Etiket: Sağladı

  • İnönü Üniversitesi, güneş enerji santraliyle 2 yılda 5 milyon 600 bin TL katma değer sağladı

    Türkiye’nin en yüksek kapasiteli güneş enerjisi santrali olma özelliğini taşıyan İnönü Üniversitesi Güneş Enerjisi Santralinin 2 yıllık süre içerisinde 5 milyon 600 bin TL katma değerinin olduğu belirtildi.

    Kurulumu 2015 yılında tamamlanan ve aynı yıl Uluslararası Enerji ve Çevre Fuarı ve Konferansı (ICCI) “Güneş” dalında büyük ödül alan güneş enerjisi santralinin Turgut Özal Araştırma Hastanesinin elektrik tüketiminin dörtte birini karşıladığı ifade edildi.

    İşletme sorumlu Elektrik Elektronik Mühendisi Nihat Demirci İHA’ya yaptığı açıklamada, güneş enerji santralinin yılda 8 buçuk milyon kilovat saat elektrik ürettiğini ve bu üretimle üniversitenin 2 yılda 5 milyon 600 bin TL katma değerinin olduğunu söyledi.

    “Elektrik sarfiyatının dörtte birini karşılamaktadır”

    Geçen yıl faaliyete giren Karaciğer Nakil Hastanesinin elektriğinin bir kısmının da güneş enerji santralinden sağlandığını belirten Demirci, “İlk planladığımızda hastanemizin enerji sarfiyatının üçte birini buradan karşılamayı düşünüyorduk. Ancak geçen yıl karaciğer nakil hastanemizin de dahil olmasıyla birlikte bu elektrik sarfiyatımız arttı. Şu adan hastanemizin elektrik sarfiyatının dörtte birini karşılamaktadır. Santralimiz 5. 3 megavat gücünde olup, yaklaşık yılda 8 buçuk milyon kilovat saat elektrik almaktayız” dedi.

    “Tesisimiz şuan rahatlıkla 3 bin konutun elektrik ihtiyacını karşılaşacak durumda”

    İşletme sorumlu Demirci, santralin 2 yılda 5 milyon 600 bin TL katma değer oluşturduğunu ifade ederek, “Fatura bedeli olarak 2015 yılı içerisinde bize 2 milyon 200 TL’lik bir katma değeri oldu. 2016 yılında da 3 milyon 400 bin TL katma değer sağlayarak, toplamda 5 milyon 600 bin TL katma değeri oldu bize. Tesisimiz şuan rahatlıkla 3 bin konutun elektrik ihtiyacını karşılaşacak durumda” diye konuştu.

    “Enerji santralinin kurulumu ve tecrübelerimizle ilgili üniversiteler ve belediyelerden talepler geliyor”

    Birçok kuruluş ve belediyeden tecrübelerinden faydalanmak ve güneş enerji santrali kurmak için kendilerine başvurunu olduğunu da belirten Demirci, “Enerji santralinin kurulumu ve tecrübelerimizle ilgili kamu kuruluşlarından da talepler geliyor. Özellikle üniversitelerden, diğer kamu kuruluşlarından, belediyelerden bizden yarımcı olmamızı istiyorlar. Biz de gerekli teknik açıdan kendilerine yardımcı oluyoruz. Bildiğim kadarıyla Malatya Büyükşehir Belediyesinin 300 kilovatlık bir tesisi var. Biz de bu konuda kendilerinden yardım istendiğinde yardımcı oluyoruz” ifadelerini kullandı.

  • İnönü Üniversitesi, güneş enerji santraliyle 2 yılda 5 milyon 600 bin TL katma değer sağladı

    Türkiye’nin en yüksek kapasiteli güneş enerjisi santrali olma özelliğini taşıyan İnönü Üniversitesi Güneş Enerjisi Santralinin 2 yıllık süre içerisinde 5 milyon 600 bin TL katma değerinin olduğu belirtildi.

    Kurulumu 2015 yılında tamamlanan ve aynı yıl Uluslararası Enerji ve Çevre Fuarı ve Konferansı (ICCI) “Güneş” dalında büyük ödül alan güneş enerjisi santralinin Turgut Özal Araştırma Hastanesinin elektrik tüketiminin dörtte birini karşıladığı ifade edildi.

    İşletme sorumlu Elektrik Elektronik Mühendisi Nihat Demirci İHA’ya yaptığı açıklamada, güneş enerji santralinin yılda 8 buçuk milyon kilovat saat elektrik ürettiğini ve bu üretimle üniversitenin 2 yılda 5 milyon 600 bin TL katma değerinin olduğunu söyledi.

    “Elektrik sarfiyatının dörtte birini karşılamaktadır”

    Geçen yıl faaliyete giren Karaciğer Nakil Hastanesinin elektriğinin bir kısmının da güneş enerji santralinden sağlandığını belirten Demirci, “İlk planladığımızda hastanemizin enerji sarfiyatının üçte birini buradan karşılamayı düşünüyorduk. Ancak geçen yıl karaciğer nakil hastanemizin de dahil olmasıyla birlikte bu elektrik sarfiyatımız arttı. Şu adan hastanemizin elektrik sarfiyatının dörtte birini karşılamaktadır. Santralimiz 5. 3 megavat gücünde olup, yaklaşık yılda 8 buçuk milyon kilovat saat elektrik almaktayız” dedi.

    “Tesisimiz şuan rahatlıkla 3 bin konutun elektrik ihtiyacını karşılaşacak durumda”

    İşletme sorumlu Demirci, santralin 2 yılda 5 milyon 600 bin TL katma değer oluşturduğunu ifade ederek, “Fatura bedeli olarak 2015 yılı içerisinde bize 2 milyon 200 TL’lik bir katma değeri oldu. 2016 yılında da 3 milyon 400 bin TL katma değer sağlayarak, toplamda 5 milyon 600 bin TL katma değeri oldu bize. Tesisimiz şuan rahatlıkla 3 bin konutun elektrik ihtiyacını karşılaşacak durumda” diye konuştu.

    “Enerji santralinin kurulumu ve tecrübelerimizle ilgili üniversiteler ve belediyelerden talepler geliyor”

    Birçok kuruluş ve belediyeden tecrübelerinden faydalanmak ve güneş enerji santrali kurmak için kendilerine başvurunu olduğunu da belirten Demirci, “Enerji santralinin kurulumu ve tecrübelerimizle ilgili kamu kuruluşlarından da talepler geliyor. Özellikle üniversitelerden, diğer kamu kuruluşlarından, belediyelerden bizden yarımcı olmamızı istiyorlar. Biz de gerekli teknik açıdan kendilerine yardımcı oluyoruz. Bildiğim kadarıyla Malatya Büyükşehir Belediyesinin 300 kilovatlık bir tesisi var. Biz de bu konuda kendilerinden yardım istendiğinde yardımcı oluyoruz” ifadelerini kullandı.

  • Atık yağlardan ürettiği katkısı maddesiyle yakıtta tasarruf sağladı

    Sivas’ın Gemerek ilçesinde yaşayan Prof. Dr. Abdullah Çoban atık yağlardan ürettiği katkı maddesiyle benzinle çalışan motorlarda yüzde 51, dizelle çalışan motorlarda ise yüzde 36 tasarruf sağlamayı başardı.

    Erciyes Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü Öğretim Görevlisi 65 yaşındaki Prof. Dr. Abdullah Çoban, motorlu araçlar için atık yağlardan katkı maddesi üretti.

    2 sene büyük uğraşlar sonucu ürettiği katkı maddesiyle benzinli motorlarda yüzde 51, dizel motorlarda ise yüzde 36 tasarruf sağlamayı başaran Çoban, buluşunu daha da geliştirip patentini almak istiyor. Dünyada böyle bir rakamla tasarruf sağlayan bir buluş olmadığını öne süren Çoban, “2 yılı aşkın yaptığım çalışmalar sonucunda benzinde maksimum yüzde 51 tasarruf sağladım, dizelde ise yüzde 36 civarında tasarruf sağladım. Burada yaptığım katkı maddesi atık yağlardan yapmış olduğum katkı maddesidir. Bunun için gördüğünüz bu motorlardan 20-25 tane motoru eskittim ve son aşamada ise artık motorların bozulma şansı kalmadı, çok rahat bir şekilde çalışıyorlar. 6.5 beygirlik normal bir motor 1 litre benzin ve normal yağ ile yaklaşık 80-90 dakika çalışmaktadır. Bu motorda hiçbir değişiklik yapmadan benzinin içerisine yüzde 1-yüzde 10 arasında katkı katıyorum. Yüzde 1 katkı ile motorumuz yüzde 51 tasarruf ediyor yani 90 dakika çalışan motorumuz 137 dakika çalışıyor. Benzer şekilde dizele aynı uygulamayı yapıyorum. Aynı katkı maddesini dizelde de kullanıyorum. Dizelde yaptığımda ise yüzde 36 oranında tasarruf sağlıyorum. Bu çalışmalarımı daha da geliştirmek için yük altında katkı maddesini denedim. Bu kez benzinli ve dizel jeneratörler aldım ve elektrikli kaloriferlere yüke bağladım. Benzinli jeneratörler 1 litre benzinle 40 dakika çalışıyordu ama katkıyı koyduğum zaman 60 dakika çalışıyor. Bu da yükte de çalışacağını doğruladı. Bu sefer arabalarda denedim” dedi.

    “Dizel motorlu arabamda Kayseri-Gemerek arasında testlerini yaptım”

    Katkılı dizel mazotla Kayseri, Gemerek arasında test yaptığını aktaran Çoban, “Katkılı mazotla Kayseri, Gemerek arası 1 yıl gittim, geldim. 1 yılın ortalama yakıt tüketimi 6,6 idi. Önce 5,2’ye düştü sonradan da 4,8’e kadar düştü. Yüzde 30’un üzerinde bir tasarruf sağlıyor. Dünyada bu değere ulaşmış herhangi bir buluşa rastlamadım. Yani bir Çinlinin patenti var benden farklı bir metotla çalışıyor. Onun da ekonomik olacağını zannetmiyorum. Diğerleri ise yüzde 9.7-10-12 civarındalar. Bu rakam rekor bir rakam oldu. Kendim yüzde 51 ve yüzde 36 almışken, ben millete yüzde 25 tasarruf sağlıyorum diyorum. Çünkü yüzde 51 denildiğinde inanmıyorlar ama 2 senenin sonunda bunu başardım. Motosiklette de denedim aynı sonucu aldım, traktörümde de denedim aynı sonucu aldım” diye konuştu.

    Katkı maddeli yakıtları arkadaşlarına da verdiğini söyleyen Çoban, “Egzoz ölçümlerinde çevreyi kirletecek herhangi bir olumsuzluğa rastlanmadı ve gayet temiz. Ben elektrikçi veya elektronikçi değilim, kimyacıyım. Belli bir seviyeye kadar bu çalışmaları getirdim. Şu anda güvenilecek bir ekibi devletin verip, eksikleri varsa eksikleri tamamlamamız gerekir. Daha iyiye götürmemiz gerekir. Benim göremediğim taraflar varsa onların beni destekleyip, yönlendirip bu ürünü ülke ekonomisine kazandırıp, piyasaya sürmemiz gerekir” ifadelerini kullandı.

  • Annesine böbreğini verip hayata tutunmasını sağladı

    Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde yaşayan Sultan Erçin, annesine böbreğini vererek hayata tutunmasını sağladı.

    Kdz. Ereğli ilçesinde yaşayan bir çocuk annesi 35 yaşındaki Sultan Erçin, böbrek yetmezliği olan ve 4 yıldır tedavi gören annesine bir böbreğini vererek sağlığına kavuşturdu.

    3 çocuk annesi Fatma Odalı, 2013 yılında rahatsızlanınca gittiği hastanede kendisine böbrek yetmezliği hastalığı teşhisi konuldu. Uzun süre ilaçla tedavi gören anne Fatma Odalı’ya böbrek nakli yapılması gerektiği söylenince 35 yaşındaki kızı devreye girdi. Sultan Erçin, annesini diyalize sokma yerine böbrek nakli yapılmasının sağlığı açısından daha iyi olduğunu öğrenince bir böbreğini annesine vermeye karar verdi. Sultan Erçin yapılan tetkikler sonucu böbreği uygun görülünce 3 ay önce İstanbul’daki bir hastanede nakil gerçekleşti.

    Ailede genetik olarak böbrek yetmezliği hastalığı bulunduğunu söyleyen Sultan Erçin, annesine böbrek nakli yapılması gerektiği söylenince hiç düşünmeden bir böbreğini annesine vermeye karar verdiğini anlattı. Erçin gazetecilere yaptığı açıklamada “Zaten aileden gelen bir böbrek yetmezliği hastalığı var. 2013 yılında annem fenalaştı. Böbrek yetmezliği tanısı kondu. O günden bu yana sadece ilaçlarla tedavi görüyordu. Hiç diyaliz almadan tekrar kıraatin değerleri yükselince tıbbi açıdan diyalize girmeden nakile karar verdik. Ailede de uyum hepimizde vardı. İlk tedavilerinin takibini ben yaptığım için ben vermeye karar verdim. Diyalize girmeden nakil olduk. Zor bir karardı tabi ki. Kendinizde evlisiniz, çocuğunuz var. Yarın aynı şey sizinde başınıza gelebilir. Ama söz konusu anne olunca sizi dünyaya getiren olunca bambaşka oluyor. Bu kararı verirken hiç zorlanmadım. Diyalize girmeden nakil yaptırmamızdaki amaç, hastanın diyalize girmeden nakil olması daha avantajlı. 4 yıldır da bu hastalığın içinde olmamızın avantajı tabi ki. Diyalize girdiği süreç daha ağır geçiyor. Biz diyalize girmeden nakil yaptırdık. Sağ olsun doktorlarımız sürekli bizleri bilgilendirdi. Biz araştırdığımız kadarıyla diyaliz almadan nakil olması daha iyi olduğu kanısına vardık. Herkesi organ bağışına davet ediyoruz. Biz ailecek bunun zaten hassasız bu konularda. Kimse yakınlarına hayat vermekten korkmasın” diyerek herkesi organ bağışı yapmaya davet etti.

    Kızı Sultan Erçin ile gurur duyduğunu dile getiren anne Fatma Odalı ise Allah’tan herkese böyle hayırlı evlat vermesini diledi. Anne Odalı konuşmasında, “Sağ olsun, Allah razı olsun evladımdan. Rabbim herkese de böyle evlat versin. Herkese de benim gibi çektirmeden böyle nakil verenler olsun. Nakilden hiç korkmasınlar. Tedavi süresi çok sürmüyor” dedi.

    Annesinin tedavisi ile yakından ilgilenen Sultan Erçin, yanından bir dakika bile ayrılmayarak her türlü ihtiyacını karşılamasına yardım ediyor.

  • Türkiye, Talasemi’den Son 3 Yılda 240 Milyon TL Tasarruf Sağladı

    Akdeniz Kan Hastalıkları Vakfı Başkanı Prof. Dr. Duran Canatan, talasemi hastalığıyla ilgili yüz güldüren sonuçları paylaştı. Ayrıca 2013 yılında yapılan bir araştırmaya göre, Türkiye her yıl 80 milyon TL son 3 yılda ise toplam 240 Milyon TL talasemi hastalığını önleyerek tasarruf sağlamış oldu.

    Akdeniz Kan Hastalıları Derneği’nin, Akdeniz Kan Hastalıkları Vakfı ile beraber yürüttüğü ve İçişleri Bakanlığı Dernekler Dairesi Başkanlığı tarafından PRODES kapsamında desteklenen “TalasEmmi Yerel Yöneticilerle El Ele” projesi geçtiğimiz yılın kasın ayında Serik ilçesinde başlatıldı. Haziran 2016 tarihinde Elmalı ilçesinde gerçekleştirilen toplantı ile sona eren proje kapsamında Akdeniz Kan Hastalıkları Vakfı Başkanı Prof. Dr. Duran Canatan ile Akdeniz Kan Hastalıları Derneği Başkanı Rukiye Karadal ilçelerde kaymakamların organizasyonu ile ilçe yöneticilerine, muhtarlara, imamlara, sağlık çalışanlarına ve halka yönelik seminerler gerçekleştirdi.

    MURATPAŞA KAYMAKAMLIĞI’NDAN DERT YANDI

    Projenin başlangıcından itibaren gelişen süreci ve sonuçları açıklayan Prof. Dr. Duran Canatan, evlilik öncesi Talasemi testlerinin ruhsatlı talasemi tanı merkezlerinde yapılması, sonuçların uzmanlar tarafından yorumlanması uyarısında bulundu. Proje kapsamında Antalya’nın Serik, Manavgat, Alanya, Gazipaşa, Kemer, Kumluca Finike, Kemer, Demre, Kaş, Muratpaşa, Konyaaltı, Kepez, Döşemealtı, Aksu, Akseki, İbradı, Gündoğmuş, Korkuteli ve Elmalı ilçelerinde kaymakamların koordinesi ile seminerlerini gerçekleştirdiklerini belirten Prof. Canatan bazı ilçelerde katılımcı sayılarının az olmasından dolayı üzüldüklerini belirtti. İlçelerin çoğunda 50 civarı bir katılımcı ile seminerler verdiklerini merkez ilçeler arasındaki Muratpaşa da ise iki defa seminer düzenlemelerine rağmen ancak 20’li sayıları zor bulabildiklerini belirten Prof. Canatan, “Antalya’nın en ücra ilçelerinde bile seminerlerimize ilgiler yoğundu. Gazipaşa’da 110, Kemer’de 120, Kumluca’da 180, Gündoğmuş’ta 100, Kepez’de 100 yerel yönetici katılırken maalesef bu sayı Muratpaşa’da 20 oldu. Muratpaşa Kaymakamlığı en ilgisiz yerel yönetim oldu. Bu duruma çok üzüldük” dedi.

    “TÜRKİYE’DE YENİ DOĞAN TALASEMİ HASTASI YÜZDE 90 AZALDI”

    Prof. Dr. Canatan, talaseminin ırsi olarak geçen, tedavisi zor ve pahalı olmasına karşın önlenmesi kolay ve ucuz olan kalıtsal bir kan hastalığı olduğuna da vurgu yaptı. Talasemi hastalarının talasemi taşıyıcısı anne ve babalardan doğduğunu belirten Canatan, ancak bir gen hasta, diğeri değilse sadece taşıyıcı olarak kaldıklarını söyledi. Dünyada 270 milyon insanın taşıyıcı olduğunu da belirten Canatan, şöyle konuştu:

    “Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), talaseminin dünya genelinde yüzde 5 sıklıkta olduğunu yaklaşık 270 milyon taşıyıcı olduğu ve her yıl dünyada 300 bin hasta çocuk doğumu beklendiğini yayınlamıştır. KKTC, Güney Kıbrıs, Yunanistan, İtalya olmak üzere diğer Akdeniz ülkelerinde talasemi sorunu büyük ölçüde çözülmüştür. Türkiye’de Sağlık Bakanlığı verilerine göre, 2003 yılından beri 41 ilde 46 talasemi merkezi kurulmuş olup, 2013 yılında evlenen çiftlerin yüzde 87’si taranmıştır, böylece yeni doğan talasemi hastası da yüzde 90 azalmıştır. Türkiye’de şu anda 5 bin 500 kayıtlı hasta vardır, son on yılda önleme projesi olmasaydı bu sayı 9 bin olacaktı. Ülke ekonomisine her yıl dolaylı olarak, 80 milyon TL tasarruf sağlanmaktadır” dedi.

    Son 3 yıl baz alınacak olursa talaseminin ülke ekonomisine yaklaşık 240 milyon TL tasarruf sağladığı ifade edilebilir.

    ANTALYA’DA HER YIL 15 MİLYON TL TASARRUF

    Verileri incelediklerini ve Antalya’da da talasemi doğumuyla ilgili sevindirici sonuçlara ulaştıklarını belirten Prof. Dr. Canatan, “Antalya bölgesinde 700 civarında hasta yaşamaktadır. Son 20 yıldan beri Talasemi önleme çalışmaları uygulanmasaydı hasta sayısı bin 500 civarında olacaktı. Akdeniz Kan Hastalıkları Vakfı’nın eğitim ve tarama çalışmaları sayesinde talasemili çocuk doğumu yüzde 95 azalmıştır. Yeni hastaların doğmaması nedeni ile, dolaylı olarak Antalya ekonomisine her yıl 15 milyon TL tasarruf sağlanmaktadır” dedi.