Etiket: Riskini

  • Zamanında Yağan Kar Fındıkta Zirai Don Riskini Ortadan Kaldırdı

    GİRESUN (İHA) – Giresun’da zamanında yağan karın fındıkta zirai don riskini ortadan kaldırdığı belirtildi.

    Yağlıdere Genç İş Adamları Derneği (YAGİAD) Başkanı Kenan Kır, zamanında yağan karın 2016 sezonu için umut verici olduğunu söyledi. 2015 yılının son ayları ile 2016’nın ilk aylarında kar yağışının fındığın üretim alanında, toprağın nemi ve suyu emmesi, dalı beslemesi hususunda çok büyük bir fayda sağladığını belirten Kır, “Karın zamanında yağması ile bu konuda şunu ifade edebiliriz; fındığın yanma riskini zamanında yağan kar ortadan kaldırdı. Çünkü kar vaktinde yağdı, fındığın açım ve aşılama dönemleri normale gidiyor. Dolayısıyla gelecek dönemde fındık konusunda iyi bir üretim dönemi olacağını düşünüyoruz” dedi.

    “Kar fındığa bu anlamda iyi yaradı. Fakat fiyatlar anlamında ise olumsuz etkiledi” diyen Kır, “Şuan işlem gören fındık hacmine baktığımız zaman ve geride kalan fındık hacmine baktığımız zaman hem piyasa anlamında sıkıntı olmasına rağmen karın zamanında yağmasıyla birlikte ihracatçı veya büyük alıcılar Türkiye’deki fındık üretiminin riskinin azaldığından fındık fiyatlarını olumsuz etkilediği düşünülmektedir. Piyasada bugün aktif rol oynayanların hepsi fındık fiyatlarının düşeceğini savunmaktadır” diye konuştu.

    “PİYASA HARİCİ FINDIK STOK EDENLER DENGELERİ BOZDU”

    Fındıkta 2015 sezonunu değerlendiren Kır, “Fındık ilk piyasaya indiği zaman 13 TL bandında başlayan fiyat, düşüş yaşayarak önce 11’e, sonra çıkış yakalayarak 14 buçuk bandına çıktı. Şuan itibariyle 11 lira olmak üzere fiyatlandı. İlk etapta piyasanın yüksek açılıp, düşmesi ve daha sonra sürekli artış göstermesi, piyasa harici aktif olmayan insanların da fındıktan beklenti umarak fındık stok etmeleri, piyasadaki arz talep dengelerini bozmalarıyla fındık ciddi anlamda fiyat farkına uğradı ve şimdide gerilemeye başladı” ifadelerini kullandı.

  • Obezite Ameliyatları Kalp Hastalığı Riskini Azaltıyor

    Türkiye Metabolik Cerrahi Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Alper Çelik, obezite ameliyatlarının kalp hastalığı riskini azalttığını söyledi.

    “PLOS Medicine” isimli tıp dergisinde geçtiğimiz günlerde yayımlanan bir araştırmaya göre İngiltere’de yaşayan ve ileri derecede obez olan binlerce kişinin obezite ameliyatları sayesinde sağlıklı bir yaşama merhaba dediğini anlatan Doç. Dr. Alper Çelik, “Araştırmada Londra’dan 3 bin 882 obezite hastasına ait kayıtlar incelendi. Obezite ameliyatı olmuş hastalar ile ameliyat olmamış obez bireyler 4 yıl süre ile takip edildiler. Bu sürenin sonunda obezite cerrahisi geçirmiş olan bireylerin etkili bir şekilde kilo verdiği, diğer grubun kilo değerlerinde bir değişim olmadığı, ayrıca ameliyat olan hastaların tansiyon, şeker ve kalp hastalıkları açısından korunduğu da gözlemlenmiş” dedi.

    Uzmanlar, İngiltere’de yaşayan 1,4 milyon morbid obez bireye obezite cerrahisi uygulandığı takdirde yaklaşık 80 bin yüksek tansiyon, 40 bin tip 2 diyabet ve 4 yıllık süre zarfında da 5 bin kalp krizi olgusunun önlenebileceğini belirttiler. Ayrıca tip 2 diyabeti olan 110 bin kişi ve yüksek kan basıncı olan 13 bin kişinin de, belirgin iyileşme göstereceği ifade edildi. Londra Sağlık ve Tıp Okulu’ndan Dr. Ian Douglas, “Obezite krizini çözmek için etkili yollar bulmak, halk sağlığı açısından uygulanacak başlıca strateji olmalıdır” dedi.

    Obezitenin etkili şekilde önlenmesi gerektiği vurgulayan Douglas, şöyle devam etti:

    “Mevcut durum itibarıyla, obezite hastalarına ameliyat yöntemleri ile kilo verdirmek mümkün. Bunun ötesinde, obezite cerrahisi, obezite ile ilişkili hastalıkların hem görülme riskini azaltmakta hem de varlığı halinde düzelmesini sağlamaktadır. Obezite ameliyatı olan kişilerin kalp krizi geçirme riski yüzde 70 oranında azalır. Diyabeti olanlarda ise şeker kontrolü sağlanma şansı 9 kat artar. Kalple ilgili rahatsızlıklar üzerinde de olumlu etkiler görülür.”

    Britanya Kalp Vakfı’ndan Maureen Tablot ise, düşüncelerini şu şekilde aktardı:

    “Yapılan bu yeni araştırma, önceden bildiklerimizi doğruluyor. Sağlıklık bir kiloyu korumak; kalp-damar hastalığı ve diyabet riskini azaltıyor. Bu çalışma, obezite cerrahisinin, yaşamı tehdit eden bazı önemli hastalıklar ile ilgili riskleri önemli ölçüde azalttığının bir göstergesidir.”

    Türkiye Metabolik Cerrahi Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Alper Çelik ise konuya farklı bir bakış açısı getirdi. Çelik, “Kalp ve damar sağlığı açısından asıl belirleyici olanın o an için bulunduğumuz vücut formu değil, hayatınız boyunca ulaştığınız en yüksek kilolu halimizin belirleyici olduğunu biliyoruz. Son dönemde yapılan çalışmalar, eğer kişi daha önce fazla kilolu veya obez ise bu durumun vücutta yol açtığı hasar ve geçirilen hastalıkların ölüm riskini artıracağını, o anki kilonun ise bu faktörleri yansıtmada yetersiz kaldığını göstermekte. Yani, kilolu bir birey olarak organlarınız çok yorulmuş ve bilhassa ana damarlarınız tıkanmışsa, kilo verdiğinizde ana damarlarınızdaki bu tıkanıklıklar açılmayacaktır. Bununla beraber obezite ameliyatı olmuş ve olmamış kilolu bireyleri mukayese eden uzun vadeli tüm araştırmalar, ameliyat olmuş kişilerde hem tüm nedenlere hem de kalp-damar hastalığına bağlı ölüm risklerinin daha düşük olduğunu göstermektedir” dedi.

  • Kalabalık Ortamlar Hastalık Riskini Artırıyor

    Sınıflardaki öğrenci sayısı artıkça hastalık riskinin de arttığını ifade eden Uzm. Dr. Filiz Gebeşoğlu, çocukları salgın hastalık ve enfeksiyondan korumak için zamanında önlem alınması gerektiğini söyledi.

    Samsun Büyük Anadolu Hastaneleri Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Uzm. Dr. Filiz Gebeşoğlu, çocukların okul hastalıklarına yakalanma riskini azaltmak için alınması gereken önlemler hakkında bilgi verdi. Uzm. Dr. Filiz Gebeşoğlu, bağışıklığın henüz tamamlanmadığı dönemde çocukların yılda 5-6 kez enfeksiyon geçirmesinin normal olduğunu kaydetti. Gebeşoğlu, “Özellikle okula yeni başlayan çocukların alışık olmadıkları kalabalık bir ortama girmeleri ve daha önce karşılaşmadıkları enfeksiyon etkenleri ile karşılaşmaları, bu enfeksiyonların en az 2 katı kadar tekrarlanması ile sonuçlanır. Ancak bu, bağışıklık sisteminin doğal işleyişi sonucu oluşan normal bir durumdur ve çocuğun bağışıklık sisteminin gelişmesine yardımcı olmaktadır. Burada bilinmesi gereken en önemli nokta; geçirilen enfeksiyonların büyük çoğunluğunun bulaşıcı olduğu ve iyi bir ev bakımı ile kendiliğinden geçeceğidir. Hastalık belirtileri devam ettiği takdirde mutlaka uzman yardımı alınmalıdır” dedi.

    “DÜZENLİ PROBİYOTİK KULLANIMI BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNE GELMEKTEDİR”

    Çocukların mutlaka genel bir muayeneden geçirilmesi gerektiğini belirten Gebeşoğlu, “Çocuğun sürekli tekrarlayan hastalıkları varsa bunların tedavi ve takibinde doktor ile yakın temasta olunmalıdır. Çocuğun aşı programında eksik varsa tamamlanmalıdır. Beslenme şekli hastalıklara karşı vücut direncinin oluşmasında en önemli yeri tutar. Bu nedenle çocuğun dengeli ve kaliteli beslenmesi sağlanmalıdır. Çocuklar abur cubur gıdalardan uzak tutulmalıdır. Taze ve kuru meyveler, kuruyemişler, süt ürünleri ise günlük beslenmede eksik edilmemelidir. Vitamin takviyesi yerine her türlü vitamin mineral desteği doğal yollarla karşılanmalıdır. Düzenli probiyotik kullanımı bağışıklık sistemine gelmektedir. Probiyotikler en çok yoğurt-kefir gibi yiyeceklerde bulunur. Bunun yanı sıra ekmek mayasından elde edilen beta glukanın çok iyi bir bağışıklık sistemini kuvvetlendirici özelliğe sahip olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Doktorun uygun görmesi ve önerisi doğrultusunda bu gibi destekler de kullanılabilir” diye konuştu.

    ALINACAK ÖNLEMLER

    Hastalıklardan korunmanın ana prensibinin hijyen kurallarına uymak olduğunu ifade eden, “Bu amaçla çocuğa yemekten önce ve sonra, tuvaletten çıkarken ellerini en az 20 saniye boyunca su ve sabun ile yıkaması öğretilmelidir. Bu kurala okul personelinin uyup uymadığı da denetlenmelidir. Enfeksiyonlar en çok çocukların ellerini ve kirli materyalleri ağzına sokmasıyla yayılır. Okulda bu tür malzemenin nasıl ve ne sıklıkta dezenfekte edildiği, sınıfların düzenli havalandırılıp havalandırılmadığı da kontrol edilmelidir. Çocuğun kıyafetleri mevsim normallerine göre seçilmelidir. Çok ince veya çok kalın kıyafetler yerine ince katlardan oluşan bir giyim tarzı tercih edilebilir. Sınıfta ve diğer yaşam alanlarında ortam ısısı, konfor ısısı olarak kabul edilen 22-24 dereceler arasında olmalıdır. Okula giden çocuklara grip aşısı yaptırmak çocuğun doktorunun karar vereceği bir durumdur. Eğer alerjik bronşit, geniz eti gibi altta yatan kronik bir rahatsızlık varsa doktor aşı yapılmasını uygun bulabilir. Yoksa okula giden her çocuğa rutin olarak grip aşısı önerilmemektedir. Sınıflardaki öğrenci sayısı artıkça hastalık riski de artar. Bu nedenle veliler, sınıflarda kaç öğrenci olduğunu kontrol etmelidirler. Bütün bu önlemlerin içinde en önemlisi hasta çocukların okula gönderilmemesidir. Bu konuda tüm veliler ve okul yönetimi hassasiyet göstermelidir. Doktora danışmadan ilaç kullanılmamalıdır. Alınan önlemlere rağmen çocuğun sık sık ateşlenebileceği, sürekli burnunun akabileceği, öksürüğünün hiç kesilemeyebileceği unutulmamalıdır. Evde istirahat ettirilen, bol sıvı alan çocuklar daha çabuk iyileşir. Çocuklar hasta olduğunda hemen ilaca başlamadan önce sabırla 24-48 saat beklenebilir. Özellikle antibiyotik kullanımına mutlaka doktorlar karar vermelidir” şeklinde konuştu.

  • Diş ETİ İltihabı Kalp Hastalığı Riskini Artırıyor

    Ağız ve Diş Sağlığı Uzmanı Mahmut Sarı, ağız ve diş bakımının kalp sağlığı üzerinde etkisinin olduğunu belirterek, bunun kalp hastalıklarının artmasında ciddi risk faktörü oluşturduğunu söyledi.

    Ağız ve Diş Sağlığı Uzmanı Mahmut Sarı, bilimsel çalışmalarda diş ve dişeti hastalıkları ile kalp hastalıkları arasında ilişki tespit edildiğini belirtti. Sarı, “Yapılan birçok bilimsel çalışma, diş ve dişeti hastalıkları ile kalp hastalıkları arasındaki ilişkiyi ortaya koymuştur. Araştırmalara göre, geçmişinde diş eti hastalıkları öyküsü olan kişilerde, kalp rahatsızlığı riskinin yüksek olması söz konusudur. Zira bu kişilerde kalp hastalığı için bir risk faktörü olan iltihap düzeyleri, diş eti sağlıklı bireylere göre yüksek oranlardadır. Burada kast edilen bildiğimiz cerahatli iltihap değil, tıpta inflamasyon denilen, yangı dokuların kızarıklığı ve şişliğiyle karakterize bir durumdur. Columbia Üniversitesi Tıp Merkezi ve New York Presbyterian Hastanesi araştırmacılarının bulguları, hastalarda ağız sağlığının kontrol edilmesiyle iltihap eğilim seviyeleri yüksek olan kişilerin saptanabileceğini ortaya koymuştur. İltihap eğilim seviyeleri yüksek olan kişilerde aynı zamanda kalp damar hastalığı riski de yüksektir” dedi.

    “DİŞ HASTALIKLARI BİRÇOK HASTALIĞIN İPUCUNU VEREBİLİR”

    Dişeti enfeksiyonu bulunması durumunda kalp hastalığının oluşma riskinin yüzde 180’e kadar yükseldiğini kaydeden Sarı, benzer olarak ölümcül koroner kalp hastalığı için de yüzde 50 daha fazla risk oluşturduğunu ve ileriki yaşlarda felç riskini yüzde 300 artırdığını söyledi. Sarı, “Kalp hastalığı ile diş eti hastalıkları ilişkisinin dışında dişler başka birçok sistemik hastalığın tanısında ipuçları verebilir. Bunlardan biri de şeker hastalığı yani diyabettir. Kanayan diş etleri, ağız kuruluğu, çürükler ve mantar enfeksiyonları diyabetin ağızdaki belirtileri olabilir. Kandaki şeker düzeyi yükseldiğinde, ağzınızdaki bakteriler için doğal besin yeri oluşturur, bakteri üremesi artar. Bu bakteriler diş minelerine ve diş etlerine hücum ederek ağızda birçok soruna neden olurlar. Diyabet vücut direncini de düşürdüğünden, bu hastalarda diş eti sorunlarının tedavisi de kolay değildir. Diyabetin diğer komplikasyonlarının yanı sıra, bunu da önlemek için kan şekeri düzeylerini kontrol altında tutulmalıdır. Endokardit adı verilen kalp içi zarı iltihabının başlıca etkenin diş enfeksiyonları olduğu kesin olarak anlaşılmıştır. Diş enfeksiyonu, diş kökünün ucundaki enfekte alan periodontal cep veya yarım doldurulmuş bir kanal olabilir. Bu nedenle, böyle kalp hastalığı olanlarda bütün bu odakların ortadan kaldırılması zorunludur. Kalp hastalarının diş hekimlerini bilgilendirmeleri gerekir. Anestezik madde seçimi ona göre yapılır. Kan pıhtılaşmasını önleyici ilaçlar alınıyorsa hekime danıştıktan sonra çekim yaptırılır. Endokardit ve kapak hastalığı olanlarda alınması gereken önlemler ise, girişimden önce antibiyotik verilmesi, müdahalenin yapılması ve bir süre ilaç alınması şeklindedir” diye konuştu.

  • Genç Yaşta Kelleşme Riskini Bu Yöntemle Engelledi

    İzmir’de yaşayan üniversite öğrencisi Ömür Karagülmez, genç yaşta başlayan saç dökülmesi sorunundan PRP tedavisiyle kurtuldu.

    Üniversite öğrencisi Ömür Karagülmez (22), iki yıl önce başlayan saç dökülme sorununun önüne bir türlü geçemedi. Saç dökülmesinden rahatsız olan Karagülmez, bir takım saç bakım ürünleri kullandı; ancak bir yarar göremedi. Üniversiteli genç, daha sonra İzmir Özel Gazi Hastanesi Saç Sorunları ve Kozmetik Birimine başvurdu. Burada birim koordinatörü Yasemin Gülgör’le görüşen Karagülmez, PRP (Platelet/Trombosit Yönünden Zenginleştirilmiş Plazma) tedavisi olmaya karar verdi. Genç, tedavinin etkilerini üçüncü seans sonrasında görmeye başladı. Saçların dökülmesinin durduğunu ifade eden Karagülmez, “PRP tedavisinin dördüncü seansından sonra saçlardaki dökülme tamamen durdu. Ayrıca dökülme olan bölgedeki tüyler güçlendi. Saçlarım konusunda takıntılıyımdır. Saçlarımı kaybetmeye başlamak beni üzdü. Saçlarımı taradığımda ellerime gelmesi ister istemez beni üzüyordu. Saç dökülmesi sorunu genetik geçişli olduğunu düşünüyorum. Çünkü aynı sorun ailemde de var. Kelleşmeyi engellemek için erken önlem aldım. Saçlarında dökülme fark edenlerin erkenden başvurması gereken bir yöntem” diye konuştu.

    PRP NEDİR?

    Pıhtı hücrelerinden zengin kan demek olan PRP (Platelet/Trombosit Yönünden Zenginleştirilmiş Plazma) tedavisinde kişinin kendi kanından elde edilen pıhtı hücreleri ve büyüme faktörlerinden zengin plazma cildi yenilemekte kullanılıyor. PRP, işlemde kişinin kendi kanı kullanıldığı için hiçbir alerji ve kanla bulaşan hastalık riski taşımıyor. İyileşme süreci, içerik dolayısıyla çok kısa olurken, uygulama bölgesinde doku gelişimi başlıyor ve hasar görmüş zayıf saç folikülleri onarılıyor. Bu sayede yeni ve güçlü saç kılı üremeye başlıyor.