Etiket: Sanatı

  • Bakırcılık sanatı can çekişiyor

    Mardin’in tarihi çarşında bakırcılık mesleğini yarım asırdır sürdüren Hasan Özcan, fabrikasyon ürünlerin piyasa sürülmesinin ardından artık iş yapamaz hale geldiklerini söyledi.

    Mardin merkez Artuklu ilçesinde 8 yaşından bu yana bakırcılık ile uğraşan 58 yaşındaki Hasan Özcan, bakır işleme sanatına babasının yanında başladığını ve halen babasının mesleğini devam ettirdiğini kaydetti. Hasan Özcan, “Eskiden yaptığımız tüm bu eşyalar kullanılırdı, yani insanlar kullanmak için alırdı. Şimdi ise sadece süs eşyası olarak alınıyor. Bakırcılık sanatı ağır bir iştir, çok emek sarf ediyoruz” dedi.

    İşini çocuklarına da öğrettiğini, onların da bakır işlemeciliği yaptığını anlatan Özcan, müşterilerin talebine göre her türlü figürü bakıra işleyebildiklerini söyledi. Özcan, “Eskiden ustaların sayısı da çoktu. O kadar usta vardı ki bakır almak için sıraya giriyorduk. 200-300 kilogram bakır alabilmek için bir ay sıra bekliyorduk. Sanatkar çoktu, çıraklar da öyle. Ama şimdi ne sanatkar kaldı ne de çırak. Sadece Mardin’de 150 bakırcı dükkanı vardı. Şimdi ise birkaç kişi ya var ya yok. Eskiden bu meslek çok kıymetliydi. Kuyumcu ile bakırcı arasında bir fark yoktu. Talep ve istek çoktu. Ama şimdi fabrikalar açıldı, çinkolar çıktı, cam eşyalar çıktı, krom ve çelik eşyalar piyasa sürüldükten sonra mesleğimiz de öldü. Bizde mesleği ayakta tutma mücadelesi veriyoruz ve zar zor kendimizi kurtarabiliyoruz” diye konuştu.

    Son zamanlarda yaşanan olayların işlerine olumsuz etkilediğini aktaran Hasan Özcan, “Şehrimiz tarihi bir yerdir, çok güzeldir ve terör ile anılmasını istemiyoruz. Bir an önce şehrimizin yeniden turizme açılmasını istiyoruz. Şehrimiz çok güvenlidir, temiz bir yerdir ve insanları cana yakındır” ifadelerini kullandı.

    Mesleğini bırakmak istemediğini kaydeden Hasan Özcan açıklamalarını şöyle sürdürdü:

    “Bakırcılık mesleği babadan geçtiği için biz bu işi bırakmak istemiyoruz. Babam 75 yılını bu mesleğe verdi, ben şuana kadar 50 yılımı verdim. Gözümüzü bu meslekle açtık, bakır ile doğup büyüdük. Şimdi işlerimiz çok düşmüş ama yine de bu mesleği bırakmak istemiyoruz. Çocuklarıma da öğrettim. Onlar da bu işi yapıyor. Fabrikalara ve her şeye rağmen ben bu mesleği devam ettireceğim.”

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Kültür ve sanatı küçümseyen toplumlar kaybetmeye mahkumdur”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Gençlerin sahip çıkmadığı hiçbir projenin, faaliyetin, toplumlar için kalıcı kazanıma dönüşmesi mümkün değildir. Bu anlayış ile anayasa değişikliğinde seçilme yaşını önce 30’dan 25’e şimdide 18’e indirdik. Bazıları ‘çoluk çocuğa mı bırakacağız bu ülkeyi’ gibi ifadeler kullandılar. Bunlar tarihte bilmiyorlar. Bunlar dünyayı da tanımıyorlar. Benim ecdadım Fatih 21 yaşında bir çağ kapatıp bir çağ açıyor. Biz yan gelip yatacak mıyız?” dedi. Kenan Işık’ın tedavisinin sürdüğünü anımsatan Erdoğan, “Halen tedavisi devam eden Kenan Işık kardeşimiz ülkemizin, tiyatro alanında yetiştirdiği dünya çapındaki isimlerden biri. Ziyaret edemediğimden dolayı kendimi suçlu hissediyorum”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde düzenlenen ‘Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülleri Törenine’ katıldı. Burada bir konuşma yapan Erdoğan, “Kültür ve Turizm Bakanlığımızın, 2016 Yılı Özel Ödüllerini takdim edeceğiz. Özellikle Nesrin Hanım’ı çocukluk yıllarımızdan itibaren dinlememiz hasebiyle, bugün adeta hayat hikayemizi burada çok daha canlı bir şekilde gündeme getirmiş olduk. Şiir ve Çeviri Dalında Cahit Koytak, Tiyatro alanında Kenan Işık. Geçirdiği ağır rahatsızlık sebebiyle tedavisi sürüyor ve evinde ziyaret edemediğimden dolayı kendimi suçlu hissediyorum. Bu ödül töreninden sonra ziyaret imkanı bulacağım. Edebiyat dalında Mehmet Doğan kardeşimizi, kurum olarak da İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesini ve elbette onu ülkemize kazandıran Prof. Dr. Fuat Sezgin hocamızı tebrik ediyorum. Aralık ayında Necip Fazıl Ödülleri, Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri, ardından TÜBİTAK ve TÜBA ödülleri törenlerine katılarak kültür, sanat ve bilim adamlarımıza ödüllerini bizzat verme imkanı buldum. Türkiye’nin her alanda yeni değerler yetiştirmesinin ancak var olan değerlerine sahip çıkması ile mümkün olduğuna inanıyorum. Bu sebeple ödül törenlerine katılmaya özellikle dikkat ediyorum. Bizim medeniyetimizde, kültürümüzde, kültür ve sanat; beşerin yaratıcının her eserinde müşade ettiği güzellikleri çeşitli yol ve yöntemlerle ortaya koymasının vasıtasıdır. Bilgiyi hikmet ile taçlandırıp, irfana ulaştırmadıkça hiçbir şeyi yerli yerine oturtamayız. Doğuştan gelen yetenek sizi kabiliyetli kılabilir. Bu bilgiyi ve kabiliyeti nereye yönlendireceğinizi bilemezseniz, kendiniz içinde mensubu bulunduğunuz toplum içinde, insanlık içinde kalıcı eserler ortaya koyamazsınız. Sanat, kültür ve bilimle insanların dünyasında açılan pencereler, bizi yeni dünyalara davet ederken, geçmişten geleceğe bir bağda kurar. İnsanlığın mirası, her neslin üzerine koyduğu yeni değerler ile gelişir, büyür, tekamül eder. Bize düşen bu ortak mirasa en büyük katkıyı yapmaktır. Ecdadımız bunu yapmış. Matematikten felsefeye, mimariden edebiyata, hukuktan sağlığa kadar insanlığın bugün sahip olduğu birikimin temeline baktığımızda hep ecdadımızı görürüz. Millet ve devlet olarak hedefimiz işte bu mirasın üzerindeki külleri üflemek, yeniden öncü ve önder konuma getirmektir. Unutmamalıyız ki, kültür ve sanatı küçümseyen toplumlar kaybetmeye mahkumdur. Bugün Batı medeniyeti, sadece teknolojik ve bilimsel üstünlüğü ile değil, aynı zamanda kültür ve sanat üretimindeki rolü ile dünyayı yönlendirmektedir. Bu iki unsur birbirini destekleyen, birbirini üreten mahiyete sahiptir. Teknolojiyi üreten bunun vasıtası ile kültür ve sanata da hakim olur. Gençlerimizin dinlediği müziğe, seyrettikleri filmlere, okudukları kitaplara kadar hayatlarının her safhasında bunların izini görmek mümkündür. Şayet medeniyetimizin ışığını yeniden yükselteceksek, bunun yolu her alanda gayret göstermekten, üretmekten, eser ortaya koymaktan geçiyor” diye konuştu.

    “Sadece aldık, sadece takip ettik”

    Medeniyetin tek taraflı, tek yönlü olmadığını kaydeden Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

    “Her alanda değer üretmezseniz, her alanda iddia ortaya koymazsanız, hedeflediğiniz gelişmeyi gösteremezsiniz. Siz geride kaldığınızda önünüzde birileri mutlaka var demektir. Ülkemizin sıkıntısı son birkaç asırdır diğer medeniyetler ile kültürler ile olan iletişimini tek taraflı yapmış olmasıdır. Sadece aldık, sadece takip ettik. Kendimiz bir şey üretmedik, örnek olmadık. Genel görüntü budur. Bugün, bölgesinde ve dünyada yeniden iddia sahibi olan bir ülke olma mücadelesi verirken bu ilişkiyi de yeniden kurmak mecburiyetindeyiz. Güvenlik önemlidir ama sanatı ihmal ederseniz hedefinize ulaşamazsınız. Ekonomi önemlidir ama kültürü ihmal ederseniz aynı neticeyi verir. Biz bu gerçeğin farkındayız. Bunun için yeni Türkiye’nin inşası çalışmalarında diğer medeniyet unsurları ile birlikte kültür ve sanata da özel önem veriyoruz. Bu konuda, Kültür ve Turizm Bakanlığımıza, Milli Eğitim Bakanlığımıza, Gençlik ve Spor Bakanlığımıza, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımıza, Diyanet İşleri Başkanlığımıza ve ilgili tüm kurumlarımıza çok önemli görevler düşüyor. Bir yandan geleneksel sanatlarımıza sahip çıkma, diğer yandan bunları çok daha ileriye taşıma noktasında seferberlik ruhuyla çalışmalıyız. Onun için milli seferberlik diyorum. Yoksa elini silaha al, doğru sokağa dökül gibi bir şeyi hiçbir zaman kastetmedim. Tek kastettiğim budur. Türkiye’nin her alanda çok ciddi bir dönüşüm sürecinde olduğu bir dönemde bu hususları ihmal etmemeliyiz. Biz alınız ilmini garbın alınız sanatını veriniz hem de mesainize son süratini safhasındayız bunu başarmaya çalışıyoruz. Şuanda batının biz ilmini alıyoruz. Eğer bugün bir Marmaray, Avrasya Tüneli, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osman Gazi Köprüsü varsa, 18 Mart Çanakkale Köprüsünün hazırlıkları başlamışsa, Kanal İstanbul çalışması başlıyorsa bundan dolayıdır. Bunun adımlarını atıyoruz. Atalarımızın, ‘Tek çiçek ile bahar gelmez’ sözünde olduğu gibi sadece belli alanlarda ileriye giderek medeniyet inkişafı gerçekleştirilemez.”

    “Biz 18 yaşı bir lüks olarak görmüyoruz”

    Türkiye’nin, geçtiğimiz 14 yılda yaşadığı dönüşümün en zayıf halkalarını eğitim ve kültürün oluşturduğunu ifade eden Erdoğan, “Bu konuda hayal ettiğim düzeye ulaşamamış olmamızdan dolayı fevkalade müteessirim. Bu bir özeleştiridir ama gerçektir. Önümüzdeki dönemde bu alanlara özel önem ve öncelik vererek hem eksiklerimizi tamamlamak hem de çok daha büyük başarılara imza atarak bu eksiğimizi gidermeliyiz. Cumhurbaşkanı olarak bu konuda sorumluluk sahibi tüm kurumlarımıza yanlarında olduğumu huzurlarınızda ilan ediyorum. Aynı şekilde özellikle gençlerimizden kültürün, sanatın, edebiyatın, bilimin her alanında çok daha aktif olmalarını beklediğimi belirtmek istiyorum. Gençlerin sahip çıkmadığı hiçbir projenin, faaliyetin toplumlar için kalıcı kazanıma dönüşmesi mümkün değildir. Bu anlayış ile anayasa değişikliğinde seçilme yaşını önce 30’dan 25’e şimdide 18’e indirdik. Bazıları çoluk çocuğa mı bırakacağız bu ülkeyi gibi ifadeler kullandılar. Bunlar tarihte bilmiyorlar. Bunlar dünyayı da tanımıyorlar. Şuan da dünyanın 57 ülkesinde seçme seçilme yaşı 18’dir. 25, 26, 27 yaşında Dışişleri Bakanı olanları tanıyorum. Benim ecdadım Fatih 21 yaşında bir çağ kapatıp bir çağ açıyor. Biz yan gelip yatacak mıyız? Gence ufku böyle vereceğiz. Biz 18 yaşı bir lüks olarak görmüyoruz. Tam aksine, 18 yaşında bizim gencimizde bu ülkenin değişim ve dönüşümünde gerektiği yeri almalı, bu rolünü de ispatlamalıdır. Bunu başaracağız. Gençlerimize uygulamada böylesine büyük mesuliyet yüklerken, onları karar alma mekanizmalarının dışında tutmak, hakkaniyetle de hakikatle de bağdaşmaz. 18 yaşındaki gençlerin, böyle bir sorumluluğun altına giremeyeceğini iddia edenlere en güzel cevabı bizzat gençlerimizin kendileri verecektir. Kendi geçmişimize baktığımızda 18 yaş civarında değil ülkemizi, tüm dünyayı değiştirecek enerjiyi, heyecanı, azmi bulduğumuzu hatırlıyorum. Aynı ideallerin bugün ki gençlerimizde de olduğunu çok iyi biliyorum. Bu gençleri şöyle veya böyle kenara köşeye atanlara sesleniyorum: 15 Temmuz gecesi tankların altına yatan gençleri siz bir kenara koyamazsınız. Bu gençler bunları başardı. Hiç çekinmediler, yılmadılar. Dediler ki; gün bugün, an bu an ve kendisini tankların önüne bu gençler attı. Önce neslimize güveneceğiz, inanacağız ve bu gençler bunu yapar, bu sorumluluğunda idrakindedir. Bazı gazi gençlerimizi ziyaret ediyorum, bazılarının şehit ailelerini ziyaret ediyorum. İşte başardılar ve hala bu gençlerimiz 2 ayağı kopuk, yine olsun yine giderim deme ruhuna sahip. Mesel budur. İnşallah, gençlerimizin seçme ve seçilme konusunda elde ettikleri bu imkanı, kültür, sanat, edebiyat, bilim alanlarında çok daha büyük eserler ortaya koyma gayretiyle bütünleştireceklerine inanıyorum” açıklamasında bulundu.

    Erdoğan, “Yurt içinde ve dışında bu sanatın en güzel eserlerini icra eden Nesrin Hanımı, bayrağımıza verdiği önem ve hassasiyetle ayrıca tanıyoruz. Kendisine Allah’tan uzun ve sağlıklı ömür diliyorum. Şiir sevgisi bizim milletimizin adeta genlerinde vardır. ‘Her Türk asker doğar ‘diye söz var ya onun doğrusu ‘Her Türk şair doğar olmalıdır.’ Cahit Koytak Erzurum’da doğmuş, Kimya Mühendisi olarak başladığı iş hayatını, ticaretin her dalında sürdürmüş ama hepsinin üzerine edebiyatçılığını oturtmuş çok yönlü bir şairimizdir. Kendi tarzını, üslubunu yansıttığı şiirleri, büyük resmi tasavvur eden renkler gibidir. Şairliği yanında İngilizce ve Fransızcadan yaptığı çevirileriyle edebiyatımıza önemli katkılarda bulunmuştur. Kendisine nice şiirlere, çevirilere imza atması temennisiyle uzun ve sağlıklı ömürler diliyorum. Yanılmıyorsam 7-8 tane de çocuğu var. 7 çocuk 5 torun 12. Allah ziyade etsin. Maşallah. Biz tabi en az 3 demiştik. Biz tabanı belirledik. Ama Cahit üstat maşallah tavana doğru yürüdü” ifadelerini kullandı.

    “En büyük temennimiz usta sanatçımızın bir an önce sağlığına kavuşup, yeniden sahnelere ve ekranlara dönmesidir”

    “Halen tedavisi devam eden Kenan Işık kardeşimiz ülkemizin, tiyatro alanında yetiştirdiği dünya çapındaki isimlerden biri” diyen Erdoğan, “Kenan Beyin Malatya’da başlayan tiyatro serüveni, oyuncu, yönetmen, oyun yazarı senarist, sunucu olarak uzun yıllar sürüp gitti. Yurt dışında kültür ve sanat konularında çok önemli etkinliklere katılan sanatçımız, kazandığı ödüllerle başarısının tesadüf olmadığını göstermiştir. En büyük temennimiz usta sanatçımızın bir an önce sağlığına kavuşup, yeniden sahnelere ve ekranlara dönmesidir. Burada özellikle sevgili eşi Beril Hanıma şahsım milletim adına çok teşekkür ediyorum. Çünkü hakikaten şurada yıllardır kendisiyle çok çok farklı bir şekilde müşfik bir eş olarak da aynı zamanda ilgilenmesi tanımlanabilecek bir şey değil, Allah sizlerden razı olsun” açıklamasında bulundu.

    “Mehmet Doğan kardeşimiz, fikir hayatımızın her alanında ülkemize katkı sağlamıştır”

    Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

    “Adı Türkiye Yazarlar Birliği ve Büyük Türkçe Sözlük ile adeta özdeşleşen Mehmet Doğan kardeşimiz, fikir hayatımızın her alanında ülkemize katkı sağlamıştır. Kendisinin Türkçe konusundaki hassasiyetini uzun zamandır takdirle takip ediyorum. Aynı şekilde Mehmet Akif Ersoy’un ismi, hatıraları, eserleri ve fikirleriyle yaşatılması genç kuşaklara tanıtılması konusunda gösterdiği gayreti çok yakından biliyorum. Belediye başkanlığım dönemimden bu yana Mehmet Beyin bu konuda ortaya koyduğu gayret inkar edilemez. Mehmet Doğan sadece kendisi eserler vermekle sadece ülkemizin önde gelen yazarlarını bir araya getirmekle kalmamış, aynı zamanda gençlerimizi edebiyata, sanata, kültüre yönlendirmek için her yolu kullanmıştır. Yazarlığın okulunu dahi kurmuştur. 40 yıldır coşkun pınar gibi eserleriyle fikir, edebiyat hayatımızın çoraklığını gideren Mehmet Doğan kardeşime yeni çalışmalarında başarılar diliyorum.”

    “Görüldüğü gibi Bakanlığımızın ödülleri gayet isabetli isimlere kurumlara verilmiştir”

    Profesör Doktor Fuat Sezgin’in önderliğinde kurulan İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesinin medeniyet mirasının yaşatılması bakımından gerçekten çok önemli bir kurum olduğuna dikkat çeken Erdoğan, “Bugün Fuat Hocamız yanımızda değil. 2008 yılında Başbakan olarak açılışını bizzat yaptığım bu müze Gülhane Parkı içerisindeki, kendi alanında ülkemizde bir ilk. İslam alimlerinin 9’uncu yüzyıl ile 17’nci yüzyıl arasındaki dönemde bilimsel ve teknik çalışmalarının orijinallerine uygun şekilde sergilendiği bu müzeyi herkesin mutlaka ziyaret etmesi gerekiyor. Bilmek önemlidir, okumak önemlidir ama insanların zihninde asıl derin etkiyi görmek oluşturuyor. Prof. Dr. Fuat Sezgin Hocamızın kurduğu müze bu ihtiyacı karşılıyor. Almanya’daki bütün eserlerini de inşallah Nabi Bey sözünü vermişti bana, çok büyük bir kütüphanesi var ve onu da inşallah ülkemize getirecek. Kendisine emekleri, gayretleri, titizliği için teşekkür ediyor ve Rabbimden uzun sağlıklı ömür niyaz ediyorum. Görüldüğü gibi Bakanlığımızın ödülleri gayet isabetli isimlere kurumlara verilmiştir. Bir kez daha ödül alan sanat, kültür edebiyat insanlarımıza şahsım, ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum. Kendilerini kutluyorum” diye konuştu.

    Konuşmaların ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı ile birlikte Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödüllerinin yeni sahiplerine ödüllerini takdim etti. ‘Musiki’ dalında Nesrin Sipahi, ‘tiyatro’ dalında Kenan Işık, ‘edebiyat’ dalında Mehmet Doğan, şiir ve çeviri dalında Cahit Koytak, kurum olarak İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı özel ödüllerinin yeni sahipleri oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kenan Işık adına ödülü eşi Beril Işık’a takdim etti. İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi adına ödülü Hasan Engin Tuncer aldı.

  • 30 yıldır bırakamadığı alkolü el sanatı ile bıraktı

    Muğla’nın Bodrum ilçesinde yaşayan işadamı 30 yıldır hayatında olan alkolü, maket gemi yaparak bıraktı. Beach ve eğlence mekanı işleten işadamı, alkolle ilgili tüm işleri de bırakınca yeniden hayata merhaba dedi.

    30 yıl boyunca alkol kullandıktan sonra tedavi olan Ertun Uran, hiçbir eğitimini görmediği halde yaptığı ahşap tekne maketleriyle ustalara taş çıkartıyor. Bodrum’a bağlı Göltürkbükü Mahallesi’nde uzun yıllar otel ve eğlence mekanı işleten Ertun Uran aradan geçen zaman içinde alkol bağımlısı oldu. Tam 30 yıl boyunca alkol kullanan Uran, aldığı anlık bir karar ile alkolden kurtulmak için tedavi gördü. Gördüğü tedavinin yanı sıra çocukluktan beri hayali olan maket gemi yapmaya başlayan Uran, alkolü bırakıp minyatür gemi yapmaya başladı. Alkolü bıraktıktan sonra Beach ve eğlence mekanını işletmeyi de bırakan Ural alkolle alakalı tüm işlerden de uzaklaşarak yeni bir hayata başladı. Eşinin ve yakınlarının da desteği ile tedavisini de tamamlayan Uran tüm kötü alışkanlıklarından vaz geçti. Yaklaşık bir buçuk yıldır ahşap tekne maketleri yapan Uran yaptığı maketlerle ve yeni yaşantısıyla daha huzurlu olduğunu açıkladı. Tarihte yeri olan teknelerin çizimleri ve fotoğraflarından yola çıkarak bire bir maketini yapan Uran, alkol bağımlılığından kurtulmanın ve üretmenin keyfini çıkarıyor. Uran’ın en zor günlerinde yanında olan eşi ise desteğini hiç eksik etmiyor..

    Maket teknelerin ahşap bölümlerini en ince ayrıntısına kadar kendi atölyesinde yapan Uran bir maketi tamamlamak için en az bir ay uğraşıyor. Bu uğraş sayesinde alkol bağımlılığından tamamen kurtulan Uran “Ben 49 yaşındayım ama benim 20-30 yılım bu eğlence sektöründe geçti. Sonradan bıraktım bir şekilde alkolü. Bir tedavi gördüm bıraktım. Tedavi sonrası doktorum bana bir şeyler yapmamı önerdi. Ben de hep hayalimde vardı böyle bir şeyler yapmak. Araştırdım ve bu işi yapmaya karar verdim. Şuanda da memnunum. Hayata yeniden bağlandım yani öteki türlü hiçbir şeyin anlamı önemi yoktu benim için. Şimdi hayatımın içinde bunlar var, tekneler var ve hayatım daha kaliteli bir hayat olmaya başladı”şeklinde konuştu.

    El titremesi geçti

    Alkol kullandığı dönem içerisinde ellerinin çok titrediğini söyleyen Uran, “Eskiden iki tane bir şeyi elimde tutamıyordum elim ayağım sallanıyordu. Şimdi çok ince milimlik şeyleri artık algılarımla çok rahat hareket ederek yapabiliyorum. Zaten en önemli konu yani beyne verdiği zarar o beyni önledikten sonra her şeyi yapabiliyorsunuz”dedi.

    Alkolü bıraktıktan sonra hayatın tadına vardığını da açıklayan Uran, “Önceki hayatımda, her şey çok güzel görünüyordu. Sanki çok paralar kazanıyormuşuz çok iyi yaşıyormuşuz gibi görünüyordu ama hiçte baktığımda, şimdi hiçte öyle değil. Tamamen bir karmaşa içerisinde her şey yaşanıyor ve gidiyor. O hayatımın içinden alacağınız hiçbir şey yok. Tamamen bir rüya gibi gelmiş geçmiş bir hayat ama şimdi ben 49 yaşından sonra ilk defa yaşadığımı görüyorum. Bir şeyler yaptığımı görüyorum ve kendimle övünüyorum. Bu her inan için her insanın yapması gereken bir şey bence”ifadelerini kullandı.

    Alkol kullanan gençlere mesaj veren Uran, “Alkol kullanan insanlar şöyle düşünsünler, kendilerini bir ağaç gibi görürlerse, madde bağımlılığı alkol sadece bir dalı ortaya çıkartıyor eğer öteki türlü olurlarsa bütün dallarını ortaya çıkartabilir insanoğlu. Yani tek bir şeyin üstüne kalmaktansa birçok hayatta birçok görülecek, gezilecek, yapılacak şeyler var. Alkol, tamamen insanın beynini bir yönde bırakıp geçiyor ama zihniniz açılırsa birçok ufuklara da açılır bu zihin. Yani maket tekne yapmazsınız da başka bir uğraş yaparsınız ama her şeyde bir şeyler üretmek ortaya koymak çok güzel tabi ki. İnşallah gençlerde bu şekilde bir şeyler yapabilirler yani tüketmek değil de üretmekte çok önemli birazda üretmeye bakmak lazım” dedi.

    Hayatları değişti

    Ural’ın eşi Gülbin Uran hayatlarının tamamen değiştiğini belirterek, “Eşim benim çocukluk arkadaşım. Aynı mahallede büyüdük, aynı okullarda okuduk, ortaokul, lise. İşte sonrasında bir alkol sıkıntımız vardı ciddi bir şekilde. Bir buçuk sene önce bunun tedavisini olma kararı aldı. Ondada çok büyük azim gösterdi. Tedavisini olduktan sonra doktorumuz bir iş yapmamasını, mevcutta yaptığı bir iş varsa birazcık askıya almasını istedi ama bu arada da bir şeyle uğraşması gerekiyordu. Ne olabilir, ne olabilir derken kendisi karar verdi, ben tekne yapacağım dedi, maket tekne yapacağım dedi. Öncelikle ben çok umutlu değildim ama yaptığı işleri gördükçe, ortaya çıktıkça çok heyecanlandım. Yaptığı şeyleri herkeste beğenmeye başlayınca ne diyeyim artık, biz çok mutluyuz. Herkese tavsiye ediyoruz. Bu yani insanlar kafalarındaki bazı kötü alışkanlıkları atmak istiyorlarsa illaki kendi işlerinin dışında bir şeylerle uğraşmaları gerektiğine inanıyorum”dedi

  • 30 yıldır bırakamadığı alkolü el sanatı ile bıraktı

    Muğla’nın Bodrum ilçesinde yaşayan işadamı 30 yıldır hayatında olan alkolü, maket gemi yaparak bıraktı. Beach ve eğlence mekanı işleten işadamı, alkolle ilgili tüm işleri de bırakınca yeniden hayata merhaba dedi.

    30 yıl boyunca alkol kullandıktan sonra tedavi olan Ertun Uran, hiçbir eğitimini görmediği halde yaptığı ahşap tekne maketleriyle ustalara taş çıkartıyor. Bodrum’a bağlı Göltürkbükü Mahallesi’nde uzun yıllar otel ve eğlence mekanı işleten Ertun Uran aradan geçen zaman içinde alkol bağımlısı oldu. Tam 30 yıl boyunca alkol kullanan Uran, aldığı anlık bir karar ile alkolden kurtulmak için tedavi gördü. Gördüğü tedavinin yanı sıra çocukluktan beri hayali olan maket gemi yapmaya başlayan Uran, alkolü bırakıp minyatür gemi yapmaya başladı. Alkolü bıraktıktan sonra Beach ve eğlence mekanını işletmeyi de bırakan Ural alkolle alakalı tüm işlerden de uzaklaşarak yeni bir hayata başladı. Eşinin ve yakınlarının da desteği ile tedavisini de tamamlayan Uran tüm kötü alışkanlıklarından vaz geçti. Yaklaşık bir buçuk yıldır ahşap tekne maketleri yapan Uran yaptığı maketlerle ve yeni yaşantısıyla daha huzurlu olduğunu açıkladı. Tarihte yeri olan teknelerin çizimleri ve fotoğraflarından yola çıkarak bire bir maketini yapan Uran, alkol bağımlılığından kurtulmanın ve üretmenin keyfini çıkarıyor. Uran’ın en zor günlerinde yanında olan eşi ise desteğini hiç eksik etmiyor..

    Maket teknelerin ahşap bölümlerini en ince ayrıntısına kadar kendi atölyesinde yapan Uran bir maketi tamamlamak için en az bir ay uğraşıyor. Bu uğraş sayesinde alkol bağımlılığından tamamen kurtulan Uran “Ben 49 yaşındayım ama benim 20-30 yılım bu eğlence sektöründe geçti. Sonradan bıraktım bir şekilde alkolü. Bir tedavi gördüm bıraktım. Tedavi sonrası doktorum bana bir şeyler yapmamı önerdi. Ben de hep hayalimde vardı böyle bir şeyler yapmak. Araştırdım ve bu işi yapmaya karar verdim. Şuanda da memnunum. Hayata yeniden bağlandım yani öteki türlü hiçbir şeyin anlamı önemi yoktu benim için. Şimdi hayatımın içinde bunlar var, tekneler var ve hayatım daha kaliteli bir hayat olmaya başladı”şeklinde konuştu.

    El titremesi geçti

    Alkol kullandığı dönem içerisinde ellerinin çok titrediğini söyleyen Uran, “Eskiden iki tane bir şeyi elimde tutamıyordum elim ayağım sallanıyordu. Şimdi çok ince milimlik şeyleri artık algılarımla çok rahat hareket ederek yapabiliyorum. Zaten en önemli konu yani beyne verdiği zarar o beyni önledikten sonra her şeyi yapabiliyorsunuz”dedi.

    Alkolü bıraktıktan sonra hayatın tadına vardığını da açıklayan Uran, “Önceki hayatımda, her şey çok güzel görünüyordu. Sanki çok paralar kazanıyormuşuz çok iyi yaşıyormuşuz gibi görünüyordu ama hiçte baktığımda, şimdi hiçte öyle değil. Tamamen bir karmaşa içerisinde her şey yaşanıyor ve gidiyor. O hayatımın içinden alacağınız hiçbir şey yok. Tamamen bir rüya gibi gelmiş geçmiş bir hayat ama şimdi ben 49 yaşından sonra ilk defa yaşadığımı görüyorum. Bir şeyler yaptığımı görüyorum ve kendimle övünüyorum. Bu her inan için her insanın yapması gereken bir şey bence”ifadelerini kullandı.

    Alkol kullanan gençlere mesaj veren Uran, “Alkol kullanan insanlar şöyle düşünsünler, kendilerini bir ağaç gibi görürlerse, madde bağımlılığı alkol sadece bir dalı ortaya çıkartıyor eğer öteki türlü olurlarsa bütün dallarını ortaya çıkartabilir insanoğlu. Yani tek bir şeyin üstüne kalmaktansa birçok hayatta birçok görülecek, gezilecek, yapılacak şeyler var. Alkol, tamamen insanın beynini bir yönde bırakıp geçiyor ama zihniniz açılırsa birçok ufuklara da açılır bu zihin. Yani maket tekne yapmazsınız da başka bir uğraş yaparsınız ama her şeyde bir şeyler üretmek ortaya koymak çok güzel tabi ki. İnşallah gençlerde bu şekilde bir şeyler yapabilirler yani tüketmek değil de üretmekte çok önemli birazda üretmeye bakmak lazım” dedi.

    Hayatları değişti

    Ural’ın eşi Gülbin Uran hayatlarının tamamen değiştiğini belirterek, “Eşim benim çocukluk arkadaşım. Aynı mahallede büyüdük, aynı okullarda okuduk, ortaokul, lise. İşte sonrasında bir alkol sıkıntımız vardı ciddi bir şekilde. Bir buçuk sene önce bunun tedavisini olma kararı aldı. Ondada çok büyük azim gösterdi. Tedavisini olduktan sonra doktorumuz bir iş yapmamasını, mevcutta yaptığı bir iş varsa birazcık askıya almasını istedi ama bu arada da bir şeyle uğraşması gerekiyordu. Ne olabilir, ne olabilir derken kendisi karar verdi, ben tekne yapacağım dedi, maket tekne yapacağım dedi. Öncelikle ben çok umutlu değildim ama yaptığı işleri gördükçe, ortaya çıktıkça çok heyecanlandım. Yaptığı şeyleri herkeste beğenmeye başlayınca ne diyeyim artık, biz çok mutluyuz. Herkese tavsiye ediyoruz. Bu yani insanlar kafalarındaki bazı kötü alışkanlıkları atmak istiyorlarsa illaki kendi işlerinin dışında bir şeylerle uğraşmaları gerektiğine inanıyorum”dedi

  • Sanatı için destek bekliyor

    HAKKARİ (İHA) – Hakkari’nin Durankaya Lisesinde eğitimini sürdüren 16 yaşındaki Diyar Özel, yaptığı bir birinden güzel resimlerle herkesi kendisine hayran bırakıyor.

    Durankaya beldesinde ikamet eden 11 nüfuslu Özel ailesinin 8’nci çocuğu olan Diyar Özel, Durankaya Lisesi birinci sınıfta eğitimini sürdürüyor. Resim sanatını büyütmek istediğini, ancak maddi durumu iyi olmadığı için malzeme alamadığını söyleyen Diyar Özel, kendisine destek sağlanması halinde sanatını daha da büyüteceğini söyledi. Özel’in karakalem çalışması ile yaptığı bir birinden güzel resimler ise dikkatlerden kaçmadı.