Etiket: SAHİP

  • Vali Masatlı: “İlimiz güçlü bir ekonomik potansiyele sahip”

    Vali Masatlı: “İlimiz güçlü bir ekonomik potansiyele sahip”

    Amasya Valisi Mustafa Masatlı, akşam mesaisinde Hatuniye Mahallesi’ndeki iş yerlerini ziyaret ederek esnaflar ve vatandaşlarla sohbet etti.

    7 bin 500 senelik birçok medeniyete ev sahipliği yapmış geçmişi ile birlikte her ne kadar çevre ilçelerinde de gezilmesi gereken yerler de olsa, Amasya’da gezilmesi gerekilen öncelikli yerlerin başında şehrin merkezinde konumlandırılan Hatuniye Mahallesi’nde bulunan İçeri Şehir yer alıyor. Yeşilırmak kenarı boyunca konumlandırılmış Yalıboyu Evleri’nin arkasında bulunan sokak şehrin tarihine tanıklık etmek için görülmesi gereken önemli yerlerden biri.

    Amasya Valisi Masatlı da akşam mesaisini içeri şehirdeki esnafla sonlandırdı. Esnaflarla sohbet eden Vali Masatlı, esnaf ve sanatkârların Amasya’nın ekonomisinin en önemli unsurlarından biri olduğunu vurgulayarak, “İlimiz güçlü bir ekonomik potansiyele sahip, biz bu potansiyeli daha iyi kullandığımız zaman bütün sektörlerde daha iyi duruma gelmiş olacağız. Amasya’mızı daha ileriye taşımak için hep birlikte daha fazla çalışacağız” ifadelerini kullandı.

  • KOAH hastaları Covid-19’u daha ağır geçirme riskine sahip

    KOAH hastaları Covid-19’u daha ağır geçirme riskine sahip

    Dünyada ölüm nedenleri arasında dördüncü sırada yer alan KOAH (Kronik Tıkayıcı Akciğer Hastalığı) hastaları, Covid-19’u daha ağır geçirme riskine sahip.

    Türk Toraks Derneği 23. sanal kongresine katılan KOAH Çalışma Grubu Sekreteri Doç. Dr. Aylin Alpaydın, KOAH’ın akciğerdeki hava yollarının mikrobik olmayan iltihaplanması ile ortaya çıkan; bronş ve/veya hava keseciklerinin harabiyetine neden olan yaygın, önlenebilir ve tedavi edilebilir bir akciğer hastalığı olduğunu söyledi.

    KOAH’ın tüm dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu olmasına karşın, yeterince bilinmediğinin altını çizen Alpaydın, “KOAH’ın görülme sıklığı dünyada 40 yaş üstü yetişkinlerde yüzde 8.4-15.0, Türkiye’de ise yüzde 5.3-19.1 arasındadır. Yani Türkiye’de 40 yaş üzerinde her 5 kişiden birinde KOAH olduğu tahmin edilmektedir. KOAH, dünyada ölüm nedenleri arasında dördüncü sırada yer almaktadır. Nüfusun yaşlanması ve KOAH risk faktörlerine maruziyetin artarak sürmesi nedeniyle hastalık yükü ve hastalık nedeniyle ölüm giderek artmaktadır. Türkiye’de solunum sistemi hastalıkları ölüm nedenleri arasında üçüncü sıklıktadır ve bu ölümlerin yüzde 60 kadarı KOAH nedeniyle ortaya çıkmaktadır” dedi.

    Alpaydın, “KOAH gelişimi için tüm dünyada en yaygın görülen risk faktörü tütün ürünlerine (sigara, nargile, puro, ısıtılmış tütün ürünleri) maruziyettir. Çevresel tütün dumanı da KOAH gelişimine katkıda bulunmaktadır. KOAH gelişiminde etkili olduğu gösterilen diğer risk faktörleri, genetik (sınırlı ölçüde), akciğer gelişiminde yetersizlik ile ilişkili hasta faktörleri (düşük doğum ağırlığı, çocuklukta sık geçirilen solunum yolu infeksiyonları), sağlıkta eşitsizlik, biyomas (odun, tezek, benzeri yakıt) kullanımına ikincil iç ortam hava kirliliği, tozlu, dumanlı işyerlerinde çalışma, son yıllarda önemi giderek vurgulanmaya başlayan fiziksel aktivitede azalma. KOAH’da en sık görülen yakınmalar nefes darlığı, öksürük ve balgam çıkarmadır. Sigara içen kişiler öksürük ve balgamı kanıksarlar ve bu nedenle doktora başvurmazlar. KOAH’ın tanısı, basit ve ağrısız bir test olan ’nefes ölçüm testi’ ile kolayca konabilmektedir” dedi.

    KOAH’ın tedavisi

    KOAH’ın önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu belirten Alpaydın, “KOAH tanısı konulan kişilerin bu hastalığa neden olan ve hastalığın kötüleşmesine ve ilerlemesine yol açan sigara kullanımını bırakmaları, zararlı toz, gaz dumanından, hava kirliliğinden uzak durmaları gereklidir. KOAH tedavisinde nefes açıcı özellikte “inhaler” olarak adlandırılan solunum yolu ile uygulanan ilaçlar ile hava yollarındaki daralmanın ve mikrobik olmayan iltihaplanmanın önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Bu sayede nefes darlığının ve alevlenme riskinin azaltılması hedeflenmektedir. Solunum yetmezliği olan KOAH’lı hastalarda evde oksijen tedavisi ve/veya evde solunum cihazı tedavisi gibi tedavilere ihtiyaç olabilmektedir. Hastalığın kötüleşmesi ve seyrini etkileyen, hatta ölümlere neden olan ataklardan ve zatürreden korunmak için grip ve zatürre aşılarının yaptırılması ve nefes yoluyla alınan ilaç tedavilerinin düzgün uygulanması gerekir. Bu tedavilerin yanı sıra fiziksel aktivitenin ve gerekirse akciğer rehabilitasyonu uygulanması hastaların günlük yaşamlarının daha kaliteli hale gelmesini sağlar. Son yıllarda KOAH hastalığının özgün bir alt grubunda, tüm tıbbi tedavilere rağmen yakınmaların fazla olduğu hastalarda, ayrıntılı incelemeler yapıldıktan sonra bronkoskopi ile yapılan sarmal tel veya valf yerleştirme veya termal uygulama tedavileri, akciğerlerde ortaya çıkan aşırı derecede havalanmanın (hacim artışının) azaltılması için önerilen girişimsel işlemlerdir. Ancak, daha önce de belirtildiği gibi bu tedaviler her KOAH hastası için uygun değildir. Tedavinin gerekliliği değerlendirilmeli ve yarar görecek hastaların belirlenmesi için ayrıntılı incelemeler yapılmalıdır. Bu tedavilerdeki en önemli husus hastalığı değil etkilerini geçici bir süre giderebilecek tedaviler olmalarıdır, yani hastalığın ortadan kaldırmazlar. Son zamanlarda ‘KOAH’da bronkoskopik balon tedavisi’ hakkında haberlere basın yayın kuruluşlarında sık yer verildiği görülmektedir. KOAH hastalığının uluslararası kabul gören tanı ve tedavi rehberlerinde yer almayan, yayınlaşmış iki çalışmayla etkili olduğu ifade edilen balon tedavisinin kamuoyuna hastalığın tedavisi bulundu şeklinde yansıtılması, hastaların yanlış yönlendirilmesine ve hasta mağduriyetlerine sebep olmaktadır. Bu nedenle, KOAH tedavisinde etkinliği ve güvenilirliği birçok çalışmayla gösterilmiş bilimsel kanıtlar ışığında, uluslararası rehberlerde kabul edilen ve önerilen tedavi yaklaşımlarının hastalarımıza uygulanmasının hayati önemde olduğunu belirtmek isteriz. Tüm bu bilgilerden anlaşılacağı üzere KOAH’lı hastaların tedavilerinin gereğince planlamasında, bilgi ve kanıta dayalı olarak ayrıntılı bir değerlendirme gerekmektedir. Bunun için yeterince zaman şart olup, yine bu yıl kongrede sunulacak bir çalışmada KOAH’lı hasta değerlendirmesinde en önemli sorunlardan birinin yetersiz hasta bakım süresi olması çarpıcıdır” dedi.

    KOAH hastalarında Covid -19’un daha sık görülmemekle beraber, KOAH hastalarının Covid -19’u daha ağır geçirme riskine sahip olduklarını kaydeden Alpaydın, “KOAH hastaları da toplumun tüm bireyleri gibi Covid-19’a karşı standart önlemeler almalıdır.

    KOAH atak ile ilişkili yakınmaları COVID-19 enfeksiyonunda da görülebilir. Bu nedenle, risk faktörleri varlığında ayırıcı tanı mutlaka yapılmalıdır. Kortizon tedavisinin alevlenmelerde kullanımı Covid-19 varlığında bile önerilmektedir. KOAH hastalarında temel hedef hastalığı mevcut idame tedavisinde değişiklik yapmadan (pandemi öncesinde kullanılan KOAH ilaçlarına yanı şekilde devam ederek) stabil halde tutabilmektir. Oksijen ve ev noninvaziv ventilatör tedavilerine yine yanı şekilde devam edilmelidir. Yapılan çalışmalarda, pandemi nedeniyle yüz yüze klinik ziyaretlerin azaldığı tespit edilmiş, aynı şekilde pulmoner rehabilitasyon programları kesintiye uğradığı gözlenmiştir. KOAH hastaları alevlenme dönemlerini evde geçirmeyi tercih etmişlerdir. Bu süreçler için telesağlık ”Uzaktan ya da Online” sağlık uygulamaları geliştirilmeye çalışılmaktadır. KOAH önemli bir toplum sağlığı problemidir. Tüm kronik hastalıklarda olduğu gibi KOAH hastaları da pandemi sürecinden etkilenmiştir. Ancak, KOAH hastalarının bakımı tüm dünyada uzaktan süreçlerle desteklenerek devam ettirilmektedir” diye konuştu.

  • “Türkiye elektrik ihtiyacını güneşten karşılayabilecek potansiyele sahip”

    “Türkiye elektrik ihtiyacını güneşten karşılayabilecek potansiyele sahip”

    Türkiye’nin enerji açığını kapatmanın en iyi yolunun çevreye zarar vermeyen yenilenebilir enerji kaynaklarından faydalanmaktan geçtiğini belirten TEK Enerji Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Şahintaş, son dönemlerde kullanımı gittikçe artan güneş enerji santrallerinin (GES) bu anlamda önemli bir kaynak olduğunu vurguladı.

    Fosil yakıtlar bakımından zengin bir ülke olmayan Türkiye’nin Türkiye istatistik Kurumu (TÜİK) ve Merkez Bankası verilerine göre 2013-2017 yılları arasında, enerji alanında 219,8 milyar dolar tutarında cari açık verdiğini hatırlatan İbrahim Şahintaş, Türkiye’nin aynı yıllar arasında enerji ithalatına 213 milyar dolar ödediğini ifade etti.

    ’Güneş enerjisi açığımızı kapatabilir’

    Türkiye’nin toplamda 93 Gigawatt kurulu güce sahip olduğunu ve bu gücün 15 Gigawatt’lık bölümünün güneş ve rüzgar enerjisinden karşılandığını anlatan İbrahim Şahintaş, fosil yakıt kaynakları bakımından zengin olmayan Türkiye’nin enerji açığının ancak yenilenebilir enerji kaynakları ile çözülebileceğinin altını çizdi. Şahintaş, “Türkiye, toplam elektrik ihtiyacının tamamını sadece güneşten sağlayabilecek ışınıma sahip ender ülkelerden biri. Yapılan araştırmalarda Türkiye’nin Konsantre Güneş Enerjisi (CSP) yöntemi ile üretilebileceği yıllık enerjinin 380 milyar kilowatt saat olduğu hesaplanmıştır. Bu kapasiteyi harekete geçirerek enerji ithalatı ve ona bağlı cari açık sorunumuzu çözebiliriz” dedi.

    ’GES’lere ilgi günden güne artıyor’

    Son yıllarda önemi ve talebi artan Güneş Enerji Santrali (GES) kurulum maliyetlerinin de düştüğüne dikkat çeken İbrahim Şahintaş, “Özellikle fabrika, hastane, okul, depo, ev, otopark gibi geniş çatı alanına sahip yerlerde kurulan güneş enerji sistemleri sayesinde güneşten elektrik üretilebiliyor ve tüketim fazlası satılabiliyor. Yatırımların ortalama amortisman süreleri 5 – 6 yıl gibi makul seviyelerde olduğu için bu konuya ilgili duyan yatırımcıların sayısı da günden güne artıyor” ifadelerini kullandı.

  • Bakan Koca: “İstanbul yakında yeni bir hastaneye sahip olacak”

    Bakan Koca: “İstanbul yakında yeni bir hastaneye sahip olacak”

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, İstanbul’un yakında yeni bir hastaneye sahip olacağını duyurdu.

    Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal medya hesabı Twitter’dan yaptığı paylaşımla İstanbul’un yeni bir hastaneye sahip olacağını duyurdu. Bakan Koca, yeni hastaneyi ziyareti sırasındaki fotoğrafları ile yaptığı paylaşımda, “İstanbul yakında yeni bir hastaneye sahip olacak. Seyrantepe’deki binamız büyük oranda hazır. İncelemelerde bulunduğumuz binanın kapalı alanı 172 bin 825 metrekare. 163 poliklinikle hizmet verecek olan hastanemiz 620 yataklı, 84 yoğun bakım yataklı planlandı. Ameliyathane sayısı 24” ifadelerini kullandı.

  • Tüfenkci: “Çiftçilerimiz lisanslı depoya ve TMO’ya sahip çıksınlar”

    Tüfenkci: “Çiftçilerimiz lisanslı depoya ve TMO’ya sahip çıksınlar”

    AK Parti MKYK Üyesi ve Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci, Malatya kayısının bir miladı yaşadığını ifade ederek, “Özellikle çiftçilerimiz lisanslı depoya ve TMO’ya sahip çıksınlar. Ürünlerinin daha sağlıklı koşullarda saklanacağı ve değerinde alınıp satılacağı bu depolara getirsinler. Burada kiralama ücretinin büyük bir kısmını da devletimiz karşılıyor” dedi.

    Milletvekili Tüfenkci, Malatya’daki temasları kapsamında, Malatya Ticaret Borsası Başkanı Ramazan Özcan ile birlikte 1.Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan lisanslı depoyu ziyaret ederek, çalışmalar hakkında bilgi aldı.

    Milletvekili Tüfenkci, burada yaptığı açıklamada Malatya’nın kayısıda bir milada imza attığını ifade ederek sadece Malatya değil bölgenin de kayısı alanında kalkınması anlamında da bir kazanç elde ettiklerini söyledi.

    Kayısının depolanması ve Toprak Mahsulleri Ofisi’ne (TMO) satmak üzere vatandaşların depoya gelmeye başladığını ifade eden Tüfenkci, lisanslı deponun 2017 yılında Kalkınma Bakanlığı’nın desteğiyle başladığını ancak iki seneye yakın beklediğini anımsatarak, “Malatya Ticaret Borsası Başkanı Ramazan Özcan göreve geldikten sonra hızlı bir şekilde takip ederek, bu yatırımın ayağa kalkması noktasında gayret gösterdi. Süre doluyordu, uzatım aldık, ek kaynak gerekiyordu onun tamamlanması ve LİDAŞ Şirketinin buraya ortak olması noktasında gayret gösterdik. Milletvekillerimiz ve hükümetimiz, lisanslı deponun Türkiye için ne kadar önemli olduğunu biliyor ve bunun için teşvik ediyor” diye konuştu.

    Lisanslı deponun tarım ticaretinin önemli ayaklarından birisi olduğuna dikkat çeken Tüfenkci, şunları kaydetti:

    “Gelecekte bu işlev daha da artarak gidecek. İçerisinde bulunduğumuz depoda Türkiye’nin en modern depolarından birisi. Kayısı lisanslı depoda da bir ilk ve referans değerleri de bundan sonra bu depoyla Türkiye’ye yayılmış olacak. Bu referans değerleri de belirlerken yine burada Malatya çok etkin oldu. Bakanlığımız döneminde de arkadaşlarımız buraya gelerek çalışma yaptılar. Gerekli yerlerle yapılan görüşmeler neticesinde kayısının lisanslı depolarda bekletilme şartları belirlendi. Modern depolama ve uygulanan sistem bakımından da gerçekten en kaliteli malzemelerle, en iyi şartlarda korunuyor. Çiftçilerimiz gönül rahatlığıyla depoya ürünlerini teslim edebilirler.”

    Milletvekili Tüfenkci, Malatya’nın 300 milyon dolar olan kayısı ihracatının 2-3 kat artacağını ifade ederek, “Coğrafi İşaret Tescili yapılmış bir ürün. Buna üreticilerimiz, paydaşlarımız sahiplenirse ben inanıyorum ki Avrupa’da da Malatya kayısısı ayrıca bir ses getirecek. Şimdiye kadar üreticilerimiz ürünlerini saklama noktasında endişe duyuyorlardı, şimdi artık lisanslı depolar bir güvence haline geldi. Bu noktada vatandaşımız ister ürününü depoda bekletir, iki sene içerisinde istediği insana satabilir. Elektronik senetle devrediyor. Ya da Toprak Mahsulleri Ofisi alımlara başladı, kayısılarını buraya verebilirler. Vatandaşlarımız yine burada depoladıkları ürünleri teminat olarak Ziraat Bankası’na gösterip, sıfır faizli kredileri kullanma imkanına sahipler. Bu noktada özellikle çiftçilerimiz lisanslı depoya ve TMO’ya sahip çıksınlar. Ürünlerinin daha sağlıklı koşullarda saklanacağı ve değerinde alınıp satılacağı bu depolara getirsinler. Burada kiralama ücretinin büyük bir kısmını da devletimiz karşılıyor. Bu imkanlardan da faydalansınlar. Eğer TMO’ya da satacaklar ise istediklerinde satarak 1-2 gün içerisinde paralarını alabiliyorlar. Bu Malatya için bir fırsat ve Malatyalı çiftçilerimizin bunu kullanmasını istiyoruz. Bu anlamda Malatya Ticaret Borsamız elini taşın altına koyuyor” diye konuştu.

    Tüfenkci, Malatya çiftçisini ve kayısıyı destekleyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Toprak Mahsulleri Ofisi Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Ahmet Güldal, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’na, LİDAŞ Şirketine, milletvekillerine ve emeği geçen herkese teşekkür etti.

    Kayısının esas sahiplerinin üreticiler olduğunu ifade eden Tüfenkci, “Lisanslı depolar bir Kayısı Birlik işlevini görmez. Toprak Mahsulleri Ofisi’nin devreye girmesi büyük bir iş ve gerçekten kayısının en azından taban fiyatının belirlenerek, onun üzerinden işlem görmesi önemli ama hiçbir zaman bir Kayısı Birlik kadar işlev görmez. Bu işin sahibi üreticiler. Dolayısıyla onların bir araya gelerek oluşturdukları birliğin daha farklı bir işlevi, lisanslı depo ve TMO’nun farklı bir işlevi var. Ama TMO ve lisanslı deponun Malatya’ya kazandırılması Malatya çiftçisi ve kayısı için bir milattır” diyerek sözlerini tamamladı.

    Malatya Ticaret Borsası Başkanı Ramazan Özcan ise Milletvekili Bülent Tüfenkci’ye teşekkür ederek, “Malatya kamuoyunun sabırsızlıkla beklediği ve takip ettiği kuru kayısıda lisanslı depoculuğumuzun hayata geçtiği ve TMO’nun ürün satın alma kararıyla taçlandırılmış bir sistem. Sizin de burada olmanız, depoların başından buyana yönetmeliklerinin çıkmasından, bugünde ürünün nasıl satın alındığı, üreticinin ürünü buraya intikal ettirmesi ve depoya kabulüyle takip ettiğinizin bir ifadesidir. Sizin de bakan olduğunuz dönemde birlikte çalıştık. Çok kritik dönemler yaşadık, bu dönemlerde de bize destek oldunuz” diye konuştu.

    Özcan, Malatya’nın sabırsızlıkla beklediği ve 50 bin ailenin umudu olan kayısının 800 bin nüfusu yakından ilgilendirdiğini kaydederek, “Türkiye’nin tarım ürünleri içerisinde en kıymetli ihracat ürünü olan ve dünya kuru kayısı ihracatının da en önemli merkezi olan Malatya’da kayısıyla ilgili çok önemli bir yatırım gerçekleşti” dedi.