Etiket: Sembolü

  • Zimbabve, Afkira’nın sembolü ‘Baobab Ağacı’nı EXPO 2016’ya hediye etti

    EXPO 2016’nın resmi katılımcılarından olan Zimbabve, ülkelerinden getirdikleri Baobab ağacını EXPO 2016’ya hediye etti. Zimbabve’den getirilen ağacı Zimbabve Ülke Komiseri Georges El Badaoui ile EXPO 2016 Antalya Ajansı Genel Komiseri Büyükelçi Erdoğan Kök, kule alt meydanına birlikte dikti. Badaoui, çok güzel anılar yaşadıkları EXPO 2016’ya Zimbabve’den kalıcı bir hatıra bırakmak için ülkenin simgelerinden olan baobab ağacını hediye ettiklerini söyledi.

    EXPO 2016’nın açık kaldığı 6 ay boyunca ülkelerinin botanik zenginliklerini ve kültürlerini en iyi şekilde yansıtan, gerçekleştirdikleri Milli Gün kutlamasıyla EXPO’ya renk katan Zimbabve, Antalya’ya kalıcı bir hatıra bıraktı. Ülke Komiseri Georges El Badaoui’nin girişimleriyle Zimbabve’den getirilen baobab ağacı EXPO Kulesi alt meydanına dikildi.

    Zimbabve Ülke Komiseri Georges El Badaoui ile EXPO 2016 Antalya Ajansı Genel Komiseri Büyükelçi Erdoğan Kök, toprak attıktan sonra ağaca can suyu verdi. Badaoui ve Kök daha sonra, “Bu ağaç Zimbabve tarafından EXPO 2016’ya hediye edilmiştir” yazan tabelayı çaktı. Ağaç dikim töreni sırasında Zimbabve’de ünlü bir heykeltraş tarafından yapılan Guru heykeli de ağacın yanında yer aldı. Ülke Komiseri Badaoui, Zimbabve’de bir ağaç dikimi yaparken doğanın iznini almak gerektiğini ifade ederek, heykelin dikilen baobab ağacını da koruyacağına inandıklarını belirtti.

    “Baobab, dostluğun simgesi olarak EXPO’da yaşamaya devam edecek”

    Büyükelçi Kök, Zimbabve Ülke Komiseri Georges El Badaoui’ye nazik düşünceleri için teşekkür etti. Zimbabve’nin gerek ülke bahçesinde sergiledikleri zengin kültürleriyle gerek gerçekleştirdiği etkinliklerle EXPO’ya renk kattığını ifade eden Kök, “Dikilen bu ağaç ile Zimbabve EXPO sergi alanına kalıcı bir eser bırakmıştır. Bu ağaç, EXPO sayesinde perçinlenen Tük-Zimbabve dostluğunun en önemli simgesi olarak yüzyıllar boyunca yaşamaya devam edecektir” dedi.

    Afrika’nın sembolü

    Zimbabve Ülke Komiseri Georges El Badaoui ise ağacın Zimbabve hükümetinin Türkiye’ye EXPO süresince gösterdikleri misafirperverliğin bir teşekkürü olduğunu ifade ederek şunları söyledi:

    “Bu baobab ağacı, Afrika’nın bir sembolüdür. Bu ağaç kurak iklimlerde yaşamını yüzyıllar boyunca sürdürür. Afrikalı çocuklar bu ağacın gölgesinde oyun oynar, ders çalışır. Sanatçılar çalışmalarında bu ağacı kullanır. Anneler, çocuklarına bu ağacın meyve ve yapraklarından yemek pişirir, köklerinden sağlıklı içecekler yapar” dedi.

    Badaoui, Türkiye ile Zimbabve arasında elde edilen iyi ve güçlü ilişkilerin turizm, iş ve dostluk alanlarında uzun yıllar süreceğine olan inancını da dile getirdi.

  • Sevgi Sembolü Mendiller Doğu Ve Güneydoğu’daki Güvenlik Güçlerine Gönderilecek

    Ankara’nın Kızılcahamam ilçesinde kadınlar, Doğu ve Güneydoğu’da terörle mücadele operasyonlarında görev yapan güvenlik güçlerine destek amacıyla sevginin sembolü olan mendilleri tığlayarak gönderecek.

    Kızılcahamamlı kadınlar, Doğu ve Güneydoğu’da görev yapan güvenlik güçlerine destek olmak amacıyla “Mendilimde Sevgi Var” kampanyası başlattı. Sevginin sembolü olan mendiller, kampanya kapsamında Kızılcahamamlı kadınlar tarafından tığlanarak Doğu ve Güneydoğu’da görev yapan güvenlik güçlerine gönderilecek. Kampanya tertip üyelerinden Emin Demirbaş, “Doğu ve Güneydoğu’da çok zor şartlar altında vatanımız ve birlik beraberliğimiz için mücadele veren asker ve polislerimiz her an gönlümüzde ve dualarımızda fakat bizler onlara karşı olan sevgimizi, muhabbetimizi somutlaştırmak ve bu sevgimizin bir nişanı olarak onlara ulaştırmak istedik. Annelerimizin, ablalarımızın, hanım kardeşlerimizin el emeği vererek göz nuru dökerek meydana getirecekleri madden küçük ama inşallah manen büyük hediyelerimizi Kızılcahamam’da sizler ile beraber diyerek onlara yollamak istedik. Bu kampanya ile tüm Kızılcahamam polisimiz, askerimiz ve tüm Doğu ve Güneydoğu ile buluşacak, kucaklaşacak. Çünkü biz aynı zamanda terör belasından yılmış, zarar görmüş, mağdur olmuş bölge halkına da ulaşabilmeyi, kardeşlik hukukunu gereğini yerine getirmeyi amaçlıyoruz” dedi.

  • İsmail Dede Asırlık Zahire Pazarının Sembolü Oldu

    Aydın’ın en tarihi çarşılarından biri olan ve Hasırcılar Çarşısı içinde yer alan zahire pazarının en eski çalışanı İsmail Taş, gelişen teknoloji ve yaşanan bolluğun insanları mutlu etmediğini söyledi.

    Zahire pazarında 60 yıldır çalışan Taş, “Eskiden insanların karnı aç gönlü toktu, şimdi herkesin karnı doydu ama kimsenin kalbi ve gözü tok değil” diyerek eşi öldükten sonra hayatını kuşlara adadığını söyledi.

    Antalya Akseki Ceceler Köyü’nden gençlik yıllarında iş bulmak amacıyla Aydın’a geldiğini belirten 81 yaşındaki İsmail Taş, yaklaşık 60 yıldır Aydın Zahire Pazarı’nda çalıştığını söyledi. Her şeyin değiştiği sadece İsmail Amca’nın değişmediği pazarda adeta Zahire Pazarı’nın simgesi haline gelen İsmail Taş, insanların doğal beslenmesi ve kuşların aç kalmaması için mücadele ettiğini söyledi. Bir zamanlar herkesin kendi aşını ekmeğini kendisinin pişirdiğini ancak günümüzde pek çok kişinin ne yediğinden bile haberi olmadığını belirten 81 yaşındaki İsmail Taş, sağlıklı yaşamanın temel şartının sağlıklı beslenmek ve çalışmak olduğunu söyledi. Şu anda tüketilen gıda maddelerinin bir çoğunun doğallıktan uzak ve bir sürü katkı maddesi içerdiğini belirten Taş, “Günlerce bozulmayan bir gıda maddesi sağlıklı olabilir mi? Ben halen doğal ve hiç katkı maddesi içermeyen un ve zahireler satarak insanların daha sağlıklı yaşaması için uğraşıyorum” dedi.

    “ÇALIŞARAK MUTLU OLUYOR”

    81 yaşında olmasına rağmen 60 yıl önce başladığı işine her gün gelip çalışan İsmail Taş, “8 çocuğumu bu pazarda el emeği alın teri ile çalışarak kazandığım para ile büyüttüm. Şu anda 8 çocuğumdan 4’ü hayatını kaybetti, 4’ü hayatta. 10 yıl kadar önce eşimi de kaybettikten sonra hayatımı işime ve kuşlara adadım. Her gün sabah işime gelip çalışıyorum. Un ve yem dükkanında çalıştığım için kafese koymadığım özgür kuşlarım var. Her gün onların nafakasını da veriyorum. Eskiden ekmek kazanmak ve çocukları yetiştirmek için zorunluluktan çalışıyordum. Şimdi de yalnızlığımı unutmak ve sağlıklı kalabilmek için çalışıyorum. Bu yalnızlıkta çalışmasam kesinlikle mutlu olamam” diye konuştu.

  • 84 Yaşındaki Stajyer Avukat Azmin Sembolü Oldu

    Aydın’ın Söke ve Kuşadası ilçelerinde ikamet eden ve yaklaşık 27 yıl öğretmenlik yaptıktan 1979 yılında emekli olan 84 yaşındaki Mustafa Genç, Aydın’da azmin sembolü oldu. 80 yaşından sonra 1955-56 yılında kayıt yaptırıp ekonomik nedenlerden dolayı okuyamadığı için yarım bıraktığı okulu Ankara Hukuk Fakültesi’ne yeniden başlayan Mustafa Genç 84 yaşında avukatlık mesleği için staja başladı. Genç, amacının para kazanmak ya da davadan davaya koşmak değil, gençlere örnek olmak olduğunu söyledi.

    Aynı zamanda Aydın Baro Başkanı olan ve nerdeyse torunu yaşındaki Gökhan Bozkurt’un yanında stajını yapan 1932 doğumlu stajyer avukat Mustafa Genç, sağlıktan sonra insan hayatında her kapıyı açan anahtarın ilim olduğunu belirterek “İçimde çok büyük arzuydu avukat olmak. O dönemlerde ekonomik nedenlerden dolayı okuyamadım. Ancak af gelince yaklaşık yarım asır sonra yarım bıraktığım okulumda kayıt yenileyip 84 yaşında en büyük hayalim olan Avukatlığa adım attım. Şimdi staj yapıyorum” dedi.

    “YÜZDE 90 GÖRME ÖZÜRLÜ OLMASINA RAĞMEN BAŞARDI”

    Kış aylarında Aydın’ın Söke İlçesi’nde yaşayan yazın ise Kuşadası Davutlar’da ikamet eden 1932 doğumlu Mustafa Genç, yüzde 90 görme özürlü olmasına rağmen özel aparatlarla ders kitaplarını okuyup Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olarak azmin elinden hiçbir şeyin kaçmadığını gösterdi. Gençlere örnek olmak ve azmettikten sonra başarıya ulaşılabileceğini göstermek amacıyla 80 yaşından sonra yeniden öğrenci olup üniversite okuduğunu belirten emekli öğretmen Mustafa Genç, Avukatlık cübbesini giyeceği günü dört gözle beklediğini söyledi.

    “İDEALİMDİ BAŞARDIM”

    Bugün Türkiye’de emekli olan pek çok kişinin kendisinin yanlış bulduğu emeklilik kültürü ile yaşamının geri kalan kısmını sürdürdüğünü kendisinin klasik emeklilerden olmamak için sürekli okuduğunu belirten 84 yaşındaki Mustafa Genç, çocuklarını okutup meslek sahibi yaptıktan sonra adeta yeniden hayata başladığını söyledi. Öğretmenlik yaparak 4 çocuğunu okutup büyüttükten sonra 80 yaşında yeniden öğrencilik hayatına başlayıp 84 yaşında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitiren Mustafa Genç “Emekli arkadaşları görüyorum. Pek çoğu kahve ve sokak kültürü ile yaşıyor. Ben böyle bir kültüre sahip değilim. Bir ideal uğruna okudum. 1932 yılında Aydın’ın Söke ilçesinde doğdum. Diyarbakır Öğretmen Okulu’ndan mezun olduktan sonra 1952 yılında öğretmen olup ülkenin değişik bölgelerinde 1979 yılına kadar görev yaptıktan sonra emekli oldum. Öğretmenlik yıllarında da sürekli okudum, öğrencilerime de sürekli okumayı tavsiye ettim. Öğretmenlik yaparken 1955-56 yıllarında Aydın Lisesi’ni bitirerek lise diploması aldım. 1956 yılında üniversite sınavına girip Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazandım. 2’si kız 4 çocuğum vardı. O dönemlerde yaşadığım ekonomik sıkıntılar nedeniyle üniversiteyi okuyamadım. Bakanlar Kurulu kararı ile 1971-74 yılları arasında Yunanistan Dedeağaç Vilayet Merkezi’nde de görev yaptım. 1979 yılında emekli oldum. Çalıştığım dönemde hem ev idare etmek hem çocukları okutmak hem de üniversite okumak benim için ekonomik açıdan imkansızdı” dedi.

    “59 YIL SONRA KAZANDIĞI OKULU BİTİRDİ”

    Üniversiteyi kazandığı 1956 yıllarında 137 lira aylık ile hem ev geçindirip hem de çocuklarını okutmaya çalıştığını ve o dönemde ekonomik nedenlerden dolayı okuyamadığını ifade eden Mustafa Genç, “1998 yılında af çıkınca 1956 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne yaptırdığım kayıt ile okumaya karar verdim. Birçok kişi, ‘Okuyamazsın’ dedi. Yaşlandığım için gözlerim de yüzde 90 oranında görmez oldu. Özel aparatlarla ders kitaplarını okuyup sınavları başarı ile vererek 59 yıl önce kayıt yaptırdığım okulumdan mezun oldum. Diplomamı aldım. Şimdi de avukatlık için staj yapıyorum. Belki birilerine anlamsız gelebilir ama ben çok mutluyum” dedi.

  • Mahçiçek: “Millet Olabilmenin En Önemli Sembolü Bayraktır”

    Kahramanmaraş Merkez İlçe Onikişubat Belediye Başkanı Hanefi Mahçiçek, millet olabilmenin en önemli sembolünün bayrak olduğunu belirtti.

    Başkan Mahçiçek, 28 Kasım Bayrak Olayı’nın 96. Yıldönümü dolayısıyla mesaj yayımladı. Her ferdiyle, vatan, dil ve kültür gibi kavramlarla birlikte bayrak sevgisini ruhunun derinliklerinde hisseden insan topluluklarının ancak millet olma şuuruna erişebileceğini ifade eden Mahçiçek, mesajında şu düşüncelere yer verdi:

    “Kahramanmaraş tarihinin en önemli günlerinden biri de hiç kuşkusuz 1919 yılının 28 Kasım’ıdır. Yüzyıllar boyunca kalesinde dalgalanan aziz bayrağını o gün burçlarda göremeyen kahraman, Maraş halkı adeta kahrolmuştur. Ancak Avukat Mehmet Ali Bey’in hitabı, Rıdvan Hoca’nın hutbedeki sözleri, ecdadımızı bir kez daha bayrak aşkı etrafında kenetlemiş, mübarek bayrağımız yeniden kalemizde dalgalandırılarak, Cuma namazı da gölgesinde eda edilmiştir.

    Dolayısıyla bayrak sevgisi bir başkadır Kahramanmaraş’ta ve ay yıldız bir başka nazlı dalgalanır kale burçlarımızda…

    Bu vesileyle şunu da belirtmekte fayda var. Malum olduğu üzere ülkemiz yine zor bir sürecin içerisinden geçiyor. Dört bir yanı ateş çemberi olan güzel Türkiye’mizin huzur ve güveni için bir ve beraber olmaya iri ve diri olmak zorundayız. Yani bu ülkenin evlatları olarak hepimizin ortak paydası vatan ve bayrak sevgisi olmalıdır.

    Bu anlamlı günde, Avukat Mehmet Ali Kısakürek Bey ve Rıdvan Hoca olmak üzere, Arslan Bey’i, Sütçü İmam’ı, Mıllış Nuri’yi, Çuhadar Ali’yi ve tüm milli mücadele şehit ve gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyor, kahraman şehrimizin güzel insanlarına esenlikler diliyorum.”