Etiket: Satıyorlar

  • El emeklerini internetten satıyorlar

    Manisa’nın Alaşehir ilçesinde, halk eğitim merkezi müdürlüğü tarafından açılan kurslarda eğitim gören kadın kursiyerler, ürettikleri el emeği göz nuru ürünleri internet üzerinden satarak, aile bütçelerine destek oluyor.

    Türkiye Bilişim Vakfı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Türkiye Vodafone Vakfı ortaklığında “Girişimcilikte Önce Kadın” projesi Manisa’nın Alaşehir ilçesinde de uygulanmaya başlandı. Alaşehir Halk Eğitim Müdürlüğünce açılan kurslarda eğitim alan kadın kursiyerler ürettikleri ürünleri internet üzerinden satıyor. Bilgisayar ve cep telefonu uygulamaları aracılığıyla satışını yaptıkları ürünler sayesinde aile bütçelerine katkı sağlayan kursiyerler, teknolojinin imkanlarından faydalanıyor. Kadınların el emeği göz nuru ürünlerini, dijital teknolojinin getirdiği yeniliklerle buluşturmak ve bu ürünlerin satışını yapabilecekleri dijital olanaklar oluşturarak, girişimciliğe adım atmalarını desteklemek amacıyla yürütülen projeyle Alaşehirli kadınlar hobilerinden gelir elde etmeye başladı. Yaptıkları ürünlerin tanıtımını yapmak ve aile bütçelerine katkıda bulunmak için projeye katıldıklarını belirten kursiyerler, kendi ihtiyaçları dışındaki ürünleri internet üzerinden sattıklarını vurguladı.

    Alaşehir Halk Eğitim Merkezi öğretmenlerinden Hacer Moğol, “Öğrencilerimiz ürettiklerini öncelikle kendi ihtiyaçlarını gidermek amacıyla üretiyorlar fakat bir süre sonra bu öğrencilerimiz için yetersiz hale geliyor ve emeklerini paraya dönüştürmek istiyorlar. ‘Girişimcilikte Önce Kadın’ projesi sayesinde de böyle bir kapı açılmış oldu. Ürettiklerimizi kendi içimizde tüketmek yerine Türkiye’ye hatta dünyaya duyurma fırsatı bulmuş olduk. İnşallah öğrencilerimiz için çok önemli bir gelir kapısı olmasını ümit ediyorum” diye konuştu.

    ‘Girişimcilikte Önce Kadın’ projesi kapsamında kursiyerlerinin el emeği ve göz nuru ürünlerini internet üzerinden satarak ev ekonomilerine katkı sağladığını kaydeden Alaşehir Halk Eğitimi Merkezi Müdürü Süleyman Ölmez, “Proje kapsamında şu anda 52 kursiyerimiz kayıt olmuş, girişimcilik belgelerini almış ve satışa başlamışlardır. Bu kursiyerlerimiz severek, isteyerek kurslara katılmışlar ve istedikleri ürünlerin de satışlarını yapmaktadırlar” dedi.

  • Çuval çuval getirip bardak bardak satıyorlar

    Antalyalılar, kavuran sıcaklarda, yüksek kesimlerdeki mağaralardan çıkarılan, pekmez ya da meyve şurubuyla hazırlanan “karlama” ile serinliyor. Eylül ayının girmesine rağmen sıcakların bunalttığı Antalyalılar Torosların derin kar obruklarından çıkarılan karların üzerine dökülen pekmez ya da meyve şurubuyla serinliyorlar.

    Gündoğmuş ilçesine bağlı 2 bin metre rakımlı yaylalarda bulunan derin kar obruklarından kar getirerek Antalya’da pazarlarda karlama yaparak satan pazarcı Mustafa Özer, 30 yıldır bu işi yaptığını söyledi.

    Toroslarda 2 bin metre rakımlı Gündoğmuş yaylalarında 4-5 tane kar obruklarında hiç karın bitmediğini ve buralarda kar üzerine kar yağdığını, uçsuz bucaksız obruklardan çuvallarla kar çıkardıklarını anlatan Özer, “Obruktan kar çıkarmak hem zor hem çok tehlikeli. Bu mağaralarda ne kadar kar var bilinmez. Ama mağaranın sonunun olmadığı söyleniyor. Bu kar obruklarında karın bittiğini hiç görmedim” dedi.

    “Her geldiğimizde 2 tona yakın kar götürüyoruz”

    Haftada yaklaşık 2 ton kar çıkarıyorum. Kendim pazarcıyım. Her hafta yaylaya çıkarak obruklardan kar çıkarıyorum. Soğutuculu kamyonetle Antalya’ya getiriyorum. Sattıkça tekrar Gündoğmuş’un yaylalarına giderek her hafta yenisini satıyorum. Yaz aylarında sürekli kar obruklarından getirmiş olduğum karları karlama yaparak kar satıyorum.”

    Dağlardan kar toplayan ve daha sonra Antalya’da semt pazarlarına götürerek karlama yaparak satan Mustafa Özer, şöyle devam etti:

    “30 yıldır yaz aylarında Torosların derin kar obruklarından kar getirerek satıyorum. 30 yıldır Topladığım karları Antalya’ya getirerek pazarlarda satıyorum. Haftanın her günü kurulan semt pazarlarında karlama satıyorum. Meyve suyu ile karıştırdığım karın kasesini 2 liraya, pekmezli karlamanın kasesini ise 2 lira 50 kuruşa satıyorum. Tadını bilen yerli halk her hafta gelerek benden karlama alıyor.”

    Antalya’da Çakırlar pazarında Eylül ayında karlama yemenin çok zevkli olduğunu söyleyen Hatice Çelik, “Eylül ayında Antalya’da halen devam eden sıcak havada bu karı görmek, yemek harika bir şey. Pekmezli karlama yemek bu mevsimde çok güzel bir olay” diye konuştu.

    Çakırlar pazarında karlama alarak yiyen Tugay Çatlı ise Antalya’nın bu sıcağında Toroslardan 2 bin rakımlı yerlerden çıkartılan bu karın pekmezle karıştırıp yemenin güzel bir olay olduğunu belirterek, “Bu mevsimde karlama yemek muhteşem bir olay. Çok hoşumuza gitti. Torosların lezzeti çok güzel” ifadelerini kullandı.

  • Dünyaya VIP rahatlığı satıyorlar

    Otomobilde VIP araç dizaynı yapan Ertex Otomotiv’in Yönetim Kurulu Başkanı Salih Malkoç, “Dünyanın dört bir yanından gelen taleplerle sipariş rekorları kırıyoruz. Yerli üretimimizle dünya pazarının yüzde 40’ını domine ediyoruz” dedi.

    Yaklaşık 30 yıldır mevcut araçları VIP rahatlığına kavuşturan Türk şirketi Ertex’in Yönetim Kurulu Başkanı Salih Malkoç, dünyanın dört bir yanından gelen taleplerle sipariş rekorları kırdıklarını belirtti. Malkoç, “Yerli üretimimizle dünya pazarının yüzde 40’ını domine ediyoruz” dedi. Malkoç, gelecek dönemde sürücüsüz VIP araçlar tasarlayıp, hizmete sunmayı hedeflediklerinin de altını çizdi.

    Yılda 200 araç üretiliyor

    Kişisel zevke göre verilen siparişleri yetiştirebilmek için 3 vardiya ile tam kapasite çalıştıklarına dikkat çeken Salih Malkoç, “Bir aracın yapımı ortalama 1,5 ay sürüyor. Yılda yaklaşık 200 aracı VIP’e çeviriyoruz ve tasarladığımız her iki araçtan birini sipariş kapsamında ihraç ediyoruz.”

    Dünyaya VIP rahatlığı

    Avrupa’da başta Fransa, Almanya, Hollanda olmak üzere tüm AB ülkelerinden; Asya ve Orta Doğu’da ise ağırlıklı olarak Azerbaycan, Dubai, Katar ve Suudi Arabistan’dan ciddi talep aldıklarını kaydeden Malkoç şu bilgileri verdi: “Bu yılın ilk 6 ayında satışları ikiye katlayarak 47 araç ihracı gerçekleştirdik. Yaptığımız tasarımlar, Türkiye’ye büyük katma değer artışı ve döviz girdisi sağlıyor. Almanya’dan gelen araçları VIP tasarımına çevirip, 3 katı değer kazandırarak ihraç ediyoruz.”

    “Orta Doğu’nun konfor, rahatlık ve lüks tutkusu limuzine ilgiyi arttırdı”

    Orta Doğu ülkelerinin daha çok limuzin modellerine talip olduğunu kaydeden Salih Malkoç, “Limuzin modeli, Ertex Otomotiv’in dünyada ilk defa minibüsleri uzatıp, VIP limuzin haline getirmesi ile geliştirildi. Limuzin modelinde araç uzatılarak daha geniş ve konforlu kullanım alanı sağlıyoruz. Bu modelimiz Orta Doğu ülkelerindeki müşterilerimizden yoğun ilgi görüyor. Avrupa ülkelerindeki müşterilerimiz ise daha çok Business Edition modelimize ilgi gösteriyor. Bu modelde keskin hatlar bulunmuyor. Tamamen Ertex Otomotiv’in tasarladığı, sade görünümlü ve fonksiyonel özelliklere sahip bir araç sınıfı. Ertex olarak biz, tasarımı, ’Geleneğin ve teknolojinin birlikteliği, ultra-lüks ambiyans ve ideal ofis ortamının kaynaşması’ olarak tanımlıyoruz.”

    “Sürücüsüz VIP araçlar tasarlayıp, hizmete sunmayı hedefliyoruz”

    Birçok otomobil üreticisinin 2020’de en az bir adet sürücüsüz araç modelini pazara sunacağını ifade eden Malkoç, “Gelecek elektrikli ve sürücüsüz araçlarda. Müşterilerimizin büyük çoğunluğu, ihtiyaç duyduğu özel alanı temin etmek için sürücü kabini ile arasında izolasyonu tercih ediyor. Müşteri kitlemizin sürücüsüz araçlara da yoğun talep göstereceğini öngörüyoruz ve bu araçlar yola çıktığında biz de en az bir üretici ile birlikte çalışarak sürücüsüz VIP araçlar tasarlayıp, hizmete sunmayı hedefliyoruz.” açıklamasında bulundu.

    VIP helikopter

    Firma, 2017 yılında TAI işbirliği ile ilk yerli VIP helikopteri ‘Ertex VIP Helikopter T625 – V (VIP)’i üretti. Bunun yayında ise, zırlı VIP minibüs üretimi de gerçekleştiriliyor.

  • Yaşını satamayınca kuruttular, şimdi tüm dünyaya satıyorlar

    Aydın’ın Nazilli ilçesinde, ürettiği ürünü mevsiminde yaş olarak satamayınca çare arayan girişimci, içini oyduğu patlıcanı kurutarak satmayı başardı. Dedelerinin 63 yıl önce semt pazarlarında satışını yaptığı kuru patlıcan ile dünyaya açılan torunları, şimdilerde 5 kıtaya ürün gönderiyor.

    Aydın’ın Nazilli ilçesindeki bu mahallede yediden yetmişe herkes bu işle meşgul. Sezonda 3 bin tona yakın yaş patlıcanı 600 aileye de iş kapısı yaparak kurutan Karaefe ailesi, yarım asır önce keşfettikleri mahalleye özgü hava koridoru sayesinde güneşten de en iyi şekilde yararlanarak doğal kurutma yapıyor.

    1955 yılından bu yana patlıcan oyarak geçimlerini sağlayan mahalleliye öncülük eden Karaefe ailesi, 3. kuşakla dünyaya açıldı. Amerika, Avustralya, Asya, Avrupa ve Afrika’ya kuru patlıcan gönderen Karaefe kardeşler, “Amerika’nın teknolojisi ile ünlü Silikon Vadisi varsa bizim de güneşten gelen doğal lezzeti ile ünlü patlıcan vadimiz var” sloganı ile hedef büyüterek dünyanın dört bir yanına kuruttukları ürünleri yolluyor. Türkiye’de en verimli ve doğal patlıcan kurutma işinin, dünyada eşi benzeri görülmeyen hava sirkülasyonu özelliği nedeniyle sadece bu mahalledeki 3 kilometrelik hava koridorunda verimli halde gerçekleştirildiğini keşfeden aile, bu keşfini kazanca dönüştürmeyi başarmış.

    İşi dedelerinden öğrendiler

    Dedeleri Abdullah Gandak’ın taze olarak satmakta zorlanmasıyla keşfetmiş olduğu oymacılık ve kurutma işini babalarından sonra devralınca bir adım daha öne giden Abdullah ve Turgay kardeşler, önceleri Almanya’daki gurbetçilere sattıkları kuru patlıcanı patent ve tescilini aldıktan sonra ürün çeşitliliğini de artırarak Avrupa ülkeleri başta olmak üzere Ortadoğu, Afrika, Asya, Avustralya ve son olarak Amerika’ya gönderiyor.

    “İşimizi dedemiz ve babamızdan öğrendik” diyen Turgay Karaefe, “Bamyadan, fasulyeye, sivri biberden dolmalık bibere, kabaktan domatese kadar çok çeşitli yaz sebzelerini güneşte kurutarak kışın aynı lezzeti ile sofralara sunuyoruz. 7 ay süren sezonda 2 bin – 2 bin 500 ton yaş patlıcanla sadece kendimizin değil mahalledeki yaklaşık 600 ailenin de geçim kapısı olduk. Kuruttuklarımızın yüzde 65’den fazlasını ihraç ediyoruz. Bölgemizdeki ürünlerin yanı sıra Akdeniz Bölgesinden Marmara Bölgesine kadar getirdiğimiz ürünleri de işleyerek ekonomiye kazandırıyoruz. Mahallemizdeki 7’den 70’e herkes oymacılıkla geçiniyor. Her sokakta, her evde, köşe başlarında patlıcan oyan, özel alanlar dışında evlerinin balkonlarından çatı katlarına kadar her yerde kurutma işlemi yapan mahalle halkımız hayatlarından da oldukça memnun. Mahallemizde bu işi yaparak kazanç elde eden yaşlılarımız torunlarına, öğrenciler okullarına, genç kızlar da çeyizlerine destek oluyor. Patlıcanı oyup, kurutup dünyaya satarak hem Nazilli’yi hem de dünyayı ‘Güneşle gelen doğal lezzet’ sloganı ile kuru lezzetlerle doyurmaya devam ediyoruz” dedi.

    “Amerika’nın ‘Silikon Vadisi’ varsa bizimde ‘Patlıcan Vadimiz’ var”

    A Vitamini ve Fosfor yönünden zengin olan patlıcanın beslenmede büyük önemi olduğunu da ifade ederek Turgay Karaefe; “Yıldıztepe Mahallesinde kurutmuş olduğumuz patlıcan kurusu, biber kurusu gibi ürünlerin lezzetini ve tadını kutuplar hariç bütün dünya almaya başladı. Amerika’da teknoloji ile alakalı silikon vadisi bilinir, tanınır. Fakat biz de Yıldıztepe Mahallesi olarak iddialıyız, Nazilli’yi ‘Amerika’nın Silikon Vadisi varsa Nazilli’nin de Patlıcan Vadisi vardır’ diye tanıtmaya hazırız. Pirinçle patlıcanın buluşmasındaki en doğal lezzet Kuru Patlıcan Dolmasıdır. Tamamen doğal yöntem olan güneşle kurutulan ürünlerimizden elde ettiğimiz kuru patlıcanla yapılan yemeklerin tadına doyum olmaz. Türkiye’de başka bir yerde olmayan bu özel ortamda kuruttuğumuz ürünlerin lezzetini Türkiye zaten öğrendi. Yıldıztepe Mahallemizde kuruttuğumuz bu ürünleri alıp bütün dünyaya tanıtmaya, sofralara koymaya başladık” şeklinde konuştu.

    “İşi, dördüncü kuşağa da devredeceğiz”

    Kurutma işini ikinci kuşak olarak devraldığını ifade eden Turgay Karaefe’nin babası Turgut Karaefe’de, “Babam ve kayınpederim 1955’de bu işe başladılar. Ben 75 senesinde devraldım. Çocuklarım büyüyünceye kadar 2000 yılında onlara devrettim. Şu anda çocuklarım Abdullah ve Turgay Karaefe devam ediyorlar. Onlarda Allah nasip ederse ileride bu işi torunlarıma devretmeyi düşünüyorlar. Bu şekilde bu iş devam ediyor. Patlıcanlarımız güneşte kurutulmuştur ve tamamen doğaldır” dedi.

    Satamayınca kuruttu

    Patlıcan kurutma işlemini ilk başlatan 97 yaşındaki asırlık çınar Abdullah Gandak ise, ilk başlarda üretmiş olduğu taze patlıcanları satamayınca oyarak kurutmaya başladığını ifade ederek, “1955 senesinde bu patlıcanı tarlaya ekmeye başladım. Yaş patlıcan satılmayınca oydurarak kurutmaya başladık. Ondan sonra torunlara teslim ettim. Kendim yapmaz oldum. Bizim patlıcanımız güneşte kuruduğundan çok lezzetli oluyor” ifadelerini kullandı.

  • Gıda maddesi diye onaylatıp ilaç gibi satıyorlar

    Kardiyoloji Uzmanı Dr. Cegerğun Polat, bazı maddelerin bakanlıktan onay alınırken “gıda maddesi” diye gösterildiğini ancak daha sonra ilaç gibi satıldığını belirterek, “Bu konuda televizyonlarda şarlatanlık diyebileceğimiz noktada reklam ya da pazarlama yapanlara itimat edilmemeli” dedi.

    Diyarbakır Memorial Dicle Hastanesinden Kardiyoloji Uzmanı Dr. Cegerğun Polat, özellikle televizyonlarda reklamı yapılan birtakım ilaçların herhangi bir teste maruz bırakılmadan gıda maddesiymiş gibi onay alındığını ifade ederek, uyarılarda bulundu. Gıda maddelerinin onaylı olmasının sağlıklı oldukları anlamına gelmediğini kaydeden Polat, “Ne yazık ki eczanelerde de satışı ile ilgili birtakım onay süreçleri yürüdü. Bu yöntemlerin, bu ilaçların kesinlikle ciddi bilimsel çalışmalardan geçmiş ve onaylı olması gerekir. Bu konuda şarlatanlık diyebileceğimiz noktada reklamını ya da pazarlamasını yapanlara itimat edilmemesi gerektiğini söyleyebilirim. Onun dışında da kimse kafasına göre ilaç kullanmasın. En basit dediğimiz ilaç, ağrı kesici bile tansiyon ilaçlarının etkisini bozabilmekte, mide rahatsızlıkları ortaya çıkarabilmektedir. Bunun dışında komşunun, komşunun çocuğunun verdiği ilaçlar kullanılıyor. ‘Bu da iyi gelir sana teyze’ falan deniliyor. Bu tür şeylere de itimat etmemek gerekiyor. En nihayetinde kalp doktorunuz ya da doktorunuz ne diyorsa o ilaçları kullanmanız gerekir. O ilaçların o düzende kullanılması esas alınmalı. Keşke böyle mucizevi şeyler olsa biz de doktorluk yapmasak ama ne yazık ki mucizevi şeyler yok. Bilimsel çalışmalar doğrultusunda hastalarımızı tedavi edip ilaçlarını veriyoruz” diye konuştu.