Etiket: SAHİP

  • Annesinin terk ettiği bebeğe hastane personeli sahip çıktı

    Annesinin terk ettiği bebeğe hastane personeli sahip çıktı

    Erzurum Şehir hastanesinde doğum yapan Afgan asıllı kadın sağlıkla dünyaya getirdiği bebeğe sahip çıkmayınca hastane yenidoğan ünitesi doktor ve hemşireleri bebeğe sahip çıktı.

    Afgan asıllı bir kadın Yaklaşık 20 gün önce Erzurum şehir hastanesi doğum ünitesinde normal doğumla bir kız çocuğu dünyaya getirdi.

    Doğum sonrası bebeğine sahip çıkmayan Afgan uyruklu kadın bebeği hastaneden almayarak gerekli işlemleri yaptırarak hastaneden ayrıldı.

    Hastane yeni doğan ünitesinde tedavi bakıma alınan bebeğin durumunu öğrenen servis hemşire ve doktorları, bebeğe sahip çıkarak daha adın konmamış kız çocuğa Ayçelen bebek adını vererek onun tüm ihtiyaçlarını giderdi.

    Yaklaşık 24 gün hastanede tedavi ve kontrol amaçlı tutulan Ayçelen bebeğe sahip çıkan servis çalışanları bebeğin hastanede kaldığı süreçte anne sütü haricinde her türlü bakm ve ihtiyaçlarını gidererek ona hem anne hem de abla oldular.

    Tedavi ve kontrolleri biten Ayçelen bebek 24 günlük bir bakım sürecinin ardından Erzurum Sosyal Hizmetler birimine teslim edildi.

  • Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Büyükdede: “Filyos Limanı, Batı Karadeniz’in kalkınmasında çok önemli bir role sahip olacaktır”

    Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Büyükdede: “Filyos Limanı, Batı Karadeniz’in kalkınmasında çok önemli bir role sahip olacaktır”

    Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Büyükdede, “Karadeniz’in en büyük limanlarından biri olan Filyos Limanı, Batı Karadeniz’in kalkınmasında çok önemli bir role sahip olacaktır. Endüstri bölgesi sınırları içinden geçen demiryolu hattı bölgeyi Ankara ve İç Anadolu’ya bağlayacak ve dünya ile entegre edecektir” dedi.

    Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Büyükdede, Bülent Ecevit Üniversitesi Sezai Karakoç Kültür Merkezi’nde düzenlenen Filyos Çalıştayı’na video konferans yönetimiyle katıldı. Filyos Projesi’nin öneminden bahseden Büyükdede, Filyos Limanın Batı Karadeniz’in kalkınmasında büyük rol oynayacağını belirterek, “Karadeniz Bölgesi’nde yer alan sanayi alanları toplamının ülkenin sanayi alanları içerisinde sadece yüzde 8 civarındadır. Bölgenin coğrafi zorlukları sanayi alanlarının üretilmesini etkilemektedir. Bizim en az 300 bin hektar yeni sanayi alanı üretme hedefimiz bulunmakta ve bu bölgenin herbir metrekaresi bizim için çok önem arz etmektedir. Kıyı Karadeniz’in kısıtlı coğrafi imkanlarında Filyos Vadisi potansiyel bir üretim havzası olarak bizlerin göz bebeği bir bölgedir. Bakanlığımız geçen 10 yıl içerisinde Filyos’un kıymetinin farkına varmış ve bu konuda bugüne kadar burayı doldurabilmek için her gelen bakanlığımız bu konuda çok ciddi çalışmalar yapmışlar. Bugün bir şans yakalanmış durumdadır. Karadeniz’in en büyük limanlarından biri olan Filyos Limanı Batı Karadeniz’in kalkınmasında çok önemli bir role sahip olacaktır. Endüstri bölgesi sınırları içinden geçen demiryolu hattı bölgeyi Ankara ve İç Anadolu’ya bağlayacak ve dünya ile entegre edecektir. Çaycuma Havaalanı bölgede tek havaalanı olarak Filyos Vadisi’ne değer katacaktır.” diye konuştu.

    “Bakanlığımız çevre konularına hassasiyet gösteriyor”

    Endüstri bölgesi olmasına rağmen bölgenin hemen yanında bulunan kuş cennetine zarar vermeden hatta koruma altına alarak doğaya değer verdiğini ifade eden Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Büyükdede, “Bakanlığımızın, Filyos’un eşsiz doğasına zarar verilmemesi için özel bir hassasiyeti vardır. Tam bulunduğumuz bölgenin ön tarafında bir kuş cennetimiz var ve burayı biz de bütün bu havzaları yaparken özel bir ihtimamla koruduk, TEMA Vakfımızla beraber özel bir çalışmanın içinde olduk. Sağ olsunlar, TPAO da boru hatlarını geçirirken burayı koruma altına aldı. Endüstri bölgemizde çevreyi kirletmeyen, katma değerli sanayi sektörlerinin yer alması öncelikli hedefimizdir. Temennimiz bu çalıştayın endüstri bölgemiz, serbest bölgemiz ve civar organize sanayi bölgelerimiz için hem de iç yatırımcılarla beraber dış dünyadaki yatırımcıların da ilgisini çekecek bir merkez haline gelmesidir Çünkü bizim sadece iç yatırımcılar değil bütün Dünyadaki yatırımcıların, bu tarz ürettiğimiz alanlara gelmelerini sağlamak gibi bir amacımız olduğuna inanıyoruz” şeklinde konuştu.

    “Filyos Liman’dan tüm dünyaya yük göndermenin imkanı oluşacak”

    Filyos Limanı’nın demir yolu ve kara yolu bağlantılarını sağlamak için bir proje yaptıklarını dile getiren Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürü Yalçın Eyigün “Biz Filyos Limanımızın karayolu bağlantılarını sağlamak başta olmak üzere bir proje yaptık. Dünya Bankası ile 2 yıldır görüşüyorduk ve geçtiğimiz yılın son bölümünde sözleşmesi imzalandı. 350 milyon dolarlık bir kredi sözleşmesi imzalandı. Bu kapsamda Filyos Limanı’nda geminin kapağının açıldığı noktaya kadar olmak üzere en yakın demir yolu noktasından yük merkezine kadar uzatılması noktasında Filyos’ta yapacağımız demir yolu 12 kilometrelik bir demir yolu olacak. Hem demir yolunu hem de karayolunu geçilecek bir köprü ile Filyos Çayı’nı geçeceğiz. Aynı zamanda karayolu bağlantısının da hazırlıklarını yapmaktayız. Filyos Liman’nın hem ulusal hem de uluslararası demir yolunun ağına bağlanması Türkiye’nin herhangi bir yerinden Filyos’ta demirleyen bir gemiye yükü vermek, tüm dünyaya, başka limanlara yükü göndermenin imkanı oluşacak.” diye konuştu.

  • Çalımbay: “Sivasspor’a sahip çıkmalıyız”

    Çalımbay: “Sivasspor’a sahip çıkmalıyız”

    DG Sivasspor Teknik Direktörü Rıza Çalımbay, ligde çıkışa geçmek istediklerini belirterek, “Bu sezonu iyi bir yerde bitirmek istiyoruz. Başka bir düşüncemiz yok. Onun için de burada tek yürek olmak ve bu takıma sahip çıkmak gerekiyor” dedi.

    Sivasspor’da Teknik Direktör Rıza Çalımbay, kulübün resmi internet sitesine açıklamalarda bulundu.

    Çalımbay, devre arasında transfer yapmanın çok zor olduğunu belirterek, “Kendi takımında oynayan bir oyuncuyu almak isterseniz çok pahalı oluyor. Biz de kendimize göre yapabildiğimiz transferlerle yola devam diyoruz” dedi.

    Ligde daha çok maçlarının olduğunu kaydeden Çalımbay, “Mutlaka daha iyi yerlere geleceğiz. İnşallah bir seri de yapacağız. Şu an tek sıkıntımız gol. Başka da sıkıntımız yok. Onu da bulacağız. Bir şansızlıktır yaşıyoruz. Bunun üstesinden geleceğiz ama üstesinden gelmek için bir bütünlük ve beraberlik olması gerekiyor. Sadece saha içinde değil, saha dışında da bütünlük olması gerekiyor. Bizim takımımız, geçen sene ligin en iyi takımlarından bir tanesiydi. Bu sene en çok sıkıntı yaşayan takımların başındayız. Bütün insanların bir daha anlayışlı olması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

    “İyi bir yere geleceğiz”

    Kadrosuna güvendiğini kaydeden Çalımbay, “Arkadaşlarımıza güveniyorum. Bizim onlardan istediğimiz tek şey; kendinde olanları sahaya yansıtmaları. Başka bir düşüncemiz yok. Herkes rahat olsun, takımımız iyi bir yere gelecek. Ligde kolay bir maç yok. Herkes herkesi yenebilir. Her şeyin olabileceği bir lig yaşanıyor. Her maçı final havasında görüyoruz. Ankaragücü, kupa maçı ve Kayserispor maçı olsun hepsi bizim için final maçları. Biz yukarıya da aşağıya da yakınız. Kendimizin nerede olduğunu çok çok iyi biliyoruz ama insanların da bu takımın çok büyük şeylerden geçip buraya geldiğini bilmesi gerekiyor. Biz nasıl geçen sezon çok güzel şeyler yapmışsak inşallah bu sezonu da aynı şekilde bitireceğiz” dedi.

    “Benim için burada para pul önemli değil”

    Çalımbay, Sivaslı olduğunu ve takımın başarısını çok istediğini belirterek, “Ben Sivaslıyım. Benim için burada para pul gerçekten önemli değil. Benim için önemli olan Sivasspor’un başarısı. Bu sezonu iyi bir yerde bitirmek istiyoruz. Başka bir düşüncemiz yok. Onun için de burada tek yürek olmak ve bu takıma sahip çıkmak gerekiyor” diyerek sözlerini tamamladı.

  • Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Diline sahip çıkmayan, dilini zenginleştirmeyen milletler tıpkı kökleri kuruyan ağaçlar gibi esen rüzgarlar karşısında devrilmeye mahkumdur”

    Cumhurbaşkanı Erdoğan: “Diline sahip çıkmayan, dilini zenginleştirmeyen milletler tıpkı kökleri kuruyan ağaçlar gibi esen rüzgarlar karşısında devrilmeye mahkumdur”

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Diline sahip çıkmayan, dilini zenginleştirmeyen milletler tıpkı kökleri kuruyan ağaçlar gibi esen rüzgarlar karşısında devrilmeye mahkumdur. Bu vahim tablo son dönemde kullanımı yaygınlaşan sosyal medya dili ve plaza dili ile daha da kötüleşmekte. Ne Türkçeye ne de İngilizceye uyan tuhaf bir dil ortaya çıkmıştır; bende anlamıyorum” dedi.

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanlığı 2019-2020 Özel Ödülleri töreninde konuştu.

    Geçen yıl yaşanan olağanüstü şartlar sebebi ile ödül töreninin gerçekleştirilemediğini kaydeden Erdoğan, bugün 2019 ve 2020 ödüllerinin birlikte verileceğini belirtti. Kültürün en önemli taşıyıcısının dil olduğunu bildiren Erdoğan, Türkiye’deki kültür meselesinin işin uzmanlarınca dil meselesi dışında tutulmaya çalışıldığını belirtti. Erdoğan, “Hocalarımızın hakkını ne yapsak ne söylesek ödeyemeyiz. Türkiye Cumhurbaşkanı olarak bu sanat üstatlarımızın şahsında Türk kültür ve sanatına sahip çıkan herkese teşekkür ediyorum. Sanat eserlerinin önemini hepimiz gayet iyi biliyoruz ancak kültürle ilgili tartışmalarda maalesef o kültürün taşıyıcı olan dili ihmal ediyoruz. Ülkemizdeki kültür meselesi ekseriyetle işin uzmanları tarafından dil meselesinin dışında değerlendiriliyor. Oysa bir milleti maziden atiye taşıyan kültürse o kültürün en önemli unsuru dildir. Kültür dil kalıbında şekillenip dil kabında gelecek kuşaklara aktarılır. Dil olmadan insan, aile , toplum, millet, kültür ve medeniyette olmaz. Bir gün Konfüçyüs’e sorarlar bir memleketi idare etmek için gelseniz ilk işiniz ne olurdu. Filozof soruya şöyle cevap cevap verir; ’İşe dil ile başlar, önce dili düzeltirdim.’ Çünkü dil düzgün olmazsa kelimeler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünceler iyi anlatamazsa yapılması gereken vazifeler iyi yapılmaz. Gereken yapılmazsa; ahlak ve kültür bozulur. Ahlak ve kültür bozulursa adalet yolunu şaşırır. Adalet yanlış yola saparsa halk güçsüzlük ve şaşkınlık içine düşer ne yapacağını işin nereye varacağını bilmez. Hiçbir şey dil kadar önemli değildir” dedi.

    “Diline sahip çıkmayan, dilini zenginleştirmeyen milletlerin tıpkı kökleri kuruyan ağaçlar gibi esen rüzgarlar karşısında devrilmeye mahkumdur” diyen Erdoğan, “Peyami Safa bunu ‘Dilini kaybeden millet her şeyini kaybetmiş demektir’ diyerek ifade ediyor. Bu acı gerçeğe rağmen dil meselesine yeterinde eğilmiyoruz. Caddelerde dolaştığınız zaman dükkanları, marketleri görünce bakıyorsunuz. Bizim dil nerede? Buralarda bizim diller yok. Bambaşka şeyler var. Bunu kaybettiğimiz anda biz kendimizi kaybetmiş oluruz. Türkçenin Sırları adlı eserde çok nefis bir tespit yapılıyor. Diyor ki; Ketebe Yektübü Arap’ındır. Kitap katip benimdir bu kadar basit. İşte biz buna muhtacız. Milli kimliğimizin ve hafızamızın nişanesi olan Türkçeye hak ettiğimi ihtimamı göstermiyoruz. Bunda bir dönem özdeşleştirmecilik adı altında dilimizin çoraklaştırılmasının, sığlaştırılmasının, kısırlaştırılmasının payı bulunuyor. Dilde sadeleşme yolda Türkçemiz tarihimizin en büyük kelime katliamına maruz bırakılmıştır. Asırlar boyunca kullana kullana Türkçeleştirdiğimiz kelimelere getirilen yasaklar. İddia edildiği gibi dilimizi yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmaya yetmemiştir bilakis, dil cellatlarının elinde, Türkçemiz bizzat Gazi’nin ifadesiyle bir çıkmaza saplanmıştır. Zengin kelime birikimi tasfiyesiyle ortaya çıkan boşluğu bir dönem Fransızca son dönemde İngilizce kökenli kelimeler doldurmuştur. Bugün geldiğimiz noktada gençler bir asır önce vefat eden dedelerinin mezar taşını dahi okuyup anlayamamaktır. Sadece gençlerimiz değil; üniversite mezunu insanlarımız bile 70-80 sene öncesi eserleri okurken zorluk yaşıyor” diye konuştu.

    Çoğu insanın nispeten daha sade eserler bırakan yazarları bile sözlük yardımı olmadan anlayamadığını belirten Erdoğan, “Bu vahim tablo son dönemde kullanımı yaygınlaşan sosyal medya dili ve plaza dili ile daha da kötüleşmekte. Ne Türkçeye ne de İngilizceye uyan tuhaf bir dil ortaya çıkmıştır; bende anlamıyorum. Aynı şekilde kısaltma bahanesiyle uydurulan ve ne olduğu anlaşılmayan harf yığınları sosyal medyayı istila etmiştir. Dilde müstevlilerin adeta mahkumu durumundayız. Elbette başka dillerden kelime almak kusur değil asine bir zenginliktir. Dilin sesi ve cümle yapısını, yani Türkçenin mayasını bozmadığı sürece bundan bir beis yoktur. Halbuki Türkçe filler ve kelimeler yerine yabancı dillerdeki karşılıkları ikame edilmekle kalmıyor, asıl Türkçemizde olmayan zaman ve cümle yapılarıyla dilimizin özü tahrip ediliyor. Bu tuhaf dilin toplumun belli kesimleri arasında saygınlık meselesine dönüşmesi, meselenin başka bir halidir. Merhum Cemil Meriç’ten ilhamla söyleyecek olursak; ‘Bugün dilimiz perişan, mefhumlar kaypak, kelimeler ise köksüzdür” diye konuştu.

    Günümüzde siyasetten sanata beşeri ilişkilerden eğitime kadar pek çok alanda karşılaşılan sıkıntıların temelinde dil meselesi olduğunu kaydeden Erdoğan, “Bu sorunu çözmeden, dilimize hak ettiği değeri göstermeden diğer konularda mesafe alamayız. Şayet millet olarak bizim bir kültür davamız varsa öncelikle Türkçeden başlamamız gerekiyor. Dilimize sahip çıktığımız sürece, kimliğimize tarihimize sanatımıza tarihimize sahip çıkacağımıza inanıyorum. Türk dilinin konuşulduğu coğrafyalarda yürüteceğimiz çalışmalar için öncelikle kendi dilimizi geliştirmemiz gerekiyor. Bu bakımdan geleceğimize yapacağımız en büyük yatırımlardan biri bizden öncekilerin hatalarını tekrarlamadan yabancı dillerin istikası karşısında Türkçemizi korumak, zenginleştirmek ve geliştirmek olacaktır. Çünkü; yaşayan bir varlık olan dil, her canlı gibi emek ister, beslenmek, korunmak, geliştirmek ister. Bu konuda siyasetçilerden bilim adamlarımıza, gazetecilerden Üniversite hocalarımıza, ailelerden öğretmenlerimize kadar bir çok kesime önemli görevler düşüyor. Kültür ve sanat insanlarımız başta olmak üzere tüm kalem ve kelam erbaplarımızdan dilimize sahip çıkılmasını bekliyorum. Dil meselesinin siyaset ve ideoloji üstü bir konu olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum” ifadelerini kullandı.

    Programda konuşan Kültür ve Turizm Bakanı Nuri Ersoy, tüm etkinliklerin dünyadaki çağdaş ve gelişen anlayışla paralel olarak yürütülmesini, yurt ve dünya sathında yankı bulmasını amaçladıklarını kaydetti. Ersoy, “Bu hedefe ilerlerken sanatsal ve kültürel faaliyetlerimizin, kadim medeniyetimizin beslediği derin kültürel dokumuzla ve benzersiz milli kimliğimizle uyumlu olması her zaman önceliğimiz olmuştur. Bugün de bizler devlet eliyle, kültür ve sanatı toplumun en geniş kesimine yayma gayretini gösterirken, yerel renklerimizi soldurmadan ulusaldan evrensele taşımaya, özgünlüğümüzle dünyada var olmaya, kimliğimizi daha da tanınır hâle getirmeye çalışıyoruz” dedi.

    Ödüllerin kültür ve sanat dallarında ortaya konulan üstün nitelikli eser ve çalışmalara binaen her yıl sahipleriyle buluşturulduğu ifade eden Ersoy,” Bu sene, içinden geçtiğimiz olağanüstü koşullar nedeniyle 2019 ve 2020 ödüllerini bir arada takdim edeceğiz. Değerlendirme Kurulumuzun yaptığı hassas ve titiz incelemeler neticesinde, Odunpazarı Modern Müze, Antakya Medeniyetler Korosu, Mimsanat Akademisi, Hisart Canlı Tarih Müzesi ile İstanbul Grafik Sanatlar Müzesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülü’ne layık bulunmuştur” açıklamasında bulundu.

    Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Konferans Salonu’nda gerçekleşen ödül törenine; Erdoğan’ın yanı sıra TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, milletvekilleri ve çok sayıda davetli katıldı.

  • Balcıoğlu: “Yerel insanımıza ve yerel iş yerimize sahip çıkalım”

    Balcıoğlu: “Yerel insanımıza ve yerel iş yerimize sahip çıkalım”

    Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası (KMTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Şahin Balcıoğlu, “Yerel esnafımıza, yerel tüccarımıza, yerel insanımıza ve yerel iş yerimize sahip çıkmak istedik” dedi.

    Kahramanmaraş’ta yerel esnafın ticaretten aldığı payın artırılarak kalkınmaya destek sağlamak amacıyla KMTSO tarafından, “Esnafına Sahip Çık Kahramanmaraş” konulu kampanya başlatıldı. Kampanyanın tanıtım toplantısında konuşan Kahramanmaraş Ticaret ve Sanayi Odası (KMTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Şahin Balcıoğlu, başlattıkları kampanyayı etkin hale getirmek istediklerini söyledi. Balcıoğlu, “Biz bize sahip çıkmalıyız diye, ‘yerel işletmemize sahip çıkın’ diye bir kampanya başlattık. Yerel esnafımıza, yerel tüccarımıza, yerel insanımıza ve yerel iş yerimize sahip çıkmak istedik. Çocuklarımızı kontrol eden mahalledeki bakkalımız gibi, gelip geçenleri kontrol eden mahalleden kimlerin geçtiği gibi. Ama daha önemlisi, her zaman bizim yanımızda olan, sabahları tebessüm ettiğimiz iş insanlarımıza sahip çıkalım. ‘Üzerimde yok, sonra versem’ dediğimiz yeri geldiğinde veresiye defterini açan iş insanlarımıza sahip çıkın. Bize, ‘en son kaça olur’ dediğimiz pazarlık ettiğimiz iş insanlarına sahip çıkın. Gel bir bardak çayını iç diyerek, muhabbetini esirgemeyen, bizden olan iş insanlarına sahip çıkın diye böyle bir kampanya başlattık. Bu kampanyamızı duyurmak ve etkin hale getirmek istiyoruz” dedi.