Etiket: semra özal

  • Özal’ı eşi zehirledi!

    Özal’ı eşi zehirledi!

    Ergenekon davasının gizli tanığı tuhaf bir iddia ortaya attı. Özal davasına bakan mahkemeye gönderilen iddia dosyaya alındı: “Özal’ı, uygunsuz fotoğraflarıyla şantaj yapılan eşi Semra Özal zehirledi. Uygunsuz fotoğrafları vardı…”

     

    8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümüyle ilgili açılan davanın dosyasına Ergenokan davasının gizli tanığı ‘Selçuk’un, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdiği dilekçe girdi. Dilekçede, “Turgut Özal’ı, Semra Özal’ın zehirlediği” ifadesi de yer aldı.


    Hukukçuların adil yargılama ilkesine aykırı olduğu iddiasıyla eleştirdiği gizli tanık ifadelerine dayanan dava dosyasında ilginç iddiaların yer aldığı ifade 5 Aralık 2012’de İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. 10 sayfalık dilekçe, el yazısının tanınmaması için mahkemece bilgisayara aktarıldı. Dilekçede şu iddialar yer aldı:

    MGK, CIA, MOSAD…

    “Savaş isimli şahıs bana, Turgut Özal’ın ölümünün zehirlenme yoluyla düzenlenen planlı bir suikast olduğunu, Semra Özal’ın bir takım kişilere uygunsuz beraberlikleri, bilgi ve görüntüleri kullanılarak şantaj yaptırıldığını, bu olayın içerisinde kendisinin de yer aldığını, hatta suikast işinin MGK’da yer alan birçok komutanın yönlendirmesiyle Teoman Koman’ın, MİT ve JİTEM’de yetkilendirilerek gerçekleştiğini, olayın CIA ve MOSSAD’ın bağlantı ve katkılarıyla yapıldığını, aynı şekilde güvendiğimiz İrfan, Ahmet ve isimlerini net bilmediğim 3-5 kişilik arkadaş grubu ortamında söyledi.”


    Savaş Yarbay demiş ki…
    “CIA ve MOSSAD yardımının orada bulunan Ahmet ismindeki arkadaşın ‘Bu nasıl iş MOSSAD, CIA var’ demesi üzerine Savaş Yarbay, ‘T.C. NATO üyesi ülkedir. Bu nedenle CIA ve MOSSAD birçok zaman ülkemiz yararına olacak operasyonlarda bizlerin hizmetinde bilgisinde çalışmıştır, çalışacaktır’ açıklamasında bulunarak tepkileri bertaraf etmiştir.”

    Behçet Oktay iddiası

    “Savaş Yarbay’dan duymuş olduğum diğer bir husus da, Ahmet Özal’a hemşerisi olan Özel Harekâtçı Behçet Oktay aracılığıyla haber gönderilmiş, 3-5 milyon dolar vermesi karşılığında Turgut Özal’ın öldürülmesine ilişkin bilgi verileceği, aile içinden de birinin bu işin içinde kullanıldığı söylenmiş. Ahmet Özal para vermeyi kabul etmeyerek, ‘Babamız normal yollardan öldü. Benim ailemin içine bu işi yapacak kimse olamaz. Siz bana kim olduğunu söylerseniz, gerekli parayı verir, bu olayı sonsuza kadar kapatırım’ demiş. Ahmet Özal’ın böyle demesi Oktay’ı rahatsız etmiş. Savaş Yarbay’a ‘Ben bu işte yokum bu iş bize zarar verebilir. Parayı verecek gibi değil’, demesi üzerine bu plandan vazgeçmişler.”

    ‘Ersöz’den duydum’

    “Ben bu hususları daha sonra 2004 yılında Ankara Ümitköy Çay yollu mevki Atabilge sitesinde bulunan bir yerde Levent Ersöz’den de duydum. Ersöz kendi yapılanmaların üstünlüğü ve istihbaratın önemini anlatmak için ‘Sizler Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yapmış kişiyi koynundaki kişiye zehirletiriz. Turgut Özal’ın karısı Semra Özal’a zehirlettik. Ona iki seçenek bıraktık ya rezil rüsva olup her şeyini kaybedecek ya da bizim istediğimizi yapacaktı’ dedi.”

    Güner ve Yamak’ın adı

    Gizli tanık Selçuk, şu iddialarda da bulundu: “Özal’ın kanı değiştirilmesi gibi bir takım delillerin yok edilmesi, suikastın yapılmasında yardımcı tim olarak yer almış. Paniği Deniz Tabip, Kemal Yamak, Aslan Güner gibi komutanlar temaslarıyla önlemiş. Ambulans ve tüm ilk yardım olanaklarını, Özal’ın ölmesi için saydığım isimlerin ayarlamış olduğunu Savaş Albay söyledi.”

    Saç telleri ve ‘Sakin ol’ tavsiyesi

    ‘Selçuk’ mahkemeye, 14 Aralık 2012 tarihinde gönderdiği 4 sayfalık dilekçede ise şunları iddia etti: “O dönem Savaş Albay’ın anlattığından emin olduğum diğer bir husus da; Özal’ın ölümünün ardından zehirlenme ortaya çıkmasın diye Semra Özal’a, zehirlenmeden önce Turgut Özal’dan temin edilen saç tellerinin verildiği. Zaman kazanmak için saç tellerini verebilirsin denilip riskin olmayacağını söylemiş, bu işin kendi kaderini de oluşturacak bir durum olduğu için sakin ve panik olmadan gelebilecek tüm sorulara soğukkanlılıkla cevap vermesi tavsiye edilerek Semra Özal ikna edilmiş.”

    VATAN
  • Özal öldürüldü katili Azerbaycan’da

    Özal öldürüldü katili Azerbaycan’da

    Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümüyle ilgili olarak eşi Semra Özal’ın savcılığa verdiği ifadede, Kartal Demirağ tarafından düzenlenen suikasti ve Özal’ın son gecesini anlattı. Semra Özal, kendisine daha önce ulaşan “şüpheli” notu da savcıya verdi. Notta, “katil”in ismi ve “Turgut Özal ölmedi, öldürüldü” yazıyordu.

     

    Semra Özal, 15 yıl önce kendisine iletilen bir notu Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümüyle ilgili soruşturmayı yürüten savcıya açıkladı.

    Üç sayfalık ifadede, şüpheli Hasan Alioğlu’nun Azerbaycan’daki adresi de yer aldı.

     

     

    “Eşim öldükten 5 yıl sonra İstanbul’da oturduğum evime, benim bulunmadığım bir sırada bir şahıs gelmiş ve şahıs kapıdaki korumalara mutlaka Semra Hanım’ı görmem lazım demiş. Dışarıda olduğumu söyleyince şimdi size verdiğim şu notu bırakmış: “Turgut Özal’ı öldürdüler, katili Azerbaycan’da. İsmi Hasan Alioğlu’dur.”

     

     

    Özal, notun kendisine iletilmesinin ardından hemen harekete geçtiğini ancak Alioğlu’nun izine ulaşılamadığını söyledi.

    Semra Özal, Turgut Özal’ın öldüğü gün yaşananları da detaylarıyla anlattı. “Kimse otopsi yapalım mı? diye sormadı” dedi.

     

     

    “Sabah 8.30 gibi kalktı, ben kahvaltı hazırlamıştım. Eşim duş aldı ve tıraş oldu, birlikte kahvaltı yapmak için yatak odasından çıktık. Salon ile yatak arasındaki hol de yürüyüş bandı, spor aletleri vardı. Oradan geçerken “bugün spor yapmayacağım. Zaten duş aldım terlemeyeyim” dedi. Arkamdan geliyordu. Bir anda bir ses duydum dönüp baktığımda eşim yüzükoyun yatıyordu. Yüzünü çevirdiğimde ağzından beyaz bir şey akıyordu.

     

     

     

    Doktor ambulans diye bağırdım. Bu sırada deniz yaver ve birkaç kişi eşimin koluna girip dışarı çıkardılar. Ambulans diye ABD’lilerin Cevdet Sunay’a hibe edilen hasta nakil aracına konuldu. Köşk’ün ambulansını sordum ‘aküsü yok’ dediler. Telsiz konuşmalarında eşimi GATA’ya götürdüklerini söylediler, sonra Hacettepe dediler. Ben de Hacettepe’ye gittim. Doktorlar önce uğraştıklarını daha sonra tüm müdahalelere rağmen vefat ettiğini söylediler. Eşimin ölümünden sonra kimse ‘otopsi yapalım mı?’ diye sormadı.”