Etiket: Riskini

  • Diyetisyen Işın Sayın: “Sadece Meyve Yiyerek Zayıflamaya Çalışmak Kanser Riskini Arttırıyor”

    Uzman Diyetisyen Işın Sayın, sadece meyve yiyerek zayıflamanın doğru olmadığını belirterek, “Gün boyu meyve yemek, kişiyi zayıflatmayacağı gibi, uzun süre devam ettirilmesi halinde kansere genetik yatkınlığınız da varsa davetiye çıkarabiliyor” dedi.

    Hızla zayıflamak için gün boyu sadece meyve yiyenler farkına varmadan kansere davetiye çıkarıyor. Uzman Diyetisyen Işın Sayın yaptığı açıklamada, “Meyvelerde fruktoz adlı bir tür şeker bulunur. Kana karışır ve glukoza dönüşür. Kanserli hücrelerin beslenmek, büyümek ve metastaz yapmak üzere kullandığı şeker de budur. Günde 50 gramdan fazla fruktoz almak risklidir. Günlük olarak yiyeceğiniz 2 porsiyon meyveyle bu doza ulaşmazsınız elbette. Fakat gün boyu meyve yemek, kişiyi zayıflatmayacağı gibi, uzun süre devam ettirilmesi halinde kansere genetik yatkınlığınız da varsa davetiye çıkarabiliyor” dedi.

    “2 GÜNDEN FAZLA MEYVE DİYETİ YAPMAYIN”

    Düşük kalorili diyetlerin en fazla iki gün yapılabileceğini söyleyen Uzman Diyetisyen Işın Sayın, “Bu süre uzarsa kas kayıpları, insülin direncinin ilerlemesi, hipoglisemik atakların sıklaşması; diyetin bırakılmasıyla birlikte de önüne geçilemeyen karbonhidrat arzusunun ortaya çıkması mümkündür. Bunlar hem kişinin genel sağlığının bozulması; hem de verdiğinden daha fazla kiloyu geri alması anlamına gelir” diye konuştu.

    “ZAYIFLAMA ÇOK BASİT BİR KALORİ DENGESİNE BAĞLIDIR”

    “Zayıflama uğrunda çeşitli, sağlıksız yollara başvuruluyor” diyen Diyetisyen Işın Sayın, “Oysa zayıflama, çok basit bir kalori dengesine bağlıdır. Harcadığınız enerji, aldığınızdan fazlaysa kilo verirsiniz. Örneğin; tüm gün meyve yiyerek de, tereyağı yiyerek de zayıflayabilirsiniz. Yeter ki harcadığınız enerjinin altında kalacak şekilde besin alın. Burada esas olan sağlıktır. Vücudun ihtiyaç duyduğu 200’den fazla çeşitlilikte besin ögesi bulunmaktadır. Kasların, kahverengi yağ dokusunun kayıplarını önleyerek, bu besin ögelerini de yerine koyacak çeşitlilikte beslenerek zayıflamak gerekir. Size özel hazırlanan bir beslenme planı ile her ortamda yer, içer; sağlığınızı, keyfinizi aynı anda korur; kilo da verirsiniz. Önemli olan kilo aldıran ortam ve besinlerle ilgili püf noktalarını öğrenmenizdir” şeklinde konuştu.

    Uzman Diyetisyen Işın Sayın zor yapılan, birkaç gün sonra vazgeçilen diyetler yerine, diyetisyenlerin planlayacağı özel diyetle kilo verilmesini tavsiye etti. Herkesin kendine özel olduğunu vurgulayan Sayın, “En iyisi enerjisi, metabolizma hızınıza göre hesaplanmış; içeriği güvenli; karbonhidrat, protein ve yağ oranları sizin genleriniz, hastalık ve yaşam koşullarınıza uygun planlanmış; kolay ulaşılır, kolay uygulanır bir beslenme modelidir” dedi.

  • Fazla Kafein Kullanan Baba Adayı Düşük Riskini Arttırıyor

    Kadın Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Doç. Dr. Hakan Çoksüer, baba adaylarının, anne gebe kalmadan önce çok fazla kafein tüketmesinin düşük riskini arttırdığını söyledi.

    Kadın Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Doç. Dr. Hakan Çoksüer, kafein tüketiminin gebeliğe olan etkisine ilişkin açıklamalarda bulundu. Çoksüer, Amerika Ulusal Sağlık Enstitüsü ve Ohio Üniversitesi tarafından 501 çift üzerinde yapılan araştırmanın, kafein kullanımının düşük yapma riskini önemli bir ölçüde arttırdığını ortaya koyduğuna dikkat çekti. Çalışmada, anne ve baba adaylarının gebelik öncesinde günde en az 2 kafeinli içecek içmeleri durumunda anne adayının düşük yapma riskinin arttığının belirlendiğine işaret eden Çoksüer, İnfertilite alanının saygın dergilerinden biri olan “Fertility and Sterility” dergisinde yayınlanan çalışmaya göre de gebe kalmadan önceki 1,5 ay her gün en az 2 fincan kahve içen anne adaylarının düşük yapma riskinin yüksek olduğunun belirtildiğini kaydetti.

    MULTİVİTAMİN HAPLARI DÜŞÜK RİSKİNİ AZALTIYOR

    Yapılan çalışmada günlük vitamin takviyesi alımının anne adayının düşük yapma riskini azalttığına dikkat çeken Çoksüer, “Kadınlarda hamilelik öncesi haftalarda her gün düzenli olarak alınan multivitamin hapları düşük riskini yüzde 55 oranında azaltıyor. Yumurtanın döllenmesi sonrası multivitamin haplarına devam edilmesi halinde risk oranındaki gerileme yüzde 79’u buluyor. Sonuç olarak düşük riskini en aza indirmek için hem anne adayının hem de baba adayının kahve tüketimini sınırlandırmak ve vitamin takviyesi alması gerekiyor. Kahveyi seven anne ve baba adaylarının her gün içmek yerine birkaç günde bir 1 fincan içmeleri bu işin kararı gibi gözüküyor” dedi.

  • Sigara Ve Alkol Kanser Riskini Artırıyor

    Bülent Ecevit Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erkan Arpacı, sigaranın savaşılması gereken kanser nedenlerinin başında geldiğini söyledi.

    Kanserin normal hücrelerin kontrolsüz şekilde çoğalması ve büyümesi ile oluştuğuna dikkat çeken Erkan Arpacı, “Kanser hücreleri normal hücrenin aksine başka hücrelerle temas ettiklerinde dahi büyümeye ve çoğalmaya devam ederek kendi damar ağını oluşturur, diğer hücrelerin aleyhine beslenmeye devam ederler. Zaman içinde bulundukları dokulardan farklı dokulara lenf ve kan yolu ile ulaşırlar. Ulaştıkları yerde büyümeye ve çoğalmaya devam ederek kitle etkisi oluştururlar” diye konuştu.

    KORUNMA VE TEDAVİ YÖNTEMLERİ

    Kanserin yüzde 5 ila 15 oranında kalıtsal genetik özellikler nedeniyle oluştuğunun altını çizen Erkan Arpacı, “Kanser yüzde 5-15 oranında kalıtsal genetik özellikler nedeniyle oluşabilirken çevresel faktörler ve kişinin yaşam koşulları da kanser oluşumunda etken olur. Günümüzde en çok sorulan soruların başında ’kanserden korunmak ve tedavi olmak mümkün müdür?’ gelmektedir. Bu konuda toplum olarak, birey olarak ve sağlık çalışanı olarak herkesin yapabileceği şeyler vardır” dedi.

    “SİGARA VE ALKOL KANSER RİSKİNİ ARTIRIYOR”

    Sigaranın; savaşılması gereken kanser nedenlerinin başında geldiğini söyleyen Erkan Arpacı, “Sigara, savaşılması gereken kanser nedenlerinin başında gelmektedir. Özellikle sigara ile beraber alkol kullanmak bu kanserlerin riskini daha fazla artırmaktadır. Güneş ışığına yani ultraviyole B ışınlarına uzun süre maruz kalmak da deri kanserine yol açabilmektedir. Güvenli bir cinsel yaşam ve aşılanma gibi korunma yöntemleri ile HPV, HBV ve HİV gibi kronik enfeksiyonlardan ve neden oldukları kanserlerden korunulabilir. Sağlıklı beslenmek kanserden korunmada en önemli noktalardan birisidir. Kanser riskini artıran gıdalardan uzak durmak önemlidir. Besinlerin saklama koşullarına da gerekli özenin gösterilmesi gerekmektedir. Düzenli olarak günlük en az 30 dakika egzersiz yapmak kanser riskini azaltır” şeklinde konuştu.

  • Bisiklet Kullanmak Jinekolojik Kanser Riskini Azaltıyor

    Kadın Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Doç. Dr. Hakan Çoksüer, düzenli olarak bisiklet kullanmanın jinekolojik kanser riskini azalttığını ve insanları birçok hastalıktan koruduğunu söyledi.

    Kadın Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Doç. Dr. Hakan Çoksüer, her yıl 1-7 Nisan tarihleri arasında düzenlenen Kanser Haftası nedeniyle açıklamalarda bulundu. Tüm dünyada artış gösteren meme kanseri, yumurtalık kanseri ve rahim ağzı kanserinin Türkiye’yi de etkisi altına almaya devam ettiğini belirten Çoksüer, “Dünyada 45 yaş altı kadınlarda en sık görülen ikinci kanser türü rahim ağzı (serviks) kanserleridir. Meme ve akciğer kanserlerinden sonra da kanser ölümlerinde 3. sırayı alır. Dünya çapında 2 dakikada bir, 1 kadın serviks kanserinden ölmektedir. Korunmak için egzersiz önemlidir” dedi.

    “EGZERSİZ BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİRİYOR”

    Egzersizin, bağışıklık sisteminin var olan kanser hücreleriyle daha etkili mücadele etmesini sağladığını anlatan Çoksüer, “Bisiklet kullanmak kanser oluşma riskini azaltıyor, tümörlerin küçülmesinde etkili ve kanserin tekrarlama riskini azaltıyor. Bisiklet kullandığımızda hızla adrenalin üretilmesini sağlıyor. Adrenalin de doğal öldürücü bağışıklık hücrelerinin hızla tümörlere ulaşmasına yardımcı oluyor. Onun için sağlıklı bir yaşam için bisiklet kullanımı kanser oluşumunu önlemek için önemlidir. Egzersiz, bağışıklık sisteminin var olan kanser hücreleriyle daha etkili mücadele etmesini sağlıyor. Bu bulgu egzersizin hem kanseri önlemede hem de tedavisinde önemli etkisi olduğunu vurgulamıştır” diye konuştu.

    “HAFTADA 3 GÜN EZGERSİZ YAPMAK RİSKİ AZALTIYOR”

    Gençlik dönemlerinde haftada ortalama 1,33 saat egzersiz yapan kadınların kanserden ölüm riskleri yüzde 16 azaldığının ortaya çıktığına dikkat çeken eden Çoksüer, şunları kaydetti:

    “Son yapılan araştırmalar ve Amerikan Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi, kanser riskini azaltmak için haftanın 3 veya 5 günü orta veya ağır seviyede en az 30 dakika egzersiz öneriyor. Sağlık Bakanlığımız tarafından ‘Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programı’ kapsamında fiziksel hareketin arttırılmasına yönelik çalışmalar toplum sağlığını korumak için çok değerli çalışmalardır. Ayrıca jinekolojik kanserleri azaltmak için Sağlık Bakanlığımız, bünyesinde Kanser Tarama Erken Teşhis ve Eğitim Merkezlerini (KETEM) aktifleştirerek erken teşhis konularak kanserden ölüm riskini azaltmada çok önemli katkı sağlamıştır ve bu sayede son yıllarda toplumda kanser görülme oranını önemli derecede azaltmıştır.”

    “DÜZENLİ OLARAK BİSİKLET KULLANIN”

    Sigara ile birlikte alkol alımının kanser riskini arttırdığını da vurgulayan Çoksüer, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Kanserden korunmak için sigara içmeyin. Kanserden ölümlerin yüzde 30’undan, sigaranın sorumlu olduğunu unutmayın. Alkol kullanmayın ya da en kötü miktarını sınırlayın. Özellikle sigara ile beraber alkol almak kanser riskini oldukça artırmaktadır. Hayatınızda düzenli olarak bisiklet kullanmayı ihmal etmeyin. Bisiklet kullanmak bizi kanser gibi birçok hastalık korur. Bisikleti daha fazla kullanan toplumlarda hava kirliliği ve araçların doğaya verdiği zarar azalır. Bu sayede, çevre kirliliğini azaltıp daha sağlıklı bir dünyaya kavuşabiliriz. Her yıl 1-7 Nisan tarihleri arasında düzenlenen Kanser Haftası kanser mücadelesinde halkımızda farkındalık oluşması, bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmaları içermesi açısından önemli bir yer tutmaktadır. Bu nedenle kadın kanserleri farkındalığı için bisiklet kullanmak ‘1-7 Nisan Kanser Haftası’ toplumda kanserden ölümleri azaltmak için farkındalık çalışmalarına destek vermek toplum sağlığı için çok değerlidir.”

  • “18 Yaşından Sonra Alınan Kilolar Kanser Riskini Arttırıyor”

    Memorial Sağlık Grubu Antalya Genel Cerrahi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Alihan Gürkan, “18 yaşından 50 yaşa kadar olan erişkin yaşamda, sürekli olarak kilo almak menopozdan sonra meme kanseri riskini arttırmaktadır” dedi.

    Antalya’nın Kumluca ilçesinde Kumluca Belediyesi ve Memorial Antalya Hastanesi işbirliğiyle ’Obezite ve Kalıcı Kilo Kontrolü’ başlıklı seminer düzenlendi. Seminere Memorial Sağlık Grubu Antalya Genel Cerrahi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Alihan Gürkan ve Memorial Antalya Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Berna Ertuğ katıldı. Seminerde Prof. Dr. Alihan Gürkan, obezite ve obezitenin neden olduğu kronik hastalıklar, obezitenin cerrahi tedavisi ve sağlıklı kilo kontrolünün sağlanması konularında bilgi verirken, Diyetisyen Berna Ertuğ ise sağlıksız beslenme, obezite ile sağlıksız kilo alımlarının günlük hayata ve sağlığa etkilerini anlattı.

    “1 KİLO VERMEK YILDA 100 BİN VAKAYI ENGELLEYEBİLİR”

    Kanserlerin yüzde 7’sininin oluşumunda obezitenin doğrudan etkisi olduğunu belirten Prof. Dr. Alihan Gürkan, “Pek çok kronik hastalığın en önemli nedeni olan aşırı kiloların kontrol altına alınması, yalnızca estetik değil sağlık açısından da büyük önem taşıyor. Eğer bir kişi vücut kitle indeksini yüzde 1 azaltırsa ya da yaklaşık olarak 1 kilo kaybederse, dünyadaki yıllık 100 bin kanser vakası engellenebilir” dedi.

    Obezitenin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de çok ciddi bir sağlık problemi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Gürkan, “Obezite bir estetik veya duruş problemi değil hastalıktır. Yapılan araştırmalar 2030 yılında obezitenin yılda 500 bin kanser vakasına neden olacağını göstermektedir. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’nin de bu tablodan payını alması kaçınılmazdır. O nedenle hem kişisel hem de toplumsal olarak gerekli tedbirlerin vakit kaybedilmeden alınması gerekmektedir” diye konuştu.

    YAŞLA BİRLİKTE KİLO ALIMINA DİKKAT

    Obezitenin özellikle bazı kanser türleri ile yakından ilişkili olduğunu belirten Prof. Dr. Gürkan, “Östrojen yağ hücrelerinde üretilen bir hormondur. Yağ dokusunda oluşan ekstra miktardaki östrojenin, özellikle meme ve rahim kanserlerinde etkisi büyüktür. Şişman insanların kanlarındaki insülin ve insülin benzeri büyüme faktörleri, kanserlerin artmasında etkili olmaktadır. 18 yaşından 50 yaşa kadar olan erişkin yaşamda, sürekli olarak kilo almak menopozdan sonra meme kanseri riskini arttırmaktadır. 18 yaşından sonra bir kadının yağ hücreleri ne kadar artarsa, östrojen seviyesi de o derece artar. ABD’de yapılan çalışmalar, 18 yaşından menopoz dönemine kadar olan süreçte 9-10 kilo alan bir hasta grubunun meme kanseri riskinin yüzde 15 arttığını göstermiştir. Aynı hasta grubu, 22 kilo alanlar ile kıyaslandığı zaman, riskin yüzde 45’e çıktığı görülmüştür. Menopozdan sonra kilo vermek de meme kanseri riskini düşürmektedir. Menopozdan sonra 2- 5 kilo veren kadınların meme kanseri riski kilo vermeyenlere göre yüzde 20 daha azalmaktadır” ifadelerini kaydetti.

    CERRAHİ TEDAVİ HAYAT KURTARIYOR

    Prof. Dr. Gürkan, obezite cerrahisinin kişinin sadece estetik görünümünü iyileştirmekle kalmayıp yaşam kalitesini arttırdığına dikkat çekerek, “İnsanların yaşamları boyunca kilo almaları, kanser konusunda her zaman risk oluşturmaktadır. Her 3 kişiden birinin yaşamını aşırı kilolu olarak sürdürdüğü ABD’de mide ve bağırsak kanserine yakalanan hastaların önemli bir bölümü obez bireylerdir. Kanser nasıl ciddiyetle ele alınan ve tedavi edilen bir hastalıksa, obezite de aynı şekilde tedavi edilmelidir. Tedavide en etkili ve kalıcı yöntem cerrahidir. Diyet ve egzersizle daha düşük oranda başarı sağlanırken, cerrahide bu oran çok daha yükseliyor. Dolayısıyla obez hastalarımızın kalp damar sistemi hastalıklarına yakalanmaması, psikolojik bozukluklar ve uyku apnesi gibi rahatsızlıklar oluşmaması için vakit kaybetmeden tedavi olması çok önemlidir. Sağlık Bakanlığı’nın 2010 yılında yaptığı Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması’na göre erkeklerde yüzde 20,5 olan obezite sıklığı kadınlarda yüzde 41’lere ulaştığı görüldü” dedi.

    HER SIVI GIDA MASUM DEĞİL!

    Tüp mide ameliyatı sonrasında önerilen beslenme programına uyulmadığı takdirde beslenme yetersizliği ile karşılaşılabilme riski bulunduğunu dile getiren Beslenme ve Diyet Uzmanı Berna Ertuğ, “Tüp mide ameliyatı ile hastaların tüketeceği katı gıdaların hacmi kısıtlanmaktadır. Beslenme programına sıvı besinler ile başlanır ancak bu hastanın her sıvıyı tüketebileceği anlamına gelmez. Hastalar tüp mide ameliyatı geçirmiş olsalar da, besinlerin vücut tarafından emilimi değişmemektedir. Bu yüzden kalorisi yüksek, yağlı ve kremalı içecekler gibi sıvı gıdaların tüketilmesi, hastanın kilo vermesini engeller. Sıvı alımında kalori aşımı yapılırsa, hastanın kilo vermesi durarak kilo alma riski doğabilir. Sıvı gıdalardan sonra diyet programına püre gıdalar eklenerek devam edilir. Beslenme ve diyet uzmanının uyguladığı, hastanın kalori ve protein ihtiyacına göre az az ve sık sık beslenebileceği bir devam programı hazırlanarak, hastada kalıcı kilo kontrolü sağlanır” diye konuştu.