakından takip ettiğim girişim sermayesi gruplarıSocial Capital ve Golden State Warriors kurucusu 2037 yılında BTC’nin 1 milyon dolar değerine ulaşacağını tahmin ettiğini söylüyor. Burada kendisinin toplam BTC’nin yüzde 5’ine sahip olduğunu not etmek gerekir. Bu kendisinin bir hayali de olabilir. Siz de kullanımdakitüm BTC’nin yüzde 5’inin sahibi olsanız belki bu hayalleri sizde görüp dillendireceksiniz. Ama işlerindeki başarılarıyla milyarder olmuş,daha ciddiye aldığımJohn McAfee ve Jeremy Liew gibi isimler 2020 ve 2030 yıllarını 1 BTC’nin 500 bin dolar edeceği yıllar olarak görüyorlar. Bu tahminlerin temelinde yüksek taleple oluşacak bir balon olmadığını ispatlayabilen yok. Modellemeler spekülasyona açık”.

  • Ali Serim: “Dövizde panik yapmaya gerek yok”

    Finans ve Strateji Uzmanı Ali Serim, doların seyri ile ilgili olarak panik yapmaya gerek olmadığını belirterek, “Dövizde trajedi bekleyenler daha çok beklerler” dedi.

    Fin-As Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Finans ve Strateji Uzmanı Ali Serim, dolar kuruyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Serim, “Bu yılın başında dolar kuru için 3,6 – 3,7 gibi bir seviye tahmininde bulunmuştum. Son günlerde dolar kurunda yaşanan tüm hareketliliğe rağmen yılın başında yaptığım tahmini muhafaza ediyorum. Dövizde trajedi bekleyenler daha çok beklerler. Yatırımcıların panik yapmasına sebep olacak hiçbir veri yok” dedi.

    “Büyüme ve enflasyon birbiriyle ilişkilidir”

    Enflasyonun beklentilerin üzerinde çıkmasının ülke ekonomisinin yakaladığı büyüme oranının beklentilerin üzerinde gerçekleşmesiyle bağlantılı olduğunu dile getiren Serim, “Hatırlatmamız gerekirse geçtiğimiz ay IMF, Türkiye için 2017 büyüme beklentisini yüzde 2,5’ten yüzde 5,1’e; 2018 büyüme beklentisi ise yüzde 3,3’ten yüzde 3,5’e yükseltilmişti. Aynı şekilde başkaca birçok kurum da beklentilerini revize etmişti. İlk beklenti ile gerçekleşme arasındaki büyük farka dikkat çekmek isterim. Bendeniz ise yüzde 6 seviyesini hepsinden önce ifade etmiştim. Yaşadığımız bu durumun tersi de işleyebilmektedir fakat bunun için belli eşik noktaları mevcuttur. Genel kabul gören araştırmalarda gördüğümüz üzere enflasyonun gelişmiş ülkelerde yüzde 3, gelişmekte olan ülkelerde ise yüzde 13 eşiğini geçtikten sonra büyümeyi olumsuz etkilemeye başlamaktadır. Türkiye özelinde yapılan araştırmalarda yüzde 1 birimlik enflasyon artışı büyümeyi yüzde 0,6 oranında azaltmaktadır fakat başkaca istisnai durumlar da mevcuttur” diye konuştu.

    Serim, “Türkiye’den bir Titanik hikayesi çıkmaz” diyerek “Karamsarlar boş yere karanlık senaryolara sarılıyorlar zira ülke ekonomisi geldiği noktada Titanik gibi bir ‘transatlantikten’ ziyade ‘buzkıran gemisi’ benzeri bir yapıya evrilmiştir. Buzkıranlar geçici olarak sıkışsa da her zaman buzulları kıra kıra yollarına devam ederler” şeklinde konuştu.

  • Ali Serim: “Uluslararası yatırımcılar mesaj bekliyor”

    Strateji ve Finans Uzmanı Ali Serim, uluslararası yatırımcıların Türkiye’den beklediği bir takım mesajlar olduğunu belirterek, bir iletişim stratejisi belirlenmesi gerektiğinin altını çizdi.

    Fin-AS Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı, Strateji ve Finans Uzmanı Ali Serim, uluslararası yatırımcıların Türkiye’den beklediği bir takım mesajlar olduğunu belirtti. Ali Serim, Türkiye’ye karşı bazı güçlerce yürütülen karalama kampanyalarının olduğu söyleyerek, “Bu ortamda uluslararası yatırımcıların görmek istediği, görseler dahi altının kuvvetlice çizilmesi bekledikleri hususlar var. Öncelikle Türkiye’de hukuk üstünlüğü ilkesinin standartları konusunda uluslararası yatırımcı güvende hissetmek istiyor. Bu noktada bir iletişim stratejisinin geliştirilmesi çok önemli. Malum olanı zaten bilmeliler diyemeyiz. Standartlarda iyileştirmeye gidilmesi elzem fakat bu iyileştirilmelerin doğru bir şekilde iletişimi yapılmadığı takdirde olumlu etkileri geç görülecektir. Yargının şeffaflığı ve uluslararası kabul gören normlara uyumu arttırılırken doğru ve hızlı bir şekilde ilgili bilgilendirmelerde uluslararası kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Bir diğer husus demokrasinin ülkemizde köklü bir geçmişi olduğunun vurgulanması gerekliliğidir” dedi.

    “TÜSİAD, MÜSİAD, DEİK ve YASED iletişimde daha aktif rol oynamalıdır”

    Demokrasi konusunda Türkiye’nin örnek bir ülke olduğunun altını çizen Serim, “Türkiye Demokrasi Tarihi birçok ülkenin demokrasi ile tanışmasından eskidir. Hele bölgemiz düşünüldüğünde Türkiye örnek ülkedir. Bunu unutmuş veya unutturmak isteyenlere karşı doğru bir iletişim yapılmadığını gözlemliyorum. Türkiye’de her vatandaş gerekli şartları yerine getirmesi durumunda parti kurabilir, çeşitli görevler için aday olabilir ve demokrasi yarışına dahil olabilir. Keza demokratik ve şeffaf seçimler konusunda iyi işleyen bir sistemimiz mevcut. Önemli kitlelerce okunan yabancı gazetelerde aksi yönde neşriyatlar oldu. Ülkemiz için hak etmediği ithamlarda bulunuldu. Sivil Toplum Örgütleri bu noktada daha aktif olmalı ve dünyaya gerçekleri duyurma konusunda çalışma yapmalılar. Son olarak da Olağanüstü Hal konusunda uluslararası yatırımcılar tedirgin. Jeopolitik gelişmelerin haklı bir gerekliliği olduğu kanaatindeyim fakat başta kelime olarak uluslararası yatırımcıyı rahatsız ettiği bir gerçek. Diliyorum bu durumu mecburi kılan şartlar hızla normalleşecek ve normale dönülmek suretiyle yatırımcı psikolojisi daha iyi yönetilebilecektir. TÜSİAD, MÜSİAD, DEİK ve YASED bu konuların iletişiminde daha aktif rol oynamalıdır” şeklinde konuştu.

  • Ali Serim: “Türkiye Varlık Fonu yerli ENR şirketlerine ortak olmalı”

    Fin-As Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Ali Serim, yurtdışı müteahhitlik hizmet gelirlerinin Türkiye’nin döviz rezervlerini arttırdığına dikkat çekerek, uluslararası müteahhitliğin desteklenmesi gerektiğini söyledi.

    Fin-As Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Ali Serim, 2017 yılında Türkiye’den 46 şirketin girdiği Engineering News Record (ENR) sıralamasında Türkiye’nin ikinci olduğunu kaydederek, “Ülkemizi sadece Çin geçebilmiştir ve 65 firma ile 1’inciliğini korumuştur. Ülkemiz döviz rezervlerini artırmanın başlıca yollarından biri yurtdışı müteahhitlik hizmet gelirlerini artırmaktan geçmektedir. Teknik yeterlilik ve deneyim konusunda Çin’den sonra en kuvvetli uluslararası müteahhitlik hizmeti bilgisine sahip ülkenin Türkiye olduğu genel kabul gören bir gerçektir” dedi.

    Türkiye’de mimarlık ve mühendislik eğitimi tarihi birçok dünya ülkesinden daha eski olduğunun altını çizen Serim “Türkiyede mühendislik tarihi 1773’te açılan Mühendishane-i Bahr-i Hümayun’un (İstanbul Teknik Üniversitesi) kuruluşu ile başladığı kabul edilir. Bugün itibariyle 244 yıllık bir eğitim geçmişine sahip olduğumuzu düşünürsek bu iş kolundaki kalitemizin sebeplerini anlamlandırmak kolaylaşabilir. Türkiye Müteahhitler Birliği verilerine göre, 1972-2017 Mart ayı sonu itibariyle, Türk müteahhitleri, 115 ülkede 9 bin civarında proje üstlenmiş, bu projelerin toplam tutarı yaklaşık 350 milyar dolara ulaşmıştır. Türkiye’nin coğrafi konumu, Türk inşaat sektörünün küresel rekabet gücüne katkı sağlayan önemli faktörlerden birisidir. Uluslararası standarttaki hizmetin rakiplerden daha uygun fiyatlarla sunumu, yüksek müşteri memnuniyeti, güvenilir iş ortaklığı, çok çeşitli projelerde kazanılmış zengin uluslararası deneyim, çevre ülkelerdeki iş ortamlarına aşinalık, nitelikli insan gücü ve risk alma kapasitesi Türk müteahhitlerini rekabette üstün kılan diğer önemli özelliklerdir” şeklinde konuştu.

    “En büyük ihtiyaç finans gücü”

    Bu noktada Türk müteahhitlerinin politik destekten sonra en büyük ihtiyacının ucuz finansmana ulaşmak olduğunu vurgulayan Fin-As Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı, “Rakiplerimiz olan Amerikalı ve AB ülkeleri merkezli firmaların finansman maliyetlerinin astronomik derecede düşük olması sebebiyle, teminat mektubu ve akreditif ihtiyacını zorlanarak karşılayan Türk müteahhitlerinin finansal imkan ve enstrümanlar anlamında da daha donanımlı ve imkanlı olması daha fazla proje ve ülkemize daha fazla döviz girdisi anlamı taşımaktadır” ifadelerini kullandı.

    “Türkiye Varlık Fonu destek vermeli”

    ENR’ın her yıl yayınlanan ’Dünyanın En Büyük 250 Uluslararası Müteahhidi’ listesine girmeye hak kazanan her firmaya Türkiye Varlık Fonu ortak olmak suretiyle destek olabileceğinin altını çizen Ali Serim, sözlerini şöyle tamamladı: “Burada sembolik olarak yüzde 5’lik bir orandan bahsedilebilir. Bu şekilde hissedarları arasına böylesine büyük ve güçlü bir fonu katan bu firmaların prestiji artar, finansman maliyetleri azalacağı gibi yeni alternatif finansman metotları geliştirilmesinin de yolu açılabilir. Böylelikle uluslararası mega proje ihaleleri Türk müteahhitleri tarafından daha rahatlıkla kazanılabilir zira birçok ihalede bazı finansal yeterlilikler de aranmaktadır. 19.8.2016 tarihli ve 6741 sayılı kuruluş kanununun 3’üncü maddesinin a-fıkrasına göre Türkiye Varlık Fonu yerli ve yabancı şirketlerin paylarını alabilir. Dolayısıyla mevzuat gayet açıktır ve ENR listesine girmeye hak kazanan her Türk müteahhidi Türkiye Varlık Fonu’nun potansiyel yatırım listesinde olmalıdır. Bu şekilde özellikle Çinli devlet inşaat şirketlerinin oluşturduğu haksız rekabet ortamı da Afrika olmak üzere önceliğimiz olan birçok çoğrafyada bir nebze olsun hafifletilebilir. Bu durum firmaların karlılıklarını da olumlu yönde etkileyeceğinden Türkiye Varlık Fonu’nun da düzenli temettü elde edeceği yatırımların çeşitlendirilmesine katkı olarak görülebilir”.

  • Ali Serim: “Türkiye, enerjinin İpek Yolu oluyor”

    Finans ve Strateji Uzmanı Ali Serim, Türkiye’nin doğalgaz açısında da zenginliğin ortasında ve çok stratejik bir konumda olduğunu hatırlatarak Türkiye, enerjinin ipek yolu konumuna geldiğini söyledi.

    Fin-As Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı, Finans ve Strateji Uzmanı Ali Serim, 22’nci Dünya Petrol Kongresi kapsamında değerlendirmelerde bulundu. Doğalgazın dünya çapında yükselen önemini Türkiye tabanında değerlendiren Serim, tüm ülkeler açısından önemli olan enerji konusunun Türkiye tarafında çok önce fark edilerek hareket geçildiğini, enerji konusunun üretim ve dolayısı ile refah ile doğrudan ilişkili olduğunu belirtti.

    “Tüketilen enerjinin yüzde 42’si elektrik üretimine gidiyor”

    Enerji sektöründe elektrik üretiminin önemli bir yer kapladığını aktaran Serim, “Tüketilen enerjinin yüzde 42’si elektrik üretimine gidiyor. Bu elektriğin yaklaşık olarak yarısı sanayi tarafından tüketiliyor. Enerjideki düzen ülkedeki düzen ile doğrudan bağlantılı olduğu için her ülke açısından stratejik öneme sahip. Bu noktada da en büyük enerji kaynaklarından biri olan doğalgaz ön plana çıkıyor. Geçtiğimiz gün 22’nci Dünya Petrol Kongresi’nde masaya yatırılan tartışmalardan anladığım doğal gazın daha da önemini artıracağı oldu. Zaten bir süreden beri Katar Krizine ülkenin sahip olduğu muazzam doğal gaz rezervleri çerçevesinden bakıyorum zira Katar’a cephe alan ülkelerin iddialarının arkasında ülkenin muazzam doğal gaz rezervlerinden kaynaklanan endişelerin olduğundan şüpheleniyorum” dedi.

    Sektörün devlerinden dikkatini çeken çeşitli örneklemelere yer vererek, dünya çapında gaz alanındaki gelişmeleri yorumlayan Serim, “Fransız Total Grubu’nun Araştırma ve Üretimden Sorumlu Başkanı Arnaud Breuillac konuşmasında ’doğalgaz portföyümüzü artırıyoruz’ derken bu trendi dev petrol şirketlerinin çoktan kader olarak kabullendiğini bana göre ilan ediyoruz diyordu. Yine Suudi Saudi Aramco şirketinin CEO’su Amin Nasser doğalgaz piyasasında paylarını arttırmak için yapacakları yatırımları İstanbul’da açıklarken benzer bir mesaj veriyordu” diye konuştu.

    “En büyükler arasında yerimizi alacağız”

    Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak’ın aynı sebeplerle Türkiye’de arz güvenliğini sağlamak amacıyla doğalgaz ve LNG altyapısını güçlendirmeye verilen önemi vurguladığını dile getiren Serim, “Türkiye 190 milyon metreküplük günlük taşıma kapasitesini 400 milyon metreküpe çıkarıyor. 2023’de sayın Bakan’ın ilan ettiği üzere 11 milyar metreküp doğalgaz depolama kapasitemizle en büyükler arasındaki yerimizi alacağız. Denizlerimizde gaz arama faaliyetlerine hız verilmesi de önemli” ifadelerini kullandı. Türkiye’nin komşu ülkelerinin de bulunduğu Ortadoğu bölgesinin, dünya üzerinde kesin olarak belirlenmiş en fazla doğalgaz rezervine sahip bölgesi olduğunun bilindiğini aktaran Serim, “İçerisinde Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Kuveyt, İran, Irak, Umman ve Suudi Arabistan’ın da yer aldığı Ortadoğu Bölgesinde kanıtlanmış doğalgaz rezervi bugün 79 trilyon 430 milyar metreküp. Bunun yarısından fazlası ise İran (33 trilyon 500 milyar) ve Katar (24 trilyon 299 milyar) da bulunuyor” açıklamalarında bulundu.

    “Türkiye doğalgaz açısında da zenginliğin ortasında ve çok stratejik bir konumda”

    Ortadoğu’nun hemen arkasından 65 trilyon 422 milyar metreküp doğalgaz rezervi ile Doğru Avrupa ve Avrasya bölgesinin geldiğini söyleyen Serim şu ifadeleri kullandı: “Burada da Rusya bölgenin toplam rezervinin yarısından fazlasını elinde bulundurmaktadır. Dünyadaki en önemli iki zengin doğalgaz kaynağının tam ortasında ve dolayısıyla doğalgaz boru hatları üzerinde yer alan Türkiye’nin konumunun bu anlamdaki önemi de son dönemde daha iyi anlaşılmaya başlanmıştır. İlk boru hattımız olan Rusya – Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı (batı hattı) 845 km uzunluğundadır. Takipçileri olan toplamı binlerce kilometre uzunluğundaki Mavi Akım Gaz Boru Hattı; Anadolu Doğal Gaz Ana İletim Hattı (İran – Türkiye); Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı (BTE); Türkiye-Yunanistan Doğal Gaz Enterkoneksiyonu (ITG); Trans-Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi (TANAP); Türk Akımı Gaz Boru Hattı Projesi ülkemizin enerji alanındaki konumunun anıtsal başarılarıdır ve ülkemizin yükselecek refahının önemli unsurlarıdır. Enerji sektörünün uzmanları tarafından, Irak Kürt Bölgesel Yönetiminin önümüzdeki yıllarda ilk olarak Türkiye ile doğalgaz ihracatına yöneleceği ve hemen arkasından yine bu doğalgaz boru hattı ile başka ülkelere de bu gazın gönderilmeye başlanacağı söyleniyor”.

    “Türkiye enerjinin İpek Yolu oluyor”

    “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kongrede ülkemizin terminal rolünün giderek güçleneceğini vurgulaması, inşası planlanan yeni petrol ve doğalgaz boru hatları projelerinin ülkemizin benzeri olmayan konum ve rolünü pekiştireceğini vurgulaması tüm dünyaya bir mesaj niteliğindeydi” diyen Serim, “Zira bu hakikat enerji arz eden bölge ülkeleri ve enerjine ihtiyaç duyan başta Avrupa Birliği olmak üzere dünya güçlerinin Türkiye ile müttefik olarak ilişkilerini günümüzde gözlemlediğimizin ötesinde bir özenle ve samimiyetle yönetmeleri mecburiyetinde olduklarını gösteriyor” sözleriyle açıklamalarını tamamladı.