Etiket: Sembolü

  • Bursa’nın tarihi sembolü Tophane Saat Kulesi Azerbaycan’ın renklerine büründü

    Bursa’nın tarihi sembolü Tophane Saat Kulesi Azerbaycan’ın renklerine büründü

    Bursa’nın sembolü olan Tophane’deki 115 yıllık tarihi saat kulesi, Azerbaycan’a destek için kırmızı, yeşil, mavi renklere büründü. Tarihi şehir ile birlikte saat kulesinin Azerbaycan Bayrağı’nın renklerine büründüğü o anlar havadan görüntülendi. Sosyal medyadaki paylaşımların ardından Bursalılar ellerinde Türk ve Azerbaycan bayraklarıyla Tophane’ye akın edip hatıra fotoğrafı çektirdi, Azerbaycan’a “yalnız değilsin” mesajı verdiler.

    Ermenistan’ın saldırısı sonrası başlayan gerginlik sürüyor. Azerbaycan’ın 28 yıldır Ermenistan işgali altındaki toprakları için başlattığı operasyon devam ederken tüm Türkiye kardeşleri için tek vücut oldu.

    Bursa Büyükşehir Belediyesi de kısa süre önce restore edilen Sultan Abdülhamit Han’ın yadigarı kesme taştan inşa edilen 33 metre yüksekliğindeki tarihi saat kulesini Azerbaycan Bayrağı’nın renklerine bürüdü. Akşam saatlerinden itibaren tarihi saat kulesindeki görüntü şehrin bir çok yerinden görsel şölen oluşturdu.

    Azerbaycan’daki kardeşlerine destek ve dua için Tophane’de Osmangazi ve Orhangazi Han’ın türbelerinin bulunduğu saat kulesi önüne gelen vatandaşlar ellerinde Türkiye ve Azerbaycan bayraklarıyla poz verdi. Saygı duruşunda bulunan grup şehitler ve Türk Büyükleri için fatiha okudular.

  • Başkent’in sembolü Atakule Ukrayna bayrağının renkleriyle ışıklandırıldı

    Başkent’in sembolü Atakule Ukrayna bayrağının renkleriyle ışıklandırıldı

    Başkent Ankara’nın simgesi olan Atakule, Ukrayna’nın bağımsızlık günü sebebiyle Ukrayna bayrağının renkleriyle ışıklandırıldı.

    Ukrayna’da 24 Ağustos 1991’de kabul edilen bağımsızlığın 29. yılı kutlanırken, Türkiye’nin başkenti Ankara’nın simgesi olan Atakule Ukrayna bayrağının renkleriyle ışıklandırıldı. Çevreden geçen vatandaşlar da bu anı fotoğraflamayı ihmal etmedi.

  • Gürgen : “Yıkımlara Rize’de selin sembolü haline gelmiş olan binadan başladık”

    Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Genel Müdürü Vedat Gürgen, buralarda dere içerisinde bulunan binaların, yapılmış olan dolguların ve müdahalelerin tek tek tespitlerini yaptıklarını belirterek “Bu kapsamda yıkımlara Rize’de selin sembolü haline gelmiş olan binadan başladık” dedi.

    Rize’de 2 Ağustos’ta yaşanan selde gündeme gelen Muradiye beldesinde dere yatağına inşa edilen 7 katlı binanın yıkımı sürüyor. Rize’de, 2 Ağustos’ta şiddetli yağışın etkisiyle oluşan sel ve heyelanda en fazla zarar gören yerlerin başında merkeze bağlı Muradiye gelirken, beldeye bağlı Kömürcüler köyünde dere yatağına inşa edilen 7 katlı bina selden hasar görmüş ve bina basında geniş olarak yer almıştı. 15 yıl önce 3 katlı inşa edilen ancak ardından ilave katlarla 7 kata çıkan dere yatağındaki bina için sahipleri, ’imar barışı’ başvurusunda bulunmuştu. Tartışmalara neden olan 7 katlı bina ile ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bina arazisinin kamulaştırılarak yıkımına karar vermişti. Yıkım kararı verilen binanın yıkımına bugün başlanırken, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Genel Müdürü Vedat Gürgen, konuyla ilgili açıklamalarda bulundu.

    “Tek tek tespit ediyoruz”

    Bu yıl Ağustos ayının başında tüm Doğu Karadeniz’ etkileyen bir sel felaketi yaşadıklarını hatırlatan Gürgen “Bu sel felaketinde yaşamış olduğumuz iklim değişikliğinin büyük etkisi var. İklim değişikliği ile birlikte yağışlar normal yapış rejiminin çok ötesine geçti. Üzerinde bulunduğumuz derelerin gürül gürül çağlamasıyla insanlarımız artık sel baskınlarıyla yüz yüze kaldılar. Ağustos ayının başında yaşadığımız Muradiye ilçemizde arkamızda görmüş olduğunuz 8 katlı binada derenin taşması neticesinde altlarında görüldüğü gibi su basmıştı. Bu konunun üzerinde Çevre ve Şehircilik Bakanımızın da bize talimatları çerçevesinde biz bütün Rize’nin içerisinde bütün Doğu Karadeniz içerisinde yeni yağış rejimlerine göre uyum için en baştan çalışıyoruz. Buralarda dere içerisinde bulunan binaların, yapılmış olan dolguların ve müdahalelerin tek tek tespitlerini yapıyoruz. Bu çerçevede Artvin’den başlayarak Samsun’a kadar devam eden süreçte inşallah bu sene sonuna kadar eylem planını hazırlamış olacağız” dedi.

    “Bundan sonra derelerdeki işgallerin hepsi kaldırılacak”

    “Hem yağış rejiminin değişmesi hem de ciddi anlamda derelere müdahaleler nedeniyle ciddi seller oluşuyor” diyen Gürgen “Bu riskleri kaldırmak adına ilk önce bakanımızın talimatıyla Rize’de selin sembolü haline gelmiş olan binadan başladık. Bu binanın malikleri ilk önce bu felaketi yaşadıkları için üzülmüştür ama kendileri de ilgi ve alaka gösterdiler. Bizde kendilerine ilgi ve alaka gösterdik. Bu binanın kamulaştırılması yapıldı ve yıkımı gerçekleştiriliyor. Elbette bu bina sürecin içerisindeki tek bina değil. Bu bir başlangıç. Bundan sonra derelerdeki işgallerin hepsi kaldırılacak. Çünkü Türkiye’de değişen iklim koşullarıyla birlikte sel felaketleri yaşamak istemiyoruz. Vatandaşımız can güvenliğini sağlamak birinci önceliğimiz. Bakanımızın bu konuda çok ciddi talimatları var” ifadelerini kullandı.

    “İmar barışı konusu bir imar affı değildir”

    Genel Müdür Vedat Gürgen, dün Ayder Yaylası’na kadar çıktıklarını ve Fırtına Vadisi’nin gezdiklerini belirterek şunları söyledi:

    Fırtına Vadisi’nde 9 tane binanın kaçak olarak yapımına başlandığını gördüklerini kaydeden Gürgen “İnsanımız belki de yanlış bir yönlendirme ile imar barışı konusunu imar affı olarak anlayıp tekrardan konut yapabilme yanlışının içerisine düştü. Bugün Fırtına Vadisi’nde mühürlenen binaların ve inşaatına devam edilen binaları da gördük. Buradan vatandaşlarımıza açık yüreklilikte sesleniyorum. Kendi iyilikleri için uyarıyorum. Bu inşaatlara devam etmesinler. Bu inşaatların yıkılmasının önünde hiçbir engel yoktur. Bunlarla ilgili ciddi kararlar aldık. Kendilerinden rica ediyorum boş yere harcama yapmasınlar. Bu imar barışı konusu bir imar affı değildir.”

    “1 Ocak 2018’den itibaren aykırı yapılmış binaların hepsi yıkılacak”

    Vatandaşların yörede kaçak bina yaparak paralarını boş yere harcamamaları uyarısında bulunan Gürgen “Çünkü o binalar yıkılacak. Öyle veya böyle yıkılacaklar. Mühürlenmiş 9 tane bina vardı. Bunun başka suçlara teşkil etmemesi gerektiğini düşünüyorum. 1 Ocak 2018’den itibaren aykırı yapılmış binaların hepsi yıkılacak. Bunlar yıkılmaz düşüncelerine kapılmasınlar. Bu ayın içerisinde o binalar da yıkılacak” açkılamasında bulundu.

    Gürgen, Ordu’da yaşanan selin ardından orada da yıkımların gerçekleşeceğini kaydederek “Orada derenin içerisinde yapılmış olan bir dolgu vardı. O dolgu da kaldırılıyor” dedi.

    Binasının yıkılmasının ardından artık Rize’de yaşamayı düşünmüyor

    Yıkılan 7 katlı binada oturan bina sahiplerinden Nihat Yazıcı da yaptığı açıklamada “Duygusal anlar yaşıyoruz. Artık Rize’de yaşamayı düşünmüyorum. Başka bir yerde yeni bir hayat kurmayı düşünüyoruz. En azından şimdilik böyle düşünüyoruz, her şey nasip kısmet” ifadelerini kullandı.

  • Leylekler köyün sembolü haline geldi

    Muş’un Korkut ilçesindeki bir köyde elektrik direklerinin üzerine yuva yapan leylekler, köy sakinlerinin ilgilerini üzerlerine topladılar.

    Kapılı köyündeki elektrik direkleri üzerine yuva yapan leylekler, köylüler tarafından ilgiyle takip ediliyor. Uzun yıllardır leyleklerin köylerindeki elektrik direklerinin üzerine yuva yaptığını söyleyen Vehbi Gör, direkler üzerine yaptığı yuvalarda konaklayan leyleklerin yaşamlarını yılın belli dönemlerinde köy içerisinde sürdürdüklerini belirtti. Leyleklerin adeta köyün sembolü haline geldiğini ifade eden Gör, leyleklerle iç içe yaşamaya alıştıklarını kaydetti Gör, “Leylekler için önemli bir beslenme alanı olan Muş Ovası’ndan geçen Karasu Nehri’nin yakın olması ve yuva kuracak ağaçların yoğunluğu nedeniyle her yıl yüzlerce leylek köyümüzü tercih etmektedir” diye konuştu.

    Leylekleri yakından takip eden Cihat Çelikel adlı çocuk ise, “Yavru leylekler her gün uçmak için annelerinin gözetiminde adeta antrenman yapıyor. Köyümüzde çok sayıda leylek yuvası var. Yavru leylekler burada uçmayı öğreniyor. Biz de onları izliyoruz. Zaman zaman yere düşüp tekrar uçtuklarını görüyoruz. Köylülerin ilgisini çekiyor” dedi.

  • Öğretim Üyesi Savaş Eğilmez: “Terörün meşruiyet sembolü Kandil”

    Atatürk Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Savaş Eğilmez, son günlerde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin çok etkili bir operasyon icra ettiği Kandil’de teröristlerin yüzde 80 azaldığını ifade ederek, “Terörün meşruiyet sembolü Kandil” dedi.

    Kandil’in stratejik konumu hakkında bilgi veren Eğilmez, “Son günlerde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin çok etkili bir operasyon icra ettiği Kandil, Türkiye sınırından kara yoluyla 100 km, kuş uçuşu ise 80 km uzaklıktadır. Dağın batı etekleri Irak, doğu etekleri ise İran sınırlarındayken, çevresinde İran’ın yaklaşık 150.000 nüfuslu Piranşehir ve Irak’ın en önemli şehirlerinden biri olan Süleymaniye şehirleri bulunmaktadır.” dedi.

    ABD işgalinin Kandil’in dönüm noktası olduğunu kaydeden Atatürk Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi

    Savaş Eğilmez, “Terör örgütü PKK, Kandil’e Celal Talabani’nin desteği ile ilk kez 1992 yılında yerleşmeye başladı. Bu tarihten 2003 yılına kadar terör örgütünün bölgeye yerleşimi belli bir seyir izlerken söz konusu tarihte, ABD’nin Irak’ı işgaliyle birlikte PKK, Kandil’i ana üs haline getirdi.

    Yıllar geçtikçe terör örgütünün bölgedeki kamp sayısı 100’e ulaşırken terörist başları Murat Karayılan ve Cemil Bayık da Kandil’de barınmaya başladı. Artık terör örgütünüm insanlık dışı saldırıları burada planlanıyor, örgüte talimatlar Kandil’den gönderiliyordu. Terörist sayısı yüzde 80 azaldı. Bu güne kadar Türkiye’ye yönelik yapılan pek çok saldırı Kandil’den planlandı. Terör örgütünün Kandil talimatıyla Çukurca, Erzincan, Silvan, Hakkâri ve Dağlıca’da yaptığı saldırılarda, Türk Devleti ne yazık ki 85 şehit verdi.

    Kandil’e 2003 yılından 2017 yılına kadar yaklaşık 6000 terörist yerleşti. Son dönemde Türk Devleti’nin terörle mücadele kapsamında bölgede yürüttüğü etkin operasyonlar neticesinde Kandil’deki terörist sayısının yaklaşık 1000 dolaylarına düştüğü tahmin edilmektedir.

    Terör örgütü Kandil ve çevresinde yaklaşık 50 km karelik bir alanı kontrol ediyor. PKK’nın ana üs olarak Kandil’i seçmesinin en önemli sebebi dağın topoğrafik özellikleridir.

    Oldukça sarp bir yapıya sahip olan dağda çok sayıda mağara ve ormanlık alanlar mevcut. Kandil’de terör örgütüne ait eğitim kampları, cephanelikler ve seyyar sağlık üniteleri bulunuyor. Kandil, komuta kontrol merkezi, lojistik, eğitim kampları ve toplantı alanlarıyla PKK terör örgütü için hayati öneme sahip bir mevki.

    Türkiye sınırına 9-10 günlük yürüme mesafesinde olan Kandil’de örgütün farklı bölgelerden getirdiği militanlara hem askeri hem de doktrinel eğitim veriliyor.” diye konuştu.

    Öğretim Üyesi Savaş Eğilmez, terör örgütünün bölgeyi askeri açıdan ele geçirilemez ve ulaşılamaz olarak gördüğünü kaydederek, şöyle konuştu:

    “Bu algının yanında Kandil Dağı terör örgütünün temsili içinde tartışılmaz bir konuma sahip. Çünkü terör örgütünün sözde yöneticileri Kandil Dağı’nda kendine yakın kuruluşları, ülkemizde sözde demokrasi havalisi ve örgütün siyasi uzantısına mensup milletvekillerini hatta Amerika ve Avrupa’dan devlet ve terör sever sivil toplum örgütlerinin temsilcilerini ağırlıyor, dış dünyaya karşı Kandil merkezli meşruiyet algısını oluşturuyor.

    Terör örgütü için Kandil bir temsil sembolüdür. Kandil terör merkezi dağıtıldığında PKK’ya askeri ve lojistik açıdan ağır bir darbe vurulmasının yanında örgütün meşruiyet merkezi de imha edilecektir.

    Kandil’i kaybeden terör örgütü mensupları Türkiye sınırına yöneldikleri an açık hedef haline gelecektir.

    Kısacası kandili kaybeden bir PKK, militanlarını, kamplarını, lojistiğini, motivasyonunu ve çok daha önemlisi meşruiyetini kaybedecektir.”