Etiket: Sen

  • Eğitim Bir Sen 6. Bölge toplantısı Erzurum’da yapıldı

    Eğitim Bir Sen 6. Bölge toplantısı Erzurum’da yapıldı

    Erzurum, Ardahan, Bayburt, Erzincan, Kars, Bingöl ve Muş teşkilatlarının katılımıyla Erzurum’da, yapılan Eğitim-Bir-Sen 6. Bölge Toplantısında, Eğitim-Bir-Sen Genel Sekreter Latif Selvi, Eğitimde teşvik sistemine geçilmesi gerektiğini söyledi. Aynı okulda aynı görevi yapan öğretmeler arasında ayrımcılık olmayacağını dile getiren Selvi, temel tekliflerinin kadro istihdamı olduğunu açıkladı.

    Eğitim sisteminde yapılan değişiklikler, yenilikler, yapılması tasarlanan çalışmalar ve eğitim çalışanlarının son durumlarının tartışıldığı Eğitim-Bir-Sen 6. Bölge Toplantısı Erzurum’da yapıldı. Şube başkanları, yönetim kurulları, denetleme ve disiplin kurulu üyeleri, ilçe temsilcilik yönetimleri ve kadın komisyonlarının katıldığı toplantılarda sendikal faaliyetler, yapılması tasarlanan çalışmalar, toplu sözleşme süreci, istişareler yapıldı, eğitim programları gerçekleştirildi.

    ‘Aynı okulda, aynı sıfatla görev yapan öğretmenler arasında ayrımcılık olamaz’

    Eğitim-Bir-Sen Genel Sekreteri Latif Selvi, “Yıllardır aynı şeyi söylüyoruz. Kamu görevlileri açısından aynı vazifeyi yapanlar arasında hak ve ücretlerde eşitsizlik kabul edilemez. Aynı sınıfta aynı dersi anlatan, aynı okulda aynı isim ve vasıfla görev yapan öğretmenler arasında ayrımcılık olmaz, olmamalıdır. Aksi hâlde çalışma barışı yara alır, iş verimi azalır, sözleşmeliler kendisini buruk hisseder, anayasanın eşitlik ilkesi çiğnenir, aynı işi yapan kadrolularla sözleşmeliler arasında fiili bir hiyerarşi üretilir” dedi.

    ‘Temel teklifimiz, bütün kamu görevlilerinin kadrolu istihdamıdır’

    Latif Selvi, “Sözleşmeli öğretmenlerin sorunlarına kısmi çözüm getiren, hizmet süresini 4 yıldan 3 yıla, kadroya atanma sonrası yer değişikliği talep sürelerini 2 yıldan bir yıla indiren düzenleme geçici bir çözümdür. 3+1 düzenlemesini önemli ancak yetersiz bir çözüm olarak görüyoruz. Temel teklifimiz, bütün kamu görevlilerinin kadrolu istihdamıdır. Ayrıca ücretli öğretmenlikle; emeği ucuzlatarak personel masraflarından kısıntı yapmak, mesleğin standartlarını düşürmek, eğitimin kalitesine ve öğretmenliğin statüsüne darbe vurmaktır. Sözleşmeli, ücretli, vekil, fahri gibi kamudaki bütün kadrosuz istihdam türleri kaldırılmalıdır. Çünkü hiçbir işverene ama özellikle de devlete, ucuz ve iş güvencesi olmadan çalıştırma yakışmaz. Ucuz ve güvencesiz hizmet alımı emek sömürüsüdür” açıklamalarında bulundu.

    ‘Mahrumiyet durumuna göre, Özel Hizmet tazminatı’

    Selvi, “İstihdamda güçlük çekilen yerlerde teşvik sistemi bir an evvel hayata geçirilmelidir. Eğer istihdamda güçlük çekilen yerlerde kadro istikrarı isteniyorsa bunun yolu sözleşmelilik değil, teşviktir. Biz, öğretmenlere zorunlu hizmet bölgelerinde görev yapmaları hâlinde, illerin mahrumiyet durumlarına göre ilave özel hizmet tazminatı ödenmesini öneriyoruz. İstihdamda zorluk çekilen bölgelerde kadro istikrarını sağlamanın yolu cebri uygulamalar değil, gönüllülüğü esas alan teşviki yöntemlerdir. Böylece performans da verimlilik de artar, aile bütünlüğü korunmuş olur. İstihdamda zorluk çekilen bölgelerimizin eğitimde en büyük sorunu istihdamda istikrardır. Bu bölgeler için istihdamda istikrar, kalkınmanın da anahtarıdır. Bu yönüyle de teşvike dayalı kadrolu istihdamı önemsiyor ve öneriyoruz. Mutlu, yerinden ve işinden memnun öğretmenler demek, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri başta olmak üzere, istihdamda güçlük çekilen yerlerde eğitimde kalitenin ve başarının artması demektir” şeklinde konuştu.

    ‘Okulda olması gereken çocukları dağda görmek istemiyoruz’

    Selvi, “Eğitimdeki başarı, terörle mücadelede de en etkili yöntemdir. Bu yüzden eğitim, terör örgütlerinin her zaman hedefi olmuştur. Okulda olması gereken çocukları dağda görmek istemiyorsak eğitimde teşvik sistemine geçmek zorundayız. Terör ancak eğitimle biter. Terör biterse kalkınma olur. Genç işsizliği azalır. Gençliğin enerjisi refaha, kalkınmaya, bölgenin gelişmesine harcanmış olur. O hâlde, gelin, ucuz işçilikten farksız ücretli öğretmenlik ayıbına, aileleri bölen, öğretmenin zihnini ailevi sorunlarla meşgul eden, aynı işi yapanlar arasında sosyal hiyerarşi üreten, hak ve ücretlerde haksızlıklara fırsat veren sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına son verelim. Personel sisteminde bir devrim yapalım. İş güvencesi için, eşit işe eşit ücret için, çalışma barışı için, emekte performans, hizmette yüksek kalite için, bütün kamu sistemini kadrolu istihdamda birleştirelim, adaletsizlikleri bitirelim” sözlerini kaydetti.

    ‘KPDK ile müzakere gerek’

    Latif Selvi, “KPDK Kasım ayında mutlaka toplansın.5. Dönem Toplu Sözleşme ’de 20 milyonun iradesini, beklentisini boşa çıkaran Kamu İşveren Heyeti ve hakem kurulunun ürettiği stresi azaltmak, bir kısım beklentileri karşılamak, acil temel sorunları çözmek, toplu sözleşmenin hayal kırıklığını tamir etmek için KPDK, en önemli imkân ve fırsatların başında geliyor. Bu nedenle, Mart’ta toplanması gereken ama toplanmayan KPDK, Kasım’da mutlaka toplanmalı; biriken sorunlar, konuşulması gereken meseleler müzakereye açılmalı, sorunlarımız, itirazlarımız görülmeli, önerilerimiz dikkate alınmalı, beklentilerimiz karşılanmalıdır. KPDK’da 5. Dönem Toplu Sözleşme ’de oluşan hayal kırıklığını hafifletecek bir sonuç üretimine odaklanılmalıdır

    KPDK’ya taşıyacağımız en önemli mesele, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun ürettiği sıkıntılardır. Yıllardır dikkat çektiğimiz ama bugüne kadar görülmek istenmeyen 4688 sayılı Kanun’la ilgili sorun, kaygı ve tespitlerimiz 5. Dönem Toplu Sözleşme ’de bir kez daha doğrulanmış oldu. Tekrar gördük ve yaşadık ki 4688 sayılı Kanun düzeltilmedikçe hakça pazarlık mümkün değildir. Meclis’e de hükûmete de buradan çağrıda bulunuyoruz. Gelin, toplu sözleşme kanununu da masasını da adil bir şekilde yeniden düzenleyelim; toplu pazarlık süresini uzatalım, işveren tarafının lehine olan Kamu Görevlileri Hakem Kurulu sistemini adil bir şekle sokalım, toplu sözleşme sisteminin eksik ve sıkıntılı taraflarını yeniden düzenleyelim, masadan yetkisizleri kaldıralım. Gelin, sendikal hayat üzerindeki yasakları kaldıralım; memursuz siyaset çarpıklığına, grevsiz toplu sözleşme adaletsizliğine son verelim. Buradan bir kez daha vurguluyorum. Grev hakkı toplu pazarlığın, siyaset hakkı vatandaşlığın temel bileşenidir. Bu nedenle, toplu pazarlığa grev hakkını, siyasete memur katkısını kazandırmalıyız” dedi.

    Eğitim-Bir-Sen Erzurum 2 No’lu Şube Başkanı Mustafa Karataş, Ardahan, Bayburt, Erzincan, Kars, Bingöl ve Muş teşkilatlarının katılımlarından dolayı, Erzurum ilinin coğrafi özelliklerini tanıttı. Tarihi anlamda zengin olan Erzurum’un yetiştirdiği devlet adamları, alim ve sanatçılar açısından zengin bir şehir olduğundan bahsetti. Erzurum şehrinin, Cumhuriyet öncesi, ve sonrasında bir çok ilklere ve yeniliklere imza attığını da vurguladı.

    Erzurum’da, yapılan Eğitim-Bir-Sen 6. Bölge Toplantısında, Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Kadın Komisyonları Başkanı Sıdıka Aydın ise “Omuzlarımızda tarihi bir sorumluluk var. Kadın erkek demeden bir yol yürüyeceğiz. İhtiyacımız olan bilgi, birikim ve donanım, bu sebeple elimizde kalem ve defter ile şubelerimizin öğretmeni olmak için birlikte güçlenmek için burada öğrenci olmaya geldik” dedi.

    Konuşmaların ardından, Tarkan Zengin, Sait Ercan ve Nevzat Öylek, Eğitim-Bir-Sen’in tanıtım sunumlarını gerçekleştirdi.

  • Şehit-Gazi Sen il başkanları toplantısı Ankara’da yapıldı

    Şehit-Gazi Sen il başkanları toplantısı Ankara’da yapıldı

    Gazi, Gazi ve Şehit Yakınları ile Tüm Vatansever Kamu Görevlileri Sendikaları Konfederasyonu (Şehit-Gazi Sen) İl başkanları toplantısı, Ankara’da yapıldı.

    Ankara’da bir otelde gerçekleşen başkanlar toplantısında Sendika Genel Başkanı Fatih Ocak, 45 bin şehit ve gazi yakınının kamuda görev yaptığını belirterek bunun devletin kendileri ile büyük bir kucaklaşması ve dayanışma örneği olduğunu dile getirdi.

    Türkiye’nin dört bir tarafından gelen il başkanlarının yoğun katılımı gösterdiği 1. Genişletilmiş Başkanlar Kurulu toplantısına Erzurum Şube Başkanı Bilgihan Karakoç da katıldı.

  • ‘Bir Kuşta Sen Barındır’ sloganıyla kuşlara ev yaptı

    ‘Bir Kuşta Sen Barındır’ sloganıyla kuşlara ev yaptı

    Soğuk havaların yaklaşması ile birlikte doğadaki kuşları unutmayan Oltulu mobilya ustası Adem Kaya, ‘Bir Kuşta Sen Barındır’ sloganı ile yola çıkarak tahtadan yapmış olduğu rengarenk kuş yuvalarını ormanda ağaçlara astı. Kaya, bu kampanyanın, alınan kuş yuvaları ile ormanda kendi ismini yaşatmanın, aynı zamanda bir kuşu barındırmış olmanın imkanını sunduğunu söyledi.

    Erzurum’un Oltu ilçesine bağlı Sanayi sitesinde 20 yıllık mobilya ustası Adem Kaya, “Soğuk kış şartları yaklaşırken kuşların çok zor günler geçirdiğini ve de bir çoğu bahara çıkamadığına şahit oluyoruz. Bende kuşlar yaşasın diye kuş yuvası yapmaya karar verdim. Bu kuş yuvalarından alıp kendi isimlerini yazıp ormana asabilirler veya bu kuş yuvalarından kişilerin isimlerine bizlerde asabiliriz. Yapmış olduğum birkaç yuvayı Kırdağ ormanında getirip ağaçların dallarına astık, inşallah burada birkaç kuş barınır” diye konuştu.

    Bu duruma destek veren arkadaşları ise, “Adem arkadaşımızı yapmış olduğu kuş yuvalarından bir tane aldım getirdik ormanda astık önümüz kış bir kuşa yuva olabileceksek ne mutlu bize. Kafesi getirdik kuşlar için ormana astık kuşlar soğuktan donuyorlar kuşlar yaşarsa biz seviniriz” dediler.

  • Türk Diyanet Vakıf Sen Genel Başkanı Erzurum’da

    Türk Diyanet Vakıf Sen Genel Başkanı Erzurum’da

    Türk Diyanet Vakıf-Sen Genel Başkanı Nuri Ünal bir dizi temaslarda bulunmak üzere geldiği Erzurum’da il ve ilçe müftülükleri başta olmak üzere çeşitli STK ve Erzurum da bulunan din görevlileri ile bir araya geldi.

    Türk Diyanet Vakıf-Sen’in Türkiye Kamu-Sen Konfederasyonu’na üye Diyanet İşleri Başkanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğü çalışanlarının ortak, ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve menfaatlerinin korunması ve geliştirilmesi için 2001 yılında kurulmuş bir sendika olduğunu belirten Ünal, “Sendikamız; çalışanların hak ve menfaatlerinin korunması yanında, yeni hakların alınması için de çalışmaktadır. Sadece üyelerimizin değil, bütün kamu çalışanlarının problemlerinin giderilmesi için çaba sarf etmektedir. Aynı zamanda, ülkemizdeki ve dünyadaki gelişmeleri de yakından takip ederek, düşüncelerini üyeleri ve kamuoyuyla paylaşmaktadır.

    Önceliğimiz; Devletimizin ve milletimizin birliği bütünlüğü ve geleceğidir. İstiklal ve istikbalimizin sembolü ay yıldızlı al bayrağımızın nazlı nazlı dalgalanmasıdır. Ezanlarımızın beş vakit gök semalara okunmasıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı ve Vakıflar genel Müdürlüğü gibi güzide iki kurumumuzun her alanda en üst seviyede olmasıdır. Çalışanlarımızın huzuru, mutluluğu, üretkenliği ve refahıdır” diye konuştu.

    Türk Diyanet Vakıf-Sen’in ilkeli, kararlı ve ahlaklı bir sendikacılık yaptığın dile getiren Ünal, “Sendikacılığı hizmette yarış olarak görmektedir. Yetkili olmamasına rağmen her alanda etkin ve etkili bir sendikadır. Kamu çalışanları arasında huzurun ve verimliliğin olması için; atama, nakil ve görevde yükselmede kamu çalışanlarının liyakat, ehliyet, bilgi, beceri ve adalet anlayışı içerisinde istihdam edilmesi gereklidir. Hak eden çalışanın hak ettiği yere, kendi hakkıyla gelebileceği bir sistemin oluşması mutlaka sağlanmalıdır.

    İki üye fazla olsun diye; insani, vicdani ve ahlaki hiçbir değer tanımadan sendikacılık yapanlar, hem sendikal harekete hem de hak arama mücadelesine ihanet etmektedirler. Siyasi veya idari baskı yaparak sendikacılık yaptıklarını zannedenler, şunu unutmasınlar ki vebalden ve kul hakkından kurtulamayacaklardır. Böyle bir anlayışı asla ve asla kabul edemeyiz. Özellikle de Diyanet ve Vakıf hizmetleri kolunda faaliyet gösteren sendikalar, ahlaklı, vicdanlı ve örnek bir sendikal çalışma yapmakla mükelleftir. Türk Diyanet Vakıf-Sen olarak; kurulduğumuz günden itibaren bu anlayış içerisinde faaliyetlerimizi yürütmekteyiz ve bu ilkelerden asla taviz vermeden mücadelemiz devam edecektir” diye konuştu.

    1 Ağustos 2019 tarihinde hükümet ile kamu çalışanları arasında 5. dönem toplu sözleşme görüşmelerinin başlayacağı hatırlatan Ünal, “27. yılını kutladığımız Türkiye Kamu-Sen ve Türk Diyanet Vakıf-Sen; kamu görevlilerinin geçmiş dönem kayıpları, enflasyondan kaynaklı zararlar, ekonomik gelişmeler ve aylık zorunlu harcama tutarlarındaki değişimi de dikkate alarak belirlediği gerçekçi taleplerle, 4688 sayılı Kanunun verdiği yetkiye dayanarak, toplu sözleşme görüşmelerindeki yerini alacak, kamu görevlilerinin ve emeklilerin haklarını sonuna kadar kararlılıkla savunacaktır.” dedi.

    24 Haziran 2018 tarihinde gerçekleştirilen seçimler öncesinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın öğretmen, polis, hemşire ve din görevlilerinin ek gösterge rakamlarının 3600’e yükseltileceğini ifade ettiğini söyleyen Ünal açıklamasını şöyle sürdürdü;

    “Ancak aradan geçen bir yıllık süreye rağmen ek gösterge sözü hayata geçirilememiştir. Bir an önce Ek Gösterge sorunu herkesi kapsayacak şekilde düzenlenerek yürürlüğe girmelidir.

    Kamu görevlilerinin çalışırken elde ettiği ücret ile emekli olduğu zaman alacağı maaş arasındaki uçurumu kapatmak, özellikle emekli kamu görevlilerini yoksulluk sınırında yaşamaktan kurtarmak amacıyla, memur maaşını oluşturan bütün kalemler, emekli keseneğine dâhil edilerek, yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi, her çalışanın eline geçen ücret ile orantılı emekli maaşı almasının sağlanması gerekmektedir.

    Kamu kurum ve kuruluşlarında, çalışma barışının, birlik, dayanışma ve verimlilik artışının sağlanması için en temel gereklilik, tarafsızlık ve liyakat ilkelerinden vazgeçilmeden hak eden memurun hak ettiği göreve gelmesidir.

    15 Temmuz hain işgal-darbe girişimi başta olmak üzere, yaşanan acı tecrübelere karşın kamuda liyakatin sağlanması adına herhangi bir adım atılmaması da düşündürücüdür. Mülakatlarda adalet ve liyakat anlayışı yerine başka şeylerin devreye girmesi asla kabul edilemez. Kamu görevlilerinin, bizden-bizden olmayan gibi ifadelerle ayrıştırılmasının, sendika üyeliğine göre değerleme yapılmasının son bulması elzemdir. Kamuda bir takım siyasi çevrelere yakın olmak, çalışanın eğitim düzeyi, performansı ve kişiliğinin önüne geçmemelidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının idarelerinin tarafsızlığının sağlanmasının; adil bir sınav ve atama sistemi ile çağdaş bir yönetim anlayışının oluşturulmasından geçtiği bilinmeli, özellikle yönetici atamalarında yazılı sınava dayalı adil, şeffaf ve tarafsız bir sistem oluşturulmalıdır. Taraflı değerlendirmelere açık mülakat sınavı uygulamasından bir an önce vazgeçilmelidir. Kişilere veya kuruluşlara değil, sadece ve sadece Büyük Türk Devletine ve milletine sadakat aranmalıdır.

    Kamuda iş güvencesini zayıflatan, her türlü baskı ve istismara açık bir yapı arz eden 4/B sözleşmeli, vekil imam-hatip, müezzin-kayyım ve fahri Kur’an Kursu Öğreticileri gibi güvencesiz istihdam modelinin kaldırılarak isteyen personelin kadroya geçirilmesi sağlanmalıdır. Son Kanun değişikliğiyle; sözleşmeli personel arasından 4+2 sürelerinin 3+1 olarak değiştirilmesi bir kazanım olsa da sorunu kökten çözecek bir uygulama olmamıştır. Özellikle Diyanet İşleri Başkanlığı’nda; 2018 öncesi ve sonrası olarak, 4/B çalışanlar arasında bile ayrımcılık yapılmıştır. Hak ve sorumluluklarda eşitlik, aile birliğinin sağlanması ve adaletin bir gereği olarak istisnasız tüm 4/B sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi geciktirilmeden sağlanmalıdır. Bu bütçeye ek bir külfet de getirmeyecektir.

    Kamuda liyakat ilkesinin bir gereği olarak, Yardımcı Hizmetler Sınıfına dahil personel bir defaya mahsus olmak üzere Genel İdari Hizmetler Sınıfına geçirilmeli, bu yolla kamu görevlilerimiz arasında oluşan adaletsizlikler giderilmeli, herkesin eğitim seviyesinin gerektirdiği kadro derecesine yükselmesi sağlanmalıdır.

    2002-2018 yılları arasındaki ekonomik büyüme, enflasyon rakamları ve refah payı hesaba katıldığında kamu görevlilerin ve emeklilerin maaşlarının olması gerekenden yarı yarıya daha düşük kaldığı görülmektedir. Bu itibarla, maaşlara hem oransal hem seyyanen artış yapılmalı, her yıl yapılacak artışlara ilave %3 oranında ekonomik büyüme ve refah payı verilmelidir.

    Çalışanlarımızın üzerindeki vergi yükü sürekli artmaktadır. Yılın ilk aylarında bir üst kazanç dilimine geçmekte ve ödedikleri gelir vergisi oranı %15’ten %20’ye çıkmaktadır. Bu nedenle vergi dilimleri nedeniyle kamu görevlileri üzerinde oluşan vergi yükünün hafifletilmesi için gerekli tedbirler alınmalıdır.

    Ülkemizin ekonomik imkânlarının, siyasi ve politik gelişmelerin ve memurumuzun içinde bulunduğu durumun farkındayız. Ancak, toplumun belirli kesimlerine vergi, prim ve ceza afları ile kamu alacaklarından vaz geçilirken, kamu çalışanlarının da ekonomik sorunlarını çözecek düzeyde bir artış yapma zorunluluğu bulunmaktadır.

    Diyanet ve Vakıflar çalışanlarımızın; lojman, Mesleki Bilgiler Seviye Tespit Sınavı, yer değişikliği, izin işlemleri, engelli çalışanlarımızın problemleri, karşılaştıkları baskı ve mobing gibi her türlü iş ve işlemlerle ilgili konularda Sendikamız, üreten, yol gösteren ve hak ettiğini alan bir anlayışla var gücüyle çalışmaktadır.

    Topluma önderlik ve öncülük yapan, Yüce Dinimiz İslam’ı anlatan, öğreten ve örnek olan Diyanet çalışanlarımız önemli görev yapmaktadırlar. Bu görevlilerimizi çalışma hayatında karşılaştıkları işleriyle ilgili olarak, siyasetçilerin, sendikaların veya sözde hatırlı kişilerin kapısına göndermek asla ve asla kabul edilemez. Bunun önüne geçmek başta Kurum yöneticilerinin asli görevidir. Hak arama için kurulan sendikalar da buna destek olmalıdırlar. İnsan onuruna yakışmayan davranış olan, bizim sendikaya üye olursan işin olur anlayışından vaz geçilmelidir. Çözüm bellidir ve her zaman ifade ettiğimiz gibi; liyakat, ehliyet, hak edenin hakkını teslim ve Yüce Allah’ın emrettiği gibi “işi ehline vermek ve adaletle hükmedebilmektir”.

    Türk Diyanet Vakıf-Sen olarak; Diyanet ve Vakıflar çalışanlarının onurlu, mutlu, üretken ve huzurlu çalışma ortamlarının tesisi için, ahlaklı bir sendikal anlayışla mücadelemize yılmadan, yorulmadan devam edeceğiz.”

  • Eğitim-Bir Sen ve Genç Memur Sen’den Yazar- Öğrenci Buluşmaları Konferansı

    Eğitim-Bir Sen ve Genç Memur Sen’den Yazar- Öğrenci Buluşmaları Konferansı

    Eğitim-Bir-Sen ve Genç Memur Sen’in birlikte düzenledikleri ve Genç Memur Sen in “Bir Bilenle Bilge Nesil” projesi kapsamında ikincisini düzenledikleri öğrenci yazar buluşmasına ilgi büyüktü.

    İl Milli Eğitim Müdürü Salih Kaygusuz’un da katıldığı programa merkez ilçe müdürleri, il milli eğitim müdür yardımcıları, sivil toplum kuruluşu başkanları okul müdürleri, öğretmenler ve çok sayıda öğrenci katıldı. Konferansın konuğu yazar, araştırmacı, gazeteci Mehmet Doğan oldu.

    Doğan, “Batılılaşma İhaneti” adlı kitap üzerine yaptığı konuşmada, “Kendi değerlerimize sahip çıkarak modern ve çağdaş olabiliriz. Modernlik ve çağdaşlık kimliğimizden sıyrılarak olmaz o zaman kimliksiz kalırız. İnsanı kimlikli bir varlık kılan kendisine ait değerlerdir. Bunlara sahip çıktıkça insan olarak vardır ve varlığını koruyabilir aksi halde diğer canlılar gibi biyolojik bir varlıktır. Kitap; okuyanın kafasını karıştırıyor, sorular sorduruyorsa kişiyi okumaya ve araştırmaya sevk eder. Ben kitaplarımı yazarken bunu düşünerek ve kimsenin demediğini yazarak kitap yazıyorum ve okuyorum.” dedi.

    Daha sonra öğrencilerin sorularını cevaplayan Doğan, öğrencilerin kitaplarını imzaladı.

    Konferansta Genç Memur Sen Başkanı Selim Işık ve Eğitim-Bir-Sen 2 nolu Şube Başkanı Mustafa Karataş’da birer konuşma yaptılar.