Etiket: Sayfa

  • KKTC Cumhurbaşkanı Tatar’dan “yeni bir sayfa” ve “yeni bir süreç” vurgusu

    KKTC Cumhurbaşkanı Tatar’dan “yeni bir sayfa” ve “yeni bir süreç” vurgusu

    Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, BM Genel Sekreteri Kıbrıs Geçici Özel Danışmanı Jane Holl Lute ile görüşmesinin ardından açıklamalarda bulundu. Tatar , “yeni bir sayfa” ve “yeni bir süreç” vurgusu yaptı.

    Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri’nin Kıbrıs için görevlendirdiği Geçici Özel Danışmanı Jane Holl Lute, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile bir araya gelerek, 5+1 konferans zeminin oluşturulması konusunda görüş alışverişinde bulundu. Yaklaşık 2 saat süren görüşmenin ardından Cumhurbaşkanı Tatar açıklamalarda bulundu.

    Görüşmede Lute’ye Kıbrıs Türk tarafının pozisyonunu anlatma fırsatı bulduğunu belirten Tatar, Lute’nin kendisine BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in mesajını ve iyi dileklerini ilettiğini belirtti. Halkın desteğiyle kendisinin Cumhurbaşkanı seçildiğini ve şu anda Kıbrıs’ta artık yeni bir dönemin başladığına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Tatar, 52 yıldır federal temelde yapılan görüşmelerde herhangi bir sonucun çıkmadığını aktardı. Tatar, bunu en iyi bilenlerden bir tanesinin de Crans-Montana’da süreci en iyi yaşayan ve orada büyük tecrübe kazanan BM Genel Sekreteri’nin olduğunu Lute’ye ilettiğini aktardı.

    Cumhurbaşkanı Tatar, “Artık egemen eşitliğe dayalı yan yana yaşayan ve iş birliği içerisinde olan iki devletin bu şekilde bir müzakere sürecini böyle bir noktaya taşıması bakımından önemli olabileceğini ilettik” dedi.

    Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun çağrısı üzerine 5+1 gayrıresmi bir toplantının yapılması ve orada artık Kıbrıs’ın yeni gerçeklerini ifade etme şansının ortaya çıkmasının önemini Lute’ye aktardığını ifade eden Tatar, “Dolayısıyla ondan sonra başlayacak olan müzakere süreçlerine yeni bir zeminin kazandırılması için bütün bunların gerekçelerini detaylı bir şekilde kendisine ilettik” ifadelerini kullandı.

    Kıbrıs Türk halkının barış, huzur ve güvenlik içerisinde yaşama hakkı olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Tatar, Kıbrıs Türk halkının 1960 Uluslararası anlaşmasının iki tarafından bir tanesi olarak tarihten gelen ve anlaşmalardan ortaya çıkan egemenlik hakkı olduğunu kaydetti.

    Cumhurbaşkanı Tatar, “Diğer tarafın domine etmeyeceği ve gerçekten self-determinasyon hakkımızı da kullanabileceğimiz bir ortamın yaratılması için böyle bir sürecin başlatılması gerektiğini kendisine detaylı bir şekilde ifade ettik” dedi.

    Kıbrıs Türk halkının 1974’ten beridir süregelen müzakere süreçlerinde iyi niyet, esneklik ve anlayış göstermelerine rağmen Annan Planı zamanında olduğu gibi Crans-Montana’da da karşılık bulamadıklarını belirten Tatar, böyle bir zemindeki müzakere sürecinin bundan sonra da netice vermeyeceğini vurguladı.

    “Yeni bir sayfa, yeni bir sürecin başlatılması noktasında Kıbrıs Türk halkının bunu hak ettiğini” belirten Cumhurbaşkanı Tatar, esas mağdur olanın Kıbrıs Türk halkı olduğunun altını çizdi. Direkt uçuşların engellenmesi gibi Kıbrıs Türk halkına ve gençliğine uygulanan spor, kültürel ve siyasi alanlardaki haksız izolasyonlara değinen Cumhurbaşkanı Tatar, Kıbrıs Türk halkının ve gençlerinin artık dünyaya açılması gerektiğini açıkladı. Cumhurbaşkanı Tatar, Doğu Akdeniz’de son yıllarda yaşananlarla Kıbrıs’ın artık eski Kıbrıs olmadığına işaret ederek, bölgenin hidrokarbon araştırmaları ile stratejik olarak gelişmekte olduğunu ifade etti.

    “Eğer Kıbrıs’ta sürdürülebilir adil ve kalıcı bir anlaşma olacaksa, tüm bu gelişmelere bağlı olarak yeni birtakım süreçlerin de değerlendirilmesi gerektiğini kendisine ifade ettik” diyen Cumhurbaşkanı Tatar, Lute’nin bunları dinlediğini, not aldığını ve sorular sorduğunu kaydetti. Tatar, Lute’nin Rum lider Nikos Anastasiadis ile yapacağı görüşme sonrasında açıklama yapabileceğini veya tekrar liderlerle görüşme isteyebileceğini belirti.

    “5+1 konferans mutlaka olmalı”

    Lute’nin görevinin iki tarafı yoklamak olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Tatar, Lute’nin daha sonra Yunanistan’a geçeceğini ve Türkiye’ye de gidebileceğini kaydetti. Lute’nin araştırmaları sonrası 5+1 konferansı için zemin olup olmayacağını BM Genel Sekreteri’ne ileteceğini ve orada alınacak karara bağlı olarak bu süreci yöneteceğini ifade eden Cumhurbaşkanı Tatar, Lute’ye mutlaka 5+1 konferansın olması gerektiğini ifade ettiğini vurguladı.

    Cumhurbaşkanı Tatar, Lute’nin anlattıklarını 5+1 konferansta da paylaşma imkanı bulmak istediklerini belirterek, Kıbrıs’ın gerçeklerinin ve konjonktürünün son gelişmelere bağlı olarak yan yana yaşayan iki devlet olduğunun altını çizdi. Cumhurbaşkanı Tatar, Lute’ye teşekkür ederek, Kıbrıs’ta tüm taraflara fayda sağlayabilecek adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir anlaşma istediklerini sözlerine ekledi.

  • Çolak: “Temiz bir sayfa için önemli bir fırsat”

    Samsun Ticaret ve Sanayi Odasını(TSO) ziyaretinde konuşan Gelir İdaresi Başkanlığı Başkan Yardımcısı Mustafa Çolak, yeni çıkan Vergi Yapılandırma Kanunu’nun mükellefe temiz bir sayfa açmak için çok güzel imkanlar getirdiğini söyledi.

    Gelir İdaresi Başkanlığı Başkan Yardımcısı Mustafa Çolak, Samsun Vergi Dairesi Başkanı Zeki Yumbul ve grup müdürleri ile birlikte, yeni çıkan Vergi Yapılandırma Kanunu hakkında bilgi vermek amacıyla Samsun Ticaret ve Sanayi Odasını ziyaret etti. Samsun TSO Yönetim Kurulu Başkanı Salih Zeki Murzioğlu, Meclis Başkanı Haluk Akyüz ve Yönetim Kurulu Üyelerinin de bulunduğu ziyarette kanunun getirdiği kolaylıklarla ilgili bilgi veren Mustafa Çolak, “Yeni Yapılandırma Kanunu, daha önceki Yapılandırma Kanunlarından farklı. Bu kanun daha da geliştirildi ve çok daha güzel yanları var” dedi.

    “Peşin ödemede yüzde 90 faiz indirimi”

    Yeni çıkan kanunun temel olarak üç tane alanı kapsadığını belirten Çolak, “Bir tanesi vergi dairesine olan borçlar. 31 Temmuz 2018 tarihine kadar kesinleşmiş alacaklarda vergi daireleri talepleri kabul ediyor. 36 aya kadar taksitlendirme imkanı var. Bu kanunun daha önemli bir boyutu ise, matrah artırımı. Bunun süresi de 31 Ağustos. Geriye dönük olarak beş yıllık süre içerisinde kanunda öngörülen asgari tutarlarda bir matrah beyan ettiğiniz zaman incelemeden muaf hale geliyorsunuz. Sizi hiç kimse rahatsız etmiyor. Bu mükellef açısından çok önemli. Ayrıca, kayıt dışı bir varlığınız varsa bunu 31 Temmuz tarihine kadar beyan edebiliyorsunuz. Öte yandan, kanunun bir önemli getirisi de yüzde 90 peşin ödeme indirimi. Yapılandırdığınız tüm borçları Eylül ayında ödediğiniz takdirde yüzde 90 oranında faiz siliniyor. Eğer Kasım ayı sonuna kadar peşin ödeme yapıldığı takdirde faizin yüzde 50’si siliniyor. Kasa eksikliklerinin beyan edilmesi, işletme kayıtlarının düzeltilmesi de kanun kapsamında. Kanun mükellefimize çok güzel imkanlar sağlıyor. Mükellefimize temiz bir sayfa açmak için çok güzel bir imkan sağlandı. Karşılıklı çözüm üretmek amacıyla buradayız. Sizlerin de katkılarınız da inşallah güzel bir Vergi Dairesi ve mükellef ilişkisini oturtturmak istiyoruz” diye konuştu.

    Ziyaretten duyduğu memnuniyeti ifade eden Samsun TSO Yönetim Kurulu Başkanı Salih Zeki Murzioğlu ise oda olarak yeni çıkan Yapılandırma Kanunu ile ilgili üyelerin bilgilendirilmesi hakkında gereken desteği sağlayacaklarını söyledi.

  • 150 milyon sayfa evrak dijitalleşecek

    Turkcell, mağazalarından kağıdı kaldırarak bu sayede 150 milyon sayfa evrağı dijitalleştireceğini duyurdu. Şirket bu sayede işlem sürelerini yüzde 60 azaltarak Türk ekonomisine 40 milyon TL katkı sağlamayı hedefliyor.

    Küresel ürün ve servisleriyle dijital operatör haline gelen Turkcell, müşteri deneyiminde dijitalleşme dönemini başlattığını duyurdu. Şirket açıklamasına göre yeni dönemde müşteriler kendilerine özel geliştirilen ürün ve servislerle ilgili tüm işlemlerini saniyeler içerisinde halledebilecek. Bu kapsamda tüm kanallardan müşterilerine anlık olarak erişmeyi hedefleyen Turkcell, kendi mühendislerinin geliştirdiği dijital imza, hızlı giriş, hesabım ve chatboat gibi hizmetleriyle birlikte uçtan uca dijital müşteri deneyimi sunuyor.

    İşlemler yüzde 60 kısalacak

    Dijital müşteri deneyiminin en önemli parçası olan dijital imzayı hayata geçiren Turkcell, bu sayede müşterilerinin işlem sürelerini yüzde 60 kısaltmayı hedefliyor. Böylece mağazalarından kağıdı da ortadan kaldırarak yılda 150 milyon sayfa evrağın dijitalleşmesine katkı sağlayacak. Bu sayede ülke ekonomisine 40 milyon TL’lik bir tasarruf da sağlanmış olacak. Türkiye’deki toplam bin 400’ü aşkın mağazasında dijital imza dönemini başlatarak kimlik fotokopisi devrini sona erdiren Turkcell, bu uygulaması sayesinde sözleşmelerin tabletten okunarak imzalanmasını sağlıyor.

    “Yılda 20 bin ağacı kurtaracak”

    Dijital operatör olmanın en önemli yolunun müşterilerden geçtiğini dile getiren Turkcell Müşteri Deneyimi ve Bilgi Teknolojilerinden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Serkan Öztürk şunları söyledi: “Güçlü teknolojik altyapımız ve bine yakın mühendisimizle müşterilerimize en yeni teknolojileri sunmak için aralıksız çalışıyoruz. Tamamı mühendislerimiz tarafından geliştirilen yenilikçi çözümlerimizle müşterilerimize dijital bir deneyim sunuyoruz. Bu yeni süreçte müşterilerimizle en önemli temas noktamız olan mağazalarımızdaki deneyimi tamamen dijital hale getirdik. Müşterimiz mağazaya geldiğinde abonelik sözleşmesinden tarife değişikliğine, yeni SIM kart alımından fatura ödemesine değin tüm işlemlerini tablet üzerinden dijital imza ile saniyeler içerisinde yapabiliyor. Kağıdı ortadan kaldıran bu çözümle birlikte sadece müşterilerimize değil, ekonomiye ve çevreye de katkı sunuyoruz. Dijital imza uygulamasının tüm sektörlerde kullanıldığını düşündüğümüzde ülke ekonomisine yılda yaklaşık 300 milyon TL’lik bir katkı sağlanabiliyor. Sadece Turkcell’in kullandığı dijital imza sayesinde bir yılda 20 bin ağacın varlığı korunmuş olacak. Mağazalarımızdaki dijital müşteri deneyimini uygulamalarımızla da destekliyoruz. Türkiye’nin en çok indirilen uygulamalarından biri olan Hesabım ile de müşterilerimiz tüm işlemlerini anlık olarak görüntüleyebiliyor, ihtiyaç duyduğu hizmetleri kolayca bu platform üzerinden alabiliyor. Sunduğumuz bu eşsiz deneyimle bugün olduğu gibi yarın da müşterilerimizin talep ve ihtiyaçlarına uygun yenilikçi dijital çözümler üreterek bulundukları her platformda Turkcell olarak yanlarında olmayı amaçlıyoruz. Müşterilerimizden aldığımız teveccüh de ne kadar doğru yolda olduğumuzu bize göstererek bu yönde bize itici güç oluşturuyor.’’

  • Türkçe 6. sınıf kitaplarındaki ’ayılı’ karikatürün yer aldığı 13’üncü sayfa imha edildi

    Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Alpaslan Durmuş, Türkçe 6. sınıf kitabında bir ayının el hareketi yaptığı karikatürün yorumlanmasının istendiği sayfanın imha edilmesi gerektiği konusunda talimat gönderdiklerini belirterek, “Bütün il ve ilçe Milli Eğitim Müdürlüklerimiz öğrencilere dağıtılmak üzere hazır bekletilen kitaplardan Türkçe 6. sınıf kitaplarından sayfa 13’ü imha etmiş durumdalar. Öğrencilerimizin eline gitmeyecek” dedi.

    Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Alpaslan Durmuş, Başkent Öğretmenevi’nde düzenlediği basın toplantısında yenilenen öğretim programlarına ilişkin kamuoyunun gündeminde olan konularla ilgili açıklamalarda bulundu. Durmuş, “9. 10. 11. 12. sınıflarda 3 ana kavram öbeğinde biyoloji bugünkü gelişim süreci içinde vardığı noktada neyse o çerçevede insan doğa teknoloji üçgenini anlatıyoruz. Burada biyoteknoloji ve genetik özellikle çok önem verdiğimiz bir alan dünyada da yükselen bir alandır. Türk Dili Edebiyatında bilimsel makale yazma yeterliliği kazandırıyoruz. 10’uncu sınıf felsefe dersinde metodolojiyi öğretiyoruz. Usul mantık bilgisi öğretiyoruz. Ardından 11’inci sınıfa geçtiği zaman da felsefe dersinde ontoloji çerçevesinde çocuk tüm varlığa dair açıklamaları modelleri teorileri görüyor anlıyor biliyor” ifadelerini kullandı.

    “Sayfada resim pul kadar bir yere sahip”

    Türkçe 6. sınıf kitabında bir ayının el hareketi yaptığı karikatürün yorumlanmasının istendiği ve bu sayfanın imhası yönünde bir talimatın olup olmadığının ve karikatürü çizen Selçuk Erdem’in “Bana sorsaydınız okul kitabı için uygun olmadığını söylerdim” ifadelerinin sorulması üzerine, kitapların incelenme süreçleriyle ilgili bilgi veren Durmuş, “Öncelikle kitabın ön incelemesini yapıyoruz. Yazarlarının yazar olarak yetkinliğine bakıyoruz. En az lisans mezunu olmasını bekliyoruz. Ön inceleme aşamasında bu şartlar varsa kitap isimsiz, yazar isimleri kapalı, yani kimliksiz bir şekilde kod verilerek sistemde gizli odaya alınır. Gizli odada yayıncı meslek örgütlerinden gelen temsilcilerle beraber bir yazılımımız vardır. Bu yazılımımızdan her bir kitap için 6 tane incelemeci atanır. 6 incelemecinin birisi Türk dili açısından denetler kitabı, birisi grafik tasarım açısından, ikisi o alandan en az 10 yıllık öğretmenlik yapmış kişidir, diğer ikisi de en az o alandan doktorası olan akademik kimlikli kişilerdir. Bu 6 incelemeci hangi kitabı incelediğini bilmeden bağımsız olarak incelemeyi yapıyorlar. 1 ay sonra Talim ve Terbiye Kurulu binasına geliyorlar o gün onları bir odaya alıyoruz. 6 incelemecinin 6 ayrı raporu tek raporda birleşiyor. Raporlar birleştikten sonra gizli şekilde puan kullanır. 0,2,3 puanlarından birisini verir. 4 alanda puan verilir. Toplamda 8 puan alması lazım. Bu kitap 8 puan alamamış. Böyle bir durumda yayıncının itiraz paneli dediğimiz panel süreci vardır. Yayıncı itiraz paneline başvurmuş ama 1’inci turda kimse 13’üncü sayfaya dair bir eleştiride bulunmamış. Kitabı biz yazmadık bir özel yayın evi yazıyor. 6 incelemeci görmedi, yazar koyarken görmedi, kurul da biz de görmedik ama reddettik. Sonra itiraz paneline geliyor. Sayfada resim pul kadar bir yere sahip. İtiraz panelindeki 4 arkadaşımız da görmemiş. İtiraz panelinde yayınevinin itiraz ettiği konularda haklı bulunmuş ikinci bir oylama yapılmış o oylamada bu kez puan almış ve geçmiş. Puan alıp geçince kitap ihaleye girme hakkı kazanır” diye konuştu.

    “Türkçe 6’ncı sınıf kitaplarından sayfa 13’ü imha etmiş durumdalar”

    Bir karikatürün herhangi bir telif hakkının kontrol edilmesinin gerekip gerekmediği sorusuna Durmuş, şunları kaydetti:

    “Hazırlayan firmanın malı bu telif hakları ona ait. Telife dair sorunlar da ona ait. Burada Selçuk Erdem bu eserini yayınevi izinsiz kullandı diye dava açabilir. Yayıneviyle onun arasında olan bir şey var. Eserlerin telifle alakalı haklarının eda edilmiş olması yayınevinin sorumluluğundadır. Bu kitabı biz almıyoruz Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğü alıyor kurum olarak MEB’in kurumu. 450 noktaya dağıtmış. Bu hatayı bizim oradaki arkadaşlarımız bize intikal ettiği andan itibaren biz hemen şu tedbiri aldık; 1,5 milyona yakın kitaptan bahsediyoruz. Bu kitapların toplatılıp imha edilmesi anlamlı bir şey değil, büyük bir kamu zararı. Bu sayfanın imha edilmesi gerekiyor diye arkadaşlarımıza talimat gönderdik. Bütün il ve ilçe Milli Eğitim Müdürlüklerimiz öğrencilere dağıtılmak üzere hazır bekletilen kitaplardan Türkçe 6’nvı sınıf kitaplarından sayfa 13’ü imha etmiş durumdalar. Öğrencilerimizin eline gitmeyecek. İmha süreci pazartesi günü tamamlanmış olduğunda bize bilgi geldiğinde Talim Terbiye Kurulu olarak gözümüzden kaçtığı için özür yayınlayacağız. Bu özür somut olarak gözümüzden kaçtığı için bir özürdür. Yoksa bizim sorumluluğumuz aslında son tahlilde yok. Yayınevi burada kendi borcunu yeterince eda etmemiş demektir. Biz bu sene toplam özel sektörden ve devletten 190 milyon küsur kitap almışız, 520 çeşit kitap almışız. Bu kitaplardan birisi bu 13’üncü sayfayı imha ettik yerine sayfa göndermeyeceğiz. EBA’ya yükleyeceğiz. Öğretmen arkadaşlarımız öğrencileriyle beraber çalışma yaparlarken kullanacakları malzemeyi EBA’ya yükleyeceğiz. 1 sayfayı imha etmiş olacağız sadece.”

    CHP’li Lale Karabıyık’ın 9’uncu sınıf tarih kitabının iki kez basıldığı ve yaklaşık 600 bin kitabın imha edildiği iddiasına ilişkin Durmuş, “İddia edene delil getirmek düşer. Sayın vekil delil getirsin ondan sonra konuşalım. Yok öyle bir şey çünkü” cevabını verdi.

    “Hiçbir acı yarıştırılmaz”

    Yenilenen ders kitaplarında 15 Temmuz’un Çanakkale Zaferi ve Kurtuluş Savaşı’ndan daha fazla yer aldığına yönelik eleştirilerin olduğu sorusuna Durmuş, “Hiçbir acı yarıştırılmaz. Bizim hiçbir zaferimiz de, hiçbir şehidimiz de, gazimiz de birbirleriyle yarıştırılacak şeyler değildir. Bunların hepsi bizimdir. Somuttan soyuta, yakından uzağa ilkesi var. 15 Temmuz 2016 tarihi şu anda 1’inci sınıfa başlayan çocuklar için bile olsa sadece 1 yıllık mesafesinde. 15 Temmuz 2016’da yaşamış olduğumuz derin acı hepimizin acısıdır. 1918’de, 1800’lerde, 1700’lerde, 1600’lerde ilk insandan bugüne kadar yaşanan bütün acılarımız bizim acılarımızdır. Biz burada acılar yarıştırmıyoruz. Acıları yarıştırıcı ifadeleri kullanmayı kesinlikle uygun görmüyorum. Bu çok yanlış bir şey. Bu türden tavır alış insanlar arasında bölünmelere sebep olur. Biz köprüler kurmalıyız. Bu vatan bizim, bu vatanın her bir ferdi, taşı toprağı, bu vatanın bütün şehitleri bizim. Bu vatandaki bütün zaferlerde hezimetler de bizim. 15 Temmuz’u daha çok andınız, ötekisini daha az andınız yok öyle bir şey. Bizim yaptığımız sadece şu; 15 Temmuz 2016’yı da programlara koyduk. Anlatırken buradan geriye doğru gidiyoruz. İlkokul ortaokul buradan geriye doğru gitmek demektir. Biz 9’uncu sınıfta tarihe girmeye başlıyoruz orada da ilk Türk tarihinden başlayıp bugüne geliyoruz. İlkokulda yakından uzağa 2016’dan geriye geliyoruz. Hiçbirini de yarıştırmıyoruz. Bunu bir daha herhangi birisinin söylemesini çok ayıplarım” değerlendirmesinde bulundu.

    Programlardaki yenilikleri de anlatan Alpaslan Durmuş, hayat bilgisindeki evimde hayat, okulumda hayat, ülkemde hayat, doğada hayat, sağlıklı hayat, güvenli hayat başlıklarının çocuğu hayata hazırladığını anlattı. Durmuş, “Müzikte çocuğunuz 3 tane temel odak üzerinden yürüyor. Dinleme, söyleme. Bizim türkülerimizi öğreniyor çocuğumuz bir taraftan ‘Minnet eylemem’, bir taraftan ‘Olmaz ilaç sine-i sad pareme’ diyor, bir taraftan da ‘Oynama şıkıdım şıkıdım’ diyor. Bütün müzikleri tanıyor dinliyor. Başta ülkemiz olmak üzere doğudan batıya kuzeyden güneye bütün dünya müziklerine her yıl birisine odaklanıyor bir arşiv oluşturuyor” açıklamasında bulundu.

    Durmuş, 51 tane programın izleme değerlendirmesini de yaptıklarını sözlerine ekledi.

    Bundan sonra ders kitapların kuşe kağıda basılacağına ilişkin haberlerle ilgili Durmuş, “Bundan sonra 2018-2019’dan itibaren bütün kitaplar kuşe olacakmış gibi cümle vardı. O cümle teknik olarak da bilgi olarak da yanlış” dedi.

    Toplantıda basın mensupları 2017-2018 eğitim öğretim yılı için yenilenen programlar çerçevesinde basılan kitaplardan da görüntü aldı.

  • Türk Amerikan ticari ilişkilerinde yeni sayfa

    Amerika Ticaret Odası TABA Türk Amerikan İş Adamları Derneği’ nin 31. Genel Kurulu’nda Ali Osman AKAT’ın Başkanlığı’ndaki liste, üyelerden ciddi destek alarak seçildi.

    TABA AMCHAM Türk Amerikan İş Adamları Derneği (TABA – AmCham) Türk ve Amerikan iş çevrelerine ticaret, ekonomi, finansman, sanayi ve benzeri konularda görüş bildirmek ve uygulamada yardımcı olmak, iki ülke arasındaki ticari, ekonomik ve kültürel ilişkileri geliştirmek amacıyla 1987 yılında merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal talimatı ile kuruldu. TABA, 1990 yılında da Amerikan Ticaret Odası (AmCham) olarak faaliyet göstermeye başlamıştır. AmCham bugün Amerika dışında, Kanada, Avrupa Birliği ülkeleri ve çevre ülkelerde de ticari ve ekonomik alanda faaliyet göstermektedir.

    Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen 31. Genel Kurul’da yeni yönetim kurulu seçimi de tamamlandı. Yeni yönetim kurucu başkanı Ali Osman AKAT olurken, diğer yönetim kurulu üyeleri de şu şekilde sıralandı; Mustafa Necati IŞIK, Serdar KILIÇ, Gökyar KARŞIT, Süleyman SANLI, Hamit MÜCELLİT, Hakan ORDUHAN, Şansal TUR, Özgür RODOPLU, Coşkun İNCE, Hakan AVDAN, İzzet Serhat DEMİR, Ali Rıza ARSLAN EMSAŞ, İbrahim UYAR ve Dursun TOPÇU.

    Yeni Yönetim Kurulu ile TABA Türk Amerikan Ticari ve ekonomik ikili ilişkilerini kurumsal bir yapı altında yürütülmesini ve bunun da TABA ve ticaret ve ekonomik odaklı olması hedefleniyor. İkili ilişkiler için Etkili ve Kurumsallaşmış mekanizmaların oluşturulması Amerika’daki lobi faaliyetlerinin ticaret kanalları üzerinden yürütülmesi gerektiğin konusunda hem fikir olan TABA 2 – 3 yıllık çalışma neticesinde adım adım muvaffakiyetler amaçlıyor.

    TABA Yönetim Kurulu Başkanı olarak seçilen Akat, genel kurul toplantısında şu şekilde konuştu;

    Kurulduğu günden bu güne kadar Ülkemiz ile Amerika arasında her alanda önemli bir köprü vazifesi gören TABA’ya bu günden sonra çok daha önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir. Dünya’da siyasi ve ekonomik alanda birçok değişim yaşanmakta, her geçen gün zorlaşan rekabet koşulları, firmalarımızın da yeni stratejiler belirlemesine yol açmaktadır. İşte bu düşünceden yola çıkarak münferiden uğraşı ve mücadele yerine bilinçli, bilgili, tecrübeli ve birlikte hareket edebilme becerisine sahip olmak kaçınılmaz olmaktadır ve TABA olarak biz de bunu yapabilmek düşüncesiyle göreve talip olduk. Sadece genel kurul zamanlarında bir araya gelen değil, her zaman birlikten güç doğar felsefesiyle hareket eden bir yönetim ve Taba oluşturma azminde ve kararlılığındayız. Görevimizin ve sorumluluklarımızın farkında olarak sadece bir üye sıfatıyla desteğimizi değil sürekli birlikte çalışma yapan ve çalışmalarımızı takip edip sorgulayan, her türlü öneri ve taleplerini açıkça ortaya koyan tam bir sivil toplum oluşturmalıyız. Yeteri kadar tecrübe ve bilgiye sahip TABA üyelerimizin bu konuda daha başarılı işlere ve projeler imza atacağına olan inancımız tamdır. Türkiye ve Amerika arasında yapılacak çok işimiz var. Bu bilinç ve düşünceyle göreve talip olan ben ve değerli yönetim kurulu üyeleri ile yüksek istişare heyetimiz; Siz değerli üyelerimiz oylarına talip olduğumuzu bildirir, Genel kurul sonrasında oluşacak olan yeni heyetlere şimdiden başarılar diler, tüm heyeti saygıyla selamlarım.”