Etiket: Sen’den

  • Sağlık Sen’den yeni paketi değerlendirdi:

    Memur-Sen Manisa İl Temsilcisi ve Sağlık-Sen Şube Başkanı Mustafa Irgatoğlu, sağlıkta şiddetin önlenmesi başta olmak üzere bir dizi düzenlemeyi içeren ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulan paketin olumlu, fakat vekil ebe ve hemşirelerin kadroya geçişini içermediği için yetersiz olduğunu söyledi.

    Sağlık hizmetlerinde yaşanan şiddet olayları ve bu şiddetin sona ermesi için, Sağlık-Sen olarak büyük bir mücadele verdiklerini söyleyen Memur-Sen İl Temsilcisi ve Sağlık-Sen Manisa Şube Başkanı Mustafa Irgatoğlu, “Geçmişte yaptığımız çalışmalarla sağlıkta şiddet uygulayanların tutuklu yargılanmasını sağlayan yasal düzenlemenin hayata geçmesini sağladık ancak bir uygulama bütünlüğü sağlanamadığı için, sağlık çalışanlarına şiddet uygulayanların tutuklu yargılanması ne yazık ki uygulanamadı.TBMM’ye 30.10.2018 günü verilen ‘Sağlıkla İlgili Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nde sağlıkta şiddetin önlenmesine yönelik, 3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun Ek 12. Maddesine bir fıkra daha eklenmiştir. 3359 Sayılı Kanunun Ek 12. Maddesi’nin Mevcut hali şu şekildedir: ’Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçu, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 100 üncü maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında tutuklama nedeni varsayılan suçlardandır.Özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personel, bu görevleriyle bağlantılı olarak kendilerine karşı işlenen suçlar bakımından 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun uygulanmasında kamu görevlisi sayılır.’ Teklifle 3359 Sayılı Kanunun Ek 12. Maddesi’ne eklenecek madde ise şu şekilde:’Sağlık Kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sebebiyle kasten işlenen suçlardan şüpheli olanlar, kolluk görevlilerince yakalanır ve gerekli işlemleri yapılarak Cumhuriyet başsavcılığına sevk edilir. Cumhuriyet savcısı adli işlemleri tekemmül ettirir. Bu suçların soruşturmasında, kolluk tarafından müşteki, mağdur veya tanık olan sağlık personelinin ifadeleri işyerlerinde alınır. Bu fıkra hükmü, özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sebebiyle kasten işlenen suçlar hakkında da uygulanır.’ Eklenen düzenlemeyle; şiddete maruz kalan sağlık çalışanlarının, şikayetçi olma ya da ifadesini vermek için, karakola gitme zorunluluğunun kaldırılması ve kolluk tarafından ifadesinin çalıştığı yerde alınacak olmasıdır. Bir başka düzenleme de, sağlık çalışanına şiddet uygulayan kişi kolluk görevlilerince yakalandıktan sonra gerekli işlemleri yapılmak üzere, doğrudan Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilecek. Bu şekilde sürecin hızlanması sağlanmış olacaktır.” dedi.

    “Daha caydırıcı önlemler alınmalı”

    “Sağlıkta şiddetin önlenmesi için, daha kalıcı ve caydırıcı önlemler alınmalıdır.” diyen Irgatoğlu, “Sağlık-Sen olarak, bu yöndeki çalışma ve tekliflerimizi değişik zamanlarda kamuoyuna açıkladık. Bu tekliflerimizden bazıları; sağlık çalışanlarına şiddet uygulayanların tutuklu yargılanması, acil sağlık hizmetleri dışındaki 6 ay süreyle sağlık hizmetlerinden ücretli faydalandırılması ve sonraki sağlık hizmeti alma başvurularında bu hizmetin kolluk kuvvetleri nezaretinde verilmesidir. TBMM’ye verilen kanun teklifini, şiddetin önlenmesine yönelik iyi niyetin göstergesi ve bu yönde atılmış olumlu bir adım olarak görüyoruz. Söz konusu kanun teklifinin TBMM komisyon görüşmeleri sürecini yakından takip ederek, talep ve önerilerimizin kanun teklifine eklenmesi için çalışacağız.” ifadelerini kullandı.

    Aile sağlığı merkezi çalışanlarının yıllık izinlere yeni düzenleme

    Kanun teklifinde ayrıca aile sağlığı merkezi çalışanlarının yıllık izin sürelerine yönelik düzenlemenin de olduğunu söyleyen Irgatoğlu şunları söyledi: “Teklife göre, bir yılda kullanılabilecek izin süresi 30 gün, buna ek olarak 5 günlük kongre ve seminer izni getirilmekte. Bu izinlerin kullanılmış olması durumunda, ek 5 gün de mazeret izni kullanma hakkı veriliyor. Yapılacak başka düzenlemeyle de; evlenme, ölüm (birinci derece yakın), doğum ve emzirme hallerinde 657 Sayılı Kanun’un 4-B maddesi kapsamındaki sözleşmeli personele ilişkin izin hükümlerinin uygulanması hayata geçecek. Teklifteki bir başka değişiklikle de, sendikamızın Kurum İdari Kurul Toplantısı kazanımı olan, aile sağlığı elemanı ibaresinin, aile sağlığı çalışanı olarak değiştirilecek olmasıdır.”

  • Eğitim Bir Sen’den ‘Andımız’ açıklaması

    Eğitim Bir Sen 2 Nolu Şube Başkanı Mustafa Karataş, 2013 yılında toplumun büyük çoğunluğunun beklentileri üzerine hukuk devleti olmanın ve demokratikleşmenin bir gereği olarak andımızın kaldırılarak sivilleşme adına önemli bir kazanım elde edildiğini söyledi. Karataş, “Gerici, baskıcı, militarist, totaliter zihniyetin ürünü olan öğrenci andının kaldırılmasına, toplumsal barışın ve uzlaşının sağlanması, demokratik bir Türkiye’nin inşası adına Eğitim-Bir-Sen olarak biz de destek vermiştik. Ancak Danıştay 8. Dairesi, idarenin takdir hakkını hiçe sayarak, hukuki denetimin dışına çıkıp hiçbir pedagojik ve bilimsel verilere dayanma ihtiyacı duymadan ilköğretim okullarında “Öğrenci Andı”nı kaldıran yönetmelik hükmünü iptal etmiştir. Pedagojik veya hukuki hiçbir dayanak göremediğimiz gerekçeli kararda, ülke gerçekliği ve toplumsal mutabakat bir yana uluslararası hukuk ve anayasa dahi görmezden gelinmiştir” diye konuştu.

    Bugün sendika binasında düzenlenen basın toplantısında açıklamalarda bulunan Karataş, “Danıştay’ın vermiş olduğu kararda, temel hak ve özgürlüklerin askıya alındığı, darbe dönemi anayasalarıyla şekillenen eski Türkiye’nin ezberlerini gerekçe olarak sunmuş, hukukun evrensel ilkelerini gözardı ederek toplumsal birliğe ağır bir darbe vurmuştur. Dayatmacı, ayrımcı, dışlayıcı, Türkiye’nin taraf olduğu başta Çocuk Hakları Sözleşmesi olmak üzere birçok uluslararası sözleşmeye ve doğal hukuka aykırı, eski Türkiye’nin en önemli vasfı olan toplum mühendisliğinin tezahürü, farklılıkları yok sayan hatta zor kullanarak değiştiren, tektipleştirme politikasının esas alındığı, militarist toplum kurma özleminin ürünü olan andımızın tekrar hortlatılması sonucunu doğuracak bu kararı kabul etmediğimizi dile getiriyor; itiraz merciinin adaleti ve hukuku tesis edeceğine olan inancımızı koruyoruz” diye konuştu.

    Bu kararın ülkemizde son on beş yıldır insan hakları ve demokrasi alanında gerçekleştirilen atılımların ve kazanımlarının idarenin hukuki denetimini yapmakla yükümlü yargı mensuplarınca halen benimsenemediği ve içselleştirilemediğini gösterdiğini kaydeden Karataş açıklamasını şöyle sürdürdü; “Ne yazık ki yargıyı askeri darbelerle şekillendirilen müesses nizamın temsilcisi konumuna indirgeyen eski Türkiye alışkanlıklarının halen devam ettiği görülmektedir.

    Sayın Cumhurbaşkanı başbakan olduğu dönemde andımızın kaldırılması sürecinde şu ifadelere yer vermişti; “Andımız olarak bilinen metnin yazarı son derece tartışmalı isim olan Reşit Galip’ti. Reşit Galip Türkçe ezan zulmünün mimarlarındandır. Ayrı Reşit Galip insanları kafataslarına göre sınıflandıran sözüm ona bir bilim insanıydı. Ant uygulamasının cumhuriyetimizle uzaktan yakından ilgisi yoktur. 30’larda Hitler ve Stalin gibi toplumu formatlamak için bu tür uygulamalar yapılıyordu. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde çocukların içtimaya dizildiği, ırkçı sloganlar okunan metinler göremezsiniz.”

    Andımızın arka planında hiçbir bilimsel ve pedagojik gerekçe bulunmadığını, 1930lu yılların totaliter rejimlerine öykünmenin çirkin bir tezahürü olduğunu ortaya koyan bu tespit, bugün dahi geçerliliğini ve canlılığını korumaktadır.

    Mahkemeye göre Millî Eğitim Bakanlığı andımızı kaldırırken bilimsel bir gerekçeye dayanmamıştır. Ancak aynı Mahkeme, andımızın kaldırılmasının eğitime etkileri ya da andımızın gerekliliği konusunda hiçbir bilimsel gerekçe öne sürememiş, kararını hiçbir bilimsel veriye veya araştırmaya dayandıramamıştır. Yine kararda öğrenci andını kaldırılmasındaki eğitim biliminin gerekleri ve pedagojik formasyon ilkeleri bakımından araştırma, inceleme ve tespit yapılmadığı ileri sürülmektedir. Oysa ki kararın dayanağı kılınan Millî Eğitim Temel Kanunu ve uzun süredir uygulanmakta oluşunun arkasında eğitim biliminin hangi gereklerinin ve hangi pedagojik formasyon ilkelerin durduğu Mahkemece gözardı edilmektedir.

    Kararda andımızın “Türk Devletini ve milletini ebediyete kadar yaşatacak, çağdaş uygarlığın ve medeniyetin ortağı ve öncüsü yapacak, toplumun ve kişilerin refah, huzur ve mutluluğunu sağlayacak yeni nesillerin yetiştirilmesi olan milli eğitim sistemimizin temel amaçlarını gerçekleştirmesini içeriği itibarıyla sağlamaya yardımcı olabilecek nitelikte” olduğu gibi kerameti kendinden menkul bir gerekçeye yer verilmiş, ancak bunun neye dayanarak tespit edildiği koca bir soru işareti olarak durmaktadır.

    Milli Eğitim Bakanlığının savunmasında, Danıştay’ın söz konusu kararına adeta mesnet oluşturacak bir tarzda öğrenci andının okunmasının fiziki zorlukları dile getirileceğine, Andımız uygulamasının kaldırılmasının haklı gerekçeleri nitelikli bir şekilde yer alabilirdi. Kanaatimizce, andımızın kaldırma kararıyla ilgili olarak o dönem zarfında ortaya konulan gerekçeler, andımızın uluslararası hukuka aykırılığı, kaldırılması sonrası toplumsal barışa yapmış olduğu katkı, totaliter dönemlerin bir uygulaması olarak bugünün dünyası ve Türkiye’sine uygun olmadığı gibi gerekçeler ve de yasal gerekçeler çok detaylı bir şekilde savunmada bir manifesto gibi yer almalıydı.

    Buradan Sayın Cumhurbaşkanına ve Milli Eğitim Bakanlığına 2013’te verdikleri bu kararın arkasında durma çağrısı yapıyoruz. Bu konuda sorumluluk siyasi iradenindir. Danıştay’ın aldığı ideolojik nitelikteki bu karar öncelikle toplumsal barışa ve siyasi iradeye yönelik bir girişimdir. Bu antidemokratik ve evrensel hukuka aykırı karara tepkisiz kalınmamalı, andımızın kaldırılması kararının arkasında durulmalı, insan hakları ve demokrasi alanında elde edilen toplumsal kazanımlar kararlıkla korunmalıdır.”

  • Türk Sağlık Sen’den zam fırsatçılarına tepki

    Türk Sağlık Sen Manisa Şubesi istişare toplantısına katılan Türk Sağlık Sen Genel Başkan Yardımcısı Ümit Turhan, döviz kuru bahane edilerek yapılan zamlara karşı tepki gösterdi.

    Türk Sağlık Sen Manisa Şubesi istişare toplantısı yapıldı. Salihli ilçesindeki bir otelde düzenlenen toplantıya Türk Sağlık Sen Genel Başkan Yardımcıları Ümit Turhan, Kenan Karaçam ve Mustafa Köse, Türk Sağlık Sen Manisa Şubesi Başkanı Ali Dağlıoğlu, Manisa Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Mustafa Genç, Manisa Büyükşehir Belediyesi Sağlık İşleri Daire Başkanı Talip Akbaş ve sendika üyeleri katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başlayan toplantının açılış konuşmasını yapan Türk Sağlık Sen Manisa Şubesi Başkanı Ali Dağlıoğlu, sağlıkta şiddetin önlenmesi adına yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğine vurgu yaptı.

    Türk Sağlık Sen Genel Başkan Yardımcısı Ümit Turhan ise konuşmasında sağlıkçıların yaşadığı sorunlara dikkat çekti. AK Parti, MHP ve CHP’nin gündeme getirdiği ek gösterge ile ilgili Türkiye Kamu Sen olarak yaptıkları çalışmayı tamamladıklarını kaydeden Turhan, “Önümüzdeki süreç içerisinde siyasi partililer ile bunu paylaşacağız. Burada en önemli konu hizmetlisinden doktoruna kadar kademeli ek gösterge gösterilmesi gerekir. Bu olmadığı takdirde sadece bir kısma ek gösterge verilmesi insanları ayrıştıracak ve bizleri memnun etmeyecek” diye konuştu.

    En büyük sorunlarından birinin liyakat olduğunu ve göreve liyakatli kişilerin getirilmesi gerektiğine dikkat çeken Turhan, “15 Temmuz belası, liyakat sahibi olmayan kişilerin kayırmacılıkla, adamcılıkla ya da bir cemaate mensup olmakla başımıza geldiğini, bundan ders alınması gerektiğini defalarca söyledik. Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemine geçildiği vakit bu işlerin düzeleceğini arzuladık. Şu ana kadar bekledik. Bakanlar atandı, bakan yardımcıları atandı, genel müdürler atandı. Türk Sağlık Sen’in 100 bin çalışanı var. Bu 100 bin kişi içerisinde bakan yardımcısı, müdür, başhekim, müdür yardımcısı yapacak hiç mi adam yok. Bizim arkadaşlar devletine milletine bağlı, ülkesi için gözünü kırpmadan canını verebilen insanlardan oluşuyor. Bizi neyden sakınıyorsunuz. 15 Temmuz belasında milletimizin yanındayız diyen Türkiye Kamu Sen değil miydi? Bunun bir ödülü varsa Türk Sağlık Sen çalışanlarının da mutlaka bu görevlerde yer alması gerekir” dedi.

    Turhan, konuşmasının son bölümünde döviz kuru bahane edilerek yapılan zamlara karşı tepki gösterdi. Turhan şöyle devam etti: “Dolar arttı. Herkes kendine bu durumdan vazife çıkarıyor. Hiç dolarla alakası olmayan adam diyor ki dolar artış gösterdi ben de zam yaptım. Zam yaptıysan yüzde 25 arttı. Yüzde 25 arttır. Artışlara bakıyorsun. En düşük artış yapan yüzde 60, yüzde 70. Böyle fırsatçı bir grup var. Bunun da mutlaka çıkartılması lazım. Dolar yükseldiği gece kimler dolar aldığı açığa çıkması lazım. Türk milleti uyutulmamalıdır. İnsanların gözüne baka baka yalan söylenmemelidir.”

    Konuşmaların ardından iş yeri temsilcilerine sertifikaları verildi.

  • Türkiye Kamu Sen’den Milli Eğitim Bakanlığına Ahlat çağrısı

    Bitlis’in Ahlat ilçesini ziyaret eden Türkiye Kamu Sen Genel Sekreteri Talip Geylani, Milli Eğitim Bakanlığı’na çağrıda bulunarak, “Mümkünse ilk ve ortaokuldaki tüm öğrencilerimizi Ahlat’a bir defa getirsinler. Burayı tanımaları lazım” dedi.

    Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde görev yapan şube başkanları ile istişare toplantısında bulunmak üzere Ahlat’a gelen Türkiye Kamu Sen Genel Sekreteri Talip Geylani, ilçenin tarihi mekanlarını gezdi. Dünyanın en büyük Türk İslam Mezarlığı olan ve Anadolu’nun Orhun abideleri olarak da nitelendirilen Selçuklu Mezarlığı’nda İHA muhabirine açıklamada bulunan Genel Sekreter Geylani, Ahlat’ın önemini vurgulayarak, “Ahlat’a ilk defa geliyorum. Oldukça haz ve onur duydum. Burada inşallah yarın Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde görev yapan şube başkanlarımızla istişare toplantısı yapmak için Ahlat’a geldik. Dün Bingöl ve Muş’taydım bugün de Ahlat’tayız. Ahlat Türk tarihi ve Türk kültürü için önemli bir kilometre taşıdır. Ecdadımız Anadolu’yu Türkleştirmeden önce burada üs kurmuş. Daha sonra plan ve proje buradan yapılarak Anadolu’ya yayılmıştır. Ahlat’a karşı özel bir muhabbetimiz var. Şunu gördüm buradaki tarihi ve kültürel zenginliklerimiz çok derin ama sanırım devletimizin buraya biraz daha fazla alaka göstermesi gerekiyor. Buradan başta Milli Eğitim Bakanlığı ve Kültür Bakanlığı olmak üzere hükümetimize çağrıda bulunuyorum; Ahlat’ı yeniden Türkiye’ye kazandıralım. Biliyorsunuz Milli Eğitim Bakanlığı ile uzun süredir bir proje yapıyoruz. Türkiye genelinde bütün ilk ve ortaokul öğrencilerimize Çanakkale gezisi düzenleniyor. Buradan Milli Eğitim Bakanlığı’na çağrıda bulunuyorum, mümkünse ilk ve ortaokuldaki tüm öğrencilerimizi Ahlat’a bir defa getirsinler. Burayı tanımaları lazım. Anadolu’nun Türk yurdu olmasındaki ilk mührü buradan vurduk. Gençlerimizin ve çocuklarımızın bu şuuru kazanmasında fayda var diye düşünüyorum” dedi.

  • MALİ MÜŞAVİR SEN’den beyan ve bildirge sürelerinin uzatılması talebi

    Muhasebe Bilenler Topluluğu ile Muhasebeciler Mali Müşavirler ve Bağımsız Denetçiler Sendikası (MALİ MÜŞAVİR SEN) üyeleri, Temmuz ayı beyan ve bildirge sürelerinin uzatılmasını istedi.

    Temmuz 2018 beyan ve bildirge sürelerinin uzatılmasını talep eden Muhasebe Bilenler Topluluğu ile MALİ MÜŞAVİR SEN üyeleri, kampanya başlattı. Taleplerini Hazine ve Maliye Bakanlığına da Cimer kaydı ve elektronik postlarla üyeler adına bildiren Serkan Tavşan, taleplerinin nedenlerini ise şöyle açıkladı:

    “7143 Sayılı Af ve Yapılandırma Kanunu’nda muhasebecilerin, mali müşavirlerin iş yükünü ciddi bir şekilde artırması, 2018’in 2’nci dönem geçici vergi beyannamelerinin beyan süresinin yine Ağustos ayına denk geliyor olması, 9 günlük bayram tatili ve akabinde 30 Ağustos Zafer Bayramımız nedeniyle vergi mükelleflerinin tatilde olması ve faturaların tatil sonrası elimize geçecek olmasından dolayı bayram sonrası ilk iş gününün beyanname ve ödemeler için son gün olması nedeniyle ciddi karışıklığa ve soruna neden olabilecek durumlar ortaya çıkaracak olması, normal bir çalışma ile son gün bu kadar işin bitirilemeyeceğinin aşikar olması ve bu nedenlerle mesleki özen ve titizlik içerisinde yapılması gereken işlerin stres altında sıkışık zaman içerisinde doğru bir şekilde verilemeyeceğinin aşikar olduğu, açıklanmış olan 9 günlük tatili aileleri ile birlikte milli birlik ve beraberlik içerisinde geçirmek isteyen 1 milyona yakın meslektaşımızın talebinin yerine getirilmesi konusunda desteğinizi ve özellikle bu uzamanın tatil başlamadan açıklanarak meslek mensubunun ve işverenlerin bir nebze nefes alarak, belirsizlik olmadan Kurban Bayramı’nı geçirebilmesi konusunda desteklerinizi arz eder, saygılar sunarız.”

    Basın açıklamasında uzama talep edilen beyannameler ve uzaması talep edilen sürelere de yer verildi. Süreler şöyle:

    “Temmuz 2018 Katma Değer Vergisi Beyannamesi (31.08.2018)

    Temmuz 2018 Muhtasar Beyannamesi (31.08.2018)

    Temmuz 2018 Damga Vergisi Beyannamesi (31.08.2018)

    Temmuz 2018 BA – BS Bildirimleri (07.09.2018)

    2018 2. Dönem Geçici Vergi Beyannamesi (17.08.2018)

    Mayıs 2018 E Defter Beratları (07.09.2018)”