Etiket: Sene

  • Akdağ: “Bu millet onlara sittin sene başkanlığı vermez”

    Sağlık Bakanı Recep Akdağ, CHP’nin aslında bir sisteme, başkanlık sistemine ya da Türkiye tipi cumhurbaşkanlığı sistemine karşı olmalarının sebebinin sistemden dolayı olmadığını belirterek, “Sakın inanmayın. Sittin sene bu başkanlığı bu millet onlara vermez de onun için karşılar” dedi.

    Bir dizi temaslarda bulunmak üzere Mersin’e gelen Sağlık Bakanı Recep Akdağ, partisinin Mersin İl Başkanlığında düzenlenen 17. Dönem Siyaset Akademisi Eğitim programının kapanış toplantısına katıldı. Akdağ, burada yaptığı konuşmada, hain bir örgütün sinsi bir şekilde ülkenin kılcal damarlarına sızıp, 15 Temmuz’da bu hainliğini açık ettiği o alçak darbe teşebbüsünden dolayı, Mersin’e daha önce planladığı ziyareti gerçekleştiremediğini söyledi.

    AK Parti’yi, Türkiye siyasi hayatında diğer partilerden ayıran özellikler bulunduğunu kaydeden Akdağ, bu özelliklerin başında siyasetin neden yapıldığının geldiğini ifade etti. “İnsan siyaseti neden yapar?” diye soran Akdağ, “Eski siyasetçilerden birini hatırlıyorum. Bir yerde otururken, şöyle bir ifadede bulunmuş; ’Arkadaş ben onu bunu bilmem, insan siyaseti önce kendisi için yapar.’ Allah’a şükürler olsun ki, AK Parti’de biz siyaseti böyle yapmıyoruz. İşte bu eski siyaset anlayışı, siyaseti öncelikle kendisi için yapma anlayışıdır ki, Türkiye’yi 10 yıllar boyunca geri bırakmıştır. Bu eski siyaset anlayışıdır ki, Türkiye’de çatışmalara, vatandaşın güvensizliğine, koalisyonlara, darbelere ve ülkenin geri kalmasına yol açmıştır” diye konuştu.

    “Biz siyaseti insan için yapıyoruz”

    2001 yılında Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının AK Parti’yi kurarak, bir yandan ülkenin çehresini değiştirirken bir yandan da Türkiye’deki siyaset anlayışını değiştirdiğini kaydeden Akdağ, “Biz AK Parti’de siyaseti insan için yapıyoruz. Biz AK Parti’de siyaseti, Allah’ın en kıymetli varlık olarak yarattığı insan için, insanımız için yapıyoruz. 7’sinden 70’ine insanımıza hizmet etmek için bu çatı altındayız. Allah muhafaza etsin, hükümdar olmak için değil, hizmetkar olmak için siyasete geldik. AK Parti, millete hizmet etmek isteyenlerin, millete hizmetkarlığı kendilerine gaye edinmiş insanların bir araya geldiği partidir. AK Parti’nin siyasi misyonunu bir cümle ile açıklamak gerekirse, ’Niçin siyaset yapıyoruz?’ sorusuna cevap vermek gerekirse, evet biz, insanımıza hizmet etmek için siyaset yapıyoruz” ifadelerini kullandı.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, ’Niyet hayır, akibet hayır’ sözünü hatırlatan Akdağ, “Niyet hayır oldu mu Cenabı Hak onun akıbetini illaki hayır eder, onun hayrı olmasını ne FETÖ’cüsü ne betöcüsü ne de ülkeyi bugün ekonomik açıdan darboğaza sokmaya çalışanlar güç yetiremez. Herkesin bir hesabı varsa Cenabı Hakkın da bir hesabı var” şeklinde konuştu.

    “Bu milletin feraseti, basireti batılı ülkelerden de ABD’den de çok yüksek”

    Hizmeti esas alan bir parti olarak milletin gösterdiği istikamete bakmak zorunda olduklarını ifade eden Akdağ, şöyle devam etti:

    “Bazıları vatandaşı, ’göbeğini kaşıyan adam’ diye tarif ettiler. Zaman zaman Kemal Kılıçdaroğlu’nu dinliyorum, celalleniyor, ’Siz böyle oy verirseniz, daha çok çekeceğiniz var’ filan gibi bir de milleti azarlıyor. Neden biliyor musunuz? Çünkü Kemal Kılıçdaroğlu’nun beslendiği gelenek, her zaman vatandaşı, insanı küçümseyerek siyaset yapıyor. Onlara göre Türk milletini değiştirmek gerekiyor. Türk milletinin eksikleri var da değiştirmek, onu başka bir tarafa doğru, siyaset mühendisliği ile yönetmek gerekiyor. 15 senedir AK Parti’de siyaset yapıyorum. O zamandan beri şunu görüyorum; bu milletin demokratik feraseti, basireti batılı ülkelerdeki seçmenlerden, ABD’deki seçmenlerden çok ileride. Yeter ki, siz bu millete hizmet edin. O milletin fertleri, 15 Temmuz’da olduğu gibi bedenlerini tankın altına koymaktan hiç sakınmaz. Yeter ki, liderlerine güvensinler, inansınlar. Yeter ki, kendileriyle birlikte bir davanın peşinden koştuğu insanlara inansınlar, bu milletin feraseti, basireti çok yüksek.”

    “Recep Tayyip Erdoğan’ın gücü milletinden geliyor”

    İşte bu nedenlerden dolayı CHP’nin şimdi referandumdan korktuğunu savunan Akdağ, şu ifadeleri kullandı:

    “Onların aslında bir sisteme falan, başkanlık sistemine ya da Türkiye tipi cumhurbaşkanlığı sistemine karşı olmalarının sebebi sistemden dolayı değil. Sakın inanmayın. Sittin sene bu başkanlığı bu millet onlara vermez de onun için karşılar. Neden vermez? Çünkü onlar önce milletin neye inandığını, nasıl giyindiğini, nasıl yaşadığını değiştirmeye çalıştılar. Sen ne karışıyorsun ya. Nasıl yaşamak istiyorsa öyle yaşar insan. Nasıl inanıyorsa öyle inanır insan. Sen onun özeline nasıl girebilirsin. Onlar kendi kafalarında uyduruk bir medeniyet tasarrufu icat ettiler, sonra herkesi o kalıbın içine sokmaya çalıştılar. Tarihi bin yıldan fazla olan bir millet senin kalıbına girmez. Eğer sen milletin sana ne söylediğini anlarsan, millet senin arkandan yürür. Herkes sanıyor ki, Recep Tayyip Erdoğan’ın gücü, partisinin gücünden, arkasındaki iktidar gücünden. Değil kardeşim, Recep Tayyip Erdoğan’ın gücü milletinden geliyor.”

  • (Özel haber) Boşanmış ünlü çift, 40 sene sonra yüz yüze gelecekler

    Yıllar önce boşanan Ayşen Gruda ve Yılmaz Gruda çifti, 40 yıl sonra ilk defa Eskişehir’de sahnelenecek bir tiyatro oyununda yüz yüze gelecekler.

    Usta oyuncular Ayşen Gruda ve Yılmaz Gruda, kızları Elvan Gruda sayesinde ortak bir tiyatro oyununa imza atacaklar. Süpervizörlüğü Ayşen Gruda, yönetmenliği ise Yılmaz Gruda tarafından yapılan Fransız oyunu ‘Ara Ki Bulasın!”, 23 Kasım’da Odunpazarı Belediye Tiyatrosu’nda izleyicilerle buluşacak. Kızları Elvan Gruda’nın projesiyle bir araya gelecek olan usta oyuncular, provalarda dahi yüz yüze gelmezken, çalışmaları telefon aracılığıyla gerçekleştirdiler. Elvan Gruda’nın en büyük hayali olan, anne ve babasının yüz yüze gelecek olmasının, duygu dolu anlara sahne olması bekleniyor.

    İHA’ya açıklamalarda bulanan Yılmaz Gruda, bu oyunun kızları Elvan Gruda’nın hayali olduğunu ve bunu gerçekleştirdiğini ifade etti. Kendiliğinden değil, kendi gayretleriyle bunu başardığını aktaran Gruda, “Ayşen Gruda ile yıllar önce ayrıldık. Ama harika bir kızımız var Elvan Gurda. Hem müzisyen, tiyatro biliyor. Bizden önceki tiyatroya sahip, çünkü annesiyle senelerce yaşadı. Tiyatroyu çok iyi biliyor, kuliste yetişti diyebiliriz. Onun kafasında iki tane güzel şey var. Ona göre ikon. O iki ikon birbirinden ayrı. Onları bir araya getirmenin bir sebebi ortaya çıktı. Biz bunu nasıl halledebiliriz. O güzel bir rüyaydı onun için. O rüyayı gerçekleştirdi böylece. Kalktı, Eugene Labıche’nin piyesini adapte etti. İşte size bir oyun dedi anneye yani Ayşen Gruda’ya. Anne bir oyun sana dedi. Bunu kim koyar, dedi ki bunu babam Yılmaz Gruda koyar. Böylece o kafasındaki hayal kendiliğinden değil, kendi gayretiyle. Bana bakışı yeter zaten onun. Böyle baksa benim için zaten yapmamam mümkün değil. Anne de tabi aynı şekilde. Hadi gel de bakalım hayır de bu sevda karşısında. Güzel bir düşünce. Sevdiğimiz bir insanın teklifi. Bunu reddetmek mümkün değil. İnsan öyle bir andır ki o dünyayı reddedersin ama kızını reddedemezsin. Anne için de benim için de aynı şey. Bunun hikayesi de bu. Yani o hayalini bunca yıl sonra, kaç senedir bilmiyorum doğal olarak tabiatıyla ama o hayalini gerçekleştirdi ve ikimizi bir olgu içerisinde bir araya getirdi. Anne süpervizör Ayşen Gruda, ben yönetmen Yılmaz Gruda. Adapte eden ve babasıyla çalışan bir Elvan Gruda” dedi.

    “Aynı dizilerde veya filmde bir araya gelmiyorduk”

    Yıllardır Ayşen Gruda ile sadece telefonla konuştuklarını belirten Yılmaz Gruda, ilk defa promiyerde karşılaşacaklarını aktardı. Aynı dizide ya da filmde bir araya gelmediklerini ifade eden Gruda, “Telefonla bir araya geliyoruz. O ayrı. Tabiatıyla Elvan nereye vardı, ben nereye vardım. Çünkü süpervizör o olduğu için ona bir bakıma hesap vermek değil de, yani şu şu yapılıyor bir fikrin var mı, o da ona göre anlatıyor. Somut olarak tabiatıyla normal olarak prömiyerde bir araya geleceğiz. O kesin. Epeydir karşılaşmadık. Çünkü yollar ayrı. Ben Beylikdüzü’nde oturuyordum, o Kağıthane’de oturuyordu. Aynı dizilerde yada filmlerde bir araya gelmiyorduk, ama tabi varlığımız ortada. Varlığımız ortada çünkü o güzelim Evlan orada, karşımızda, burada. Ben onu görüyorum. Yani o hep varken, ister istemez anne hep var benim için. Onun için de herhalde yılmaz da vardı. Biz ikimiz prömiyerde bir araya gelmiş olacağız” şeklinde konuştu.

    “40 senedir hiç yüz yüze gelmedik”

    40 sene sonra ilk defa bir araya geleceklerini ve kızlarının rüyasının gerçekleşeceğini söyleyen Gruda, konuşmasına şu şekilde devam etti,

    “Hesap etmek zor. Yani herhalde 40 sene diyelim mi. 40 senedir hiç yüz yüze gelemedik evet. Olmadı. Kısmet olmadı. Çünkü dediğim gibi semtlerimiz ayrı, oynadığımız oyunlar ayrı, benim yaklaşımı ayrı, onun yaklaşımı ayrı. Ama herhalde birbirimize karşı iyi duygular vardır. Ne adamdı o demedi, ben de ne kadındı o demedim tabiyatıyla. O bakımdan güzel. Kırk sene sonra ilk defa bir araya geleceğiz ve kızımın bu hülyası gerçekleşmiş olacak. Şuanda bile ağlayabilirim. Neyse ağlamıyorum da duygulandım. Elvandan ötürü. Çok sevdiğim bir varlık. Bundan sonra inşallah bir araya geleceğiz demektir.”

  • Bakan Avcı: “100 sene öncesinde de bunlar var”

    Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı, “Roni Margulies okumakta her zaman zorlanıyorum, kusurumuza bakmasın Roni Bey. Korkunç Türk, Batı’nın gördüğü Türk adı altında bir kitaplaştırdı bunu. Burada birkaç örneğini verdiği şeylere baktığınız zaman şu karikatürlerin kendisini kapatıp alttaki yazıyı okusanız sanki bugünün Türkiye’sine ilişkin bir sahne varmış gibi anlarsınız. Bir sene önceki şeylerde bile aynı önyargılar, aynı stereotipler, klişe tipler buralarda. 100 sene öncesinde de bunlar var” dedi.

    Kültür ve Turizm Bakanı Avcı, Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi’nde katıldığı bir televizyon programında yaptığı açıklamada, “Başta Rusya ile uçak krizden kaynaklanan sıkıntı olmak üzere peş peşe gelen pek çok olumsuz gelişme nedeniyle 2016 turizm bakımından maalesef iyi bir yıl olmadı. Bunu besleyen faktörlerden bir tanesi de zaman zaman Ankara’da, İstanbul’da, başka vilayetlerimizde de ortaya çıkan terör saldırıları ve bunların dış dünyaya yansıtılma biçimleri. Bakın terör global bir olgu; yani sadece Türkiye’de olup bitip bir şey değil, terörden bütün dünya mustarip. Almanya’da da terör saldırısı oluyor, Fransa’da da, Paris’in göbeğinde de terör saldırısı oluyor, İspanya’da da terör saldırısı oluyor, Belçika’da da terör saldırısı oluyor. Ama dikkat ederseniz bununla ilgili haberler maalesef Türkiye’deki olayların veriliş biçimi kadar olmuyor” ifadelerini kullandı.

    “Maalesef derken niye onlar bizim kadar değil, biz niye bu kadar öne çıkartılıyoruz anlamında söylüyorum” diyen Avcı, “Niye bizde olup biten terör olayları diyelim Belçika’da, Almanya’da, Fransa’da olanlardan sanki çok daha fazlaymış ve çok daha kapsamlıymış, çok daha riskliymiş ve dolayısıyla Türkiye bütün bunlardan daha riskli bir ülkeymiş gibi bir algı oluşturulmak için bu kadar gayret gösteriliyor? Bunun arkasında sistematik bir dezenformasyon çabası var. Bu kendiliğinden olup biten bir şey değil, bunu biz Gezi olaylarından beri biliyoruz. Bakın şu anda Amerika’nın pek çok şehrinde gösteriler yapılıyor. Daha önce Fransa’da kitleler Champs-Élysées’de bile polisle çok şiddetli çatışmalar yaşadılar, Almanya’da Hannover’daaynı şekilde, Hamburg’da çatışmalar oldu gençlerle veya muhalif gruplarla polis arasında. Ama hiçbiri bizim Gezi olaylarında olduğu gibi canlı yayınlarla bütün dünyaya servis edilmedi, edilmiyor. Bunun arkasında farklı amaçlar da var. Ama Türkiye bütün bunlara rağmen turizmde inşallah 2017’de, 2018’de bugün olduğundan çok daha iyi noktalara gelecek. Çünkü her alanda mukayeseli üstünlüğümüz çok açık. Turizm altyapımız, hem fizikî altyapımız hem beşerî altyapımız gerçekten uluslararası rekabette çok güçlü. Fiyat avantajı da öyle, ürün çeşitliliği de öyle, dolayısıyla biz bunları aşarız” açıklamasında bulundu.

    “Batı medyasındaki mesela karikatürlere falan bakın bunların çok benzerlerinin 100 sene önce yine Türkiye’ye yönelik olarak Sultan Abdülhamit üzerinden yapıldığını görürüz”

    Bakan Avcı, konuşmasına şöyle devam etti:

    “Ama son dönemde, özellikte 15 Temmuz sonrasında sanki Türk halkı bir bütün olarak demokrasiyi savunmak için sokaklara çıkmamış, sanki gerçekten o gece bir destan yazılmamış gibi çok farklı biçimlerde yansıtılıyor. Bunda tabii FETÖ, Fetullahçı Terör Örgütü’nün dış uzantılarının ve buradan kaçan uzantılarının yurt dışında yaptıkları propagandaların da ve sızdıkları lobi faaliyetlerinin de etkisi var, bunu da biliyoruz. Ama onun dışına da, bakın yıllar önce Tiananmen Meydanı’nda Çin’de bir delikanlı bir tankın önünde durdu ve o bir fotoğraf karesi olarak işte Çin’deki demokrasi mücadelesinin sembolü olarak yıllarca servis edildi. 15 Temmuz gecesi öyle bir kişi, iki kişi değil, Türkiye’nin her yerinde binlerce, onbinlerce, yüzbinlerce insan tankların önüne çıktı. Tankların üzerine çıktı demokrasisini, meşru hükûmetini, devletini savunmak için olağanüstü bir demokrasi mücadelesi verdi. Ama ne yazık ki dünya medyasında maalesef o Tiananmen Meydanı’ndaki Çinli genç kadar bile takdir ve takdim edilmedi. Bunda bizim de kusurumuz olabilir, yani biz de Türkiye olarak hem devlet olarak hem sivil toplum kuruluşları olarak bizi yurt dışında tanıtmak konusunda yeterince başarılı olmamış olabiliriz, bizim de bu konuda zaaflarımız var. Ama onun dışında bir kasıt da var. bakın özellikle 15 Temmuz’dan sonra Batı medyasında, Batı medyasının da üstelik böyle nesnel yayıncılık yaptığı iddiasında olan anlı şanlı kurumlarında çok ciddi bir Türkiye aleyhtarı kampanya yürütülüyor, ama Türkiye üzerinden yürütülmüyor Cumhurbaşkanı üzerinden yürütülüyor, sanki kişisel bir sorunmuş gibi. Biz sorunun Recep Tayyip Erdoğan meselesi olmadığını, asıl dertlerinin Türkiye’yle olduğunu tarihi tecrübemizle biliyoruz. Tarihi tecrübe derken neyi kast ediyorum? Bakın bugün o Türkiye aleyhtarı yayınlar yapan Batı medyasındaki mesela karikatürlere falan bakın bunların çok benzerlerinin 100 sene önce yine Türkiye’ye yönelik olarak Sultan Abdülhamit üzerinden yapıldığını görürüz. Şimdi o döneme ilişkin olarak Roni Margulies okumakta her zaman zorlanıyorum, kusurumuza bakmasın Roni Bey. Korkunç Türk, Batı’nın gördüğü Türk adı altında bir kitaplaştırdı bunu. Burada birkaç örneğini verdiği şeylere baktığınız zaman şu karikatürlerin kendisini kapatıp alttaki yazıyı okusanız sanki bugünün Türkiye’sine ilişkin bir sahne varmış gibi anlarsınız. Bir sene önceki şeylerde bile aynı önyargılar, aynı stereotipler, klişe tipler buralarda. 100 sene öncesinde de bunlar var.”

    “Michael Rubin adlı adam ki FETÖ örgütünün iltisaklı, bağlantılı, yönlendirmeli olduğu bazı uluslararası kuruluşlara mensubiyetini de herkes bilir”

    Bu oyunun tarihsel arka planını da bildiklerini aktaran Bakan Avcı, “15 Temmuz gecesi TV Net’teki canlı yayında da söylemeye çalıştım. O gece CNN International, BBC, New York Times’ın online versiyonu, The Guardian’ın online sayfası sanki Türkiye’de darbe muvaffak olmuş gibi, Türkiye’de sıkıyönetim ilân edildi, sokağa çıkma yasağı ilân edildi, ordu yönetime el koydu diye olmuş, bitmiş ve başarılmış bir darbe teşebbüsünden bahsediyor gibi yayınlarını neredeyse sabahın ilk ışıklarına kadar sürdürdüler. Onlar bu yayınları yaparken Türk televizyonları canlı yayında bütün Türkiye’de, ama özellikle Ankara ve İstanbul’da meydanlarda, hava meydanında binlerce, yüz binlerce insanın nasıl demokrasi mücadelesi vermek için sokaklara çıktığını canlı yayında gösteriyordu. Ama onlar yayınlarında sanki bunlar hiç yokmuş gibi, sanki askerî darbe başarılı olmuş gibi yayın yapmaya devam ettiler. Bunun arkasında yatan zihniyetin en çarpıcı örneklerinden bir tanesi de Michael Rubin adlı adam ki FETÖ örgütünün iltisaklı, bağlantılı, yönlendirmeli olduğu bazı uluslararası kuruluşlara mensubiyetini de herkes bilir. Bu adamın Nisan ayında yazdığı makalede de var; yani darbe teşebbüsünden 3 ay önce bu adam Türkiye’de bir askerî müdahale olursa ne yapmak gerekir, nasıl yapılır, darbeden sonra kimlere nasıl, ne tür cezalar verilir? Batı kamuoyu ve başta Amerikan yönetimi olmak üzere diğer yöneticiler böyle bir darbe teşebbüsünü kınarlar mı, yoksa sadece retorik bir açıklamayla mı geçiştirirler. Yani yazının özeti şuydu; ey Türkiye’deki darbeciler -bilerek konuşuyor adam- darbeden çekinmeyin, merak etmeyin yapacağınız darbe Sisi’nin Mısır’da yaptığı darbeden daha fazla tepki çekmeyecektir Batı kamuoyunda. Zaten ondan sonra yapacağınız şu şu hamlelerle siz bu işi Batı’da da toparlarsınız diyen, darbecilere yol gösteren makalesi vardı” değerlendirmesinde bulundu.

  • Ali Ay: “Sene sonunda hedefimize ulaşacağız”

    Bursaspor Başkanı Ali Ay, sene sonunda hedeflerine ulaşacaklarına inandıklarını belirterek, “Burada Hamza hocamıza özellikle teşekkür ediyorum. Onun katkısı çok büyük. Tüm futbolcularımız karakterli çocuklar. Çok çalışıyorlar. Bize de çok fazla iş düşmüyor” dedi.

    Bursa Fan Club tarafından organize edilen 25. Kuruluş Yıldönümü ve Cumhuriyet Balosu Almira Otel’de gerçekleştirildi. Geceye Bursa Fan Club üyelerinin yanı sıra, Bursa Cumhuriyet Başsavcı Vekili Sinan Sezer, Bursaspor Başkanı Ali Ay, Yönetim Kurulu Üyeleri Ali Ademoğlu, Yusuf Arslan, Cem Öztürk, İlyas Kocaefe, Sezer Sezgin, Bursaspor Teknik Direktörü Hamza Hamzaoğlu ve kaleci Harun Tekin eşleriyle birlikte katıldı. Gecede Bursaspor Başkanı Ali Ay, konuşmasından önce yapılan oylama ile Bursa Fan Club’un onursal üyesi seçildi.

    Oylamanın ardından konuşan Başkan Ay, Bursa Fan Club üyelerine kendisini onursal üye seçmelerinden dolayı teşekkür ederek, “Ben de artık Fan Club üyesiyim. Tüm sosyal sorumluluk projelerinde ben de kesinlikle sizlerle olacağım. Bunu özellikle belirtmek istiyorum. Maddi ve manevi her zaman yanınızdayım. Göreve geldiğimiz aşağı yukarı 10 ay doldu. Güzel şeyler yapmaya çalışıyoruz. Mali tablodan bahsetmeyeceğim. Kamuoyu biliyor. Denk bütçeyi sağlamaya çalışıyoruz. Çok az kaldı. Onu da sağladıktan sonra herhalde Bursaspor’u yönetmek çok daha rahat olacak. Biz bakın haziran ayında hocamızla oturup konuştuk. Öyle bir takım yapalım dedik ki; birlik ve beraberlik içinde ve tamamıyla oyuncular karakterli olsun. O tip futbolcular seçtik. Şu anda sizde görüyorsunuz iyi yoldayız. Lig dördüncüsüyüz. Kupada ilerliyoruz. İnşallah sene sonunda hedefimize ulaşacağız. Burada Hamza hocamıza özellikle teşekkür ediyorum. Onun katkısı çok büyük. Tüm futbolcularımız karakterli çocuklar. Çok çalışıyorlar. Bize de çok fazla iş düşmüyor. Kendilerine teşekkür ediyoruz. Yönetim kurulumuzda bazı pürüzler vardı. Onları da çok şükür düzelttik. Bundan sonra Allah’ın izniyle mayıs ayında iyi yerlere geleceğiz. Hep beraber sevinelim hep beraber üzülelim. Bunu böyle yaptıktan sonra Bursaspor’un sırtı yere gelmez. Hepinize çok teşekkür ediyorum” dedi.

  • Samsun’da bu sene 25 kişi boğuldu

    Samsun’da bu yıl şimdiye kadar 25 kişi boğularak hayatını kaybetti. 110 boğulma vakasında ise cankurtaran, vatandaşın hayatını kurtardı.

    Samsun’da bu yıl ki deniz sezonunda şimdiye kadar 25 kişi boğularak hayatını kaybetti. Boğulmaların 8’i cankurtaran hizmet alanında olurken, 17’si diğer alanlarda gerçekleşti.

    “Rüzgarlı ve dalgalı zamanlarda artık denize girilmemeli”

    Konuyla ilgili açıklama yapan Samsun Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanı Rıza Zengin, “Normal sezonu bitirdik ve toparlanma dönemine girdik. Rüzgarlı ve dalgalı zamanlarda artık denize kesinlikle girilmemesi gerekiyor. Özellikle dolgu alanları ve kayalıklı alanlarda da denize girilmemesi gerekiyor. Bizim açımızdan deniz sezonu hemen kapanmaz ama toparlanıyoruz. Şamandıraları temizleyeceğiz ve ay sonuna kadar denizlerde kontrollerimiz sürecek. Ayın 30 Eylül’de de sezonu kapatacağız. Merkezi yerdeki vatandaşlarımız yüzülebilir, kontrollü alanları biliyor fakat çevreden Samsun’a gelen vatandaşlar bu alanlara fazla dikkat etmiyor. Kuytu ve sakıncalı yerlerde boğulmalar olabiliyor. Yakakent, Alaçam Geyikkoşan, 19 Mayıs Kumcağız, Atakum sahili, Costal ve Terme Miliç’te cankurtaran hizmeti veriyoruz. Bizim hizmet verdiğimiz alanda 8 kişi boğuldu. Bizim hizmet alanımız dışında ise 17 boğulma olduğunu biliyoruz. Bizim ekiplerimiz, 110 boğulma vakasına başarılı bir şekilde müdahale ederek vatandaşların hayatını kurtarmıştır” dedi.