Etiket: Saldırılara

  • Şirketlerin yalnızca yüzde 30’u siber saldırılara karşı hazırlıklı

    Dünyanın önemli sigorta brokerliği ve risk yönetimi şirketlerinden Marsh, dünyanın önde gelen teknoloji şirketi Microsoft partnerliğinde siber güvenlik ve şirketlerdeki siber risk yönetimi algısıyla ilgili dikkat çekici bir araştırma gerçekleştirdi. Küresel çapta oluşturan anket; şirketlerin siber risklere yönelik farkındalığının artmasına karşın, siber güvenlik yönetimiyle ilgili yeterli önlemlerin alınmadığını ortaya koydu.

    Dünyanın önemli sigorta brokerliği ve risk yönetimi şirketlerinden Marsh, dünyanın önde gelen teknoloji şirketi Microsoft partnerliğinde oluşturduğu ’Küresel Siber Risk Algı’ anketinin sonuçlarını açıkladı. Bin 300’den fazla üst düzey yöneticinin katıldığı küresel araştırma, siber güvenliğin önemli risk yönetim önceliklerinden biri olarak görülmesine rağmen çok az sayıda şirketin kendinde siber atak riskini yönetebilme kabiliyeti olduğuna inandığını ortaya koydu. Ankete göre; katılımcıların üçte ikisi siber güvenliği ilk beş risk yönetim önceliğinden biri olarak gösteriyor. Bu oran 2016 yılı Marsh araştırmasının iki katı ancak artan farkındalık ve kaygılara rağmen katılımcıların sadece yüzde 19’u, bir siber olay karşısında şirketlerinin müdahale yeteneğinin yeterli olduğuna inanıyor. Bunun yanı sıra yöneticilerin yalnızca yüzde 30’u siber saldırılara yönelik bir müdahale planı geliştirdiklerini belirtiyor.

    Şirketlerin yüzde 45’i finansal olarak etkilenebilir

    Araştırmada ayrıca yüzde 75’lik gibi büyük bir çoğunluk bir siber hasar senaryosunda iş kesintisinin, kurumlarını etkileyecek en büyük potansiyele sahip olduğunu ifade ederken, şirketlerin odak noktasında bulunan müşteri bilgilerinin çalınmasının oranı ise yüzde 55 olarak görülüyor. Öte yandan, katılımcıların yüzde 45’i şirketlerinin potansiyel bir siber olay karşısında finansal olarak etkileneceğini de tahmin ediyor. Aynı zamanda siber risk yönetimi, kurum içerisindeki farklı paydaşların tutarsız katılımı ile Bilgi Teknolojileri (IT) departmanın sorumluluğunda kalmaya devam ediyor. Rapora göre, ankete katılanların yüzde 70’i siber risk yönetiminin birincil sorumlusu ve karar mercii olarak Bilgi Teknolojileri departmanını gösterirken, yüzde 37’si Başkan/CEO veya Yönetim Kurulu’nu, yüzde 32 ise risk yönetim fonksiyonu işaret ediyor.

    “Şirketlerin tüm yönetici kadrosu dahil olmalı”

    Marsh’ın Küresel Risk ve Dijital Başkanı Başkanı John Drzik araştırma sonuçlarıyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, “İş dünyasında teknolojinin kullanımı arttıkça ve tehdit ortamı daha karmaşık hale geldikçe, siber risk önemli bir yönetimin önceliklerinden biri haline geldi. Şirketlerin tüm yönetici kadrosunu da dahil edeceği ve riski önleme, riske müdahale etme, riski azaltma veya transfer etme konularını kapsayan bir siber risk yönetim yaklaşımını mutlaka benimsemesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.

    “Bütüncül bir yaklaşım sergilenmeli”

    Microsoft Başkan Yardımcısı ve Genel Müdür Yardımcısı Matt Penarczyk ise “Teknoloji iyi bir siber güvenlik stratejisinin temelini oluştururken şirketler, bütüncül bir yaklaşımın parçası olarak risk yönetimi gibi teknoloji dışı çözümlere yatırım yapmanın avantajlarından yararlanabilirler. Örneğin; ileri teknolojiler, araçlar ve eğitimler sayesinde şirketler ağlarındaki verileri daha iyi koruyabilir ve siber saldırılarla ilgili iş kesintileri için hazır olabilir” açıklamasında bulundu.

    Rakamlarla siber risk algı anketi

    Yüzde 19 Şirketlerinin müdahale yeteneğinin yeterli olduğuna inananlar.

    Yüzde 30 Siber saldırılara yönelik bir müdahale planı geliştirenler.

    Yüzde 45 Şirketlerinin siber olay karşısında finansal olarak etkileneceğini belirtenler.

    Yüzde 55 Müşteri bilgilerinin çalınabileceğini ifade eden yöneticiler.

  • TSK: “Mare bölgesindeki taciz ve saldırılara misliyle mukabele ediliyor”

    Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), Suriye’nin Mare bölgesine son dönemde PYD/YPG/PKK terör örgütü mensupları tarafından havan ve benzeri silahlarla atışlar yapıldığını, taciz ve saldırılara misliyle mukabele edildiğini bildirdi.

    TSK, Suriye’de Halep’in kuzeyindeki Fırat Kalkanı Harekatı ile DEAŞ’tan arındırılıp, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) kuvvetleri kontrolüne geçmesiyle sivil hayatın normale döndüğü Mare bölgesine son dönemde PYD/YPG/PKK terör örgütü mensupları tarafından havan ve benzeri silahlarla atışlar yapıldığını, bu taciz ve saldırılara misliyle mukabele edildiğini açıkladı.

  • Bakan Tüfenkci: “Ekonomimiz bütün söylentilere, kışkırtmalara ve saldırılara rağmen güçlü bir ekonomidir”

    Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, Türk ekonomisinin bütün söylentilere, kışkırtmalara ve saldırılara rağmen güçlü olduğunun altını çizerek, “Almış olduğumuz tedbir ve teşviklerle bir yandan terörle mücadele edeceğiz, bir yandan da ekonomimizi büyütüp milletimizin refah pastasından daha çok pay almasını sağlayacağız” dedi.

    Gümrük ve Ticaret Bakanı Tüfenkci, TOBB Sosyal Tesislerinde düzenlenen ’11. Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri Değerlendirme Toplantısı’na katıldı. Toplantıda sunum yapan Kooperatifçilik Genel Müdürü Arif Sami Seymenoğlu, faaliyetler hakkında bilgiler verdi. Kooperatif başkanları ise Bakan Tüfenkci’ye taleplerini aktararak sunumlar yaptı.

    Türkiye’nin son dönemlerde gerek içerden, gerekse de dışarıdan hain saldırıların hedefi altında olduğunu belirten Bakan Tüfenkci, şer odaklarının her fırsatta birliği, beraberliği en alçak saldırılarla bozma gayreti içerisinde olduğunu kaydetti. Türk milletinin tarih boyunca birliğine, beraberliğine kast eden kirli ellere karşı her zaman bir ve beraber olduğunu anlatan Bakan Tüfenkci, saldırılara Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde milli seferberlik ruhu ile karşılık verildiğini dile getirdi.

    Bakan Tüfenkci, Türk ekonomisinin bütün söylentilere, kışkırtmalara, saldırılara rağmen güçlü olduğunu vurgulayarak, “Yapısal reformlarla ekonomimizi güçlü bir noktaya getirdik. Bu reformlar da devam edecek. Almış olduğumuz tedbir ve teşviklerle bir yandan terörle mücadele edeceğiz, bir yandan da ekonomimizi büyütüp milletimizin refah pastasından daha çok pay almasını sağlayacağız. 2023 hedeflerimiz, dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olma hedefimiz devam ediyor. Ülke olarak karşı karşıya kaldığımız ekonomi alanındaki saldırılara karşı kooperatiflerimizin ve birliklerimizin iyi bir çözüm aktörü olacağına inanıyorum” diye konuştu.

    “Kooperatifler ekonomimizin önemli aktörleri olmak zorunda”

    Tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin Türkiye’nin en başarılı ticaret aktörleri arasında olduğunu dile getiren Bakan Tüfenkci, “Bu iyi örnekleri çoğaltmalı, kooperatiflerimizin yaygınlaşması ve üye sayısının arttırılması için sizler de, bizler de elimizden geleni yapmalıyız. Kooperatifler ekonomimizin önemli aktörleri olmak zorunda. Kooperatiflerimiz ekonomi dünyasının önemli aktörleri olarak görüp, rekabet güçlerini arttırmalıyız. Ürünü çeşitlendirmek, ürün kalitesini uluslararası düzeyde rekabet edecek biçimde yükseltmek gereklidir. Kooperatiflerimizi, birliklerimizi dünya pazarlarında daha fazla yer almasını, söz sahibi olmasını istiyoruz. Öyle kooperatiflerimiz var ama biz bütün kooperatiflerimizin çıtasını yükseltip rekabet düzeylerini arttırmak istiyoruz” şeklinde konuştu.

    Bakan Tüfenkci, tarım ürünlerindeki aracıları kaldırabilmek için kooperatifleri daha güçlendirmeleri gerektiğine dikkat çekerek, “Onların hem yapısal hem de ekonomik sorunlarını çözerek aracıların ortadan kalkmasına vesile olabiliriz. Bakanlığımızdaki arkadaşlara da, bürokratlara da bu alanda talimat verdim. Özellikle çiftçilerimizin daha ürünü ekerken finansman ihtiyacını aracıların değil kooperatiflerimizin karşılayacağı bir model oluşturmamız gerekiyor. Oradaki ürün çeşidini baştan çiftçiyi yönlendirerek kooperatifler ve birlikler tarafından belirlenmesinin, aradaki aracıları üreticiyle tüketici arasındaki makas farkının da daralacağına inanıyorum. Bununla ilgili çalışmaları arkadaşlarımız ortaya koyduğunda kısa sürede kamuoyuyla paylaşacağız” dedi.

    “Türkiye’de üretim boyutuyla ticari boyut birbiriyle karıştırılıyor”

    Türkiye’nin organik tarım noktasında en elverişli topraklara sahip ülkelerden biri olduğuna değinen Bakan Tüfenkci şunları kaydetti:

    “Sizler tarım üreticisi değilsiniz. Bir ürünün üretilmesi ayrı, pazarlanması ve satılması ayrı bir noktadır. Bir ürün üretilir ama bunu ticarileştirmek noktasında siz devreye giriyorsunuz. Piyasa ne istiyor, hangi ürünü istiyor bunu sizler bilirsiniz ve çiftçiyi o şekilde yönlendirirsiniz. Maalesef Türkiye’de üretim boyutuyla ticari boyut birbiriyle karıştırılıyor. Çiftçi üretir ama bunun pazarlanması çiftçinin işi değil. Oralarda tüccarlar giriyor, komisyoncular giriyor veya başka başka aktörler giriyor ve çiftçinin hem malı ucuza gidiyor, hem de tüketici yüksek oranlarda tüketmiş oluyor. Onun için sizler işin ticarileştirme, pazarlanma kısmındasınız.”

    Bakan Tüfenkci, tarım satış kooperatiflerinin ekonomideki paylarının arttırılması ve daha da güçlendirilmesi için ne gerekiyorsa yapacaklarını ifade ederek, “Vergilerle ilgili sıkıntıları da özellikle ortak dışı işlemlerde, bizim kooperatiflerimizin ve birliklerimizin gelişmesi noktasında bir takım sıkıntılar olduğunu biliyoruz. Bunlar esasında bize çok şeylerde kazandırmıyor. Vergi açısından da kazandırmıyor. Bunu inşallah Maliye Bakanımızla görüşüp bunun önünü mutlaka açmamız ve bu sıkıntıları gidermemiz lazım. Eğer biz kooperatifleri büyütmek istiyorsak bunu makul ve objektif çözümlerini getirmemiz gerekiyor. Sizler de bizler de elimizi taşın altına koyacağız” ifadelerini kullandı.

  • STK temsilcileri siyasetçilere yönelik saldırılara tepki gösterdi

    Van’da faaliyet yürüten bazı sivil toplum kuruluşlarının (STK) temsilcileri, PKK’lıların siyasilere yönelik saldırı ve suikastlarına sert tepki gösterdi.

    Van’da 48 STK bileşeninden oluşan Sivil Dayanışma İnisiyatifi ile Memur-Sen Van Şubesi, Mustazaflar Cemiyeti Van Şubesi ve Anadolu Gençlik Derneği Van Şubesi temsilcileri, siyasilere yönelik saldırıların kabul edilemez ve saldırı şeklinin vahşice olduğunu vurguladı. Van Sivil Dayanışma İnisiyatifi Dönem Sözcüsü Sunullah Erçek, “Siyasi cinayetler kesinlikle kabul edilemez. Siyasi bir kimlikle mücadele etmenin yolu siyasi olmalı, sandıkla, seçimle olmalıdır. Onu katletmeniz, onun siyasi düşüncesini ortadan kaldırmanız anlamına gelmez. Olayın farklı bir boyutu da bir insanı ailesinin yanında katletmenin hiçbir ahlaki izahı yoktur. Bu lanetlenmesi gereken bir davranıştır. Bölgemiz açısından da bu tür olaylar kaos üretmeye, korkutmaya ve sindirmeye yönelik girişimlerdir. Terörizmi arttırmaktan başka bir amaca hizmet etmemektedir” dedi.

    “Bu saldırıların bir izahı ya da bir izanı yoktur”

    Memur-Sen Van Şube Başkanı Osman Ayşin ise son zamanlarda PKK’nın bu tarz alçak saldırılara hız verdiğini ifade ederek, “Yapılan saldırılarla olayın farklı mecralara kaydırılmak istendiğini görmekteyiz. Bizler de Memur-Sen ailesi olarak bunları şiddetle lanetliyor ve kabul etmiyoruz. Kaldı ki bir insanın ailesinin gözleri önünde katledilmesi kabul edilebilir bir şey değildir. Bu gözü dönmüşlük son zamanlarda vahim bir hal almaya başladı. Özellikle siyasilere yönelik saldırılara derhal son verilmelidir. Bu saldırıların bir izahı yada bir izanı yoktur. Halkımız üzerinde oynanan bu oyunlar amacına ulaşmayacaktır. Bu dış mihrakların farklı bir oyunudur, bizler şiddetle bunun önüne geçilmesini ve siyasi cinayetlere son verilmesini istiyoruz” ifadelerini kullandı.

    “Eğer siyaset yapacaklarsa zaten siyasi uzantıları meclistedir”

    Bu tarz saldırıların geçmişte de yapıldığına işaret eden Muftazaflar Cemiyeti Van Şube Başkanı Recep Karabulak, “Bu çirkin saldırılarda ölen siyasilere Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyoruz. PKK tarihi boyunca bu halkı sindirme adına benzer suikastlar yapmıştır. Bizler ne siyasi ne de sivillere yapılan bu saldırıları asla kabul etmiyoruz. Yapılan bu saldırıların halkın da tepkisine neden olduğunu biliyor ve görüyoruz. Eğer siyaset yapacaklarsa zaten siyasi uzantıları meclistedir. Siyaseten bir şey yapamayan bu cenah, bu yöntemlerle halkı sindirmeye çalışmaktadır. Halkımızın da bunu çok iyi bir şekilde görüp ona göre tavır takınması gerekmektedir. Yapılan saldırılar kadar saldırı şekli de vahşicedir. Geçmişte de PKK kendisi gibi düşünmeyen siyasi ve sivil yapılara yönelik birçok cinayete imza atmıştır. Bunların artık ya silah ya da siyaseti tercih etmeleri gerekir. Yapılan bu siyasi ve sivil katliamlara dur denilmelidir” şeklinde konuştu.

    “Halkın temsilcilerini öldürmek halkın yaptığı tercihlere savaş açmaktır”

    Siyasi iradenin önemine işaret eden Anadolu Gençlik Derneği Van Şube Başkanı Şeref Akbulut da, “Halkın iradesi önemlidir. Dolaysıyla halkın temsilcilerini öldürmek halkın yaptığı tercihlere savaş açmaktır. Siyasi kimlikteki bir şahıs sadece kendisini temsil etmiyor. Ona oy veren bütün kitleyi temsil etmektedir. Ona yapılan saldırı da o kitleye yapılmış gibidir. Bu da toplumsal barışı zedeliyor. Silahla bir barış söz konusu değildir. Bir sorun varsa ve çözülmesi isteniyorsa, bu siyasilerin katledilmesiyle yapılamaz. Bunu siyasilerin konuşarak çözeceğine inanıyorum. Ancak yapılan saldırılar şiddeti tırmandırmaya ve nefreti de artırmaya yöneliktir. Saldırı şeklini de insanlık dışı olarak görmekteyiz. Bir insanın ailesinin gözleri önünde katledilmesi, insanlığın hiçbir değer yargısıyla izah edilemez” ifadelerini kullandı.

  • Gaziantep’teki Kilislilerden Roketli Saldırılara Tepki

    Gaziantep’te yaşayan Kilisliler, Suriye tarafından atılan roketler sebebiyle şehrin güvenliğinin kalmamasını protesto etti.

    Gaziantep Demokrasi Meydanı’nda toplanan yaklaşık 60 kişilik grup, 18 Ocak’tan bu yana Kilis’e düşen roketlere tepki gösterdi. Kilis Gaziantep Sivil Toplum Platformu adına açıklama yapan Emel Ünver, Kilis’te 18 Ocak’tan bu yana düşen roketler nedeniyle, şehrin güvenliğinin kalmadığını söyledi.

    Kilis’e atılan roketler nedeniyle, öğrencilerin okula gidemediğini belirten Ünver, “Kilis her gün bombalar altında inliyor. 5 yıldan uzun bir süredir, 120 binden fazla Suriyeliye ev sahipliği yapan Kilis, 18 Ocak 2016 tarihinden beri bombalanıyor. Son zamanlarda gittikçe artan roketli saldırılar nedeniyle can güvenliği kalmayan şehrimize karşı, tarihi sorumluluğumuzu yerine getirmek üzere toplanmış bulunuyoruz. Biz sesimizi kamuoyuna yeterince aktaramıyoruz. Kilisliler canını, malını ve moralini kaybediyor. Üniversite sınavlarında il olarak ilk 5’e giren şehrimizde son iki aydır düzenli eğitim verilememektedir. Okul var ama öğrenci gidemiyor. Çocuklarımızın psikolojileri bozuldu. Esnaf ve çiftçimiz zor durumdadır. Kilislilerin ensar olarak sırtında taşıdığı yük son 5 aydır dayanılmaz hale gelmiştir. Türkiye Kilis halkının sesini duymalıdır. Kilis, devlet ve milletimizden bu yükü paylaşmasını beklemektedir. Kilis’in yediden yetmişe, öğrencisinden esnafına maddi ve manevi zararının karşılanmasını, eski huzuruna kavuşması için gereken ne varsa yapılmasını devletimizden talep ediyoruz” diye konuştu.

    Ellerinde “Hudut namustur”, “Kilis’e ses ver” pankartları taşıyan grup olaysız bir şekilde dağıldı.