Etiket: Riskini

  • Çevre kirliliği akciğer kanserine yakalanma riskini arttırıyor

    Uzmanlar, çevre kirliliğinin sigara kadar olmasa da, akciğer kanserine yakalanma riskini arttırdığını bildirdi.

    Dünya Sağlık Örgütü, yapılan çalışmalarla, artan çevre kirliliğinin akciğer kanserine yol açtığını ortaya çıkardı. Akciğer kanseri ve tedavi yöntemleri ile ilgili İHA muhabirine açıklamalarda bulunan Memorial Diyarbakır Hastanesi’nde görevli Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Güngör Ateş, akciğer kanserlerinin hem ülkede hem dünyada en yaygın görülen ve en çok ölüme yol açan kanser türü olduğunu söyledi. Akciğer kanserinin erkeklerde en sık görülen kanser riski olduğunu kaydeden Doç. Dr. Ateş, “Erken tanı ile ameliyat edilen hastalarda tedavi başarısı en yüksektir. Amerika’da ve Kanada’da son yıllarda kabul edilen düşük doz akciğer tomografisi ile yapılmış erken tanı çalışmalarında umut vadeden bir takım gelişmeler yaşanmıştır. Bunlar 55 yaşın üzerindeki sigara içme öyküsü olan risk grubu dediğimiz grubun 3 yıl üst üste taranmasıyla erken akciğer tanısı ve olanaklı ise hastaların ameliyat edilmesi esasına dayanıyor. Bu yöntem henüz ülkemiz için standart kabul edilmiş bir yöntem olarak uygulanmamaktadır” dedi.

    Yılda 30 bin yeni akciğer kanseri vakası yaşanıyor

    Türkiye’de yapılmış kanser sıklığı çalışmalarında yılda yaklaşık 30 bin civarında yeni akciğer kanseri olgusunun olduğunu gördüklerini ifade eden Doç. Dr. Ateş, konuşması şöyle sürdürdü:

    “Bugün için sigaranın akciğer kanserinin yüzde 85-90’nından sorumlu olduğunu görüyoruz. O yüzden kanseri önlemek için alınacak en önemli yöntem sigaranın bırakılmasıdır. Bir ikinci etken, bölgemizde ülkemizde de birçok bölgede görülen asbeste bağlı çevresel maruziyet sonucunda akciğer kanseri sıklığının bir miktar daha arttığını biliyoruz. Dünya Sağlık Örgütü’nün yayımladığı son raporda akciğer kanserleri üzerinde en önemli risk faktörlerinden biri olarak da çevre kirliliği hava kirliliği kabul ediliyor. Bu yüzden hava kirliliğine tüm yöneticilerin özel bir önem vermesi gerekiyor çünkü artık hava kirliliği ile birlikte sadece sigarada olduğu gibi maruz kalan direkt olarak onu kullanan değil tüm toplumun kanserojen hava kirliliği şartlarına maruz kalması durumu ortaya çıkıyor. Bütün bunları dikkate almamız gerekiyor. Bunun dışında genetik risk faktörleri önemli etken. Özellikle ailesinde kanser öyküsü olanların ya da kendisinde başka bir kanser riski olanlarda bu hastalığa yakalanma riski artıyor. Bunlarda da yine sigara içiminden uzak durulması gerekiyor.”

  • Baysal: “Bitter çikolata erken doğum riskini azaltıyor”

    Beslenme ve Diyet Uzmanı Fatma Baysal, bitter çikolatanın erken doğum riskini azalttığını söyleyerek hamilelerin haftada 3-4 kez bitter çikolata tüketmelerini önerdi.

    Kalp ve damar sağlığından cilt güzelliğine kadar vücuda birçok fayda sağlayan bitter çikolata, kalsiyum, magnezyum ve potasyum bakımından da oldukça zengin bir besin olarak biliniyor. Hamilelikte artan mineral ihtiyacını karşılamaya yardımcı olan bu besinin doğal bir ağrı kesici olduğunu ifade eden Medical Park İzmir Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Fatma Baysal, “Bitter çikolata, hamilelerde kan basıncını dengeleyerek kan şekeri ve karaciğer enzimlerinde olumlu etki yapıyor. Hamileliğe bağlı demir eksikliğinde de tüketilmesini tavsiye ediyoruz” dedi.

    “Aşırıya kaçmayın”

    Beslenme ve Diyet Uzmanı Fatma Baysal, “Bitter yemek, preeklampsi olarak bilinen ve erken doğuma neden olan sağlık sorununun yaşanma riskini azaltıyor. Gebelik şekeri olmayan gebe bireyler aşırıya kaçmadan bitter çikolatayı rahatlıkla tüketebilir. Haftada birkaç kez 20 gram (2 kırık parça) yemek yeterli olacaktır. Özellikle yüksek kakao ve az şeker içeren bitterler tercih edilmelidir. Bitter çikolata, yoğun tadı ile artan tatlı ihtiyacını da bastırır” diye konuştu.

    “Sağlık için faydalı”

    Bitter çikolatanın sağlığa önemli faydaları olduğunu ifade eden Baysal, “Bitter çikolata, birçok enzimin salgılanmasını tetikleyerek vücuda zindelik kazandırır. İçerdiği flavonoidler ile kalp damar sağlığını koruyucu etki yapar. Kan sulandırıcı olduğu bilinmektedir. Yaşlanma geciktirici etkisi nedeniyle kakao tüketilmesi veya kakao yağının kullanılması önerilmektedir” şeklinde konuştu.

    Doğal ağrı kesici

    Bitter çikolatanın en çok bilinen etkisinin ise beyindeki endorfin seviyelerini arttırarak mutluluk sağlaması olduğunu ifade ederen Baysal, endorfinin de vücudun doğal ağrı kesicisi olduğunu vurguladı.

  • Sıcak havalar beyin kanaması riskini arttırıyor

    Uzmanlar, kronik hastalıkları bulunan yaşlılar ile hamilelerin, artan sıcak havalar nedeni ile beyin kanaması geçirme riski taşıdığını belirtti.

    Memorial Dicle Hastanesi’nde görevli Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Tevfik Yılmaz, artan sıcak havaların kronik hastalıkları bulunan hamileler üzerindeki etkileri ile ilgili İHA muhabirine açıklamalarda bulundu. Doç. Dr. Yılmaz, bölgede hava sıcaklıklarının artmasına bağlı olarak beyin kanaması vakalarında artış yaşandığını söyledi. Özellikle yaşlılarda, tansiyon hastalarında, kronik hastalıkları bulunanlar ve hamilelerde beyin kanaması riskinin arttığını ifade eden Doç. Dr. Yılmaz, bunun yanı sıra stresin etkisine bağlı olarak da beyin kanamasının oluşabileceğini dile getirdi.

    “Baş ağrılarını hafife almamak lazım”

    Basit baş ağrılarının, hastayı komaya sokabileceğini ifade eden Doç. Dr. Yılmaz, “Baş ağrılarını hafife almamak lazım. Özellikle daha önceden olmayan bir baş ağrısı ortaya çıktığında bunun incelenmesi gerekiyor, tetkik edilmesi gerekiyor. Yine baş dönmesi, bulantı, kusma, şuurda bozulma, uyuklama bunlar beyin içerisindeki kanama belirtileridir. Yine nöbet geçirme, görme ile ilgili bozukluklar, kol bacak güçsüzlüğü, konuşma bozuklukları bunlar da beyin kanaması belirtileri arasındadır” dedi.

    Saat 10.00 ile 16.00’ya dikkat

    Önceden nöbet geçirmemiş birinin aniden nöbet geçirmesinin beyin kanaması belirtisi olabileceğini vurgulayan Doç. Dr. Yılmaz, konuşmasını şöyle sürdürdü:

    “Yüksek tansiyon hastalığı ve kronik hastalıkları olan şeker hastalığı, böbrek yetmezliği, yüksek tansiyonu olan hastalar, yine kan sulandırıcı kullanması gereken hastalar var. Bu hastaların havanın çok sıcak olduğu 10.00 ila 16.00 arasında dışarı çıkmaması gerekiyor. Sıcak havalar, beyin kanamasının yanı sıra yüzde, kolda vücudun farklı bölümlerinde felce de neden olabiliyor. Risk grubunda olanların, bol sıvı tüketmelerini öneriyoruz.”

  • Alzheımer Hastalığına Yakalanma Riskini Belirlemek Artık Mümkün

    Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. Adem Akkurt, “Bir kişinin APOE tipini belirleyerek ve kandaki ‘A beta 42’ protein miktarını ölçerek, alzheimer için ne kadar risk taşıdığı ortaya konabiliyor” dedi.

    Alzheimer hastalığı sıklığı son yıllarda artan bir hastalıktır. Unutkanlığı olan her kişide alzheimer olmasa da toplumda görülme sıklığı nedeniyle bu hastalığa yakalanma endişesi oldukça sıktır. Unutkanlık şikayeti olan her kişide alzheimer hastalığının habercisi olmadığı gibi özellikle ailede alzheimer hastalığı varsa genetik etkinlikten endişe edilmektedir.

    ALZHEİMER HASTALIĞINA YAKALANMA RİSKİ DEĞERLENDİRİLEBİLİYOR

    Alzheimer hastalığına yakalanma riskinin Medicana International Samsun Hastanesi Nöroloji Kliniği’nde değerlendirilebildiğine değinen Nöroloji Uzmanı Uzm. Dr. Adem Akkurt “Kliniğimizde görülme sıklığı yaşla beraber hızla artan alzheimer hastalığına yakalanma riskini değerlendirebiliyoruz. Kliniğimizde ölçümü yapılan amyloid-beta ölçümü testinin yanında, APOE tipinin belirlenmesi ve yapılacak olan klinik değerlendirme ve beyin görüntülemesi ile erken yaşlarda dahi kişinin Alzheimer’a yakalanma riski belirlenebiliyor. Alzheimer hastalığında risk belirleme için yapılacak olan ilk adım hasta anamnez fiziksel muayene, hafıza değerlendirilmesi sağlayan nöropsikolojik testlerle beraber beyin görüntülenmesi ve kan sayımı, karaciğer fonksiyonları, vitamin B12, folik asit, tiroid testlerini içine alan kan tetkikleri yapılmasıdır” diye konuştu.

    ALZHEİMER HASTALIĞI RİSK BELİRLEME NASIL YAPILIYOR?

    Uzm. Dr. Adem Akkurt şu bilgileri verdi: “Alzheimer risk belirleme testinde ise kandaki A Beta 42 proteinin seviyesine bakılıyor. Bu proteinin yüksek olması kişinin hastalığa yakalanma olasılığıyla ilgili ciddi bilgiler veriyor. Ancak bu bir tarama testi değil, risk faktörü belirleme testidir. Bu test sonucunda A beta 42 proteini yüksek olan kişilerin, mutlaka alzheimera yakalanacağı anlamına gelmiyor. Testin yanı sıra uzman doktor tarafından yukarıda belirtilen ilk adım değerlendirilmesiyle risk belirleniyor. Amyloid-beta ölçümü ile beraber APOE tipinin belirlenmesi de alzheimera yakalanma riskini belirliyor. Alzheimera neden olan ‘A beta 42’ proteinini yapan genetik şifre APOE geninde saklıdır. Toplumda APOE-2, APOE-3, APOE-4 olmak üzere üç tipi bulunuyor. Yapılan çalışmalar, genetik yapısında APOE-4 geni taşıyan kişilerde alzheimera neden olan bu proteinin daha fazla biriktiğini gösteriyor. Dolayısıyla, APOE-4 geninin bulunması hastalık için bugün belirlenmiş risk faktörlerinden birini oluşturuyor. APOE geninin E4 tipini tek doz taşıyan bireyin hastalık için 2 çift doz taşıyan bireyin ise 4 kat artmış risk taşıdığı kabul edilir. Bir kişinin APOE tipini belirleyerek ve kandaki ‘A beta 42’ protein miktarını ölçerek, alzheimer için ne kadar risk taşıdığı ortaya konabiliyor.”

  • Sadece 30 Dakikayla Kanser Riskini Azaltın

    Haftanın 5 günü en az 30 dakika fiziksel aktivitede bulunmanın; sağlığın korunması, kalp hastalıkları, diyabet, kolon ve meme kanseri riskini azaltmak için yeterli olduğu bildirildi.

    Uzmanlar, tütün kullanımı, sağlıksız beslenme, fiziksel hareketsizliklik ve alkol kullanımı gibi ortak risk faktörlerinin ortadan kaldırılarak; kalp hastalıklarının, inmelerin, diyabet hastalıklarının yüzde 80’nini ve kanserlerin üçte birinden fazlasının önlenebildiğini belirtti.

    Yapılan bilimsel araştırmaların, haftanın 5 günü en az 30 dakika fiziksel aktivite yapılmasının sağlığın korunması, kalp hastalıkları, diyabet, kolon ve meme kanseri gibi hastalıkların riskini azaltmak için yeterli olabileceğini gösterdiğini vurgulayan uzmanlar,

    fiziksel aktivitenin, metabolik hastalıkların önlenmesinin yanında depresyon ve kaygı bozukluğunun azaltılması, stresle başa çıkabilme yeteneğinin geliştirilmesi gibi kişilerin ruh sağlığına yararları da bulunduğuna dikkat çekti.

    Fiziksel aktivite aynı zamanda yaşlanmayı geciktirip, metabolizmayı güçlendirdiğine işaret eden uzmanlar, Türkiye’de yaşayanların yüzde 72’si düzenli hareket yapmadığını ve fiziksel hareketsizliğin yılda yaklaşık 3.2 milyon kişinin ölümüne neden olduğunu bildirdi.

    Sağlık Bakanlığı de bu nedenle toplumun obezite ile mücadele konusunda bilgi düzeyini arttırmak yeterli ve dengeli beslenme ve düzenli fiziksel aktivite alışkanlığının kazanılmasını teşvik etmek amacıyla “Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programı” uyguluyor. Bu kapsamda Adana Kamu Hastaneleri Genel Sekreterliğinin koordinasyonuyla yürüyüş etkinliği düzenlendi.

    Sabancı Merkez Camii’nde başlayan yürüyüşe, Halk Sağlığı Müdürü Dr. Çağlar Çıtak, Adana Kamu Hastaneleri Genel Sekreteri Prof. Dr. Osman Kürşat Arıkan, Kamu Hastaneleri Birliğine bağlı başkanlar, kamuya bağlı hastane yöneticileri, çok sayıda sağlık personeli ve vatandaş katıldı.

    Yürüyüş boyunca ellerinde sağlıklı beslenme ve düzenli egzersizle ilgili dövizler taşıyan sağlık personellerine vatandaşlar yoğun ilgi gösterdi.