Etiket: Sağlığınızı

  • Diş Hekimi Hatice Nevvare Büyükcam: “Diş sağlığınızı önemseyin”

    Diş Hekimi Hatice Nevvare Büyükcam, ağız ve diş sağlığının vücut sağlığının önemli bir parçası olduğunu, kalp damar hastalıkları, sindirim sorunları, solunum sistemi hastalıkları gibi birçok hastalığın ağız ve diş sağlığına gereken önemin verilmemesinden kaynaklandığını söyledi.

    Diş bakımının çocukluk döneminden itibaren bireye kazandırılması gereken bir alışkan olduğunu dile getiren Medicana Konya Hastanesin Diş Hekimi Hatice Nevvare Büyükcam, “Çünkü nasıl olsa düşecek gözüyle bakılan ve yeterince önemsenmeyen süt dişlerindeki çürük oluşumu ileri dönemlerde erken diş kayıplarına ve enfeksiyonlara sebep olabilmektedir. Erken diş kayıpları ise yer tutucu kullanılmadığı taktirde daimi dişlerde çapraşıklıklara yol açar. Süt dişlerindeki enfeksiyon ise alttaki daimi dişleri de etkileyip gelişim bozukluğuna yol açabilmektedir. Diş ve dişeti hastalıkları ağız hijyenin yanı sıra sistemik hastalıklar beslenme düzeni gibi diğer faktörlerle de ilişkilidir. Örneğin gebelik döneminde hormonal dengenin değişmesi ile dişeti hastalıklarında artış gözlenebilir ve bu dönemde anne adayındaki dişeti hastalıkları düşük doğum ağırlığına neden olabilmektedir. Aslında halk arasında bu durum her çocuk bir diş kaybı şeklinde normal karşılanmasına karşın annenin gebelik öncesinde yaptıracağı genel bir muayene ağız bakımına ve beslenmesine dikkat etmesi diş sağlığı açısından gebelik dönemini daha rahat geçirmelerini sağlayacaktır” dedi.

    “Eksik dişler daha yaşlı bir yüz görünümü oluşturur”

    Büyükcam, dişlerin fonksiyon estetik ve fonasyon açısından çok önemli olduğunu dile getirerek açıklamasını şöyle sürdürdü; “Bu yüzden diş çürükleri, diş kayıpları kişilerin sosyal ilişkilerini direkt olarak etkileyecektir. Özellikle çoklu diş kayıplarında dişsiz kalan bölge kullanılamayacağından dolayı kişi ya tek taraflı çiğneme yapacaktır ya da yeterince çiğneme yapamayacaktır. Tek taraflı çiğneme ilerleyen zamanlarda çene ekleminde problemlere sebep olabilir ve sürekli çiğneme yapılan bölgedeki kas hacminde artış olacağından dolayı yüzde asimetrik bir görünüm ortaya çıkabilir. Yeterince çiğnemeden, öğütülemeden yutulan besinler ise hazımsızlık, şişkinlik gastrit gibi mide problemlerine yol açabilir. Bunun yanında eksik dişler yüz yüksekliğinde azalmaya, dudaklarda ve yanaklarda çökmeye sebep olarak daha yaşlı bir yüz görünümü oluşturur. Sonuç olarak ağız ve diş temizliğine dikkat etmek, günde iki kez olmak üzere dişlerin fırçalanması, diş ipi kullanımı, dil temizliğinin yapılması ve düzenli diş hekimi muayenesi erken dönemde bütün bu sorunların önüne geçmeye önemli ölçüde yardımcı olacak ve güvenle gülümsemenizi sağlayacaktır.”

  • Orucunuzu bozmadan ağız ve diş sağlığınızı koruma yöntemleri

    Ağız ve Diş Sağlığı Uzmanı Dt. Gülcan Bahadırlı, orucu bozmadan ağız ve diş sağlığını koruma yöntemlerini anlattı.

    Ramazan’da oruçluyken yeme-içme olmadığından, ağızda tükürük salgısı az seviyededir. İftar ve sahurdan sonra fırçalanmayan dişlerde oluşan bakteriler ağızda kolayca üreyerek çürüğe yol açar. Medicanan International İstanbul Hastanesi Ağız ve Diş Sağlığı Uzmanı Dt. Gülcan Bahadırlı orucu bozmadan ağız ve diş sağlığını koruma yöntemlerini anlattı.

    ’’Diş fırçalama sırasında diş macunu ve su yutulmadığı sürece oruç bozulmaz’’

    Tükürük salgısının çürükleri önlemede büyük rol oynadığını belirten Dt. Bahadırlı, ’’Tükürük dişler üzerinde kaygan bir yüzey oluşturarak mikroorganizmaların diş yüzeyine tutunmasını önler, asitli ve şekerli besinler alındığında bunların seyreltilmesini sağlar, diş dokularının demineralizasyon-remineralizasyon dengesini sağlar ve tükürük içeriğindeki bazı maddelerin antimikrobiyal etkisi vardır. Ramazan ayında sahur vakti ile iftar vakti arasındaki sürede tükürük miktarı ve akışı çok azalır. Ağız içi çürüğe çok elverişli bir ortam haline gelir. Bunun yanında gün boyu süren açlık nedeniyle ağız kokusunda artış meydana gelebilir. Bu nedenle artan çürük ve ağız kokusu riskinin önüne geçebilmek için; günün son öğünü olan sahurda asitli, baharatlı, şekerli karbonhidrat ağırlıklı gıdalardan uzak durulmalı, protein ağırlıklı besinler, peynir, sert kabuklu gıdalar (fındık, ceviz v.b) tüketilmelidir. Sahur ve iftar vakitlerinde yemekten hemen sonra dişlerin tüm yüzeyleri, diş eti ve dil sırtı dikkatli bir şekilde fırçalanmalıdır. Diş ipi veya arayüz fırçası kullanılarak arayüz temizliği yapılmalıdır. Ayrıca ağız bakım suları da ağız hijyenine destek olarak kullanılabilir. Sahurda diş fırçalama unutulduysa sabah uyanır uyanmaz dişler mutlaka fırçalanmalıdır. Diş fırçalama sırasında diş macunu ve su yutulmadığı sürece oruç bozulmamaktadır’’ şeklinde konuştu.

    ’’Gıda artığı yoksa diş çürüğü oluşmaz’’

    İftar ve sahurda ağız ve diş sağlığına önem veren kişilerin zorunlu olmadıkça oruç sırasında dişlerini fırçalamasına gerek olmadığını ifade eden Dt. Bahadırlı, ’’Bakım yaparken diş eti üzerinde masaj uygulamaları yapılmalı ve diş fırçasının nüfus edemediği diş araları için diş ipiyle temizlik yapılmalıdır. Ağız ve diş bakımı yapılırken dişlerin üzerindeki gıda artıklarının temizlenmesine önem verilmelidir’’ dedi.

    ’’Gargara ile ağız kokusunun önüne geçin’’

    Sahurdan 5-6 saat sonra mideden ve bağırsaklardan kaynaklanan mikroplar, bu bölgeleri etkilediğine ve kötü ağız kokusuna neden olduğuna dikkat çeken Dt. Bahadırlı, ’’Ağız kokusunu önlemek için yutmamak şartıyla ağızda gargara yapılabilir. Gargaranın ağız kokusuna karşı 5 saat kadar etkilidir. Ayrıca, Ramazan ayında diş sağlığı ile ilgili bir problem yaşandığında, diş tedavisi gerçekleştirilebilir. Diş tedavisi sırasında anestezi yapılmadığı ve tedavi sırasında kullanılan materyaller ya da su yutulmadığı sürece oruç bozulmamaktadır’’ diye konuştu.

  • Aşkınız sağlığınızı bozmasın

    Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, yaklaşan 14 Şubat Sevgililer Günü’nün aşıkların aşklarını kutladıkları bir gün olduğunu ifade ederek, bu özel günde de sağlıklı beslenmenin önemine dikkat çekti.

    Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, şu tavsiyelerde bulundu:

    “Akşam yemeğini evde yerseniz hem kaliteli beslenmiş olursunuz hem de yemeklerin miktarının kontrolü sizde olur. Ağır yemekler yerine hafif ve kalorisi düşük yemekler hazırlayabilirsiniz.Örneğin; sebze çorbası, bol yeşillikli bir salata ya da mercimek salatası, haşlanmış yağsız somon gibi yemeklerle sağlıklı menüler oluşturabilirsiniz.Kızartmalardan uzak durmanızda fayda var. Yavaş yemek yediğiniz takdirde tüketmeniz gereken miktar kadar yemek tüketirsiniz.Çünkü beynin doyum sinyalini alması 20 dakikayı alır. Eğer siz yemeğinizi 8 dakikada bitirirseniz beyin doyum sinyalini almadığı için daha fazla yemek yemeniz kaçınılmaz olur. Yemeği yavaşlatmak için küçük lokmalar, minik ısırıklar ve çiğneme süresinin çokluğu yeterli olacaktır. Bunların yanında yemekle birlikte su içmek yemenizi yavaşlatacak ve doymuş hissetmenize yardımcı olacaktır. Unutulmamalı ki hızlı yemek tüketimin de mide ve beyin arasındaki iletişim için yeterli zaman geçmemiş olur. Yeni bir elbise satın alabilirsiniz. Bu garip gelebilir, ama bu özel günde bedeninizden 1 beden daha dar elbise satın alıp abartılı beslenmenin önüne geçebilirsiniz. Akşam yemeği için biraz daha sıkı giysiler giyerek tüketeceğiniz yemeklerin miktarını ayarlamak zorunluluğunda kaldığınız için daha dikkatli beslenirsiniz. Esnek ve bol giysilerle kendinizi daha rahat hissettiğiniz için yemenin de ölçüsünü kaçırmanız daha kolay olur. Siparişleriniz de dikkatli olun. Karmakarışık besinlerden oluşan menülerden uzak durun,porsiyonlarınızı küçük tutun, yemekleri haşlanmış ya da ızgara olarak tüketin,masa da mutlaka salata bulunsun,tatlı olarak meyveli ya da sütlü tatlıları tercih etmelisiniz. çikolata olmalı diyenlerdenseniz, meyveleri bitter çikolata ile hazırlanmış sosa bir parçacık batırıp tüketebilirsiniz. Masanızda mutlaka su da bulunmalıdır. Evde ya da dışarı da fark etmez. Kutlamanıza narı mutlaka dahil edin”.

  • Bayramda sağlığınızı ’kurban’ etmeyin

    Medical Park İzmir Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ziya Ömer, Kurban Bayramı’nda sağlıklı beslenme konusunda önerilerde bulundu. Bayramda artan kırmızı et ve tatlı tüketiminin yağ ve kolesterolde ani yükselişlere neden olduğunu kaydeden Dr. Ömer, “Ailesinde kalp ve şeker hastalığı bulunan veya mide rahatsızlığı olan kişiler beslenmelerine özen göstermeli” dedi.

    İyi pişmeyen ve çiğ etlerde oluşan bazı parazitlerin insan vücuduna kolaylıkla geçtiğini belirten İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ziya Ömer, “Hayvanlardan insana geçen yaklaşık 200 çeşit hastalık bulunuyor. Kurbanlıklar hijyenik bir ortamda kesilmeli, etler buzdolabında saklanmalı, tüketilirken de iyi pişirilmeli. Et, sindirimi zor bir yiyecek olup özellikle yeni kesilmiş etin dinlendirilmeden tüketilmesi halinde midede şişkinlik ve hazımsızlık gibi şikayetlere yol açabilmektedir” diye konuştu.

    Tuz tüketimine dikkat

    Dr. Ömer, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Kurban Bayramı’nda kırmızı et tüketimi ile birlikte tuz kullanımının artması yüksek tansiyon hastaları için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Kalp ve tansiyon hastaları, bayram süresince fiziksel aktivitelerini artırmalı ve her gün tempolu yürüyüşler yapmalı.”

    “Kalp sağlığı için az yağlı yiyin”

    Kurbanlık hayvanların sakatatlarının tüketilmesinin kolesterolü arttırıcı etkisi olduğunu kaydeden Dr. Ömer, “Kolesterol içeriği yüksek olan et ve et ürünleri, kalp ve karaciğer hastalarını olumsuz yönde etkileyebilir. Diyabet ve yüksek tansiyon hastaları Kurban Bayramı’nda yağsız veya az yağlı etleri tercih etmeli, aşırı et tüketmemeli” dedi.

    “Etin yanında zeytinyağlı salata”

    Uzman Dr. Ziya Ömer, “Kurbanda dengeli beslenmeye özen gösterin. Süt, yoğurt, meyve ve sebze gibi diğer besin gruplarını gün içerisinde tüketin. Etin yanında az miktarda zeytinyağı içeren salata dengeli bir öğün örneğidir. Tatlı olarak hamurlu ve kızartma şeklinde yapılan ağır tatlılar yerine sütlü ve meyveli tatlıları tercih edin” diye konuştu.

    “Suyu ihmal etmeyin”

    Vücudun bu dönemde su ihtiyacının da artacağını dile getiren Dr. Ziya Ömer şöyle konuştu:

    “Günde 8-10 bardak su tüketimi ihmal edilmemelidir. Etlerin yanında asitli içecekler yerine taze sıkılmış meyve suyu veya ayran içilmelidir. Aşırı kahve ve demli çay tüketimi tansiyon ve kalp-damar rahatsızlıklarına neden olabilir.”

  • (Özel Haber) Güneş Gözlüğü Takayım Derken Göz Sağlığınızı Bozmayın

    Eskişehir Özel Ümit Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıları Uzmanı Op. Dr. Nezihi Ün, güneş ışınlarının gözlere zarar verebileceğine dikkat çekerek, vatandaşları uygun güneş gözlüğü takmaları konusunda uyardı.

    Yaz aylarının gelmesi ve güneşin günden güne etkisini göstermesiyle vatandaşlar güneş gözlüğü takmaya başladı. Aksesuardan çok gözleri korumak için araç olan güneş gözlükleri, güneşin zararlı ışınlarını hafifleterek daha kolay ve rahat görmeyi sağlıyor. Ancak ucuza satılan ve uygun olmayan gözlükler, vatandaşlara yarardan çok zarar getiriyor. Uzmanlar, güneş ışınlarının cilde verdiği zarar gibi tıpkı gözlere de zarar verebileceğini söylüyor. Göz sağlığına dikkat çeken uzmanlar ayrıca, yanlış güneş gözlüğü kullanımının daha ciddi sorunlara yol açabileceğini söylüyor.

    “GÜNEŞ IŞINLARI GÖZLERDE TÜMÖR OLUŞMASINA NEDEN OLABİLİR”

    Eskişehir Özel Ümit Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Nezihi Ün, güneş ışınlarının zamanla gözlerde tümör hastalığına neden olabileceğini söyledi. Dr. Nezihi Ün, “Güneş ışınları vücudumuza ve cildimize nasıl zarar veriyorsa, gözlerimize de o şekilde zarar veriyor. Göz kapaklarında, konjonktivasında, gözümüzün renkli kısmını oluşturan iriste birtakım pigmental değişiklikler ve iyi huylu tümör oluşmasına neden olabilir. Bunların bir kısmı da zamanla kötü huylu tümörlere dönüşebilir. Bir böyle yan etkisi var, ikincisi sağlık sektöründe çalışan kişiler daha çok bilir. Ultraviyole lambaların altında bir süre kalanların korneasında geçici de olsa yanıklar oluşmaktadır. Uzun vadede kataraktımızın hızlanmasına ve retinada sarı nokta hastalığının gelişmesinde neden oluyor” dedi.

    “ULTRAVİYOLEDEN MÜMKÜN OLDUĞUNCA KORUNMAK GEREK”

    Ultraviyole ışınlarından mümkün olduğunca korunmak gerektiğini aktaran Op. Dr. Nezihi Ün, gözümüzde pupilla olarak adlandırılan göz bebeğinin, güneş ışığına maruz kaldığında küçülerek, göze giren ultraviyole yoğunluğunu azalttığına dikkat çekti. Op. Dr. Ün ayrıca, yaşla beraber gözün merceğinde biriken ksantofil adlı bir pigmentin de doğal yoldan ultraviyole blokajında faydalı olduğunu idile getirdi.

    “IŞINLAR İÇİN EN PRATİK ÇÖZÜM GÜNEŞ GÖZLÜĞÜ”

    Eskişehir Özel Ümit Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Nezihi Ün, güneş ışınlarından korunmak için çeşitli yöntemler olduğunu ancak en pratik çözümün güneş gözlüğü olduğuna dikkat çekti. Gözlüklerde aranması gerek özelliklere de dikkat çeken Dr. Ün şöyle devam etti:

    “Güneş ışınlarının bir görünen kısmı var. Bu kısım, 400 nanometreden, 700 nanometreye kadar çıkabilen bir kısım. Birde bunun altında olan 290’dan 400 nanometreye kadar olan kısım var. Güneş gözlüğü bu aralığı bloke etmeli, gözümüze girmesini engellemeli. Gözlüklerde de temel prensip, 400 nanometreye kadar olan ışınların hepsini bloke etmeli. Yüzde yüz ultraviyole blokajı, ultraviyole A-B blokajı yada UV 400 diye gözlüklerde yazar. Bir kere bu mutlaka aranmalı. Elbette güneş gözlüklerinin bir markası olmalı. Avrupa standartlarına göre CE Belgesi olmalı. Yani gözlüklerin standardize edilmiş olması gerekiyor. Güneş gözlükleri gözümüze iyi oturmalı. Çok küçük bir güneş gözlüğünün pratik bir anlamı olmuyor. Çünkü önden, arkadan ve yandan bir şekilde ultraviyole gözümüze ulaşmış oluyor. Yani güneş gözlüğü gözümüze oturmalı, mümkün olduğunca önden arkadan ve yandan ultraviyole ışınları bloke etmelidir.”

    “ÇOCUKLARA UYGUN GÖZLÜK TAKILMAZSA, KÜÇÜK YAŞTAN ZARAR GÖRMEYE BAŞLAR”

    Özellikle çocuklarda kullanılan uygun olmayan güneş gözlüklerinin zararlarında da bahseden Op. Dr. Ün, “Koyu renkli bir camın arkasında güneşi azıcık algıladığımız için pupilla büyük kalacaktır. Eğer bu gözlüğün sadece koyu renkli bir cam olduğunu ultraviyoleyi de bloke etmediğini düşünürsek büyük bir göz bebeğinden çok yoğun bir ultraviyole geçişine maruz kalınmış olacaktır. O yüzden güneş gözlüğü seçerken özellikle çocuklarda, mutlaka temel prensiplere uymak gerekiyor. Yüzde yüz ultraviyole blokajına dikkat etmek gerekiyor” ifadelerini kullandı.

    “GÜNEŞ GÖZLÜĞÜYLE DE OLSA DİREKT GÜNEŞE BAKILMAZ”

    Eskişehir Özel Ümit Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Nezihi Ün, güneş gözlüğüyle de olsa direkt olarak güneşe bakmanın ciddi zararları olduğuna dikkat çekti. Op. Dr. Ün konuşmasını şöyle tamamladı:

    “Direk güneşe bakmak yada konusu değil, güneş gözlükleriyle de olsa güneşe bakmak gözde yanıklara ve ciddi görme kaybına neden olabilir. Güneşe direkt maruz kalınmasında, uzun vadede gözde ve kapaklarda güneş kaynaklı problemler olabileceğini düşündüğümüz durumlarda geç kalınmadan mutlaka göz hekimine başvurulmalıdır.”