Etiket: Sanatı

  • Çini sanatı kadın kursiyerlerin ellerinde hayat buluyor

    Edirne’de Osmanlı’dan günümüze gelen geleneksel el sanatlarından çini işlemeciliği, ‘geleneksel el projeleri’ kursları kapsamında kadınların ellerinde hayat bularak, gelecek nesillere aktarılacak.

    Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü bünyesinde açılan kursta her aşaması ince işçilik isteyen çini işlemeciliği sanatını yaşatmak isteyen kadınlar, haftanın 3 günü toplam 18 saat kurs görüyor. Kurs sonunda aynı zamanda ev ekonomilerine de katkı sağlamayı hedefliyor.

    “Gelecek kuşaklara aktarmayı hedefliyoruz”

    Kültür ve Turizm İl Müdürü Ahmet Hacıoğlu, çini sanatının unutulmaması ve gelecek kuşaklara aktarılması gerektiğini belirterek, “Özellikle çini sanatı Edirne’de unutulmaya yüz tutmuş önemli bir sanattır. Bu işi yapan sanatçı ve zanaatçi sayısı azdır. Amacımız Kültür Bakanlığı’nın desteği ile buradaki kursiyerlere çiniciliği öğretmek. Hatta onları sertifika sahibi yapmak. Bu sertifikalar vasıtasıyla da gelecekte bu işten ekmek yemek, para kazanmalarını sağlamak niyetindeyiz. Amacımız bu sanatımızın unutulmaması ve gelecek kuşaklara aktarılmasıdır” dedi.

    “Güzel sonuçlar elde ettik”

    Kursta genelde Edirne’ye ait figürleri işlediklerini ifade eden Kültür Müdürlüğü’ne bağlı Çini İşlemeciliği Öğretmeni Işıl Talaşmanlı, “16 kişilik kursiyerimiz var, 6 Şubat itibariyle kursumuz başladı. 13 Haziran’da sonlanacak. Kursiyerlerimiz çok hevesli, çok güzel çalışıyorlar ve güzel sonuçlar elde ettik. Bir kısmı tecrübeliydi, bir kısmı da yeni sıfırdan başladı. Ona rağmen, gayet başarılı bir şekilde kursumuz devam etmekte. Kurs bittikten sonra sergimiz olacak” diye konuştu.

    Boyaması bitmiş bir çini ürününün baştan sona nasıl yapıldığını anlatan Talaşmanlı, “Çiniye başlarken ilk önce desenimizi ayarlıyoruz. Kül pişirimi yapılmış önce bir objemiz olması gerekiyor. Aynı ölçülerde desenimizi ayarlıyoruz. Ondan sonra desenimizi deliyoruz, ince kağıt üzerine. Desenimizi aktarmak için kömür tozu kullanıyoruz. Kömür tozu ile desenimizi ortaya çıkardıktan sonra kontörümüzü çekiyoruz. Kontör işleminden sonra boyama aşamasına geçiyoruz. Boyamadan sonra sırlama ve fırın işlemi yapıyoruz. Fırından sonra çini ürünümüzü elde etmiş oluyoruz” ifadelerini kullandı.

    “Maddi olarak geri dönmesini istiyoruz”

    Kursiyer Fatma Gülönül ise kendilerini geliştirip bir atölye çalışması yapmak istediğini belirterek, “Çinide benim bu sene dördüncü yılım. Boş vaktimi değerlendirmek için başladım çok sevdim ve devam ediyorum. Bizim buradaki kurstaki amacımız Osmanlı sanatının desenlerini günümüze uyarlıyoruz. Genelde lale, karanfil gibi desenler ile çalışıyoruz. Edirne’de bulunan Selimiye Camii, Eski Camii ve Muradiye Camii’nde bulunan tüm desenlere burada hepimiz farklı farklı kursumuzda çalışıyoruz. Buradaki tüm arkadaşlarımızla beraber hepimizin amacı, kendimizi geliştirip, bir atölye çalışması yapmak istiyoruz. Yaptığımız ürünlerin de bize maddi olarak geri dönmesini istiyoruz” dedi.

  • Bosna Savaşında ölen Hat Sanatı Saraybosna’da yeniden diriliyor

    Bosna Hersek’te hat sanatını devam ettiren iki ustadan biri olan İzudin Durakoviç, Bosna savaşında neredeyse tamamen yok olan hat sanatı geleneğinin bugün yeniden dirilmeye başladığını açıkladı.

    Sanata olan ilgisinin ortaokul çağında başladığını ve o yıllarda resimle ilgilendiğini söyleyen Durakoviç, 1992-95 yılları arasındaki Bosna savaşının ardından hocaları ve dini kitaplar vesilesiyle hat sanatıyla tanıştığını ve bu sanata aşık olduğunu söyledi. Durakoviç, hat sanatını meşhur Hattat rahmetli Eşref Kovaçeviç Efendi’nin talebesi olan ve o dönem Bosna Hersek’teki yegane Hattat olan Prof. Dr. Hazim Numanagiç’ten aldığı derslerle öğrendiğini anlattı. 1999’da Gazi Hüsrev Bey Camii’ndeki restorasyonda da vazife alarak üstadı ile buradaki kaligrafik eserleri yenilediklerini ifade eden Durakoviç, bu dönemden sonra ise kendi kendini geliştirmeye devam ettiğini söyledi.

    “Bosna’da Hat Sanatı ölmüştü”

    Hat sanatının Bosna Hersek’te köklü bir gelenek ve medrese eğitiminin bir parçası olduğunu söyleyen Durakoviç, “Savaş öncesi dönemde meşhur hattatlarımız vardı. El yazması Kuran’ı Kerim hazırlayan Eşref Kovaçeviç Efendi, Türkiye ve ötesinde bilinen bir isimdi. Bizlere ulaşan bir gelenek bu. Lakin savaş nedeniyle bu sanat, bir bakıma öldü. Bugün hat sanatı yeniden doğuş safhasında. Savaştan sonra bir uyanış söz konusu oldu ve bu sanata alaka oldukça arttı. Bu sanatın ölmemesi için gayret gösteriyoruz. Ben de birisi medrese öğrencisi olmak üzere birkaç talebeye ders veriyorum” dedi.

    “Türk turistler ilgi gösteriyor”

    Eserlerine Türk turistlerin ilgi gösterdiğini vurgulayan Durakoviç, “Buraya gelen Türk misafirlerin büyük kısmı, hat eğitimini Türkiye’de alıp almadığımı merak ediyorlar. Bu sanatı Bosna Hersek’te öğrendiğimi söylediğimde ise gerçekten çok şaşırıyorlar. Türkiye’de hat sanatı, tezhip ve ebru sanatı çok yaygın ve meşhur. Bosna Hersek’te de ilgi giderek artıyor diyebilirim. 2011 yılında İran’da tertiplenen beynelmilel hat sergisine katılarak burada Türkiye’den büyük hattatlar Ahmet Kutluhan, Abdullah Gül ve Ahmet Demir ile tanışma imkânı buldum. Türk hattat dostlarımla irtibatımız sürüyor ve düzenli olarak görüşüyoruz” dedi.

    “Bosna Hersek’te Hat Sanatına destek sınırlı”

    Eserleriyle bazı ortak sergilerde yer aldığını lakin Bosna Hersek’te henüz yeni hatırlanmaya başlanan bu sanat dalında sergi tertiplemek için sponsor bulmanın çok zor olduğunu vurgulayan Durakoviç, “Eğer bir sergi açılacaksa bunun masraflarını tamamen kendinizin karşılayabiliyor olması gerekiyor. Maalesef, basılı eserlere ve hazır materyallere gösterilen rağbet el sanatlarına gösterilmiyor. Bosna Hersek genelinde hat sanatı icra edilen yalnız iki atölye bulunuyor. Birisi burası, diğeri de hocalarımdan Hazim Numanagiç’e ait olan. Günümüzde, basılı materyallerle mücadele etmek gerçekten zor. Lakin yine de sanatçının elinden çıkan eserlere de ilgi mevcut” diye ekledi.

    “Günümüz insanı aceleci”

    Hat sanatıyla ilgilenmek için ruh dinginliği, huzur ve sabrın şart olduğunu vurgulayan Durakoviç, “Bosna Hersek’te Yunus Emre Türk Kültür Merkezi ve Kral Fahd Kültür Merkezi hat sanatı kursu veriyor lakin temel bilgi alınan bu kurslardan sonra insanların bu sanata zaman ayırmaları ve kendilerini geliştirmeleri gerekiyor. Fakat insanların bugün en büyük sorunu, acelecilik. Her şeyi çarçabuk halletmek istiyorlar. Ama hat sanatı böyle değil. Zaman ayırmak, pratik yapmak ve gayret göstermek gerekiyor, dinginlik gerekiyor” ifadelerini kullandı.

  • Cezaevinde öğrendiği el sanatı geçim kaynağı oldu

    Zonguldak’ın Alaplı ilçesinde yaşayan 45 yaşındaki Nevzat Kurt, bir suçtan girdiği cezaevinde öğrendiği dokuma işiyle ailesini geçindiriyor.

    Bir suçtan dolayı hapis cezasına çarptırılan 45 yaşındaki Nevzat Kurt, 6 yılını cezaevinin el sanatları atölyesinde çalışarak geçirdi. Devrek Açık Ceza İnfaz Kurumu’ndaki atölyede dokuma işi öğrenen Kurt, öğrendikleri sayesinde meslek sahibi oldu. Kurt, cezaevinden çıktıktan sonra ailesini geçimine katkı sunmak için dokuma işi yapıyor. Evin bir odasına kurduğu mini atölyesinde günde bir şal örerek kazancını artırmayı hedeflediğini belirten Kurt, geçim derdinin çok zor olduğunu kaydetti.

    Yaşadığı süreci anlatan Nevzat Kurt, “Ben cezaevindeyken iş atölyesinde el örgüsü örüyordum. Cezaevinden çıktıktan sonra el örgüsü yaparak ailemi geçindiriyorum. Bu yüzden ek bir iş yapma ihtiyacı duydum. Cezaevinde öğrendiğim örgücülük işini burada icra etmeye çalışıyorum. Piyasada 70-80 liraya satılan şalları 20 TL’ye satıyorum. Müşteri bulmakta sıkıntı çekmiyorum. Çünkü genellikle sipariş üzeri çalışıyorum. Günde iki şal örerek boş zamanlarımı değerlendiriyorum” dedi.

  • OMÜ’lü öğrencilerden “cam sanatı” sergisi

    Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Cam Bölümü öğrencilerinin “Atelye Öğrenci Çalışmaları Sergisi” düzenlenen törenle açıldı.

    Atelye Öğrenci Çalışmaları Sergisi’nin açılışı Güzel Sanatlar Fakültesi sergi salonunda Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Metin Eker, Endüstriyel Tasarım Bölüm Başkanı Prof. Dr. Memduh Erkin, Seramik Cam Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Tamer Arslan, öğretim görevlileri, öğrenci velileri ve öğrencilerin katılımıyla gerçekleşti.

    Açılış öncesinde konuşan Prof. Dr. Metin Eker, Prof. Dr. Memduh Erkin öğrencilere yaptıkları çalışmaların başarılarını diledi.

    Sergi hakkında bilgiler veren Seramik Cam Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Tamer Arslan, “Sergimiz, bölümümüzün ilk sergisi olması özelliğini taşıyor. Sergi, 18 öğrencinin çalışmalarının toplandığı bir sergi. 8 aylık bir çalışma sonrasında bu eserler oluştu. Öğrenciler ve biz bazı günler sabahlayarak bu sergiyi tamamlayabildik. Sergide 7 can boyama, 3 füzyon karışık teknik çalışma, 7 seramik çalışma, 4 stilize çerçeve çalışması, 10 gravür çalışma, 12 cam üfleme çalışması ve 10 tane skriktür çalışma olmak üzere toplamda 53 eserden oluşuyor. Sergimiz 7 gün boyunca açık kalacaktır” dedi.

    Konuşmaların ardından serginin açılış kurdelesi kesildi ve sergideki eserler gezildi. Sergi 11-17 Nisan arasında açık kalacak.

  • İmamın ahşap el sanatı tutkusu

    Din görevlisi İbrahim Akgül, yaptığı ahşap yakma ve hat işleme ürünleriyle görenleri büyülüyor.

    Samsun’da 28 yıldır cami imamı olarak görev yapan 47 yaşındaki İbrahim Akgül, imamlık görevinin yanı sıra boş zamanlarında ahşap el sanatları üzerinde çalışmalar yapıyor. 8 sene önce merakla başladığı sanata zamanla aşık olduğunu dile getiren Semişli Camisi İmamı İbrahim Akgül, “Yaklaşık 2 yıl boyunca bu işin erbaplarından eğitim aldım. Gün geçtikçe el sanatlarına olan ilgim büyük ölçüde arttı. Daha sonra yaptığım eserleri vatandaşların beğenisine sunmak istedim ve kendime küçük bir dükkan açtım. Şimdi cami imamlığının yanı sıra ikinci bir mesleğim oldu. Eserlerim beğenildikçe sipariş üzerine çalışmaya başladım. Hafta sonları aldığım siparişler üzerine çalışmalar yapıyorum” dedi.

    Samsun’da başıboş gezen yüzlerce genç bulunduğuna dikkat çeken İbrahim Akgül, “Devir artık internet devri olmuş. Eline akıllı telefon alanın hayatla bağlantısı kesiliyor. Bu devirde yetişen çocuklarımız internet ile büyüyor. Benim gözümde internet bağımlılığının uyuşturucu bağımlılığından bir farkı yoktur. Gençlerimiz kendilerini gereksiz yere meşgul eden şeylerden kaçınıp el sanatlarına yönelsinler” diye konuştu.