Etiket: Sene

  • Prof. Dr. Bilgehan Aygen: ” Hepatit C önümüzdeki 15-20 sene içinde tamamen yok edilebilecek”

    28 Temmuz Dünya Hepatit günü nedeniyle açıklamalarda bulunan Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Viral Hepatit Çalışma Grubu Başkanı, Prof.Dr. Bilgehan Aygen, “Hepatit C önümüzdeki 15-20 sene içinde tamamen yok edilebilecek” dedi.

    28 Temmuz Dünya Hepatit Günü nedeniyle Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Viral Hepatit Çalışma Grubu Başkanı, Prof.Dr. Bilgehan Aygen, açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Bilgehan Aygen, Hepatit B, Hepatit C ve Hepatit D virüslerinin uzun vadede kronik karaciğer hastalığı, siroz veya karaciğer kanserine yol açtıkları için ayrı bir öneme sahip olduklarını belirterek, ” Ülkemiz Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre ,Hepatit B Virüsü infeksiyonu açısından orta endemiste bölgesinde yer alırken Hepatit C Virüsü açısından düşük endemisite bölgesindedir. Ülkemizde Hepatit B oranı yüzde 2 -7 iken, Hepatit C oranı yüzde 1 civarında. Karaciğer nakli olan hastalarımızın %61’inde nakil nedeni hepatit B veya hepatit C’dir” dedi.

    Prof.Dr. Aygen, viral hepatitlerin 2030 yılına kadar yok edilmesinin global bir proje olduğunu kaydederek, “Ülkemizde bu konuda ciddi adımlar atılmıştır. 1998 yılından itibaren tüm yeni doğanlara ve risk grubunda bulunanlara Sağlık Bakanlığı tarafından ücretsiz hepatit B aşısı yapılmaktadır. Bu aşılama programıyla 2000 yılında yüzde 12’lerde olan yeni enfekte olgu sayısı , 2012 yılında yüzde 5’ lere gerilemiştir. Ancak yine de ülkemizde 3 buçuk milyon hepatit B hastası, 750 bin hepatit C hastası olduğu tahmin edilmektedir” dedi. Prof.Dr. Bilgehan Aygen, Hepatit B virüsünden korunmanın, Hepatit D’den de korunmak anlamına geldiğini belirterek, “Hepatit A virüsü (HAV) dünyada en sık görülen akut viral hepatit etkenidir. Ülkemiz HAV infeksiyonu epidemiyolojisi açısından orta endemisite bölgesinde yer almaktadır. Hepatit A kontamine su ve besinlerle salgınlara yol açabilen, çocukluk çağında hafif belirtilerle geçirilebilirken ileri yaşlarda geçirilmesi durumunda daha ağır seyreden ve şiddetli karaciğer hastalığıyla ölümlere yol açabilen bir virüstür. Hepatit A infeksiyonundan da aşı ile korunmak mümkündür ve hepatit A aşısı 2012 yılından itibaren ülkemizde çocukluk aşıları kapsamına alınmıştır” dedi.

    “Hepatit C 15-20 yıl içinde yok edilebilecek”

    Prof.Dr. Aygen, daha kısa süreli, daha etkin ve yan etkileri tolere edilebilir yeni oral tedavi seçeneklerinin önümüzdeki yıllarda Hepatit C infeksiyonunun seyrinde önemli değişikliklere yol açacağını söyleyerek, “Yeni ilaç tedavileriyle yüksek kalıcı virolojik yanıt oranları elde edilebilmekte ve Hepatit C Virüsü infeksiyonu neredeyse tüm hastalarda tedavi edilebilmektedir. Yapılmış olan yeni çalışmalar göstermiştir ki, HCV infeksiyonu, tanısı tedavisi ve yeni bulaşmaların engellenmesine yönelik stratejiler sayesinde, önümüzdeki 15-20 yıl içinde yok edilebilecektir” dedi.

    Prof.Dr. Bilgehan Aygen, 2016 yılı Dünya Hepatit gününde, 2030 yılına kadar hepatitleri yok etmek için, Dünya Sağlık Teşkilatı tarafından NOhep kampanyasının başlatıldığını ifade ederek, “

    Bu yıl Dünya Hepatit Günü’nün teması ‘HEPATİTLERİ YOK ET’ dir. Bu tema kapsamında özellikle düşük ve orta sosyo-ekonomik düzeyde olan ülkelerdeki olguların tanı ve tedavi olanaklarına erişmesi ana hedeftir. Bu hedef doğrultusunda 2030’da Hepatit B ve Hepatit C bulaşmış kişilerin yüzde 90’ına tanı konması ve yüzde 80’inin tedaviye ulaşmasının sağlanması planlanmıştır. Bu hedefe ulaşmak için toplumda büyük farkındalık oluşturulması, artmış tanı olanaklarının ülkenin her bölgesinde kullanıma koyulması, düzenli aşılama programlarının devam etmesi ve hatta artırılması, güvenli kan ürünleri ve enjeksiyon kullanımı gibi anahtar girişimlerin ülke genelinde uygulamaya konulması gerekmektedir. Viral hepatitleri vurgulayan her aktivite onun yok edilmesi için bir adımdır ” diye konuştu.

  • Arıcılar bu sene bal üretiminde rekor bekliyor

    Mersin’in Mut ilçesinde yağışlı havanın etkisiyle oluşan iklim koşulları arıcıların yüzünü güldürdü. Üreticiler, arıların yoğun oğul verdiğini ve bal üretiminde de rekor verim beklediklerini bildirdi.

    2017 yılının bal rekoltesi açısından bereketli bir sezon olacağını söyleyen Mut İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü yetkilileri, özellikle cağşır ve benzeri doğal bitki florasının arıcılık üzerine olumlu etki gösterdiğini, bu sebeple arılarda yoğun oğullanma görüldüğünü, bal sağım sezonunun da gerek kalite ve gerekse rekolte açısından çok verimli geçmesini beklediklerini bildirdi. İlçe genelinde yaklaşık 120 arıcının mevcut olduğunu, kayıtlı olmayanla birlikte yaklaşık 15 bin kovanda bal üretimi yapıldığını kaydeden yetkililer, bu yıl rekoltenin 100 ton üzerinde olması beklendiğini ifade etti.

    Mut’ta 3 yıldır arı yetiştiren 64 yaşındaki Mustafa Durmuş, son 7 yılın en büyük oğul çıkarma ve bal verimini beklediklerini belirterek, kovan başına 15 kilonun üzerinde bal alınabileceğini söyledi. Durmuş, 2017 yılının yağışlı ve hava şartlarının uygun geçmesinden dolayı verimli bir sezon geçirmeyi umduklarını ifade etti.

    Durmuş sözlerine şöyle devam etti;

    “Benim meslekte 30’uncu yılım. 2017 yılı bizim beklediğimiz güzel ve verimli yıllardan birisi oldu. Bu yıl uzun yıllardır görmediğimiz bir kar yağdı. Bundan dolayı bu yıl rekoltenin çok iyi olacağını düşünüyorum. Kovan başı Türkiye ortalaması 15 kilo ama bu yıl 15 kiloyu da aşacağımızı düşünüyorum. Benim kayıtlı 440 kovanım var, şuan 500’ün üzerinde kovanım oldu. Benim tahminime göre Mut’ta kayıt altında 10 bin civarında kovan var. Bunun yanında 5 bin civarında da kayıtsız amatör arıcı vardır. Yani ortalama 15 bin civarında kovan bulunmakta. Bu yıl 100 ile 150 ton arasında bal rekoltesi bekliyoruz. İlçe Tarım Müdürlüğünün görevlendirmiş olduğu Gıda Kontrol Mühendislerinin önerdiği ambalajı yapıyoruz bu ambalajla bal satıyoruz. Bu da balın sahte olup olmadığını belirliyor” dedi.

  • İki sene içinde aynı dereden 4’üncü ceset çıktı

    İzmir’in Konak ilçesinde 18 yaşındaki genç, Meles Deresi’nde ölü bulundu. Aynı dereden daha önce de 3 erkek cesedi çıkarıldığı öğrenildi.

    Olay, bugün öğle saatlerinde Mürselpaşa Bulvarı üzerindeki Meles Deresi’nde meydan geldi. Edinilen bilgilere göre, derede hareketsiz bir kişinin olduğunu fark eden vatandaşlar, durumu hemen sağlık ve polis ekiplerine bildirdi. Olay yerine gelen sağlık ekipleri, çağrılan AKS ekiplerinin yardımıyla dereye düşen şahsın hayatını kaybettiğini belirledi. Şahsın cansız bedenini çıkarmak için uğraşan AKS ekipleri, kepçe yardımıyla şahsı dereden çıkardı. Olay yeri inceleme ekipleri, üzerinden çıkan kimliğe göre şahsın 18 yaşındaki Birol Ergül olduğunu belirledi. Ergül’ün cenazesi, savcılık incelemesinin ardından otopsi yapılmak üzere İzmir Adli Tıp Kurumuna kaldırıldı. Ergül’ün kesin ölüm nedeni yapılacak otopsinin ardından netlik kazanacak.

    Aynı dereden çıkarılan 4’üncü ceset

    Aynı dereden 15 Haziran 2017’de, 22 Mayıs ve 8 Eylül 2016 tarihlerinde de 3 erkek cesedi çıktığı öğrenildi. Ergül’ün cansız bedeni ikiir sene içinde aynı dereden çıkan 4’üncü ceset oldu. Derede meydana gelen ölümler nedeniyle İzmir İl Emniyet Müdürü Hüseyin Aşkın, olay yerine gelerek incelemelerde bulundu.

  • 3 sene boyunca engelli öğrencisini resmederek sergi açtı

    Kocaeli’nin Kandıra ilçesinde görev yaptığı okuldaki spina bifida (ayrık veya açık omurga) hastası öğrencisi Sezer Yaşar’ı 3 yıl boyunca fotoğraflayan Leyla Emektar adlı öğretmen, açtığı resim sergisiyle Yaşar’ın yaşama sevincini insanlarla buluşturdu.

    8 yıl önce Kandıra’ya görsel sanatlar öğretmeni olarak atanan Leyla Emektar, öğrencisi olarak tanıştığı spina bifida hastası Sezer Yaşar’ın yaşama sevincini 3 yıl boyunca kare kara fotoğrafladı. Nagihan ve Ayhan Yaşar çiftinin ikinci çocuğu olan 15 yaşındaki Sezer Yaşar’la birlikte 3 yıl geçiren Leyla Emektar, Sezer Yaşar’ın her anını fotoğraflayarak “Sezer’in Günlüğü” adlı sergiyi açtı. Yaşar’ın hayata geldiği yer olan Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde açılan sergide, fotoğraf sanatçısı arkadaşı Hakan Tokuç ile birlikte çektikleri fotoğrafları sergileyen Emektar, Sezer Yaşar’ın diğer engellilere ve engelli ailelere örnek olmasını amaçladığını ifade etti.

    “Fotoğrafın gücüyle Sezer’in yaşamını yansıttık”

    Sezer Yaşar’ın hayatını fotoğraflama fikrini duyduğunda heyecanlandığını söyleyen profesyonel fotoğrafçı Hakan Tokuç, “Projenin topluma iyi bir mesaj verebileceğine kanaat getirdik. Fotoğrafın kendine has bir dili var ve bir gücü var. Amacımız fotoğrafın dilini ve gücünü kullanarak hem bu hastalığa haiz olan Sezer’in günlük yaşantısını dile getirmek hem de yaşam mücadelesi veren ailenin yaşamına dokunmak. Ve bu sayede katkıda bulunmak. Katkıda bulunurken de fotoğraflarla mesaj vermek” dedi.

    “Sergi, Sezer’in yaşam azmi ve enerjini gösteriyor”

    “2009’da Kandıra’ya atandı. Atandığım okulda Sezer ve ailesiyle tanıştım. 8 yıldır Sezer ve ailesiyle iç içeyiz. Son 3 yıl da bir fotoğraf projesini Sezer’in ailesiyle beraber dönüştürmeye karar verdik. Projeyi yapmak istediğimde ilk olarak Sezer’in ailesiyle bağlantıya geçtik. Aile de olgunlukla karşılayıp onay verdi. Kapılarını sonuna kadar bize açtılar. Sanki beraber yaşıyormuşçasına Sezer’in her gününü her dakikasını fotoğraflamaya çalıştık. Okulda, evde, bahçede, arkadaşlarıyla, özelinde, genelinde nasıl hareketler yaptığını, neler yapmaya çalıştığını, hangi hareketlerinde ailesinden ne kadar destek aldığını tüm bunları anlatan karelerini yakalamaya çalıştık. Projemizin de 3 yıl sürmesinin nedeni biz yaşanan her şeyi o an fotoğraflamak istedik. Sezer karne aldı ve başarılıydı, onu gerçekten karne gününde çektik. Bizim fotoğraflarımızdaki süreç, bire bir Sezer’in geçirdiği anı anlatan, hayatını anlatan, azmini, enerjisini, ailesinin arkasında çok büyük bir güç olduğunu gösteren karelerden oluşmaktadır” diye konuştu.

    “Sergiyle engeli ailelere mesaj verdik”

    Sergiyi açarak hedeflerine ulaştıklarını belirten Emektar, “Bu hedefe asıl ulaşan kişi bana göre Sezer. Çünkü bu sene Sezer, TEOG’da da çok başarılı oldu. İstediği bir okula yerleşebilecek. Bu konudaki azmini de sergimizde taçlandırdı. Hedefimize ulaştığımızı düşünüyorum. Çünkü biz burada örnek bir proje çıkarttık. Engelli çocuğu olan ailelere örnek olmaya çalıştık. Onlara, ‘Siz de böyle bir ortamda olursanız lütfen çocuğunuzu hapsetmeyin. Onun okuması için arkasından gelin. Desteğinizi verin’ mesajını vermeye çalıştık. Birçok yerde sunumumuzu yaptık, sergimizi açtık dönüşler de bu mesajın alındığına dair. Sosyal sorumluluk projemizde hedef kitlemize ulaştığımızı düşünüyoruz” şeklinde konuştu.

    “Aldığım en büyük ödül bu sergi oldu”

    Ulusal ve uluslararası fotoğraf yarışmalarında birçok derece elde ettiğini, Viyana’da Dünya Barış Ödülü’nü aldığını belirten Emektar, “Ancak benim için en büyü ödül şu an bu sergiyi açıp Sezer’in hayatını bütün ülkemize yayabilmektir” ifadelerini kullandı.

    “Yaşantım zorlu ama fotoğraflamak çok kolaydı”

    Foğoğraflar çekilirken zor olan yaşam şartlarını kolay bir şekilde fotoğrafla anlattıklarını söyleyen Sezer Yaşar ise, “3 yıl önce hiç bunlardan haberim yoktu. İlk önce annem bana bu projenin olacağını söyledi. Sonra Leyla hocamla Hakan abi geldi. Onlarla tanıştık. Sonra projeyi 3 sene boyunca büyük bir keyifle, büyük bir şevkle yaptık. Hep doğaldık, yani hiç zorlandığımı düşünmüyorum. Sonuçta yaşantım zorlu ama yaşantımı yansıtmak daha kolay. Çektiğimiz kareler birebir yaşadığım şeylerdi” dedi.

    “Benim gibi olanlara karşı bilinçli olsunlar”

    Son olarak hastalığı ve hedeflerine değinen Yaşar şöyle konuştu:

    “İnsanlar ilk önce yadırgıyorlar. Kendileri gibi olmadığımız için onlar da kendileri gibi insanları çevrelerinde görmek istiyorlar. Bu yüzden önce yadırgıyorlar ama sonra yavaş yavaş alışıyorlar. Eğitim anlamında da iyi bir Anadolu lisesine gitmek istiyorum. Tarih profesörü, spor spikerliği ya da avukat olmak istiyorum. Daha karar vermedim. İnsanların benim gibi olan hastalara karşı bilinçli olmasını istiyorum.”

    15 yaşındaki Sezer Yaşar’ın anne babası ise çocuklarının başarılı olmasının kendilerini de mutlu ettiklerini dile getirdiler.

  • Bu sene meyve bolluğu yaşanacak

    Hava sıcaklığının ve yağışların iyi gitmesi Bursa ovasındaki meyve yetiştiricilerinin yüzünü güldürdü.

    Bu sene mevsim normallerinde seyreden hava tarımda verimi artırdı. Geçtiğimiz senelerde dondan dolayı zarar eden çiftçiler, bu yıl 100 bin ton rekolte bekliyor. Geçen seneye nazaran iki kat mahsul vermesi beklenen meyve ağaçları, tüketicinin bütçesine de katkı sağlayacak.

    Gürsu Ziraat Odası Başkanı Kamil Dönmez, 2017 yılından umutlu olduklarını belirtti. Birkaç bölge dışında don felaketi yaşanmadığını ifade eden Dönmez, “Bahar iyi gitti. Çok şükür don olmadı. Gürsu bölgesi olarak sadece ufak bir bölgemizde sıkıntı yaşadık. Ancak ova genelinde sadece yüzde 1 veya yüzde 2 oranında bir kayba sebep oldu” dedi.

    Herhangi bir doğal afet yaşanmaması durumunda çiftçinin geçen seneye göre daha fazla kazanacağını söyleyen Dönmez şunları söyledi:

    “Meyve fiyatında düşüş olsa dahi çiftçi para kazanacak. Geçen sene 30 kilo meyve veren ağaçlardan bu yıl 100 kilo mahsul bekliyoruz. Dolayısıyla bu artış üreticiyi olumlu şekilde etkileyecek.”

    Tarladaki fiyatların pazara yansımadığını kaydeden Dönmez, “Hep söylediğimiz gibi tarla fiyatı pazardaki fiyatlara yansımıyor. Biz dalında armudu 1.5 liraya satarken pazarda bu fiyat 5-6 liraya çıkıyor. Şu anda bile bazı meyvelerin son zamanları olmasına rağmen, depodaki meyveler 3 lirayken, pazarda 7-8 liraya satılıyor” şeklinde konuştu.

    27 Nisana kadar don tehlikesinin devam ettiğini belirten Dönmez, çiftçinin temkinli olması gerektiğini vurguladı.