Etiket: Sağlayacağız”

  • Karaismailoğlu: “Proje ile toplamda yıllık 176,1 milyon liralık tasarruf sağlayacağız”

    Karaismailoğlu: “Proje ile toplamda yıllık 176,1 milyon liralık tasarruf sağlayacağız”

    Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, “Proje ile toplamda yıllık 176,1 milyon liralık tasarruf sağlayacağız” dedi.

    Ankara Gölbaşı Şehir Geçişi’nin açılış töreninde konuşma yapan Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, “Ankara-Konya Yolunun Gölbaşı şehir geçişinin açılışını, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, Ankara’ya gelişinin 101. yıldönümünde yapmanın gururunu yaşıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı ve yedi düvele karşı verilen milli mücadelenin vücut bulduğu başkent Ankara’mıza hizmet, bizim için her zaman şereftir. Türkiye’yi baştanbaşa geçen karayolu, demiryolu ağlarımızı, denizyolu ve havayolu yatırımlarımızı tamamlayarak bir bir hizmete alıyoruz. Türkiye’nin geleceğini yeniden şekillendirmek, bölgemizde ve dünyada liderliğimizi tesis etmek için, ulaştırma ve haberleşme altyapımızın önemi çok büyük. Ne mutlu bizlere ki, ülkemizin bütünsel kalkınmasına omuz vermek üzere doğu-batı ve kuzey-güney aksında kesintisiz hızlı, konforlu ve güvenli bir ulaşım altyapısını tamamlıyoruz. Bugün açılışını yaptığımız Gölbaşı Şehir Geçişi de bu bakış açısının bir neticesi olarak ortaya koyduğumuz eserlerimizden biridir” diye konuştu.

    “Yolumuzu 2×3 ana yol; 2×3 yan yollar olmak üzere toplam 12 şeritli hale getirdik”

    Bakan Karaismailoğlu, “Ankara’dan Akdeniz ve Güneydoğu’ya ulaşımı sağlayan karayollarının geçiş noktasında yer alan Gölbaşı’ndan günde ortalama 85 bin araç geçmektedir. Gölbaşı Şehir Geçişi ile ilçe içindeki transit geçiş ortadan kalkacak, kent içi trafik akışı rahat bir nefes alacaktır. Ankara-Konya Yolu’nun 3,6 kilometrelik kesiminde yolu genişleterek, yolumuzu 2×3 ana yol; 2×3 yan yollar olmak üzere toplam 12 şeritli hale getirdik. Şehir geçişinde 490 metresi kapalı geçiş olmak üzere, toplamda 967 metre uzunluğunda alt geçit köprüsünü tamamladık” açıklamasında bulundu.

    “Proje ile toplamda yıllık 176,1 milyon liralık tasarruf sağlayacağız”

    Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, konuşmasına şöyle devam etti;

    “Geçişin hizmete açılmasıyla birlikte, Ankara-Konya Yolunda şehirlerarası transit geçiş ile şehir içi trafik ayrılacaktır. Bu şekilde araç trafiği, alt geçit ile kesintisiz akacaktır. Bugünden sonra, bu geçişteki dur-kalk beklemeleri sona erecek ve şehir içindeki egzoz salınımı azalacaktır. Proje ile zamandan 163,3 milyon lira, akaryakıttan 12,8 milyon lira olmak üzere, toplamda yıllık 176,1 milyon liralık tasarruf sağlayacağız. Bu sayede bölgemizdeki sanayi ve tarım kuruluşlarımız hız ve zaman kazanarak, daha verimli nakliye imkanlarına kavuşarak rekabet güçlerini artıracaktır. Ulaşım ve haberleşmede hayata geçirdiğimiz her projenin çok kısa bir süre içerisinde bulundukları bölgeye, ekonomik canlılık, yeni yatırımlar ve iş sahaları açısından bereket getirdiğini gözlemliyoruz. Bugünün ihtiyaçlarını karşılarken, yarının gerekliliklerini de düşünmek ve gelecek nesiller için geleceği tasarlamak konusunda da büyük bir sorumluluk hissetmekteyiz.”

    “Yerli ve milli uydumuz 6A’nın da üretim süreçleri büyük bir titizlikle devam ediyor”

    Karaismailoğlu, “Ulaşımın yanı sıra haberleşme uydularımızla uzayda daha fazla yer alırken, dünyanın pek çok ülkesine iletişim hizmeti satıyoruz. 5A ve 5B uydularımızı fırlatmanın arifesinde olduğumuz bu günlerde, yerli ve milli uydumuz 6A’nın da üretim süreçleri büyük bir titizlikle devam ediyor. Türkiye’nin geleceği parlak, önümüz fırsatlarla dolu. Sadece bugüne değil yarına da hazırlanarak gücümüze güç katacağız. Büyük bir şevkle, Türkiye’nin dört bir yanında halkımızın güvenine layık olmak için gece gündüz ter dökmeye devam edeceğiz. Gölbaşı şehir geçiş projemizin başta Ankara olmak üzere tüm ülkemize, hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum. Projede emeği geçen mühendisinden işçisine bütün çalışma arkadaşlarıma teşekkür ediyorum” diyerek konuşmasını sonlandırdı.

    Konuşmanın ardından Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, Ankara Valisi Vasip Şahin ve beraberindeki heyet açılışı yapılan Ankara Gölbaşı Şehir Geçişi’ni gezerek hatıra fotoğrafı çektirdi.

  • Bozbey: “Bursa’nın turizmden daha fazla pay almasını sağlayacağız”

    TOLEYİS Bursa Şubesi 2. Genel Kurulunda konuşan Bursa Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mustafa Bozbey, kentin turizmde hak ettiği yerde olmadığını söyledi. Bozbey, “Bursa’nın değerlerini herkese tanıtacağız. Bunun için çalışmalar yapıyoruz. Bunu başardığımızda göreceksiniz ki Bursa’nın iç ve dış turizmden aldığı pay artacak” dedi.

    Bursa Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mustafa Bozbey, Türkiye, Otel, Lokanta, Dinlenme Yerleri İşçileri Sendikası (TOLEYİS) Bursa Şubesi 2. Genel Kuruluna katıldı. Gönlüferah Otel’de yapılan genel kurulda Mustafa Bozbey, Bursa’da turizmin geliştirilmesine yönelik açıklamalarda bulundu. CHP Bursa Milletvekili Erkan Aydın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı Faruk Çelik ile Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın da katıldığı genel kurulda konuşma yapan Mustafa Bozbey, Bursa’nın turizmden hak ettiği payı alması için neler yapılması gerektiğini anlattı. Bursa’nın turizm alanında yeteri kadar tanıtılmadığına dikkat çeken Bozbey, şöyle konuştu:

    “Bursa, çok önemli turizm merkezlerinden bir tanesi. Ancak, Türkiye’nin yaklaşık 40 milyar dolar olan turizm girdisinden Bursa’nın aldığı pay 166 milyon lira. Bursa’nın tarihi ve kültürel değerlerini düşündüğümüzde bu çok düşük bir rakam. Bu durum otelleri de çalışanlarını da etkiliyor. Bursa’da turizmin geliştirilmesi için yapılacak çok şey var. Öncelikle Bursa’nın bütün turizm değerlerini, kültürel ve turizm mirasını ortaya çıkararak, turizm elçilerine ve otellere bir sunum yapılmalı. İşte o zaman kentimizde yüzde 1,7 olan gecelik konaklama oranı, belki yüzde 2,5-3’e çıkabilir. Eğer biz Bursa’da gecelik konaklama oranlarını artıramazsak, o zaman TOLEYİS üyelerinin gelirlerini de artıramayız.”

    Bursa’da birçok önemli değeri kentte yaşayanların bile bilmediğini söyleyen Bozbey, “Bizim mevlidimizi yazan Süleyman Çelebi’nin Ulu Cami’nin imamı olduğunu bilen var mı? Ulu Cami’de Süleyman Çelebi’nin ismi var mı? Buraya gelen turistlere biz neden bunu sunamıyoruz. Bunun gibi açığa çıkmamış birçok değerimiz var. İşte bu değerleri biz Bursa’da açığa çıkarmak zorundayız. Bunlarla ilgili çalışmalar yapıyoruz. Bunun gibi aklınıza gelmeyen o kadar çok değerimiz var ki. İnanın 40 milyar dolardan gelecek pay, daha fazlasına çıkabilir. O zaman Bursa’nın esnafı kazançlı çıkar. Sendika üyelerimizin gelir artışı, yaşam standartları yükselir. Otellerimiz dolu olur ve lokantalarımız çalışır. Onun için turizm konusunda yeni çalışmalar yapmak zorundayız. Bunu yapacağız ve bunu başardığımızda göreceksiniz ki Bursa’nın iç ve dış turizmden aldığı pay artacak” diye konuştu.

  • Bozbey: “Bursa’nın turizmden daha fazla pay almasını sağlayacağız”

    TOLEYİS Bursa Şubesi 2. Genel Kurulunda konuşan Bursa Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mustafa Bozbey, kentin turizmde hak ettiği yerde olmadığını söyledi. Bozbey, “Bursa’nın değerlerini herkese tanıtacağız. Bunun için çalışmalar yapıyoruz. Bunu başardığımızda göreceksiniz ki Bursa’nın iç ve dış turizmden aldığı pay artacak” dedi.

    Bursa Büyükşehir Belediye Başkan adayı Mustafa Bozbey, Türkiye, Otel, Lokanta, Dinlenme Yerleri İşçileri Sendikası (TOLEYİS) Bursa Şubesi 2. Genel Kuruluna katıldı. Gönlüferah Otel’de yapılan genel kurulda Mustafa Bozbey, Bursa’da turizmin geliştirilmesine yönelik açıklamalarda bulundu. CHP Bursa Milletvekili Erkan Aydın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı Faruk Çelik ile Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın da katıldığı genel kurulda konuşma yapan Mustafa Bozbey, Bursa’nın turizmden hak ettiği payı alması için neler yapılması gerektiğini anlattı. Bursa’nın turizm alanında yeteri kadar tanıtılmadığına dikkat çeken Bozbey, şöyle konuştu:

    “Bursa, çok önemli turizm merkezlerinden bir tanesi. Ancak, Türkiye’nin yaklaşık 40 milyar dolar olan turizm girdisinden Bursa’nın aldığı pay 166 milyon lira. Bursa’nın tarihi ve kültürel değerlerini düşündüğümüzde bu çok düşük bir rakam. Bu durum otelleri de çalışanlarını da etkiliyor. Bursa’da turizmin geliştirilmesi için yapılacak çok şey var. Öncelikle Bursa’nın bütün turizm değerlerini, kültürel ve turizm mirasını ortaya çıkararak, turizm elçilerine ve otellere bir sunum yapılmalı. İşte o zaman kentimizde yüzde 1,7 olan gecelik konaklama oranı, belki yüzde 2,5-3’e çıkabilir. Eğer biz Bursa’da gecelik konaklama oranlarını artıramazsak, o zaman TOLEYİS üyelerinin gelirlerini de artıramayız.”

    Bursa’da birçok önemli değeri kentte yaşayanların bile bilmediğini söyleyen Bozbey, “Bizim mevlidimizi yazan Süleyman Çelebi’nin Ulu Cami’nin imamı olduğunu bilen var mı? Ulu Cami’de Süleyman Çelebi’nin ismi var mı? Buraya gelen turistlere biz neden bunu sunamıyoruz. Bunun gibi açığa çıkmamış birçok değerimiz var. İşte bu değerleri biz Bursa’da açığa çıkarmak zorundayız. Bunlarla ilgili çalışmalar yapıyoruz. Bunun gibi aklınıza gelmeyen o kadar çok değerimiz var ki. İnanın 40 milyar dolardan gelecek pay, daha fazlasına çıkabilir. O zaman Bursa’nın esnafı kazançlı çıkar. Sendika üyelerimizin gelir artışı, yaşam standartları yükselir. Otellerimiz dolu olur ve lokantalarımız çalışır. Onun için turizm konusunda yeni çalışmalar yapmak zorundayız. Bunu yapacağız ve bunu başardığımızda göreceksiniz ki Bursa’nın iç ve dış turizmden aldığı pay artacak” diye konuştu.

  • “Dar gelirli 453 aileye ev alma kolaylığı sağlayacağız”

    Birevim Yönetim Kurulu Başkanı Murat Çiftçi, “453 kişilik tasarruf programımızı içeren kampanyamız sayesinde dar gelirli ailelerimiz peşinat vermediği takdirde evini teslim almadan önce 331 TL, aldıktan sonra bin 6 TL ödeyerek 150 bin TL değerinde evin sahibi olabilecekler” dedi.

    Birevim Yönetim Kurulu Başkanı Murat Çiftçi, düzenledikleri 1-453 Fetih Kampanyası ile dar gelirli aileler için taksitleri 331 TL seviyesine çekerek ev sahibi olma fırsatı sunulduğunu açıkladı. Kampanyaya ilişkin açıklamada bulunan Çiftçi, “Dar gelirli bir aile 150 bin TL değerinde bir ev için ortalama 700 – 750 TL kira ödüyor. Bu ailelerimizden aldığımız geri bildirimler genellikle kira dışında 300 – 350 TL ödeyebilirim şeklinde oluyor. Normal şartlarda kira dışında ödenen bu tutarlarla ev sahibi olunamıyor. 453 kişilik tasarruf programımızı içeren bu kampanyamız sayesinde dar gelirli ailelerimiz peşinat vermediği takdirde evini teslim almadan önce 331 TL, aldıktan sonra 1006 TL ödeyerek 150 bin TL değerinde bin evin sahibi olabiliyorlar. Daha önce uyguladığımız ve hala uygulamakta olduğumuz 240 kişilik tasarruf programlarımıza giren bir kişi, peşinat vermeden 150 bin TL değerinde bir ev için evini teslim almadan önce 625 TL ödeme yapıyor. Şimdi bu 1-453 Fetih Kampanyamız ile dar gelirli aileler için taksitleri 331 TL seviyelerine çekerek adeta ev sahibi olmayı tabana yaymış oluyoruz” dedi.

    İlk sıra tespiti 29 Mayıs’ta

    Birevim’in ev sahibi olmak herkesin hakkı sloganıyla hareket ettiğini söyleyen Çiftçi, dar ve orta gelirli ailelerinin gönüllerini fethedecek fırsatlar sunmak için çalıştıklarının altını çizdi. Çiftçi, “1-453 Kampanyamız ile hedef kitlemizi genişletip, uyguladığımız tasarruf yöntemlerinin alt gelir grubu tarafından da istifade edilir hale gelmesini arzuluyoruz. Özellikle dar gelirli aileler başta olmak üzere orta gelir grubunda bulunan ailelerin de küçük taksitler ödeyerek beğendiği evi hızlı, kolay ve ekonomik şekilde almasına olanak sağlıyoruz. Bu kampanyamızda dar gelirli ailelere pozitif ayrımcılık yapmış olacağız. Üstelik taksitleri küçültürken teslim tarih aralığını da mükemmel diyebileceğimiz seviyelerde tutuyoruz. Daha önce duyurduğumuz üzere 1-453 Fetih Kampanyamızın ilk sıra tespitini nasip olursa 29 Mayıs Salı günü gibi özel bir günde gerçekleştireceğiz. İstanbul’un fethinin yıldönümünde gerçekleştireceğimiz bu çok özel sıra tespitinin ve hayata geçirdiğimiz bu yeni kampanyanın şimdiden hayırlara vesile olmasını umuyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum” diye konuştu.

  • Maliye Bakanı Ağbal: “Yüzde 5 civarında bir büyümeyi rahatlıkla sağlayacağız”

    Maliye Bakanı Naci Ağbal, “Özellikle enflasyona sebep olabilecek herhangi bir vergi artışını önümüzdeki dönemde yapmayacağız.”dedi.

    Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) düzenlediği ’Genişletilmiş Başkanlar Kurulu Toplantısı’nda konuşan Maliye Bakanı Naci Ağbal, vergi reformu; büyüme hedefleri, inovasyon ve enflasyonun tek haneye indirilmesi ile alakalı önemli açıklamalarda bulundu.

    Katma Değer Vergisi (KDV) kanunundan herkesin şikayetçi olduğunu ve bu sorun ile ilgili reformlar yaptıklarını dile getiren Bakan Naci Ağbal, “Katma değer vergisi (KDV) ile Türkiye 1985 yılında tanıştı. Dolayısıyla yaklaşık 32 yıllık uygulaması olan bir kanun birçok ülkenin özellikle dolaylı vergiler alanında modern bir vergileme sistemine geçmek amacıyla uygulamaya geldiği bir vergi. Dolayısıyla KDV, Türk Vergi Sistemi açısından doğru bir tercih. Bugüne kadarda hem vergi hasılası bakımından hem de oluşturduğu değer bakımından hem ekonomimize yön verdi hem de kamu maliyesine önemli bir gelir kaynağı oldu. Göreve başladıktan sonra Türk vergi sistemiyle ilgili genel sorunları sizlerden dinlemek amacıyla birçok yerde toplantılar yaptık. Herkes KDV’den şikayetçiydi. Sanayi odası başkanlarımız var burada, sanayi odalarına gittik herkes KDV’den şikayetçi. Ticaret odalarına gittim aynısı. Türkiye’nin dört bir tarafında KDV kanunundan büyük şikayetler var. Mevcut sistem büyük bir bürokrasiyi içeriyor. Karmaşık bir sistem aslında KDV tüketimi vergilendiren bir vergi olması gerekir ama uygulandığı şekliyle kanunun yapısı itibariyle bakıldığında tüketimi değil üretimi, yatırımı, işletmeleri ve ihracatı vergilendiren bir vergiye dönüşmüş. Ciddi anlamda işletmelerimizin mevcut sistem dolayısıyla devlette birikmiş ciddi alacakları var. Yani biz size bayağı da borçluyuz çalışmalar sırasında onu da gördük. 140 milyar lirayı aşan bir KDV alacağı reel sektörün devletten var. Sistem zaman içerisinde gittikçe karmaşıklaşmış, oran yapıları farklı farklı oranlar ve bu oranların meydana getirdiği kayıt dışılık, piyasadaki rekabeti bozucu etkileri. Yani KDV’den memnunum diyen bir Allah’ın kulu görmedim, herkes şikayetçi, biz de şikayetçiyiz. Bizde kendi açımızdan baktığımız zaman para da toplayamıyoruz. Az sayıda firmadan KDV topluyoruz. Milyonun üzerindeki işletme hemen hemen neredeyse hiç KDV ödemiyor. Demek ki sistemde ciddi yapısal sorunlar var. Sistem bu haliyle sürdürülebilir değil sistem bu haliyle yatırımın, üretimin hatta istihdamın ve ihracatın önünde engel oluşturuyor. Özellikle de mevcut KDV sistemi yerli üretimin aleyhine çalışıyor. Yani ithalat yapmak daha cazip. Bir ihracatçı ihraç yapacağı malın bir kısmını içeriden mi alsın dışarıdan mı getirsin? Dışarıdan getirmek mevcut KDV sistemine göre daha karlı. Dolayısıyla bütün bunları gördüğümüz noktada dedik ki 32 yıllık bir kanunun artık reforma tabi tutulma zamanı gelmiş. Bunu nasıl yapacağız? bunu biz mi yapacağız? kim dertliyse derdi üzerinde taşıyana bunu sormamız gerekir dedik ve burada bütün Sivil Toplum Örgütlerine çağrıda bulunduk. Dedik ki; evet bu ifade edilen görüşlere hak veriyoruz, bir KDV reformu yapmak çok önemli ve ivedi ama bu konuda bakanlık olarak tek başımıza bu işin üstesinden gelemeyiz. Eğer iyi iş yapacaksak, doğru iş yapacaksak sizlerle istişare ederek bunları yaparız dedik ve birçok Sivil Toplum Örgütünden de bu konuda son derece olumlu geri dönüşler aldık” diye konuştu.

    “Türkiye yüzde 5 civarında bir büyümeyi rahatlıkla sağlayacak”

    Son bir buçuk yılda çok zorlu bir dönem geçirdiklerini fakat bunun üstesinden gelerek göstergelerin Ocak ayından itibaren olumlu bir seviyeye ulaştığını belirten Bakan Ağbal, “Son bir buçuk yılı gözümüzün önünden geçirdiğimiz zaman çok zorlu bir dönem geçirdik. 2016 yılı herkes için olağanüstü olayların meydana geldiği; bir taraftan ekonomide sıkıntıların olduğu bir taraftan jeopolitik etrafımızdaki ülkelerde ciddi sıkıntılar oldu. Terör belaları geldi. İçeride alçak 15 Temmuz Darbe Girişiminin olağanüstü etkileri oldu. Gerçekten Türkiye çok olağanüstü bir dönemden geçti ve Türkiye’yi ileriye taşıyacak bir anayasal reform da bu süreçte 16 Nisan’da yapıldı. Ama son bir buçuk yıl her bakımdan zorlu bir yıl oldu. Ben hatırlıyorum Kasım-Aralık aylarında moraller o kadar iyi değildi. Yani biraz olumsuz bir beklenti vardı. Sıkıntılar vardı. Açıkçası hükümet olarak bir bunlarla ilgili neler yapabiliriz diye gece gündüz çalıştık. Burada bütün politika araçlarını kullanarak ekonomide canlanmayı gündeme getirecek bütün tedbirleri alabiliriz diye çok önemli çalışmalar yaptık ve kararlar aldık. Ve bugün görüyorum ki Allah’a şükürler olsun 2017 yılının Ocak ayından itibaren ekonomide birçok gösterge arka arkaya olumlu gelmeye başladı. Moraller düzeldi. Ben morallerde bir bozukluk görmüyorum. Herkesin morali iyiyse sorun yok demektir. İhracatçımızın morali iyi mi? Daha da iyi olacak çünkü bu sene Allah’ın izniyle sizlere güveniyoruz. Rakamlar onu gösteriyor. Bu sene 2017 yılında yüzde 5 civarında bir büyüme yakalayacağımızı öngörüyoruz. Yani ortaya çıkan rakamlar ileriye dönük beklentilerde Türkiye yüzde 5 civarında bir büyümeyi rahatlıkla sağlayacak. Ama bu büyümeye bu sene ihracattan çok önemli bir katkı gelecek. Bu bizi sevindiriyor çünkü bir büyüme hikâyesinde büyümenin sadece oranı tek başına yeterli değil iki şey daha önemli; bir büyümenin kalitesi, iki büyümenin sürdürülebilirliği yani bir oran yakalarsınız bir yıl yüzde 8, ertesi yıl onu sürdüremezsiniz. Olmadı, bir başka şey yüzde 7 büyürsünüz ama tamamen tüketime dayalı bir büyüme olur. Onu da kaliteli bir büyüme olarak addedemeyiz. Onun için hükümet olarak Türkiye’nin yüksek büyüme oranlarına ihtiyacı var. Artan iş gücü yine ekonominin ihtiyaçlarına göre yüzde 5 ile 6 civarında en asgari büyümemiz lazım. Bu büyümeyi de daha çok yatırım üretim ve ihracata dayandırmamız lazım ve burada da bunun sürdürülebilir olması lazım. Bunu belirleyen birçok faktör var ama şuanda 2017 yılına baktığımız zaman ihracat çok ciddi anlamda buna katkı verecek bu da bizi sevindiriyor. O açıdan ilk çeyrekte ortaya çıkan verilere göre ihracat gayet güzel gidiyor. Önümüzdeki aylar için beklentilerimiz son derece önemli. Orta vadeli programda öngördüğümüz ihracat hedefini yakalayabileceğimizi görüyoruz. Onu aşabileceğimizi de görüyoruz bu açıdan bizim için sevindirici” ifadelerini kullandı.

    “Enflasyona sebep olabilecek herhangi bir vergi artışını önümüzdeki dönemde yapmayacağız”

    Hedeflerinin enflasyonu tek haneli ve sürdürülebilir bir seviyeye çekmek olduğunu ifade eden Bakan Naci Ağbal, “Bu sene bizim küresel dış konjonktür finansal piyasalar kanalı lehimize çalışıyor. Bizim bu sene mutlaka ve mutlaka küresel konjonktürdeki bu iyileşmeyi sonuna kadar kullanıp yapacağımız çalışmalarda bu imkanı kullanmamız lazım. Yani 2018’de finansal piyasalardaki koşullar nasıl olur belki ileriye doğru gittikçe belirsizlik artıyor ama yakın vadede yılsonuna kadar olan bir vadede finansal piyasalar ilişkin özellikle ABD Merkez Bankası olsun, Avrupa Merkez Bankası’nın kararları olsun burada beklentiler gelişmekte olan piyasaların lehine. Dolayısıyla bu koşulları da kendi açımızdan mutlaka iyi bir şekilde kullanmamız gerekiyor. Benim gördüğüm şuanda birkaç tane önemli konu var; enflasyon. Bizim ne yapıp edip enflasyonu tek haneli düşük seviyelere getirmemiz lazım. Enflasyonun büyüme üzerinde, ekonomik öngörüler üzerinde ve birçok bakımdan yatırım üretim üzerinde ne kadar olumsuz etkisi olduğunu doksanlı yıllardan biliyoruz. Şu anda Merkez Bankamız çok kararlı bir şekilde enflasyonun tek haneli sürdürülebilir seviyelere gelene kadar sıkı para politikasına devam etme kararı içerisinde. Burada bir kararlılık görüyoruz. Maliye politikası kanalından biz para politikasına destek vermeye devam edeceğiz. Özellikle enflasyona sebep olabilecek herhangi bir vergi artışını önümüzdeki dönemde yapmayacağız. Yani dolaylı vergiler üzerinden fiyat ayarlamalarına neden olacak ve bu yolla enflasyonu yukarıya çekecek bir verisel düzenlememiz olmayacak. Bunu son derece önemsiyoruz” dedi.

    “Artık rekabet emekte değil, esas rekabet inovasyonda ve Ar-Ge’de”

    Ucuz iş gücü ile büyümeyi öngören ülkelerin uzun vadede kazanamayacağını, asıl kurtuluşun inovasyon ve Ar-Ge ile elde edileceğini vurgulayan Ağbal, “Türkiye’nin kurtuluşu inovasyonda, Ar-Ge’de. Bu konuda ciddi düzenlemeler yaptık ama hala yapmamız gereken işler var. Artık rekabet emekte değil. Ucuz iş gücüyle rekabet eden ülke uzun vadede kazanamaz. Bir süre o ülkede de emek arzı kısıtlanır ve fiyatlar yukarı gider. Esas rekabet inovasyonda. Geçen gün bir yerde güzel bir yazı okudum; çok güzel bir şey söylüyor. Bir ülkede teknolojik devrim geçmiş trendlere bakıldığında en az 50 yıl sürüyor. Şu anda 20’inci yüzyılın son on yılında başlayan yeni teknolojik devrim dönemi var. Şu anda biz onun yaklaşık 10-15’inci yıllar içerisindeyiz. 50 yıldan bahsediyorlar ve şunu söylüyorlar; önümüzdeki dönemde teknolojide şu son 10-15 yılda gördüğümüz devrimlerin veya değişikliklerin çok daha ilerisi, çok daha farklısı çok daha farklı boyutlarda teknolojik devrimler bizi bekliyor. Hangi ülke teknolojide çığır açıp bu buluşları bu adımları atarsa o ülke küresel rekabet liginde üst sıralara çıkacak. Türkiye olarak sahip olduğumuz genç nüfusla, bu enerjimizle yapmamız gereken şey inovasyon ve Ar-Ge’ye önem vermek olacak” diye konuştu.