Etiket: Sancılı

  • Eğitim’de sancılı başlangıç

    Ülke genelinde olduğu gibi Aydın’da yarın başlayacak olan 2016-2017 eğitim öğretim sezonu için tüm hazırlıklar tamamlanırken, Aydın’da İmam Hatip Lisesi Yurdu’nda kalacak öğrenciler şok yaşadı. Yurt müdürü tarafından yarın okula gelecek öğrenciler kabul edilmezken, sıkıntı velilerin İl Milli Eğitim Müdürü Pervin Töre’den yardım istemesi ile çözüldü. Sokakta kalan öğrencilere akşam saat 20:00’den sonra yurt açılarak barınacak yer verileceği belirtildi.

    Aydın’da 18 Haziran günü 175 bin 375 öğrencinin karnelerini alması ile başlayan yaz tatili bitti. Yarın sabah ders başı yapacak pek çok yatılı öğrenci köylerinden şehir merkezlerinde okullarının bulunduğu yurtlara geldi. Aydın’da da çeşitli ilçe ve dağ köylerinde okuyan öğrenciler yarın ders başı yapmak için okullarına geldi. Aydın İmam Hatip Lisesi’nin Devlet Parasız Yatılı yurtlarında kalan öğrenciler yurtlarına geldiklerinde yurdun kilitli olduğunu görünce ne yapacaklarını şaşırdı. Nerede kalacaklarını ve ne yapacaklarını bilemeyen öğrenciler ailelerini arayarak yardım istedi.

    “Öğrencileri sokağa mı bırakalım”

    Bunun üzerine yeni atanan yurt müdürünü arayan veliler ikinci bir şoku yaşadı. Müdürün yurdun yarın açılacağını ve herkesin başının çaresini bakmasını istediğini belirten veliler, “Okulların açılacağı dün belli olmadı. Yurt müdürünü aradık çocukları götürün ya da bir yakının evinde kalsın deyince ne yapacağımızı şaşırdık. İmam Hatip Lisesi Yurdu açık olmayınca çocukları Milli Eğitim’e devredilen Kemal Erimez Yurdu’na göndermişler. O yurt da açık değil. Okulların ilk gününden öğrencilere bu şekilde sorun yaşatılması çok garip” diye konuştular.

    Milli Eğitim Müdürü çocukları sokaktan kurtardı

    Çocukları sokakta kalınca İl Milli Eğitim Müdürü Pervin Töre’yi arayan öğrenci velileri, durumu anlatarak bir çok öğrencinin 50-100 kilometre mesafeden geldiğini, ne geri dönme imkanları ne de otelde yatacak imkanları olduğunu belirterek çocukların sokakta bırakılmaması için yardım istediler. Velilerin şikayeti üzerine, İl Milli Eğitim Müdürü’nün talimatı üzerine yeni atanan yurt müdürü öğrencilerin kapısının önünde beklediği yurda gelerek yurdun akşam saat 20:00’den sonra açılarak öğrencilere barınma hizmeti verileceğini belirtti. Milli Eğitim Müdürü’nün soruna el atması sayesinde henüz çocuk yaştaki öğrenciler sokakta kalmaktan kurtuldu.

  • Narenciyede hasat sancılı başladı

    Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru, bölgede erkenci narenciye çeşitlerinin hasadına başlandığını belirterek, ürünlerin dalında değerinden satılabilmesi için Rusya ile ilişkilerdeki belirsizliğin bir an önce ortadan kaldırılması gerektiğini söyledi.

    Doğru, yaptığı açıklamada, narenciye üreticisinin en büyük pazarı olan Rusya Federasyonu ile yaşanan siyasi sorunların, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın girişimleri ile düzelme yoluna girmesinin, hem üretici hem de ihracatçıya ümit olduğunu belirterek, “Bu vesileyle Sayın Cumhurbaşkanımıza tüm narenciye sektörü adına bir kez daha şükranlarımızı arz ederiz” dedi.

    Bölge ekonomisini, özellikle de Adana, Mersin ve Hatay illerini yakından ilgilendiren narenciye üretiminde erkenci çeşitlerin hasadına başlandığını ifade eden Doğru, şunları kaydetti:

    “Konunun, raf ömrü kısa yaş meyve oluşu ve hasat zamanının da gelmiş olması nedeniyle zamana karşı yarışan narenciye ihracatçılarımız, Rusya Federasyonu’na ithalat yasağı halen devam eden mandalina ve portakal ürünleri için üreticimizden alım yapmaktan çekinmektedir. Bu durum bazı aracılar tarafından da kullanılarak fiyatlar düşürülmeye çalışılmakta ve üreticimizin bir yıllık emeği ile oynanmaktadır.”

    Hem ihracatçının yurt dışı bağlantılarını yaparak önünü görebilmesi hem de üreticinin ürünlerini dalında değer fiyattan satabilmesi için belirsizliğin bir an önce ortadan kalkması gerektiğini vurgulayan Doğru, “Rusya Federasyonu ile bu konuda yapılan çalışmaların hızlanması ve sonuçların kamuoyu ile paylaşılması, narenciye piyasalarının sağlıklı oluşması açısından önem arz etmektedir” dedi.

    Adana Çiftçiler Birliği Başkanı Mutlu Doğru, Ekonomi Bakanlığı’nın bu yıl narenciye ihracatı için vereceği desteği erken açıklamasının da ihracatçının rekabet gücünü arttıracağını ve üreticinin dal fiyatlarına olumlu yansıyacağını ifade etti. Doğru, bu vesileyle, tüm narenciye üreticilerine ve ihracatçılara bol kazançlı ve bereketli bir narenciye sezonu dilediğini sözlerine ekledi.

  • Sancılı dert böbrek taşı

    Tekirdağ Star Medika Hastanesi Üroloji Bölümü’nden Op. Dr. Osman Gencoğlu, böbrek taşı hakkında açıklamalarda bulundu.

    Op. Dr. Osman Gencoğlu, böbrek taşının böbrek kanalları içerisinde oluşan mineral içerikli sert kitleler olduğunu, bu kitlelerin oluşum sebebinin tam olarak bilinmediğini ancak ailevi yatkınlık, doğuştan idrar yolları anomalileri veya bazı sistemik hastalıkların neden olabileceğini kaydetti. Böbrek taşının böbreğin pelvisinde veya böbrek havuzcuğunda oluşabileceğini anlatan Gencoğlu, “İdrarda koruyucu olan bazı maddelerin vücut tarafından eksik üretilmesi taş oluşumuna neden olur. Sıcak, yüksek rakımlı ve tropikal ülkelerde böbrek taşı daha sık görülür. Güneşin etkisi var, güneşten dolayı vücudun D vitamin sentezi artıyor. D vitamini sentezi başta kalsiyum olmak üzere bağırsaklarda maddelerin daha fazla emilimine sebep oluyor ve bunların idrarla daha fazla atılımından dolayı kalsiyum taşları oluşuyor. Oldukça sık görülen bir hastalıktır. Erkeklerde kadınlara oranla üç kat daha fazla görülmektedir” dedi.

    “Bu hastalıkları taşıyanlar dikkat etmeli”

    Op. Dr. Gencoğlu, tekrarlayan idrar yolları enfeksiyonlarının böbrek taşları açısından risk oluşturduğunu belirterek, “Sistinüri gibi böbrek hastalıkları, tiroid hastalıkları benzeri metabolizma hastalıkları veya kronik pankreas hastalığı böbrek taşı oluşumuna zemin hazırlayabilir. Bir tür romatizmal hastalık olan gut, vücutta ürik asit oranını arttırır ve ürik asit taşlarının sıklıkla oluşmasına neden olur. Ürik asit taşları, kadınlara oranla erkeklerde daha çok görülür. Kronik bağırsak iltihabı da sık sık böbrek taşı oluşmasına neden olan hastalıklardan biridir” dedi.

    “Risk arttıran etkenler”

    Dr. Gencoğlu, bazı etkenlerin böbrek taşı oluşum riskini artırabileceğini aktararak etkenleri şöyle sıraladı:

    “Gün içerisinde yeterince sıvı almamak, genetik faktörler, aile öyküsü ve kişisel öykü, ailesinde taş öyküsü olanların taş oluşturma olasılığı yüksektir. Yaş cinsiyet ve ırk, böbrek taşı hastalığı çoğunlukla 30-50 yaş aralığında görülür, az hareket veya hareketsizlik ve diyet yapmak.”

    Böbrek taşının belirtilerinin değişik şiddette ağrı, bulantı, kusma, idrarda kan olarak görüldüğünü anlatan Dr. Gencoğlu, karın ağrısı görüldüğü taktirde karın ağrısı yapan diğer hastalıkların akla gelmesi gerektiğini ve sağ alt kadrandaki taş ağrılarında akut apandisit olasılığının mutlaka tetkikler yapılarak ekarte edilmesi gerektiğini söyledi. Dr. Gencoğlu, açıklamalarını şöyle sürdürdü:

    “Böbrek taşının tanısında görüntüleme yöntemleri ve laboratuar tetkikleri kullanılır. Röntgen filminde böbrek taşı varsa genellikle görülür. Bu film çekilirken hasta yatırılır. Fakat bütün taşlar direkt röntgen filminde görülmeyebilir. Bütün taşların görüldüğü sistem bilgisayarlı tomografidir.”

    Böbrek taşının tedavisi

    Dr. Gencoğlu, böbrek taşı hastalıklarının durumuna göre farklı tedavi yöntemleri uygulandığını belirterek tedavileri şöyle sıraladı:

    “Medikal tedavi, 5 mm’ye kadar olan taşların büyük çoğunluğu verilen ağrı kesici, antispazmodik ilaç tedavisi ve bol sıvı alımı ile düşürülebilir. Taşın boyutu büyüdükçe müdahalesiz düşürme olasılığı azalır. Vücut dışından şok dalgaları ile taş kırma (ESWL), perkutan nefrolithotomy (PNL), böbrek içindeki taş 2 cm’den büyük olduğunda veya şok dalgaları ile kırılamadığında uygulanan güncel bir yöntemdir. Genel anestezi altında bel bölgesinde 1 cm’lik kesiden oluşturulan bir yoldan böbreğin içerisine girilerek taşlar bir bütün halinde veya kırılarak aynı yoldan dışarı çıkartılır. Endoskopik yani kapalı bir ameliyat yöntemi olan perkütan nefrolithotomy ameliyatında görüntüler endokamera ile bir televizyon ekranına büyütülmüş olarak taşınır. Taşlar genelde pnömatik, ultrasonik veya lazer taş kırıcılar ile parçalanırlar. Üretoroskopi (URS), üreter kanalı içerisindeki taşlar düşmezse veya ESWL ile kırılamazsa idrar yolundan üreteroskop denilen aletler yardımıyla girilerek tedavi edilebilirler. Üreteroskoplar 2 buçuk, 3 milimetre çapında, uzunlukları boyunca bir çalışma kanalı ve görüntüyü sağlayan bir mercek bulunan cihazlardır. Rijid yani sert üreteroskoplar ile dış idrar yolu ve mesane geçilip üreter içine girilirek taşlar Holmium lazer veya pnömatik taş kırıcı ile kırılarak tedavi edilir. Bu üreteroskoplar ile alt ve orta üreterdeki taşlar tedavi edilebilirler. Fleksibl yani kıvrılabilen üreteroskoplar ise uçları çeşitli yönlerde ve açılarda döndürülebildiğinden hem üst üreterdeki, hem de böbrek içinde havuzcuk ve kalis adı verilen ceplerdeki taşların tedavisinde kullanılırlar. Üretereroskopik taş tedavisi sonrası hastalar aynı gün veya bir gün sonra evlerine taburcu edilirler.”

    Tedavinin ardından engelleyici önlemler alınmaması ve bir takım hayat tarzı değişikliklerine gidilmemesi halinde böbrek taşlarının çevresel ve genetik faktörler sebebi ile tekrar etme riskinin oldukça yüksek olduğunu anlatan Dr. Gencoğlu, şöyle devam etti:

    “Taş oluşumunu önlemek için hayat tarzı değişiklikleri son derece önemli bir rol oynar. Hızlı beslenmekten uzak durmak, bol sıvı tüketmek ve egzersize ağırlık vermek gibi bir takım önlemler ‘önleyici değişiklikler’ olarak sayılabilir. Bunların yanında doktor kontrolünde gerçekleştirilecek bazı ilaç tedavileri de söz konusu olur. Eşit aralıklı sağlık kontrolü ile erken tanı önem taşır.”

    Böbrek taşı olan kişilerin özellikle yaz aylarında bol su tüketmeleri, çay, kahve, kola gibi içecekleri azaltmaları, tuz tüketimini kısıtlamaları, düzenli egzersiz ve spor yapmaları, ani kilo kayıplarından kaçınmaları gerektiğini belirten Op. Dr. Gencoğlu, “Yaşam ve beslenme tarzında birkaç değişiklik yaparak yeni taş oluşma riski azaltılabilir. Lif içeren besinler ve faydalı etkileri nedeniyle sebze, meyve tüketmek gerekir. Ancak okzalat bakımından zengin olan sebze ve meyvelerden (ıspanak, kakao, çay yaprakları, ceviz, buğday kepeği) sakınmak gerekir. Alınan kalsiyum miktarı, bu yönde önerilerde bulunmak için güçlü bir neden olmadıkça sınırlanmalıdır. Bol sıvı tüketimi yapılmalıdır. Kalsiyumlu gıdalar, çilek ve kuruyemiş taş yapar bilgisi yanlıştır. Kişide taş oluşumu genetiktir ve her tür yiyecek taş yapabilir. Önlemi bol sıvı tüketmekten geçmektedir. Çok su içmek böbrekleri yorar bilgisi de yanlıştır, böbreklerin vücuda giren suya göre sıvıyı ayarlama yetenekleri oldukça yüksektir. Bu nedenle fazla sıvı böbreği yormaz. İnsan tek böbrekle yaşayamaz söylentisi de yanlıştır. Tek böbrekle sorunsuz 100 yıl yaşamak bile mümkündür. Böyle binlerce hasta vardır. Böbreği etkileyecek bir hastalık olmadığı sürece (yüksek tansiyon, diyabet, taş, vb.) tek böbrekle yaşamakta sorun yoktur” diye konuştu.

    Böbrek taşı düşürmede taşın boyutunun önemli olduğunu aktaran Gencoğlu, şu ifadeleri kullandı:

    “5 milimetrenin altındaki taşlar kendiliğinden düşebilir. Bol su ve hareket taşların düşmesine yardımcı olur. Üreter kanallarını genişletici ilaç tedavisi ile taş düşürmek mümkün. 5 milimetre üstü taşları da operasyon yolu ile düşürülmektedir. 6 milimetre üstündeki taşlar müdahale ile düşürülür. 4-6 milimetre arasındaki taşların bazıları kendiliğinden, bazıları da müdahale ile düşer. 4 milimetre altındaki taşlar ise kendiliğinden düşer. Bazı bitkiler böbrekleri çalıştırdığı için taşın düşürülmesinde etkili olurlar. Tabi 4 milimetrenin altındaki taşlar için geçerli. Önerim ise, hastaların doktorlarına danışmadan böyle bir şey yapmamaları. Her bitki faydalı olmayabilir, aksine zararı bile dokunur. Araştırmalarda limon suyunun bazı taşların meydana gelmesini engellediği tespit edilmiştir. Limonatadaki sitrat böbrek taşına karşı etkili olmaktadır. Bu nedenle sıvı gereksiniminin bir bölümü limonata şeklinde alınabilir.”

    Ameliyat riskleri

    Op. Dr. Gencoğlu, böbrek taşı operasyonlarında bazı risklerin de bulunduğunu aktararak konuşmasını şöyle sonlandırdı:

    “Risksiz ameliyat diye bir şey yoktur. Açık ve kapalı böbrek taşı ameliyatlarının riskleri birbiri ile aynıdır. Kanama en sık rastlanan komplikasyondur. Yapılan çalışmalarda kan vermeyi gerektirecek kadar kanama olma ihtimali yüzde 1 ile yüzde 10 arasında bulunmuştur. Her ameliyatta olduğu gibi bu ameliyatta da enfeksiyon ihtimali vardır. Bu riski en aza indirmek için ameliyat öncesinde idrarda mikrop varlığını araştırmak ve ameliyat sırasında önleyici (profilaktik) antibiyotik başlamak gerekir. Çok nadir olarak bu ameliyat sırasında böbreğe giriş işlemi röntgen cihazı ile ’kör’ olarak yapıldığı için barsak ve çevre organ yaralanması görülebilir. Özellikle çok zayıf hastalarda bu risk daha fazladır. Hem tanı hem de tedavi yöntemlerinde yenilikler devam etmektedir. Bu konuda en büyük katkı tıbbi mühendislik gelişmesidir.”

  • Erdoğan: “Çok Ciddi Meselelerle Mücadele Ediyor Zor Ve Sancılı Bir Dönemden Geçiyoruz”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi’ne katılan devlet ve hükümet başkanlarına hitap ederek, “Önümüzdeki sorunlar büyüktür. Çok ciddi meselelerle mücadele ediyor zor ve sancılı bir dönemden geçiyoruz. Ancak hiçbir zaman ümidimizi kaybedemeyiz. Biz Müslümanların anlayışında karamsarlığın asla yeri olamaz” dedi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Zirvesi’ne katılan devlet ve hükümet başkanları onuruna akşam yemeği verdi. Dolmabahçe Sarayı Muayede Salonu’nda yemeğe Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, eşi Emine Erdoğan da eşlik etti.

    “TEŞKİLATIN BAŞARISI TÜM İSLAM DÜNYASININ BAŞARISI OLACAKTIR”

    Yemekte liderlere bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Zirvenin başarısı hepimizin başarısı teşkilatın başarısı tüm İslam dünyasının başarısı olacaktır” dedi.

    Misafirlerine katılımlarından dolayı teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Adalet ve Barış İçin Birlik ve Dayanışma teması ile düzenlenen zirvede alınan karların İslam alemine hayırlı olmasını diledi. Kararları almak kadar onları layıkıyla uygulamakta önemli olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu zirveden en büyük beklentimiz tüm dünyadaki tüm Müslümanlara İslam ülkelerinin birlik ve beraberlik içerisinde oldukları mesajı verebilmektir. Hedefimiz Tüm İslam aleminin geleceğe umutla bakmasını sağlamaktır. İnşallah bu zirve hepimiz için yeni bir dönemin başlamasına vesile olur. Bu zirve ile akan kanı ve gözyaşını bir nebzede olsa azaltma niyetindeyiz” dedi.

    “MÜSLÜMANLARIN ANLAYIŞINDA KARAMSARLIĞIN ASLA YERİ OLAMAZ”

    İslam ülkeleri arasında daha iyi bir diyalog ortamının oluşmasında hizmet edebilme gayesiyle yola çıktıklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

    “Farklılarımızı değil ortak paydalarımızı ön plana çıkarmamız gerekiyor. İslam ülkelerin küresel refahta layık oldukları payı alabilmeleri için gerekleri adımları atabilme azmiyle bir arada bulunuyoruz. Önümüzdeki sorunlar büyüktür. Çok ciddi meselelerle mücadele ediyor zor ve sancılı bir dönemden geçiyoruz. Ancak hiçbir zaman ümidimizi kaybedemeyiz. Biz Müslümanların anlayışında karamsarlığın asla yeri olamaz. Her imtihan iyi değerlendirildiğinde aynı zamanda bir imkandır bir fırsattır. Birleşmiş Milletlerden sonra en büyük uluslararası örgüt olan İslam İşbirliği teşkilatı üyesi ülkeler olarak göstereceğimiz dayanışma bizleri bugünden çok daha iyi noktalara taşıyacaktır. Bunun için yapmamız gerek şey her alanda çok çalışmak dayanışmamızı arttırmak kardeşliğimi perçinlemektir. Ayrıca bilime teknolojiye iyi eğitime yani geleceğe gelecek nesillere yatırım yapmaktır. Adaleti ve barışı hem içeride hem dışarıda hakim kılmaktır. Ben bu ilkelere ve vizyonla hareket ettiğimizde istikbalimizin de daha aydınlık olacağına inanıyorum. Hepimiz kendimiz ve vatandaşlarımız için daha huzurlu daha mutlu daha adil bir dünya arzuluyoruz. Ben bu zirvenin barış ve dayanışma içerisinde bir İslam aleminin teşekkülüne katkı sağlamasını diliyorum. Dönem başkanlığımız süresince de bu ideallerin vücut bulması için gecemizi günümüze katarak çalışacağız. Bu yolda sizlerin desteği ve katkısı çok önemlidir. Zirvenin başarısı hepimizin başarısı teşkilatın başarısı tüm İslam dünyasının başarısı olacaktır.”

  • Bebeklerde Sancılı Diş Çıkarma Döneminde Ağız Bakımının Önemi

    Dt. A. Doğan Bircan, bebeklerde süt dişlerinin 6 aylıkken çıkmaya başladığını ifade ederek, “Bebek için ağız ve diş bakımı da bu tam da bu süreçte başlamaktadır. Bunun için gazlı bez veya yumuşak bir fırçadan yardım alınarak macun kullanmadan sadece su ile temizliği yapmak gerekmektedir. Fırçanın daha da yumuşaması için birkaç dakika ılık suda bekletilebilir” dedi.

    Anne sütünde bulunan asidin bebeğin dişlerine zarar verebileceği için emzirmeden sonra bebeğin dişlerinin muhakkak temizlenmesi gerektiğini kaydeden Bircan, “Ebeveynler veya bebekle ilgilenen bakıcıların ağız sağlığı da dolaylı yoldan bebeklerin ağız sağlığını etkilemektedir. Bebekle direk teması olan kişilerin ağızlarında olası bir enfeksiyon durumunda bağışıklık sistemi henüz tam olarak gelişememiş bebeklerde enfeksiyonun bulaşma riski mevcuttur. Bu sebepten bebeğin bakımıyla sorumlu kişilerin bulaşmayı en aza indirgemek için kendi ağız ve diş sağlığına kesin özen göstermeleri gerekmektedir. Çocukların yemeklerini tatmak ya da sıcaklığını kontrol etmek için kaşıklarının ebeveyn veya bakıcılar tarafından kullanılması ya da yemekleri soğutmak için üflenmesi bulaşmaya sebep olabilir. Ayrıca sıklıkla çocukların dişlerinde oluşabilecek beyaz, siyah ve kahverengi lekelerin kontrol edilmesi gerekmektedir.” diye konuştu.

    Bebeklerde diş çıkarma sürecinde, uyku düzeninde bozukluk, huysuzluk, huzursuzluk, eline aldığı her şeyi ağzına götürme, ağız çevresinde döküntü, tükürükte artış ve ateş gibi belirtiler gösterebildiğini ifade eden Dt. A. Doğan Bircan, şöyle konuştu:

    “Diş çıkarma esnasında görülen bu problemleri nasıl azaltabiliriz? Kaşınmış diş etine yıkanmış nemli ellerle parmak basıncıyla masaj yapılabilir ve bu sırada gazlı bez de kullanılabilir. Meyve filesi içine havuç koyarak hem havuç suyunu içmesi hem de kaşıntı hissinin geçmesi sağlanabilir. İçinde sıvı olan ve soğutulan diş eti kaşıyıcıları bu dönemde faydalı olacaktır. Huzursuzluk ve uykusuzluk aşırı olursa çocuk doktorunuza danışarak parasetamol içeren bir ağrı kesici kullandırabilirsiniz. Mama ile beslenen çocuklarda anne sütü ile beslenen çocuklara göre çürük görülme riski daha fazladır çünkü; hazır mamalar anne sütüne oranla daha karyojeniktir. Bu yüzden mama ile beslenen çocuklarda beslenme sonrası ağız bakımına daha fazla önem gösterilmelidir. İlk süt dişi bebek altı aylıkken çıkmaya başlar ve yirmi adet süt dişinin tamamlanması bebek üç yaşına gelince sonlanır. Süt dişlerinin erken veya geç çıkması endişelenecek bir durum değildir.”