Etiket: Sedef

  • Doç. Dr. Melikoğlu: “Sedef hastalığı bulaşıcı değildir, tedavisi mümkündür”

    Doç. Dr. Melikoğlu: “Sedef hastalığı bulaşıcı değildir, tedavisi mümkündür”

    Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Mehmet Melikoğlu, sedef hastalığının bulaşıcı olmadığını belirterek, tedavisinin de mümkün olduğunu söyledi.

    29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutlayarak, bu günün ayrıca IFPA (International Federation of Psoriasis Associations) toplumda psoriazis (sedef hastalığı) hakkında farkındalık oluşturabilmek için ‘Dünya Psoriasis Günü’ olarak ilan edildiğini anımsatan Melikoğlu, hastalık hakkında bilgi verdi.

    Sebebi tam bilinmese de genetik altyapısı olan sedef hastalığının sigara, alkol, şişmanlık, psikolojik stress, enfeksiyonlar, travma, şiddetli güneş maruziyeti gibi nedenlerle tetiklendiğine dikkat çeken Melikoğlu, “Sedef, bulaşıcı bir hastalık değildir. Kroniktir, tekrarlayıcıdır ancak tedavisi de mümkündür” dedi.

    “Devletimiz, tüm tedavi giderlerini dünyanın hiçbir ülkesinde olmadığı kadar karşılamaktadır”

    Doç. Dr. Melikoğlu, Türkiye’nin sağlık alanında dünya ülkelerine örnek olduğu anımsatmasıyla, “Devletimiz SGK’lı tüm hastalıklarda olduğu gibi sedef hastalığı için de tüm tedavi giderlerini dünyanın hiçbir ülkesinde olmadığı kadar karşılamaktadır.” diyerek, sedef hastalarına şu tavsiyelerde bulundu:

    “Sedef hastalarımız deri ve zührevi hastalıklar uzmanı hekimlere başvurmaları gerekiyor. Psikolojik stresleri var ise mutlaka psikiyatri hekimine muayene olmaları, obezite şişmanlık tedavisi için dahiliye-endokrinoloji polikliniklerine, sigara içiyorsalar sigarayı bırakma polikliniklerine başvurmaları gerekiyor. Sedef hastalarımız ayrıca , alkolden uzak durmaları, D vitamini düzeylerini hekimlerinin önerileriyle hep normal aralıkta tutmaları, ciltleri kuru ise nemlendirici kullanmaları, banyoda çok sert kese yapmamaları, tahrişten kaçınmaları, şiddetli güneş maruziyeti ve yanıklarından kaçınmaları gerekiyor. Enfeksiyonlardan korunmak varsa, tedavi etmek sedef hastalığı tetiklenmesinden korur.”

    Her Perşembe Sedef Hastalığı Polikliniği

    Doç. Dr. Melikoğlu, Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları Anabilim Dalı olarak her perşembe günü sedef hastalığı polikliniği yaptıklarını belirterek, hastaların bu takvime göre başvuru yapabileceklerini sözlerine ekledi.

  • İHA’nın haberi tüm sedef hastalarına umut oldu

    İhlas Haber Ajansı aracılığıyla sedef hastalarına sesini duyuran eczacı Reyhan Aliusta sayesinde yüzlerce hasta tedavi şansı yakaladı. Eczacı Aliusta, “Ürün yüzde yüz yerli. Bağışıklık sisteminin kontrolden çıktığı sedef, egzama gibi hastalıklarda destek olarak kullanılıyor. Hastaya cilt üzerinden değil içeriden destek veriyoruz” dedi.

    Ankara’da yaşayan Eczacı Reyhan Aliusta, 10 yıldır deri hastalıkları üzerine çalışmalar yapıyor. İhlas Haber Ajansının (İHA) bir haberinde sedef hastası bir vatandaşı görerek kendisine ulaşan Aliusta, Antalya’dan tüm masraflarını karşılayarak Ankara’ya getirdiği hastanın tedavisine başladı. Sümbül’ün iyileştiği haberi tüm sedef hastalarına umut oldu.

    Sedef, egzama gibi deri rahatsızlıklarına yönelik tedavide kullanılan Tarım ve Orman Bakanlığı onaylı ürün Devitale Splus hakkında bilgi veren Eczacı Aliusta, ürünün bir ilaç değil besin takviyesi olduğunun altını çizdi. İçerisinde kortizon olmadığını ve yüzde yüz yerli bir ürün olduğunu ifade eden Aliusta, “Bağışıklık sisteminin kontrolden çıktığı sedef, egzama gibi hastalıklarda destek olarak kullanılıyor. Hastaya cilt üzerinden değil içeriden destek veriyoruz, özellikle bağırsak florasındaki zararlı bakterileri gönderip, faydalı bakterilere prebiyotik etki yapıyor” şeklinde konuştu.

    Yüz kişiden ortalama 3 kişinin sedef hastası olduğunu ifade eden Aliusta, hastalığın genellikle 20 yaşından sonra görüldüğünü ancak kendisine 5 yaşında hastaların da geldiğini aktardı. Tedaviyle büyük bir başarı elde ettiklerini vurgulayan Aliusta, hastaların gelip kendisiyle görüşebileceklerini, gelmelerine gerek kalmadan Türkiye’nin her yerinde eczanelerden ürünün temin edilebileceğini belirtti.

    Ayağındaki yaralar onu yürüyemez hale getirmişti

    İstanbul’da yaşayan devlet memuru Şahin Kösedağı (32), 17 yıldır ayaklarında iyileşmeyen yaraların olduğunu ifade etti. Birçok şehre gittiğini, doktorlara gittiğini ve çeşitli testler yapıldığını kaydeden Kösedağı, hiçbir teşhis konulamadığından bir türlü yaralarının geçmediğini ve kendisini yürüyemez hale getirdiğini anlattı. Kösedağı, “Ben son bir senede raporlu olarak yattım ve tedavi gördüm ama hiçbir sonuç alamadım. Araştırırken Reyhan Hanım’a ulaştım ve Ankara’ya geldim, burada tedaviye başladım. Ürünün etkisini 1 buçuk ay içinde görmeye başladım. Yaraların çaplarında küçülmeler oldu, morluklar geçti, vücudum daha zinde ve en önemlisi ayakta tedavi oluyorum. 17 yıl boyunca gitmediğim hastane kalmadı, şuan çok mutluyum” diye konuştu.

    Etrafında bu tür rahatsızlığı olan herkesi Aliusta’ya yönlendirdiğini aktaran Kösedağı, tüm hastalara Aliusta ile görüşme çağrısında bulunarak, mutlaka bir sonuç alacaklarını söyledi.

    “İnsanlarla tokalaşabiliyorum”

    İHA’nın bir haberinde 23 yıldır sedef hastalığıyla mücadele ettiğini anlatan Antalya’nın Gazipaşa ilçesinde yaşayan 42 yaşındaki Musa Sümbül ise, ellerinde, kollarında, ayaklarında, kulaklarında, yüzünde ve kafa derisinde oluşan kalın ve sert tabakanın kendisini çalışamaz hale getirdiğini söyledi. İHA’nın haberinden görerek kendisine ulaşan Eczacı Aliusta’dan yaklaşık 2 aylık tedavi gören Sümbül’ün tedavisinde büyük başarı elde edildi. Çevresinden kötü tepkiler gördüğünü anlatan Sümbül, “Lokantaya oturuyordum bana ters bakıyorlardı, kaç kez intihara teşebbüs ettim. Şimdi ise çok mutluyum, insanlar bana sarılıp gülüyorlar, tokalaşıyorlar. Yakın çevremden güzel tepkiler alıyorum. Hastalığım çok kötü aşamadaydı, Türkiye’de görmediğim yer kalmadı, hiç umudum kalmamıştı. En son burada umudumu buldum. Ben aynı zamanda astım hastasıydım, bu ilaçla birlikte astım ilaçlarımı da bıraktım” ifadelerini kullandı.

  • “Sedef hastalığı bulaşıcı olmayan bir hastalık”

    Temel olarak deride görünen lezyonlarla tanınsa da kalp damar sistemi başta olmak üzere tüm sağlığı tehlikeye atabilen sedef hastalığı hakkında bilgi verildi. Psoriasis Derneği Başkanı Prof. Dr. Gürer, “Sedef hastalığı, kronik inflamasyonla seyreden ve bulaşıcı olmayan bir hastalıktır” dedi. Düzenlenen basın toplantısında sedef hastalığını tetikleyen faktörler, tedavi yaklaşımları ve hastaların yaşam kalitelerini yükseltecek bilgiler paylaşıldı.

    Psoriasis Derneği tarafından ‘29 Ekim Sedef Hastalığı Farkındalık Haftası’ nedeni ile düzenlenen basın toplantısında sedef hastalığını tetikleyen faktörler, tedavi yaklaşımları ve hastaların yaşam kalitelerini yükseltecek bilgiler paylaşıldı. Toplantıya Psoriasis Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Gürer ile dernek üyeleri Prof. Dr. Sibel Alper, Prof. Dr. Emel Bülbül Başkan ve Prof. Dr. Nahide Onsun katıldı.

    Sedef hastalığının, herhangi bir yaşta ortaya çıkan ancak özellikle 30-39 ve 50-69 yaşları arasında pik yapan, yatkınlık geni taşıyanlarda daha sık rastlanılan bir deri hastalığı olduğunu anlatan Gürer, sedef hastalığının bulaşıcı olmadığı halde bulunduğumuz toplumda bulaşıcı olarak algılandığını belirterek hastaların yaşadığı damgalanma sorununa dikkat çekti.

    “Sedef bulaşıcı değil”

    Gürer şunları anlattı: “Sedef hastalığı, kronik inflamasyonla seyreden ve bulaşıcı olmayan bir hastalıktır. Bu hastalık en sık dirsek, diz, saçlı deri, el ve ayaklarda keskin sınırlı, kırmızı zeminde kepeklenme ile seyreden değişik büyüklükte lezyonlar ile karakterizedir. Hastaların hemen hepsi kaşıntı, yanma, batma ve ağrıdan şikayet ederler. Nadiren tüm deriye yayılıp, organizmanın genel metabolizmasını bozarak yaşamı tehdit edebilir. Hala kesin nedeni tam olarak açıklanamayan sedef hastalığı genetik olarak yatkın kişilerde hem iç hem de dış faktörlerin etkisiyle tetiklenebilmektedir.

    Damgalanma hala büyük sorun

    Sedef hastalığı yaşam kalitesini de önemli derecede etkilemektedir. Lezyonların yerleşim yeri ve şiddetine bağlı olarak hastalar önemli derecede fiziksel ve ruhsal sorunlar yaşayabilirler. Hastalar görünümleri nedeniyle kendilerini içe kapanık hissedebilirler ve bu bireylerde reddedilme korkusundan ve psikoseksüel kaygılardan kaynaklanan çekingenlik ve zayıf benlik duygusu olabilir. Bu hastaların özellikle çalışma hayatında ayrımcılığa ve sosyal izolasyona yol açabilen ‘damgalanma’ sonucu psikolojik sıkıntı çektikleri bilinmektedir.”

    Düzenlenen basın toplantısında konuşmacı olan Psoriasis Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Emel Bülbül Başkan, psoriasis hastalığının gelişiminde bağışıklık sisteminin önemli rol oynadığını söyleyerek hastalığı tetikleyen faktörler hakkında bilgi verdi.

    Prof. Dr. Emel Bülbül Başkan, şöyle konuştu: “Nedeni tam olarak bilinmeyen psoriasis hastalığının bağışıklık sistemi, genetik ve çevresel faktörlerin karşılıklı etkileşimi sonucu geliştiği düşünülüyor. Psoriasis hastalığının gelişiminde bağışıklık sistemi önemli rol oynuyor. Bağışıklık sisteminin ana elemanlarından T hücreleri kan damarları yoluyla deriye ulaşıp derinin en üst katı olan epidermis tabakasını oluşturan keratinosit adlı hücrelerin daha hızlı çoğalmasına yol açar. Epidermis normalde kendisini 1 ayda yenilerken bu süre sedef hastalığında 3-5 güne iner. Bu hızlı hücre çoğalması sedefli deride pullanma ile sonlanır. Bağışıklık sistemini ve T hücrelerini neyin harekete geçirdiği bilinmemektedir. Hastalığı tetikleyen çeşitli faktörler bulunuyor

    Stres

    Çalışmalar stresin psoriasisi kötüleştirebileceğini göstermektedir. Psoriasis hastaların yüzde 68’i hastalık başlamadan 1-3 ay öncesinde stresli bir olay deneyimi tanımlamaktadır.

    Travma

    Psoriasis diz, dirsek ve kalça gibi sürtünme ve sıradan travmalara maruz kalan bölgelerde daha çok görülmektedir. Özellikle hastalığın aktif dönemlerinde hasardan yaklaşık 10-14 gün sonra travma yerinde yeni sedef lezyonları ortaya çıkabilir. Birçok fiziksel, kimyasal ve inflamatuvar olay hastalığı tetikleyebilmektedir. Fiziksel olaylar arasında sürtünme, kaşıma, çizik, kesi, basınç, traş ve cerrahi girişimler sayılabilir. Dövme, keseleme, akupunktur gibi deriye tekrarlayan travmalar uygulamaktan kaçınılmalıdır. Günlük yaşamda böcek sokmaları, sinek ısırıkları ve güneş yanıklarından korunmak gerekir.

    Enfeksiyon geçirmek

    Enfeksiyonlar özellikle tonsillit, viral veya bakteriyel üst solunum yolu enfeksiyonları hastalığı yüzde 15-76 oranında tetiklemektedir. Özellikle çocuk hastalarda bu tür enfeksiyonlardan yaklaşık 1-3 hafta sonra yaygın psoriasis döküntüsü ortaya çıkabilir. Ancak enfeksiyon tedavi edildiğinde psoriasis alevlenmesi de kontrol altına alınabilir.

    Sigara tüketimi

    Sigara içimi doğrudan psoriasisle ilişkili bulunmuştur. Sigara içimi hastalık riskini ikiye katlamaktadır. Sigara içen kadınlarda plak tip psoriasis gelişimi riski 3.3 kat daha fazladır. Günde içilen sigara miktarı ile hastalık şiddeti arasında da ilişki vardır. Günde 10 adetten fazla sigara içen erkeklerde ekstremitelerde daha şiddetli hastalık tablosu vardır. Sigarada bulunan nikotin, psoriasise yol açan doğal bağışıklık hücrelerini etkileyerek ve deride reaktif oksijen ürünlerini arttırarak hastalığa yol açar.

    İklim

    Kış mevsiminde kuru ve soğuk hava psoriazisi kötüleştirirken sıcak ve ılık mevsimler hastalığın kliniğini rahatlatır. İklimin etkisinde aslında anahtar nokta deriyi nemli tutmaktır. Banyodan sonra ve gün içinde nemlendirici kremler kullanmak yararlıdır. İritasyondan kaçınmak için parfümsüz ve hassas deriler için üretilmiş nemlendiricileri kullanmak önerilir. Kaşıntı ve hassasiyeti rahatlatmak için evde nemlendirme cihazı kullanılabilir. Yaz aylarında ultraviyole ışığa dikkatli şekilde maruz kalmak hastalığın belirtilerini hafifletse de yanık derecesinde güneşte kalmak hastalığı kötüleştirir”.

    Psoraisis Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Nahide Onsun, hastalığın vücutta oluşturduğu olumsuz etkileri şöyle anlattı: “Hastalık en çok diz-dirsek gibi vücudun çıkıntılı bölümlerinde görülse de tüm vücudu kaplayabilir veya sadece saçta ve tırnaklarda görülebilir. Koltuk altı, kasık gibi vücudun kıvrım yerlerinde ise derinin özelliğinden dolayı sadece kızarıklık şeklinde ortaya çıkabilir. Çocuklarda, özellikle üst solunum yolu enfeksiyonundan sonra yaygın nokta veya damla şeklinde küçük lezyonlar görülür. Obez kişilerde kıvrım yerlerinde (koltuk altları, kasıklar, göğüs altları) kırmızı, ağrılı, şiddetli kaşıntı ve yanmaya neden olan psoriasis lezyonları oluşur.

    Sedef hastalarında insülin direnci ve obezite daha fazla görülüyor

    Psoriasis hastalığının deride oluşturduğu olumsuz görünüme ek olarak kalp damar sisteminde inflamasyon nedeniyle önemli değişikliklere yol açtığını, hipertansiyon, kan lipidlerinde yükselme ve ateroskleroz nedeniyle erken yaşta miyokard enfarktüsü riski oluşturduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca, insülin direnci ve tip 2 diyabet ve diyabetin yol açacağı komplikasyonlarla karşı karşıya kalabilirler. Obezite ve obeziteye bağlı olarak bu hastalık risklerinin daha da artacağı söylenebilir.

    Psoriasis hastaları doktorundan habersiz ilaç kullanmamalı

    Bazı durumlarda bir enfeksiyon veya ilaç hastalığın alevlenmesine neden olur ve hastanın tüm vücudunda içi iltihap dolu gibi görülen küçük püstüller ortaya çıkabilir. Böyle bir durumda hastanın ateşi yükselebilir, genel durumu bozulabilir ve hastanın hastanede yatırılarak tedavisi gerekebilir. Bu nedenle psoriasis hastaları doktorundan habersiz ilaç kullanmamalıdır. Ağrı kesici ilaçlar sedef hastalığını şiddetlendirebilir kortizon içeren ilaçlar (ağızdan alınan veya enjeksiyon yoluyla verilen) ciddi alevlenmelere yol açabilir. Özellikle internet aracılığı ile veya elden satılan ne olduğu bilinmeyen karışımların ağız yoluyla veya sürülerek kullanılması da hastaya zarar verebilir”.

    Psoraisis Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Sibel Alper ise psoriasisin kontrol edilebilir bir hastalık olduğunu belirterek psoriasis tedavisinin hastalığın yaygınlığı ve yerleştiği bölgelere göre seçildiğini söylerek şu bilgileri verdi: “Lezyonlar vücudun yüzde 5’inden az bir alanı kaplıyorsa dışarıdan uygulanan ilaçlar yani kremler ile tedavi etmek mümkündür. Ancak yaygınsa veya yaygın olmamasına rağmen ellere, genital bölgeye yerleşiyor ise şiddetli kabul edilip farklı seçenekler değerlendirilir.

    Psoriasis tedavisi 3 grupta toplanır: topikal tedavi (deriye dışarıdan uygulanan ilaçlar), ultraviyole ışınları ile tedavi (güneş ışınları), sistemik tedaviler (ağızdan alınan ilaçlar ve iğneler). Psoriasis hastaları aynı ilaca farklı klinik yanıtlar verebilirler.

    Hastanın durumuna göre seçilen tedavi yöntemi aksatılmadan doğru kullanıldığında ve hastalar iyi izlendiğinde sorunsuz bir tedavi süreci söz konusudur. Günümüzde tedavi sonucundan beklenti deri belirtilerinin tamamen veya tama yakın silinmesidir. Tedaviler uzun sürebilir ancak kullanımları zor değildir, yaşam kalitesini olumsuz etkilemezler. Zamanında doğru ve etkin tedavi almamak hastalığın ilerlemesine ve başka hastalıkların eklenmesine yol açabilir. Doktorunuzla sürekli iletişim halinde olmak çok önemlidir”.

  • Dr. Özden: “Artık sedef hastalığının çaresi var”

    Ondokuz Mayıs Üniversitesi(OMÜ) Tıp Fakültesi Dermatoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Müge Güler Özden, yeni biyolojik tedavilerin geliştirilmesi ile birlikte, artık sedef hastalığının çaresinin olduğunu söyledi.

    OMÜ Tıp Fakültesi Dermatoloji Ana Bilim Dalı tarafından, “1. Karadeniz Dermatolojide Yenilikler Sempozyumu” düzenlendi. Samsun’da bir otelin toplantı salonunda yapılan sempozyumda dermatoloji ile ilgili son gelişmeler; uzman isimler tarafından anlatıldı. Sempozyuma, Karadeniz Bölgesi’nden akademisyen ve uzmanlar katıldı. Ayrıca Almanya’dan sempozyuma katılan ünlü dermatolog Prof. Dr. Thomas Ruzicka, “Atopic Eczema Management” isimli sunumunu yaptı.

    Sempozyumun özellikle Karadeniz Bölgesi için önemli olduğunu belirten Sempozyum Başkanı, OMÜ Tıp Fakültesi Dermatoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Müge Güler Özden, sempozyumda; sedef, saç dökülmesi, alerji gibi hastalıklarda tedavideki yeniliklerin konuşulacağı söyledi.

    “Sedef hastalığının çaresi var”

    Sedef hastalığının tedavisinde son yıllarda büyük gelişmeler yaşandığını belirten Doç. Dr. Müge Güler Özden, “Bu gelişmelerle birlikte hastalar rahat bir yaşam sürebilmekteler. Sedef hastalığı sadece cildi etkileyen bir hastalık değil. Kalp, eklem sağlığını sinsi bir şekilde bozduğu bir hastalık. Bu nedenle hastalarımızın hafif ve orta şiddette de olsa mutlaka tedavi edilmelerini öneriyoruz. Şiddetli hastalar için zaten tedavi kaçınılmaz. Yeni biyolojik tedavilerin geliştirilmesi ile birlikte, sedef hastalığının artık çaresinin olduğunu hastalarımızın bilmesi gerekir. Hastalarımızın özellikle üniversite hastaneleri ve dermatoloji uzmanlarına başvurmalarını tavsiye ediyoruz” dedi.

    “Suistimale açık bir hastalık”

    Sedef hastalığının suistimale açık bir hastalık olduğunu belirten Özden, “Sedef hastalığının tedavisinin olmadığına dair duyumlarla hastalar, tıp dışı yöntemlere başvurabiliyorlar. Bitki ve değişik tedavi yöntemlerine başvurabiliyorlar. Bu yöntemler içerisinde güneş, istirahat, kaplıcaların kısmı faydaları var elbette. Bunları biz de destekliyoruz. Ama mutlaka öncelikle hekim kontrolünde tedavi almaları gerektiğini söylüyoruz. Hastalar internette gördükleri yanlış ve ticari bilgilere kanmamaları gerekiyor. Mutlaka hekimlerinden bilgi ve destek almaları gerekir. Hekimleri ile işbirliği yaparlarsa en doğru yönlendirme ile en konforlu en rahat tedaviye ulaşırlar. Sedef hastalığına bağlı olarak içilen bitkisel otlar karaciğerde ciddi hasarlara, böbrek kayıplarına ve başka cilt hastalıklarının ortaya çıkmasına neden olabiliyor. Bitkilerin içerisinde toksinlerin, zehirlerin de olabildiğini unutmamaları gerekir. Bu konuda dikkatli olmaları gerekir” diye konuştu.

    Sempozyuma; OMÜ Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ayhan Dağdemir, öğretim üyeleri ve uzmanlar katıldı.

  • Yazar Sedef Erken okurları ile Alternatif Sahne’de buluşuyor

    Tekirdağ Süleymanpaşa Belediyesi, Ahmet Erensoy Gençlik Merkezi’nde faaliyet gösteren Alternatif Sahne’de farklı etkinliklere imza atmaya devam ediyor.

    Her hafta çeşitli konserler, tiyatro gösterileri ve imza günleri ile sanatsal anlamda Süleymanpaşa’da hissedilen boşluğu dolduran Alternatif Sahne, bu kez Tekirdağlı Yazar Sedef Erken’i ağırlayacak. Erken, Kedi Gözü isimli kitabını okurları için imzalayacak ve Alternatif Sahne’de gerçekleşecek olan söyleşide sevenleri ile bir araya gelecek.

    29 Kasım Çarşamba günü gerçekleşecek olan imza günü ve söyleşi, saat 17.00’da başlayacak.