Etiket: Sebebi

  • Düşük Kaş, Yorgun İfade Sebebi

    Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op.Dr. Mert Demirel, düşük kaşın yorgun ifade sebebi olduğunu söyledi.

    Op.Dr. Mert Demirel, “Kaşların bakışlara ve ifadeye kattığı değer, bugün güzellik işlemlerinde onu çok daha popüler ve tercih edilir kıldı. Doğru bir kaş şekline sahip olmak için yapılan işlemler giderek çeşitlilik gösterdi. Kaşlar için bir nevi gizli kahraman diyebiliriz. Eğer onlar doğru pozisyonlanmışsa, bütünlüğü sağlayan diğer organları tamamlar ve size daha genç, daha canlı bir ifade verir. Düşük bakışlar, yorgun ifade sebebi. Düşük kaşlar kimi zaman neredeyse göz kapağının üstüne binmiş gibi ileri derecede olabilir. Göz ve kaş arasındaki mesafe açık olursa, yüze daha net ve canlı bir ifade gelir. Düşük olan kaşlara kalkıklık ve açıklık getirmek için, genel anestezi altında “endoskopik kaş kaldırma” işlemi yapılabilir. Bu operasyonda alın çizgisindeki saçlı deriden yapılan bir girişle kaşlar olması gerektiği yere pozisyonlanır. Kaş kaldırma işlemi bugün sahip olduğumuz ileri cerrahi tekniklerle artık endoskopik olarak yapılıyor. Deri altından mikro kamera ile ilerlendiği için, sinir dokusunun zarar görme olasılığı da mimimum düzeye iniyor” diye konuştu.

    Op.Dr. Mert Demirel, botoks ile kaş şekline müdahale edildiğini kaydederek şöyle konuştu:

    “Daha kısa vadeli çözüm isteyenler için, kaşların kuyruk kısımları botoks müdahalesiyle de bir miktar daha kalkık bir forma sokabilir. Bu işlem ortalama olarak 5 ay kadar kalıcılık gösterir. Uygulanışı pratik ve acısızdır. Kaş kılı zayıf olanlar için kontür ile şekillendirme. Kimi zaman kaşları olduğundan daha kalın ve fazla göstermek, kimi zamanda mevcut şeklinden daha farklı bir şekil vermek için son günlerde sık uygulanan girişimlerden biri de kontür ve mikropigmentasyon uygulamaları. Kişilerin bu işlemler için doğru bir merkez seçmeleri oldukça önemli, çünkü kaşa uygulanan boyalar kalitesiz olduğunda grileşmelere ya da yeşermelere neden olabilir. Bir tür dövme mantığı ile yapılan bu işlemlerin hijyenik ve steril ortamlarda yapılmaması ise beraberinde kötü sonuçlar doğurabilir.

    Saç ekimi oluyor da kaş ekimi neden olmasın? Ancak burada bilmeniz gereken en önemli şey, kaşlarınıza yapılacak kıl transferlerinin saç derinizden alınacağı. Yani ekilen kaşlar, saç özelliği taşıyacaktır. Kaş ekimi sonrasında bu ekilen kıllar tıpkı saç gibi uzama gösterir. Kaşlar yüzde çok belirgin bir konumda olduğu için işlemde, kılların yönü oldukça önemlidir. Yönlerine dikkat edilmeden yapılan bir kaş ekimi kişiyi mutsuz edebilir.

    Kaş boyunuz eğer fazla uzunsa, uç kısımlarını bir miktar kısaltarak daha fresh ve belirgin bir göz ifadesi yakalayabilirsiniz. Kaçınmanız gereken en önemli şey, doğallıktan uzaklaşmaktır. Fazla ince, çok kalın, koyu renkli ya da sert kavisli kaşlar yüzdeki bütünlüğü ve ahengi bozabilir.”

  • Sürekli Yorgunluk, Fibromiyalji Rahatsızlığı Sebebi Olabilir

    Nörolog Dr. Emel Gökmen, Fibromiyalji’nin yaygın vücut ağrıları ile kendini gösteren ama tüm bedeni etkileyen bir hastalık olduğunu belirterek, “Bu ağrılar ensede, sırtta daha belirgindir. Bel, kollar, bacaklar, kalça eklem ve kaslarında da olabilir” dedi.

    Sürekli yorgunluk, halsizlik, hiçbir şey yapacak halin olmamasının tipik olduğunu söyleyen Gökmen, mutsuzluk, uyku bozuklukları, vücutta ağrılı hassas noktalar, eklemlerde sabah sertliği, ellerde ve kollarda uyuşma, şişlik hissi, kabızlık, gaz, şişkinlik gibi barsak çalışmasında düzensizlikler, sancılı ve düzensiz adet kanamaları, tiroit hastalıkları, glikoz toleransı bozukluğu gibi hormonal bozuklukların da fibromiyaljide olabileceğini belirtti.

    Dr. Gökmen; fibromiyaljinin aslında daha yaygın bir hastalık olduğunu çünkü fibromiyalji hastalarının ancak 1/3’ünün tanı alabildiğini, çoğu zaman hastaların kendilerini anlatmakta zorlandıklarını belirtti. “Oysa yalnızca hastaların yaşadıklarını gözlemlesek, durumun herhangi birinin uydurabileceğinden çok daha ciddi olduğunu görebiliriz” dedi.

    Fibromiyalji ile tükenmişlik sendromu bazen karışabilmektedir. Dr Gökmen; tükenmişlik sendromunda yaşanılan iş ve ortamın etkisinin daha fazla olduğunu, fibromiyaljide ise bedenin olumsuzluklarının dikkat çektiğini belirterek, “Fibromiyalji de beden ağrıları mutsuzluğun önüne geçer. Fibromiyaljidehasta içinden yapmak ister ama bedeni onu taşıyamaz. Tükenmişlik sendromunda içinden de hiçbir şey yapmak gelmez” dedi.

    Dr. Gökmen, çözüm olarak bir yerlerden başlamak gerektiğini belirterek hastalara şu önerilerde bulundu: “Ne yaşarsanız yaşayın, hastalığınız adı ne olursa olsun bu duruma düştüyseniz belki bu yazıyı bile okumak içinizden gelmeyebilir. Ancak yaşadığınız her sorunun neden ya da nedenleri vardır. Nedenleri bulup çözülürse sağlınıza kavuşabilirsiniz. Film ve tahlillerle bu işin içinden çıkamıyorsanız integratif tıbba yönelebilirsiniz. Bu alanda akupunkturdan, nöral terapiye, homeopatiden, bio-rezonansa, barsak düzenlemelerine birçok yöntem ülkemizde de yaygınlaşmaya başladı. Bu yöntemleri araştırıp sorgulayabilirsiniz. En iyisi nedenini ve çözüm algoritmasını size açıklayabilen yöntemdir. Unutmayınız!.. Biraz kendinizi toplayıp bir yerlerden hayatınızı düzenlemeye başlayabilirsiniz”.

  • Op. Dr. Mehmet Sarıer: “Mesane Tümörünün Bilinen En Önemli Sebebi Sigara”

    Prostat kanserinden sonra erkekler arasında en sık görülen kanser tipinin mesane kanseri olduğunu belirten Op. Dr. Mehmet Sarıer, bu tümörün en büyük nedenininse sigara olduğunu söyledi.

    Mesane tümörlerinin tüm kanserlerin yüzde 5 ila 10’nunu oluşturduğunu söyleyen Medical Park Antalya Hastane Kompleksi Üroloji Bölümü’nden Op. Dr. Mehmet Sarıer, “Tanı konulan hastaların yüzde 90’ı 60 yaş üstüdür. Yani ileri yaş hastalığı olduğu gibi erkeklerde 3 kat daha sık görüldüğünü söylemek mümkün. Bu tümörlerin bilinen en önemli sebebi de sigaradır” diye konuştu.

    “TEDAVİ, TÜMÖRÜN ORTADAN KALDIRILMASI YÖNÜNDE OLMALI”

    Mesane tümörlerinin yüzde 98’nin kötü huylu olduğunu belirten Op. Dr. Sarıer, bu nedenle tedavinin her zaman tümörün ortadan kaldırılmasına yönelik olduğunun altını çizdi. Op. Dr. Sarıer, “Tanı için tam idrar tetkiki, üriner sistem ultrasonografisi ve gerekirse ilaçlı böbrek filmi çekilmedir. Ancak en kesin tanı yöntemi sistostopidir. Ultrasonografide ya da böbrek filminde kitle tespit edildiğinde sistoskopi yapılması en doğru yaklaşım olacaktır” dedi.

    “KLİNİK EVRELEME YAPILMASI ÖNEMLİ”

    Mesane tümörü ameliyatında hastanın tedavisinde ilk seçeneğin TUR (Transüretral Rezeksiyon) ameliyatı olduğunun altını çizen Op. Dr. Sarıer, “Bu yöntemle, idrar kanalından endoskopla girilerek mesane içerisindeki tümörün temizlenmesi amaçlanır. Böylece hem patolojik değerlendirme hem de klinik evrelemenin yapılabilmesi için gereklidir. Çünkü tümör dokuları mesane kas dokusuna kadar ulaşmışsa tedavi farklı olacaktır” şeklinde konuştu.

    “YÜZEYEL MESANE TÜMÖRLERİNDE İLAÇ ALTIN STANDART”

    Mesane kas dokusuna atlamış tümörün tedavisindeki temel yaklaşımın cerrahi olması gerektiğine vurgu yapan Op. Dr. Sarıer, “Yüzeyel mesane tümörlerindeyse, mesane içerisine ilaç, altın standarttır. Mesane içerisine belli bir süre yine belirli aralıklarla ilaç uygulaması yapılır. İlaç uygulamasının amacıysa, tümör nüksünü önlemek ve TUR sonrası kalıntı tümörleri temizlemektir” ifadelerini kullandı.

    “AMELİYAT SONRASI KONTROL ŞART”

    Yüzeyel mesane tümöründe takip konusunda da açıklamalarda bulunan Op. Dr. Sarıer sözlerine şöyle devam etti: “TUR ameliyatı sonrası ilk yıl 3 ayda 1, ikinci yıl 6 ayda 1, 2 ila 5 yıl arası da yılda 1 kez sistoskopi kontrolü yapılması gerekmektedir. Ayrıca mesane tümöründe radyoterapi yani ışın tedavisi ve kemoterapinin etkinliği nispeten düşüktür.”

  • Eski Devlet Bakanı Tunç: “Bir Tane Sebebi Vardır 28 Şubat’ın, O Da Necmettin Erbakan’dır”

    28 Şubat döneminin Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç, “Bir tane sebebi vardır 28 Şubat’ın, o da Necmettin Erbakan’dır” dedi.

    28 Şubat döneminde Devlet Bakanı olan Ahmet Cemil Tunç, Ankara’da İdareci ve Bürokratlar Derneği’nin düzenlediği “Tarihe Işık Tutanlar” programında o dönem yaşananları anlattı. “Türkiye 28 Şubat’ta çok ciddi, telafisi çok zor haksızlıklarla karşı karşıya kalmış ki unutulmuyor” diyen Tunç, şunları söyledi:

    ” Bir tane sebebi vardır 28 Şubat’ın, o da Necmettin Erbakan’dır. Necmettin Erbakan’ı siyasetin dışına atmak, adeta siyaset yapamayacak duruma getirmek, yapılmış bir hareketten başka hiçbir şey değildir. Türkiye’de her türlü zorbalığın, dayatmanın karşısında duran bir hocaydı.”

    28 Şubat döneminin üzerinden 20 yıl geçmesine rağmen hala tazeliğini koruduğunu ve Türkiye’nin artık bu tür müdahalelerle karşılaşamayacağını belirten Tunç, “Bazı şeyler unutulmuyor. Yani bu ülkeye zarar veren karar tarihte yerini alır ve unutulmaz. 28 Şubat’ta unutulmadı, çünkü bu ülkenin hem mali kaynaklarına hem insan kaynaklarına çok büyük zarar verdi. 28 Şubat’tan dolayı Türkiye’nin kaybettiği ekonomik değer 300 milyon dolardır. Post modern darbe unutulmadı. Temenni ediyoruz ki Türkiye artık bu tür müdahalelerle karşılaşmasın, inşallah karşılaşmayacakta” ifadelerini kullandı.

  • Çok Eşlilik Serviks Kanseri Sebebi

    Serviks (rahim ağzı) kanserinin dünya genelinde 45 yaş altı kadınlarda en sık görülen 2. kanser türü, meme ve akciğer kanserinden sonra kanserden ölümlerin önde gelen 3. sebebi olduğunu ifade eden Tekirdağ Çerkezköy Özel Optimed Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Rahime Bekar, “Serviks kanseri risk faktörleri arasında çok eşlilik, çok sayıda doğum yapmak, cinsel ilişkiye 20 yaşından önce başlanması, viral ve bakteriyel enfeksiyonlar, sigara içmek, bağışıklık sisteminin baskılanması gibi durumlar yer alır“ dedi.

    Türkiye’de en sık görülen 8. sırada yer alan kanser türü olan rahim ağzı kanserinin sebeplerini de açıklayan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Rahime Bekar, “Kadın rahmi, gövde ve rahim ağzı kısımlarından oluşur. Rahim ağzı, rahmin doğum sırasında genişleyerek bebeğin çıkmasını sağlayan kısmıdır. Rahim ağzı kanserine yol açan temel etkenin Human Papilloma Virus (HPV) olduğu bilinmektedir. 100 farklı tipi olmasına rağmen en sık kanserle ilişkili olanların tip16 ve 18’dir. Ancak bu HPV virüsü taşıyıcılarının hepsinin kanser olacağı anlamına gelmemektedir” diye konuştu.

    “RAHİM AĞZI KANSERİNE YOL AÇAN HPV CİNSEL YOLLA BULAŞIR”

    Op. Dr. Rahime Bekar, “HPV vücuda cinsel yol ile bulaşarak rahim ağzında bulunan yüzey hücrelerinde anormal değişikliklere yol açar. Bu değişiklikler 10-15 yıl içinde ilerleyerek kansere dönüşür. Görüldüğü gibi HPV ile enfekte olan kadında hemen rahim ağzı kanseri gelişmez. Basit anormal hücrelerin gelişimi çok önceden tespit edilebilir ise, gerekli tedaviler ile kansere dönüşüm engellenebilir. Rahim ağzı kanseri belirtileri; adet dışı kanama, ilişki sonrası kanama, menapoz sonrası vaginal kanama, kötü kokulu vaginal akıntı ve hastalığın ileri dönemlerinde ağrıdır. Ancak genellikle hastalık iyice ilerleyinceye kadar hiçbir belirti vermeyecektir” dedi. “Servisk kanseri tespitinde rutin aralıklarla PAP-smear testi yaptırılması önemlidir. Ulusal serviks kanseri tarama standartlarına göre 30 yaşından sonra her 5 yılda bir PAP-smear testi yaptırılması önerilir. Fakat smear sonucunuz ya da risk faktörünüze göre bu sıklık hastanın durumuna özel olarak düzenlenebilir” diyen eden Tekirdağ Çerkezköy Özel Optimed Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Rahime Bekar, şunları kaydetti:

    “ÇOK EŞLİLİK SERVİKS KANSERİ RİSK FAKTÖRÜ”

    Serviks kanseri risk faktörleri arasında çok eşlilik, çok sayıda doğum yapmak, cinsel ilişkiye 20 yaşından önce başlanması, viral ve bakteriyel enfeksiyonlar, sosyoekonomik düzeyin düşük olması, sigara içmek, bağışıklık sisteminin baskılanması gibi durumlar yer alır. Anormal PAP-smear test sonucu oldukça sık görülmekte olup, serviks kanseri olduğunuz anlamı taşımaz. Hücrelerinizdeki değişiklikler hafif derecede ise yalnızca PAP-smear testinin tekrarlanması önerilebilir. Çünkü hafif derecede hücresel değişiklikler sıklıkla kendi kendilerine iyileşebilmektedirler. Belirgin bir anormallik varsa çeşitli tedavi yöntemleri önerilecektir. Serviks kanserine en sık neden olan HPV türlerine karşı iki tip koruyucu aşı geliştirilmiştir. !2 ile 40 yaş aralığında uygulanabilmektedir. İdeal olanı bir genç kızın cinsel deneyimini yaşamadan aşılanmasıdır. Ancak bilinmelidir ki, bu aşılar sadece bir kısım HPV tipine karşı koruyuculuk sağlayacaktır. Bu nedenle aşılanan bireylerin PAP-smear taramalarını düzenli yaptırmaya devam etmeleri gerekmektedir.”